Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/16 PAZAR KONUĞU 16 ARALIK 1990
42 YILLIK TİYATROCU YILDIZ KENTER:
Tiyatro ölmedi,çünkü insan yaşıyorYıldız Kenter, eskilerin deyişiyle 'ismiyle müsemma' dedikleri
gerçek bir yıldız, yani onun adı da sıfatı da yıldız. Yıldız
Kenter, İzmir'de Handan Şenköken'le tiyatro, sinema ve
yaşam üzerine kadın kadına bir söyleşi yaptı.
Oyunlarında sürekli seyircisi ile ilişkisini ayakta tutmuş olan,
bir anlamda sahne üzerinde onlarla diyaloğa girmiş bulunan
Yıldız Kenter'in söyleşisini, onun nefes kesen oyunları gibi
ilgiyle izleyeceğinizi sanıyoruz.
SCMESİ HAHDANŞBİCDKEN
PAZAR
KONUĞU
142 yılı dolduran sanat yaşamınız na-
sıl başladı? 50 'liyıllarda özel tiyatro kurma dü-
şüncesi ne biçimde gelişti?
12 aralıkta 42 yü doldu tiyatro yaşamımda.
Ama önce çocuk tiyatrosu, halkevleri, konser-
vatuvan saymıyorum, Devlet Tiyatrolan var-
dı. 11 yı] Devlet Tiyatrosu'nda sonra rahmet-
li Muhsin Bey'in tiyatrodan biraz haksız, hoş
olmayan biçimde itilişine rastlar özel tiyatro-
ya geçişimiz. Masasının üstüne bir pusula bı-
rakmışlar, "Hizmetlerinize teşekkiir ediyoruz,
artık sizinle çahşmayacağız" diye. Bu bir bom-
ba etkisi yaptı, Muhsin Bey'e "Biz aynlabili-
riz, sizinle çalışabttiriz" dedik. Muhsin Bey'-
den haber gelince Istanbul'a gittik. Ev, yer, pa-
ra yok. Karaca'da "Salıncak'ta tki Kişi" ile
başladık. O yılın sonunda ihiilal oldu zaten,
gene açıkta kaldık, tiyatrolar kapatıldı, turneye
çıktık; müthiş hezimet... Para yok, yevmiye
yok. Istanbul'da kaldık. Sonra bir Ankara tur-
nesi yaparak 70 bin lira kazandık, 35 bin lira
bize kaldı. Bu parayla Site'de yeniden başla-
dık. Muhsin Bey'le bir yıl Karaca'da, ondan
sonra Site'de, Site'den tekrar Karaca'ya geç-
tik, altı yıl Ses Tiyatrosu'nda Haldun Dor-
men'le çahştık. O süre içinde bu binayı yap-
tırdık. 1968'de Kenterler Tiyatrosu'na geçtik.
Kent Oyuncuları oluşumuz 6O'lı yıllara rasth-
yor.
WKBEMGeçmişteki sorunlar bugûn de geçer-
liliğini koruyor. Oysa siz, parasal kaygılar,
borçyüklü tablolar engelleyiei, hattayokedi-
ci noktalara varmış olsa bile yaşam savaşı ve-
riyorsunuz, nasıl bir tutku tiyatro sizin için?
O zamandan beri biraz Mehter takırru gibi
gidiyoruz ilerliyoruz, gidiyoruz duruyoruz, bi-
raz yan yatıyoruz, bütün tiyatrolarda olduğu
gibi. Beni bugünlerde üzen şu: Sanatı kıiltü-
rün kardeşi, birbirinden çıkmjş iki önemli öğe
olarak görüyorum, güncel yaşamdan soyutla-
yamıyorum. Eğer sanat bir ölçü, bir güzellik
getirmek ise bunu bir sokakta, bir insan dav-
ranışında, bir okul düzeninde, bir yemeğin su-
nuluşunda her yerde görmek istiyorum. Sana-
tın bir umut olduğunu kabul ediyorum, benim
Iİ<ğer sanat bir ölçü, bir
güzellik getirmek ise bunu
bir sokakta, bir insan
davranışında, bir okul
düzeninde, bir yemeğin
sunuluşunda her yerde
görmek istiyorum. Sanatın
bir umut olduğunu kabul
ediyorum, benim için tek
umut o. Onun için
kopamıyorum, kopacağımı
da sanmıyorum.
için tek umut o. Onun için kopamıyorum, ko-
pacağımı da sanmıyorum Şiirsiz, romansız,
hikâyesiz, müziksiz, resimsiz, olunamaz gibi
geliyor. Benim inancım, Allahım, Tannm ney-
se sanat diyebüiriz. Fakat bu umudumun, ka-
famı nereye döndürsem, yok olmakta olduğu-
nu görüyorum, ileriye baktığım zaman bol du-
man görüyorum. Tagor'un bir öyküsü vardı,
'Ben Tann'yı anyorum' diyor, bir gün bir kapı
görüyor; 'Tann' yaalmış üstünde. Fakat 'Tan-
n'ya kavuşmanın bir yerde ölüm olduğunu bi-
liyorum, her şeyin bitecegini biliyonım, karar
verdim o zaman, döndüm, o andan beri ko-
şuyorum 'diyor. Bende de o koşu var, fakat
şimdi zıplamaya başladığımı hissediyorum, bo-
şa harcanan bir enerji gibi geliyor bana.
H^^KKMNiçin tiyatro yapıyorsunuz?
Ben niçin tiyatro yaptığımj bilmiyorum. Da-
ha doğrusu bilmeyerek başladım, bu bilinçsiz
bir istekti bende. Hani çocuk tepinerek 'Şunu
istiyorum' diye bağırır, annesi vermek istemez,
ben de "Tiyatro istiyorum" diye bağjrdım, ni-
ye bilmiyorum. Belki bu, bende küçük yaştan
beri kendini gösteren bir fark edilme zaafıy-
dı. 'Bana bakın. beni seyredin, bende bir şey-
ler var' zaafıydi. Ben bu zaafın her insanda ol-
duğunu görüyorum. Sanatçı değilse bile giyi-
nerek fark edilmek istiyor. Bu zaafı bir güce
çevirmeye çalışıyorum. Bazan çevirebiliyorum,
bazan başanlı olamıyorum herhalde. Ama
durmadan bunun mücadelesini vermeye çah-
şıyorum. Bunun için de ihtiyarlamamanın yol-
lannı anyorum, yaşlansam bile. Kendimi bul-
duktan sonra artık tiyatronun içinde yaşar hale
geldim. Çok mu seviyorum? Hayır. Bazan
"Niye" diye soruyorum kendime, bana bu ka-
dar acı veren bir şeye bu denli sıkı sıkıya bağ-
lanmak, kopamamak. Bu bir 'Moby Dick' hi-
kâyesi gibi bir şey, kendimi böyle bir ipe sar-
mışım, ha babam çırpmıyorum.
••••iSrz/n seyircinız kim? Kime yöneliyor-
surtuz?
Benim seyircim herkes olsun isterim. Tiyat-
ro, bir ses, bir ışık, bir sıcaklık bir öneri, bir
kavga getirsin insanlara. Değişik bakış açısı
sağlasın, onların fantezilerini zorlasın, düşün-
celerini, duygularını boyutlandırsın. Kendi
kendilerini yakalamayı öğretsin istiyorum.
öğrencilerime "Niye tiyatro yapmak
istiyorsun" diye sorduğumda, gayet güzel ce-
vaplar veriyorlar. Neredeyse bazılan Türkiye'-
yi kurtarmak istiyor. Güzel bir şey beiki, ama
ben tiyatronun ne kadar ışık verdiğini biliyo-
nım içinde bulunduğumuz koşullarda. O ka-
dar ışığa da razıyım şimdüik. Verebildiğim ka-
dar ışık vereyim, meşaleler yanmıyor görüyo-
rum.
• m o > v n seçiminde nasıl bir arayış içın-
desiniz?
Bizim adımız "Çok ağır oynuyorlar"a çık-
mıştır. Oysa biz, Alan Ayckborn oynuyoruz.
Elbette ki güleryüzlü tiyatroya inanıyorum.
Gülmenin, güldürmenin çok ciddi bir iş oldu-
ğunu biliyonım. Seyircinin soluğuna, yaratıcı
gücüne inanmak istiyorum. Athol Fugard oy-
namak istiyorum. Bugün dünyadaki beş bü-
yük tiyatro yazarından biri. Ama onun getir-
dikleri bize ağır gelebiliyor, ilgilendirmiyor.
Ben seyircinin, Türk oyunlarında kendini gör-
mesi, bulması, tanıması gerektiğine inanıyo-
rum. Ama iş, öyle bir yere doğru gjdiyor ki hep
aym espriye, hafîfliğe bir eğilim doğmaya baş-
lıyor, aynı Türk fılmlerinde olduğu gibi. El-
bette ki Türk tiyatrosu, Türk yazarlanyla var
olacaktır. Bunun aksi mümkün değildir. Ya-
bancı oyunlardan da aJacağımız, öğreneceği-
miz boyutlar var. tnsanlann her yerde aym ol-
duğuna inanıyorum. Duygulan, düşünceleri,
ihtiraslan, korkulan açısmdan hep aynıdır in-
sanlar. Bir Türk oyunu da yazıldığı zaman yö-
resel, ulusal, evrensel boyutlan içermesini bek-
liyorum. Geriye baktığımız zaman en çok Türk
oyunu oynayan özel tiyatroyuz. Antenlerime
açık, kadromuza uygun bir TUrk oyunu bek-
liyorum.
•ÜVB/4m<7 seçiminizi öncelikle kadronuz ve
bütçeniz belirliyor...
Oyun secerken tabii kadromuzu düşünüyo-
rum, dekorun getireceği maddi yükün hafıf ol-
masım göz önünde tutuyorum, böyle bir kısıt-
lama içinde tiyatro yapmaya çalışmak insanı
kısır bir döngü içine alabüiyor zaman zaman.
Wt^tMÖzel tiyatrolar sürekli çıkmazda ve so-
runlar bir türlü çözümlenemiyor...
özel tiyatroların problemlerinden ve prob-
lemlerin bu kadar sık, bu kadar tekdüze ele ah-
nışından yoruldum. Çünkü biz durmadan eko-
nomiden şikâyet edip duruyoruz ve ekonomi-
mizd kendimizin düzeltmesi gerekirken bir tür-
lü düzeltemiyoruz. Sorunlardan söz etmekten
midem bulamyor. Ben de bıktım, seyirci de.
\
Y I L D I Z
K E N T E R1928'de htanbul'da doğan Yüdız Kenter ilk
ve orta öğrenimim Ankara'da tamamladı.
Ankara Devlet Konservatuvan Tiyatro
Bolumü'nu biürdikten sonra Ankara Devlet
Tiyatrosu 'na girdi. 11 yıl Devlet
Tiyatrosu 'nda çalıstıktan sonra 1958 yılında
Muhsin Ertuğrul'un Devlet Tiyatrolan Cenel
Müdürlüğü görevine son verilmesıyle Müşflk
Kenter'le birlikte Muhsin Ertuğrul'un
yonetımindeki tîyatroda çalışmak üzere
Istanbul'a gittı. 1959-60 döneminde Karaca
Tiyatrosu 'nda, 1960-61 'de Site Tiyatrosu 'nda
"Site Tiyatrosu" adını alan toplulukla
çalışmaya başladı. Daha sonra Karaca
Tiyatrosu ve Dormen Tiyatrosu 'na geçen
Yıldız Kenter 1968-69 döneminden itibaren de
Harbiye'deki Kenter Tiyatrosu'nda Kent
Oyuncuları Topluluğu 'nda tiyatro yaşammı
surduruyor. Devlet Tiyatrosu'nda iken aldığı
burslarla, yurtdışında tiyatro eğitimciliği
üzerine eğitim gördü. Shakespeare
seminerlerine katıldı. 1981 'de "Devlet
Sanatçtsı" unvanı aldı. 1956'dan bu yana
tiyatro eğitimciliğini sürdüren Yıldız Kenter,
şu anda Istanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuvan Tiyatro Bölümü Başkanı.
Çeşitli yıllarda fılm çeviren Yıldız Kenter'in
"Altın Portakal" ödulleri bulunuyor. Kenter
son olarak geçen yıl Korsika adasında
düzenlenen Bastia Film Şenliği'nde 'En tyı
Kadın Oyuncu' ödülunü kazandı. Kenter
ttalya'da "Adalei Ristoria" ödülü aldı.
yor, başka bir iş arıyor kendine oyuncu. îşsiz
olduğu zaman sendikadan belli bir para alıyor.
Bizde de işine yarayan elemanı al, 10 milyon
lira ver ama o sür? bittikten sonra o parayı sen-
dikan falan olmadığjna göre devletin maaşh
memurlannın seviyesi neyse oturt. Ama her-
kes aym parayı ahr, gene belli kişiler daha çok
çalışır, bir kıstm otunırsa, bir garip durum olu-
yor.
^KKKKmözel tiyatroların devlet yardımmdan
yararlanması her yıl çeşitli yorumlara yol açı-
yor. Sizin de bir tiyatro sahibi olmanıza kar-
şın devlet yardımmdan fazla pay alışıntz eleş-
tiriliyor...
Valla biraz çizgimizi, haddimizi, ne olduğu-
muz, ne yaptığunızı, ne yapabileceğimizi bil-
mez bir haldeyiz. Çok konuşuyoruz, az yapı-
yoruz. Boyuna hak anyoruz ve hak istiyoruz,
üstelik kıyaslayarak. Ben hak isterken kendi-
mi hiç kimseyle, hiçbir tiyatroyla kıyaslama-
dan istiyorum. Şimdi tiyatro yapmış olmanın
da maalesef bir hata olduğunu görüyorum. Ti-
yatrocu arkadaşlanm yersizlikten haklı olarak
şikâyetçiler. Ama biz, birçoklanyla aym za-
manda başladık. Benim çalışmamın verimi
böyle bir binaya gitti. Bu bina, şimdi benim
başımda bir yük. Kapısnu açtığınuz zaman, bu
bina para yiyor. Oyuncularla birlikte 30 kişi-
lik kadro var, 12 ay maaş alıyoriar. Çok dü-
şüktür bizim maaşlanmız. Temizliği, ışıklan-
dırılması, sosyal sigortalan derken ödeyemez
hale geliyoruz zamanla. Benim 40 milyon lira
maliyeye, 35 milyon lira Sosyal Sigortalar'a
borcum, faizleri, cezalan katlanarak 350 mil-
yon liraya çıktı. Ben bunu ödeyemem. "Bana
yardım etmeyin, borçlanmı temizleyeyim, her
şeyim hacizli çünkü' dedim. Bu binamn ona-
nmı gerek, 20 yıl oldu yapılalı. Şöyle bir zih-
niyet var, "Onun tiyatrosu var". Benim tiyat-
rom olduğu için daha çok yardım yapılması ge-
rek zaten. Böyle bir seyi gerçekleştirdim, bir
tiyatro kalacak ardımdan. Fakat, bu tiyatro-
yu benim yaşatmam artık bu koşuUar altında
söz konusu olmuyor.
••••iAru/rur Bakanlığı'nın sağladığı sınırlı
parasal yardım özel tiyc-'roîar için çok yeter-
sizkaltyor. Bu yardımın yapıcı ve destekleyici
olması nasıl sağlanabilir?
Biz kültür bakanları açısından şanshydık,
doğrusu bunu söylemem gerek. Mesut Yılmaz
da Tınaz Titiz de Namık Kemal Zeybek de
müthiş sıcak baktılar yardım meselesine. Na-
mık Kemal Zeybek 'e, 'Öyle bir şey yapın ki
mesela 40 milyar lira veriyorsunuz yardım ola-
rak. Bana sadece bir defa 2 milyar lira verin,
sonra hiç yardım etmeyin. O zaman 1>elki bir
yanşa girebilme imkinı bulurum. Ben o pa-
rayı başka türlü, hareket eden güce harcanm'
dedim. Tabii, bu olacak şey değildi, tebessümle
karşılandı, hep beraber gülüştük sonunda.
Kadro kuramıyoruz. 11-12 kişilik artistik kad-
rosu olan tiyatromdan rahatlıkla oyuncu ala-
biliyor Devlet Tiyatrosu. Ben onlardan istedi-
ğim zaman parasım kesiyorlar oyuncunun. Biz
o kadar para veremeyiz ki... Kültür bakanla-
rma "Bu da bir yardnndır, parasım kesmeyin"
şeklinde öneri getirdim anlayışla karşılandı.
Ama orada 4-5 oyun oynayan oyuncu gelip de
sende üç gün fstanbul, üç gün lzmir, Uç gün
Yıldız Kenter, tiyatronun değişik bakış açılan getirmesi, insanlann fantezilerini zorlaması gerektiğini belirtiyor.
Yıllardır bu böyle sürüp gidiyor.
için sizin görüşünüz nedir?
Mesela istediğim kadroyu kurabilsem, bel-
ki çok daha başka atılım yapacağım, ekono-
mik durumumu düzeltebileceğim. Ancak bu
söz konusu değil. Bu sene başında kendisi için
rol düşündüğüm bir genç kızıtm, bana sorma-
dan Şehir Tiyatrosu alıvermiş. Isteyebilir, ki-
ralayabilir ama ben onlardan oyuncu istesem,
önce idareye sorar, izin ahnm. Orada öyle eko-
nomik bir düzen var ki isteyen istediğintya-
pabiliyor, istediğini oynayabiliyor, istediğini
kadroya aJabiliyor, istemediğini de alıyor üs-
telik. Çünkü herkes oraya gitmek istiyor. Bu
sistemin değişmesi gerek.
INasıl?
Bu sistemin değişmesi için pek çok yol var.
Fakat hangisi denenirse denensin, bazı insan-
lar mağdur olacaklardır. Türkiye'de o kadar
az sanatçı var ki bu mağduriyeti yaratmak is-
temiyor da olabilirler. Ama ne olursa olsun,
ben paranın hareket halinde, doğurgan güce
yatınlması gerektiğine inanıyorum. Mobilite-
si olmayan bir güce para yatmamalı, özellikle
tiyatroda. Çünkü tiyatro gerçekten pahalı bir
iş.
W^tK^MDevlet tiyatrolanmn özelleştirilmesi
konusundaki gönişlere katılıyor musunuz?
Devlet Tiyatrosu özelleştirilemez, mümkün
değil. Bir devlet, bir belediye tiyatromuz ol-
malı bence. Bu tiyatrolar yardım almalı, des-
tek görmeli. Fakat başlangıçtaki sistem bir tı-
kamkhğa doğru geldi. Tek elden 17 tiyatro ida-
re etmek mümkün değil. Kadro gittikçe şişi-
yor, alınan yardım, verimden çok hareketi ol-
mayan bir güce maaş olarak dağıtılıyor. Sa-
natçının alacağı parada hiç kimsemn gözü ola-
cağını sanmıyorum. Benim savım şu: lngilte-
re'deki National Theatre da devletten yardım
alıyor, kadrosunu yapıyor, repertuannı belir-
tiyor, oyunculanru saptıyor. İki üç yıl için se-
çilen oyunculara yüksek bir ücret ödüyor. Süre
tamamlandıktan sonra oyun sürecekse kont-
ratı devam ettiriyor. Etmiyorsa kontratı biti-
Edirne'de oynamayı kabul etmiyor, istemiyor.
tstanbul'da ek işleri oluyor.
W^nmTiyatro, yaşanırlığın duyumsandığı
tek mekân, televizyonun önünde yitip giden,
içine kapanan insan için son sağhklı soluk al-
ma şansı olarak nitelendiriliyor. Oysa son yıl-
larda bir kopukluk, uzaklaşma söz konusu. Bu
neden kaynaklanıyor sizce?
Ankara Devlet Tiyatrosu kurulduğu zaman,
devlet adamı, seyirci, basın, sanatçı birlikteü-
ği vardı. Politika öylesine kanımıza işledi, öy-
lesine allak bullak etti ki koptuk. Ceial Bayar
her oyuna gelirdi. tsmet tnönü her konsere ge-
lirdi, sanatçılarla konuşurlardı. Oyunun oy-
nandığının ertesi günü eleştiriler çıkardı. Oyu-
nu oynamadan tammak isteyen eleştirmenkr
vardı. Oyunu okurlar, fıkir sahibi olurlar, on-
dan sonra değerlendirmesini yaparlardı. Şim-
di oyun okuyup da tiyatroya gelen eleştirmen
olduğunu sanmıyorum. Bazan bakıyorum, üç
beş ay geçiyor bir yerde yazı çıkmış. Bazan
oyun kalkıyor bir yazı çıkjyor. Bu kopukluk
da hırpaiıyor. fnsanlar da rahatlarına düşkün-
dürler. Tiyatro seyretmek de çok rahat bir iş
değildir. Bu rahatsızlığa katlanmak da yürek
işidir. Zoru seçmek yerine evinde oturup tele-
vizyon seyretmeyi yeğliyor. Seyircinin bir sa-
natçı bilincinde ve yaratıa göcü içinde olması
gerekir. Bu karşılıkh oyundur. Çünkü, o ba-
na topu atacak, ben ona topu atacağım ki bir
şeyi gerçekleştirelim.
aVHBM//er ülkenin tiyatrosu, o ülkenin
sosyo-politik, ekonomik, kültürel olgulann bir
ürünü. Türkiye'nin bugünkü ortamında Türk
tiyatrosunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk
tiyatrosu bu ortamın gerisinde mi, önünde nti?
Tam ortasında bence. Sanatı ve kultürU ge-
nel durumdan soyutlayamam. Elbette ki bu
panoramamn ortasında her açıdan özel tiyat-
rolar en büyük atılımlan yapmış tiyatrolardır.
Türkiye'de tiyatro, özel olarak başlamıştır.
Devlet belediye tiyatrolan sonradan gelmiştir.
Buna rağmen özel tiyatrolar yaşamlanm sür-
dürebilmişlerdir. Devlet Tiyatrosu'nun geçen
yıl oynadığı oyunn, benim tiyatrom 20 yıl ön-
ce oynadı. Bütün Çenov'lan, Brecht'leri, Al-
bee'leri, N.Cumalı'lan, M.C.Anday'lan, biz
bunları 20-25 yıl önce oynadık. Fakat biz için-
de bulunduğumuz hem kadro hem de ekono-
mik koşullar yüzünden istediğimiz atüımlan
yapamaz hale geliyoruz. Türkiye'de birtakım
şeyler yapılamıyor, eliniz kolunuz bağlı. Türk
oyunlan, tiyatronun gerçeği, süzgeci neyse on-
lardan geçirip, süzdürüp, antıp bütün bunla-
n yansıtmaü, belgelemeli. Ama üzülerek be-
lirtmem gerekir, son yıllarda yazarlarımız da
yatay durumda.
•••M27. yüzyılm eşiğinde tiyatromuzun
çağ- dışı kalma eğilimi gösterdiği görüşüne ka-
tılıyor musunuz?
Biz zaten biraz her açıdan çağdışıyız. Eğer
Baü'ya özeniyorsak çağdışıyız. Tiyatromuz da
elbette biraz çağdışı olacaktır. Ama ben bu fik-
re katılmıyorum. Bizde yazanyla oyuncusuy-
la yöneticisiyle kıyaslanacak pınltılar vardır.
Bu yeterli değildir ama varoluşu bir umut de-
ğil mi? Bu varlığı korumak, yüreklendirmek
gerekmez mi?
W^KtMGünümüzde her ülkede tiyatro krizi
söz konusu. Dünya belirli bir tiyatro bunalı-
mı yaşıyor görüşü yaygın...
Dünya tiyatrolanna baktığım zaman da aym
yatay durumu görüyorum. Yalnız Türkiye'de
değil. Tüm dünyada nüfusun artışı, büyük şe-
hir lerin sanatını, kultürünü yaşatan insanlann
o büyük şehirlerden yavaş yavaş yığılma »o-
vlğrencilerime 'Niye tiyatro
yapmak istiyorsunuz?' diye ^
sorduğumda, gayet güzel
cevaplar veriyorlar.
Neredeyse bazıları Türkiye'yi
kurtarmak istiyor. Güzel bir
şey belki, ama ben tiyatronun
ne kadar ışık verdiğini
biliyorum içinde
bulunduğumuz koşullarda. O
kadar ışığa da razıyım
şimdilik. Verebildiğim kadar
ışık vereyim, meşaleler
yanmıyor görüyorum.
nucu yozlaştırdı bazı şeyleri. Londra'da, New
York'ta, Paris'te hatta Almanya'da tiyatrola-
nn zaman zaman yataylaştığını, durağanlaş-
tığını, pınltısım verdiği ışığın boyudanrun, çev-
resinin daraldığını görüyoruz. lngiltere ve
Amerika'da gördüm, böyle nefesimi kesecek
oyunlar yok. Hep soluksuz, vasat oyunlar bü-
yük müzdkaller...
Teknik daha çok ön planda. Gelişmiş
üyatrolara sahip ülkelerde bile yenilikler öz-
den çok biçimle, insandan çok teknikle oluşu-
yor...
Bazılan "Tiyatro öldü" artık diyor. Tiyat-
roda denenecek her şey denendi, teknoloji o
kadar aldı başım yürüdü ki... Tiyatroda insan-
lar artık büyük gösterilere yöneliyorlar. Bak-
tığınız zaman, öyle müzikaller, öyle bir teknik
ışık ve ses düzeni getiriliyor, öylesine para do-
külüyor ki hayretler içinde kalıyorsunuz. Ama
benim problemim insanla. Ben, tiyatronun in-
san var olduğu sürece var olacağına inanıyo-
rum. O, araruza mikrofon, kamera, seyircinin
gözünü çok çekecek ışık oyunlan falan girme-
den insanla karşı karşıya getiren olayı seviyo-
Sizinle konuşurken ister istemez oyun-
cular için söylenen tümceyi anımsadık; "Size
verdikleri mutluluğu yaşamak için, bedavaya
yapılan bir başka meslek biliyor musunuz?"
En güç koşullarda yaşam savaşı verirken dev-
letin yardımı dışında başka çözüm yollan ara-
. dınız mı? özel kuruluşların tiyatroya yaklaşı-
mı söz konusu mu?
Özel bir kuruluşun desteklemesi için çok te-
şebbüslerim oldu, tiyatro öyle bir hale geldi ki
fazla para getirmiyor. Yülardır buna uğraştım.
Ama bir Efes Pilsen, Eczacıbaşı... BunJar çok
popülaritesi olan şeyler. Her gün televizyon-
da spor haberlerinde Konya'daki bilmem ne
lisesinin voleybol maçından söz edilir ama ti-
yatro programları ayda birdir ve gece saat
23.30'dadır. Bilmem ne holdingin destekledi-
ği tiyatro dese ne yazar? Sonra tiyatro top at-
mak gibi bir iş değil, tiyatroda öyle bir ses çı-
kar ki dokunabilir adama. Bir de 5 kuruş ve-
rince, 35 kuruş alamıyorsun. Bu sene bilemi-
yorum ne yapacağımı, bdki birkaç kişiyi to-
parlayıp konuşma yapıp benim yaşamam için
belki de Yıldız Kenter Vakfı kurmak düşünü-
lebilir.