Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 1995 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Devletçilikten Ozelleştirmeye...
Kamu İktisadi Teşekküüeri, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki
Cumhuriyet Türkiyesi'nin, "Tam bağımsızlık" ilkesine bağlı
olarak izlediği bir politikanınsomut üretim, istihdam ve
sanayileşme öğeleri olarak düşünülmelidir.
ERTUĞRLL KAZANCI Eğitimci-Hukıtkçu
2
4Temmuz I923günülsviçre Gazi Mustafa Kemal Paşa: "Ekonomik
Konfederasyonu'nun Lozan alandaki özel değerler bakımından etkin
kentindeki "uşi" şatosunda veegemenolanlar.dünvadaayncalıklıdu-
yapılan uluslararası andlaş- nımda bulunmaktadırlar. Kazanç vergi-
mayı ımzalayan TBMM Dı- si vermedikleri gibi gümrüklerimiz bifc
şişlen Bakanı Ismet Paşa. ellerindedir. Maddesel vaşamımızın tü
Konfederasvonu'nun Lozan
kentindeki "uşi" şatosunda
yapılan uluslararası andlaş-
mayı ımzalayan TBMM Dı-
şişlen Bakanı Ismet Paşa.
hem sevinçli hem de düşünceliydi. Se-
vinçliydi: çünkü Anadolu'nun bağnnda
şekillenenantiemperyalistşanlıbırdire-
niş, sonunda Lozan"a doğru uzanan par-
lak bir diplomatik sonuca uiaşmıştı.
"İnönü savaşlan kahramanr bir bakıma
da çok düşüncelıvdı. Kaygısı. ünlü Bri-
tanyalı de\let adamı Lord Curzon'un
kendisıne karşı ikıde biryinelendiâi söz-
lerdenkaynaklanıyordu: "Ülkenizharap-
tır. İleride bize gelecek ve kalkınmak için
yardım isteyeceksiniz. O zaman da biz di-
reteceğiz, size verecek bir şejimiz olma-
>acak!_"
Gerçekten de o. sıralarda dünyanın ge-
nel olarak merak ettigı konu: "Küçük
Asya'da saldırganlığın her çeşidine karşı
durduktan sonra bağımsızlığını Lozan'da
dosta ve düşmana onaylatan Türkiye'nin
"ekonomikçıkma/lanna nasıl bir çöziim
bulabileceğT sorusuydu. O tarihlerde ya-
bancı sermaye, ticaret yaşamının tümü-
ne yakınını denetliyordu. C'lke. tam bir
açık pazar durumundaydı. Sanayileşme
sürecine ginlememıştı. Ulaşım ağının
başlıcasını oluşturan demiryollan. büyük
belediyelerin işletmeleri, bankalar. dışa
bağımlıydı.
TBMM kürsûsünden halkına seslenen
bolülerinin utlak > önleniricileri, \ abancı-
lardır"demekteydi. tşte bugerçeği bılen
Kurtuluş savaşının önderkadrosu: *Siya-
sal \e askeri başarüann, ancak ekoomik
başanJaria tamamlanarak anlam kaza-
nacagı"inancandaydı. Yüzyıllardan beri
emperyalizmin başlıca ilgi alanlanndan
saydığı ve uluslararası sermayenin kapi-
rülasyonlarla pekiştirdiği ekonomik ege-
menliğin tutsağı bulunan bir ülke. zincir-
lerinı kırarak her yönde kalkınmalı>dı.
Bu güzel ve coşkulu tutkunun kalkınma
modeli saptanarak, başbakan tsmet Inö-
nü'nün Sı\as nutunda "devletçilik" ola-
rak dile getirildi. Böylece genç Türkiye
Cumhuri> eti: "devletin ekonomik ve top-
lumsal alanlara kanşarak müdahaleleri-
ni gerekli gören bir öğreti" şeklınde ta-
nımlanan yöntemi benimsiyordu.
Gerçeklere uyan kalkınma
Birinci Dünya Savaşı bozgununu izle-
yen kurtuluş savaşının getirdiği yaşam-
sal sıkıntılarla bunalan bir halk, 1931 yı-
lında aynntılanyla planlanarak uygula-
nan devletçi yöntemler sonucunda; ulu-
sal kalkınma onurunu duyup istihdamda
görev alarak üretimden yararlanabilme-
nin tadının ilk kez varabilmişti.
TBMM'de. Toprak işleyenin, su kulla-
nanındır" diyebilen birhükümetprogra-
mı, geniş halk kitlelerinin dirlik. esenlık
ve mutluluğunu sağlamada güçlü birper-
formans göstermişti.
Demiryollanndan tuza ve tütüne ka-
daryabancı sermayenin güdümünde kal-
mış, "DolmabahçeSarayı''nın yapımıy-
labırlikteyoksulbırhalkınsırtınaalabil-
diğine keyfı borçlar yükledikten sonra
tarihe kanşmış bir saltanatın varisi ol-
muş bir ülke ve onun insanlan, çilelerle
doluydu. Halkın. ortak mülkiyeti olan ve
üzerinde rejimin getirdiği birİikte söz ve
karar sahibı bulunabilme yetkisi sindi-
rilmiş bir devletçilik modeli, böylesine
büyük gereksinmelerden doğmuştur. Na-
zım Hikmet"in dızesinde yer alan "top-
rağın hasreti makinalar..." ögesinden
uzak, ilkel karasabala uğraşan. feodalız-
min ve teokratik sömürünün maddesel
ve manevi her blümünü yaşayan, "reji"
özel yönetıminin "kel mültezimine" zo-
ralım yoluyla muhatap. sanayileşmenin
adını duymamış-bilmemış kıtleler. dev-
letçi kalkınma politıkasının ilerici ve çağ-
daş zemine orurmuş sosyal boyutlu eko-
nomik atılımıyla kişilik bulmuşlardır.
Kamu İktisadi Teşekkülleri (KlTler)
Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kurtuluş Sa-
vaşı sonrası-siyasal emperyalizme ve
onun doğal uzantılan bulunan egemen
sermaye ve uluslararası sömürüye karşı
verdiği sosyo-ekonomik direnişin sim-
geleridir. Madenler. orman, kimya, ener-
ji ulaşım, konut, tekstil, beslenme, tanm
üretim çiftlikleridir, külrür-sanat ve spor
alanlannda. yani bir ülke halkının tüm
yaşamsallığındaolumlukatılan bulunan
devletçi müdahalelenn. daha sonraki yıl-
lardaki türlü red ve inkarlara karşın ge-
tirdiği olumlu toplumsal tablolar yadsı-
nabilir mi?
14 Mayıs 1950 tarihi. liberal bir ikti-
dann dönem başlangıcıdır. 1923 yılın-
dan 1950'nın ortalanna doğru uzanan 27
yıllık bir geçmişi akıl almaz bir yakla-
şımla adeta yok sayan ve doğal olarak da
devletçi kalkınma modelini reddeden bir
siyasal tutum. artık yönetimindedir.
Ama, uyguladığı programla beraber. çö-
küş başlangıcı sadece beş yıl sonrası; ya-
ni 1955'tir. "Hermahalledebirmilyoner
yaratacağız** sloganıy la ortaya çıkıp son-
ra da her mahalledeki o milyonerin çev-
resinde yoksulluklar yaratan bir anlayış,
1957 genel seçimlerinde. muhalefet kar-
şısında azınlık durumuna düşmekten
kurtulamamıştır. Bu dönemde KlT'lerin
hem: "tasfiye edileceği*' söylenmiş, hem
yandaşlarla karolar şişinlmiş ve hem de
teknolojık yenilemede zayıf kalınmıştır.
Bunalımlı yıllann sonuçlan ise bütünüy-
le olumsuz olmuştur. 27 Mayıs 1960 ih-
tilalindensoragörülenveduvgusal.isan-
ca tepkileri çeken idamla cezalandınl-
malann "kara bir gölge'* olarak bellek-
lerde yaşadığı bilinır. Ama, bu olağan
duygusallığın gerisinde tortulanan sos-
yo-ekonomik politikalann da irdelenme-
sınibıryanabırakılmasaslagerçekçisa-
yılamaz.
1961 Ekim"inde yapılan genel seçim-
lerde koalısyon yoluyla iktıdarolan Ismet
Inönü hükümetİerinın 1965 yılına kadar
süren devtetçi karakterli ve KlT'lerinye-
niden işlevlerine kavuşturulmalannı
amaçlayan tutumu. 1965 sonrasının li-
beral ağırlıklı devresinde ortadan silin-
mek istenmiştir.
12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin
"adam Smrth" modelini izleyenlere kol
açtığı biryolda. KİT'lerin de "dışlanma-
sı gerekli kurumlar" olarak kamuoy u bi-
lincinde yer ettirilmesinin zorlamalan
yapılmıştır. Özelleştirme bu halka bir
umut olarak sunulmuş ne yazık ki halk,
KtTlenn kendi sırtında bir "vük"1
oldu-
ğuna çoğunlukla inandınlmıştır. KtT'le-
rin elden çıkanlması sonucunda: pahalı-
lığın azalacağı. iş olanaklannın doğaca-
ğı. "güllük-gülüstanlık*'biryaşam tâblo-
sunun oluşacağına koşullandınlmıştır.
Promasyoncu. ikinci cumhuriyetçi \ e ye-
ni liberal olmuş eskinin "değişimcile-
ri'"nin köşelerde yer ettiği yayın organ-
lan türlü yöntemlerle okutturu olarak.
kitle etki altına alınmıştır.
Böylesine "hazjredilmiş'" birortam da
bile hukuksal gereklere uymaksızın ya-
pılan ışlemlerle ikide bir vüksek yargıdan
geri dönen özelleştirme planlaması için
yeni ve "yiima>'an hamleler*1
sürdürüle-
rek, "çorbal)-dondurmalı?
* sonuçlara va-
nlmıştır.
Halkın ortak yapıtı olan ve onun mül-
kiyetinde bulunan KlT'lerin, hem de hiç
zarar etemyenlerinden işe başlayıp da
"haraç-mezat" elden çıkarmaya çalış-
manın toplumsal yarannı görmüyor, an-
lamıyoruz. Ingiltere, Arjantin ve Şili'de-
ki özelleştiremler ekonomide önce ya-
paybiriyileştirmeoluşturmuş:sonrasın-
da ise, tüm ekonomik göstergelerin eski-
sinden daha da kötüye gittiğini kanıtla-
mıştır.
Sonuç olarak, KtT'lerin tasfıyesıni
doğru bulmamaktayız. KlT'ler. eğertek-
nolojileri çağdaş düzeye getirilerek ya-
pay istihdam arpalığından kurtanlırsa.
bu ülkenin hem ekonomik bağımsızlığı-
na bü>oik katkılannı sürdürürler ve hem
de yurt gerçeğine uygun bir politikanın
yaşamsal öğeleri olarak, kuruluşlannda-
ki amaca uygun varlıklan yürütebilirler.
Biz, devletin halk için var olduğu ve
sosyal semsiyeli birgörünümü terketme-
mesi düşüncesini taşımaktayız. Geniş
halk kitlelerinin çözümlenmeyerek, son
yıllarda giderek artmış sorunlanna sırt
çevirmiş bırtavn ise en azından "uygar"
bulmuvoruz. insanca görmüyoruz.
PENCERE
Yenilikçi Bir Yan...
ARADA BİR
TURGUT GÜCÜK
Yargıtay Omtrsal C'yesi
Yeni Adalet Yılında
Yargının Beklentileri
Türkiye Cumhuriyetı Anayasası'nın 138. maddesi
uyannca, Türk ulusu adına adalet dağıtma görevini
yerine getirmekte olan mahkernelerimiz, yasal tatil sü-
resi bittiğinden yeni çalışma dönemine girmiş bulu-
nuyor.
Bilindiği gibi nüfusumuzun her geçen yıl hızla ço-
ğalması, ekonomik ve sosyal ilişkilerin artması, hu-
kuk ve ceza davalan açısından yeni iş ve davalara ne-
den olmaktadır. Bu değişım ve dönüşümler nedeni ile
adalet teşkilatının bugün çok güç koşullar altında gö-
rev yapmakta olduğu kimsenin bilgisi dışında değil-
dir.
Anayasada yargı yetkisınin bağımsızfığı esası ka-
bul edildiğine göre nakil ve atamaların da bu temel il-
keye uygun biçimde düzenlenmesi gerekir. Türk yar-
gı sisteminin işlemesinde önemli etkiler meydana ge-
tiren ve adalet bağımsızlığını kökünden sarsan "böl-
gesel güvence"n\n 1970'li uygulamada olduğu gibi
yeniden getirilmesı, adalet kavramını yücelteceği ka-
dar, yargı bağımsızlığı ilkesine de uygun düşecektir.
öte yandan 1961 Anayasası'nda olduğu gibi Danış-
tay yolunun adalet görevlilerine açık tutulması da yar-
gı yetkisinin bağımsızlığı ve savunma hakkı yönün-
den büyük bir önem taşımaktadır.
Her yıl artan iş sayısını karşılayacak önlemlerin ba-
şında. hâkimlerin yetiştirilmesi gelmektedir. Hâkim
ve savcı açığını karşılamak, yetkıli ve bilgili hâkim ye-
tiştiımek için adaylar üniversiteye gırişten itibaren se-
çilmeli ve planlama yöntemiyle işe aîınmalıdır. Bilin-
diği gibi hukuk fakültelerinde çok boyutlu sorunlan
karşılayacak yeni hukukçu kuşaklar yetişemiyor. Ül-
kemizde hukuk alanında büyük bir boşluk var. Türki-
ye hakkında Avrupa Insan Haklan Komisyonu, dü-
şünce suçları, basın özgürlüğü ve ortak pazar ilişki-
leri hakkında yetişmış hukukçular yok. Yetışmiş hu-
kukçulan olmayan bir demokrasi olamayacağından,
evrensel düzeyde hukukçu yetıştirilmesine büyük
özen gösterilmelidir.
Ülke genelınde bir yılda bitmesi gereken davalaryıl-
larca sürüp gidıyor. Özellikle, hukuk davalarında yıl-
lar sonra verilen karariar anlamını yitirmekte, haklar
kaybolmaktadır. Medeni hukuk. ticaret kanunu, usül
ve ceza kanunlan yıllardır Meclis'te bekliyor. Gecik-
miş adalet adalet olmayacağından, Türk adaletinin
hem hızlı, hem de adil olması gerekir. Halen parlamen-
toda bulunan "yargı paketı" çıkanlsa dahi, yargıyı
bellı bir ölçünün üzerinde çabuklaştırmak için diğer
kuruluşların da düzeltilmesi gerektiği gerçeği gözden
uzaktutulmamalıdır.Bunun yanı sıramahkemelerteş-
kilatı tamamlanarak, mahkemeler yeterı kadar dene-
yimli ve bilgili hâkim ve personel ile de güçlendirilme-
lidir. Yıllık iş hacmi geniş ölçüde artan Yargıtay, hem
içtihat yaratma hem de olayı ispat ve kanuna uygun-
luk yönlerinden incelemek zorunda kalmaktadır. Bu
güç koşullar altında bütün gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi istinaf mahkemelerinin kurulması suretiyle Yar-
gıtay'ın altından kalkılmaz hale gelen iş yükü hafifle-
tilmiş olunacaktır.
Şunu da üzülerek belirtmek gerekir ki 19.12.1984
tarihinde yürürtüğe konan özel yasanın 1. maddesi
ile hiçbir yasal düzenlemeye gerek kalmadan, doğ-
rudan doğruya Bakanlar Kurulu'nca verilen yetkiye
dayanılarak, yıllardır yüzde 30 gibi gülünç bir düzey-
de tutulan yasal gecikme faizleri de; halen yüzde 80
oranında arttırılmış dahi değildir. Adaletin kanayan
yarası olan yasal gecikme faizlerinin Bakanlar Kuru-
lu tarafından en kısa zamanda gündeme alınarak ya-
şama geçirilmesi, hukuk davalan ve icra takiplerinin
büyük ölçüde ortadan kaldınlması ile de dehnden il-
gili bulunmaktadır.
Öte yandan kutsal bir kavram olan savunma hak-
kı ve fikir özgürlüğü, bağımsız adaletin bölünmez bir
oarçası olduğundan, hak arama özgürlüğü ve savun-
na hakkı kavramları en geniş biçimde açıklığa kavuş-
turulmalıdır. Avukatlık yasası da günümüz koşullan-
na göre değiştirilmeli ve yargıda parasal nedenlerle
savunma hakkından yoksun kalanlara, mahkeme
önünde avukatla temsil edilme olanağı da sağlanma-
sı suretiyle bu alandaki boşluk giderilmelidir.
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki milletlerin yargı
hakkı, bağımsızlıklannm birinci şartı olduğundan; po-
itik eğilimler doğrultusunda yapılacak tercihlerin, yar-
gıyı siyasal ortamın içine çekmemesi yönünden ilk iş
olarak anayasanın yargı bölümüne ilişkin hükümleri
leözel kanunlar yeniden gözden geçirilmeli ve bu yol-
latarafsız adalete güç kazandırılmalıdır.
Dağlarca'nın bir sözü üzerine
T
ürkçenin
büyük•
şairlerinden
biri olan Fazıl
Hüsnü
Dağlarca'nın
tarih bilimi ya da
felsefesinde de büyük
olması gerekmez. O, şöyle
diyor: "Osmanb
tmparatoriuğu, (...) çağını
yirirdiğini anlamamakla
ve gereken de\ rimlerini
gerektiği dönemlerde
vypmamakla, bugün bizL
ne yazık ki geri kalmış
uluslar katında
bırakmıştir. Geri kalmış
sayılanlar içinde hiçbir
ulus bizim gibi büvük bir
imparatoriuktan sonra bu
duruma düşmüş değildir"
(Alıntılayan: İlhan Selçuk.
Cumhuriyet. 12.8.95)
Bu sözlerde.
kazandıklannı yiyip
bitiren vaktiyle zengin
babanın. kendisine hiçbir
şey bırakmadığı
çocuğunun yakınışları var.
Belli ki. çocuğun kendısi
de bir şey kazanamamış.
Kendı tarihimize ve
genellikle tarihe
bakışımızdaki
çarpıklıklardan biri.
Bakışımızı düzeltmek için
Huizinga'nın şu sözleri,
belkı bize yardım edebilır:
"Dönemler çökerken
bütün eğilimler ö/neldir;
öte vandan veni bir çağın
koşullan olğunlaşırken
bütün eğilimler nesnekür."
(Alıntılayan: B.H. Carr,
Tarih Nedir, s. 166.
Birikim Yay. 1980) Buna
göre Osmanlı'yı doğru
değerlendirmek için. onun
çöküş döneminden çok,
14.-15. yüzyıllanna. yani
onu var eden nesnel
eğilimlere ve koşullara
bakılmalıdır.
Eğer asıl amaç, günümüzü
anlamaksa o zaman da
öhceki çöküş döneminin
öznel eğilimİerinden bir
şey beklenemeyeceği
bilinmelidir. Biz
cumhunyet kuşaklan.
Osmanlı'nın enkazı
altında kalmışsak. o
enkazdan yeni ve güçlü
bir yapı
oluşturamamışsak. bunu
enkaza değil, kendi
beeeriksizliğimize
yormalıyız.
Kabahati kendimizde
bulmanın bir yaran da
ondan kurtulmak için ilk
koşulun bu olmasıdır.
Yoksa ömrünü ölmüş
hovarda babasına
ilenmekle tüketen zavallı
çocuğun durumuna
düşmek var.
Ömer Naci Sovkan
Yarının toplum modeli ne?..
Kol gücü tarihe kanşmış.. »2
Robotlar çalışıyor.. *4
,
Sen yangelip yatıyorsun!.. £j
Köylülük sizlere ömür.. •'îS
Devlet küçülmüş.. - '*
Memurun adı var, sanı yok.. • £
Her şey bilgisayara bağlanmış.. "1
Adı üstünde: Bilgi toplumu! • • '
Yalnız şirketler var.. J
Ve tekeller..
Herkesin istediği bilgiye ulaşıp özlediği sanat şö-
lenine katılabildiği toplumda, hizmet kesimi çoğun-
luğu ve ağıhığı oluşturuyor; yöneticiler, sermaye sa-
hibinden daha etkin, ulusalsınıriar silinmiş, dünya tü-
müyle bilgisayar agında iletişimin son sınınna da-
yanmış; Hakkâri'de bilgisayannın başına geçen kişl
için ulaşılamayacak bilgi, erişilemeyecek fikir yok!..
Parmağını oynattın mı, istertarihten, istergüncelden,
istediğin her şey gözlerinin önüne seriliyor...
"Gözlerinin önüne seriliyor" lafı bile az!.. Artık "sa-
nal gerçeklik" (Virtual Reality) diye bir kavram çıktı;.
VR'nin kanatlanna takılarak kokain çekmeden düş-
lerimizin dünyasındayaşamaya başlayacağız; yapay-
lığın gerçekliğinde oluşturulacak dünyalara doğru
uçuşa, insanlık hazırlanmalı...
• <
Peki biz hâlâ dedemizin dünyasında mı yaşıyo^
ruz?.. Nedir bu işçi eylemleri?.. *1
Memurlar hâlâ haklannı mı istiyoriar?..
Uygartık, 'bilgi toplumu' aşamasına doğru yönelif-f,
ken biz hâlâ grev mi yapacağız?.. .,
llkellik bu!.. ' "
• . «
öyleyse ne yapmalı ?..
Memuriara sendikal haklannı vermekten sakınma-
/;.'.. Enflasyon oranı yüzde 80-90 iken işçilere yüzde
5 zam bile çoktur. Hem emekçi ücretine yapılacak her
zam IMF'nin kurallarına ters düşer. Tüm KIT'leri özel-
leştirip haraç-mezat satmalı, arsalannı paylaşmalı,
fabrikalannı kapatmalı, işçilerini sokağa atmalı kieko-
nomi hafiflesin, dengelerini bulsun!.. Tanm ûrünleri-
ne devletin fiyat biçmesi ne demek?.. Tanm kesimi
başa beladır!.. Köylülerin köküne kibrit suyu ekme-
li>... Iki ay çalışıp on ay oturan köylülerden oluşan bir
toplum, hâlâ ortaçağda yaşıyor demektir. Emekçi la-
fının da çoktan modası geçti. Robot çağındaki, bilgi
toplumunda emekçi ne demek?.. Bilgisayahaşmış
birdüzende emekçiyene gerek var?.. Hem artık ev-
ler de elektronik olacak, her şey bilgisayara bağla-
nacak, yaşam birpiyanonun tuşlarına basar gibi ya-
şanacak, bilgisayann tuşlanna bastın mı ev ternizle-
necek, çöpler dökülecek, bulaşıklar yıkanacak, cam-
larsilinecek, çamaşırlar temizlenip ütülenecek...
Oh, gel keyüm gel!..
Artık ev işi yapan gündelikçi kadınlar, kaba saba
hizmetçilere de paydos!..
Yaşasın çağdaş dünya!..
Yaşasın robotlar!.. '.
Kahrolsun işçiler!..
Köşeyi dönmesini beceremeyen memuhann suyu
çoktan ısındı...
Köylülere ölüm!..
Bugün size "yenilikçi"
T ü r k i y e ' n i n i l k
çamaşır makinesi
Türkiye yepyeni bir
Arçelik'le, 5300E
Fuzzy-Logic'le tanışıyorl
Nedir Fuzzy-Logic?
Çamaşır makinesinin, çamaşır
miktanna ve cinsine göre en uygun
durulama sayısını belirlemesi,
yıkama ve durulama suyunu
gerektiği kadar alıp ekonomik
olarak kullanmasıdır.
Arçelik Fullautomaric 5300E,
Fuzzy-Logic sistemi sayesinde,
kullanacağı su miktanna kendi
karar verir, yani suyu gerektiği
kadar alır. Doğal kaynakları
ekonomik olarak kullandığı için
çevre dostudur.
Çevre Dosto... Ekonomik...
53001 Arçelİk Fuzzy-Logİc
1
Elektriği ve suyu ekonomik
kullanır.
1
Dengesiz yük kontroi sistemi ile
1300 devir/dakikada çama-
sırlarımzı Htreşimsiz sıkar.
1
Gelişmiş elektronik kontroi
sistemi ile çok sessiz yıkama ve
sıkma yapar.
' Yıkama esnasındaki dektrik ve
su kesintilerinden sonra maldne
programa kaldığı yerden
devam eder.
bir yazı sundum.
Yarısı tanm kesiminde
yaşayan, endüstri dev-
rimini gerçekleştirememiş,
etnik çelişkinin çatış-
masında kan döken, şeri-
atın karanlığına ıtilen, terör
bataklığına saplanmış bir
toplumda emekçi halka
düşmanlık "yenilikçilik"
sayılıyor. Tekelleşen med-
yada, alın terine saldınnın
sınır dışından körüklenen
şablonu yukarıya çıkarıl-
mıştır.
ILAN
T.C.
POZANTI
KADASTRO
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994/303
Davacı Orman 1da-
resi tarafından davalı-
lar Mahmut Palalı. Ha-
cı Ali Palalı ve Müsli-
me Palalı aleyhine
mahkememize açılan
kadastro tespitine itiraz
ve tescil davasının ya-
pılan açık yargılama-
sında verilen ara kara-
n geregince;
Davalılar adına çıka-
nlan tebligatlann teb-
liğ edilmediğinden ia-
de edildiği. zabıtaca
yapılan tüm araştırma-
lar sonunda da davalı-
lann adreslerinin tespi-
ti mümkün olmadığın-
dan gazete ilanı ile ila-
nen tebligat yapılması-
na karar verilmiş ol-
makJa:
Mahkememizin
1994/303 esasındaka-
yıtlı bulunan Pozantı
ilçesi Akçatekir belde-
si, Hacılar mevkiinde
kain 196ada, 15parsel
no'lu taşınmazla ilgili
olarak açılan davanın
davalılar Mahmut Pa-
lalı, Hacı Ali Palalı ve
Müslime Palalfnın du-
ruşma günü olan
19.10.1995günümah-
kememizde huzur bu-
lunmalan veya kendi-
lerini bir vekil ile tem-
sil ettirmeleri, aksi tak-
dirde yargılamanın
yokluklannda yapıla-
cağı ve gıyaplannda
karar verileceği dava
dilekçesi yerine kaim
olmak üzere ilanen
tebliğ olunur.
11.9.1995
Basın: 42172