23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

metreküpünün Rehn ve Barroso... 61,9 kuruştan(Ykr) 66,4 kuruşa (YKr) çıkması bazılarına göre ‘küçük’ bir fiyat ayarlaması olabilir… 66.4 kuruşluk(Ykr) satış fiyatının yüzde 70’i BOTAŞ’a aktarılırken, 7.4 kuruş(Ykr) gaz dağıtım şirketinde kalıyor. 10 kuruş KDV, 2.5 kuruş ise ÖTV olarak tahsil ediliyor. İşçi ve memur sendikaları zamların sebep olduğu huzursuzluğu dile getiriyor ama siyasi iktidar yapılan açıklamalara anlayışla bakıp çare bulmak yerine sert tepkilerle cevap vermeyi yeğliyor. Memur sendikalarından Türk Eğitim Sen’in araştırmasına göre 3 oda ve 1 salonluk evin ısınması için ortalama 400 metreküp doğalgaza ihtiyaç bulunduğu belirtilerek ‘daha önce 247,60 YTL olan doğalgaz harcamasının 2008 yılında 265,60 YTL’ye çıktığı’ açıklandı. Böylece dar gelirlinin sırtına bu zamla 18 liralık (YTL) yeni bir yük daha bindirildi.. Türk Eğitim Sen’in zamlarla ilgili araştırması ve açıklaması yeni ama acıtıcı tespitlerle devam ediyor… Araştırmada elektriğin kilovat saatinin 2007 yılında 12.405 kuruş(Ykr) iken, yüzde 19.5 oranında zamlanarak, 14.830 kuruşa(Ykr) yükselmesi karşılığında 2007 yılında aylık 45 YTL elektrik faturası ödeyen bir ailenin 2008 yılında 53.77 YTL fatura ödeyeceği belirtiliyor. Yani 2008 yılında bir aile 8.77 YTL daha fazla elektrik faturası ödeyecek.. İstanbul'da otobüs ücretlerine gelen yüzde 25 oranındaki zam sonucunda bir memur 2007 yılında maaşıyla 611 kez toplu taşıma araçlarından yararlanabilirken, 2008 yılında 517 kez yararlanabiliyor… Tüm bu hesaplar dikkate alındığında sadece elektrik, doğalgaz ve otobüs ücretlerine yapılan zammın aylık bilançosunun 50.77 YTL olduğu ifade edilerek en düşük derecede çalışan bir memura ancak 42 YTL zam yapıldığı bildiriliyor.. Bir eklemede biz yapalım… Asgari ücretli işçiye bu zamlara direnmesi(!) için yapılan aylık net ücret zammı sadece ve sadece 16,87 YTL’de kaldı… Simit, ekmek, otobüs, elektrik, su, doğalgaz… Benzin, motorin, çeşitli gıda ürünleri… Pirinç fiyatlarında karşılaştığımız durum aslında bir alarm olmalı… "Pirinç yemeyin" demekle olmuyor bu iş… Yapılması gereken, halkın pirinç yemesine engel olup karaborsacıları sıkıştırmak yerine, karaborsacıların kafasına balyoz indirmek olmalıydı… Ama her nedense bu yapılmadı… Siyasi iktidar, pirincin taşını ayıklayamadığı müddetçe, karaborsacı takımı vatandaşın, ekmeğiyle, pirinci, bulguru, kuru fasulyesiyle, peyniriyle, zeytiniyle oynayacak, oynamaya devam edecek… İşte bir tasarruf klasiği, bu noktada dar ve sabit gelirli insanlar için bir azap mesajı haline geliyor ve C S TRATEJİ 5 hukuk ve insan hakları gibi kavramları kullanarak devam ediyor. Bu yolun yeni savaşçılarından birisi de hedef tahtasına Türkiye’yi koyan Avrupa Birliği… Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu tarafından kabul edilen raporun içeriğine bakıldığında bu daha iyi anlaşılıyor… Raporu hazırlayan kişi Hollandalı Hıristiyan Demokrat Parlamenter Ria OomenRuijten… Bu Hollanda’lı geçtiğimiz yıl hazırladığı tavsiye kararı tasarısı olarak isimlendirilen raporda da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki askerlerimizi işaret ederek "adadan Türk askerinin çekilmesinin çözüm müzakerelerini kolaylaştıracağı" çağrısında bulunmuştu… Yine o raporunda hükümetten "Kürt sorununa kalıcı çözüm bulunması için siyasi girişim başlatması" ile birlikte 301. maddenin değiştirilmesini ve Vakıflar Yasası’nın onaylanmasını istemişti… Hollandalı, son raporunda 301. maddede yapılan değişikliği yeterli bulmadığını açıklamış… ‘Ekümenik Patrik’ sıfatına izin verilmesini, papaz okulunun açılmasını, Irak’ın kuzeyindeki peşmergelerle diyalog kurulmasını Türkiye’den yerine getirmesi gereken bir ‘Ev Ödevi’ olarak istemiş Avrupa Birliği… Bunlar olursa 2023’de kapının açılacağını da eklemişler… Türkiye Cumhuriyeti’nin Bağımsız(!) bir devlet olduğunu da unutmayalım bu arada… 301. madde değiştirilmeliymiş.. O niye? Avrupa’daki 301. maddeler dururken, neden Türkiye’de değiştiriliyor? Bunlar, Türkiye’ye bakarken gözlüklerini çıkarmayı bir türlü akıllarına getirmeyecek galiba… Yüzlerine bir ‘Osmanlı Tokadı’ vuracak birileri aranıyor… Ama kim ve ne zaman atacak bu tokadı? Daha hala Türkiye’yi bir ‘müstemleke’ olarak görmekten vazgeçmiyorlar… Heyyyy. Avrupa!.... Şunu aklından çıkarma… Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti… Burası Türk milletinin devleti… Bu ülkenin insanı, aç kalır, susuz kalır ama asla ‘bayraksız’ ve ‘vatansız’ kalmaz… 301. madde, iktidarlar ne kadar değiştirse de kaldırmaya kalksa da bizim damarlarımızda var olmaya devam edecektir… Hazırladığın her rapor, belki ülkeyi idare edenler tarafından ‘esnek’ karşılanabilir ama şunu iyi bil ki bu raporlar, sana olan nefreti her geçen gün daha da çoğaltıyor… Sen bir mezar kazıcısın… Şimdi de demokrasi, özgürlük, insan hakları palavralarıyla Türkiye’nin mezarını kazıyorsun. Senin gücün buna yetmez… Tarihin mezarlıkları Türklerin mezarını kazanlarla dolu… Bizden hatırlatması… Unutma bunu… Sakın Unutma… Haddini bil… Hududunu bil… bu küçük gibi görünen fiyat artışlarıyla zamlaya zamlaya göl oluyor. Nihayetinde bu insanlar siyasi iktidarın oluşturduğu bu zam gölünde kaderine terk ediliyor… Buna rağmen demokratik tepki mekanizmalarını harekete geçirme konusunda ne kadar ‘isteksiz’ olduğumuz da gözlerden kaçmıyor… Mısır’da ‘KifayeYeter Hareketi’ öncülüğünde, Mısır Halkı’nın enflasyon artışı, hayat pahalılığı ve ekmeğe yaptığı zamlar protesto edilirken, Mısır Hükümetinden baskılara son verilmesi de istendi.. Protesto eylemleri, bazılarına göre ‘marjinal bir grubun’ hareketi olabilir. Ama nihayetinde tüm dünya gazeteleri ve televizyonları bu protestoyu duyurdu… Yani yine bazılarının beğenmediği Mısır’dan bile bir haykırış sesi duyuldu… Yunanistan’da yeni sosyal güvenlik yasa tasarısı, üç ay protesto edildi. Üç genel grev yapıldı. Hatta bu yasa tasarısından hareketle hükümet aleyhine gensoru bile verildi… İnsanların, hakkını, hukukunu aramak için demokratik tepki mekanizmalarını harekete geçirdiği daha birçok ülkede bir çok olay sayabiliriz… Peki… Biz, ya biz? İşte sıra ‘bize’ gelince, burada tıkanıyoruz… Bir tembellik, bir isteksizlik ve niyetsizlik var üzerimizde… Belki de bir korku… Amacımız bir galeyan, bir komplo olmayacağına, amacımız ülkeyi yönetenleri, Türk halkının daha iyi koşullarda yaşaması için çaba göstermeye davet etmek olduğuna göre… Amacımız, Türk Halkının hakça yaşaması olduğuna göre… Biz neden susuyoruz?... Unutmayalım, Hakkı aramayan cehaletten, hakkını aramayan da zilletten kurtulamaz… AVRUPA’YA İHTİYACIMIZ YOK... Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının emperyalist özellikleri sebebiyle ‘paylaşım savaşları’ olarak isimlendirildiğini biliyoruz… Emperyalizm artık, paylaşımları yaparken tankları, tüfekleri ve bombaları kullanmıyor… Artık emperyalizm, yoluna demokrasi, hürriyet,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear