23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 16 ARALIK 1990 Könıiır Ocakları ve Zongıddak Grevi HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Zonguldak gre\ı 16 günunde Grev, ışvere- nın, özal'm ve hukumetın tutumlan, tahrık edıcı konuşmalan yüzünden gıttıkçe aJevlendı, boyut- lan genışledı, yankısı dalga dalga butun ulkeyı kapladı Öyle kı grevden sonra ıçte ve dışta bu- yük sıyasal olaylar meydana geldığı halde, gre\ haberlen basındakı önemını yıtırmedı Aşağıda değıruleceğı gıbı TV yönetımı uzun sayılabılecek bır süre Zonguldak haberlenne yer vermedı Bu tutum, grevcılen daha da bılınçlendırdı Artık ıyıce anladılar kı Türkıye'de TV ekranı butun halkın sorunlanru değıl, yalnızca Özal yönetımı nın arzularını yansıtıyordu Grevdekı ellı bıne yakın maden ışçısının kar- şısında ışveren sendıkası başkanı gıbı tavır takı- nan bır Cumhurbaşkanı, onun soyledıklerını yı neleyen bır Başbakan, bır de başka bır Çıçek var- dı Bu çıçek Devlet Bakanı Cemıl Çıçek'tır Es- kı bır dıvan şaırı bır anlam oyunu yaparak "Gu- lu tanfe ne hacet, ne çjçektır bilınz" demış Bun- lar, gule değil, Zonguldak yoresınde bolca >etı- şen zakkum çıçeklerıne benzıvor Dış görunumlerı, gıyınımlen duzgun, ama sozlerı, tutumlan çağdaşlıktan uzak ve acıraasız Bılın dığı gıbı zakkuma halk "zıkkım" der Acı, da hası zehırlıdır de ondan Maden ışçılerınm bu denlı coşkulu grevı yal nız bugunku durumu değıl, yıllann bınkımını, verdıklen şehıtlerın acılannı yansıtıyor Açlığı, ılgısızlığı, voksulluğu yansıtıyor Bunun karşı- sında, yetersız parasal sayılarla çıkmak sonuk kalır Soruna aynı zamanda ınsansal değer > ar- gıları ve duygulan ıle yaklaşmak gerekır Jşçıle- rin davnuuşlanııda, her zaman vapddığı gibi tah- nk \e ideolojık maksat aranmamalıdır Zaten tahrık, maksath ve ideolojık sozcuklen resmı ağızlarda gevelene gevelene bayatladı, çırkınleşü TV yönetımı, Zonguldak'takı muhabırlennın kıyıda köşede rastladıkları yılgın, yorgun ve bıt- kın ışçılerle konuştuklan bırkaç tumceyı ekra- na getırdı Turk lş Genel Başkanı Şevket Yıl- maz'ın gerçek bır ış<,ı bderı gıbı savunucu ve coş- kulu sozlerını beklerken, onun bu buyuk grev olayı karşısındakı sonuk, suklum puklum tutu- muyla ekranda gorunuşu de dıkkat çekıcı>dı Hem sormak gerekır, nıçın bu buyuk grev ılk gununden başlayarak butun boyutlanyla TV'den yansıtılmadı Neden ışverenle ya da ılgılı bakan ya da devlet bakanı ıle ışçı lıderlerı karşı karşı- ya getırılıp göruşturulerek her ıkı tarafın duşun- celerı eşıt koşullarda yansıtılmadı Bu, ancak se- kız gun sonra Hodrı Me>dan prograrrunda >a pılmaya çalışıldı, ne yazık kı doyurucu da ol madı Böyle dıyaloglar, grevın başlangıcından ıtıbaren göruşmelerde ılerı surulen savlar hıç ke sılmeden yapılsaydı belkı de bır yumuşama ve anlaşma ortamına gınlebılırdı TV yönetımı bu grev olgusunu ılk gunlerde bılmezlıkten geldı, çunku emır böyleydı Yönetunın bu tutumu, şımdı söyleyeyım, maksath, ideolojık ve tahrık edıcı olmuş ve bo>lece olay buyuk boyutlar ka- zanmıştır HeleheleCumhurbaşkanı'nınmaden- lerın kapatılması gerekuğını söylemesı yaraya tuz bıber ekmıştır Bu tutum tahnk değıl de nedır1 * Cumhurbaşkanı ve devlet bakanı bırkaç kez "Zarar eden maden ocaklarını ışçılere devretmeyı' onerdıler Daha doğrusu, Maden- Iş Sendıkası'nın "Madenler ışçılenndır" sözîın- den yararlanarak bo>le bır onen getırdıler Olur mu böyle şey9 "Bız sosyal devletız" dı- ye