Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net İsrail, Suriye, Hamas ve Hizbullah hazırlık yapıyor… D ünyanın ezeli ve ebedi "hesaplaşma alanı" olarak nitelendirilen Ortadoğu’da gün geçmiyor ki yeni bir hesaplaşma uğruna yeni bir çatışma, yeni bir savaş senaryosu yazılmasın ya da zaten var olan senaryolar yeni gelişmeler ve konjonktürel dengeler gözetilerek güncellenmesin. Her köşesi ayrı bir siyasi/dini/etnik/ekonomik ya da hepsini birden içeren muhasebelere sahne olan Ortadoğu’ya ilişkin yazılan daha doğrusu güncellenen son senaryolardan birinde "Ortadoğu ve savaş" deyince duymaya alıştığımız isimler yer alıyor. Resmi olarak İsrail’in kurulduğu 1948’den bu yana devam eden 60 yıllık savaşın yeni bir aşaması olarak değerlendirilen bu yeni senaryoda İsrail, Hamas, Hizbullah, Suriye ve kimilerine göre dolaylı kimilerine göre de direk olarak İran yer alıyor. 2008 yazında patlak vermesi muhtemel olan savaşın psikolojik alt yapısı ise çoktan oluşturulmuş durumda. Özellikle İsrail ve Suriye’de medya eliyle halk savaşa hazırlanıyor. Her iki ülkede de askeri tatbikatlar ciddi anlamda hız kazanmış görünüyor. Zira Mart ayı içerisinde İsrail 60 yıllık tarihinin en büyük ölçekli askeri tatbikatını gerçekleştirdi. Neredeyse eş zamanlı olarak Suriye’de de askeri çalışmalar yapıldığı ve ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik darboğaza rağmen, finansal kaynaklar son haddine kadar kullanılarak, hatta kimi zaman aşılarak, uzunca bir süredir Sovyet sistemi üzerine kurulu olduğu gerekçesi ile çağın gerisinde kaldığı yazılıp çizilen Suriye ordusunun modernizasyonuna girişildiği biliniyor. Bu bağlamda Suriye halkı üzerinde de son derece titiz bir halkla ilişkiler çalışması yürütülüyor. Suriye’de halk dört koldan psikolojik olarak Suriye’nin ulusal onuru, 40 yıllık kalp ağrısı, olarak nitelendirilen İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nin geri alınması için girişilecek olası bir savaşa hazırlanıyor. Ortadoğu’da psikolojik savaş İsrail tarihinin en büyük tatbikatını gerçekleştirirken, Suriye aynı yönde hareket ediyor. Şam yönetimi halkı psikolojik olarak hazırlamakta zorlanmıyor. Hizbullah’ın İsrail’le savaşının psikolojik etkileri silinmiş değil. Hamas’ın yeni Hizbullah olabileceği savunuluyor. 33 GÜN SAVAŞI’NIN ETKİLERİ 2006 yazında Hizbullah’ın İsrail karşısında kazandığı psikolojik/ideolojik zaferin Ortadoğu’da yaratmış olduğu etkiler aradan 2 yıl geçmiş olmasına rağmen halen birçok açıdan tazeliğini Meşal korumaya devam ederken Suriye’de bu bağlamda uygulanmaya çalışılan psikolojik çalışmalarda pek de zorlanılmıyor. Çünkü yine bu savaş sonucunda Ortadoğu’daki algılamalardan biri olan "İsrail’in yenilmezliği"nin büyük ölçüde zedelenmiş olması daha doğrusu artık İsrail’in de "yenilebilir" olduğunun görülmesi Suriye’de gerek askeri ve siyasi çevrelerde gerekse de halkta İsrail’e karşı savaşmak hatta Golan’ı savaşarak geri almak konusunda belirgin bir cesaretin ortaya çıkmasına neden oldu. Aradan geçen 2 yıla rağmen İsrail’in halen kendini tam olarak toparlayamamış olması İsrail güvenlik kuvvetlerine olan sonsuz güvenlerinin bir sonu olduğunun ve İsrail’in sınırsız olarak nitelendirilen gücünün de bir sınırı olduğunun farkına varmış oldu. Belki daha da önemlisi kemikleşmiş algıların aksine İsrail halkı tehdit unsurlarının artık İsrail’in askeri teknoloji anlamında çok gerilerde olmadığının, tehlikenin artık İsrail topraklarına roket atacak kadar, sıradan İsrail vatandaşlarını korunaklı ülke sınırları içerisindeki evlerinde hedef alıp, ölümlerine sebep olacak ve yine milyonlarca Şikel’lik harcamalar sonucunda elde edilen son teknolojiler ile