03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ARALIK 1990 PAZAR YAZILARI CUMHURlYET/U Concur'dan 'Pancho' insan yemiyor Karayipler Denizi'nin Meksika'ya bağh 'Kadm Adası'nı da içine alan Concur bölgesinde, 'Pancho' adı dilden dile dolaşıyor. Bu sevimli köpekbalığı, tüm vahşiliğine rağmen insanlarla dostça ilişki kuruyor. VEDAT YENERER ~ CONCUR — Onu bu kadar yakmdan göreceğimi düşünmü- yordum. Hele kucaklayacağı- mı... Inarulmaz bir duygu. Fark- lı ortamlardan gelmemize karşın çok çabuk birbırimize ısındık. Kendisine canavar denmesinden rahatsız olmuş gibi bir tavır ice- risinde. Kimden mi bahsediyo- rum? Tabiı ki "Kadın AdasTnın sevimli maskotu ikı metrehk kö- pekbalığı Panicbo'dan. Karayipler Denizi'nin Meksi- ka'ya bağh Kadın Adası (La Is- la Mojere) sakinleri geçimlennın büyuk bir kısmını turistlen eğ- lendirerek sağlıyorlar. Tropıkal bölgede bir gezinti yapmak isti- yorsanız Kadın Adası'nın iske- lesine toplanmış yüzlerce tekne- cinin arasında önce sıkı bir pa- zarlık yapmanız gerekıyor. Bu- rada yaşayan herkes turıstleri dunyanın en zengin insanları olarak algıladıkları ıçın bir işi ucuza yaptırmak zaman ve sa- bır istiyor. Sızı, adanın değişık yerlerinde gezdirecek olan tek- nenın sahibi yaklaşık dört saat surecek ilginç gezinti için meş- mbat almaya ikna edıyor. Aylar- dan aralık ve ısı 32 derece. Yirmi beş beygirlık tekneyle yavaş yavaş adanın iskelesinden aynlıyoruz. Tekneci Rkardo, ba- na Amerikalı olup olmadığımı soruyor. Ben kendisine Türk ol- duğumu söyleyınce bir anda şa- şırıp "Ben Tiırkleri terorist ola- rak bilirim. Çünku Amerikan filmlerinde hep bu şekilde gos- terirler. ama sende pek terorist tipi yok" deyince hep birlıkte guluyoruz. Yaklaşık yanm saat sonra Kadın Adası'nın bir koyu- na ulaştık. Bize şnorker ve pa- let vererek suya dalmamızı ıste- di. Karayipler Denizi'nde ıssız bir yerde bu kadar rahat denize gırmek biraz duşundürûcu gel- di. "Ricardo, buralarda kopek- balığı >ok mu" diye sorduğum- da bana, "Var, ama barakuda. Onlar da zararsız, sadece yakla- şırlar ama ısırmazlar" dedı ve benı cesaretlendirmek için suya önce kendısı atladı, arkasındar da bız. Masmavı suda rengârenk bahklar, tropikol yosunlar, mer- canlar... İnsan bir anda Kaptan Cousteau'nun dizılerını hatırla- yıverıyor. Diğer taraftan baraku- da korkusu etrafa daha ahcı gözle bakmayı engellıyor. Kır- mızı, yeşil, mavi, mor, lacivert, san, renk renk binlerce balık âdeta şov yaparcasına suda ıniş- ler ve çıkışlar yapıyorlar ve bir anda 10 kadar "barakuda" cin- si köpekbalığı etrafta dolaşma- ya başhyor. Anlatılamaz duygu- lar içimı kaplıyor. Bir anda âde- ta dünya rekoru kıracakmış gi- bi tekneye doğru palet çırpıyo- nız. Ricardo, bizim halımizı go- rünce gulerek "Korkmayın bir şey yapmaz" dıyor. Gerçekten de bir sure sonra hiçbir şey yap- madıkları ortaya çıkıyor. Tek- neyle dolaşmamızı sürduruyo- ruz. Pelikanlar koyuna girerken yüzlerce pelikan, mağrur bir şe- kilde sessizliği bozan motora doğru kafalanru çeviriyorlar. Bir başka koyda yemek molası ve- riyoruz. Balık yemek ıstediğimi- zi söyleyince odun mangalında kızarmış bir barakuda geliyor. Bu balığı yedikten sonra insan baüğm gerçek lezzetini tadıyor. Sıra "Pancho"yu görmeye ge- liyor. Daha önce canavar bir kö- pekbalığını bu kadar yakından göreceğimi duşunmemiştim. Pancho, barakudalardan daha buyuk ve yırtıcı. Koyların birin- de iskele kenarma, bambu dal- larıyla yapılmış ilkel bir kafeste yaşamıru eşi ve uç büyük su kap- lumbağasıyla surdüruyor. Bakı- cıları ve sahibi Paco onlara al- dığı bahşişlerle balık ve sebze ve- riyor. Turistler, iskeleye çoluk çocuk yayılıyorlar. Bir köpekba- lığım yakmdan görmek ilginç; hele üç koca kaplumbağayla be- raber görmek daha da ilginç ge- liyor. Herkes kafesin başına top- lanmış, su bulamk, bir şey gö- zukmüyor. Ortalık sessiz. Ço- cuklar, "Hani neredeler" diye soruyorlar. Bakıcı Paco bir an- da suya atlıyor. Gözler şaşkın şaşkın onu seyrederken Panc- ho'yu, durmayı çok sevdiği kö- şesinde bulup su yüzüne çıkar- tıyor. O canavar balık gıt gıde sempati kazanmaya başhyor. Paco, herkesi ona dokunmak için aşağıya çağınyor. Çağınyor, ama dığerı serbest. Gene de Pa- co'ya bakıp bir şey yapmayaca- ğını duşunerek biraz da eTkek- liğe laf söyletmemek için aşağı iniyorum. Önce dokunuyor ve daha sonra da kucağıma alıyo- rum. tşte "Pancho" artık kuca- ğımda. Sevimli köpekbalığı ar- tık benım. Barcelona 'dan O, küçük dev bir kadındıMİNE G, SAULN1ER BARCELONA — Uzun boy- lular dünyasında, ufak tefek bir devdi. Olağanustü buyuk ve de- rın gözlerinin okyanusunda boğdu karşısına dikilenlerı. Acı yuklu, alay dolu bakışları, yar- gılamadan mahkûm ederdi. Öl- mezden az önce "Iincoln Cen- ter"da onuruna tertiplenen bir gece, kendisini alkışa bo$an ka- labalığa dönup o inanılmaz kı- nk bariton sesiyle "T«ş Bahçe" Fıhnindekı bir rephkle karşılık verdi: "What a dump!" Hey gidi bok çukuru... Alkış- lar ne azaldı ne de arttı. Gulme- di kimse. Her elin sahibi, o dip- siz bakışlan, bir gulle gibi yiyor- du midesine. Bette Davis, uzun boylular ev- reninde, minicik bir devdi. Yal- nızca mesleğinı sevdi. Kimdır BETTE DAVIS — 'Oscar'larını referans gösterip gazete ilanıyla iş aradı ve 'bitti' dijenleri utandırdı. bodur... derler ya, bu deyimi iyi- ce hak etmeden göçmedi. Mes- leğinin doruğundaki Bette Da- vıs'i, kendi anaandan başka kimsenin sevemeyeceği söylenir- di. Oysa tam dört kez evlendi. llk kocası Hannon Oscar Nel- son'u 1932 ile 1938 yıllan arasm- da tuketti. Holly^ood Sinema- tografik Bilim ve Sanat Akademı- si'nden ük ödülünü aldığında gazeteciler Bette'ye, ödül yontu- sunu nasü bulduğunu sordular. Bette Davis, "Bümem" dedi, "Uk kocam Oscar'ı andınyor bi- raz." Ve unlü ödülün adı, "Oscar" kaldı. Eski koca, kendi halinde- ki zavallı Oscar Nelson'a bir do- larcık bile telif ucreti ödemek kimsenin aklına gelmedi tabii. Bette Davis, admı koyduğu "Oscar"a, altı kez aday gösteril- di, iki kez kazandı. tkinci "Os- car"ını aldıktan sonra mini mı- ni "Mlsis" Davis 42 yaşım geri- de bıraktığında, onu ölesiye bir nefretle seven Hollywood kurt- lan, kendisine 'işi bitik" gözüy- le bakıyorlardı. 1950 yılında, The New York Times gazetesın- de şöyle bir ilan yayımlandı: "10-11 ve 15 yaşiannda uç ço- cuk anası. Dul. Amerikalı. Sine- mada 30 yülık deneyim sahibi. Henüz çalışma heveani yitinne- di. Holl>-»ood'da iş anyor. tm- za: Bette Davis. İsteyenlere refe- ransUn gonderilir." Bette, 42 yaşında ve mesleği- nin doruğunda gazete ilamyla iş anyordu. İsteyenlere önerdiği iyi hal belgeleri arasında, ikı "Os- car"ı vardı. Beklenen iş, gazete ilanlannı gözden kaçırmayan J.L. Mankiewicz'den geldi ve Bette Davis 1950 yılında, bu dâ- hi yönetmenin "motor!" komu- tunda, "Çıplak Hawa"ya nıhu- nu verdi. Rol arkadaşlan arasın- da, Uk filmını çeviren ve kaza- nacağı şöhretin agjrlığı altında, incecik kemikleri çatır çatır kı- rüacak olan Marilyn Monroe da yer ahyordu. Bütun dünya er- keklerinin düslerine girdikten sonra yalnızhktan ölen Ma- rilyn... Davis'in derisi, büyuk yanık- lann, derin yaraların izleriyle sertleşmişti. Her şeyi göze alan- ların, her şeyi yitirebilenlerin; büyuk oynayanların örsünde dövtümüştü. Şavulladığı hedefe doğru ağır ağır yol alan bir top mermisiydi o. Hiçbir şey, hiçbir engel menzilini değiştiremezdi. Kendisinden güçlü bir sipere çarpsaydı, parçalanır, ama dön- mezdi. Zaten kimse ve hiçbir en- gel Bette Davis'ten daha güçlü değildi ki... Minik dev, doğru bildiği yolda ve kimseye belden aşağı vurmadan, herkesi ardın- da bıraktı. Bette Davis'in mezarında "En zor yolu seçmişti" diye yazar. Yeni Pasaportunuz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle