22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 1995 PERŞEMBE 14 KULTUR Şehir Tiyatrolan, 'yenilikçi, çağdaş, Istanbullu bir tiyatro geleneği yaşatma' çabasıyla 4 ekimde sezonu açıyor RepertuvarDi ana teıııasi lıosgöm Kültür Servisi- Şehir Tiyatrolan, bu yıl perdelerini 4 ekimde açıyor. Genel Sanat Yönetmeni Erol Keskin. yönetim kurulu üyeleri Karabey Erdoğan, Aliye Uzunatağan, Macit Koper. Cem Davran ve Çetinîpekkaya'nın da katıldığı basın toplantısında, yeni sezonda yer alan oyunlan tanıttı.Geçen sezonun kısa bir değerlendirmesini de yapan Keskin. Şe- hir Tiyatrolan"nın bir önceki yıla göre yüzde 49'luk bir seyırci artışı kaydetti- ğini belirtti ve son on yılın en yüksek se- yircı sayısına ulaşmaktan duyduğu hoş- nutluğu dile getirdi. Erol Keskin, bu yılki repertuvan oluş- tururken "hoşgörii" temasını işlemeye karar verdiklerini belirterek "1995 yüı, U1VESCO tarafından "Hoşgörü Yılı" ilan edildiği için değil, Türkiye Cumhu- riyeti'nin hoşgörüye en çok bu dönemde hayati bir ihtryaç duymasından ötürü. bu temayı vurgulayan oyunlaria seyirci kar- şısına çıkacağız"dedi Geçen yıl tiyatro kamuoyuna "Türk oyun yazaıianyla iiişkilerin geliştirilece- ğine"dair venien sözü yenne getırmek ıçin büyük gayret gösterdıklerinı behrten Keskin, şu an dört oyun yazanna sipariş edilmiş **hoşgörii'"temalı dört oyun oldu- ğunu söyledi. Keskin. bu oyunlann hem kurum içerisinden hem de kurum dışın- dan yönetmenler tarafından sahneye ko- nulmasını hedeflediklerinı belirtti. "Tiyatronun uzun erimli bir maraton" olduğunu vurgulayan Keskin, yenı se- zonda klasıklerden çağdaşlara uzanan, geniş bir coğraryaya yayılan. renkli \e nitelikli bir repertuv ar oluşturmaya çalış- tıklannı beürterek " Bütün çabamız. ye- nilikçi. çağdaş, İstanbullu bir tiyatro ge- leneğini >aşatmakür~ dedı. Yenı tiyatro sezonuna yenı oyunlaria girecek olan Şehir Tiyatrolan. geçen yıl başlattığı "Ustalara SaygT programını bu yıl da sürdüriiyor Bu sezonun ustası olarak. "Türk tiyatrosuna ve Türk kül- türüne katkılanndan dolayT Melih Cev- det Anday belirlendi. Oyunlan dışında Melih Cevdet Anday'ı tüm yönleriyle ele alan etkınliklerin de sezon içinde ger- çekleşeceğine dikkat çeken Keskin. "Bu vefasızlık dönetninde valnız ölenlerin de- ğil, yaşayanlann da övülebileceğini orta- va kovmayı amaçlıyoruz"dedi. Anday "ın Türk tıy atrosunun başy apıt- lanndan bıri olan oyunu "Mikado'nun Çöpleri", kasım ayı sonunda ızleyıci ile buluşacak Anday "ın kısa oyunlan "Dik- kat Köpek Var" \e "Ölüler de Konuş- mak İster" ise sezon içerisinde Cep Tı- yatrosu'nda sahnelenecek. Burçin Ora- ioğtu tarafından sahnelenen ve 4 ekını- den başlayarak Harbiye'de perde açacak olan "Savaş ve Banş"ise daha şimdiden jve B a n ş ' " * " ^ u yılki repertuvarı oluşrururken 'hoşgörü' temasını m J işlemeye karar verdiklerini belirten Keskin, bu amaçla dört m \ oyun yazanna sipariş verdiklerini söyledi. Bu sezonun Jm^r ustası olarak, Türk tiyatrosuna ve Türk kültürüne katkılarından dolayı' Melih Cevdet Anday belirlendi. Çağdaş Türk edebiyatının en önemli adlanndan biri olan Adalet Ağaog- lu'nun-Çatıdaki Çatiak" adlı oyunu ıse Engin l'ludağ tarafından 18 ekimden başlayarak Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde sahnelenıyor Türk tıy atrosunun venmlı yazarlarından Recep Bilginer'ın "Gaze- teciden Dost" adlı oyunu ise Engin Gür- men tarafından sahneleniyor. Oyun, 4 ekimden itibaren L'sküdarMusahıpzade Celal Sahnesi'nde izlenebilecek. Lor- ca'nın ünlü tragedya.sı "Kanlı Düğün"ü TuranOflazoğlu'nun çev ırisinden Başar yeni sezonun en önemli klasik yapıtı ol- maya aday. Nueman. Piscator. Preufer ÜÇİÜJ.Ü tarafından tıyatroya uyarlanan. CevatÇapan tarafından Türkçeleştırilen Tolstoy'un ünlü "Savaş ve Banş"ı. tüm dünya avdınlannın da ıkılemını yansıtı- yor Geçen yıl "Yasaklanmış Chunlar" bölümünde repertuvara alınan \e özel gösterimı Istanbul Tiyatro Festivali kap- samında Ava lrini'de gerçekleşen "Bir l'mut İçin/Montserrat", bu y ıl Şehir Ti- yatrolan sahnelerinde izley icilerle bulu- şacak. Sabuncu'nun rejisi ile yer alacak reper- tuv arda. Geçen sezon. Ankara De\ let Ti- yatrosu'nca sahnelenen. Savaş Dinçel'in "Gürültülü Patırtıh Biri Hikâye"sı bu kez. Hakan Altıner yönetıminde Şehir Tiyatrolan sahnesinde... Mark Ro- zovsky'nin Tolstoy'un bir öyküsünden uyarladığı "Bir Atın Öyküsü: Strider" ıse Taner Barias tarafindan sahneye ko- nulacak. Yeni sezonda. Beklan Algan'ın Goethe'nin "Faust"undan yol çıkarak hazırladığı "Faust '95" . izleyicıyle bu- luşacak bir başka ılgı çekici oyun. "Ya- saklanmışOyunlar" başlıği altında yeni sezon repertuvarına alınan Necati Cu- mah'nın "Şafak Karakolu"nu Nedret Denizhan sahneye koyuyor. Geçen sezon büyük ılgi ile karşılanan ve bu sezon da bir süre izleyıci karşısı- na çıkmaya devam edecek oyunlar ise şöyle: Macit Koper'in Nâam Hikmet'in şiir v e mektuplanndan yola çıkarak sahneye koyduğu "Aslolan Hayattır1 ". Başar Sa- buncu'nun Gogol'ün bir öyküsünden ti- yatroya uyarladığı "Palto". GüngörDU- men'in "Canlı Maymun LokantasT. Tu- ran Oflazoğlu'nun yazıp Engin Ulu- dağ"ınsahneledığı"CemSuhan". 1995- 96 sezonunda izleyeceğimiz kısa oyun- lar ise geçen sezondan "Peynirli Yumur- ta". "Açık Eviilik" v e "İkinci Nöbetçinin SıkıntılarT Sezonun yenı çocuk oyun- lan ıse"BüvülüGör."KraraO>un'"ve "Akıllı Soytan" On programa uyarlanan yapıtlar ise Sevim Burak'ın kendı öyküsü. "Ya Rab Ya Yehova"dan uy arladığı "Sahibinin Se- si". Ali Tavgun'un Shakespeare'den uyarlayıp Türkçeleştirdığı "Beğendiği- niz Gibi". Arthur Schnitzler'in "Reigen / Aşk Çemberi". Doris Lessing'in "Bilge Nathan". Sofokles'ın "Antıgone"sı ile Ahrnet Cemal'ın Türkçeleştirdığı Brecht'ın •*Anrigone'"M bırlıkte günde- me gelecekler Peter Scheffer'ın "Gor- go'nun Armağanı" ve David Hare'ın "Pencere"si. çağdaş tiyatro edebiyatının en yenı ve ilgı çekici oyunlan arasında yer alıyorlar. Oyunlan Filiz Ofhıoğlu Türkçeleştirdi. Harlem Dans Tiyatrosu'nun repertuvan, okulun programını ve topluluğun yapısını değişik yönleriyle yansıtıyordu Datıs ve balenin farkh boyutııRANA EVCtVl Eylül ayının başından ben Istanbul'u kuşatmış olan dans ve bale gösterilerinin çeşitliliği, izleyicıye geniş bir yelpazeden örnekler vermek açısından çok yararlı oldu. Bu topluluklardan Harlem Dans Tiyatrosu'nun gösterileri, Yapı Kredi'nin 51. kuruluş yıldönümü dolayısıyla gerçekleştirildi. Amerikan Bale Tiyatrosu'ndan sonra Harlem Dans Tiyatrosu'yla da buluşan izleyiciler, ABD'deki dans ve bale panoramasının farklı bir boyutunu daha yakalamış oluyor. Nevv York'ta kendısine ait binalarda varlığını sürdüımekte olan beş ayn dans topluluğunun her biri kendı okulunu da kurmuş durumda. tşte bu beş önemli topluiuktan biri olan HDT. özellikle kurucusu Arthur Mitchell'in şekillendirdiğı sanat ve eğitim ideolojısıyle tanınıyor. "Flashdance", 'Dirty Dancing' (Yasak Dans) gibi filmlerin de yardımıyla çok iyı bilindiği gibi. Amerikan toplumunda dansın kendine özgü bir sosyolojık anlamı var. Büyük şehirlerde yaşayan dar gelirli ve kalabalık ailelerin -çogu Latin ve Afro- Amerikan kökenli- çocuklan. Broadvvay'ın müzikal ve gösteri dünyasında kendilerini bekleyen parlak bir geleceğin düşüyle yaşayabiliyorlar. HDT okulu, dansı kariyer olarak seçecek bu çocuklan küçük yaştan itibaren bale ve çeşitli dans türlerinde yetiştirerek onlara sağlıklı bir eğitim kazandınyor. Böylece, siyahlann da bale yapabileceği kanıtlandığı gibi, caz tarzı danslar da bale ile aynı kurum çerçevesinde birleşerek akademikleşmiş oluyor. HDT'nin İstanbul'daki repertuvan. okulun programını ve topluluğun yapısını farklı yönleriyle yansıtıyordu. Koreografisini Geoffrey HoMer'in gerçekleştirmiş olduğu 'Dougla' (1954), HDT'nin repertuvanndaki Louis Johnson ve YVilliam Scott gibi koreograflann bazı eserleriyle birhkte sınıflandınlabilecek, etnik danslardan yola çıkarak hazırlanmış bir çalışma. 'Dougla'tipi koreografıler. dans antropolojisinin bir bilim dalı olarak yaygınlaşmasıyla birlikte çoğaldılar ve etnomüzikoloji gibi, yepyeni, bakir bir araştırma alanının tantnmasına yardımcı oldular. Trinidad doğumlu bir sanatçı olan Holder, "Dougla' ile bize yabancı bir dans dilıni ve bambaşka bir kültürü tanıtıyor. Bütün koreografilerinın kostüm tasanmlannı kendisi gerçekleştiren sanatçı, bu eserde de çok ilginç ve çarpıcı kostümler yaratmış. Eserde rol alan erkek dansçılar. özellikle de akrobatlar, esneklikleriyle dikkat çekıciydiler. Ne yazık ki iki akrobat, (Thadders Davis ve Luis Dominguez) oldukça ustalıklı bir denge gerektiren danslannda birbirlerine uyum sağlamakta güçlük çekiyorlardı. Genel olarak 'Dougla'nın çizgisi. bir dans belgeseli ile turistik bir uyarlama arasındaydı. Ama HDT'nin çok çeşitli fiziksel yapılardan oluşan topluluğuna (özellikle tombullara) en çok yakışan eserin de bu olduğunu söylemek gerekiyor. 'Fa Major Konçerto* topluluğun caz yönünü vurguluyordu. GeorgeGershHİn'in. 'Mavi Rapsodi'nın tamamen kendısine aıt olmadığını iddia edenlere bir yanıt olarak beslediği Fa A merikan Bale Tiyatrosu'ndan sonra Harlem Dans /M Tiyatrosu'la buluşan izleyiciler. ABD'deki dans ve X-m bale panoramasının farklı bir boyutunu daha yakalamış .A -M^ oluyor. HDT, özellikle kurucusu Arthur Mitchell'ın şekillendirdiği sanat ve eğitim ideolojisiyle tanınıyor. HDT'nin istanbul'daki repertuan, okulun programını ve toplulun yapısını farklı yönleriyle yansıtıyordu. oluşan 'Fa Majör Konçerto'nun benzerlerini bulmakta asla güçlük çekmeyiz. HDT'nin sergilediği son eser JohnTaras'ın 'Ateşkuşu* uyarlamasıydı. Ünlü besteci Igor Stravinskv'nın Diaghilev'ın isteğı üzerine yarattığı bu besteye ılk koreografiyı Mkrhel Fokine yapmıştı (1910). Daha sonra George Balanchinc (1949) ve Maurice Bejart'da (1970 ı kendı yorumlannı getirdıler. •A Taras'ın 1982yılında ıjsahnelediğı bu son yorumun en başanlı vönü. yıne Geoflfrey Holder tarafından gerçekleştırilmış olan dekor ve kostümler. Öykü. Rusya'nın mistik ve mıtolojik ormanlanndan hayali bir tropıkal ormana taşındığı halde, çizgiler Golovine ve Bakst'ın orijinal çalışmalanna usta bir gönderme yapıvorFakat. mekânın değiştirilmesinden öte. koreografide tropikal bir ortamın yansıtılması başanlamamış. Ateşkuşu Charmaine Hunter kalın beli ve düşiik arabesqueleriyle. Karsavina. Tallchief. Fontevn gibi büyük yıldızlann dansermış olduğu bir rolde hayal kınklığı yaratıyordu. Buna rağmen gittıkçe hızlanan bourrelerıyle havalanmak üzere olduğu izlenımini yaratmayı ve ıyi bir alkış almayı başardı. Ama en büyük alkış. ınanılmaz güzelliktekı kostümüne eklenen kanatlara ve finaldeki havai fişek gösterisine geldi. Majör Piyano Konçertosu üzerine yapılan bu çalışma. Billy \Mlson'un bir müzikal koreografı olduğunu açıkça göstenyordu Bu hafif koreografinın en rahatsız edici yönü. topluluğun başrol dansçılan ile grup dansçılan arasında ne' kadar büyük bir kalite farkı olduğunun fazlasıyla göze batmasıydı. Bale tekniği çok daha ıleri olan solistlerin arkasında sırt ve kol koordinasyonu zayıf olan bazı dansçılar gözü rahatsız edıyordu. Caz dansı ile balenin bırleştirılmesinden Festivale katılan İtalyan grup Negrita da diğer gruplar gibi kendi ülkesinin. öndo gelen rock gruplanndan biri. 1994'te çıkardıklan u Negrita" aibûmüyle tanınan grup, ajnı vıl ttalya'da "Yılın En tyi Genç Grubu" seçildi. îstanbul'da, Avrupa Rock Festivali Kültür Servisi- Avrupa'da ilk defa düzenlenen ve müzik yoluyla Avrupa gençlık kültürünün birbirine yakınlaşmasını sağlamayı amaçlayan. 1. Avrupa Rock Fesrtvali (1. Euro-rock-Fest). 1- 2 Ekim 1995 tanhlerinde Harbiye Açıkhav'a Thatrosu'nda vapılacak Festivale Türkiye'den "Derinlik Sarhoşluğu', îngiltere'den 'Reef, Almanya'dan "National Galerie', Avusturya'dan 'Orange Baboons' ve İtalya'dan 'Negrita* katılacak. Avusturva ve İtalya Kültür Merkezleri, Goethe Enstitüsü, British Council v e İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın ortak girişimleriyle düzenlenen festivalde her grup. rock müzığinin beşiği olan Avrupa'da varolan kültür çeşitlıliğıni yansıtmak amacıyla. kendi ana-dilinde sövleyecek. Sponsorluğunu Lufthansa. Sony Muzik ve Gulet Turızm ve Hyatt Regency'nin üstlendiği konserlerin biletleri AKM gışelerı ve Mudo Mağazalan'nda 250 bin lıradan satışa sunulacak. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Bu Korsan, Başka KorsanKorsan denince aklımıza ilk önce yayıncılıktaki kor- sanlık geliyor. Bu da çok doğal. Hâlâ kitabın, edebi- yatın peşınden gidenlerdeniz. Aslında kitap piyasasın- daki korsanlık çok ciddi boyutlarda. Kitabı yasaklayan ilgililer bir de şu korsan yayını önleseler ya. Korsan basılan kitapların trilyonluk büt- çesinden söz edıyor kımi yayıncılar. Biz de durmadan kıtap az satılıyor diye yakınınz! Hiç kuşku yok ki en önemli korsanlık, yayıncılıkta- ki korsanlık. Yazarın, çevirmenin yaratıcılığını, yayın- cının emeğıni ve parasını çalmaktan başka bir anla- mı var mı? • Ama bu korsanlık, başka bir korsanlık. Dildeki kor- sanlık. Korsanlar da son yıllarda "medya çağının" ön- lenemez gibi görünen yükseliş döneminde, hızla dili- mize giren yabancı (Ingılizce) sözcükler. Dizilerle, rek- lamcılann söylemleriyle, kımi gazetecilerin. televız- yonculann büyük bir icat olarak dilimize kattıklan ya- bancı sözcükler. Dilimiz giderek Ingilizcenin egemenlığine giriyor. Dil-kültür bağlantısında geçmişe doğru baktığımız- da, dilimiz çeşitli dönemlerde Arapçanın, Farsçanın ve Fransızcanın etkisinde kalmış. Dilimizde bu kö- kenden gelen birçok sözcük var. • Yabancı dıllerden gıren sözcükleri engellemek çok güç. Her dil "öfe"kinden etkileniyor ve yabancı söz- cüklere kapısını zaman zaman çeşitli durumlarda açı- yor. Ancak giren sözcük o dilin mantığıyla. sesletme biçimiyle "kullanılmalı "dır. Ne var ki bizde öyle olmuyor. Doğrudan giriyor. Ör- neğin yazım kılavuzlannda "şov" diye yazılırken, bu sözcüğu çoğunlukla "show" olarak görüyoruz. Oysaki dilimizin mantığı okunduğu gibi yazılması, yazıldığı gibi okunmasıdır. Yanı anadilımizi giderek unutuyoruz. Anadilimızi gi- derek konuşamıyoruz. Anadılimizden yitirdıkçe ede- biyat da ister istemez geriye çekıliyor. • Yabancı sözcüklerin bombardımanının yanı sıra -yazım kurallarTnda ortak bir yazıma da ulaşamı- yoruz. Özellikle de şapkaların kullanımında... Piyasada satılan çok sayıda yazım kılavuzu var. Bunların çoğu farklı farklı. 12 Eylül'de Dil Kurumu'nun kapatılmasından sonra dilde yaşanan kargaşa gide- rek kaosa dönüştü; işler daha da karıştı. Yıllar suren çalışmalar eğrisiyle doğrusuyla bir ka- lemde yok sayıldı. Oncak emek sonucu hazırlanan sözlükler görmemezlikten gelindi. Adeta yasaklandı. O kadar ıleri gıdildı ki bir "öykü" sözcüğüne bile kat- lanılamadı. Sözcükler, ki bunlar daha çok an Türkçe- nin sözcüklerıydi, değiştirildi. Sıkıyönetim emırleriyle "sözcü^"ier bıle yasaklandı. Ne var ki aynı dönemde yabancı sözcükler -acaba dilimızı de değiştireceğiz?- dilimize, yazımıza doğru- dan girmeye başlamıştı. "Öykü"yü yasaklayanlar, bunlara herhangi bir önlem almadılar. Kimilerine gore de "globalleşen" dünyamızda böy- lesine önlemler almak gereksızdir. Doğrudur. günü- müzde dilin kendı kabuğunu kapaması hem güç hem de -biryanıyla- gereksiz. Ancak daha önce de belirt- tiğim gibi dilin mantığına göre sözcük "kullanım"da yer almalı. Sesletmesı ve yazılımı dilimizin mantığına göre olmah. Kurallanna uymalı... • Birdealfabemızın korsanları var. Anımsatmaktaya- rar var, alfabemiz 29 harflidir. Ama sanki alfabemiz- denmiş gibi kullanageldiğimiz üç harf var: q, x, w. Bu üç harf "alfabemızın korsanları "dır. Alfabemızdeyok, ama daktilomuzda, şimdi de bilgisayarımızda var. Bu harfleri alfabemıze alalım da kurtulalım. Giderek ak- sanlı harfleri de alalım. Hatta gerekiyorsa alfabemizi de değiştirelim. Öyle ya, globalleştik. Nasıl olsa demokrasilerde çare tukenmez. Hıçbır şey yapamazsanız bir darbe yaparsınız. Istediğınız sözcüğu kullandınrsınız. istediğinız gibi yazdırırsınız. Ancak bu önermenın bir başka yorumu daha var: Bir türtü gerçek demokrasiden söz edemediğimiz için, tüm çarelerı de böylece kullanamıyoruz. Yani çareler- imiz baştan tükenmiş. Ne yazık ki yazının. edebiyatın getirdiği dil zengin- liğini değil: globalleşmenin. ekonominın, kıtle ıletişim araçlarının "dıl"e getirdiği "süperimkânlan" kullanmak zorundayız. İsveç'te Anday'a Ilgi Stockholm (Cumhuriyet) - Bir süre önce "Göçebe Denizin Üstünde" adı altında lsveççede ılk kez yayımlanan Melih Cevdet Anday, eleştirmenlerin beğenisini kazandı. Her pazar günü ülkenin saygın gazetelerinden Dagens Nyheter'da yayımlanan, Eleştirmenlerin Seçtikleri adlı kitap listesinde Anday, 5. sıraya çıktı. Kitabı Isveççeye Anne-Marie Özkök kazandırmıştı. Özkök, daha önce de Orhan Veli'den yaptığı bir seçkiyi "'tstanbul'u Dinliyorum" adı altında yayımlamıştı. Öte yandan Avrupa'nın en büyük şiir dergilerinden olan '"Lyrikvannen". Anday'ın kitapta yer alan şıirlenni dizi halinde yayımlamaya karar verdi. Hüseyin Koca'nın resim sergisi Kültür Servisi - Basın Müzesi Sergi Salonu'nda. Hüseyin Kocanın kişisel resim sergisi, bugünden itibaren sergilenmeye başlandı. 1990 yılında resim çalışmalanna başlayan Hüseyin Koca, Hacettepe Universıtesı Güzel Sanatlar Fakültesi'nden bu yıl, atölye binncisi olarak mezun oldu.Ressamın, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin açmış olduğu yanşmada. yapıtlan sergilenmeye değer bulunmuştu. Sanatçının karma resim sergisi. 16 ekime kadar sanatseverler tarafından aörülebilecek. IHTIMLAR UZERINDE DANS HAYAL Kahvesi Bu Gece ACİL SERVIS L I V E M L S I C — İSTANBUL MEYHANKSİ RUSSIAN GYPSIES Re/ervavyon (0216] 413 68 S() - Sl Her Pa/ar Açık Hufe BRL NCHUntnr S, M I .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle