Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Şehir Tiyatrolan, 'yenilikçi, çağdaş, Istanbullu bir tiyatro geleneği yaşatma' çabasıyla 4 ekimde sezonu açıyor
RepertuvarDi ana teıııasi lıosgöm
Kültür Servisi- Şehir Tiyatrolan, bu
yıl perdelerini 4 ekimde açıyor. Genel
Sanat Yönetmeni Erol Keskin. yönetim
kurulu üyeleri Karabey Erdoğan, Aliye
Uzunatağan, Macit Koper. Cem Davran
ve Çetinîpekkaya'nın da katıldığı basın
toplantısında, yeni sezonda yer alan
oyunlan tanıttı.Geçen sezonun kısa bir
değerlendirmesini de yapan Keskin. Şe-
hir Tiyatrolan"nın bir önceki yıla göre
yüzde 49'luk bir seyırci artışı kaydetti-
ğini belirtti ve son on yılın en yüksek se-
yircı sayısına ulaşmaktan duyduğu hoş-
nutluğu dile getirdi.
Erol Keskin, bu yılki repertuvan oluş-
tururken "hoşgörii" temasını işlemeye
karar verdiklerini belirterek "1995 yüı,
U1VESCO tarafından "Hoşgörü Yılı"
ilan edildiği için değil, Türkiye Cumhu-
riyeti'nin hoşgörüye en çok bu dönemde
hayati bir ihtryaç duymasından ötürü. bu
temayı vurgulayan oyunlaria seyirci kar-
şısına çıkacağız"dedi
Geçen yıl tiyatro kamuoyuna "Türk
oyun yazaıianyla iiişkilerin geliştirilece-
ğine"dair venien sözü yenne getırmek
ıçin büyük gayret gösterdıklerinı behrten
Keskin, şu an dört oyun yazanna sipariş
edilmiş **hoşgörii'"temalı dört oyun oldu-
ğunu söyledi. Keskin. bu oyunlann hem
kurum içerisinden hem de kurum dışın-
dan yönetmenler tarafından sahneye ko-
nulmasını hedeflediklerinı belirtti.
"Tiyatronun uzun erimli bir maraton"
olduğunu vurgulayan Keskin, yenı se-
zonda klasıklerden çağdaşlara uzanan,
geniş bir coğraryaya yayılan. renkli \e
nitelikli bir repertuv ar oluşturmaya çalış-
tıklannı beürterek " Bütün çabamız. ye-
nilikçi. çağdaş, İstanbullu bir tiyatro ge-
leneğini >aşatmakür~ dedı.
Yenı tiyatro sezonuna yenı oyunlaria
girecek olan Şehir Tiyatrolan. geçen yıl
başlattığı "Ustalara SaygT programını
bu yıl da sürdüriiyor Bu sezonun ustası
olarak. "Türk tiyatrosuna ve Türk kül-
türüne katkılanndan dolayT Melih Cev-
det Anday belirlendi. Oyunlan dışında
Melih Cevdet Anday'ı tüm yönleriyle
ele alan etkınliklerin de sezon içinde ger-
çekleşeceğine dikkat çeken Keskin. "Bu
vefasızlık dönetninde valnız ölenlerin de-
ğil, yaşayanlann da övülebileceğini orta-
va kovmayı amaçlıyoruz"dedi.
Anday "ın Türk tıy atrosunun başy apıt-
lanndan bıri olan oyunu "Mikado'nun
Çöpleri", kasım ayı sonunda ızleyıci ile
buluşacak Anday "ın kısa oyunlan "Dik-
kat Köpek Var" \e "Ölüler de Konuş-
mak İster" ise sezon içerisinde Cep Tı-
yatrosu'nda sahnelenecek. Burçin Ora-
ioğtu tarafından sahnelenen ve 4 ekını-
den başlayarak Harbiye'de perde açacak
olan "Savaş ve Banş"ise daha şimdiden
jve B a n ş '
" * " ^ u yılki repertuvarı oluşrururken 'hoşgörü' temasını
m J işlemeye karar verdiklerini belirten Keskin, bu amaçla dört
m \ oyun yazanna sipariş verdiklerini söyledi. Bu sezonun
Jm^r ustası olarak, Türk tiyatrosuna ve Türk kültürüne
katkılarından dolayı' Melih Cevdet Anday belirlendi.
Çağdaş Türk edebiyatının en önemli
adlanndan biri olan Adalet Ağaog-
lu'nun-Çatıdaki Çatiak" adlı oyunu ıse
Engin l'ludağ tarafından 18 ekimden
başlayarak Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde
sahnelenıyor Türk tıy atrosunun venmlı
yazarlarından Recep Bilginer'ın "Gaze-
teciden Dost" adlı oyunu ise Engin Gür-
men tarafından sahneleniyor. Oyun, 4
ekimden itibaren L'sküdarMusahıpzade
Celal Sahnesi'nde izlenebilecek. Lor-
ca'nın ünlü tragedya.sı "Kanlı Düğün"ü
TuranOflazoğlu'nun çev ırisinden Başar
yeni sezonun en önemli klasik yapıtı ol-
maya aday. Nueman. Piscator. Preufer
ÜÇİÜJ.Ü tarafından tıyatroya uyarlanan.
CevatÇapan tarafından Türkçeleştırilen
Tolstoy'un ünlü "Savaş ve Banş"ı. tüm
dünya avdınlannın da ıkılemını yansıtı-
yor Geçen yıl "Yasaklanmış Chunlar"
bölümünde repertuvara alınan \e özel
gösterimı Istanbul Tiyatro Festivali kap-
samında Ava lrini'de gerçekleşen "Bir
l'mut İçin/Montserrat", bu y ıl Şehir Ti-
yatrolan sahnelerinde izley icilerle bulu-
şacak.
Sabuncu'nun rejisi ile yer alacak reper-
tuv arda. Geçen sezon. Ankara De\ let Ti-
yatrosu'nca sahnelenen. Savaş Dinçel'in
"Gürültülü Patırtıh Biri Hikâye"sı bu
kez. Hakan Altıner yönetıminde Şehir
Tiyatrolan sahnesinde... Mark Ro-
zovsky'nin Tolstoy'un bir öyküsünden
uyarladığı "Bir Atın Öyküsü: Strider"
ıse Taner Barias tarafindan sahneye ko-
nulacak. Yeni sezonda. Beklan Algan'ın
Goethe'nin "Faust"undan yol çıkarak
hazırladığı "Faust '95" . izleyicıyle bu-
luşacak bir başka ılgı çekici oyun. "Ya-
saklanmışOyunlar" başlıği altında yeni
sezon repertuvarına alınan Necati Cu-
mah'nın "Şafak Karakolu"nu Nedret
Denizhan sahneye koyuyor.
Geçen sezon büyük ılgi ile karşılanan
ve bu sezon da bir süre izleyıci karşısı-
na çıkmaya devam edecek oyunlar ise
şöyle:
Macit Koper'in Nâam Hikmet'in şiir
v e mektuplanndan yola çıkarak sahneye
koyduğu "Aslolan Hayattır1
". Başar Sa-
buncu'nun Gogol'ün bir öyküsünden ti-
yatroya uyarladığı "Palto". GüngörDU-
men'in "Canlı Maymun LokantasT. Tu-
ran Oflazoğlu'nun yazıp Engin Ulu-
dağ"ınsahneledığı"CemSuhan". 1995-
96 sezonunda izleyeceğimiz kısa oyun-
lar ise geçen sezondan "Peynirli Yumur-
ta". "Açık Eviilik" v e "İkinci Nöbetçinin
SıkıntılarT Sezonun yenı çocuk oyun-
lan ıse"BüvülüGör."KraraO>un'"ve
"Akıllı Soytan"
On programa uyarlanan yapıtlar ise
Sevim Burak'ın kendı öyküsü. "Ya Rab
Ya Yehova"dan uy arladığı "Sahibinin Se-
si". Ali Tavgun'un Shakespeare'den
uyarlayıp Türkçeleştirdığı "Beğendiği-
niz Gibi". Arthur Schnitzler'in "Reigen
/ Aşk Çemberi". Doris Lessing'in "Bilge
Nathan". Sofokles'ın "Antıgone"sı ile
Ahrnet Cemal'ın Türkçeleştirdığı
Brecht'ın •*Anrigone'"M bırlıkte günde-
me gelecekler Peter Scheffer'ın "Gor-
go'nun Armağanı" ve David Hare'ın
"Pencere"si. çağdaş tiyatro edebiyatının
en yenı ve ilgı çekici oyunlan arasında
yer alıyorlar. Oyunlan Filiz Ofhıoğlu
Türkçeleştirdi.
Harlem Dans Tiyatrosu'nun repertuvan, okulun programını ve topluluğun yapısını değişik yönleriyle yansıtıyordu
Datıs ve balenin farkh boyutııRANA EVCtVl
Eylül ayının başından ben Istanbul'u
kuşatmış olan dans ve bale
gösterilerinin çeşitliliği, izleyicıye
geniş bir yelpazeden örnekler vermek
açısından çok yararlı oldu. Bu
topluluklardan Harlem Dans
Tiyatrosu'nun gösterileri, Yapı
Kredi'nin 51. kuruluş yıldönümü
dolayısıyla gerçekleştirildi.
Amerikan Bale Tiyatrosu'ndan sonra
Harlem Dans Tiyatrosu'yla da buluşan
izleyiciler, ABD'deki dans ve bale
panoramasının farklı bir boyutunu
daha yakalamış oluyor. Nevv York'ta
kendısine ait binalarda varlığını
sürdüımekte olan beş ayn dans
topluluğunun her biri kendı okulunu da
kurmuş durumda. tşte bu beş önemli
topluiuktan biri olan HDT. özellikle
kurucusu Arthur Mitchell'in
şekillendirdiğı sanat ve eğitim
ideolojısıyle tanınıyor. "Flashdance",
'Dirty Dancing' (Yasak Dans) gibi
filmlerin de yardımıyla çok iyı
bilindiği gibi. Amerikan toplumunda
dansın kendine özgü bir sosyolojık
anlamı var. Büyük şehirlerde
yaşayan dar gelirli ve kalabalık
ailelerin -çogu Latin ve Afro-
Amerikan kökenli- çocuklan.
Broadvvay'ın müzikal
ve gösteri dünyasında
kendilerini bekleyen parlak bir
geleceğin düşüyle yaşayabiliyorlar.
HDT okulu, dansı kariyer olarak
seçecek bu çocuklan küçük yaştan
itibaren bale ve çeşitli dans
türlerinde yetiştirerek onlara
sağlıklı bir eğitim
kazandınyor. Böylece,
siyahlann da bale
yapabileceği kanıtlandığı
gibi, caz tarzı danslar da bale ile aynı
kurum çerçevesinde birleşerek
akademikleşmiş oluyor. HDT'nin
İstanbul'daki repertuvan. okulun
programını ve topluluğun yapısını
farklı yönleriyle yansıtıyordu.
Koreografisini Geoffrey HoMer'in
gerçekleştirmiş olduğu 'Dougla'
(1954), HDT'nin repertuvanndaki
Louis Johnson ve YVilliam Scott gibi
koreograflann bazı eserleriyle birhkte
sınıflandınlabilecek, etnik danslardan
yola çıkarak hazırlanmış bir çalışma.
'Dougla'tipi koreografıler. dans
antropolojisinin bir bilim dalı olarak
yaygınlaşmasıyla birlikte çoğaldılar ve
etnomüzikoloji gibi, yepyeni, bakir bir
araştırma alanının tantnmasına
yardımcı oldular. Trinidad doğumlu bir
sanatçı olan Holder, "Dougla' ile bize
yabancı bir dans dilıni ve bambaşka bir
kültürü tanıtıyor. Bütün
koreografilerinın kostüm tasanmlannı
kendisi gerçekleştiren sanatçı, bu
eserde de çok ilginç ve çarpıcı
kostümler yaratmış. Eserde rol alan
erkek dansçılar. özellikle de akrobatlar,
esneklikleriyle dikkat çekıciydiler. Ne
yazık ki iki akrobat, (Thadders Davis
ve Luis Dominguez) oldukça ustalıklı
bir denge gerektiren danslannda
birbirlerine uyum sağlamakta güçlük
çekiyorlardı. Genel olarak 'Dougla'nın
çizgisi. bir dans belgeseli ile turistik
bir uyarlama arasındaydı. Ama
HDT'nin çok çeşitli fiziksel
yapılardan oluşan topluluğuna
(özellikle tombullara) en çok yakışan
eserin de bu olduğunu söylemek
gerekiyor. 'Fa Major Konçerto*
topluluğun caz yönünü vurguluyordu.