meydan konuşmalannda bağıranlar, bu ul- kenın emekçılerını zarar eden maden ışletmesı ıle baş başa yalnız bırakabüır mı'' Hıç cıddı ol- mayan bır önerıdır bu Devlet, devletlığını bıl- melıdır, maden ışletmesı eğer bugun zararda ıse bu durum, 20-25 yıllık ıhmallerın sonucudur Kendımı bıldım büelı Zonguldak, kenthsıvle köy- lusuvle, ışçısıyle, kadın ve çocuğu ıle kömur hav- zası, kömur madenı demekttr Yuz yılı aşkın bır sureden berı halk bu havzadan geçınır Sen gel, şımdı orasını kapatacağım de, va da alay eder gıbı yoksul ışçıye, gel burasını sana satayım de Akıl almaz bır tutumdur bu Devlet başka yerlere nasıl fonlarla bol bol kay- nak >aratıvorsa, bır vandan Zonguldak maden- lerımn en son teknolojıye uvgun, modern ve ve- rımlı duruma getırılmesını, ote >andan da ma- den ışçılerınm yıllardan berı gecıkmış ve bırık- mış haklannın, "subvansıyon" bıçımınde de ol- sa, venlmesım sağlamaüdır Sosyal devletın gö revı budur • • • Ezbere konuşmuyorum, ıkı kez kömür madem ocaklarına gırdım Bırıncısı, 1937'de, henuz Is- tanbul Hukuk Fakultesı'nde doçent bulunduğum sırada, Zonguldak'a gıttığımde gerçekleştı Koz- lu'dakı ocaklardan bınne, kendı rıcam uzenne, maden muhendısı eşlığmde, elımde madencı fe- nenyle ınıp yuz metre dennlıkte ray üzennde ıler- leyerek kömur çıkarılan dehlızlerın yakınına so- kuldum Bu dehlızler o tanhte bır metre yuksek- lıkte bıle değıldı, madencıler yan yatmış olarak kısa saplı kazmalarıyla kömür çıkanyorlardı Sonra başkalan ters kurekle kömurü çekerek arabalara doldurup ocağın ağzındakı asansöre götüruyordu O sırada raylar uzerındekı araba- ian atlar çekıyordu Muhendıs bana on yüdır hıç yeryüzune çıkmamış olan bır at gösterdı, yakın- da emekh edeceğız dedı O gun ocaktakı çok zahmetlı çalışmalan gö- runce, bu ışı yapanlara karşı buyuk saygı ve sevgı duydum Merhamet demıyeceğım, çunkü ınsan emeğı karşısında acıma değıl ancak saygı duyulur Ocağa ıkına gırışım 1947'de Çorum'da Do- durga hnyıt madenlennde oldu Bu madenlen özel saymanlık ışletıyordu, bu ıdarenın müdu- ru de akrabamdan şımdı rahmetlı olan Behçet Eyuboğlu ıdı Sanınm uzun yıllar önce bır kez daha anlatmıştım, Mudur haftada bırkaç kez, oldukça tehhkelı, dolambaçlı ılkel bır yoldan, kömur getırıp götüren kamvonlarla orava gıde- rek madenın verımlı olması ıçın elmden gelenı (Arkaa 23, Sayfada) ARADABER FATMA GÜREL Yuksek Kımya Muhendısı BuKafayla?^ Bır zamanlar boykotu öğrencıler yapardı, şımdı öğretım uyelerı yapıyor Ülkemızın onde gelen unıversıtelennın pro- fesorlerı, dekanları, derslere gırmeyerek antılaık uygulama- ları kınayan bıldırıler yayımlayarak Anıtkabır'e çıkarak bır dı- renış sergılıyorlar Tepkılerını ortaya koyuyorlar Neden'' Son aylarda gundemımızden hıç çıkmayan bır turban ko- numuz var Ünıversıtelı kız öğrencıler -gercek turbanla ılgısı olmasa da dılımıze artık bu sozcukle yerleşen- genış başör- tulerı ıle okula gelebılırler mı'' Bu gıysı ıle unıversıte sırasına oturmak, demokratık bır ulkedekı ögrencılerın hakkı mıdır? Yoksa, bellı kurallar vardır ve onlara uymak zorunda mıdır- lar? Kımısı sevecenlıkle "Onlar da bu yurdun çocuklan, ıs- tedıklerı gıbı gelsınler" dıyor Kımısı 'Laıklık elden gıdıyor, Atatürk'un devrımlerının ustunden bunca yıl geçtıkten son ra bu nasıl kılık?" dıye haklı olarak feryat edıyor Bu konuda kı tartışma son yıllann urunudur Bızım unıversıtede okudu- ğumuz yıllarda, yanı yaklaşık yırmı yıl oncesı boyle bır konu tartışılmıyordu Istanbul Teknık Unıversıtesı'nde geçen oğrencılık yıllarım ıçensıde, ne unıversıtemızde ne de yuzlerce oğrencının kal- dığı kız yurdunda bugunku gıbı başını kapatmış bır tek kız öğrencı yoktu Hatta elektrık, ınşaat makıne fakultelerının bazı sınıflannda sadece bır kız öğrencı olur ve onlar bıle boyle kılıklara burunmeden, oğrencıye yakışır sade gıysılerle ge- lırler, çağdışı duşunceler taşımadıkları ıçın rahatlıkla dersle- rını ızlerterdı O yıllarda Türk halkı daha az mı dındardı? Hayır daha az dındar değildı Kurtuluş oncesını ve cumhurıyet donemını ya- şamış bızım anne ve babalarımız, buyukannelerımız, hepsı dınıne saygılı ve gereklerını yerıne getırmeye çalışan ınsan- lardı Onlar da çocuklarının dını doğru oğrenmesı ve uygu- laması ıçın ellerınden gelenı yaparlardı Fakat butun bu ya pılanlar, gunlük yaşayış kurallarına kanştırılmaz, bır gosterı nrtelığıne sokulmazdı Dını bır araç olarak kullanmak en son düşunulecek şeydı Kıyıda koşede tek tuk karanlık duşun- celer olsa bıle, bunlar ortalıkta değıldı Bır de bugunku şu goruntuye bakıyoruz Ne gelenek ve goreneklerımızle ne de bugunun dunyası ıle uyuşmayan gıy- sılere burunmüş genç kız öbeklerı Derse mayo ıle gelmek kadar yadırganacak bır goruntu Karşı cınsı muayene etme- mek, kadavrasını ıncelememek gıbı bılımın gerçeklığıne uy mayan davranışlar Erkek vucudunu tanımak ıstemeyen, on- dan kaçan bır kızın tıp fakultesınde ışı nedır? Eğer başortüsu yalnızca bır gıyım sorunu olsaydı belkı bır ölçude hoş karşılanabılırdı Kaldı kı böyle bıle olsa genç ku- şağın en seçkın grubunu oluşturan unıversıte oğrencılerının ünıversıtenın aydınlık ortamına yakışır gıysılerle derslere ka- tılmak gıbı bır sorumlulukları olması gerekmez mı' Artık herkes bılıyor kı türban dedığımız yalnızca bır sım- (Arkast 23 Sayfada) TEŞEKKUR 30 Kasım 1990 günü kaybettiğimiz ailemizin büyüğü, değerli varlığımız Prof. Dr. ALİ ŞİNASİ H.EREL için düzenlenen cenaze törenine katılmalan ve gosterdikleri sıcak ilgi nedeniyle başta Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ifnocon^ • Sayın Prof. Dr. Korkmaz Altuğ ile ^^ ^ m*: diğer oğretım üyelerine ve tüm tıp dünyası ' mensuplarına yürekten teşekkürlerimizi sunarız. Eşi Nevgece Erel ve Tüli - Jak Kamhi PENCERE Astroloji!.. Insan kımı zaman bır konuda bılgısız kaldı mı toplum dışına düşmek tehlıkesı başlıyor Dunya hızla değışıyor, zamanın ıvmesı başdonduruyor, gozünu açacaksın, te- tıkte duracaksın, çevrende neler olup bıtıyor ogrenecek- sın, yoksa dışlanıp "marjınalleşırsın " Geçenlerde benı bır sayın bayanla tanıştırdılar, gözü- nu süzup baktı — Sız hangı burçtansınız9 — Sanınm balık — Ah, dedı, ne yazık kı benım burcum balıkla hıç mı hıç uyuşmaz Sayın bayana bır balık gıbı baktım Balığın ıkı gozune bırden bakamazsın, balık da sana ıkı gozuyle bırden bakamaz Dılımızde "bırgözü ağlar, bız gözu güler" derler ya, ışte o yaratık balık gozlüdur, eğer ınsanın bır gözu ötekı gözü gıbı bakmasaydı, ne düşun- duğu dışarıdan anlaşılamazdı Daha sonra öğrendım kı sayın bayan (pek yaygın bır ya- şam bıçımıne göre) hayatını yıldız falına ya da burç hesa- bına gore ayarlıyormuş, davranışlarını ve değer yargıları- nı "astroloıı"ye bağlayarak düzenleyen oyle çok kışı var- mış kı sormayın, yaygın bır "dunya göruşu" karşısındayız. Jacques A Bertrand'ın "Terazının Hüznü" adlı kıtabı (Metıs Edebıyat Yayınlan ÇevırenlerR Hakmen, H Bayn) postadan çıkınca sevındım, çunku burç yazınına ılışkın bır yapıt elıme geçmıştı, hemen "balık" bölumünu açtım, oku- maya başladım "Derın sularda gezen balıklar Hıç ağlamazlar, neden? Annelen, mınıcıkken Onları azarlamaz da ondan " "Aslında balık ağlar, balık gözlerınden yaşlar gelınceye kadar güler, balık yatağına çış yapar (her tarafı ıslatır), kım- se de farkına varmaz " Çok hoşlandım, ınsan bır yazıda kendını bulduğu sa- nısına kapıldı mı, okumayı surdurur "Ama bu, balığın kendını bıraktğı anlamma gelmez, yön ve denge duygusu gelışmıştır Balığın ıkı akıntı arasında başanyla duruşunu görmek gerekır ( ) Balık önsezılıdir, ama bunun her zaman farkında olmaz Çünku çok fazla önsezısı vardır, bır önsezı denızınde yuzer (. ) Bazı balık- lar, kendını akıntıya bırakarak akıntıya karşı yuzme gıbı bır mucızeyı başarırlar Bu mıstık bır şeydır" Ne demek ıstıyor bu yazar? Tam balık olduğuma ınanıp şışınırken, bır yanlışa duş- tüğumden kuşkulandım, doğum günume ve kıtaptakı tak- vıme bakınca koç burcunda doğduğumu anladım, bu kez koçu okuyorum "Koç, halıyle bûtun koyunlann kendısıne aıt olduğuna ınanır Yanılmaktadır Koyunlar çobana aıttır Çobanın adı Efendımız'dır Koyunlar bırbınne sokulup "efendımlz çobanımız" ılahısını söylerler Bu ılahı, koçu hep sınir et- mıştır Koç açık kapılan zorlayan bılinçsızlerden değildır; sadece kapalı kapılan zorlar Ortaçağ'da bır sûrü adamın koçu yüklenıp koca ahşap kapılan, hatta sımsıkı mıhlan- mış kapılan yıktığı görvlmuştur ( ) Eşeğın dıkkafalılığı, tabır caızse arka cıhettendır Butun ağuitğını arka ayaklanna venr ve ılerlemeyı reddeder, koç butün ağırlığını on ayaklanna venr ve gen çekılmeyı reddeder Koçun hayvanlığı da her- kesınkı kadardır" Kitabı attım elımden, bu kadar "astroloji" yeter değıl mı? Bızım ulkede çoğu kışı doğum gününü kesınlıkle bri- mez, oysa Hırıstıyanlıkta çok eskı donemlerde bıledoğan bebek kılısenın nüfus kutüğune yazılırmış Ya bızde? Çocuğun babası okuma yazma bılecek de doğum gününü Kur'an-ı Kerım'ın kapağının ıçıne yazacak. Sonra erken askere gıtmesın dıye çocuklarının yaşını ku- çük yazdıran da var Pekı, doğum gununü kesınlıkle bıl- meyen kışı, burcundan habersız kalırsa, kendısını nasıl tanıyacak? Yıldızını nerden tanıyacak' Hayatını nasıl du- zenleyecek? Yıldız falına ınanmasam bıle gerekırse akıntıya karşı yu- zen bır balık ya da kapalı kapılan yıkan bır koç olmak kö- tu bır şey değıl, hayvanın böylesı ınsanın surungenınden daha lyıdır TEŞEKKUR TEŞEKKUR 30 Kasım 1990 günü aramızdan ebediyen ayrılan ailemizin bü\njğu, değerli varlığımız Prof. Dr. ALİ ŞİNASİ H. ERELin cenaze torenine katılan, çelenk yollayan, çeşitli hayır kurumlanna anısına bağışta bulunan, evimize gelen, telefon, telgraf \ e teleksle büyuk acımızı paylaşan bütun akraba, dost ve arkadaşlarımıza yürekten teşekkürlerimizi sunarız. Aramızdan ebediyen ayrılan çok kıymetli büyüğümüz Prof. Dr. ALİ ŞİNASİ H. EREL i hastalığı sırasında itina ve dıkkatle tedavı eden Sayın Prof. Dr. Orhan Şaşmaz a, Sayın Prof. Dr. Muzaffer Aksoy'a, Sayın Dr. Halil Değer'e, Sayın Dr. Osman Üçer'e, Sayın Dr. Sedat Ceyhan'a, Sayın Dr. Hayim Babür e, Sayın Dr. Mahir Gürman'a yakın ilgi ve ozverilerinden dolayı kalbî şukranlarımızı arz eder, saygılar sunarız. Eşi Nevgece Erel ve Tüli - Jak Kamhi Eşi Nevgece Erel ve Tüli - Jak Kamhi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle