02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ARALIK 1990 • * * * CUMHURİYET/23 BARBİE KOLEKSİYONU — K12 çocuklarımn rüyalarının oyuncagı Barbie'ye çok benzeyen trina Creaser ilginç sergi sa- hipleri arasına katıldı. Amerikalı Creaser'ın 700 Barbie bebe- ğinden oluşan koleksiyonu Londra'daki O>uncak ve Model Muzesi'nde açıldı. Noel tatili suresince gezilebilecek olan ser- ginin 300 bin steriine sigortalandıgı bildirildi. (Fotoğraf: Reuter) Mahkeme karanyla ölüm hakkı CARTHAGE (AA) — ABD'- nin Missouri eyaletindeki Cart- hage kenti mahkemesi, btikaç yıldır süren adli mücadeleden sonra Joe ve Joyce Cruzan çif- tine, sekiz yıldır komada bulu- nan ve tıbbi destek cihazlanyla hayatta tutulan kızları Nancy- yi yaşama bağlayan sistemleri durdurma hakkını verdi. Mahkemenin verdiği karann, geriye döndürülemeyeceği ve ke- sin olduğu belirtildi. Cruzan ailesinin ötanasi (ha- yatından ümit kesilen hastalann yaşamına son verilmesi hakkı) için verdikleri adli mücadele, Amerikan Yuksek Mahkemesi- nin, "Komadan çıkması irakân- S12 otan hastalann ölüm hakkı" konusunda ilk kez karar alma- sını sağlamıştı. YARDIM BEKLEYEN ELLER — Açlık krizi ile karşı karşı- ya bulunan Sovyetler Birligi'ne yapılan gıda yardımlan Soyyet halkına ulaşıyor. Almanya'dan Buxtenhuden Rotary Kuliibü üyelerinin gönderdiği 15 tonluk gıda yardımı, Finlandiya sını- rındaki Vyborgian kentine vardı. (Fotograf: AP) Sıuıi kan yapımında ilerleme NANCY (AA) — Fransız bi- limadamlan, suni kan yapımın- da önemli ilerleme katettikleri- ni söylediler. Ulusal Bilim Araş- tırma Merkezi CNRS'den bili- madamlan, hayvanlarla yapılan deneylerin çok basanh geçtiği- ni, insan üzerinde deneylere ise gelecek yıl başlanacağını bildir- diler. CNRS bilimadamlan, su- ni kanın bütün kan gruplarına uygun olduğunu, sterüize edile- bildiğini ve yaklaşık bir yıl sak- lanabildiğini kaydettiler. Ancak enstitüden daha tem- kinli bazı araştırmacılar ise ye- ni ürünün etkili bir şekilde ok- sijen taşıyabildiğini buna rağ- men henüz doğal kanın yerini almaktan çok uzak olduğunu .belirttilcr. YAĞMUR DUASI—Yağmur duasından bir tek bizim ülkemiz- de medet umulmuyor. Ürdün'ün başkenti Amman'da ana cad- delerden birinde Ürdünlüler yağmur için Tanrı'ya yal vardılar. Ürdünlü erkekierin, yağmur vaktinde yagmadıgı zaman bir ara- yagelerek toplu halde dua ettikleri bildirildi. (Fotograf: AFP) HABERLERIN DEVAMI Briçle Pişpirik. (Baştarafı 1. Sayfada) lamasına karşın, bu topraklarda bu gelenek- lerin varlığından tam anlamıyla sö? edilebi- lir mi? Gönül rahatlığıyla bu soruya evet diyebi- lenin çıkacağını sanmıyoruz. Demokrası kültürünü oluşturan bu gele- neklerden yeterınce nasibimizi alamadığımız içindir ki, bu ülkede toplum olarak istikran bir türlü yakalayamıyoruz. Örneğın ne kendi kendimızi eleştirmekten, ne de başkalarımn bizi eleştirmesinden hoş- lanıyoruz. Hele yabancıların bizi eleştirmesinden hiç hoşlanmıyoruz. Hemen millıyetçi duyguları- mız kabarıyor, horoz gibi dikiliyoruz. Bizim kendı kendimize yönelttiğimiz eleş- tirıleri bile yabancıların ağzından duyduğu- rnuz zaman durum yıne farklı olmuyor; ço- ğu kez sinirleniyoruz. Tepkılerımız, "Türk düşmanlığı"ndan "iç işlerimize karışma"ya, "Yeri mi, sırası /n/?"dan "O da kim oluyor?"a kadar uzana- biliyor. Bu kötu alışkanlıktan vazgeçmek ne ka- dar iyi olurdu. • Bıze bu düşünceleri, Büyükelçi Eric Rou- leau'nun Türkiye'de demokrasi ve insan haklanyla ilgili açıklamalan çağrıştırdı. Eski bir meslektaşımız olan Fransa'nın Ankara Büyükelçisi, ülkemızdeki duruma ilişkın eleş- tirılerini diplomatik dilin inceliklerine hiç sı- ğınmadan ifade etmış. Kendisı bu ülkede yabancı bir büyükelçi olduğu için, diplomatik teamüller açısından bu tutumu sorgulanabilir. Ama bu, Büyükelçi Rouleau'nun görüşlerinın yerinde olduğu gerçeğinı değiştirmez. Avrupa Topluluğu'na girmek için Türkiye'- nin ne yapması gerektığine ilışkin soruları ya- mtlarken şöyle diyor: "İki yıldır ne yaptınız ki? Demokrasi kural- ları üzerinde önemli bir ilerleme olmadı. Dü- şünce ve anlatım özgürlüğü, gösteri hakkı, sendikalözgürtükler, basın özgüriüğü... Hatta bastn özgürlüğü konusunda. özeilikle Güney- doğu Anadolu ile ilgili olarak gerileme var. Ekonomik alanda olduğu gibi, siyasal alan- da da yapılacak çok şey bulunduğu kanısın- dayım. Türkiye, hem Avrupa Topluluğu'nun zorun- lu saydığı reformları yapmaz, hem de 'niçin bizi reddediyorsunuz' diyemez. Eğer Türkiye, İspanya'nın, Portekiz'in yap- tığı gibi tamamen demokratik bir ülke haline gelirse ve ekonomik gelişmesini sürdürürse; stratejik, coğrafik ve nüfus açısından bu ka- dar önemli bir ülke ATdışında kalamaz. He- le bir de çözüme doğru gidildiği izlenimi do- ğarsa. Kıbrıs konusu ikinci planda kalır. A T'nin kararmda bir de azınlıklar konusu- na atıf vardı. Eğer demokrasi gelişirse, Türki- ye'de Kürt sorunu da kalmaz. Çünkü AT, Türkiye'nin Kürtlere özerklik, bağımsızlık fa- lan vermesini istemiyor ki, sadece insan hak- Iarına saygı gösterilmesini istiyor. ister Kürt, ister Laz, kim olursa oisun dilini rahatlıkla kul- lanıp yazabilmeli. Yani kültürel özgürlüklere sahip olmalı. Bunlar yapılırsa, A T, Türkiye 'yi almak iste- mese de, 'hayır' diyemeyeceği bir noktaya gelinmiş olur." (Nokta, 16.12.1990) • Doğru değil mi? Briç kulübünde hiç pişpirik oynatırlar mı adama? Lütfen, oyunun kurallannı bir an önce kav- rayıp, içtenlikle uygulayalım. Yalnız Paris Şartı gibi uluslararası sözleşmeleri imzala- makla olup bitmiyor bu işler... Yine savaş rüzgârları Güheydöğu'ya yeni kararname (Baştarafı 1. Sayfada) Yazar'ın verdiği bilgiye göre, yapılan değişiklikle getirilen ye- nilikler özetle şöyle: — Olağanüstu Hal Bölge Va- lisi'nin yetkileri bölge illeri ile sı- nırlandırıldı, mücavir illerle il- gili yetkiler kaldınldı. — Bölge valisinin il valileri- nin yetki ve görevlerinden sade- ce olağanüstu hali gerektiren konulardakilerin kullanılması hükmü getirildi. Daha önce, Olağanüstu Hal Bölge Valisi, il valilerine tanınan bütün yetki- leri kullanabiliyordu. — Basılı yayınların kapatıl- masından önce yazılı uyanda bulunulması, uyanya rağmen yaylnın devamı halinde kapat- ma kararı verilmesi hükmü uy- ŞİRİNYER HİPODROMITNDAN 1. KOŞÜTF. Bambi (1), PP. J.Dancer (2), P: Çetinali (6), S: Neriman (5). 2. KOŞU: F. Gökben (5), PP. Maskot (2), P. Gipsking (1), S. Alarda (3). 3. KOŞU: F. Kaşif (3), PP. Ha- rami (2), P. Yagızcan (4), S. Çargah (6). 4. KOŞU: F. Goldenline (4), PP. Korhanbey (5), P. Hasat (6), S: Aprikot (7). 5. KOŞU: F. Donnehri (2), PP. Merhaba (1), P. Sıdıka (5), Luckgirl (6). 6. KOŞU: F. Sünerbey (2), PP. Toptepe (9), P. Burak (5), S. Altulşah (4), S. Kentbatur (11). 7. KOŞU: F. Nasrullah (3), PP. Muska(2), P. Akkent(l), S. Tunçpınar (7). gulamaya konuldu. — Matbaalann süresiz kapa- tılması yerine önce 10 gün, "suçun" devamı halinde bu kez 30 güne kadar kapatma kararı- na gidilmesi uygun bulundu. — Kendi isteği ile Olağanüs- tu Hal Bölgesini terk edenlere, Geliştirme ve Destekleme Fo- nu'ndan yardım yapüması yolu açıldı. — Bölge dışına çıkanlanlara, kalacaklan yeri tercih etme ola- nağı yaratıldı. — Bölge valisine, bölge ille- rinin kalkınması ile ilgili yatınm ve proje önerilerini hükümete sunma görevi verildi. — Basıh yayınlarda, kişisel haklara saldın durumunda öde- necek tazminat miktan azaltüdı. — Bölgede yaşayanlar neden- siz uğradıkları zarardan dolayı devletten tazminat isteme hak- kı tanındı. Daha önce tazminat hakkı verilmiyordu. Belirlendiğine göre SHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne karar- namenin iptali istemiyle ilgili başvuru gerekçeleri ile Bakanlar Kurulu'nun yaptığı değişiklikler ve bazı "yumuşatmalar" ben- zerlik taşıyor. Yazar, bir gazetecinin "424 sayüı KHK'nın yüriirlükten kal- dınlmasına sizi, Anayasa Mah- kemesi °nden çıkacak mubtemel bir karar mı itti?" biçimindeki sorusuna şu yanıtı verdi: "Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda nasıl bir karar alacagı beüi degü biüyorsunuz. Ama bi- zi o etkilemez. Bizi asıl etkile- yen ve dogru olan, olayın uygu- lamadaki, gelişmedekj dunımu- dur. Biz ilk kararnameyi çıka- nrken de 'bu geçici bir kararna- medir, olaylan yakından takip edecegiz ve olurnlu sonuç alaca- gımızı ümit ediyorum' demiş- tim. Şimdi o sonuçlar ilan da edildi tçişleri Bakanı tarafın- dan. Sonuçlar müspet olunca, bir aşama ileri gidiyoruz. Dog- rusa da budur zaten." Yazar, "424 sayılı KHK'nın yiirürlüklen kaldırılmasıyJa Anayasa Mahkemesi'nde acılan dava düşmez mi?" diye soran bir gazeteciye "Bilemiyorum onun hukoki inceliğini, herhal- de, bu yüriirlüge girince, o or- tadan kalkıyorsa, mantıken soy- lüyorum kalkması lazım. Ama, hukukçu arkadaşlara bir soralım" karşılığım verdi. Asil Nadîr gözaltmda (Baştarafı 1. Sayfada) Emniyet sozcüsu, sorgulanan kişi resmen suçlanana kadar adının açıklanmadığını, bugün daha ayrıntılı bilgi verileceğini kaydetti. Polisin, tutukladığı ki- şiyi resmen suçlamadan ancak 36 saat tutma hakkı var. Mah- keme karanyla bu sure 96 saa- te kadar çıkabiliyor. Polly Peck kayyımlan adına görüş açıklayan "Coopers and Lybrand Deloitte" mali damş- manlık firması sözcüsü Roger White, "Gelişme bizi şaşırttı. Pazar günü (bugün) öğleden sonra Asil Nadir ile kayyımlar arasında bir toplantı yapılacak- Kömür Ocakları ve Zonguidak Grevi (Baştarafı 2. Sayfada) yapıyordu. Zonguldak'taki ocağa, once derin- lemesine iniliyor, sonra da galerilerde yatay ola- rak yol alınıyordu. Çorum'un Dodurga ocağın- da ise içeriye doğrudan, hafif meyille yatay ola- rak giriliyordu. Girdim. Ama o denli ilkel ve gu- vencesiz durumdaydı ki 30-40 adım yürüdukten sonra geri donmeyi yeğledim. tşie bu durumda, emeğinden başka gelir kaynağı olmayan yoksul koylüler ocakta iş bulmak için akın akın oraya geliyorlardı. Zar zor bulunabilmi^ bir tek ma- den muhendisi bu durumda ne yapacağını şaşı- nyor, işçilerin can guvenliğini sağlamak için ye- terince maden direği sağlamak uzere bize bile rı- cada bulunuyordu. Müdur ise guvenliği sağla- namayan yerlere kimseyi sokmayın demekten başka bir şey yapamıyordu. O tarihten on yıl ön- ce Zonguldak'ta tanık olduğum gorunume oran- la çok daha ilkel ve içler acısıydı durum. Eğer hastalık dolayısıyla evde kalmak zorun- (Baftarafl 1. Sayfada) zaman zaman bilinçli olarak yükseltti, zaman zaman da dü- şürdü. Bu bakımdan son iki gündür ortaya çıkan yeni eğili- min bir "psikolojik savaş" dal- gasını mı yoksa gerçekten aske- ri mUdahaleye gidişatı mı tem- sil ettiğini kestirebilmek güç. Ama son bir hafta içinde mey- dana gelen gelişmelere ve Ame- rikan makamlannın açıklamala- rına dayanarak bazı analizler yapmak mümkün. Bu gelışmeler içinde en ilgin- ci, ABD-Sovyet ilişkileri çerçe- vesinde beliriyor ve Körfez kri- zi açısından önemli bir dönüşü- mün eşiğinde bulunulduğunun işaretini veriyor. SSCB Dışişle- ri Bakanı Eduard Şevardnadze Türkiye'ye gelmeden once ABD'de yaptığı temaslarda, ul- kesi için büyük ekonomik ödün- ler kopardı. Washington'daki yaygın kanıya göre Moskova bu ödünleri, ABD'nin Irak'a karşı olası bir askeri harekâtına "mu- tabakatını" vererek aldı. Eğer bu doğruysa, ABD olası bir sa- vaş öncesinde önemli bir engeli aşmış oluyor. Öte yandan lsrail Başbakanı İzak Şamir, Şevardnadze ile ay- nı tarihlerde bulunduğu Was- hington'dan, ABD Başkanı Ge- orge Bush'un "tsrail'in ulusal guvenliği pahasına Irak ile hiç- bir anlaşmaya yanaşılmayacağı" vaadini almış olarak ulkesine döndü. Bu da eğer satır araları- nı zorlamak gerekirse, Irak ile savaşa doğru gidis yönunde bir işacet oiank algılanıyor. Bunlara ek olarak, ABD ile Irak arasında yapılması bekle- nen görüşmelerde ortaya çıkan tıkanma da göz önıine alındığın- da, Körfez krizinin terazisinde luğu olmasaydı hiç duraksamadan şimdi de emeklı bir hukukçu kimliğı ile Zonguldak'taki maden işçilerinin hak ararna savaşımını destek- lemek uzere kısa bir sure için de olsa oraya ka- dar giderdim. Madenlerimizde eğer sık sık göçük dnvorsa, başka ülkelere oranla daha sık grizu paılaı.-ı- sıyla karşılaşılıyorsa bunun nedenlerinden birı, ister devlet, ister özel sektör olsun, işletmecile- rin en son teknik olanaklardan yararlanmak için masrafı goze almamaları, ikincisi de maden iş- çilerinin, bu alandaki çalışma tekniği ve tehli- keler konusunda yeterince eğitilmemesidır. Son Zonguidak grevi dolayısı>laerkek kadın, çoluk çocuk bir arada hak arayanları saygı ile selamlarken, ulkemizde emeğin önemine ve kııt- sallığına oldum olası saygı gösterilmediğini be- lirtmek isterim. Saygın olan hep para, para, para!.. savaş seçeneğini taşıyan kefenin daha ağır çekmeye başladığı gözden kaçmıyor. Son bir hafta içinde meydana gelen bu gelişmelere bir de ön- ceki gün Amerikan makamları- nın yaptığı açıklamalar eklendi- ği zaman banşçı bir çözüme dö- nuk umutlar -eğer VVashington bir manevra yapmıyorsa- gide- rek azalıyor. Bu açıklamalar arasında ABD Başkanı George Bush'unkiler ayrı bir anlam ta- şıyor. Bush, önceki gün Beyaz Saray'ın bahçesinde yaptığı ba- sın toplantısında Irak'ı, ABD Dışişleri Bakanı James Baker'- ın Bağdat'a gitmesine engel çı- karmakla suçladı ve "Bu ada- mın (Saddam Hüseyin'in) ABD Dışişleri Bakam'nın Irak"a gidiş amacını çarpıtmasına izin ver- meyeceğim" dedi. CIA Başkanı VViİliam VVebster da dün VVas- hington Post'a verdiği demeçte, "Irak'ın, kaçınılmaz bir askeri saldın geleceğine ikna olmadı- ğı sürece Kuveyt'ten çekilmeye- cegjni" vurguladı. VVebster ayn- ca "Saddam ilk top mermisini yiyene kadar oyabma taktiğini sürdürecek" diye de ekledi. Bu arada Irak Devlet Başka- nı Saddam Hüseyin, ABD ile yapacakları bütün görüşmeler- de Filistin sorununun ele alın- masmın kendileri için en önemli konu olduğunu söyledi. Saddam Hüseyin, Bağdat'ta bulunan Müslüman bir heyeti kabulünde yaptığı konuşmada, "Eger Amerikalılar bizden, ön- ce Körfez krizini, sonra Filistin sorununu incelemeyi isterlerse, onlara şöyle yanıt veririz: Sizin için petrol ne kadar önemliyse, Kudüs bizim için daha önemlidir" dedi. Dışişleri mııhalefete Harafsız' ANKARA (Cnmhuriyet Bü- rosu) — Dışişleri Bakanhğs, mu- halefet liderleri Erdal tnonü ve Siileyman Demirel'in Körfez kri- zi konusunda bölge ülkelerinde temas girişimi karşısında "tarafsız" bir tutum izliyor. Ba- kanlık yetkilileri, SHP ve DYP liderlerinin bu girişimlerinin "kendi partilerinin prestijini yükseltmeye yöneHk" olduğunu belirterek "olumlu" ya da "olumsuz" bir değerlendirme yapmaktan kaçınıyorlar. SHP Genel Başkanı înönü- nün Ortadoğu Güvenlik ve tş- birliği Konferansı (OGÎK) oluş- turulmasına yönelik önerileri ile birlîlcte gÛndemTfetirdlğ'i Kör- fez tunı konusunda Dışişleri Ba- kanlığı yetkililerinin değerlen- dirmeleri şöyle özetleniyor: "Biz Körfez krizinde her tür- lü banşçı yöntemin denenmesin- den yanayız. Ancak siyasi parti nderierinin giri^mleri, daha çok kendi partilerine özga, Türkiyei yi baglamayacak etkinliUer ola- rak algılaomalıdır. Daha önce Sayın Ecevit ve Sayın Erbakan- ın temaslan da bunun ötesine geçmedi. Her iki liderin yorum ve degerlendirmeleri Türk dış politikasını yansıtmaktaa tü- müyle uzak kaldı. Sayın tnönü ve Sayın Demirel'in de şimdi gündeme gelen girişimlerini ba- nşçı içerigi nedeniyle saygıyla karşılamakla birtikte, uluslara- rası düzeyde sonuç alıcı ve bag- layıcı görmüyoruz." öte yandan Dışişleri Bakan- lığı yetkilileri, siyasi parti lider- lerinin istemleri doğrultusunda kendileri ile Körfez krizi konu- sunda bilgi ve görüş alışverişi ya- pılmasının da mümkün olduğu- nu dile getiriyorlar. '91 ekonomisine 8 alarm(Baştarafı 1. Sayfada) şarıdan gelen sıcak paranın "enflasyon-kur makası" ka- pandıkça veya bölgede siyasi is- tikrarsızük arttıkça, Ulke dışına çıkmasından ve döviz krizi ya- ratmasmdan korkuluyor. Döviz gelirlerinin azalmasına karşılık döviz giderlerinin artması spe- külatif hareketleri teşvik eder- ken kurları hızlandırıcı yönde de baskı yapıyor. Faiz: Enflasyon ve piyasaiar- da para gereksiniminin artma- sıyla yeniden ytikselme eğilimi- ne giren faizlerin 1991'de bu ar- tışını sürdürmesi bekleniyor. Faiz artışı paranın maliyetini arttırarak şirket ve kurumlann finansman yükünü ağırlaştır- mayla sonuçlanacak. Bunun ya- tınmlar üzerindeki olumsuz et- kisi yanında piyasadan parayı çekmesi halinde durgunluk ya- NEDEDILER? ŞİNASİ ERTAN TOBB Sanayi Odalan Konsey Başkanı 1990'da buyüme hızı dışın- da tum göstergeleri ile ciddi sorunlar yeniden yeşerdi. Bü- yük ölçekli firmalann kârı ar- turken orta ve kuçük ölçekli firmalann sorunları giderek arttı. Yani gelir dağılımında- ki bozulma fırma kârlarına da yansıdı. 1991'de ödenecek ağır bir fatura vardır. Bence bu so- runlardan en kısa zamanda çı- kış yolu yine millet iradesine başvurmaktır, bir erken se- çimdir. tı. Bu toplantının hâlâ yapılabi- lecegine inanıyorum" dedi. Asil Nadir, ay başından beri Kuzey Kıbrıs ve Türkiye'de te- maslar yaparak, kimi kaynakla- ra göre 100 milyon sterlini bu- lan kişisel borçlarını tasfiye amacıyla bazı menkul ve gayri- menkul yatınmlarını elden çı- kartıyordu. "Barclays de Zoe- te Wedd" ve "Lehman Brothers" borsa simsarlık fir- malarının hakkında açtıkları 22.1 milyon sterlin tutarmdaki icra davaları, Asil Nadir'in borç tasfiye planı uyarınca Noel son- rasmda adli dönemin yeniden başlayacağı 7 ocak haftasına bı- rakılmıştı. YALIM EREZ TOBB Başkanı Döviz ve sermaye harekeı- lerinde 1991'in eşiğinde tehli- keli gelişmeler başladı. Türk ekonomisi, kazandığından fazla döviz harcadığı anda ye- niden cıddi bir döviz bunalı- mına giriyor. Ertelenen KİT zamları, 1991'de çok daha yuksek bir oranda yapılacak ve enflasyon bugunku seviye- sinin çok daha üzerine çıka- jaktır. Körfez krizine, erken genel seçim tartışmalannın eklenmesiyle ekonomide orta- ya çıkan belirsizlik ortamında yatırımlarda artış beklene- mez. REFIK BAYDUR TİSK Başkanı İşçi-işveren ilişkilerinde ger- ginlik gittikçe artıyor. Siyasi partilerin sendikalar üzerin- den ellerini çekmeleri duru- munda bu gerginlığin kaldınl- ma yollarının bulunabileceğı- ni sanıyorum. Eğer siyasiler bu işe karışmazsa işçi kesimı ile bir yerde buluşacağımızı ümit ediyorum. Artan verim- lilikten işçinin pay almasını hayal ediyorum. ama umitsiz de değilim. PROF. DR. IZZETTIN ONDER 1991'de faizlerle birlikte uc- retlerdeki artışın, yatırımlan geriletmesini beklemek gere- kır. 1991'de ekonomi dış guç- ler tarafından ayakta tutula- bilir. Sanıyorum şu anda bir Truva atı değişikliği yapılıyor, ikinci bir parti, misyonu ust- leniyor. Onun için ekonomik sarsıntının az olması gereki- yor. Bundan dolayı dış mali kaynaklar Türkiye'ye biraz to- leranslı davranabilırler. Tabii bu Türkıye'nin Korfez'de ust- leneceği role de baglı. Bu bi- raz politik mesele. PROF. DR. KEMAL KURDAŞ İzlenen ekonomik politıka ihracatı engelleyip ithalatı patlatıyor. Butun döviz gelir- leri, butun doviz ureten sek- törler baskı altında tutuluyor. Sanayi dışarının âdeta dam- pingine maruz tutuluyor. Sa- nayinın bünyesini değiştiri- yor. Türkiye'de şimdi butun sanayi, yedek parçasını, ham- maddesini dışarıdan getirme- ye yönelmiş. Sanayimizin kat- ma değer uretme gucu de za- yıflamıştır. Bu gidiş, bu sistem Turkiye'yi tamamen bir fason sanayi dönemine itmektedir. ratması da bekleniyor, ama bu yönüyle de enflasyona olumlu bir katkı yapıyor. Dış tkaret: Döviz kurlanmn ihracatı engellemesi, buna kar- şılık ihalatı teşvik etmesi imalat sanayi üzerinde büyük baskı ya- ratıyor. thracata dayalı kuruluş- larda kapasite kullanımı ve is- tihdam düşerken dış ticaret açı- ğındaki büyüme döviz darboğa- zına girileceği kaygısını yaratı- yor. Körfez krizi: Körfez krizi, döviz gelirlerini azaltması, dışa- rıdan kredi kullanımını güçleş- tirmesi ve petrol faturasını ka- bartması ile ekonotniyi olumsuz etkiliyor. Bu etkisi yanında, na- sıl çözüleceğinin bilinememesi de ekonomideki belirsizliği art- tınyor. tş banşı: 1990'da tırmanan işçi-işveren gerginliğinin 1991'de daha da büyüme eğili- mi göstermesi yaygın grevlere gidileceği konusunda soru işa- retleri doğuruyor ve gelecek yı- bn "neye gebe oiduğunun kes- tirilmesini olanaksız hale getiri- yor." Seçim: Bugünlerde yaygın olarak tartışılmakta olan erken seçim de ekonomiyi belirsizlik- lere itiyor. Seçim zamanının ve seçim ekonomisinin kestirileme- mesi karar almayı güçleştiriyor. Büyüme hızı: Hem maliyetle- rin yükselmesi ve hem de fi- nansman olanaklanrun azalma- sı yatırımlar üzerinde olumsuz etki yapacak. İzlenen para po- litikalarıyla da piyasanın dur- gunluğa gireceğinin beklenme- si en yuksek büyüme hızına ula- şılan bir yılın ardından düşük bir büyümenin gerçekleşeceğini gösteri yor. Dış ticaret (Baştarafı 1. Sayfada) toplam ticaret açığı 6 milyar 811 milyon dolar olmuştu. Böylece bu yılın ilk on ayındaki ticaret açığı onceki iki yılın toplam ti- caret açığının üzerine cıkmış oldu. DİE'nin on aylık verilerine göre tüketim malları ithalatı iki- ye katlandı. Ocak-ekim döne- minde 2 milyar 328 milyon do- larlık tüketim mali ithal edildi. 1989 yıhnın aynı döneminde tü- ketim malı ithalatı toplamı 1 milyar 54 milyon dolardı. Yatı- nm malları ithalatında bir ön- ceki yılın eş dönemine göre ar- tış yuzde 38.4, dörtte birini ham- petrolün oluşturduğu toplam hammadde ithalatındaki artış yüzde 27.5 oldu. GÖZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Niçin direniyor Zonguidak halkı? Emeğinin hakkını almak için... Günde 16 bin 755 lira brüt ücretle çalışan bir işçi başka ne isteyebilir? Han mı? Hamam mı? Hisse senedi mi? Yok, hayır. Yalnızca ekmek parası... 22 yıllık bir maden işçisi ile konuşuyorum. Bana ücret bordrosunu uzatıyor, okuyorum: Günlük ücret 17 bin 519 TL... Aylık 504 bin 640 TL... Sayın mılletvekilleri bir çırpıda aylıklarını 10'ar milyona çı- karıverdiler. Çankaya Köşkü'nün ödenekleri de hemen art- tırılıverdi. Sıra 17 bin 519 lira günlük ücrete gelince devlet "Hayır" diyor, "param yok!" Hayali ihracata para var... Batık şirketlere de para var. İşçiye, köylüye, emekliye, emekçiye gelince para yok... Yeraltında on beş gün çalışan işçiye on beş günün kar- şılığı olarak 252 bin 284 lira ödeniyor. Bu işçinin vergi matrahı ne kadar, biliyor musunuz? 8 milyon 443 bin 70 lira... Serbest meslek kazanç sahiplerinden kaçta kaçı bu pa- rayı vergi diye ödüyor? Evet, kaçta kaçı? Zonguidak işçisi "insan gibi" yaşamak istiyor. Hepsi bu kadar. Zonguidak halkı, işçisi ile bütünleşmiş, avukatı, memu- ru ve küçük esnafı, sendika ile kenetlenmiş... Ücret isteği siyasal bilince dönüşüyor. Nasıl dönüşmesin? 10 yıl öncesinin MESS başkanı bugün cumhurbaşkanıdır! Bu on yılda işçilerin "reel ücretieri" düştükçe düşmüş, kâr- faiz ve rant gelirleri de yükseldikçe yükselmiştir. 12 Eylül askeri darbesi, işçinin sofrasından aldığı dilim- leri işveren sofralarına koymuştur. Beyler, paşalar. Gelin bu modelin adım koyalım: Bu modelin adı "ekonomilerin militarizasyonu"üur, buna "Güney Amerika mvdeli" denır. Bu modelde generaller, işa- damları ve bürokratlar silah zoruyla gelip devleti yönetirler. Bu bürokratlardan biri de sivil yönetimde devletin başına getirilir. Maden işçisine bu "sefalet ûcreti"ri\ çok görenin eski MESS başkanı olması bu yüzden bir rastlantı değildir. Zonguidak işçisi bu bilinçle yürüyor; bu bilinçle hak ar|-, yor. Türkiye'deki bütün emekçilerin yüreği Zonguldak'ta atı- yor... DAHRAN Suudiler artık savaş düştinmüyor SFMJH tDtZ DAHRAN — Körfez krizin- deki belirsizlik diplomatik ma- nevralara karşın sürerken Suu- di Arabistan'da "sokaktaki adam"ın savaş kaygısını büyük ölçüde üstünden attıgı gözleni- yor. Çıkacak bir savaşta cepheye en yakın büyük kent olan Dah- ran'da halk, olası bir sıcak ça- tışmanın artık kendilerini ilgi- lendirmediğini hissettiriyor. Olaylann artık kanıksanmış ol- ması, krizin ilk günlerinde aynı kentte duyulan paniği bilenler için carpıcı bir değlşim. "öykülü indirimler" ortadan kalkmış. Ekim ayında Suudi Arabis- tan'a geldiğimizde tanıştığımız Yemenli işadamı Muhammed Almudi ile Dahran'ın "Şule merkezj"ndeki dükkânında ko- nuşuyomz. Her türlü elektronik eşye satan Almudi, bize artık sa- vaş olmayacağını söylüyor. Askerler ne düşünürse düşür- sün Saddam Hüseyin'in 15 oca- ğa kadar Kuveyt'ten çekileceği- ne ve her şeyin normale dönece- ğine inanıyor. Bundan o kadar emin ki cepheye en uzak kent olan Cidde*deki dükkânına ey- lül ayında "transfer ettigi stoklanm" bile geri getirmiş. Bugünlerde duyulan rahathk Suudi Arabistan'ın tüm büyük kentlerindeki görkemli ahşveriş merkezlerinde gözlenebiliyor. Eylül ve ekim aylarında burada bulunduğumuzda tanıştığımız esnaf için hayat artık normale dönmüş. Krizin ilk günlerinde bilgiye susamış esnaf için bulun- maz nimet olan yabancı basın mensuplannın "Kuveyt'in talanına" ilişkin anlattıklan, alış verişte olağanüstu bir pa- zarlık marjı yaratırken artık Sağlık (Baştarafı 1. Sayfada) pakçığı ameliyatlanndan 3 mil- yon 150 bin, kürtaj operasyon- lanndan ise 294 bin lira ücret alınacak. Estetik ameliyatlann ücretleri de zamlandı. Ankara- da 1 Ocak 1991'den itibaren ge- çerli olmak üzere burun estetiği ameliyatlanndan 1 milyon 575 bin, kann ve kalça bölgelerinden yağ aldırmanın ücreti ise 3 mil- yon 150 bin lira ücret alınacak. ARADA BİR (Baştarafı 2. Sayfada) gedir. Türbanlı başın arkasından uzanan kollar, ideolojik bir planın çok değişik alanlarına kadar gitmekiedir. Yalnız ka- dınların bindiği otobüsler, yalnız kadınlarm bulunduğu has- taneler, faiz değil, kâr payı yutturmacalı bankalar, eski harf- lere dönmek, hukuk düzeni yerine şerıat düzeni getirmek, dini çok iyi bilen fakat akılcı ve çağdaş yorumlayan insanla- ra tetiği çekmek... Hiçbir dinde insanı öldürmek yoktur. Bu düşüncedeki kişıler dindar olamaz. Oyleyse neler oluyor, nasıl bu noktaya gelinmiştir? Ne yazık ki 12 Eylül ve onu izleyen hükümetler dönemin- de ülkemizi yöneten kadrolar, laik devlet tanımı ile bağdaş- mayan bir politika uygulamışlardır. Okullara zorunlu din ders- leri koyarak, nerdeyse her mahalleye bir imam hatip okulu açarak, din adamı olarak yetişmış kişileri başka kamu hiz- metlerinde görevlendirerek, cuma namazları, hac ziyaretle- ri, tarikat şeyhleri için anma törenleri gibi gösteriler yaparak karanlık düşünceli çevreleri yüreklendirmişlerdir. Devletin en üst makamlarında bulunan ve Atatürkçülüğü kimselere bı- rakmayan devlet adamları, mitinglerde ve TV'de yaptıklan ko- nuşmalarda, çağdaş bilim ve hukuk yerine binlerce yıl ön- ceki düzeni savunmuşlardır. Tarihte en ileri ulusların bile çok yanlış düşüncelerin ve ki- şilerin peşinden gittikleri ve utançla taşıdıkları dönemler ol- duğu düşünülürse, bu gelişmeleri hafife almamak gerekir. Bunun için yalnız öğretim üyelerine değil, hepimize uya- nık olmak, karşı durmak ve laıklikten ödün vermeyen örgüt- lere destek olmak görevi düşmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle