18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 17 rçelik 495 T, çağdaş Arçelik T Serisi Buzdolaplan'mn en yenisi Çift kapılı... Derin donduruculu... Ve özel Turbo Soğutma Sistemli...Turbo Soğutma Sistemi, Türkiye'de ilk kez Arçelik teknolojisinin eseri olarak sunulmaktadır... Ve bu özel sistem sayesinde, buzda labınızdaki yiyecekler, altta ve üslte, her bölmede daha hızlı ve eşit oranda sogurlar... Usîün teknolojinin ürünü, çok geniş iç hacimli bu harika buzdolab şimdiçokyakınınızda... Tüm Arçelik Yetkili Satıcılarında sizi bekliyor... Gelin, Arçelik 495 T ile biran öncetanışın. « AYİNE TEKNOLOJLYİNE ARÇELİK RCELİK TURBO SOĞUTMA SISTEMI: 495 T'nin Turbo Soğutma Sistemi'nde ana bölüme üflenen soğuk hava, tel raflar sayesinde bütün dolabı rahatça dolaşıyor. Böylece yiyeceklerin üstte ve altta daha hızlı, daha homojen biçimde sogumasını saglıyor. Buzdolabının kapısı açıldığında Turbo Sogutma Sistemi otomatik olarak devreden çıkıyor. GOZLEM UĞUR MUMCU • Baştarafi 1. Sayfada yönetimince "devlet güvenliği"ne aykırı görülerek ya- saklanmıştır.. ANAP döneminde bu yasakçı anlayış sürdürülmüş ve petro-kimya işyerleri de grev yasakları arasına alınmış- tır! Ülkemizde sigortalı işçi sayısı 1990 verilerine göre 3 milyon 563 bindir. Sendikalı işçi sayısı da 1 milyon 997 bindir. Bu sayılar, işçilerin büyük bir kısmının sendikalılaşa- madığını gösteriyor. İşçilerin büyük bir kısmı örgütsüzdür. Başbakanlık Devlet Personel Dairesi Başkanlığı'nın 1988 yılında yayımladığı istatistiklere göre Türkiye'de 2 milyon 234 bin kişiçalışıyor. Bu 2 milyon 234 bin kişinin 687 bin 671 i işçi, 112 bin 469u sözleşmeli personel ve 1 milyon 434 bini de me- murdur. Kamu çalışanlarının yüzde 22'si öğretmen, yüzde 10'u sağlık personeli, geri kalanı da idari hizmetlerdeçalışan- lardır. Memurların güçlü sendikaları yok, kurulan sendikala- rın da toplusözleşme ve grev hakları yok. işçilerin büyük bir kısmı gibi memurlar da örgütsüzdür! Serbest piyasa ekonomisinin emek kanadındaki man- zara budur. 1980den bu yana emek gelirlerinin ulusal gelirdeki payları yarı yarıya azalırken sermaye gelirlerinin ulusal gelirdeki payları da yüzde 70'lere tırmanıyor. Ücret ve aylıklardan kesilen gelir vergisinin, bütün ver- gi yükümlülerinin ödediklerıvergiler içindeki payları da artıyor. Enflasyon "reel ücretleri" gün geçtikçe tırpanlıyor. Ekonomideki yürek kanatıcı ve tüyler ürpertici manza- ra da budur Bugün kamu kesiminde aynı işi yapan işçi ile memur farklı ücret ve aylık alıyor. Aynı adaletsizlik, emekli aylık- larına da yansıyor. Sendikalı işçiler, toplusözleşme ve grev hakkına sa- hipler. Bu yüzden emeklerinı hem özel şirketlere hem de ışveren olan devlete karşı pazarlayabiliyorlar. Memurların bu hakkı yok; bu hak olmayınca güvence de yok. Memurlar, aylıklı kölelerdir! Batı ülkelerinde memurların sendika'arı var, bizde yok... Kamu kesiminde calışanların sendikal haklara sahip olmaları, 1951 yılında Türkiye'ninde imzaladığı Uluslara- rası Çalışma örgütü'nün (ILO) 98 sayılı sözleşmesi, 1954 yılında Türkiye tarafından onaylanan "Avrupa Insan Hak- ları ve Ana Hürriyetleri Sözleşmesi" ile 1949 yılında onaylanan "Insan Hakları Evrensel Bildirgesi" ile de gü- venceye alınmıştır. Danıştay 1. Dairesi'nin 22 Mayıs 1992 günlü kararında da bu hakkın varlığı şu biçimde kabul edilmiştir: - ..Anayasanın 51. maddesinde kamu görevlilerinin sendika ve üst kuruluş kurma hakkı konusunda bir dü-. zenleme yer almamış clmakla birlikte ILO'nun sendika özgürlüğüne ve örgütlenme hakkının korunmasına iliş- kin 87 sayılı sözleşme ile kamu hizmetinde örgütlenme ' hakkının korunmasına ve istihdam koşullannın belirlen- mesıyöntemlerine ilişkin 151 sayılı sözleşmenin onayla- narak kamu görevlileri de dahil olmak üzere herkese sendika kurma hakkı tanınmasına ve konunun yasal ola- rak düzenlenmesine anayasal bir engel bulunmadığı- na... Kamu kesiminde yapay "işçi-memur ayrımı" yerlrtö," bütün kamu çalışanlarına toplusözleşme ve grev hakları veren bir hukuk düzenine gerek vardır. Yürüyüş, bu temel hakkın verilmesi ve bu güvencenin sağlanması için yapılıyor. GUNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK • Boftorafi 1. Sayfada değışıklığı dahil, televizyon olayı dahil, haberleşmedekı olaylar dahil TÖYÖK kanunu ve diğer birtakım şeyler daha var, onları çıkarmanızı rıca edeceğim" diye konuşuyor. Grubunu 16 hazirandan haziran sonuna değin on dört günlük bir "angajmana zorlayan" Demirel'in lıstesi bit- mek bilmiyor "Çankaya'daki kanunlar yokuştan aşağı ınerse, onlara bir el atılmasının" gereğini vurguluyor. 'Ne dediysek yaptık" durumuna gelmenin peşinde De- mirel. Ters yönlü gelişmelerin yaratacağı tartışmaları asla sindiremeyeceğini grubuna duyumsatıyor. Küçük bir uğraşı sonunda ortaya çıkan tablo, Demirel'in "önümüzdekı önemli konular" diye nitelediği yasaların sayısının giderek arttığını gösteriyor. Bir çeşit onur savaşına dönüşen by-pass yasası ile ünlü tahkim yasası, ceza muhakemeleri usulü yasası Çankaya yokuşundan aşağıya inmiş, ikınci kez görüşülmeyi bekli- yor. TV'lerin özelleştirilmesini, sendikal hakların genişletil- mesinı, seçme ve seçilme yaşlannın 18/25'e indirilmesini ön plana alan hükümet vaatleri, taslak halinde, Meclis'e henüz sunulmamış. Muhalefete verilmiş, olumlu olumsuz yanıt bekliyor. Kulun bildigi iki kez görüşülecek olan anayasa değişikliklerine ıvedi- lik ve öncelik verilemeyeceği göz önüne alınırsa, Çan- kaya'dan dönenlerle anayasal vaatleri içerenler, nasıl olacak da on dört günöe yasalaşacak? Sonucu herha/de Demirel ile Inönü de merak edıyor olmalı. On dört güne sığdırılacak yasalar, vaatler daha bitmedi. 12 Eylül'ün kapattığı partilerin açılmasına olanak sağ- lanmayacak mı? ILO sözleşmeleri geçmeyecek mi? Ço- cuk hakları ve mahkemeleri, türlü yolsuzluklara neden olan ihale yasasının yeni biçimi, vatandaşlıktan çıkarılan- ların tekrar alınması, hele şubat, mart ve nisan aylarında Meclis'e derhal sevk edileceklerı resmen açıklanan, örne- ğin kadın bakanlığı yasası... Peki ama, her biri kendi ala- nında önem taşıyan bu yasalar ne olacak. Bilinmiyor Bunlar bizim bir çırpıda saptayabildiklerimiz. Ne var ki Başbakan Demirel'in anılan grup konuşmasındaki esnek birkaç cümle, kimi merakları giderebilir. "Meclis'i istediği- mız zaman toplantıya çağırabıliriz" diyor ve ardından ekli- yor: "Ama, 16 hazirana kadar, önemli konular dediğim şeylerin, bunların pek çoğunun acelesi yoktur." Önemli yasalarla önemsenmeyecekler, böylece Başba- kanın tek cümlesinin ıçınde sıkışıp kalıyor. Artık "takdir-i hükümet torbasından" ne çıkar bilinmez. Sanki bu hükü- met döneminde de korsanlık almış yürümemiş; TV'lerin özelleştirılmesı mı, yoksa by-pass mı, Batılı demokrasile- re rezil olduk diye bas bas bağıran Dışişleri'ne uyarak ceza muhakemeleri usulü yasası mı? Bakalım hangisi ya- salaşır? Bu karmaşa, bu duraksama. yasalaşacak ya da yasa- laşmayacakönerilerin henüz bir gündemebağlanamadığı bu günlerde, bu iktidardan Çankaya'yı -varsa tabıi- indir- me planını yaşama geçırebileceğini umut edebilir misi- niz? TÖ'yü dahi ınandıramıyor ıktıdar Baksanıza; Demirel'in 300 oyu bulup kendisini indireceğine değinen soruları, "si- yasetçalımları" diye niteliyor. Ola ki sözden öteye geçmeyen davranışlara bakarak TÛ, Çankaya'dan inmeyi, arada sırada otomobile atlayıp kente ınmekle bir tutuyor. Ne dersiniz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle