20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 1995 PAZAR HABERLER 476köyr 919 mezra boşaltıldı • A N K A R A ( A N K A ) - Içişleri Bakanı Nahit Menteşe, Olağanüstû Hal Bölgesı ve mücav ir illerde "bölücü terör örgütünün — baskılan sonucu" 476 köy ve919 raezranın boşaltıldığını, 225 bın 283 kişınin göç ettığini bildırdi. Içişlen Bakanı Nahıt Menteşe, RP Grup Başkanvekılı Şevket Kazan'ın soru önergesini yanıtlarken. yılbaşı itibanyla Do'ğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 12 ilde ne kadar köy boşaltıldığını aynntılanyla açıkladı. Menteşe. 12 ilde toplam 476 köy ıle 919 mezranın tamamen. 263 köy ile 354 mezranın da kısmen boşaltıldığını belirttı. Menteşe. boşaltılan köy ve mezralardan göç eden hane sayısının 33 bın 486, nüfusun ise 225 bin 283 olduğunu, göç ettıkten sonra 394 hanenin köylerine geri döndüğünü söyledı. Hatinoglu'ndan Çillep'e çağrı • ANKARA(ANKA)- TBMM Malvarlığı Araştırma Komisyonu'nun ANAP'lı üyesi Süleyman Hatınoğlu. Başbakan Tansu Çiller'e malvarlığı komisyonu uyelenyle birlikte ABD'ye gıtmesi ve komısyonun malvarhğıyla ilgilı bilgilere ulaşmasını kolaylaştırması çağnsında bulundu. Süleyman Hatinoğlu. araştırma komisyonu üyelennden bır grubun nısan ayında Başbakan Tansu Çiller'in malvarhğıyla ilgilı araştırma yapmak üzere ABD'ye gideceğıni anımsattı Erbakan'dan Gökçek'e markaj • ANKARA(UBA)- Refah Partısı Genel Başkanı Necmettin Erbakan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melıh Gökçek'i danışmana boğdu Melih Gökçek'i kontrol altında tutmak içın yoğun çaba gösteren Erbakan. danışmanlan aracılığıyla bunu gerçekleştirdı. Gökçek'in teknik danışmanlan ESAM üyesi akademisyenlerden seçmesını sağlayan Erbakan, Gökçek'in siyasi ve sosyal konulardaki danışmanlannı da kendısine yakın isimlerden seçtirdi. YDHbüyük kongresi toplanıyor • ANKARA (UBA) - Yenı Demokrasi Hareketı (YDH)BırinciBüyük Kongresi 31 mart günü Ankara Selım Sırn Tarcan Spor Salonu'nda toplanacak. Kuruluştan dört ay sonra yapılacak kongrede, YDH Genel Başkanı Cem Boyner; örgütlenme çalışmalan, partisının ileriye yönelik hedefieri, Türkiye ve dünya değerlendirmesi ıle genel seçim hazırlıklan konulannı ıçeren bir konuşma yapacak. Daha sonra YDH genel merkez organlan seçimlerle yenılenecek. Hukukçular, G.Paşa soruşturmasını, suçlanan polislerin yürütmesine tepki gösterdi: J^afller faflleri arryorYAHYA KOÇOĞLU Gaziosmanpaşa'da meydana gelen ve 30'a yakın vatandaşın yaşamını yıtırdiği olaylarla ılgıli soruşturmayı, olaylar nede- niyle suçlanan polisin yürütmesine hukuk- çular tepkj gösterdi. Adli soruşturmayı po- lıslenn yürütmesıni 'failin soruşturma yap- ması' diye niteleyen hukukçular, polisin so- ruştunna yapmasından kaynaklanan sakın- calann 'adli kolluk'un kurulmasıyla gide- rilebileceğine dıkkat çektıler. DYP-SHP koahsyon hükümetinin kurul- masmın hemen ardından dönemın Adalet Bakanı Seyfi Oktay tarafından hazırlatılan ve 1992 yılında BakanlarKurulu'na sunu- lan 'Adli Kolluk Yasa Tasansı' aradan ge- çen 3 yıla karşın yasalaşamadı Içişleri Ba- kanlığı ve Emnıyet Genel