Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 ŞUBAT1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
4 6 . U L U S L A R A R A S I B E R L İ N F t L M F E S T I V A L I ' N D E N N O T L A R
F,estivalden
şimdilik aklımızda ve
gönlümüzde yer eden
yapıtlan sıralarsak,
Shakespeare'den yola
çıkarak 1930'luyıllann
hayali İngilteıesi'nde
geçen, hırs, iktidar,
ensest, fantezisi
'Üçüncü Richard'ı ya
da Barry
Sonnenfeld'in
Hollywood sinemasıyla
da dalgasını geçen,
gangsterlik güldürüsü
'Get Shorty'si ileri
sürülebilir. ; -
'Ahm Ayrnm peşmde koşuştıırurken
SUNGU ÇAPAN
BERLİN - Festivali yanladığımız
bugün gözümüzü lapa lapa yağan kara
açtık, kuzeyden gelen soğuk dalgası,
okullann fîlan kapanmasına neden
oldu, ama tabii festival sürüyor. Bizim
Yeni Cami'yi mesken tutan
hemcinslerinden farksız, festivalin
kalbi olan Budapeşte Caddesi'nin
önündekj, tüm yabancılann yön
bulmakta keneriz aldığı, ünlü yıkık
kiliseyle, alanını yuva belleyip sabah
akşam fınk atan arsız güvercinlerie biz
fesrival ahalisi, kara, rüzgâra filan
aldırmadan göreve devam ediyoruz
bittabü, malum "Show must go on!"
ÖzellikJe yanşma filmlerini izlemeye
gayret gösterdiğimiz, fırsat buldukça
panorama bölûmünde de Benoit
Jacquot'nun 'La FIDe Seule', Maurizio
Pönzi'nın 'Italiani' ya da Pierre
Sa/vadori'nin 'Le Apprentis'ı gibi,
küçük çapli, ama son derece ilginç,
bazı nefis filmleri keşfetmeye
çalışrığımız46. Berün Film
Festivali'nden şimdilik aklımızda ve
gönlümüzde yer eden yapıtlan
sıralamak gerekirse her halde Jane
Austen klasiğinden Emma
Tbompson'un senaryosunu yazıp
oynadığı. Tayvan asıllı Amerikalı Ang
Lee'nin yönettiği. iddialı, gözalıcı,
yürek hoplatıci 'Sense and Sensibtlity-
Akıl ve DııygıTyu değil de
Shakespeare'den yola çıkarak 1930'lu
yıllann hayali Ingilteresi'nde geçen,
hırs, iktidaj, ensest, intikam, şiddet
fantezisi 'Üçüncü Rkhard'ı ya da eski
kameraman Barry Sonnenfeld'in
Hollywood sinemasıyla da dalgasını
geçen. sevimli John Travolta'nın
yeniden doğuşunun yeni bir örneğı
niteiiğindeki, Gene HackmaıTın da
bütünüyle kendini yenilediği, bıldik
klişeleri yerli yerinde kullanarak Pulp
Fiction tarzı, eğlendirici, sürükleyıci,
şen şakrak bir gangsterlik güldürüsü
kotardığı, hoş 'Get Shorty'si (müzikler
de Jim Jarmusch tayfasmdan John
Lurie'ye aıt) ilen sürülebilir öncelikle
sanınm.
Avustralya ve Fransız yapımlan
Çok sayıda reklam, belgesel çekmiş,
1970'ten beri çoğu filme katkısı olmuş,
boş vakitlerinde ona epeyi para
kazandınruş Newton'un Beşiği adlı,
Rubik Küpleri benzen oyuncaklar icat
etmiş, deneyimli bir usta sayılacak
Ingilız sinemacı Rkhard Loncraine'in
'Richard Ill'üyle çizgi roman
uyarlaması 'Addams Family' filmlerine
burun kıvırdığımız eski kameraman-
yeni yönetmen Barry Sonnenfeld'in
şaşırticı film noir' güldürüsü 'Get
Shorty'nin yanı sıra, genelde
1980'lerden itibaren çeşitli toplumsal
AvustraJva
sinemasından
bukez
duyarh,
coşkulu bir
drama
nireltgindeki
yenibir
yönetmenin,
John
Hughes'in,
flkfılm
denemesi
'Wbat I Have
Writtenda
bir başka
dikkate değer
yanşma
fiimiydi.
Macar kadın yönetmen Ildiko Szabo'nun, 'Csajok-
Bitches'i birtaJum ince buluş ve esprilerle sürüp giden,
feminist söyleme sahip bir başka yanşma filmhdi.
Bertrand Blier'nin her zamanki gibi \ine şoke edici bir
öyküyü görüntülediği, fahişe-pezevenk çeşitİemesi olarak
özedenebilecek '.Mon Homme-Erkcğim', kimiseyirciyi sa-
londan kaçırtan, dişli ve oturakiı bir faııtezivdi.
sorunlara dayanan güldürüleriyle tüm
dünyada rağbet görmüş, Avustralya
sinemasından bu kez duyarlı, coşkulu
bir drama nıteliğindeki 'What I Have
Written'da, bir başka dikkate değer
yanşma fiimiydi. Gerçek mi, kurgu mu
olduğu belirsiz. anılarla gizli arzulan
ve gerçekleri harmanlayan. 3 ana
karakterin bakış açısından anlatılan
konusu, biçimci sinema dilı ve edebı
tarzıyla ilgi çeken 'What I Have
VVritten',yeni bir Avustralyalı
yönetmenin, John Hughes'in, ilk film
denemesiydi. Yanşmadaki 2 Fransız
yapımından, Etie Chouraqui'nin 'Les
Vfenteurs-Yalancuar'ı da benzer
şekilde. yaratıcılığı özel yaşamlanyla
fena halde kanştınlmış, biryapımcı
(Sami Prey), tatminsiz, bıkkın bir
yönetmen (Jean-Hugues Anglade),
büyük bir yıldız \ Lorraine Bracco) ve
mesleğe adım atan, sinema tutkunu,
amatör bir senarist genç kız (Valeria
Bruni Tedeschi) arasındaki karmaşık
ilişkilere dayanan. finali çok uzatılmış
bir konuyu hıkâye edıyordu. Ötekı
Fransız filmiyse Bertrand BBer'nın her
zamanki gibi yine şoke edicı bir
öyküyü görüntülediği, fahişe-pezevenk
çeşitlemesi olarak özetlenebilecek
'Mon Homme-Erkeğim', kimi seyirciyi
salondan kaçırtan, dişlı ve oturakiı bir
fanteziydi \e yönetmenin gözde
oyuncusu küçük Anouk Grinberg'in de
artık hem yaşça hem de yetenekleri,
kapasıtesi bakımından iyice
büyüdüğünü gözler önüne seriyordu.
4 dalda Oscar adayı olan, Sydney
Pollack'ın yapımcılığını üstlendiği,
Düğün Yemeği', 'Tatü TuzJu'nun
Tayvanlı yönetmeni Ang Lee'nin
Amenkalı. Kanadalı ve Ingiliz
oyunculardan oluşan (Emma
Thompson, Alan Rkkman, Hugh
Crant, Kate VVûıslet) zengın bir
kadroyla çektıği 'Sense and Sensibility',
18. yüzyıl Ingilteresi'nde. ansızın
babalannı kaybeden Dashvvood
ailesinin hikâyesiydi. Miras, ölen
adamın ilk kansından olma oğluyla
görmemiş kansı Fanny'de kalınca yaşlı
bayan Dashvvood'la 3 kızı ortada kalır,
dahası malikâneyi terk etmek zorunda
kalarak yoksulluğa düşer ve ufak bir
eve sığışırlar. Büyük kız Elınor (E.
Thompson), Fanny'nin utangaç kardeşi
Edward'a (H. Grant) tutkundur. Ancak
öykünün kötü kalplı cadısı Fanny,
kardeşini Elinor'la değil de varlıklı bir
kızla başgöz etmek için Londra'ya
postalar. Ortanca kız Marianne'inse
(K. Winslet), iki talibi çıkar;
melankolik Albay Brandon'la (Alan
Rickman), güzel Marianne'la gönül
eğlendiren, şıpsevdi yakışıkJı Londralı
Willoughby (Greg Wise). Akıllı abla
Elinor, evi çekip çevirirken Marianne'i
yüzüstü bırakıp zengin bir kadınla
evlenmek üzere çekip giden
YVilloughby'nin ardından. Edvvard'ın
da eski bir gençlik aşkının ortaya
çıkmasıyla Elinorcuğun da iyice morali
bozulur. Aşk açiMndan yataklara düşüp
hastalanan güzel Marianne öldü ölecek
derken, ablasıyla Albay Brandon'un
sayesinde kurrulur. Yaşadıklan
üzüntülerden iki kızkardeş de dersinı
almıştır artık. Ömür boyu sürecek,
uzun ve sağlam bir ilişki için Mananne
sonunda albayı seçerken gençlik aşkı
palavra çıkan utangaç, beceriksiz
EdwarddaElinoradönecek ve'Sens* '
and Sensibility' iki kızkardeşin
düğünüyle mutlu sona bağlanacaktır
finalde. Macar kadın yönetmen Ildiko
Szabo'nun, evlıliklerinden, maço
kocalanndan. şiddetten geçılmeyen
feci hayatlanndan bıkkın üç kadının,
dayanışma içine girip yeni erkeklerle
tanışacakJan yeni serüvenler yaşayarak
sonunda ailesiz bir var olma biçiminde
karar kılmalannı aniattığı 'Csajok-
Bitches'i birtakım ince buluş ve
esprilerie sürüp giden, feminist
söyleme sahip bir başka yanşma
fiimiydi festivalde. Eski oyuncu Ildiko
Szabo'nun 'Fahişder'ini çokça
önemsemek pek mümkün degildi
sonuçta ne var ki. Geçmişte Berlin'de
filmleri gösterilmiş Sally Fietd'le ünlü
Kırgız yazar Cengîz Aytrnatov'a da
özel ödül verilen festivalde yaklaşık 20
yıldır festivalin afişlerini hazırlayan
Volker Noth'a aynı ödül (BerlinaJe
Kamera) sunuldu. Alman grafik
sanatına uygun. 'fineer bir fantezinin
flrfinü' olan Volker Noth'un
afışlerinden oluşan bir sergi de bizi
festivalin geçmış yıllanna götürdü bu
arada
Sarkis 'in Beriin'deGaleri
Gebauer und Günther'de
açılan sergisi
NECMİSÖNMEZ
BERLİN - Beriin 'ın merkezinde bulu-
nan Galerie Gebauer und Günther, yük-
sek tavanlı eski bir binanın ikinci katın-
da, Sarkis'in •Brennendes K' (Yanan K)
ismini taşıyan son kişisel sergisini izle-
yicilere sunuyor. Galerinin birbiri arka-
sında ilerleyen 3 odasında yer alan 'Ya-
nan K'yerleş/tirmesini (enstalasyon) gör-
mek isteyen izleyicilerin, ayakkabılannı
çıkarmalan gerekli. Çünkû Sarkis, 1992
yılında Mahabashi Museum'da (Japon-
ya) açtığı sergiden beri geliştirdigi yeni
bir sergileme tarzına dayalı olarak Ber-
lin'de de 3 sergi mekânını, ön yüzü ye-
şil, arkası kırmızı olan saten kumaşlarla
kaplamış. Aslında sanatçı, kumaşlann
kirlenip yırtılmaması için değil, izleyi-
cinin farklı bir algı boyutuyla sergiyi iz-
lemesi amacıyla ayakkabılannı çıkarma-
suu istiyor. Alman seyircisi için zorlayı-
cı bir durum bu.
Ayakkabılan çıkardıktan sonra girilen
ilk sergi-mekânda. pencerenin önüne ko-
nulmuş olan büyük ekranlı bir televiz-
yonda. Sarkis'in suluboya yaparken sa-
dece ellerini ve suluboya kâğıdını gös-
teren bir video filmi sürekli olarak oy-
• .ıyor. Televizyonun ve videonun üstün-
de yerdeki saten kumaşla örtülmüş, ama
kumaşın kırmızı olan arka tarafi görülü-
yor. Sarkis, üç mekânda aynı sergileme
mantığını farklı video-imgeleriyle tek-
rarlayarak adeta izleyicileri soğuk, nem-
li. sisli Berlin'den; sıcalc, ışık dolu baş-
ka bir mekâna doğru yolculuğa davet
ediyor. Herodada sanatçıyı farklı bir su-
luboya resmini yaparken gösteren video-
imgelerinin ortak özelliği, yanan nesne-
leri göstermesi. İlk odadaki imge, Sar-
os'in suluboya kâğıdı üzerine koyduğu
Kalbimizdeki ateşm pariadığı atdar
sol elinin formunu tıpkı çocuklar gibi
kurşun kalemle çizmesınden sonra kır-
mızı renkle sanki yanıyormuşcasına
alevler içinde boyamasını başından so-
nuna dek izleyicilere aktanyor. Sağ ve
solunda yeşil renldi sahne perdelennın
yer aldığı, ortasında tse alev alev yanan
'K' harfinin yer aldığı ikıncı odadaki vı-
deo-imgesinın en belirgin özelliği. atc-
şin sıcaklığını televizyona bakan seyir-
cinin yüzünde hissettirmesi. Son odada
ise Sarkis'in Strasbourg"da Kreautenau
Sokağı'ndaki küçük atöKesinin >andrğı
görülü>or.
Sergilerini daha öncekı ışlerinde kul-
Iandığı temalar ve özyaşamına ait imge-
ler üzerine kuran Sarkis'in Beriin sergi-
si, gerçekte sanafçınm 1965'ten beri ge-
liştirerek tartışmaya açtığı kavramlarla
birlikte yorumlanabilecek özelliklere sa-
hip. Bu yazı çerçevesinde bu özellikler-
den sadece bir tanesini. sergi mekânı> la
sergilenen işarasındakı 'sıcaklık-soğuk-
luk' ilişkısini ele almak ıstiyorum. Sar-
kis'in, sergi açtığı mekânlann geçmişi-
ni. hangi amaç için kuilanıldıklan ve
güncel fonksivonlarını araştınp bunu
serginin arka planına sezdirmeden yer-
leştiren ustaca biryaklaşımı vardır. He-
le bu mekân kendisınin daha önce sergi
açtığı bir yerse bir önceki serginin son
sergiyi etkilemesi. daha önce başlatılan
arkis, üç
mekânda aynı
sergileme
mantığını farklı
video-imgeleriyle
tekrarlayarak adeta
izleyicileri soğuk,
nemli, sisli
Berlin'den; sıcak,
ışık dolu başka bir
mekâna doğru
yolculuğa davet
ediyor. Her odada
sanatçıyı farklı bir
suluboya resmini
yaparken gösteren
video-imgelerinin
ortak özelliği,
yanan nesneleri
göstermesi.
bir sorgulamanın devam ettirilmesi ka-
çmılmazdır. I992'de aynı galerinin bir
önceki mekânında sergi açmasına rağ-
men Sarkis, yeni sergisınde de sıcaklık-
soğukluk ilişkisini derinden inceliyor.
Berlin'in soğuk atmosferini yazının ba-
şında kısaca betımlemiştim. Sarkis, bu
iklım özelliklerini suluboyalannda yak-
tığı ateşle, hanl hanl yükselen alevlerle
değiştırmeyi, maddesel soğukluğa karşı
kalpten sıcaklık oluşturmayı başarmış
görülüyor. Sevim Burak, ölümsüz eseri
'Yanık Saraylar'da. ruhlan ve kafplen
saran bir sıcaklığı, zengin metaforlarla
de.stekleyerek kahramanlannın geçmişi
ile bugünü arasında çok hassas bir den-
ge oluşturuyordu. Sarkis'in Berlin'deki
bu sergisinin davetiyesinde kanatlannı
kapamış bir melek kanadı vardı. Her ne
kadar sergide kullanılan görsel eleman-
lararasında melekkre dair bir gönderme
duyumsanmasa da suluboyalardan çıkan
alevlerin *yaküğınesneler', Sarkis'in yıl-
lardan beri ısrarla tekrarladığı motifleri-
dir K harfi, birbirini ısıtan kırmızı ve ye-
şil renldi eller, sanatçının atölyesınin rö-
levesi. Bu temalarda hissedılen ortak
nokta, sanatçının özgün ikonografîsinde
6O'lı yıllardan günümüze dek yorumla-
dığı bellek kavramıdır.
Sarkis, son yıllarda gerçekleştirdiği
çalışmalannda'Bellek Trvatrosu'nu vnr-
gulayarak geçmiş, bugün ve gelecek ara-
sında ileriye-geriye dönüşlü olarak iler-
leyen bir algılama sistemini kurmaya
çalışıyor. tzleyicilerin sergiye girdik-
lerinden sonra işleri daha iyi kavramalan
için algılannı keskinleştirmeleri, en
azmdan günlük yaşamı arkasında bırak-
ması gerektiğine inanan Sarkis, Alman-
lardan hiç alışık olmadıklan şekilde
ayakkabılannı çıkarmalannı istediğinde
gerçekte onlan Ortadoğulu bırgelenek-
Ie tanıştınyor. Serginin içi ile dışını kesin
olarak birbirinden ayırmaya yarayan bir
girişim bu. Sergideki saten kuma§
üzerinde yürüyen izleyici, öncelikle
mekânın soğukluğunu daha duyum-
suyor; sonra da suluboyalardan çıkan
alevlerin maddesel sıcaklığı değıl, birtür
kalp sıcaldığını hedeflediklennı kav-
rayabiliyor. Kalbimizdeki ateşin par-
ladığı anlar, elbette âşık olduğumuz,
birisini kendimizin vazgeçilmez parçası
olarak gördüğümüz 'anlar'dır. Sarkis,
Berlin'deki sergisinde bu anlan, stan-
dartlan aşan bir duyarlılıkla ele alarak
imgesel olanın altını çiziyor.
DUŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Ölüm Sen Güzelsin
Yazının başlığı Behçet Necatjgil'den değiştirerek
yürütme...
Yayınevinde zarfı açtım, içinden Ercüment Uça-
n'nın Yırtıksız Sözler adlı kitabı çıktı: Ölümünden az
önce, yeni kurulan 'Hera Şiir Kitaplığı' dizisinde ya-
yımlanmak üzere Höseyin AJemdar'a verdiği, 'Ak
kâğıda pınl pırıl basılacak' diye dört gözle beklediği
kitap...
Çeviriyorum sayfaları, şair inanılmaz bir coşku için-
de, şiirlere bir ucundan girip öbür ucundan çıkmış.
Dize araları, bölümler, büyük harfler, noktalama im-
leri, boşuna aramayın öyle şeyten.Büyük bir hızla an-
lattyor. Kimi yerde açık, kimı yerde kapalı.
Onemli olan okuyanın anlaması değil, onun anlat-
ması...
Bir bakıyorsunuz şöyle sözler:
"cumartesi günleri I çocukken anneannemle I
beykozunyaltköysemtinde fpazara giderdik/acı yo-
kuş yukan pazar I dönüşte kasaba uğrardık I etin ki-
losu yirmi dokuz kunış I bir kilo et alırdık I ağzına ka-
dar dolu Ikûfeci çocuğun /kûfesinin üstüne korduk"
Bir bakıyorsunuz şöyle:
"şiir sesi doru I güzel bir ata atlamış I toykuşunun
havada dönüp / durup yükselip alçaldığı I haritala-
nn ipliğini I dikiş makinelerinde I deli uçaklı çeker-
ken I kırmızı balonlara I konmuş düş gibi I ipek ko-
kulu san /yumağını çitlere sanyorduk I karakulaksu-
yunun sırmaladığı I adresini duyamıyorvm I bale si-
nema çini I müzik tiyatro resimli"
Akşam evde çantamdaki kitapları boşaltıyorum
masanın üstüne. Hüseyın Alemdar gerçekten ak kâ-
ğıda pırıl pınl basmış Yırtıksız Sözler'i.
"Otmeden görseydi Ercüment!.." diye geçiyor ak-
lımdan.
Oracıkta, masanın üstünde bir kitap daha duruyor:
Kentin Küçük Sokağı... Sabri AJtınel'in ölümünden
tam on yıl sonra okur önüne çıkan şiirieri...
"Onurtu birgeride duruşla... Yalnızca şiirin gücü-
ne yaslanarak..."
Ne kadar günümüze aykın!..
Ne güzel!..
Ikisi de arkadaşım... Sabri yüksekokuldan, Ercü-
ment spor alanlanndan.
Birbirine hiç benzemeyen iki şair... Benzer yanla-
n: Masanın üstünde yan yana duran bu özenle ba-
SJİmış krtaplannı görmemiş olmalan...
Birüzünçesintisi!..
Sevdiğim, içimde yaşattığım ne çok şair, ne çok sa-
natçı 'korkusuz onun tırpanının önünde' çekip gitti-
ler...
Nereye?
Arkada kalanlann düşlerine...
Zaman dışına...
Behçet Necatigil'in 'meyhane'si 'ölüm' olup geli-
yor:
'ölüm sen güzelsin!..'
Sabri Altınel, Ercüment Uçan'ya da İkinci Yeni'ye
deuzak... 'Yoksulluğuniçi titriyor, örtülüyaralan', di-
yen şairlerden...
Ölçüye, uyağa yaslanarak ya da uyumlu dizeler çe-
kerek, vurgularla belleklere çakılacak bir şiir de yaz-
rrnyor. Biçimci değil. Söyleyiş oyunlanna düşkünlüa;
ğü yok. Zekâ gösterilerinden özellikle kaçıyor.
Şiirsel düşünceyle, şiirsel duyarlıkla yörieliyor şi-
ire... '
Behçet Necatigil gibi, o da bir öğretmen}..
'öğrendiğim ner şeyi öğrettim' demenir/ erincine
ulaşmış, gene de şiirde düzyazı anlamcılığına yenik
düşmüyor.
Yoksullukla savaşın yarattığı yıkımları görüyor,
umudunu yitirmemek için direniyor, sürekli insanoğ-
lunun mutluluğunu düşlüyor, geleceğin şarkısını du-
yuyor.
Hepşiirie...
Yaşamlan yağmalanmış insanlann,
Ama incecik yürekleri
YaraJı ve çıplak bir ışık evlerde (s. 21)
Sabri Altınel 1985'te öldü.
Demek ki Kentin Küçük Sokağı 'ndaki şiirler en az
on yıl önce yazılmış. Şairin çok tutarlı bir dil beğeni-
si olduğu görülüyor. Kitapta, ne ileri ne geri, bugün
biie okurken insanı tedirgin eden tek sözcuk yok.
İlgi çekmek için kılını bile kıpırdatmadan yıllarca
sürdürülen bu ince işçilik karşısında ister istemez
derin bir saygı duyuyor insan.
Alessandpo Dionisi resim sergisi
Kültür Servisi - Italya'nın önde gelen ressamlanndan
Alassandro Dionisi'nin eserleri, 27 şubat - 10 mart
tarihleri arasında Yunus Emre Kültür Merkezi Çetin
Emeç Salonu'nda sergilenecek. Soynt ve figüratif
dışavurumcu bir sanatçı olan Dionisi, ttalya ve ttalya
dışında birçok kişisel sergi açmış, çeşitli ödüller
kazanmıştır.
Kültür Bakanlığı, Türk sinema
tarihine ışık tutuyor
Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı, sinemanın 100.
yılında Türk sinema tarihine ışık tutacak iki kitabın
yayımını gerçekleştiriyor. Kültür Bakanlığı Telif
Haklan ve Sinema Genel Müdürlüğü, bu yıl içinde
Türk sinemasınm bugününe ve yannına ilişkin
görüşlerin yer aldığı makalelerden oluşan " 100 Yılda
Türk Sineması" kitabını yayımlarken Agâh Özgüç
tarafindan hazırlanan "80. Yılında Türk Sineması"
kitabının da genişletilmiş yeni basımını
gerçekleştirecek. "100 Yılda Türk Sineması" kitabt,
sinemanın farklı alanlannda üretımde bulunan
kişilerin, kurumlann ve sinema örgütlerinin. kendi
disiplinlerine ilişkin. Türk sinemasının bugününe ve
yannına nasıl baktıklannı içeren makalelerden
oluşuyor.
Yargıtay'dan sanata saygı karan
ANKARA (ANKA) - Yargıtay, sanatçının emeğinin
değeriendinlmesine katkıda bulundu. 11. Hukuk
Dairesi, ressam Şefik Bursalı'nın bir tablosunu,
mirasçılanndan izin almadan, tanıtım için hazırladığı
takvimlerde kullanan kuruluşu maddi ve manevi
tazminat ödemeye mahkûm etti. Dairenin karannda,
sanat eserini izinsiz kullanmak, "haksız eylem" olarak
tanımlandı. Yargıtayın karan dikkate alınarak
yapılacak hesaplamada ressam Bursalı'nın izinsiz
kullanılan tablosu nedeniyle ödenmesi gereken
tazminatın 75 milyon lirayı bulacağı bildirildi.
Yüksel Aydm resîm sergisi
Kültür Servisi - Yüksel Aydın'ın resim sergisi 25
şubat tarihinde Ümit Yaşar Sanat Galerisi'nde açıhyor.
10 yıldır resim yapan, uzay-zaman içinde zaman
yolculuğunda yansıyanlan ve paylaşılması gerekenlerin
resimlerini yaptıgını söyleyen Yüksel Aydın. 1951
Iğdır doğumlu. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında 14
kişisel sergi açan ve birçok karma sergiye katılan
sanatçının yapıtlan 15 mart tarihine kadar görüleb<Iir.