27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 1996 PAZAR HABERLER Atruş kampını kapatma hazırlığı • DİYARBAKIR (Cumhurivet) - Turkıye'nin girişimlen sonucu. Kuze> Irak'takı rakip Kürt gruplarından Irak Kürdistan Demokratik Partisi'nin (IK.DPıdenetımıaltmda bulunan bölgede PKK'nin faaliyet gösterdıği Atruş kampının kapatılacağı bildirıldı. Bırleşmi:} Mılletler Mültecıler Yüksek Komiserliği de kontrolü altında bulunan Atru^'un kapatılması ıçin çalışmalar yaptığmı bıldirdi. Geçen yıl başlannda Türkiye'den Kuzey lrak"a gıdeıı birgrup Kürt kökenlı Türk vatandaşı. Atruş kampında bannıyor. Cezaevinde 6 tabanca • İstanbul Haber Servisi - Bayrampaşa Cezae\ i'nde adli tutuklulardan llhami Yılmaz'ın ölümü \e bazı tutukluların yaraianmasiyla sonuçlanan olavlardan sonra yapılan aramalarda 6 sılah. 10 cep telefonu. 11 batary a. 40 mermi. bir gram esrar ıle çok sayıda delicı ve kesıcı silah bulunduğu belııiıldi Geçen aylarda sılahlannı cezae\ ı yönetimine te>linı eden adli tutuklu \e hükümlülenn \erdıkleri sözde dunnadığına dıkkat çeken istanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çiticı. "Bu nedenle olaylara kanşan kişıler farklı cezac\ lerıne sevk edildiler" dedı. Ali Nesin'den polise protesto • İstanbul Haber Servisi - Geçen >ıl yaşamını > ıtıren yazar Azız Nesin'ın oğlu Alı Nesin. babasının sağlığında düzenlemevi düşündüğü "Köktendıncilığe Karşı Aydınlanma Uluslararası Konferansı'nın hazırlık çalışmalan nedenıvle düzenlenen toplaniinın güvenlik güçlerince izlenmesıni protesto ettı. Bilgi Üni\ersıtesı ögretim üyesi Prof. Dr. Alı Nesin yaptığı yazılı açıklanıada. ba/ı dernek. \akıf temsilcıleri ıle aydınların bır araya gelerek konteransı düzenleme çalışmalan için 68'lilerVakfıLokalı'nde yaptıkları toplantıya gelen polislerin kendilerini sorguladığını; bu ve benzerı hukuk dışı uygulamaları kınadığını söyledi. Sosyal demokrat kimlik • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP"de >önetıme alternatif arayışa yönelen. feshedilen SHPnin son Genel Başkanı\eCHP Samsun Mılletvekili Murat Karayalçın. sosyal demokrat kimliğin yeniden tanımlanmaMiıı istedi. "Solun katili. siyaset yapma biçimi" diyen Karayalçın. "Hükümet uygulamalanmızda. insanlar kendilerini doyuran sonuçlar alamadı" görüşünü dile getırdi. Sosyal Demokrat Konferansı Eğıtici Yetıştirme Programı. Karayalçın'ın açış konuşmasıyla başladı. Çiller'in kadın toplantısı • ANKARA (Çumhurivet Bürosu)-DYPlideri. Başbakan Yardımcısı \e Dışişleri Bakanı Tansu Çiller. partiMnın Ankara ıl kadın komisyonları toplantısında yaptığı konuşmada. "Bilim çağına kadınlann damgasını \urmasını istiyorum Biz hem laikliğin. henı demokrasinin sahibiviz" dedi. Çiller. kadınlara "Hem bav rağımızı. hem camıy ı Avrupa'nın ortasına kadar taşımaya hazır mısınız?" diye seslendi. Ögretmenlerin görev süresi • ANKARA (Cumhurivet Biirosu)- Mılli Esitim Bakanhğı. öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilnıesi amacıyla hazırlanan personel yasa tasarısı taslağından sonuç alınamaması üzerine. yeni birtaslak hazırladı. Taslakta. ülke genelinde bütün hizmet bölgeleri için öğretmenlenn görev süresi 3 v ıl olarak belirlendi. Öğretmenlerin atandıkları ıldekı göre\ yerlerinin belirlenmesı ıçin "görev yeri belırleme kurulu"nun oluşturulması öngörülen taslakta. bakanlık merkez örgütüne yapılacak atamalarda vönetıcılik formasyonu koşulu aranması da hüknıe bağlandı. Halk, potansiyel suçlu olarak görülmekten, yataklık yaptıklan önyargısından bunaldığını söylüyor 'Devlet terörü istemiyoruz' Bölgedeki şidderin sonuçları en çok çocukları etkiliyor. ALPER BALLI TUNCELİ - Tuncelıli. PKK terörünün yanı sıra de\ let baskısından da bunaldığını \ urgulu- yor. Kendisıne "potansiyel terörist ya da terö- risteyardım ve yataklık eden" dıye bakılmasın- dan yılmış. Tuncelı'de incelemeîer yapan CHP heyetinden tstanbul Milletvekili Algan Haca- loğlu. köylülere soruyor: "Sizgıdanızıterörör- gütlerine veriyor musunuz?" Köylülerin yanıtı öfkeli bir soru: "Ben ken- dim bulamıyorunı ki yemeye, örgüte niye vere- yim?" Adan köyünden Sel\i Sakar. kendisine bir poşet un \erıldiğini anlatarak "Bu unu çocuğa nasıl vereyim? Gücümüz >etmiyor. Siz de çoluk çocuk saliibisiniz. 500 bin lira için 9 memur do- laşıyoruz. Çocuklanm bir hafta aç kaldı. Bitlis Hizan'da asker bir oğlunı \ar. 9 aydır haber ala- mıyorum" dıye konuşuyor. Tunceli Pülümür karayolu 50 kilometre. Güvenlik gerekçesiyle kapalı. Pülümür'den çıkan yurttaşlar 500 kilo- tnetrey i dolaşarak Tunceli'ye ulaşmak zorunda kalıvorlar. Tunceli Beiedıye Başkanı Mazlum Arslan. askerlerin kendilerini tanıdıklarını. üst düzey komutanların telsiz anonsuyla geçmele- rine izin \ermesine karşın. askerler tarafından engellendiklerini ve keyfi uygulamalarla bek- letildiklerini anlatıyor. Arslan. milletvekillerı- nesorunlannıaktanrken "Halk, PKK terörü is- temiyor, ama aynı halk devlet terörü de istemi- yor" diye konuştu. Bölgede balıkçılık potansıyelı var. Alabalık en fazla üretılen balık. Yurttaşlar balık a\ laya- rak karnını doyurmak istiyor. Jandarmanın sa- at 15.00'e kadar av lanmay a ızın vermesı yurt- taşlan çileden çıkarmış. Bir balıkçı. isyan edi- yor: "Bize, balık av lavacağımız saatte izin verilmi- >or. Ben sabahtan saat öğleden sonra 3'e kadar ne avlavavım. Bize i/in vermiyorlar, özel tim di- namitle balık av lıyor." Bır muhtar ıdareden yar- gıya bütün yetkililere başvuru yaptıklarını be- lirterek bundan sonra Genelkurmay Başkanına yadaCumhurbaşkanı'nasoruniarınıanlatacak- İarını. başarılı olmazlarsa intihar edeceklerini söyledi. Hozat Belediye Başkanı Celal Doğan. ilçe bi- nasında vapılan toplantıda. "Geçmişte iktidar olduğumuzda bu sorunlara sıcak şekilde eğilme- diniz. Ovsa insanlar bu partive sahip çıktılar. Bize sahip çıkın" dedi. Doğan. Tunceli'nin di- ğer milletvekili Kamer Genç'in İçişleri Baka- nı Mehmet Ağar'ın bölgeyi ziyaretinde. "Ka- mer be>. ne dersiniz? Köye dönüşe izin verelim mi? Zamanı geldi mi" sorusuna. "Hayır henüz zamanının geldiğini düşünmüyorum" yanıtını verdiğini anlattı. Hozat'ta köyleri boşaltılan 200'e yakın y urt- taş 3 yıl sürey le Belediye Düğün Salonu'nda bir arada kalmışlar. Bir hafta önce bır kısmı Tun- celi dışındaki kentlerde bulunan yakınlarının yanına sığınmışlar. Bugün Düğün Salonu'nda bır aile yaşıyor. "Ekti ailesi." l yaşındaki kızı Hasret. eşi Songül ve annesı Besi ile Hıdır Ek- ti... Koçkorulca köyünden göçetmişler. l50baş havvanları köyde kalmış. Hasret. babası asker- deyken doğmuş. adı oradan gelivor. Köyde 90 kavak ağacı var, onları kesip satsalar kışın ra- hatlayacaklar. 25 kilometre uzaklığa yol ol- madığı eerekçesiyle izin verılmiyor. Bekliyor- lar... ArasKargogre\i500.gününüdoldurdu. DİSK e bağlı Nakli\at-İ!> Sendikası Ge- nel Başkanı AliRıza Küçükosman.bakanlıkdü/e>indedeolmaküzerebulunduk- lan bütün girişimlerden sonuç alamadıklannı sövledi. Grevin başlamasından bu yana me\simler geçtiğini ve bir gün otsun gre\ yerini terk etmcdiklerini vurgulayan Küçükosman, "Cumhurbaşkanına kadar çıktık ama bir sonuç alamadık" dedi. (Fotoğraf: KADER f LGLA) İHD Genel Başkanı Akın Birdal ' Savunucıılar savunmasız'ANKAR.A(Cumhuriyet Bürosu)-İnsan Hak- ları Derneği( İHD) Genel Başkanı Akın Birdal. Türkiye'de invan hakları savunuculannın. >.a- \ unmasızolduğunu söyledi. Birdal. "Dilinden. dininden. kültüriindcn. cinsiyetinden, ulusal ve sınıfsal kimliğinden ötürü ezilmiş, zulüm gör- müş. reddedilmiş, aşağılanmış halkların ve grupların haklarına önceliğimiz bundan bövle de kararlılıkla sürdürülecektir" dedi. İHD'nin 6. Olağan Genel Kurulu. çalışmala- nna Altındağ BeTediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde dün başladı. Genel kurulda konu- şan İHD Genel Başkanı Akın Birdal. 10 vıl ön- ce derneğin kurulmasını gerekli kılan nedenle- riıı bugün daha da ağırlaştığını ve çoğaldığını belirterek "İHD, bağımsızdır, ama taraflıdır. Emekten. barıştan ve özgürlükten yana bir du- ruş almıştır" diye konuştu Birdal. Türkiye'de düşüncelerindendolayı sanatçılann veyazarla- rın mahkûm edildiğini kaydederken. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in. demokratikle>me- ye ilişkin yaptığı son açıklamaların "Avru- pa'nın gözünü boyamava" yönelik olduğunu söyledi. Birdal. şunları söyledi: "Çiller, bu açıklamasını yaptığı gün, güvenlik güçlerince işkence sonucu öldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin davası başlıyordu. Metin Göktepe'nin öldürülmesinin üzerinden 284 gün geçmişti. Suçüstü yakalanan güvenlik güçlerinin davası güvenlik gerekçesi ile Ay- dın iline taşınıyor. yine aynı gerekçe ile suç zanlılarının duruşmada bulunması verine. talimatla ifadelerinin istenmesi yoluna gidi- liyordu. Açıklamanın yapıldığı avnı günler- de sanatçı, barış ve insan hakları savunucu- su Şanar \urdatapan tutuklanarak cezaev i- ne tıkıldı. İ \emiz olmasından onur duvdu- ğumuz dünvaca ünlü Vaşar Kemal'in cezası Yargıtav'ca onandı. Gazeteci Ragıp Du- ran'ın cezası onavlandı. Gazeteci AlperGü- müş cezaevine atıldı. İnsan hakları savunu- cusu üvemiz ve şu anda cezaevinde bulunan Ayşe Zarakolu ile gazeteci-vazar Ertuğrul Kürkçü ve bir sövleşiden ötürü gazeteci-ya- zar Çetin Altan hakkında davalar açıldı. Şu anda düşüncelerinden ötürü siyasetçi, dü- şün, bilim insanı. gazeteci-vazar. sivil top- lum örgütlerinin vöneticileri ve üyeleri ol- maküzere 157 kişicezaevindedir. Budurum- da. Tansu Çiller'in açıklamasının bir inan- dırıcılığı olabilir mi? Zincirlikuyu Biltin Toker toprağa veriliyor • İstanbul'a Kent Dinamikleri Enstitüsü'nü kazandıran Biltin Toker. son zamanlarda Küba Dostları Derneği'nin de kuruluş çalışmalanna önderlik ediyordu. İstanbul Haber Servisi - Perşembe günü geçirdigi bir kalp spazmı sonucunda yaşamını yitiren kent ve çevre sorunları uzmanı S. Biltin Toker. bugün öğle namazından sonra Şışli Camii'nde yapılacak ce- naze töreninin ardından Zincirlikuyu Mezarlı- ğı'nda toprağa verılecek. Prof. Dr. Nurettin Sözen döneminde İstanbul Bü- yükşehir Beledıyesi "Baş- kanlık Danışmanı" olarak da görev yapan Biltin To- ker. evli ve bırçocuk baba- sıydı. "24. 10. 1996 Perşembe günü Mimarlar Odası ile Galata Derneği'nin Gala- ta Kulesi karşısındaki ta- rihsel kent dokusu yıkım- larını kınamak amacıyla düzenledikleri basın top- lantısına da katılan Biltin Toker, eski mimari çevre- yi gözden çıkaran 5 yıldız- lı birotel projesinin "ken- te karşı suç" oluşturduğu- nu söylemişti. Toplantıdan sonra yine Galata'da ken- di kurduğu "Kent Dina- mikleri Enstitüsü" çalış- malarına giden Toker. ay- nı gün geçirdigi kalp spaz- mına yenik düşerek yaşa- mını yitirdi. Cenazesi bu- gün toprağa verilecek olan Biltin Toker, bir süredır Küba Dostlan Derne- ği'nin kuruluş çalışmala- nnı da sürüdürüyor ve ay- rıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce yayımlanan "Bizim Gazete" için haf- talık bir kent ve çevre so- runlan sayfasının hazırlık- lannı da yapıyordu. Sözlerivevüzüçar- pıtılmamış halivle Sevil Akdoğan. Hiçbir şey gerçek kadar inamlmaz değildir.'' Dostoyevski Çiklet çiğnemeyi sevmem. Ne çocukluğumda ne gençliğimde ne de yaşlılığımda çiklet çiğnedim. Benim çocukluğumda zaten mis kokulu sakızlar vardı, ben çiğne- mezdim ama kokusunu severdim. Gençliğimde. aynı bugünkü Rus- ya'da olduğu gibi, devletimiz tek parti diktatörlüğünden kurtulup çok partili 'demokratik' döneme geçti. Bugün de Türkiye'de görül- düğü üzere, ne kadar çok parti var- sa, o kadar çok demokrasi vardır. En demokratik ül- ke olarak Amerika'nın izinde gelişmiş gelişmemiş. ba- ğımlı bağımsız, tüm dünya ülkeleri kaz adımı demok- rasi yolunda ilerler. ilk kaz adımını. adı üstünde, bu ülkeye demokrasi- yi ilk getiren parti attı. Onca yoksulluk içinden yete- nekli bir halk yaratmayı başarmış Atatürk devletçiliği- nin pabucu, sadık bir 'piyon'u için kesenin ağzını aç- maktan kaçınmayan Amerika'nın, artık iyice serbest- leşmiş serbest piyasamıza sürdüğü Marshall dolarla- rı nedeniyle. dama atıldı. Nasıl bizim paşalarımız var- sa, Amerika'nın da generalleri var. General Marshall, Uzak ve Yakındoğu'daki piyonlarını yerli yerine yerleş- tirmek için yaptığı askeri planlarında hiç kuşkusuz Tür- kiye için de bır yer ayıracaktı. Ben yine lafı uzattım, sözü çiklete getirmek istiyo- rum. Pek doğaldır, Amerikan dolarlarıyla birlikte Ame- rikan çiktetleri de serbest piyasayı sardı. Çikletin bir özelliği vardır. Sizin ağzınızdan çıkmasa bile. başka- larının ağzında çiğnene çiğnene iyice kirlendikten son- ra gelıp, ustunuzeyapışıverir. Elimi kurtarayım derken etekliğe yapışırlar, sonra bir bakarsınız saçınıza, başı- nıza da bulaşmış. Bilmiyorum, böyle bir 'olay' yaşa- dınız mı? Böyle çok ağızda çığnenmiş kirli bir çikleti Gerçek temizlemenin tek biryolu vardır: Saçınızı başınızı yol- mak. Sayısız soruşturmalarıma yazdığım savunmaların birinin sonunda şöyle yazmışım: "Ben bir araştırma- cıyım. Olaylan dışardan izlemeyi yeğlerim. Hatta ken- dimibile." Son 'olay'da da öyle yaptım. Memnuniyet- le gördüm ki yalnız 'çağdaş yaşamımızda' değil. med- ya alanının yönetiminde de Amerikan standartlarına u- laşmışız. En 'kanlı, canlı' haberler, kamuoyu kaçırma- sın diye önceden reklamlı olarak veriliyor. Öyle yoğun bir iletişim ağı kurulmuş ki basın ve TV'nin derin ha- ber kanalları, görülmemiş bir 'birlik ve beraberlik' için- de çalışıyor. Serbest piyasanın vazgeçilmez unsuru olan rekabete bile gerek kalmamış. Basın ve TV yek- vücut olmuş, sanki tek bir ağızdan konuşuyor. Ben bir türlü bu kadar çağdaşlaşamıyorum. Zaman benim için daha ağır akıyor. Yaşın gereği. Meşum perşembe günü öğleden sonra oğlum ara- yıp "Televizyondasın" dediğinde bayağı şaşırdım. "Nasıl olur, bugün benim boş günüm. burada evde otuıvrken nasıl televizyona çıkarım" diye hayretle sor- dum. "Dün de okulda fazla bir şey olmadı. Yalnız bır öğrenci ağlayarak sınıftan çıktı ve arkadaşları tarafın- dan teselli edildi." "Yanlış anlaşılma" oldu denmiş. Bu nasıl bir yanlış anlaşılmadır. bir türlü akıl sır erdiremiyorum: düşünü- yorum.acabaiddiaedildiğigibigerçekten "ruhsalbu- nalım" mı geçiriyorum. "bunadım" mı, yoksa ÜİH'nin öğretmenlerodasındasöylendiği gibi sonunda "kacır- dım" mı? Vargücümleanımsamayaçalışıyorum: "O" derste hemangi bir kitabı, deften yere düşürüp kaza- ra da olsa, üstüne bastım mı diye? O zaman öğrenci- lerim, birden kendilerini meslek dersinde sanıp yere düşenin Kuran olduğu kanısına kapılabilirdi. Burada bır yanlış anlaşılma'olabılirdi. Ama Kuran'ı ben okut- muyorum, bu öğrencilere ya da 'taleba'ya Kuran'ı siz okutuyorsunuz. Burada hiçbir yanlış anlaşılma ojamaz Dr. (Dr. unva- nını 'işletme'öen almıştır) Ahmet Ünsür, herşey apa- çık ortada. Ben yalnız felsefe öğretmeni değilim. Ay- nı zamanda sizin kadar bu konuda da Dr. unvanı al- mayı hak etmiş bir mantık öğretmeniyim. Ve benim mantık bilgim diyor ki bir insan kendi söylediği yalanı yalanlarsa. hiçbir şekilde 'doğruyu' söylemiş olmaz. Sadece yalan söylediğini evetlemiş olur. Buna man- tıkta ikili negasyon denir. Sıradan kişilerin aklını gere- ğınden fazla karıştırdığı için çifte negasyon normal du- rumlarda ve normal yaşamda kullanılmaz. Yanlış anlaşılma var, ama o Kuran'ı çiğnememle il- gıli değil. televizyonun karşısına çıkıp benim yerime ka- muoyuna duyurmak gereğıni duyduğunuz cümlemde. Sınıfta kullandığım cümle, mantıktaki adıyla 'olana ay- kırı'b\rise önermesiydi. TV heyecanından olsa gerek, siz cümlenin başını alıp sonunu söylemeyi unutmuş- sunuz. Cümleyi kurduğum sırada, yerde süngere dönmüş, iri, sarı malta taşlarına bakıyordum. Bu taşları bu ka- dar aşındırmak için kimbilir kaç bin kişi benden önce bu 'hücre 'de volta attı diye düşünüyordum. "Allah her yerde ise pekâlâ bu malta taşlannın üzerinde de ola- bilir ve ben de üzerine basıyorolurdum, bu da büyük bir gaflet ve günah olurdu." Sizin bir 'işletme' olarak tanımladığınız o binanın duvarlarında ve yerlerinde acı var. insanın insana çek- tirdiği acı. Ama sizin bunu görebildiğinizi sanmam. Boşuna bir inkâr cümlesine dönüştürmeye çalıştığı- nız sözümü şimdi buradan var gücümle haykınyorum. O yüzden büyük punto ile yazılacak: İNSANIN ACI ÇEKTİĞİ HER YERDE ALLAH VARDIR. YA SİZ NERDESİNİZ? Taşıdığım iki soyadına da layık olamadığım için, be- nim gibi ters birine yaraşır biçimde imzamı, adımı ters- ten yazarak atıyorum. MIKRO DIIVÇ TAYANÇ Gaflet... Dalalet... Ve Bir "devlet" suçlamasıdır almış gidiyor. Uçanın, uçurulanın da suçlusu devlet: uçuranın. uçurtanın da! Oysa devlet öyle somut bir varlık değil; soyut bir kavram. Somutlanması. ancak kendisini oluş- turan "erkler" ile olası; yasama. yürütme ve yargı. Yasamayı, "egemenliğin kayıtsız koşulsuz sahi- bi ulus" adına ve onun seçtiği Türkiye Büyük Mil- let Meclisi üstleniyor. Yürütmeyi üstlenen hükümet, bu işlevini TBMM'den aldığı yetkiye dayanarak ye- rine getiriyor. Yargıyı üstlenen adalet mekanizma- sının işlevini yerine getirebilmesi ise TBMM'nin çı- karttığı yasaları koruyup uygulamakla yükümlü hü- kümetlerin oluşturduğu adalet sistemi içindeki Türk mahkemelerinin "bağımsız"lığına bağlı. Devletin işleyişi de, somutlanışı da bunlara da- yandırılıyor ve "anayasa" ile "güvence" altında tu- tuluyor... Diğerbirdeyişle: neTBMM anayasaya uygunsuz, aykırı ya da anayasayı "delici" yasalar çıkartabili- yor; ne hükümetler, TBMM'nin anayasa çerçevesin- deki yasaları kendılerınce yorumlayıp uygulayabil- me sorumsuzluğuna yönelebiliyor ne de yargı or- ganlarının çalışma ve kararları böylesı bir sorumsuz- luk doğrultusunda "bağımlılık" altına alınabiliyor! Kuşkusuz bütün bunlar. Türkiye Cumhuriyeti dev- letinin anayasasındaki "Hiçbirdüşünce ve mülaha- zanın Türk milli menfaatlannın, Türkvarlığının, dev- leti ve ülkesiyle bölünmezlığinın, Atatürk milliyet- çiliği, ilke ve inkılaplan ve medeniyetçiliğin karşısın- da korunma göremeyeceğı ve laiklik ilkesinin ge- reğı olarak kutsal din duygulannın devlet işlerine ve politikaya kesınlıkle kanştınlamayacağı(...j" hük- münce oluyor! Dahası, anayasada yeri olmasa da yasama, yü- rütme ve yargının denetımini üstlenen bir dördün- cü erk daha yaşıyor; basın! V*» Pekı; bütün bunlar oluyor da nasıl olup da bugü- nün Türkiye Cumhuriyeti'nde olduğu gibi "olmu- yor'l Olup da olmuyor; çünkü "ulusun istencini" yan- sıtarak ulusu temsil etmekle yükümlü TBMM'yi oluşturan sıyasal partıler, ulusun değil, çıkargrup- larının temsilcileri olmak "gafletine" düşüyor... O gafletle, kendi ıçinde çıkar kavgalarına girişip en ol- madık çıkarcıların TBMM çatısı altında hükümet oluşturmasına da geçit veriyor... Gafletle kurulan çıkar hükümetleri; bir yandan kendilerini hükümet eyleyen çıkar gruplarının çıkar- larını, beri yandan da kendi kişisel çıkarlarını "ko- rumak", vede "to//amak"uğruna "da/a/erıçinedü- şüyorlar... Gaflet ve dalalet el ele verince, yargıyı çıkarcıla- rın çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye ve yön- lendirmeye sıvanıyorlar... Çıkarcıların ve çıkarlarının korunup kollanmasına yönelik yasalar "bağımsız" Türk mahkemelerinin ellerini, kollarını bağlıyor... Dördüncü "erk"e gelince... Eeee, yasama ve de yürütmeyi kendi çıkarlarının zulasına atıp da yargı- yı şekillendirmeye kalkan çıkarcılar basını boş bı- rakacak değil ya! Onu da çıkar ortağı eyleyip "med- ya "laştırıyor Medya da çanağını yalayıp işbirlikçi- likle gafletını dalaletleştiriyor! Gaflet ve dalaletin el ele verip ulaştığı bu nokta- da, hiçbir anayasal devletin hesaba katamayacağı bir diğer erk (!) ortaya çıkıveriyor: "Beşinci kol!" "Beşinci kol", bir yandan "paylaşamamış olma- yı" içine sindiremeyen yabancı devletlerin emelle- rinı gerçekleştirmek için Türkiye'yi yeni Sevrlerin deneme tahtası yapıyor: beri yandan da ümmetçi- likten bölücülüğe, özgürlüksüzlükten mafyalaştır- maya gaflet ıle dalaleti "toplumsalcinnete" körük- letiyor... Gaflet ve dalaletin el ele koyuldukları yolun so- nunda en karanlık ufuk beliriyor: Hıyanet! Böyle oluyor da olunca ne oluyor; suçlular, dev- leti suçluyor! Ana fikir: Telaşlanan suçlu. sığınacak karanlık arar. Ana fikrin ana fikri: Gaflet ve dalaletin, suçlula- rın telaşı içınde hıyanete sarılmaya çabaladığı an- da; ulus. kayıtsız koşulsuz sahibi olduğu egemen- liği koruyup kollamak zorundadır. 'Onur kırıcı uygulama' Avukatlar cezaevlerine terlikle girebiliyor ANK.ARA (Cumhurivet Bürosu) - Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde mü- vekkillerivle görüşmeye giden av ukatlar. cezaev i gi- rişine konulan "elektronik kontrol aleti" ıle arandık- tan sonra ayakkabıları çı- kanlıp terlık venlerek ıçe- nye alınmaya başladılar. Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Baş- kanı Av ukat Kâzım Genç. cezaev indekı bu uygula- maya tepki göstererek "Son derece onur kırıcı olan bu davranış, meslek- taşlarımızın görevini yap- masına olanak bırakma- maktadır. Av ukatlık Yasa- sı'na da avkın olan bu uv- gulamava derhal son veril- melidir" dedı. Genç. konu ıle ilgili dün yaptığı yazılı açıklamada. Ankara Nierkez Kapalı Ce- zaev i'ndeki bu uvgulama- ya bır hafta önce başlandı- ğını bıldirdi. Genç. açıkla- masında şunları kaydettı: "Bir hafta önce başlavan uygulama. biz avukatlar açısından onur kırıcı ve mesleki çalışmamızı engel- levici bir uvgulamadır. Ce- zaev i girişine konulmuş bu- lunan ' elektronik kontrol aleti' sinval verdikçe avu- kat arkadaşlann üzerlerin- deki anahtarlık. kemer, kol saati. kolve, cep telefonu, avakkabı, metal düğmeli etek. ceket vb. eşvalann çı- kanlması talep edilmekte- dir. Müvekkili ile görevinüı gereğini vapmak üzere gö- rüşe giden meslektaşları- mızdan. elektronik kontrol aletinin sinval vermesi ne- deni ile bav ve bayan ayrunı v apmadan. ayakkabısuu çı- kararak terlik giymesini, ceketini çıkartmasını iste- mek ve bunlan vapmadığı takdirde müvekkili ile gö- rüşmesine izin vermemek. onur kıncı bir davranıştır. Görevini v apmasına da ola- nak bırakmamaktadır. Av ukatlık Yasası'na da ay- kırı olan bu uvgulamaya derhal son verilmelidir. İda- renin. cezaev i ile ilgili bazı sorunların çözümünde gö- rev imi/i \apmav ı engelleyi- ci kararlar almasını ve uy- gulamasını kabul etmek olanaklı değildir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle