Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ARALIK 1990 • * * * CUMHURİYET/23
BARBİE KOLEKSİYONU — K12 çocuklarımn rüyalarının
oyuncagı Barbie'ye çok benzeyen trina Creaser ilginç sergi sa-
hipleri arasına katıldı. Amerikalı Creaser'ın 700 Barbie bebe-
ğinden oluşan koleksiyonu Londra'daki O>uncak ve Model
Muzesi'nde açıldı. Noel tatili suresince gezilebilecek olan ser-
ginin 300 bin steriine sigortalandıgı bildirildi.
(Fotoğraf: Reuter)
Mahkeme
karanyla
ölüm hakkı
CARTHAGE (AA) — ABD'-
nin Missouri eyaletindeki Cart-
hage kenti mahkemesi, btikaç
yıldır süren adli mücadeleden
sonra Joe ve Joyce Cruzan çif-
tine, sekiz yıldır komada bulu-
nan ve tıbbi destek cihazlanyla
hayatta tutulan kızları Nancy-
yi yaşama bağlayan sistemleri
durdurma hakkını verdi.
Mahkemenin verdiği karann,
geriye döndürülemeyeceği ve ke-
sin olduğu belirtildi.
Cruzan ailesinin ötanasi (ha-
yatından ümit kesilen hastalann
yaşamına son verilmesi hakkı)
için verdikleri adli mücadele,
Amerikan Yuksek Mahkemesi-
nin, "Komadan çıkması irakân-
S12 otan hastalann ölüm hakkı"
konusunda ilk kez karar alma-
sını sağlamıştı.
YARDIM BEKLEYEN ELLER — Açlık krizi ile karşı karşı-
ya bulunan Sovyetler Birligi'ne yapılan gıda yardımlan Soyyet
halkına ulaşıyor. Almanya'dan Buxtenhuden Rotary Kuliibü
üyelerinin gönderdiği 15 tonluk gıda yardımı, Finlandiya sını-
rındaki Vyborgian kentine vardı. (Fotograf: AP)
Sıuıi kan
yapımında
ilerleme
NANCY (AA) — Fransız bi-
limadamlan, suni kan yapımın-
da önemli ilerleme katettikleri-
ni söylediler. Ulusal Bilim Araş-
tırma Merkezi CNRS'den bili-
madamlan, hayvanlarla yapılan
deneylerin çok basanh geçtiği-
ni, insan üzerinde deneylere ise
gelecek yıl başlanacağını bildir-
diler. CNRS bilimadamlan, su-
ni kanın bütün kan gruplarına
uygun olduğunu, sterüize edile-
bildiğini ve yaklaşık bir yıl sak-
lanabildiğini kaydettiler.
Ancak enstitüden daha tem-
kinli bazı araştırmacılar ise ye-
ni ürünün etkili bir şekilde ok-
sijen taşıyabildiğini buna rağ-
men henüz doğal kanın yerini
almaktan çok uzak olduğunu
.belirttilcr.
YAĞMUR DUASI—Yağmur duasından bir tek bizim ülkemiz-
de medet umulmuyor. Ürdün'ün başkenti Amman'da ana cad-
delerden birinde Ürdünlüler yağmur için Tanrı'ya yal vardılar.
Ürdünlü erkekierin, yağmur vaktinde yagmadıgı zaman bir ara-
yagelerek toplu halde dua ettikleri bildirildi. (Fotograf: AFP)
HABERLERIN DEVAMI
Briçle Pişpirik.
(Baştarafı 1. Sayfada)
lamasına karşın, bu topraklarda bu gelenek-
lerin varlığından tam anlamıyla sö? edilebi-
lir mi?
Gönül rahatlığıyla bu soruya evet diyebi-
lenin çıkacağını sanmıyoruz.
Demokrası kültürünü oluşturan bu gele-
neklerden yeterınce nasibimizi alamadığımız
içindir ki, bu ülkede toplum olarak istikran
bir türlü yakalayamıyoruz.
Örneğın ne kendi kendimızi eleştirmekten,
ne de başkalarımn bizi eleştirmesinden hoş-
lanıyoruz.
Hele yabancıların bizi eleştirmesinden hiç
hoşlanmıyoruz. Hemen millıyetçi duyguları-
mız kabarıyor, horoz gibi dikiliyoruz.
Bizim kendı kendimize yönelttiğimiz eleş-
tirıleri bile yabancıların ağzından duyduğu-
rnuz zaman durum yıne farklı olmuyor; ço-
ğu kez sinirleniyoruz.
Tepkılerımız, "Türk düşmanlığı"ndan "iç
işlerimize karışma"ya, "Yeri mi, sırası
/n/?"dan "O da kim oluyor?"a kadar uzana-
biliyor.
Bu kötu alışkanlıktan vazgeçmek ne ka-
dar iyi olurdu.
•
Bıze bu düşünceleri, Büyükelçi Eric Rou-
leau'nun Türkiye'de demokrasi ve insan
haklanyla ilgili açıklamalan çağrıştırdı. Eski
bir meslektaşımız olan Fransa'nın Ankara
Büyükelçisi, ülkemızdeki duruma ilişkın eleş-
tirılerini diplomatik dilin inceliklerine hiç sı-
ğınmadan ifade etmış.
Kendisı bu ülkede yabancı bir büyükelçi
olduğu için, diplomatik teamüller açısından
bu tutumu sorgulanabilir. Ama bu, Büyükelçi
Rouleau'nun görüşlerinın yerinde olduğu
gerçeğinı değiştirmez.
Avrupa Topluluğu'na girmek için Türkiye'-
nin ne yapması gerektığine ilışkin soruları ya-
mtlarken şöyle diyor:
"İki yıldır ne yaptınız ki? Demokrasi kural-
ları üzerinde önemli bir ilerleme olmadı. Dü-
şünce ve anlatım özgürlüğü, gösteri hakkı,
sendikalözgürtükler, basın özgüriüğü... Hatta
bastn özgürlüğü konusunda. özeilikle Güney-
doğu Anadolu ile ilgili olarak gerileme var.
Ekonomik alanda olduğu gibi, siyasal alan-
da da yapılacak çok şey bulunduğu kanısın-
dayım.
Türkiye, hem Avrupa Topluluğu'nun zorun-
lu saydığı reformları yapmaz, hem de 'niçin
bizi reddediyorsunuz' diyemez.
Eğer Türkiye, İspanya'nın, Portekiz'in yap-
tığı gibi tamamen demokratik bir ülke haline
gelirse ve ekonomik gelişmesini sürdürürse;
stratejik, coğrafik ve nüfus açısından bu ka-
dar önemli bir ülke ATdışında kalamaz. He-
le bir de çözüme doğru gidildiği izlenimi do-
ğarsa. Kıbrıs konusu ikinci planda kalır.
A T'nin kararmda bir de azınlıklar konusu-
na atıf vardı. Eğer demokrasi gelişirse, Türki-
ye'de Kürt sorunu da kalmaz. Çünkü AT,
Türkiye'nin Kürtlere özerklik, bağımsızlık fa-
lan vermesini istemiyor ki, sadece insan hak-
Iarına saygı gösterilmesini istiyor. ister Kürt,
ister Laz, kim olursa oisun dilini rahatlıkla kul-
lanıp yazabilmeli. Yani kültürel özgürlüklere
sahip olmalı.
Bunlar yapılırsa, A T, Türkiye 'yi almak iste-
mese de, 'hayır' diyemeyeceği bir noktaya
gelinmiş olur." (Nokta, 16.12.1990)
•
Doğru değil mi?
Briç kulübünde hiç pişpirik oynatırlar mı
adama?
Lütfen, oyunun kurallannı bir an önce kav-
rayıp, içtenlikle uygulayalım. Yalnız Paris
Şartı gibi uluslararası sözleşmeleri imzala-
makla olup bitmiyor bu işler...
Yine savaş rüzgârları
Güheydöğu'ya yeni kararname
(Baştarafı 1. Sayfada)
Yazar'ın verdiği bilgiye göre,
yapılan değişiklikle getirilen ye-
nilikler özetle şöyle:
— Olağanüstu Hal Bölge Va-
lisi'nin yetkileri bölge illeri ile sı-
nırlandırıldı, mücavir illerle il-
gili yetkiler kaldınldı.
— Bölge valisinin il valileri-
nin yetki ve görevlerinden sade-
ce olağanüstu hali gerektiren
konulardakilerin kullanılması
hükmü getirildi. Daha önce,
Olağanüstu Hal Bölge Valisi, il
valilerine tanınan bütün yetki-
leri kullanabiliyordu.
— Basılı yayınların kapatıl-
masından önce yazılı uyanda
bulunulması, uyanya rağmen
yaylnın devamı halinde kapat-
ma kararı verilmesi hükmü uy-
ŞİRİNYER
HİPODROMITNDAN
1. KOŞÜTF. Bambi (1), PP.
J.Dancer (2), P: Çetinali (6), S:
Neriman (5).
2. KOŞU: F. Gökben (5), PP.
Maskot (2), P. Gipsking (1), S.
Alarda (3).
3. KOŞU: F. Kaşif (3), PP. Ha-
rami (2), P. Yagızcan (4), S.
Çargah (6).
4. KOŞU: F. Goldenline (4),
PP. Korhanbey (5), P. Hasat
(6), S: Aprikot (7).
5. KOŞU: F. Donnehri (2), PP.
Merhaba (1), P. Sıdıka (5),
Luckgirl (6).
6. KOŞU: F. Sünerbey (2), PP.
Toptepe (9), P. Burak (5), S.
Altulşah (4), S. Kentbatur (11).
7. KOŞU: F. Nasrullah (3),
PP. Muska(2), P. Akkent(l),
S. Tunçpınar (7).
gulamaya konuldu.
— Matbaalann süresiz kapa-
tılması yerine önce 10 gün,
"suçun" devamı halinde bu kez
30 güne kadar kapatma kararı-
na gidilmesi uygun bulundu.
— Kendi isteği ile Olağanüs-
tu Hal Bölgesini terk edenlere,
Geliştirme ve Destekleme Fo-
nu'ndan yardım yapüması yolu
açıldı.
— Bölge dışına çıkanlanlara,
kalacaklan yeri tercih etme ola-
nağı yaratıldı.
— Bölge valisine, bölge ille-
rinin kalkınması ile ilgili yatınm
ve proje önerilerini hükümete
sunma görevi verildi.
— Basıh yayınlarda, kişisel
haklara saldın durumunda öde-
necek tazminat miktan azaltüdı.
— Bölgede yaşayanlar neden-
siz uğradıkları zarardan dolayı
devletten tazminat isteme hak-
kı tanındı. Daha önce tazminat
hakkı verilmiyordu.
Belirlendiğine göre SHP'nin
Anayasa Mahkemesi'ne karar-
namenin iptali istemiyle ilgili
başvuru gerekçeleri ile Bakanlar
Kurulu'nun yaptığı değişiklikler
ve bazı "yumuşatmalar" ben-
zerlik taşıyor.
Yazar, bir gazetecinin "424
sayüı KHK'nın yüriirlükten kal-
dınlmasına sizi, Anayasa Mah-
kemesi °nden çıkacak mubtemel
bir karar mı itti?" biçimindeki
sorusuna şu yanıtı verdi:
"Anayasa Mahkemesi'nin bu
konuda nasıl bir karar alacagı
beüi degü biüyorsunuz. Ama bi-
zi o etkilemez. Bizi asıl etkile-
yen ve dogru olan, olayın uygu-
lamadaki, gelişmedekj dunımu-
dur. Biz ilk kararnameyi çıka-
nrken de 'bu geçici bir kararna-
medir, olaylan yakından takip
edecegiz ve olurnlu sonuç alaca-
gımızı ümit ediyorum' demiş-
tim. Şimdi o sonuçlar ilan da
edildi tçişleri Bakanı tarafın-
dan. Sonuçlar müspet olunca,
bir aşama ileri gidiyoruz. Dog-
rusa da budur zaten."
Yazar, "424 sayılı KHK'nın
yiirürlüklen kaldırılmasıyJa
Anayasa Mahkemesi'nde acılan
dava düşmez mi?" diye soran
bir gazeteciye "Bilemiyorum
onun hukoki inceliğini, herhal-
de, bu yüriirlüge girince, o or-
tadan kalkıyorsa, mantıken soy-
lüyorum kalkması lazım. Ama,
hukukçu arkadaşlara bir
soralım" karşılığım verdi.
Asil Nadîr gözaltmda
(Baştarafı 1. Sayfada)
Emniyet sozcüsu, sorgulanan
kişi resmen suçlanana kadar
adının açıklanmadığını, bugün
daha ayrıntılı bilgi verileceğini
kaydetti. Polisin, tutukladığı ki-
şiyi resmen suçlamadan ancak
36 saat tutma hakkı var. Mah-
keme karanyla bu sure 96 saa-
te kadar çıkabiliyor.
Polly Peck kayyımlan adına
görüş açıklayan "Coopers and
Lybrand Deloitte" mali damş-
manlık firması sözcüsü Roger
White, "Gelişme bizi şaşırttı.
Pazar günü (bugün) öğleden
sonra Asil Nadir ile kayyımlar
arasında bir toplantı yapılacak-
Kömür Ocakları ve Zonguidak Grevi
(Baştarafı 2. Sayfada)
yapıyordu. Zonguldak'taki ocağa, once derin-
lemesine iniliyor, sonra da galerilerde yatay ola-
rak yol alınıyordu. Çorum'un Dodurga ocağın-
da ise içeriye doğrudan, hafif meyille yatay ola-
rak giriliyordu. Girdim. Ama o denli ilkel ve gu-
vencesiz durumdaydı ki 30-40 adım yürüdukten
sonra geri donmeyi yeğledim. tşie bu durumda,
emeğinden başka gelir kaynağı olmayan yoksul
koylüler ocakta iş bulmak için akın akın oraya
geliyorlardı. Zar zor bulunabilmi^ bir tek ma-
den muhendisi bu durumda ne yapacağını şaşı-
nyor, işçilerin can guvenliğini sağlamak için ye-
terince maden direği sağlamak uzere bize bile rı-
cada bulunuyordu. Müdur ise guvenliği sağla-
namayan yerlere kimseyi sokmayın demekten
başka bir şey yapamıyordu. O tarihten on yıl ön-
ce Zonguldak'ta tanık olduğum gorunume oran-
la çok daha ilkel ve içler acısıydı durum.
Eğer hastalık dolayısıyla evde kalmak zorun-
(Baftarafl 1. Sayfada)
zaman zaman bilinçli olarak
yükseltti, zaman zaman da dü-
şürdü. Bu bakımdan son iki
gündür ortaya çıkan yeni eğili-
min bir "psikolojik savaş" dal-
gasını mı yoksa gerçekten aske-
ri mUdahaleye gidişatı mı tem-
sil ettiğini kestirebilmek güç.
Ama son bir hafta içinde mey-
dana gelen gelişmelere ve Ame-
rikan makamlannın açıklamala-
rına dayanarak bazı analizler
yapmak mümkün.
Bu gelışmeler içinde en ilgin-
ci, ABD-Sovyet ilişkileri çerçe-
vesinde beliriyor ve Körfez kri-
zi açısından önemli bir dönüşü-
mün eşiğinde bulunulduğunun
işaretini veriyor. SSCB Dışişle-
ri Bakanı Eduard Şevardnadze
Türkiye'ye gelmeden once
ABD'de yaptığı temaslarda, ul-
kesi için büyük ekonomik ödün-
ler kopardı. Washington'daki
yaygın kanıya göre Moskova bu
ödünleri, ABD'nin Irak'a karşı
olası bir askeri harekâtına "mu-
tabakatını" vererek aldı. Eğer
bu doğruysa, ABD olası bir sa-
vaş öncesinde önemli bir engeli
aşmış oluyor.
Öte yandan lsrail Başbakanı
İzak Şamir, Şevardnadze ile ay-
nı tarihlerde bulunduğu Was-
hington'dan, ABD Başkanı Ge-
orge Bush'un "tsrail'in ulusal
guvenliği pahasına Irak ile hiç-
bir anlaşmaya yanaşılmayacağı"
vaadini almış olarak ulkesine
döndü. Bu da eğer satır araları-
nı zorlamak gerekirse, Irak ile
savaşa doğru gidis yönunde bir
işacet oiank algılanıyor.
Bunlara ek olarak, ABD ile
Irak arasında yapılması bekle-
nen görüşmelerde ortaya çıkan
tıkanma da göz önıine alındığın-
da, Körfez krizinin terazisinde
luğu olmasaydı hiç duraksamadan şimdi de
emeklı bir hukukçu kimliğı ile Zonguldak'taki
maden işçilerinin hak ararna savaşımını destek-
lemek uzere kısa bir sure için de olsa oraya ka-
dar giderdim.
Madenlerimizde eğer sık sık göçük dnvorsa,
başka ülkelere oranla daha sık grizu paılaı.-ı-
sıyla karşılaşılıyorsa bunun nedenlerinden birı,
ister devlet, ister özel sektör olsun, işletmecile-
rin en son teknik olanaklardan yararlanmak için
masrafı goze almamaları, ikincisi de maden iş-
çilerinin, bu alandaki çalışma tekniği ve tehli-
keler konusunda yeterince eğitilmemesidır.
Son Zonguidak grevi dolayısı>laerkek kadın,
çoluk çocuk bir arada hak arayanları saygı ile
selamlarken, ulkemizde emeğin önemine ve kııt-
sallığına oldum olası saygı gösterilmediğini be-
lirtmek isterim.
Saygın olan hep para, para, para!..
savaş seçeneğini taşıyan kefenin
daha ağır çekmeye başladığı
gözden kaçmıyor.
Son bir hafta içinde meydana
gelen bu gelişmelere bir de ön-
ceki gün Amerikan makamları-
nın yaptığı açıklamalar eklendi-
ği zaman banşçı bir çözüme dö-
nuk umutlar -eğer VVashington
bir manevra yapmıyorsa- gide-
rek azalıyor. Bu açıklamalar
arasında ABD Başkanı George
Bush'unkiler ayrı bir anlam ta-
şıyor. Bush, önceki gün Beyaz
Saray'ın bahçesinde yaptığı ba-
sın toplantısında Irak'ı, ABD
Dışişleri Bakanı James Baker'-
ın Bağdat'a gitmesine engel çı-
karmakla suçladı ve "Bu ada-
mın (Saddam Hüseyin'in) ABD
Dışişleri Bakam'nın Irak"a gidiş
amacını çarpıtmasına izin ver-
meyeceğim" dedi. CIA Başkanı
VViİliam VVebster da dün VVas-
hington Post'a verdiği demeçte,
"Irak'ın, kaçınılmaz bir askeri
saldın geleceğine ikna olmadı-
ğı sürece Kuveyt'ten çekilmeye-
cegjni" vurguladı. VVebster ayn-
ca "Saddam ilk top mermisini
yiyene kadar oyabma taktiğini
sürdürecek" diye de ekledi.
Bu arada Irak Devlet Başka-
nı Saddam Hüseyin, ABD ile
yapacakları bütün görüşmeler-
de Filistin sorununun ele alın-
masmın kendileri için en önemli
konu olduğunu söyledi.
Saddam Hüseyin, Bağdat'ta
bulunan Müslüman bir heyeti
kabulünde yaptığı konuşmada,
"Eger Amerikalılar bizden, ön-
ce Körfez krizini, sonra Filistin
sorununu incelemeyi isterlerse,
onlara şöyle yanıt veririz: Sizin
için petrol ne kadar önemliyse,
Kudüs bizim için daha
önemlidir" dedi.
Dışişleri mııhalefete Harafsız'
ANKARA (Cnmhuriyet Bü-
rosu) — Dışişleri Bakanhğs, mu-
halefet liderleri Erdal tnonü ve
Siileyman Demirel'in Körfez kri-
zi konusunda bölge ülkelerinde
temas girişimi karşısında
"tarafsız" bir tutum izliyor. Ba-
kanlık yetkilileri, SHP ve DYP
liderlerinin bu girişimlerinin
"kendi partilerinin prestijini
yükseltmeye yöneHk" olduğunu
belirterek "olumlu" ya da
"olumsuz" bir değerlendirme
yapmaktan kaçınıyorlar.
SHP Genel Başkanı înönü-
nün Ortadoğu Güvenlik ve tş-
birliği Konferansı (OGÎK) oluş-
turulmasına yönelik önerileri ile
birlîlcte gÛndemTfetirdlğ'i Kör-
fez tunı konusunda Dışişleri Ba-
kanlığı yetkililerinin değerlen-
dirmeleri şöyle özetleniyor:
"Biz Körfez krizinde her tür-
lü banşçı yöntemin denenmesin-
den yanayız. Ancak siyasi parti
nderierinin giri^mleri, daha çok
kendi partilerine özga, Türkiyei
yi baglamayacak etkinliUer ola-
rak algılaomalıdır. Daha önce
Sayın Ecevit ve Sayın Erbakan-
ın temaslan da bunun ötesine
geçmedi. Her iki liderin yorum
ve degerlendirmeleri Türk dış
politikasını yansıtmaktaa tü-
müyle uzak kaldı. Sayın tnönü
ve Sayın Demirel'in de şimdi
gündeme gelen girişimlerini ba-
nşçı içerigi nedeniyle saygıyla
karşılamakla birtikte, uluslara-
rası düzeyde sonuç alıcı ve bag-
layıcı görmüyoruz."
öte yandan Dışişleri Bakan-
lığı yetkilileri, siyasi parti lider-
lerinin istemleri doğrultusunda
kendileri ile Körfez krizi konu-
sunda bilgi ve görüş alışverişi ya-
pılmasının da mümkün olduğu-
nu dile getiriyorlar.
'91 ekonomisine 8 alarm(Baştarafı 1. Sayfada)
şarıdan gelen sıcak paranın
"enflasyon-kur makası" ka-
pandıkça veya bölgede siyasi is-
tikrarsızük arttıkça, Ulke dışına
çıkmasından ve döviz krizi ya-
ratmasmdan korkuluyor. Döviz
gelirlerinin azalmasına karşılık
döviz giderlerinin artması spe-
külatif hareketleri teşvik eder-
ken kurları hızlandırıcı yönde
de baskı yapıyor.
Faiz: Enflasyon ve piyasaiar-
da para gereksiniminin artma-
sıyla yeniden ytikselme eğilimi-
ne giren faizlerin 1991'de bu ar-
tışını sürdürmesi bekleniyor.
Faiz artışı paranın maliyetini
arttırarak şirket ve kurumlann
finansman yükünü ağırlaştır-
mayla sonuçlanacak. Bunun ya-
tınmlar üzerindeki olumsuz et-
kisi yanında piyasadan parayı
çekmesi halinde durgunluk ya-
NEDEDILER?
ŞİNASİ ERTAN
TOBB Sanayi Odalan Konsey Başkanı
1990'da buyüme hızı dışın-
da tum göstergeleri ile ciddi
sorunlar yeniden yeşerdi. Bü-
yük ölçekli firmalann kârı ar-
turken orta ve kuçük ölçekli
firmalann sorunları giderek
arttı. Yani gelir dağılımında-
ki bozulma fırma kârlarına da
yansıdı. 1991'de ödenecek ağır
bir fatura vardır. Bence bu so-
runlardan en kısa zamanda çı-
kış yolu yine millet iradesine
başvurmaktır, bir erken se-
çimdir.
tı. Bu toplantının hâlâ yapılabi-
lecegine inanıyorum" dedi.
Asil Nadir, ay başından beri
Kuzey Kıbrıs ve Türkiye'de te-
maslar yaparak, kimi kaynakla-
ra göre 100 milyon sterlini bu-
lan kişisel borçlarını tasfiye
amacıyla bazı menkul ve gayri-
menkul yatınmlarını elden çı-
kartıyordu. "Barclays de Zoe-
te Wedd" ve "Lehman
Brothers" borsa simsarlık fir-
malarının hakkında açtıkları
22.1 milyon sterlin tutarmdaki
icra davaları, Asil Nadir'in borç
tasfiye planı uyarınca Noel son-
rasmda adli dönemin yeniden
başlayacağı 7 ocak haftasına bı-
rakılmıştı.
YALIM EREZ
TOBB Başkanı
Döviz ve sermaye harekeı-
lerinde 1991'in eşiğinde tehli-
keli gelişmeler başladı. Türk
ekonomisi, kazandığından
fazla döviz harcadığı anda ye-
niden cıddi bir döviz bunalı-
mına giriyor. Ertelenen KİT
zamları, 1991'de çok daha
yuksek bir oranda yapılacak
ve enflasyon bugunku seviye-
sinin çok daha üzerine çıka-
jaktır. Körfez krizine, erken
genel seçim tartışmalannın
eklenmesiyle ekonomide orta-
ya çıkan belirsizlik ortamında
yatırımlarda artış beklene-
mez.
REFIK BAYDUR
TİSK Başkanı
İşçi-işveren ilişkilerinde ger-
ginlik gittikçe artıyor. Siyasi
partilerin sendikalar üzerin-
den ellerini çekmeleri duru-
munda bu gerginlığin kaldınl-
ma yollarının bulunabileceğı-
ni sanıyorum. Eğer siyasiler
bu işe karışmazsa işçi kesimı
ile bir yerde buluşacağımızı
ümit ediyorum. Artan verim-
lilikten işçinin pay almasını
hayal ediyorum. ama umitsiz
de değilim.
PROF. DR. IZZETTIN ONDER
1991'de faizlerle birlikte uc-
retlerdeki artışın, yatırımlan
geriletmesini beklemek gere-
kır. 1991'de ekonomi dış guç-
ler tarafından ayakta tutula-
bilir. Sanıyorum şu anda bir
Truva atı değişikliği yapılıyor,
ikinci bir parti, misyonu ust-
leniyor. Onun için ekonomik
sarsıntının az olması gereki-
yor. Bundan dolayı dış mali
kaynaklar Türkiye'ye biraz to-
leranslı davranabilırler. Tabii
bu Türkıye'nin Korfez'de ust-
leneceği role de baglı. Bu bi-
raz politik mesele.
PROF. DR. KEMAL KURDAŞ
İzlenen ekonomik politıka
ihracatı engelleyip ithalatı
patlatıyor. Butun döviz gelir-
leri, butun doviz ureten sek-
törler baskı altında tutuluyor.
Sanayi dışarının âdeta dam-
pingine maruz tutuluyor. Sa-
nayinın bünyesini değiştiri-
yor. Türkiye'de şimdi butun
sanayi, yedek parçasını, ham-
maddesini dışarıdan getirme-
ye yönelmiş. Sanayimizin kat-
ma değer uretme gucu de za-
yıflamıştır. Bu gidiş, bu sistem
Turkiye'yi tamamen bir fason
sanayi dönemine itmektedir.
ratması da bekleniyor, ama bu
yönüyle de enflasyona olumlu
bir katkı yapıyor.
Dış tkaret: Döviz kurlanmn
ihracatı engellemesi, buna kar-
şılık ihalatı teşvik etmesi imalat
sanayi üzerinde büyük baskı ya-
ratıyor. thracata dayalı kuruluş-
larda kapasite kullanımı ve is-
tihdam düşerken dış ticaret açı-
ğındaki büyüme döviz darboğa-
zına girileceği kaygısını yaratı-
yor.
Körfez krizi: Körfez krizi,
döviz gelirlerini azaltması, dışa-
rıdan kredi kullanımını güçleş-
tirmesi ve petrol faturasını ka-
bartması ile ekonotniyi olumsuz
etkiliyor. Bu etkisi yanında, na-
sıl çözüleceğinin bilinememesi
de ekonomideki belirsizliği art-
tınyor.
tş banşı: 1990'da tırmanan
işçi-işveren gerginliğinin
1991'de daha da büyüme eğili-
mi göstermesi yaygın grevlere
gidileceği konusunda soru işa-
retleri doğuruyor ve gelecek yı-
bn "neye gebe oiduğunun kes-
tirilmesini olanaksız hale getiri-
yor."
Seçim: Bugünlerde yaygın
olarak tartışılmakta olan erken
seçim de ekonomiyi belirsizlik-
lere itiyor. Seçim zamanının ve
seçim ekonomisinin kestirileme-
mesi karar almayı güçleştiriyor.
Büyüme hızı: Hem maliyetle-
rin yükselmesi ve hem de fi-
nansman olanaklanrun azalma-
sı yatırımlar üzerinde olumsuz
etki yapacak. İzlenen para po-
litikalarıyla da piyasanın dur-
gunluğa gireceğinin beklenme-
si en yuksek büyüme hızına ula-
şılan bir yılın ardından düşük
bir büyümenin gerçekleşeceğini
gösteri yor.
Dış ticaret
(Baştarafı 1. Sayfada)
toplam ticaret açığı 6 milyar 811
milyon dolar olmuştu. Böylece
bu yılın ilk on ayındaki ticaret
açığı onceki iki yılın toplam ti-
caret açığının üzerine cıkmış
oldu.
DİE'nin on aylık verilerine
göre tüketim malları ithalatı iki-
ye katlandı. Ocak-ekim döne-
minde 2 milyar 328 milyon do-
larlık tüketim mali ithal edildi.
1989 yıhnın aynı döneminde tü-
ketim malı ithalatı toplamı 1
milyar 54 milyon dolardı. Yatı-
nm malları ithalatında bir ön-
ceki yılın eş dönemine göre ar-
tış yuzde 38.4, dörtte birini ham-
petrolün oluşturduğu toplam
hammadde ithalatındaki artış
yüzde 27.5 oldu.
GÖZLEM UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Niçin direniyor Zonguidak halkı?
Emeğinin hakkını almak için...
Günde 16 bin 755 lira brüt ücretle çalışan bir işçi başka
ne isteyebilir?
Han mı? Hamam mı? Hisse senedi mi?
Yok, hayır. Yalnızca ekmek parası...
22 yıllık bir maden işçisi ile konuşuyorum. Bana ücret
bordrosunu uzatıyor, okuyorum:
Günlük ücret 17 bin 519 TL...
Aylık 504 bin 640 TL...
Sayın mılletvekilleri bir çırpıda aylıklarını 10'ar milyona çı-
karıverdiler. Çankaya Köşkü'nün ödenekleri de hemen art-
tırılıverdi. Sıra 17 bin 519 lira günlük ücrete gelince devlet
"Hayır" diyor, "param yok!"
Hayali ihracata para var... Batık şirketlere de para var.
İşçiye, köylüye, emekliye, emekçiye gelince para yok...
Yeraltında on beş gün çalışan işçiye on beş günün kar-
şılığı olarak 252 bin 284 lira ödeniyor.
Bu işçinin vergi matrahı ne kadar, biliyor musunuz?
8 milyon 443 bin 70 lira...
Serbest meslek kazanç sahiplerinden kaçta kaçı bu pa-
rayı vergi diye ödüyor? Evet, kaçta kaçı?
Zonguidak işçisi "insan gibi" yaşamak istiyor. Hepsi bu
kadar.
Zonguidak halkı, işçisi ile bütünleşmiş, avukatı, memu-
ru ve küçük esnafı, sendika ile kenetlenmiş...
Ücret isteği siyasal bilince dönüşüyor.
Nasıl dönüşmesin?
10 yıl öncesinin MESS başkanı bugün cumhurbaşkanıdır!
Bu on yılda işçilerin "reel ücretieri" düştükçe düşmüş, kâr-
faiz ve rant gelirleri de yükseldikçe yükselmiştir.
12 Eylül askeri darbesi, işçinin sofrasından aldığı dilim-
leri işveren sofralarına koymuştur.
Beyler, paşalar. Gelin bu modelin adım koyalım:
Bu modelin adı "ekonomilerin militarizasyonu"üur, buna
"Güney Amerika mvdeli" denır. Bu modelde generaller, işa-
damları ve bürokratlar silah zoruyla gelip devleti yönetirler.
Bu bürokratlardan biri de sivil yönetimde devletin başına
getirilir.
Maden işçisine bu "sefalet ûcreti"ri\ çok görenin eski
MESS başkanı olması bu yüzden bir rastlantı değildir.
Zonguidak işçisi bu bilinçle yürüyor; bu bilinçle hak ar|-,
yor.
Türkiye'deki bütün emekçilerin yüreği Zonguldak'ta atı-
yor...
DAHRAN
Suudiler artık
savaş düştinmüyor
SFMJH tDtZ
DAHRAN — Körfez krizin-
deki belirsizlik diplomatik ma-
nevralara karşın sürerken Suu-
di Arabistan'da "sokaktaki
adam"ın savaş kaygısını büyük
ölçüde üstünden attıgı gözleni-
yor.
Çıkacak bir savaşta cepheye
en yakın büyük kent olan Dah-
ran'da halk, olası bir sıcak ça-
tışmanın artık kendilerini ilgi-
lendirmediğini hissettiriyor.
Olaylann artık kanıksanmış ol-
ması, krizin ilk günlerinde aynı
kentte duyulan paniği bilenler
için carpıcı bir değlşim.
"öykülü indirimler" ortadan
kalkmış.
Ekim ayında Suudi Arabis-
tan'a geldiğimizde tanıştığımız
Yemenli işadamı Muhammed
Almudi ile Dahran'ın "Şule
merkezj"ndeki dükkânında ko-
nuşuyomz. Her türlü elektronik
eşye satan Almudi, bize artık sa-
vaş olmayacağını söylüyor.
Askerler ne düşünürse düşür-
sün Saddam Hüseyin'in 15 oca-
ğa kadar Kuveyt'ten çekileceği-
ne ve her şeyin normale dönece-
ğine inanıyor. Bundan o kadar
emin ki cepheye en uzak kent
olan Cidde*deki dükkânına ey-
lül ayında "transfer ettigi
stoklanm" bile geri getirmiş.
Bugünlerde duyulan rahathk
Suudi Arabistan'ın tüm büyük
kentlerindeki görkemli ahşveriş
merkezlerinde gözlenebiliyor.
Eylül ve ekim aylarında burada
bulunduğumuzda tanıştığımız
esnaf için hayat artık normale
dönmüş. Krizin ilk günlerinde
bilgiye susamış esnaf için bulun-
maz nimet olan yabancı basın
mensuplannın "Kuveyt'in
talanına" ilişkin anlattıklan,
alış verişte olağanüstu bir pa-
zarlık marjı yaratırken artık
Sağlık
(Baştarafı 1. Sayfada)
pakçığı ameliyatlanndan 3 mil-
yon 150 bin, kürtaj operasyon-
lanndan ise 294 bin lira ücret
alınacak. Estetik ameliyatlann
ücretleri de zamlandı. Ankara-
da 1 Ocak 1991'den itibaren ge-
çerli olmak üzere burun estetiği
ameliyatlanndan 1 milyon 575
bin, kann ve kalça bölgelerinden
yağ aldırmanın ücreti ise 3 mil-
yon 150 bin lira ücret alınacak.
ARADA BİR
(Baştarafı 2. Sayfada)
gedir. Türbanlı başın arkasından uzanan kollar, ideolojik bir
planın çok değişik alanlarına kadar gitmekiedir. Yalnız ka-
dınların bindiği otobüsler, yalnız kadınlarm bulunduğu has-
taneler, faiz değil, kâr payı yutturmacalı bankalar, eski harf-
lere dönmek, hukuk düzeni yerine şerıat düzeni getirmek,
dini çok iyi bilen fakat akılcı ve çağdaş yorumlayan insanla-
ra tetiği çekmek... Hiçbir dinde insanı öldürmek yoktur. Bu
düşüncedeki kişıler dindar olamaz.
Oyleyse neler oluyor, nasıl bu noktaya gelinmiştir?
Ne yazık ki 12 Eylül ve onu izleyen hükümetler dönemin-
de ülkemizi yöneten kadrolar, laik devlet tanımı ile bağdaş-
mayan bir politika uygulamışlardır. Okullara zorunlu din ders-
leri koyarak, nerdeyse her mahalleye bir imam hatip okulu
açarak, din adamı olarak yetişmış kişileri başka kamu hiz-
metlerinde görevlendirerek, cuma namazları, hac ziyaretle-
ri, tarikat şeyhleri için anma törenleri gibi gösteriler yaparak
karanlık düşünceli çevreleri yüreklendirmişlerdir. Devletin en
üst makamlarında bulunan ve Atatürkçülüğü kimselere bı-
rakmayan devlet adamları, mitinglerde ve TV'de yaptıklan ko-
nuşmalarda, çağdaş bilim ve hukuk yerine binlerce yıl ön-
ceki düzeni savunmuşlardır.
Tarihte en ileri ulusların bile çok yanlış düşüncelerin ve ki-
şilerin peşinden gittikleri ve utançla taşıdıkları dönemler ol-
duğu düşünülürse, bu gelişmeleri hafife almamak gerekir.
Bunun için yalnız öğretim üyelerine değil, hepimize uya-
nık olmak, karşı durmak ve laıklikten ödün vermeyen örgüt-
lere destek olmak görevi düşmektedir.