23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER JMumcu cinayeti nedeniyle aranan Şefik Polat, 1 Ekim 1993'te de Almanya'ya iltica talebinde bulunmuş j4Imanya Polat'ın iadesine sessizANKARA (CumhuriyetBürosu)- Ga- zetemiz yazan Uğur Mumcu ve öğret- men SıddıkTan'ın öldürülmesi olaylan- •a kanştığı gerekçesiyle Türkiye 'de ara- nan Şefik Polafın 1 Ekim 1993"te Al- manya'ya iltica talebinde bulundiiğu or- taya çıktj. Polat'ın, Mumcu'nun cinayetinin iş- lendiği tarihin hemen ardmdan Bat- man'a gittiği, ağustos ayında da 11 bin AJman Markı karşılığında Almanya'ya vize aldığı öğrenildi. Türkiye'de cinayet suçundan aranan Polat'ın iltica istemini kabul eden Almanya'nın, Türkiye'nin konuyla ilgili sorulanna henüz yarııt ver- mediğine dikkat çekildi. Mumcu'nun 24 Ocak 1993 'te kartledi- lişi ile ilgisı olduğu nedeniyle Devlet Gü- venlik Mahkemesi (DGM) tarafindan aranan Islami Hareket Örgütü (İHÖ) *k> ra şûrası üyesı" olan Şefik Polat'ın, 20 Agııstos 1993 tarihjnde Almanya * ya gi- riş yaptığı ve 1 Ekim 1993 tarihimde de bu ülkeye iltica talebinde bulunduğuöğ- renildi. Almanya'nın kuzeyinde Schles- weig-Holstein eyaletine bağlı OMen- burg kentinde iltica talebinde bulunan Polat, 30 sayfalık iddianamesinde, ken- dini Kürt kökenli ve PKK sempatizanı olarak göstermeye çalıştı. Polat, iddiana- mesinde, kapatılan Demokrasi Partisi (DEP) üyesi birarkadaşı olan Hasan Ka- ra'nın 1993 yılında öldürülmesinın ar- dından, kendi can güvenliğinin de tehli- UĞUR MUMCU SUtKASTIMN 37. AYI... Suikastın çözümü yeni hükümete kaldı AiNKARA (Cnmharijet BürosuI - Gazetemiz yazan Vğur Mnmcu'nun öldürüldü- ğü bombalı suıkastm üzerin- den 37 ay geçmesine karşın, olayınçözümlenmesme yöne- tik biçbir sotnut geiişnıe sag- lanamadı. Olayın meydana geldiği 24 Ocak 1993 tarihin- den bu yana işbaşma gelen 6 hökümet, suikastı aydınlatma- yı başaramazken, gözier, ku- rulması beklenen yenı hükü- mete çevrildı. Suikastın kilıt adamı olarak açtklanan Isfemi Hareket Örgütü (tHÖ) "lcra Şûrası" üyesi Şefik Polat' tn Türkiye'ye iadesinin, soruş- turmadaki düğümün çözülme- sinde etkili olacağı bildirildi. Mumcu suikastınmgerçek- lestiriidigi 24 Ocak 1993 tari- hinde, olayın aydınlatiîması- nın, **hükümetin namus bor- ca" olduğunu açıkJayan hükü- met yöneticılen birbır köşele- rine çekilirken, katilierin bu- lunması yönünde hiçbir adıni atılamadı. Olayvn meydana geldiği tarihte işbaşında bulu- nan Süfeyman Demird başba- kanhğmdaki DYP-SHP ko- alisyonunun yetidlî bakanlan, katilierin en İcısa sürede yaka- lanacağı konusunda açıklama- larda bulundular. Bu açıkla- tnalar, Demirel'in Curnhur- baskam secilmesınin ardın- dan. Tansu Çilier ve Erdal İnönö'nün lıderliğindeki DYP-SHP hükümetinın yetki- lılerince de yinelendi. Ancak herhangı bır sonuç elde edıle- medi. înönü'nün SHP lıderli- ğındcn ayrılması ve soldaki SHP-CHPbirleşmesi sürecin- de kurulan 3 koaüsyon hükü- metı ite Çilier başkanhğında oluşturulan kısa süreli aztnlık hükümeti de Mumcu suikasö- nın çözümü konusunda somut bir adım atamadı. Mumcu su- ikastı ile ilgili dosyalar "çefik dolaptar"a kaJdınhrken, so- ruşturma da kilitlendi. Mum- cu suikastınm yenıden ete aiınması ve soruşturmamn ye- niden tıtizlikle sürdürülmesı ıçin gözier. kurulması bekle- nen hükümete çevrildi. kede olduğu savıyla Almanya'ya iltica etmek istediğinı bildirdi. iHÖ'de "Ke- rim" kod adıyla bilinen Polat, Alman- ya'ya gelebilmek için bir "şebekeye" 11 bin Alman Markı rutannda para ödedi- ğini de belirtti. iltica talebı kabul edılen Polat'ın Oldenburg yakınlannda bir kentte yaşadığı vurgulandı. Polat. iddianamesinde, Hasan Ka- ra'nın öldürülmesinın ardından Bat- man'da bir süre gızlendiğini, sonra da ls- tanbul üzerinden özel birhavayolu şirke- tiyle Almanya'ya kaçtığmı kaydetti. Polat'ın Batman "da gizlenmeye başla- dığı tarihin, Mumcu'nun öldürülmesi- nin ardına rastlaması dikkat çekti. Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu. cinayetle ilgili soruşturmanın sürdürül- düğü dönemde, katıllenn Batman'da saklandıklannı kaydetmişti. Polat'ın il- tica başvurusu ile ilgilenen Oldenburg hâkımmin, Polat'a adının kanştığı Mum- cu ve Tan cinayetleriyie iigili hiçbir so- ru sormaması da dikkat çektı. Şefik Polat, Uğur Mumcu'nun katle- dilmesinden iki gıin sonra tutuklanmış, ancak hemen sonra serbest bırakılmıştı. 1991'de Batman Insan Haklan Derneği üyesi öğretmen Sıddık Tan'ın öldürül- mesi nedeniyle de rufuklanan Polat, da- ha sonra serbest bırakılmıştı. Eskı DGM Cumhunyet Başsavcısı NusretDeroiral, Mumcu'nun öldürülme- sinin ardından yaptığı bir açıklamada, tHÖ üyesi olan Ekrem Baytap, Mehmet Zeki Deniz, Şefik Polat, Hezih Bevret ve fhsan Deniz'ın cınayetın çözümlenme- smde "kilit adam" olduklannı açıkla- mıştı. Cumhuriyet'e bilgi veren diplomatik kaynaklar, Almanya'nın Türkiye'nin Po- lat'ın iltıcası ile ilgili sorduğu sorulara henüz biryanıt vermediğini bildirdi. Po- lat'ın durumu ile ilgili olarak Alman Iç tstihbarat Örgütü'nden bilgi istendiğini anımsatan kaynaklar, "Kişisel Bilgilerin Korunması Kanunu" nedeniyle bu tüî konularda sorulan hiçbir soruya yanıt alınamadığını belirttiler. Kaynaklar, şu görüşleri dile getirdiler: "Şefik Polafın durumu gibi konular- da hep bu kanun karşımıza çıkıyor. Al- man makamlanndan henü/yanrt alama- dık. Aslında bu kanundan dolayi hiç ya- nrt vermeyebilirler. Alman>a'da birtakım avukat \e hukuk danışmanlan. Polat gi- bi insanlann Almanya'da kalabilmeleri- ni sağlamak için bir endüstri olu$turdu- lar. Alman anayasasındaki bütün açıkla- n bulup iltica taleplerinin kabul edilme- sini sağhyoıiar." Türkiye'nin Almanya Büyükelçisi V'olkan Vural, iki ülke arasında imzala- nan 10 Mart 1995 "suçlu değjşimi" pro- tokolüne göre. DGM tarafindan aranan Polat'ın iade edümesi gerektiği bildiril- mîşti. Ancak söz konusu protokolün yürü- mediği; protokol kapsamına giren 40 ki- şiden hiçbirinin henüz Türkiye'ye ıade edilmediğinı anımsatan Vural, bu duru- mun iki ülke arasında rahatsızlıklara ne- den olduğunu kaydetmişti. T Mumcu'nun ailesinden dava Devletin kusurunu yargı belirleyecek ANKAR4 (Cumhuriyet Bürosu) - Bombalı suikast sonucu yaşamını yıtiren ga- zetemiz yazan Uğur Mum- cu'nun katilleri hâlâ buluna- mazken, devletin. suikastın önlenememesındeki kusuru ve sorumluluğu, olaydan 37 ay sonra, yargı önünde sor- gulanacak. Mumcu ailesi- nin, 2 yıl önce. Içışleri Ba- kanlığı hakkında, "\azan- mızuı öldürülmesinde ihmal ve ağır hizmet kusuru bulun- duğu" gerekçesiyle açtığı maddı ve manevi tazmınat davasınm duruşması, gele- cek ay yapılacak. Ankara 4. tdare Mahke- mesî, yazanmızın eşi GüMai Mumcu'nun kendisı ve ço- çuklan Özgür Mumcu ile Özge Mumcu adına. yazan- mızın öldürülmesinde hiz- met kusuru işlediği savıyla, bakanlık aJeyhıne açtığı da- vamn duruşması için, 5 Mart 1996 tarihine gün verdi. Ya- zanmızın eşi ve çocuklan adına toplam 35 milyar lira rutannda maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan da- vada. "Mumcu'nun terörün hedefi olduğu ve devlet tara- findan korunduğuna inandı- nldıgı halde korunmadığı" savı ele alınacak. Mumcu'nun kardeşleri avukat Ceyhan Mumcu ile Beyhan Gürson'un manevi tazmınat istemiyle 1 yıl ön- ce açtıkları davada, Ankara 8. idare Mahkemesi^ ıdare- rün (Içişlen Bakanlığı) "sos- \al risk ilkesine göre, ölümle doğan zaran tazminle yü- kümlü olduğu"nu karara bağlamıştı. Bu nedenle Mumcu'nun kardeşlerine 5'er milyon lira rutannda manevi tazminat ödenmesi- ni hükme bağlayan mahke- menin karannda, ıdarenin terörolayını "sosyalriskilke- snje göre tazminle yükümlü oldugu" belirtilmişti. Ankara 8. Idare Mahke- mesi tarafindan 7 ay önce verilen kararda, Içişleri Ba- kanlığı. "kolektif sonımlu- luk anlayışı gereği ve sos>al risk ilkesi uvannca. önle- meklc yükümlü olduğu hal- de önleyemediği zararlan, nedenseilik bağı aranmaksı- zm tazmin etmekie" yüküm- lü kılınmıştı Devlete. terör olaylannın zarannı tazmin ederek "toplumla pa>laş- ma" yükümlülüğünü getiren kararda, Mumcu'nun öldü- rülmesi ile doğan zarann ne- deninın "toplumun bireyi ol- maktan" kaynaklandtğı vur- gulanmıştı. Kararda, îdare- nin "kolektif sorumJuluk" anlayışi gereği ve "sosyal risk" ilkesi uyannca, "önle- mekie vükümlü oldugu hal- de önlevemediği zararlan, nedenseJlik bağı aranmaksı- zuı tazmin etmesi gerektiği'' kaydedılmişti. Devletin, Mumcu'yu korumakla yü- kümlü olduğu halde, bu yü- kümlülüğünü yerine getir- medigi için kardeşlerine 5'er milyon lira tutannda mane- vi tazminat ödenmesi hük- me bağlanmıştı. Davanın tarafı olan Içişle- ri Bakanlığı da karara iriraz ederek Danıştay'a temyız basvumsunda bulunmuştu. Tazminat mıktannı çok bu- larak. karan temyiz eden ba- kanlık. ıdarenin "kendi ey- lem ve işlemJerinden doğan zaran ödemekleyükümlü ol- duğunu" savunmuştu. Ceyhan Mumcu ve Be>- han Gürson da 5'er milyon lira tutanndaki manevn taz- minatın "duyulan acının kü- çümsenmesi ve görevlilerin işlerini savsaklamaiannı ödüllendirmek anlamına gel- diginiv ' savunarak. Danış- tay'a temyiz başvurusunda bulunmuşlardı. Sümerbank işçileri Şeker Bayramı'ıu davul zumalarla halay çekerek geçirdL (Fotoğraf: SABİT ÖZKESER) ÖzelleştirilenSümerbank'ın işçisiöfkeü SABİT ÖZKESER ADANA - "Atatürk'ün kurduğu kuruluşu yok ediyorlar. Bu fabrika zarar etmiyor, ettiriliyor. Ölürüz de fabrikayı teslim etmeyiz" diyor özelleştirilen Sümerbank Bez Fabrikası işçisi. Devlet tarafindan "zarar ediyor" gerekçesiyle Adana'daki Yüksekbaş Holding kuruluşuna 480 milyar liraya satılan Sümerbank Bez Fabrikası önüne Atatürk'ün fotoğrafı ile *İ$imizi istiyoruz" yazılı pankartı asan işçiler, ramazan bayramını burada karşıladılar. Fabrikanın özelleşririlmesinden sonra "işten çıkanlma" korkusu yaşayan 825 işçi, fabrikada sürekJı olarak nöbet tutuyor. 28 Ocak 1996 günü üretimi durdurulan fabrikadan bir an bile aynlmayan işçiler, bayram süresince çocuklanyla birlikte davul-zurna eşliğinde halay çekerek az da olsa morallerini düzeltmeye çalışıyorlardı. Fabrikanın 1990 yılına kadar yüzde 98 randımanla çalıştığını vurgulayan işçiler, son beş yılda zarar ettirildiğini ileri sürerek "Fabrikamız 1990 yıüna kadar yüzde 98 randımanla çalışırken sürekli kâr edrvordu. Ödül dahi alan fabrikamız kâr payından işçisi ile memuruna teşvik primi veriyordu. Dörtte bir randımanla çalıştiğı zaman bile kâr eden fabrikamız, son beş yıida zarar etarfidi" dıye tepkilerini dile getiriyorlar. "Atatürk'ün kurduğu bir kaie yıküamaz" diyen işçiler, "Avrupa''da özelleştirme yapıhrken önce altyapısı oluşturulur ve işçinin 'iş güvenüği' sağlamr. Ancak burada böyle değiL Bizi kedi yavrusu gibi sokağa aOyorlar. Ölürüz de bu fabrikayı teslim etmeyiz" diyorlar. İşçilerin üye olduğu Türk-Iş'_e bağlı Teksif Yavuzlar Sendikası yöneticisi Ozcan Yüce, fabrikanın değerinin 2 trilyon lira dolayında olduğunu, ancak buranm 480 milyar lira gibi komik bir paraya satıldığmı öne sürerek şunlan söylüyor: "Fabrikanın satışınm iptali için dava açük. Çünkü burası birilerine peşkeş çekilivor. Araştnrma yaptırdık. Sadece buranm arsası 780 milyar lira crvanndadır. İşçiler olarak bae sanlmasuu istedik. Burada işçilerin tazminat paraa toplam 750 miKar lirayı buluyor. Bu fabrikayı satın alan Yüksekbaş Holding daha önce Adana'daki SEK'i satarak işçüeri kapı önüne kovdu ve tazminatlannı da parça parça ödedi. Hatta adamlaruun üç işçiyi biçakladığuıı duyduk. Adana mUletvekillerinin bepsine durumumuzu anlattık ve satışınm iptali için ellerinden geleni yapacaklanna dair söz verdüer. Hükümetin kurulmasını beklediklerini söykdiler. 26 şubatta fabrikada sa\ ım. 28 şubatta ise teslim olacağmı duyduk. Kesinlikle 'iş güvenliği' sağJanmadan bûmyı teslim etmeyeceğiz.'' Önceki hafta DSP Adana milletvekilleri Memet Büyükyıbnaz ve Yavuz Bildik tarafindan ziyaret edilen Sümerbank işçileri bayramın üçüncü gününde de MHP Genel Başkan Başdanışmanı SaKh Gökçe'yi yanlannda gördüler. Hem DSP'lilerden hem de Gökçe'den destek sözü alan işçiler, bir hayli umutlu gözüküyorlar. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Refah Şeriatçı mı? llk panik 1994 Martı'ndaki yerel seçimlersonrasın- da yaşanmıştı. Kendi beklediklerinin çok altında ol- masına karşın, özellikle Ankara ve Istanbul büyükşe- hir belediye başkanlıklarını almalan ve pek çok il mer- kezinde yerel yönetımleri ele geçirmeleri, toplumu- muzun laik kesimlerinde "şeriat geliyor" endişesi ya- ratmıştı. Ama sonra görüldü ki; şeriat falan gelmiyor. Gelen farklı birtakım insanları temsil eden ve bir kıs- mı dindar, bir kısmı da din istismarcısı bir kadro. Aradan geçen süre içinde kimin ne olduğu daha iyi anlaşıldı. Ama 1994 öncesindeki yerel yönetimler öy- lesine yıpranmıştı ki; bunların genellikle becerisizlik- leri bir türiü ortaya çıkmadı. Ve zaten insanlar öylesi- ne korkular içine girmişlerdi ki; bu korkuları gerçek- leşmeyince fazla bir eleştiri de getirmediler ve getir- mıyorlar. Örneğin Istanbul'da İSKİ, su fiyatlannı kat- lamış. "Olsun" deniyor, "şeriatgelmediya"... Toplu ulaşım fıyatları da katlanmış. Gene "Olsun" diyorlar, "bakın bayramlarda bedava taştyoriar"... Sokaklar delik-deşik, doğru dürüst yürümenin bi- le kimi bölgelerde imkânı yok. Yanıt gene "Olsun", "doğalgaza geçiliyor, elbette kimi zahmetleri ola- cak"... Yani şeriat korkusu içinde olanlar, şeriat gelmedi- ğini görünce inanılmaz bir hoşgörü sahibi oldular. Oysa ki aynı hosgörü CHP'li yerel yönetimlere gös- terilseydi belki de bu korkular hiç yaşanmazdı. Ney- se, artık bunlar çok geride kaldı. Ama zavallı Ergun . Göknel, sanki o dönemin tek suçlusu ve kusurlusuy- muş gibi, hâlâ hapiste. Adamı neredeyse unutturdu- lar. Doğrusu bu bir adalet ayıbı... Ikinci bır şeriat korkusu, Aralık 1995 sonrasındaki parlamento aritmetiğiyle başladı. Oylann yüzde 21 'i- ni alarak pariamentodaki en büyük parti olan Re- fah'ın, Islam şeriatını getireceğini sandı kimileri. Doğ- rusu Erbakan Hoca da münasebetsiz kimi "çıkışlar- la" bu korkuları tahnk etti. "Islam dinan" gibisinden, "Iran rejimine övgülerdüzmek' gibisinden tavır ve tu- tumları, bu konudakı kuşkuları iyice arttırdı. Işin doğrusu Refah Partisi, bir şeriat partisi falan de- ğildir. Refah Partisi'nin getirmeyı öngördüğü düzenin de şeriatla falan ilgisi yoktur. "Adildüzen" adını ver- dikleri düzen; çağdışı ve ipe-sapa gelmez bir düzen- dir ve ne "uygulanabiiiriiği" vardır ne de Islamiyetle bir ilgisi. Ve bu özellikleriyle Türkiye'de düzeni değiş- tirebilecek bir "alternatif" olmaktan da çok uzaktır. Kimi çevrelerde, Refah'ın aslında bir şeriat partisi olduğu, fakat takıyye yaparak bunu sakladığı ve eğer gücü ele geçirirse şeriat düzeni taleplerini dile geti- receğı konusunda bir inanç ve korku var. Ben bunun tam tersini düşünüyorum. Bence Refah'ın şeriatla falan ilgisi yok. Ama kimi çevrelere gizli bir şenatçı görüntüsü veriyoriar ve asıl takıyyeyi o zaman yapıyorlar. Eğer Refah bugün "^e- riatçı" bir partı olarak ortaya çıksa bugün aldığı oy- lann yansını bile alamaz. Ve Refah'ın yö'neticileri, bu- nun pekala farkında ve bilincindedir. Refah, günümüz Türkiyesi'nde Doğu ve Güneydo- ğu'da, ortaçağ ilişkileri içinde unuttuğumuz ve ken- dini "dine vurmuş" kitlelerin partisidir. Refah, günümüz Türkiyesi'nde, büyük kentlerin va- roşlannda tutunmaya çabalayan ve "uyum zortuğu" içindeki insanlann partisidir. Yaşadığı düzende refah payı almaktan umudu olmayan ve farklı bir seçenek arayışı içindeki kitlelerin umududur. Refah, sürekli "itilip-kakılan" ve "horianan" insan- lann düzene başkaldırışlarıdır. Eğer sürekli olarak di- le getirdikleri parti sloganlanna ve seçmende yarat- mak istedikleri imaja bakarak soğukkanlı çözümle- meler yaparsak bunu görmemek için kör olmak ge- rekir. Bu "eziklik"ve "dışlanmışlık"sadece seçmenlerin- de değil, Refah'ın yönetici kadrolannda da vardır. Ve laık cumhuriyetin olanaklarıyla eğitimlerini sürdüren, fakat sürekli "ikinci sınıf insan" muamelesini gören bu insanlar, kendi ruhlanndaki isyan ve kompleksle- ri kullanarak geniş kitlelerin duygulannı da tahrik ede- bilmekte ve oylannı alabilmektedirler. Bunların çoğu için "IsJamiyet" adil bir düzen için anahtar değil, sığınmak zorunda kalmış olduklan bir "kaie"dir. Muhalefetteyken söyleyecekleri çok şey vardır. Fakat iktıdardayken, yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Tabii "yandaşlanna" devlet olanaklannı peş- keş çekmekten başka... Çağdaş ve laik cumhunyetimizi bu insanlara karşı savunmak için yapmamız gereken şey, bu insanlann peşinden giden kitlelere, "makul" ve "doğru" seçe- nekler sunmaktır. Yaşadığımız günlerin asıl sorumlu- lan, Atatürkçülük adına "solu ezmekle" övünen kimi dar görüşlülerdir. Liberalizm ve özgürlükçülük adına ülkeyi tam bir "yağma sofrasına" çeviren hırsız ve uğursuzlardır. Bir zamanlar sosyal demokratlar Istanbul'un gece- kondu semtlerinde yüzde 50'nin üzerinde oy alırlar- dı. Şimdi sandıklardan Refah çıkryor. Acaba neden? Refah Partisi, milletvekillerinin desteğini alarak okul sayısını 1000'e çıkarmayı hedefliyor Amaç9 imam-hatipli eumhurbaşkanı CCD 18. yılını kutluyor AYŞE YILDIRIM RP hükümete gelir gelmez TBMM'nin dörtte birini oluşruran imam-hatipli millet- vekillerinin desteği ile 565 olan ımam-ha- tip lisesi sayısını bine çıkarmayı planlıyor. 550 sandalyeli Meclis'te 83'ü RP'li toplam 137 imam-hatip mezunu milletvekili bulu- nuyor. Devlet içinde kadrolaşmayı hedefleyen, bakanhk pazarlığını da bu doğrultuda yapan RP. Istanbul Belediye Başkanı Recep Ta>- \ip Erdoğan'ın "Bu ülkede imam-hatipli Cumhurbaşkam da olacak" idealini ger- çekleştirmek için öncelikJe imam-hatip li- selerinin sayısını arttırmayı amaçlıyor. Ko- alisyon pazarlığı öncesinde özellikîe îstan- bul'da çeşitli dini kurum ve kuruluslann temsilcileriyle biraraya gelen RP'li millet- vekillen ve yöneticileri bu konuda çeşitli ta- ahhütlerde bulundular. Imam Hatıp Lıseleri Mezunlan ve Men- suplan Derneği (ÖNDER) Başkanı tbra- him Solmaz, tstanbul'da yeni öğrenim dö- nemine yetiştirilmesi planlanan 12 imam- hatip lisesinin yapımmm sürdüğünü belir- tiyor. Bu okullann tamamlanmasıyla bir- liİcte Istanbul'daki imam-hatip lisesi sayısı da27'den 39'a çıkacak. Halen bu okullar- da okuyan öğrenci sayısı 60 bin civannda. tbrahim Solmaz, imam-hatip lisesi me- oınlannın devlet kadrolannda yeterince ye- •almadığını bunun nedenin ise sözlü sınav- arda sorulan "nereden mezunsun" soru- sundankaynaklandığınıbelirtıyor "Buyüz- den hâkimlik. savcılık, büvükeîçilik sınavla- rmda imam-hatip lisesi mezunlan eteniyor" diyen Solmaz, yeni hükümetten sınavlarda bu sorunun kaldınlmasını isteyeceklerini söyledi. Bugün Türkiye genelinde 23'ü Anadolu imam-hatip lisesi olmak üzere 565 imam- hatip lisesi bulunuyor. Bu okullarda öğre- nim gören öğrenci sayısı ise 500 binin üze- rinde. DYP Genel Başkanı Başbakan Tan- su ÇiHer'm 24 Aralık seçımlerine 10 gün ka- la şube şeklinde açılan imam-hatip liseie- rine "bağımsız okul" statüsü tanımasından cesaret alan dini çevreler Türkiye genelin- de 200 okulun daha yapımına başladı. RP ise iktidara gelir geunez, bu okullann sayısını binin üzerıne çıkarmayı planlıyor. Bu konuda RP milletvekillerinin grupta ka- rar aldıklan da ıleri sürülüyor. Bağcılar lmam Hatip Lisesi ile Kadırga Öğrenci Yurdu'nu yaptıran Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman, "davalanna Mec- Bs'teki 137imam-hatipliparlamenterin des- tek olacağmı" belirtiyor. 550 sandalyeye sahip TBMM'nin dörtte birini oluşturan imam-hatip kökenli 137 milletvekilinm bu konuda RP'ye destek ver- mesi beklenirken Milli Eğitim Bakanlığı Din Eğitimi Işleri Daire Başkanlığı da bu durumdan $ikâyetçi. Ancak ellerinden bir- şey gelmemesinden yakınıyorlar. Çok prog- ramlı liselerde valilenn "suuf açtığını be- lirten bir yetkıli, " B K birsev yapanuyoruz. 12 Eylül'den sonra vaülere sınrf açma yetki- si tanındı. Biz müfettiş gönderiyoruz, uygun görülürse açdıyor" diyor. RP'nin 400 yeni imam-hatip projesinden de rahatsız olduğu öğrenilen Din Işleri Da- ire Başkanlığı'nın "Elimizde hiç kurumu- muzyok" dediği belirtiliyor. Bu nedenle de söz konusu liselerin çeşit- li dini vakıf ve dernekler taraftndan açılma- sı gündeme geliyor. Yetkililere ise sadece bu okullara onay vermek düşüyor. Bu vakıf ve şirketler yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da dinsel ağırlıkh okul- lann açılmasına büyük önem veriyor. Sade- ce FethuJlahGulen'inyurtiçive dışında 135 okulu, 400'ü aşkın da yurdu bulunduğu be- lirtiliyor. Bunun dışında 1995 sonu verile- rine göre 2 vakıf ve 12 şirket yurtdışında 9 ünjversite, 121 tane de lise açmış. Bu durum Milli Güvenlik Kurulu'nu da rahatsız etmişti. Bu okullarda Afganistan, Pakistan, îran ve Suudi Arabistan'dan geti- rilen öğretmenlerin ders vererek "rejun ih- racatı"yaptığını belirten Milli Güvenlik Kurulu, üç sene önce Milli Eğitim Bakan- lığf ndan bu okullarda eğitim verecek gö- revli yetiştirmesini istemişti. Içel Bozya- zı'da kurulan okulda Hollanda'ya eğitim vermeleri için gönderilecek öğrencilere din eğitimi veriliyor. MGK aynı uygulamayı Almanya ve Avusturya için de istedi ancak Bakanlık, büyük meblağ tuttuğu, imkanla- nnın ise yetersiz olduğu gerekçesiyle bu projeyi genişletmedi. Dinsel Ağırlıkh Şirket, Vakıflann Yurtdışında Kurduklan Okul ve Üniversiteler Ktırucusu Çağ Öğretım Itetışim A.Ş. TürkDü » s lyası Araştırmaları Vakfı 1 n ı n * Fetih A.Ş. Ertuğrul Gazi AŞ. Feza Gazetecilik (EFLAK) Slim A.Ş. Başkent Eğftım Yayın Ticaret AŞ. SematA.Ş. Şe(aleA.Ş. Serhat Eğitim Öğretım Hizmetleri A.Ş. Islam ve Milli Kültür Hizmet Vakfı Gulıstan Eğrtım Yayın Ticaret A.Ş. Samanyolu A.Ş. Sema Eğitim Hızmetlen A.Ş. Fezalar Eğitim A.Ş. Asr Ticaret Ûlke Kınm Moğolıstan Yakutıstan Buryad Tuva Hakas Pakistan Azerbaycan Azerbaycan Tatanstan Kazakıstan KırgEistan Çuvaşıstan Romanya Moldova Tatanstan Çuvaşistan Kazakıstan Özbekıstan Türkmenıstan Kırgızıstan Tacıkıstan Başkurdıstan Romanya Amavutluk Fas Ukrayna Kuzey Irak Ukrayna TOPLAM Okul sayısı 1 3 1 1 1 1 1 8 3 6 5 1 1 1 1 5 1 28 20 14 10 5 4 2 2 1 1 1 1 130 'Bütün gazeteciler örgütlü olmalı' ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Çağdaş Gazeteci- ler Derneği (ÇGD), 18. ya- şını kutluyor. ÇGD Genel Başkanı Mustafa Ekmekçi. derneğın 19 7 8 yılından beri demokra- tik ve çağdaş bir yayıncılık anlayışımn basında egemen olması için mücadele ettıği- ni belırterek, "GazetecingJn onurunu korumaya devam edecegiz'' dedi. Tekelci basının promos- yon ile ayakta kalmaya çalış- tığma dikkat çeken Ekmek- çi, şu görüşleri dile getirdı. "Anrak çalışankr. emekçfler, gazeteciler bu çemberi kıra- caklardır. Tarihin bizeöğret- tikleri bunun gerçekleşeceği- ne olan inancımızı pekiştiri- yor. Tüm gazetecileri örgüt- İü olmaya çağuı>oruz. Kur- tuluşun yotu budur. İletişim hakkında gazeteciler kadar toplumun her kesinıinin sa- hip çıkmasıyla demokrasi ülkede daha güçlü biçimde yerleşecektir." ÇGD'mn "1995 YıhBaşa- nlı GazetecileriÖdünenr de 27 şubat sah günü sahiple- rine venlecek. SSK Sosyal Tesısleri'nde düzenlenecek "Basın Gecesi"nde, ÇGD Onur Ödülü'ne layık görü- len yazar Yaşar Kemal'üı ödülünü geçen yılın onur ödülü sahibi Türkiye İnsan Haklan Vakfı Başkanı Yavuz Önen verecek. Ödül alan di- ğer gazeteciler şöyle: Lğur Mumcu Gazetecilik Ödülü: Lğur Mumcu Araş- ıırmacı Gazetecilik Vakfi. Haber Ödülü: SonerGü- rel (Milhyet- Vali Skandalı), Atilla Aş'ut (Siyah Beyaz- Muska Gibi Reçete), Şirin Sümer (Evrensel-Merkez Bankası Skandalı). Araşürma-tnceleme Odü- lü: Koraj' Düzgören (Güney- doğu yazılan), Doğan Akm (Cumhuriyet- Çiller haber- len). Mustafa Sönmez (Eko- norrli haberlen}. Röportaj Odülleri: A. Rezzak Oral-Burhan Elis (Mıllıyet-Kalmak mı Zor, Dönmek mi Zor), Hasan Uy- sal (Siyah Beyaz-Sıvas yazı- lan). ;. TV Haber Program Odü- lü: Tayfun Talipoğlu (atv- Bam felı). TV ProgramÖdülü: Ned- ret Çatay (TRT-2-Gündem- de Sanat Var). Rad>-o Program Ödülü: Beldan Kalabaük (TRT An- kara Radyosu-Durum, So- run Çözüm Programı).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle