Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Imtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yonetmenı Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordınatöru Hikmet
Çetinkaya 0 Yaznşlen Müdurlerı
Ibrahim Vıldız (Sorumlu), Dinç Tayanç
0 Haber Merkezı Muduru Hakan Kara
# Gorsel Yonetmen. Fikret Eser
Dı^ Haberler Ergun Balcı# İstıhbarat Cengiz
Yıldırıın 0 Ekonomı Bülent Kı/anlık
0 KuUur Handan Şenkoken 0 Spor
Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler Sami
Karaören 0 Dürcltnıc Abdullah Yazicı
0 Fotoâraf ErdoğanKöseoğlu 0Bilgi-Bclae
Edibeftuğra0 Yurt Haberlen Mehmet Fafaç
Vavin Kunılu İUıan Sdçuk(Ba$lmn).
Orhan Eriırç, Okta> Kurtböke
Hikmet Çrtînka> a, Şükran Soner,
Ergun Bakı, Dinç Ta\anç, tbrahbn
Vıldız. Orhan Burialı. Mustıfa
Ralbat. Hakan Kara.
Ankara TemsılciM. Muslafa Balbav • Habcr Muduru
Doğ*n Alun Atatûrk Bulvan No 125. Kat4. Bakanlıklar-
AnkaraTel 4195020 (7 hat), Faks 4W5027 • tzmır
Temsılcısı Serdar Kızık, H Zıya Blv 1352 S 2 3 Tel
4411220. Faks-44!9117«AdanaTemsılcıaÇeÖnrığeııoğhi
inönüCd 119S No-1 Kat: 1, Tel 3522550, Faks 352257ü
Muessese Muduru Erol Erkut 0
Koorduutör Abmet Korulsan 0
Muhasebe BülentYener0ldare
H>ıse>r
inGürer01şletme Önder
Çelik 0 Bılgı-lşlem Nafl İnal 0
Bılgısayar Sıstem MürüvetÇüer
MED>AC:0Y5netım
Kurulu Ba>kanı-tıenel
MIKIUT Gülbin Erduran
0 Koordmator Reha
Işttman 0 Genel Müdur
Yarduncısı MineAkdağ
MEDYA C : 0
Yonetım Kurulu
Başkanı - Genel
Mudur (slün
Alanen 0Murahhas
uye BoraGöaenç
Vnımlayın ve Ba&an: Yenı Gün Haber Ajanü, Basın ve Yayıncılık \ Ş
TirU'caih Cad î*M'CjŞaloğlu W 4 Ist PK 246 Isunbull e! (0 212ı 512 05 05 (20 ha!) Faks (0 212ı 513 85
24ŞUBAT1996 fmsak'5.16 Guneş:6.41 Öğle: 12.25 İkindi: 15.24 Akşam 17.55 Yatsı: 19.14 M E D Y \ C T e l 51407 5 1 - 5 1 3 9 5 80 - 5 H 84 M>-61. Fakb 5118466
ADO Kadıköy
Şubesi'nde oyun
• İstanbul Haber Servisi -
Atatürkçü Düşünce Derneği
(ADD) Kadıköy Şubesi,
dernek yaranna, "'Paşam
Annem" adlı oyunu
sahneliyor. Can Murat
Şengel yönetimindeki
"Paşa Annem" adlı oyun
Kenan Evren Lisesi'nin
tıyatro salonunda 10 mart
tarihinde sahnelenmeye
başlayacak. Oyun ıçin tüm
hazırlıklann
tamamlandığını belirten
şube yetkilileri "Tüm
Atatûrkçüleri bizimle
dayanışmaya çağınyoruz"
dediler.
Gazeteci Yücebaş
toprağa veriUi
• İstanbul Haber Servisi -
Gazeteci-yazar Hilmi
Yücebaş Istanbul'da
toprağa verildi. Türk
edebiyatını inceleyen
çalışmalanyla tanınan
Yücebaş'ın cenazesi
Üsküdar Ayazma
Camii'nde dün kılınan öğle
namazından sonra
Karacaahmet Mezarlığı'nda
toprağa verildi. Evlı ve iki
çocuk babası olan
Yücebaş 'ın cenaze törenine
ailesi, yakınlan ve
arkadaşlan katıldı,
İsrail'le askeri
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Genelkurmay
Ikinci Başkanı Orgeneral
Çevik Bir, Israil'le
imzalanan "Askeri Eğitim
ve Işbirliği Anlaşması"nın
amacının bölgede istikran
sağlamak ve bölge banşına
katkıda bulunmak olduğunu
söyledi. Israil'e yaptığı iki
günlük ziyareti
tamamlayarak dün
Ankara'ya dönen Orgeneral
Bir, anlaşma uyarınca iki
ülke silahlı kuvvetleri
arasında subay ve personel
değişimi ile belirli okullann
heyetlerinin karşılıklı
ziyaretlerinin
gerçekleşeceğini belirterek
en kısa zamanda bir
uygulama planı
yapılacağını kaydetti.
Hayalarda
soğuma sürüyor
• İstanbul Haber Servisi -
9 günlük Şeker Bayramı
tatili süresınce mevsim
normallerinin üstünde
seyreden hava sıcaklığının,
batıdan gelen soğuk ve
yağışlı hava kütlesi ile
yeniden mevsim
noımallerine dönüşü
sürüyor. Yurt genelinde
hava sıcaklıklannın 10 ila
15 derece düşmesi
bekleniyor. Istanbul'da
hafta sonunun karla kanşık
yağışlı geçeceği belirtiliyor.
En yaşlı kadm
• Çeviri Servisi - Dünyanın
en yaşlı kadını Jeanne
Calment, şampanyalı ve
pastalı bir partiyle 121.
yaşgününü kutladı.
Yeryüzünde, 124 yaşında
olduğunu söyleyen
Brezilyalı samba dansçısı
Maria do Carmo Geronimo
gibi dünyanın en yaşlı
insanı unvanına sahip
olmak isteyen bırkaç kişi
daha olmasına karşın,
Fransız Calment, doğum
belgesiyle yaşını resmi
olarak İcanıtlayabilen tek
kişi. Önümüzdeki günlerde,
Calment" in funk - techno -
rap türü müzikJer eşliğinde
yaşamının öyküsünü
anlattığı bir CD
yayımlanacak. Calment,
doğumgününü, 21 Şubat
1875 yılında doğmuş
olduğu Arles kentinde
kalmakta olduğu
bakımevinde kutladı.
Süreyya Paşa Plajı'nın kuruluş öyküsü 1939 vılına uzanıyor. Şimdi plajdan geriye bir şey kalmadı. Kadıköy'deki Sürey va Sintması ise 1923
yılında inşa edümeye başlamışü. (Fotograflar: KUBtLAY TÜNTÜL- KAAN SAĞANAİC)
• Süreyya Paşa,
kurduğu
sinemayla ilgili
olarak,
"Maksadım para
kazanmak
olsaydı, aynı
masrafla bu
abideyi
Beyoğlu'nda pek
güzel inşa
ederdim"
diyordu. Ama
Nâzım Hikmet
aynı görüşte
değil.
• •
Uç Süreyya'nın öyküsüZAFERAKNAR
lstanbul'un üç Süreyyası van ikısı öldü, biri
yaşıyor...
Uç Süreyya'nın üç öyküsü var: ikisi unutul-
du, biri yaşıyor...
Süreyya Paşa'nın Süreyyalan; Süreyya Sine-
ması, Süreyya Opereti ve Süreyya Plajı... Sürey-
ya Paşa (llmen), köken olarak Osmanlı bürok-
ratik elitinın birüyesidir. Mehmet Rıza Paşa'nın
oğludur ve grubunun çoğu ü\ esi gibi askeri okul-
larda eğitim görür. Birinci Dünya Savaşı'ndan
sonra askerlikten istifa eder ve daha subayken ilk
denemelerini yaptığı iş yaşamına atılarak zen-
ginbir işadamı olur. lstanbul'un Batılılaşması için
kafa yorar. Sinema salonu yaptırma düşüncesı-
nin, bir inat ve onur kınklığı sonucu ortaya çık-
tığı söylenir. Kadıköy Tesis-i Mekaâtip ve Terak-
ki-i Maarif Cemiyeti'nin başkanlığını yapan Sü-
reyya Paşa, 1922 yılında Kadıköy okullan yara-
nna bir oyun düzenlemeyi düşünür. Yer olarak
Kadıköy Rum kilisesinin malı olan Apollon Ti-
yarrosu (yıkılarak şımdıki Reks Sineması kurul-
du) düşünülür. Ancak kilise yönetımi bu ısteği
soğuk karşılar ve salonu vermez. Bundan son-
raki gelişmeleri Süreyya Paşa şöyle anlatır:
"1923 senesinde ben ne yapıp yapıp derin bir
hamivct hissi> le memleketimizde eşi olmayan Sü-
reyva Sineması'nı inşaya başladım. \Iaksadım pa-
ra ka/anmak olsa\dı, hic; süphcsi/ ki a\nı mas-
rafla (yalnız arsa fivatı farkı hariç olmak iizere)
bu abideyi Be\oğiu'nda pek giuel inşa ederdim~"
Ancak Nâ/jm Hikmet, aynı düşüncede değıl-
dir...
Süreyya Sineması'nın müdürlüğünü 1930'lu
yıllarda Nâzım Hikmet'in babası, Hikmet Bey
yürütür. Aynı gün içinde köpek ısırdığı için ku-
duz, yere düştüğü için de tetanoz aşısı olan Hik-
Manyas'ın diploması tehlikede
COŞKUN YAMAN
BALJKEStR- Avrupa Konseyi'nden A sınıfı
diploma ödüllü Manyas Kuşcenneti'nın tunzm
açısından önem taşıyan diplomasını yitırme ve
yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu
bildirildı. Akarsu ve yağışlarla göle ulaşan ze-
hırli sanayi atıklanyla, çeşitli tanm ilaçlanmn 'kus^
cenneti'ndeki doğal dengeyi bozması, bunun ya-
nında sular altında kalan ağaçlann çürümeye
başlaması yetkilileri düşündürüyor.
Yaklaşık 239 kuş türünün bannma. beslenme
ve üreme yeri olan 'kuşcenneti'nın korunması ve
sorunlann çözümü amacıyla toplantılar yapılı-
yor.
Karacabey Ovası'nın sulanması için bölgeye
fazla su verilmesi nedeniyle DSİ eleştiriliyor.
Yeni bir kuşcenneti yaratmanın olanaksızlığına
değinen Baîıkesir Valisi YahyaGürdevletinter-
cihini yapmasını istedi. "Ya Karacabe> Ovası
sulanacakya da kuşcennetini koru>^cagız" diycn
Gür. ovanın sulaması için başka seçenekler bu-
lunabileceğini, ama kuşcenneti seçeneğirtin ol-
madığinı söyledi. Çe\re ll Müdürii İbrahimKo-
zan da. ağaçlann çürümesi ile birlikte kuşlann
yuva yapacak yer bulamayacağını vurgularken
sonuçta başka yörelere göç edebileceklerini,
Manyas Kuşcenneti'nin de zengin kuş varlığını
yitirebileceğini bildirdi.
Bu arada, kuşcennetindeki çevre sorunlannı çöz-
meyı amaçlayan ve geçen ay kurulan Manyas
Gölü Kuşcennetini Konıma Altyapı Tesisleri
Yaptırma ve tşletme Birliği'nin ilk genel kurulu
da Vali Yahya Gür başkanlığında yapıldı Yöre-
deki belediye başkanlan, il genel meclısi üyele-
ri; turizm, çevre. baymdırlık. sanayi, köy hiz-
metlen ıl müdürleri: DSİ ve Orman bölge mü-
dürlen; kuşgölüne kıyısı olan Kocagöl, Hamam-
lı, Akçaova. Kayaca, Bereketli. Külefli, Çepni,
Yeşiçomlu, Kuşcenneti ve Kayacık köy muhtar-
lannın katıldığı genel kumlda sorunlar bir kez
daha ele alındı.
met Bey ateşlenir. Oğlunun kucağında kendin-
den geçmiş bir halde yatarken Süreyya Paşa, ev-
lenne gelir ve Hikmet Bey'in ağır hastalığına bak-
madan parasal konularla ilgili hesap sorar. Budu-
rum Nâzım Hikmet'i derinden etkiler ve "Hiciv
Vadisinde Bir Tecriibe-i Kafcmiye" isimli şiirini
yazar. Nâzım Hikmet'in şiiri şöyledir:
"Bir varmış bir yokmuş/ Develer tellalhk edip
satarken develeri bir benim babam \-armis, bir
de zahmuhteremin pederi/ Benim babam, daz-
lak kafata ufak tefek bir adanV O bir zaümuhte-
remin pederi/ İkinci Sultan Hamid'in meşhur
hırsız seraskerL."
Süreyya Paşa'nın kendi adıyla anılan sinema-
sını inşa etme nedenlennden biri, kendi sözleri-
ne göre içındeki tıyatro tutkusuyla ilgili. Bu tut-
ku 1928 yılında yaşama geçirilir; Süreyya Ope-
reti kurulur. Topluluk, sinemanın sahnesı ta-
mamlanamadığı için Hale Tiyatrosu'nda tem-
sillere başlar. Ama kısa süre içinde, vilayetın
topluluk için verdıği ödenek kesılince, Süreyya
Paşa olay\ kendi başına götüremeyeceğini oyun-
culara açıklar. Oyuncular paşanın da onayıyla ay-
nı adı korurlar ve Süreyya Opereti 1934 yılına
kadar ara \ererek de olsa çalışmalannı sürdürür.
Cçtincû Süreyya, plajm
Süreyya Paşa'nın üçüncü Süreyyası, Süreyya
Plajı...
Kuruluş öyküsü 1939 yılında başlar. Kartal Kay-
makamı ve Maltepe Reisi, Küçükyalı mevkim-
de, deniz kenannda bulunan bostan yennin üze-
rinde bir plaj kurulmasını isterler. Bostan, paşa-
ya aittir. Bu isteği kıramaz. Bostanın plaja dö-
nüştürülmesi için çalışmalar başlar. Araya İkin-
ci Dünya Savaşı girer. 1946 yılında plaj açılır.
Devlet Demiryollan buraya bir peron inşa eder.
Ardından bir geçitle plaja bağlanan "Sür^ya
Paşa" istasyonu inşa edilir. Plajda 80 birinci
mevki, 200 de ikinci mevki soyunma kabıni var-
dır. Deniz içinde bulunan \e plaj ın sembolü olan
"Bakireler Mabedi'"nin kuruluşunu Süreyya Pa-
şa şöyle anlatır:
"Eski Yunan tarihinde bir Bakireler Mabedi
ve bu mabedi ziyaret ve tavaf eden genç ve gelin-
lik kıztann çabuk koca buldukları efsanesi mev-
cut olduğu cümlece malumdur. A\rupa parkla-
ruıda ve sular kenariannda ve sinema funlerin-
de tesadüfedilmekte olan mabedin şekli hoşumu-
za gittiği cihetle, biz de sahildcn elli-altmış met-
re uzakta, piajımızın sembolü olmak üzere ahı di-
rek ve bir kubbeden bir deniz mabedi inşa ettik.
plajımut süskdik.^"
Süreyyalann en şanssızı, belki de plaj olanı.
Sahil yolundan Küçükyalf ya giderken İcara ta-
rafinda kalan ve ayaklan şimdi toprağa basan "Ba-
kireier Mabedi",bir kentin geçmiş ve gelecek ara-
sında kurulan felaket köprüsü adeta. Çok değil
bundan yanm yüzyıl önce genç kızlann, kadın-
lann üzerinden denize atladığı bu mabed, şimdi
tstanbul'un utanç anıtı...
MESELA DEDİK ERDAL ATABEK
Rıılısal soruıüarın
en iyi flacı, sanatANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Resim,
müzik, dans, drama gibi güzel sanatlar
aracılığıyla hastanın kendini
yanstımasına dayanan "sanat terapi",
Türkiye'de de yaygınlaştınlmaya
çalışılıyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi
Prof. Dr Melike Günay iki
yıldan beri uyguladıklan
etkileşimli grup sanat
tedavisınde oldukça başaralı
sonuçlar aldıklannı söyledi
Prof.Dr. Günay. Amerika.
îngiltere, Fransa. ltalya ve
Almanya'da yaygınlaşan
sanat terapiyle, hastadan
sanatsal bir ürün ortaya
koymasının beklenmediğinı
vurguladı. Günay, "Önemli
olan ifade etmek ve
yaratmaktır. Bu terapi
modelinde, resim, müzik,
dans, drama gibi sanatsal yöntemleıie
birevin kendini özgürce ifade etmesi
amaçlanmaktadır" dedi.
Günay, hastalara uygulanan sanat terapide
ağırlıklı olarak resim yaptınldığını
belirtirken. konu ve malzeme seçiminde
• Prof. Melike
Günay, "Bu terapi
modelinde, resim,
müzik, dans, drama
gibi sanatsal
yöntemlerle bireyin
kendini özgürce
ifade etmesi
amaçlanmaktadır"
dedi.
bireyi rahat bıraktıklannı söyledi. Resim
aracılığıyla başlatılan iletişimin, hastanın
sorunlannı dışa vurmasını sağladığını
belır»en Günay, "Bütün grup üyelerinin
kişiliklerini yansıtan resim, hem zihinsel
hem de duygusal olarak bir imaj
oluşturur. Resimler. duvgu yüklü
objelenlir. Resimler üzerine yapdan
konuşma, duygular üzerine
>apılan konuşma anlamuıa
gelmektedir" diye konuştu.
Günay, hastanın resim
yoluyla kişisel sorununu
açıklarken, oldukça rahat
davTandığını, zorlanmadığını,
bu nedenle de tedaviye uygun
tanılann konularak, başanlı
sonuçlar elde edildiğini
vurguladı. 4'er ve 6'şar aylık
gruplar halinde çalıştıklannı
belirten Günay, "Sanat
aracılığıyla yapılan terapide,
bunalonın az, duygulann
yoğun olarak yaşandığını gözlemliyoruz.
Resim hakkında konuşmamn hastalara
kolay ve /fvkli geldiğini, etkileşimin
hızlandığını görüyoruz. Tedavideki başan,
bizi yüreklendiriyor" görüşünü dile
getırdi.
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
27 Mayıs Ankarası ve Afrika Şubesi
Sızlere 27 Mayıs Ankarası hakkında
çok ılgınç şeyler anlatabilınm...
Kiminın, 'Diktatörlerden kurtulduk"
diye şenlık yaptığı, kıminin sessiz seda-
sız mınldanıp soytendıği bu süreç için yo-
rum yapmayacağım.
Milli Biriik Komitesı üyesı iki arkadaş
edinmiştık. Kendileri bizim 'Tenis Kulü-
bü'ne gelerek bızle ilişki kurdular...
Bir tanesi, "27 Mayıs günü ne yapa-
cağımızı pek iyi biliyorduk... Sonra an-
ladım ki, 28 Mayıs ve sonrası için belir-
li bir hareket planı yokmuş..." demişti.
• • •
"lyibirmemur, politika ile uğraşmaz"
denilirdi. Bu anlayış da bızi ıç politika dai-
galanmalannın dışında bırakırdı.
Rejımler, hükümetlerdeğışebılır... "Ida-
re", devleti yürütmeye devam eder... Biz
de işimize bakıp aşımızı sağlayan ma-
aşımızı almayı sürdureceğız. Bcyle de
yaptık.
•••
Bakanlık'ta II. Politik Daire'de üç "şu-
be" vardı...Ortadoğu,CENTO, Uzakdo-
ğu ve Afrika şubeleri...
5 yıl Amerika'da, bir yıl
Meksika'da, 2.5 yıl Afga-
nistan'da görev yapmış
bir 'büyükelçilik başkâti-
to/'nin Afrika şubesi mü-
dürlüğüne atanması, bi-
zim işleri yakından bilme-
yen kimselere, en azın-
dan, 'acay/p'görünebilir.
Bunda hiçbir garabet
yok... Bu Afrika şubesinin
işlerini, birisinın yünjtme-
si gerekiyor ve de bu gö-
rev bana verildi. Bu kadar
basit...
• ••
1960 ve 1961'de bir su-
rü eski sömürge, bağım-
sızlığına kavuşmaya başladı Yukarı Vol-
ta, Sierra Leone, Kongolar vb... Katan-
ga'daki diktatör TScohombe^'nin iki
akıl hocasının, biri Musevı, öbürü Müs-
lüman iki Türk olduğu anlaşıldı. Musevi
vatandaşa, 'fahri konsolosluk' verildi.
Bütün bu yeni ülkeler hakkında bizde bil-
gi, 'yok' denecek kadar az... Kuzey'de-
ki Fas, Cezayir, Tunus, Libya ve Mısır'da
ve eski Afrika devletleri olan Sudan ve
Habeşıstan'da eskıden beri temsilcilik-
lerimiz var...
Ama, 'Kara Afrika' için, hazırlık yap-
mak gerekiyor. Mill1
Biriik Komrtesi çok
kısa zamanda (3 gün) Kara Afrika konu-
sunda 'hizmete özel' bir yapıt istiyor...
Eski sömürgecılerden bulup buluşturu-
yoruz, Bakanlık matbaasında bastınyo-
ruz.
Yeni Afrika ülkelerinde, yeni büyükel-
çilikler açılması gerekiyor...
Bir süre sonra, NATO'nun Afrika'da
olup bitenlerte ilgilenen 'Afrika Eksper-
leri' komrtesi kuruluyor. Biz de her altı
ayda bir, o zaman Paris'te bulunan NA-
TO'nun bu toplantılarına 'eksper po-
zunda' katılıyoruz.
Bu 'eksper pozu' deyimini yadırga-
mayın... Toplantıda bulunan ingiliz, Fran-
sız, Belçikalt, Portekızli delegelerin ço-
ğu, onlarca yıl Afrika'da görev yapmış
eski sömürge ıdarecileri. Konu hakkın-
da 'Yedi Tulâ' sahibi... Sadece ben ve
Yunanlı meslektaşım, işin acemileriyiz.
Komrtenin başlıca konulanndan biri,
Çin'in ve Sovyetler Birliği'nin, Afrika'ya
ulaştıımaya çalıştıkları etkilerinın ınce-
lenmesi...
O arada, Moskova'daki Patrice Lu-
mumba Ünıversrtesi'nde Marksıst ide-
olojiye göre yapılan eğitimi biiiren Afri-
kalı öğrerıcilerin, ülketerine döndükteri za-
man, 'Sovyet rejıminden' yaka silken
ve Batı yanlısı olmaya yönelen bir tutum
içerisinde olduklan ve önemli mevkile-
re gelen bu gençlerin içinde Sorbonne,
Cambndge ya da Amerika'nın ünlü üni-
versrtelennden çıkanlann ise 'sosyalizm'
peşinde koştukları kanısı egemen olu-
yorbueksperiere...
Ilginç bir paradoks...
• • •
Bu toplantılann bırinde, Ingılız delege-
si, diploması alanında mangalda kül bı-
rakmayan İngiliz dıplomatlanna hıç de
uygun düşmeyen bir 'gaf yaptı.
'Afrika'daks (tehlike) sade komünistsız-
ması değil.
Bize gelen belgelere göre, Islam di-
ni de çok süratle yayılmakta. Bu kadar
uzun süredir, misyonerierimizin çabası-
na rağmen" deyiverdi.
Yanımda oturan Amerikalı, "Adamsi-
zin burada olduğunuzu unuttu galiba"
diye fısıldadiKulağıma...Yapılacak birtek
şey yardı, "İngilizdelegesinin verdiğibu
bilgiye teşekkür ederiz" dedik. İngiliz
hariç, diğerieri gülüştüler...
• • •
Ankara'da sivil idare geri geldi.. Bizim
de atanma vaktimiz gelip çattı. ikinci
adam, 'elçilik müsteşan' olarak Sofya el-
çiliğine atandım. O zaman, Bulgaris-
tan'dakı temsilciliğimiz 'orta elçilik' se-
viyesinde idi.
1962 yılının mayıs ayı sonunda, Sir-
kecı'den trene bindik. Yunan arazisinden
geçip tekrar Türkiye'ye, Edirne'nin Ka-
raağaç istasyonuna geldik. Biraz son-
ra, bir Bulgar lokomotifi gelip trene bağ-
landı... 14-15 kilometre sonra, 'Bulga-
ristan Halk Cumhuriyeti'ne ulaştık.
Yarın: Bulgaristan...
Mayıs 1962 - Arahk 1963
y biri ticaret yapmaya
karar vermiş. Babasından kal-
ma tarlayı satıp parayı kuşa-
ğınakoymuş, yola çıkmış. Eündeki pa-
ra iş yapmaya yetmediğı için ortak ara-
maya başlamış. Konuştuğu kişiler.
ona "Yahu sen ticaretten ne anlarsın,
seninle hangi işi yapsakzararederiz"
diye ortak olmamışlar. Köylü de yo-
lun kıyısında öyle dertli dertli otu-
rurken şeytan yanına gelmiş, "Nedü-
şünüyorsun kardeş" demiş, "böyle
düşünceli oturman içüne dokundu".
O da "ortak aradtğını ama bulama-
dığuu, kendisine ticaretten anlamaz-
sın dediklerini"ağlamakh bir sesle
anlatmış. Şetan da ona "çok üzüldü-
ğünü, bunlan kim söviemişse yanhş
söylediğinL hangi işe elini atsa kârlı çı-
kacağının belliolduğunu" söylemiş ve
"Gel seninleortak obhm"demiş. Köy-
lü, karşısındakinin şeytan olduğunu
anlamış. ama kurnazlığına güvenmiş.
"Peki" demış.
Şeytan demiş ki: "Bu yıl bir tarla
bulup ekelim. Toprağın üstünc çıka-
nı mı istersin, altında kalanı nu, sen
seç. Sonra götürüp pazarda satahm"
Köylü de düşünmüş. "seçme hakkı-
nı bana verdiğine göre ben şevtanı
kandınnm, kârlı çıkan da ben olu-
rum". "Peki" demiş.
Üstteki köylünün. alttaki
şeytanın...
"öylü toprağın üstüne çıkanın
pazardasatıldığınıbiliyorva.
üsttekininkendisıninolmasi-
nı istemiş, şeytan da kabul etmış
Köylü içinden diyormuş ki "şeytan bu
işten anlamıyor, yıl sonunda kârlı çı-
kan ben olacağun." Şeytan tohumla-
n getırmış, köylü de çalışıp onlan ek-
miş. Beklemeye başlamışlar. Topra-
ğın üstünde yapraklar belinnce köy-
lü sevinmiş. yaprakları kesıp demet-
ler yapmaya başlamış. Onun isi bıtın-
ce. şeytan toprağı eşelcvıp >umrula-
n çıkârmaya başlamış. Meğerse ek-
Köylünün şeytanla ortaklığı.
tikleri patates tohumu değil miymiş?
Köylü hiç patates ekmediği için ne-
yin para ettiğini kes*irememiş. Pa-
zarda yan yana mallannı satarken şey-
tan patateslerin hepsini satmış. köy-
lünün yapraklannı kimse almamış.
Köylü buna pek içerlemiş ama se-
sini çıkarmamış. İçinden "bak ben
sana ne yapacağım" diye geçırmiş.
Şeytana dönmüş. "Bu yıl da toprağın
alündaki benim, ûstündeki senin ol-
sun" demiş. Şeytan da boynunu bü-
küp. "Peki, hep senin dediğin oluyor
ama ne yapalım. madem ki ortak ol-
duk, diyecek bir şevr
yok" demiş.
Alttaki köylünün, üstteki
şeytanın...
Ş gene oflaya puflaya to-
, \ humlan getirmış, "Benim ca-
3 ^ nım çıktı, artık ekme işi senin"
demiş. Köylü onun haline kıs kıs gü-
lüyoımuş. Yağmurlar yağmış. otlar
bü\ iımcyc başlamiv Bu kez da cktık-
len arpa değil miymiş? Şeytan arpa-
lan toplamış, köylü de toprağın altın-
da kalan kökleri derlemiş. Pazara gıt-
mişler ki arpalar satılıyor, köklerin
yüzüne bakan yok.
Köylü fena içerlemiş. Şe>tana kı-
zıp söylenmış. Şeytan da ona kızma-
masını, ortaklıkta böyle şeylerin ola-
bildiğini söyleyerek "Anlaşılan bizim
toprakta talihimiz yok. Bu sefer kıs-
metimizi denizde arayalım" dcmış.
Böylece balık tutup saîmaya karar
vermişler.
'Bası senin, gerisi benim...'
öylübu kezuyanmış, "Pazar-
lığı baştan yapalım" demiş
Şeytan da "Sen nasıl istersen
ortak" diye yanıtlamış. Köylü "Ba-
hğın neresi iyidir?" diye sorunca da
şeytan "Neresi olacak, her şeyin başı
i)i değil mi, bahğında başındaakıl var-
dır, başı senin olsun" demiş. Balıkla-
n tutmuşlar.
Öyle ın, güzel balıklarmış kı köylü
hayran kalmış. Balıklann başlan da
pek güzel duruyormuş. Köylü içinden
"bu seferşeytanfenaaklandı" diye se-
viniyormuş. Güzel bir balığı pişirip
yemeye başlamışlar.
Köylü bahğın başını kemirip durur-
ken. şeytan bahğın etlerini afiyetle
yemiş.
Köylü artık dayanamamış, "Bu or-
talıkta hep sen kazanıyorsun, benim
bir şey kazandığun yok" demiş. Şey-
tan da" "Haksızlıkedi>orsun" diye ya-
nıtlamış. "Bak bu ortaklıkta hep se-
nin dediğiniyapük,ben de sana ne söy-
ledimse çıkn. Görmüyor musun, ba-
hğın başını yiyince nasıl akıllandın.
Bundan sonra kendine başka ortak
ara." Bu hikâye de böyle bitmiş.