korunan şehirleri neredeyse harabeye çevirecek kadar yaklaştığının da farkına vardı. Böylece İsrail matematiksel olarak yani insan kayıpları karşılaştırıldığında kağıt üzerinde kazanmış olduğu Hizbullah savaşını aslında zihinlerde kaybetmiş oldu. Hatırlanacağı üzere Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın, Beyrut’un güneyinde yerle bir olan evler, yok olan mahalleler ve hayatını kaybeden binlerce Lübnanlıya rağmen henüz ateşkes bile ilan edilmeden meydanlara çıkıp "zafer ilan etmesi" Lübnan halkı ya da daha geniş anlamda tüm Araplar için ironik de olsa İsrail’e karşı beklenen, özlenen zaferin ilanı sayılmıştı. Çünkü İsrail ne 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ne de 1973’deki Yom Kippur Savaşı’nda olduğu gibi toprağına toprak katabilmiş ne de gücüne güç katabilmişti. Üstüne üstlük savaşa girerken ortaya koyduğu "Hizbullah’ın kökünü kazıma" hedefinin yanına bile yaklaşamamış tam tersi Hizbullah’ı paradoksal bir şekilde yüceltmişti. Hal böyle olunca da İsrail’de halk zaten 2000 yılında ilan edilen ve Hamas’ı Hamas yapan II. İntifada (Aksa İntifadası) Suriye’ye ayrıca cesaret veriyor. Bunun yanı sıra ile birlikte kendi topraklarında karşı karşıya gelmeye Şam’ın ABD/İsrail ikilisi ve bu ikilinin bölgesel başladığı "düşman"ın nefesini bir kez daha ve hatta müttefikleri karşısında gün geçtikçe ideolojik daha yoğun bir şekilde ensesinde hissetmeye başladı. anlamda güçlenen Tahran ile saflarını giderek Kısacası birçok kaynağa 33 Gün Savaşı olarak geçen sıklaştırması da Suriye’yi psikolojik olarak İsrailHizbullah Savaşı İsrail halkında derin izler güçlendiriyor. bırakan toplumsal bir travmaya neden oldu. İsrail halkının ise doğal olarak tam tersi bir Söz konusu travma halen ciddi biçimde kendini şekilde Hizbullah ile yaşanan savaşla birlikte itimat göstermekle birlikte İsrail’in son dönemde her ettiği birçok kuruma olan güveni sarsılmış durumda. yönden baskı altında tuttuğu ve bu bağlamda Her şeyden önce ilkin Hamas’ın ve hemen ardından Gazze’ye hapsetmeye çalıştığı Hamas’ın tüm da Hizbullah’ın değme aksiyon filmlerini geride baskılara ve tecride rağmen öngörülerin aksine hem bırakacak bir plan ile İsrail’in son derece güçlü olan siyasi hem de askeri anlamda günden güne hava ve kara ablukasını, kazdıkları tünelleri güçleniyor olması ve hatta yakın bir gelecekte kullanarak delmeleri ile ulaştıkları kontrol Hamas’ın yeni bir Hizbullah, Gazze’nin de yeni bir noktalarına baskınlar düzenleyerek İsrail askerlerini Güney Lübnan’a dönüşmesi olasılığının giderek esir almaları ve ardından da Hizbullah ile, sonuçları artıyor olması İsrail’deki travmayı iyice İsrail için son derece sarsıcı olan bir savaşa girilmesi derinleştiriyor. İsrail halkının içine düştüğü bu İsrail’de neredeyse tüm ezberleri bozdu. Böylece travmaya neden olan tüm bu psikolojik unsurlara bir İsrail halkı, istihbarat teşkilatları Şin Bet, Mossad ve de yukarıda adı geçen aktörlerin hepsinin İsrail’in baş düşman ve en büyük tehdit odağı olarak gördüğü Abbas Olmert İran’ın desteğini almış olduğu görüşü eklenince durum İsrail için daha da vahimleşiyor. Nitekim İsrail’deki hakim görüşe göre Hamas da, ideolojik bir bağlantısı olmamasına rağmen Hizbullah gibi İran tarafından önemli oranda destekleniyor. İran ve Suriye’nin her alanda ortaya koydukları ortak tutum zaten aleni bir şekilde ortada ve yine aynı şekilde Suriye’nin Hamas ve Hizbullah’a verdiği destek de açık bir şekilde biliniyorken İsrail’in tehdit algılamalarını kırmızı alarm seviyesine çıkarması çok da abartılı görünmüyor. Velhasıl görünen o ki yakın bir gelecekte Ortadoğu’ya yine kanlı bir hesaplaşma bekliyor… C S TRATEJİ