GeorgeGershHİn'in. 'Mavi
Rapsodi'nın tamamen
kendısine aıt
olmadığını iddia
edenlere bir yanıt
olarak beslediği Fa
A merikan Bale Tiyatrosu'ndan sonra Harlem Dans
/M Tiyatrosu'la buluşan izleyiciler. ABD'deki dans ve
X-m bale panoramasının farklı bir boyutunu daha yakalamış
.A -M^ oluyor. HDT, özellikle kurucusu Arthur Mitchell'ın
şekillendirdiği sanat ve eğitim ideolojisiyle tanınıyor. HDT'nin
istanbul'daki repertuan, okulun programını ve toplulun yapısını
farklı yönleriyle yansıtıyordu.
oluşan 'Fa Majör Konçerto'nun
benzerlerini bulmakta asla güçlük
çekmeyiz. HDT'nin sergilediği son
eser JohnTaras'ın 'Ateşkuşu*
uyarlamasıydı. Ünlü besteci Igor
Stravinskv'nın Diaghilev'ın isteğı
üzerine yarattığı bu besteye ılk
koreografiyı Mkrhel Fokine yapmıştı
(1910). Daha sonra George Balanchinc
(1949) ve Maurice Bejart'da (1970 ı
kendı yorumlannı getirdıler.
•A Taras'ın 1982yılında
ıjsahnelediğı bu son yorumun
en başanlı vönü. yıne
Geoflfrey Holder tarafından
gerçekleştırilmış olan dekor ve
kostümler. Öykü. Rusya'nın mistik ve
mıtolojik ormanlanndan hayali bir
tropıkal ormana taşındığı halde,
çizgiler Golovine ve Bakst'ın orijinal
çalışmalanna usta bir gönderme
yapıvorFakat. mekânın
değiştirilmesinden öte. koreografide
tropikal bir ortamın yansıtılması
başanlamamış.
Ateşkuşu Charmaine Hunter kalın beli
ve düşiik arabesqueleriyle. Karsavina.
Tallchief. Fontevn gibi büyük
yıldızlann dansermış olduğu bir rolde
hayal kınklığı yaratıyordu. Buna
rağmen gittıkçe hızlanan bourrelerıyle
havalanmak üzere olduğu izlenımini
yaratmayı ve ıyi bir alkış almayı
başardı.
Ama en büyük alkış. ınanılmaz
güzelliktekı kostümüne eklenen
kanatlara ve finaldeki havai fişek
gösterisine geldi.
Majör Piyano
Konçertosu üzerine
yapılan bu çalışma.
Billy \Mlson'un bir
müzikal koreografı
olduğunu açıkça
göstenyordu Bu hafif
koreografinın en
rahatsız edici yönü.
topluluğun başrol
dansçılan ile
grup
dansçılan
arasında ne'
kadar büyük
bir kalite farkı
olduğunun fazlasıyla göze
batmasıydı. Bale tekniği çok daha ıleri
olan solistlerin arkasında sırt ve kol
koordinasyonu zayıf olan bazı
dansçılar gözü rahatsız edıyordu. Caz
dansı ile balenin bırleştirılmesinden
Festivale katılan İtalyan grup Negrita da diğer gruplar gibi kendi ülkesinin. öndo gelen rock gruplanndan biri.
1994'te çıkardıklan u
Negrita" aibûmüyle tanınan grup, ajnı vıl ttalya'da "Yılın En tyi Genç Grubu" seçildi.
îstanbul'da,
Avrupa Rock
Festivali
Kültür Servisi- Avrupa'da ilk defa düzenlenen ve
müzik yoluyla Avrupa gençlık kültürünün birbirine
yakınlaşmasını sağlamayı amaçlayan. 1. Avrupa Rock
Fesrtvali (1. Euro-rock-Fest). 1- 2 Ekim 1995
tanhlerinde Harbiye Açıkhav'a Thatrosu'nda
vapılacak Festivale Türkiye'den "Derinlik Sarhoşluğu',
îngiltere'den 'Reef, Almanya'dan "National Galerie',
Avusturya'dan 'Orange Baboons' ve İtalya'dan
'Negrita* katılacak. Avusturva ve İtalya Kültür
Merkezleri, Goethe Enstitüsü, British Council v e
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın ortak girişimleriyle
düzenlenen festivalde her grup. rock müzığinin beşiği
olan Avrupa'da varolan kültür çeşitlıliğıni yansıtmak
amacıyla. kendi ana-dilinde sövleyecek.
Sponsorluğunu Lufthansa. Sony Muzik ve Gulet
Turızm ve Hyatt Regency'nin üstlendiği konserlerin
biletleri AKM gışelerı ve Mudo Mağazalan'nda 250
bin lıradan satışa sunulacak.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Bu Korsan, Başka
KorsanKorsan denince aklımıza ilk önce yayıncılıktaki kor-
sanlık geliyor. Bu da çok doğal. Hâlâ kitabın, edebi-
yatın peşınden gidenlerdeniz. Aslında kitap piyasasın-
daki korsanlık çok ciddi boyutlarda.
Kitabı yasaklayan ilgililer bir de şu korsan yayını
önleseler ya. Korsan basılan kitapların trilyonluk büt-
çesinden söz edıyor kımi yayıncılar. Biz de durmadan
kıtap az satılıyor diye yakınınz!
Hiç kuşku yok ki en önemli korsanlık, yayıncılıkta-
ki korsanlık. Yazarın, çevirmenin yaratıcılığını, yayın-
cının emeğıni ve parasını çalmaktan başka bir anla-
mı var mı?
•
Ama bu korsanlık, başka bir korsanlık. Dildeki kor-
sanlık. Korsanlar da son yıllarda "medya çağının" ön-
lenemez gibi görünen yükseliş döneminde, hızla dili-
mize giren yabancı (Ingılizce) sözcükler. Dizilerle, rek-
lamcılann söylemleriyle, kımi gazetecilerin. televız-
yonculann büyük bir icat olarak dilimize kattıklan ya-
bancı sözcükler.
Dilimiz giderek Ingilizcenin egemenlığine giriyor.
Dil-kültür bağlantısında geçmişe doğru baktığımız-
da, dilimiz çeşitli dönemlerde Arapçanın, Farsçanın
ve Fransızcanın etkisinde kalmış. Dilimizde bu kö-
kenden gelen birçok sözcük var.
•
Yabancı dıllerden gıren sözcükleri engellemek çok
güç. Her dil "öfe"kinden etkileniyor ve yabancı söz-
cüklere kapısını zaman zaman çeşitli durumlarda açı-
yor. Ancak giren sözcük o dilin mantığıyla. sesletme
biçimiyle "kullanılmalı "dır.
Ne var ki bizde öyle olmuyor. Doğrudan giriyor. Ör-
neğin yazım kılavuzlannda "şov" diye yazılırken, bu
sözcüğu çoğunlukla "show" olarak görüyoruz.
Oysaki dilimizin mantığı okunduğu gibi yazılması,
yazıldığı gibi okunmasıdır.
Yanı anadilımizi giderek unutuyoruz. Anadilimızi gi-
derek konuşamıyoruz. Anadılimizden yitirdıkçe ede-
biyat da ister istemez geriye çekıliyor.
•
Yabancı sözcüklerin bombardımanının yanı sıra
-yazım kurallarTnda ortak bir yazıma da ulaşamı-
yoruz. Özellikle de şapkaların kullanımında...
Piyasada satılan çok sayıda yazım kılavuzu var.
Bunların çoğu farklı farklı. 12 Eylül'de Dil Kurumu'nun
kapatılmasından sonra dilde yaşanan kargaşa gide-
rek kaosa dönüştü; işler daha da karıştı.
Yıllar suren çalışmalar eğrisiyle doğrusuyla bir ka-
lemde yok sayıldı. Oncak emek sonucu hazırlanan
sözlükler görmemezlikten gelindi. Adeta yasaklandı.
O kadar ıleri gıdildı ki bir "öykü" sözcüğüne bile kat-
lanılamadı. Sözcükler, ki bunlar daha çok an Türkçe-
nin sözcüklerıydi, değiştirildi. Sıkıyönetim emırleriyle
"sözcü^"ier bıle yasaklandı.
Ne var ki aynı dönemde yabancı sözcükler -acaba
dilimızı de değiştireceğiz?- dilimize, yazımıza doğru-
dan girmeye başlamıştı. "Öykü"yü yasaklayanlar,
bunlara herhangi bir önlem almadılar.
Kimilerine gore de "globalleşen" dünyamızda böy-
lesine önlemler almak gereksızdir. Doğrudur. günü-
müzde dilin kendı kabuğunu kapaması hem güç hem
de -biryanıyla- gereksiz. Ancak daha önce de belirt-
tiğim gibi dilin mantığına göre sözcük "kullanım"da
yer almalı. Sesletmesı ve yazılımı dilimizin mantığına
göre olmah. Kurallanna uymalı...
•
Birdealfabemızın korsanları var. Anımsatmaktaya-
rar var, alfabemiz 29 harflidir. Ama sanki alfabemiz-
denmiş gibi kullanageldiğimiz üç harf var: q, x, w. Bu
üç harf "alfabemızın korsanları "dır. Alfabemızdeyok,
ama daktilomuzda, şimdi de bilgisayarımızda var. Bu
harfleri alfabemıze alalım da kurtulalım. Giderek ak-
sanlı harfleri de alalım. Hatta gerekiyorsa alfabemizi
de değiştirelim. Öyle ya, globalleştik.
Nasıl olsa demokrasilerde çare tukenmez. Hıçbır
şey yapamazsanız bir darbe yaparsınız. Istediğınız
sözcüğu kullandınrsınız. istediğinız gibi yazdırırsınız.
Ancak bu önermenın bir başka yorumu daha var: Bir
türtü gerçek demokrasiden söz edemediğimiz için,
tüm çarelerı de böylece kullanamıyoruz. Yani çareler-
imiz baştan tükenmiş.
Ne yazık ki yazının. edebiyatın getirdiği dil zengin-
liğini değil: globalleşmenin. ekonominın, kıtle ıletişim
araçlarının "dıl"e getirdiği "süperimkânlan" kullanmak
zorundayız.
İsveç'te Anday'a Ilgi
Stockholm (Cumhuriyet) - Bir süre önce "Göçebe
Denizin Üstünde" adı altında lsveççede ılk kez
yayımlanan Melih Cevdet Anday, eleştirmenlerin
beğenisini kazandı. Her pazar günü ülkenin saygın
gazetelerinden Dagens Nyheter'da yayımlanan,
Eleştirmenlerin Seçtikleri adlı kitap listesinde Anday,
5. sıraya çıktı. Kitabı Isveççeye Anne-Marie Özkök
kazandırmıştı. Özkök, daha önce de Orhan Veli'den
yaptığı bir seçkiyi "'tstanbul'u Dinliyorum" adı altında
yayımlamıştı. Öte yandan Avrupa'nın en büyük şiir
dergilerinden olan '"Lyrikvannen". Anday'ın kitapta yer
alan şıirlenni dizi halinde yayımlamaya karar verdi.
Hüseyin Koca'nın resim sergisi
Kültür Servisi - Basın Müzesi Sergi Salonu'nda.
Hüseyin Kocanın kişisel resim sergisi, bugünden
itibaren sergilenmeye başlandı. 1990 yılında resim
çalışmalanna başlayan Hüseyin Koca, Hacettepe
Universıtesı Güzel Sanatlar Fakültesi'nden bu yıl,
atölye binncisi olarak mezun oldu.Ressamın, Anadolu
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin açmış
olduğu yanşmada. yapıtlan sergilenmeye değer
bulunmuştu. Sanatçının karma resim sergisi. 16 ekime
kadar sanatseverler tarafından aörülebilecek.
IHTIMLAR UZERINDE DANS
HAYAL
Kahvesi
Bu Gece
ACİL SERVIS
L I V E M L S I C
— İSTANBUL
MEYHANKSİ
RUSSIAN GYPSIES
Re/ervavyon (0216] 413 68 S() - Sl
Her Pa/ar Açık Hufe BRL NCHUntnr S, M I .