Müdürlüğü'nün mevcut polıs gücünün bölüneceğı başta ol- mak üzere çeşitli gerekçeler ileri sürerek engellediği tasanya göre. adli kolluk per- sonelinin sicil amirlerinin cumhuriyet sav- cılan olması ve savcılara bağlı çalışması öngörülüyor. Bütün demokratik üikelerde var olan bu uygulamada. adli kolluk perso- neli yargı sürecinin bir parçasını oluşturu- yor. Tasannın yasalaşması halinde Içişleri Bakanlığı'na bağlı polise yönelik ışkence ve siyasi iktidann soruşrurmayı etkilediği iddialannın da son bulacağına dikkat çeki- liyor tstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan. Türkiye'dekı hukukçulann önemli bir bö- lümünün var olmasını savunduğu adli kol- luğun, Içişleri Bakanlığı'nın dırenmesi ne- deniyle kurulamadığına dikkat çekiyor. Özlük haklan bakımından Içişleri Bakan- lığı'na bağlı olan polisin, soruşturma sıra- sında kendıni savcıya bağlı saymadığını di- le getiren Kazan. idari kollugun suçu önle- mek ve faili yakalamakla. adli kollugun ise soruşrurmayı yapmakla görevli olduğunu vurgulayarak "Yakalayanla soruşturmayı yapanın aynı kolluk olması, yakalayanın doğru yaptığı kanısında olması nedeniyle yanlıştır. Başarüı olduğunu kanıtlamak için yürüttüğü soruşrurmada y akaladtgı kişinin fail olduğunu ispata çahşır. Doğru olan ya- kalayanın başka. sorgulayamn başka birim- lere bagh olmasıdır*' dıyor. Gazi Mahalle- si'nde meydana gelen olaylann 'suçlanan poüs' tarafından soruşrurulduğuna işaret e- den Kazan. bu konuda şunlan söylüyor: "Şimdi diyelim ki mevcut kollugun için- de birileri prmokasyona alct oldu. Amirle- rini dinleme>ip ateş açtL Onlan nasü belir- leyeceğiz? Belki soruşturmayı bizzat kendi- leri yürütüyor. Böyle zor bir durum, kamu vicdanını yaralar." Polise suçlama Çağdaş Hukukçular Derneği Istanbul Şube Başkanı Levent Tiizel de adli kollu- gun kurulmasını ÇHD'nın de istediğini söylüyor. Bu birimın oluşturulmasıyla ki- şi gûvenlığı ve özgürlüğünün daha iyi sağ- lanabileceğini savunan Tüzel, tek başına böyle bırbinm kurulmasının yetmeyeceği- ni vurgulayarak u Öncelikle adli koDuğun bağh olacağı savcdan bağımsız hale getir- mek, bunun için de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu demokratiklestirmek gerekiyor" sözlerini söylüyor. Soruşturmanın adli kollugun gereklili- ğini bir kez daha hissettırdiğini belirten Le- vent Tüzel, şöyle konuşuyor: "Fiili işleyen sanık poüsler, olayı soruştu- ran görevliler durumundalar. Burada detil- lerin kararülması ve bağunsız davranüma- sı konusunda birçok sorun var. Çünkü bu soruşturma, poHslerin kendi aley hJerine de- lil toplaması anlamına geliyor. Ğazi Mahal- iesi'nde soruşturmayı DGM savcüan sür- dürüyor ama olay larda gözaltuıa alınanla- nn ifadesüıi bizzat olay larda 30'dan fazla ki- şinin ölümüne neden olan polisler alıyor. Burada bizim polise yönelik suçlamamız var. Soruşturmalarda polisin devre dışı bı- rakılması talebimiz var. Bizzat ifadelerin savcıhkça alınması talebimiz var. Terörte Mücadele Şubesi'nde gözaltında rurulan- lar bulunuyor. Bu kişilerlc ilgili örgiitlerle bağlantılarma ilişkin soruşturma yapılıyor ama Terörie Mücadele görevüleri Gazi MahaUesi'nde bizzat silah kullanddar." SiûüpsizHalüDede'yeyüz bmkrce insnn siüüpçıktı • Halil Kaya, sokaklarda gecelediği günlerde dergâhlara yaptığı ziyareti biraz aksatsa, çok kişi, "Halil Dede görünmüyor ortalıkta, öldü mü ne? Ölürse belediye cenazesini kaldmr, kimseler duymaz" diye konuşurdu. Ama Halil Dede herkesi yanılttı. Cenazesini on binler kaldırdı. MİYASE tLKNUR Halil Kaya'run ismi ol- masa bile yüzü İstanbul'da ya'şayan Alevılere yabancı degil. Özellikle Istanbul "un dört bir yanına dağılmış dergâh ve cemevlerını ge- zenler, birinde olmasa bile diğerinde mutlaka 67 y ajın- daki Halil Kaya'ya rastlar- dı. Aleviliğinin sembolü olarak gördüğü göğsüne ka- dar uzanan sakallannı bü- tün uyanlara karşın kes- mezdı. Gözlen iyı görmese de sabahtan yola çıkar Ka- racaahmet ve Şahkulu der- gâhlan ıle Alibeyköy. San- gazı ve Gazi Mahalle- sf ndeki cemevlennı sıray- la dolaşırdı. Kurban etınden pişen lokmasmı yer, yaşıtı canlar- la muhabbet ederdı. Bu ara- da kımsesız olduğunu bi- lenlenn yardımlannı da ge- n çe\ ırmez, tam tersine ce- Halil Kaya, iyi günlerinde. Bundan 15-20 yıl önce çek- tirdiği bu resimde elinde sigarasıyla pek bıçkın bakmış objektife. Ama bu bıçkııı bakışına rağmen bu dünvada bir eş bıüamamış. maatınin kendisine sahip çıkmasından hoşnutluk du- yardı Gazi Mahallesi'nde ce- mevi yapılıncaya kadar Ha- lil Dede, sokaklarda kendi- sini yağmurdan, yağıştan koruyacak boş inşaatlar, naylonla çevrilmiş bannak- larda yatar kalkardı. Ara sıra yüzünü kızartıp kırvesinin evine gittiği de olurdu. Ancak bir süre son- ra o kapı da kendisine kolay aralanır bır kapı olmaktan çıkmıştı. Hiç evlenmeyen Halil Dede'nin "divane'' yaşamı nedenıyle Küçük- köy'de oturan ağabeyi onu eve almazdı. Hele bundan 6 ay önce geçirdigi trafikka- zasından sonre temelli or- tada kalmıştı. Bir ayağı sa- kat kalan Halil Kaya'nın gözlen de görme yeteneği- ni kaybetmişti. Bir gece üzen üzerine gelen bir ara- banın farlan gözünü almış. kenara çekileyım derken köprüden aşağı uçmuştu Dedeye yardım Acılen tedavn olması ge- rekıyordu Gazi Mahallesi cemevi inşaatının ikinci ka- ta enşmesi, Halil Kaya'nın yaşamında yeni bir dönüm noktası oldu. Inşaatta yatıp kalktığını gören Gazi Ma- hallesi Hacı Bektaş Derne- ği Yönetım Kunılu üyelen, Halil Dede'ye el uzatma ka- ran aldılar. Once aralannda para toplayıp gözlerini amelıyatla açtırdılar. Sakat kalan ayağının teda\ısi de toplanan yardımlarla ta- mamlandı Sıra ona yatacak sağlıklı bir bannağın bulunmasına kalmıştı Hacı Bektaş Der- neği Yönetımi bu sorunu da halletti. Cemevinin biroda- sı tezelden sıvandı, boyan- dı. Toplanan paralarla soba, masa \e yataktan oluşan möblesi de tamarnlandı odanın. Geçmişteki yaşamıyla kj- yaslandığmda bu oda. Halil Kahvede \urulan Halil Kay^'mn cesedi, 4 saat polis ve savcının gelmesini bekledl Dede'ye 5 yıldızlı oda aya- nnda konfora sahıptı. Ye- mek işini de mahalleli kar- şjlıyordu. Kahvede kendisi- ne ikram edılen bir bardak sıcak çay ve bir de sigara ol- du mu. değmeyin keyfine gitsin. 12 mart akşamı, odasında mahallelınin getirdiği ye- meklen yedikten sonra her zamanki gibi kahvenin yo- lunu tuttu. Gençlenn takıl- malanna aldırmaksızın ça- yını keyfını çıkara çıkara ıç- ti. Bu onun içtiğı son çay olacaktı. Biraz sonra bir taksi gelecek, içinden kah- veye doğrultulan silahlar- dan çıkan kurşunlarla can verecekti. Halil Kaya'nın sokaklar- da geceledıgı günlerde der- gâhlara yaptıgı ziyareti bı- raz aksatsa. çok kişi, "Haül Dede görünmüyor ortalık- ta, öldü mü ne? Ölürse be- lediye cenazesini kaldınr, kimseler duymaz" diye ko- nuşurdu Ama Halil Dede herkesi yanılttı. Cenazesini on binler kaldırdı. Açılan ateş sonucu ölmesinden sonra Gazi Mahallesi sakin- leri, tepkilenni alışılmışm dışında koyarak olayı önemsediklerini gösterdi- ler Ama polis ve savcı. olayı yeterince önemsememiş olacak ki, cenazesi 4 saat kahvede oturduğu sandal- yede bekledi. Gazi Mahal- lesi Hacı Bektaş Derneği Yönetim Kunılu üyesi Mahmut Türkmen. Halil Kaya için "Zavallı: o kadar sokaklarda süründükten sonra tam rahat edecekti ki, kurşunlarla can verdi. Ki- min aklına geiir böyle ola- cağı B diyor. Evet Halil De- de'nin kendısi de cenazesi- nin bir sembol olacağını dü- şünmezdi herhalde. DÜZELTME Dün yayınladığımz " Yoksuüuğa mı yanarsın, gj- den cana mı?" başlıklı ha- berde Ümraniye olaylann- da yaşamını yitiren tsnufl Baltacı'nın yerine yanhşlık- la Hasan Baltacı'nın adı ge- çırilmıştir. Dûzeltır, özür dı- lenz. MÎKRO DtNÇ TAYANÇ Sultanlardan Bir Demet Hürrem Surtan, Safiye Sultan, Mahpeyker Kö- sem Surtan ve Turhan Valide Sultan, Harem-i Hû- mayun'dan yönetmışlef devieti, "nail-i fıraş" olmuş- luğun kazandırdığı hak, cesaret ve servetle... Osmanlı, padişahjardan olma erkek evlat sahibi sultanların Devlet-i Âliyye-i Osmani'yi yönettiği dö- neme "Kadınlar Saltanatı" adını yakıştırmış. Saray kadınları, devletı yönetırken, o devirde medya cana- van henüzyaratılamadığından olsa gerek, ortalıkyer- lere çıkıp da eteklerindeki cehalet taşlarını dökmeye kalkışmazlarmış Işlerı güçlen, devletlü sultanlannın en zayıf anını ya- kalayıp rakibelerinden olma padişah sülblerinin ne fe- satlar kanştırdığını (!) anlatarak şehzade kellesi gö- türmek ve de devlet içinde devlet olabilmek uğruna kimi vezir, kimi rezil edeceklerini kumpaslamakmış. Bu uğurda nice servetler ve nice şehzade ve de vezir kelleleri harcamakta bir an bile duraksamazlar- mış... "Kadınlar Saltanatı"nın bu namdar sultanlan- nın ortak noktalan, hemen tümünün ya Venedik ya Rus ya da bir başka diyar-ı küffardan savaş ganime- ti olarak kaldınlmalan ve esir pazarından alınıp padi- şaha sunulmalanymış... ••• Osmanlıdan cumhuriyete geçildiğinde, ortalıkta ne harem kalmış ne de sultanlar... Ta kı "dev/et/ü"nün haremi Semra Hanımefendi çıkıp da kendini "cum- huriyet sultanı" ilan edene değin... Semra Sultan, ninelerinden gelme gelenegi, dev- letlünün haremi olmaktan ve de devletlüye birbirin- den "hesna müstesna" çocuklar doğurmaktan kay- naklanan hak ve cesaret ve de devletlünün "kara bı- yıktan hatınna" sağlanmış servete dayanarak sür- dürmeye koyulmuş. Devır, Osmanlının harem devri olmayıp "medya devri" olduğundan sık sık ortalığa çıkmakta ve de eteklerindeki tüm cehaleti ortalığa saçmakta da be- is görmemiş. Gün olmuş, okunmamış okullannı anlatmış, gün ol- muş çoksanmış servetlerinı yoksamış... Günler ol- muş dikili ağacı olmayan çocuklarına hayrflanmış, günler olmuş papatya derlercesıne milletvekıli ya da bakan toplatmış... Gün geçmiş, günler geçmış ve sonunda olanlar ol- muş! Devletlü, devleti bıldığı gibi etmeye yetmeyen ömrünü tamamlamış ve de ardına bile bakmaya fır- sat bulamadan göçüp gitmış. Sonra gelsin evlatlarının yediği herzeler, gelsin yol- suzluklar, gelsin rüşvetler, gelsin cinayetler, gelsin yargı huzuruna çağrılmalar... Dayanamamış Semra Sultan, hastalık hastalığına yakalandığı gibi soluğu yurdışında alıvermiş! Rastlantı bu ya, Semra Sultan 'ın saltanatının bitti- ği günlerde, "Boğaziçi Sultanı" çıkıvermiş sahne-i si- yasete... Bir devletlünün haremi olmadığından, kendisini ne Osmanlı sultanları ile ne de Semra Sultan'la kıyasla- mış; buna yanaşmamış bile. Çünkü o. Medya Sulta- nı imiş! Kendisini sultanlaştıran "bendeganı"ndan başkasını gözü görmediğinden "Medyatikolsun da, ne olursa Qfeı/n]Lrrıantığıyla. aklına geleni söyleme- ye başlamış.-fieşlayınca da'eteğinden eşarbrnarie cehaleti varsadökülüvermiş'ortaya... • ' Semra Sultan ile Boğaziçi Sultanı'nın da ortak nok- talan varmış: Bın başı sıkışınca tüyermiş Amerika'ya, dığeri Amerikanya'da yeterince "refahladığı" için, Türkiye'ye göndenlmışü! Ama ne de olsa, mülkleri- nin kaymağıyia birlikte gönlü de hâlâ ikinci vatanı Amenka'daymış... • • • Osmanlı sultanlan ile cumhuriyet sultanlan arasın- da benzerlıkler kurmaya çalışınca, şaşırtıcı sonuçlar çıkıyor ortaya. Örneğin, Osmanlı sultanlannın kökleri dışanday- mış; bizimkiler, dışanya kök salmışlar. Orneğin, Osmanlı sultanlan, haremden devlet kat- lanna bir çıkar ve dalkavuk ağı kurarlarmış; bizimki- ler, devlet katlanndan ve de medyadan kendilerine bir çıkar ve yağdanlık ağı kurar olmuşlar. örneğin, Osmanlı sultanlannın "alışverişleri", da- ğıttıklan mansıp ve mevkiler çerçevesinde gerçek- leştirılirmış; bizimkiler hanımnınelerinin geleneğini bozmayı düşünmemişler bile. Örneğin, Osmanlı sultanlan, şehzadelerinin tahtı ele geçirebilmesi için kelle alıp veririermiş; bizimki- ler hem evlatlannın hem de kocalarının "âli menfa- atleri" uğruna her bir şeyı alıp vermeye götümnüşler işi... En önemli benzeriik ise ne Osmanlı sultanlannın ne de bizimkilerin bütün bunlan yaparken ulusal çıkar- lan ve de halkın çıkarlannı düşünmeleri; böyle bir şe- yi akıllanna bile getirmeyişleri! Ana fikir: Çağımızda cehalet, aptallıkla özdeştir. Ana fikrin ana fikri: Çağdaş dünyada yer almak isteyen toplumların ne cehalete ne de aptallığa vere- cek ödünü vardır. JETKONUT'un 1 Anahtar Fiyatına 2 Anahtar Kampanyası Marl'taBüyük güne hazırlanın. 3.990.000 TL sabit taksitle hem bir daire, hem de bir DOĞAN S otomobil sahibi olacaksınız. "JET PA uyarmadı" demeyin... İstediğiniz daireyi seçmek için... 31 Mart geç olabilir. aşlıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle