23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

bölgesindeki ve Türkiye’deki siyasi etkinliği zayıflamıştır. C S Talabani TRATEJİ 15 yapılması da dahil olmak üzere, sözde Kürt sorunu için siyasi çözümler talep edilmektedir. PKK terör örgütü de silah bırakmayı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile masaya oturmak kaydıyla kabul edeceğini defalarca tekrarlamakta ve konuyu siyasi alana çekmeye çalışmaktadır.(7) Terör siyaseti, siyaset de terörü beslemektedir. Terör örgütünün de, bölücü siyaset yapanların da, Barzani’nin de, ABD ve AB’nin de amacı budur. Türkiye’deki yönetim de Kürt Paketi veya Güneydoğu Paketi adı altında, Kürtçe yayın yapan TV ve bölgeye yönelik birtakım ekonomik ve istihdam sağlayıcı tedbirler içeren projeleri açıklamaktadır. Esastan uzak bu şekildeki açılımlar, siyasi taviz anlamına geleceğinden istenen faydadan çok zarar getirebilir. Üstelik Barzani bu açılımlar, ayrılıkçı siyaset yapan kesimler tarafından da çare olarak görülmemekte, sorunun temelinin dile ve etnisiteye dayalı ulus yaratmak olduğu ifade edilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi olan "ulus devlet, üniter yapı"nın sona erdirilmesi istenmektedir. Örgütün uzun vadede kontrol edilebilir bir boyuta çekilmesinde askeri harekât ve bundan alınacak sonuç, birinci derecede önemlidir. Örgüt üzerinde oluşturulan baskı devam ettirilmeli, yakalanan ivme sürdürülmelidir. Diğer taraftan terörizmle mücadelede devletin diğer organları tarafından alınacak birbiri ile koordineli ve bir bütün halindeki tedbirler de, en az askeri tedbirler kadar önemlidir.(8) Ancak bu tedbirlerin, terörün siyasallaşmasına ve etnik esaslı bölücülük/Kürtçülük hareketine siyasi ortam sağlamasına imkân yaratmaması hayati öneme haizdir. Aksi yönde hareket "Terörle bir yere varılamaz" düşüncesini ortadan kaldırır.(9) Terörle mücadelede, ABD’nin ve Talabani’nin Ankara’ya, adres olarak Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimi göstermesi, Türkiye’ye olan tehdidin kendi eliyle güçlendirilmesi ve kabullenilmesi anlamına geleceğinden reddedilmelidir. Güneydoğu’daki Barzanicilik hareketi ile kesinlikle mücadele edilmeli ve etkisiz hale getirilmelidir. Irak’ın kuzeyine PKK ile mücadele kapsamında operasyonlara devam edilmesi, hem PKK örgütü üzerinde kurulan baskıyı devam ettirecek, hem Irak’ın kuzeyindeki yönetimin siyasi gücünü zayıflatarak, Türkiye’ye yönelik muhtemel tehdidini etkisiz hale getirecek, hem de iç siyasetteki olumsuz gelişmeleri frenleyecektir. Türkmenler ve Kerkük konusunda oldubittilere imkân tanımayacaktır. Ayrıca bu operasyonlar, Türkiye’nin güvenliği konusunda hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğini, kendi inisiyatifi ile hareket etme gücüne, cesaretine ve kabiliyetine sahip olduğunu gösterecektir. OPERASYON SONRASI Derin karda ve şiddetli soğuklarda uygulanan muharebe teknikleri vardır. Birliklerin bu ortamda muharebe edebilmesi için uygun teçhizat, malzeme ve eğitime sahip olması bir zarurettir. TSK da bu şartlarda muharebe ettiğini ve edebileceğini ispatlamıştır. Derin karda ve şiddetli soğuklarda sınır ötesinde terörle ve teröristle mücadele konusunda dünyada bir uygulama olmadığı gibi, bu konuda bilgi ve tecrübe de mevcut değildir. Bu nedenle TSK’nin sınır ötesinde gerçekleştirdiği harekâtın zorluğunu, harekâtın örgüt üzerinde yarattığı baskın tesiri ve şaşkınlığı ve bu zor şartlar altında elde ettiği başarıyı görmezlikten gelerek eleştirmek, TSK’de kırgınlık yaratmış, harekâtta verilen şehitlere saygısızlık olarak algılanmış ve bunlar mücadele kararlığını zedeleyici davranışlar olarak nitelendirilmiştir. Bu talihsiz yaklaşımlar, maalesef ülkenin hem dış itibarını zedelemekte, elde edilen askeri başarının siyasi kazanıma dönüştürülmesini engellemekte ve TSK’nin yaptığı mücadeleye zarar vermektedir. Bu yaklaşımlardan ve düşüncelerden süratle uzaklaşılması ve bu konuda bir daha polemiğe girilmemesi önem arz etmektedir. Bush Silahlı mücadelede sağlanan başarının, diğer alanlarla desteklenmesi gerekiyor. Bölücü unsurlar dil ve etnisiteye dayalı yeni bir ulus inşası emelini güderken, ödün tarzında ‘paketler açılmamalı.’ PKK’ya karşı yürütülen operasyonda Türkiye’ye verdiği destek ile Bağdat ve Erbil yönetimlerinin gönlünü alma arasında bir denge sağlamak maksadıyla bile bile bu yönde ifadelerde bulunduğu değerlendirilmektedir. Irak’ın kuzeyindeki Barzani yönetiminin önce Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı, buna paralel olarak Türkiye’nin güneydoğusundaki ayrılıkçı hareketleri destekleyerek ideallerinde olan sözde Büyük Kürdistan’ın kuzey ayağını oluşturmayı, daha sonra da doğu ve batı ayaklarını bu yapıya monte etmeyi hedeflediği bilinmektedir. Talabani, Barzani, ve PKK’nın bir bütünün parçaları, onları birleştiren dış gücün ise ABD ve AB olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle Talabani’nin Türkiye’yi ziyareti, Bağdat, Erbil, PKK, Türkiye’deki bölücü siyaset temsilcileri ve ABD tarafından olumlu karşılanmıştır.(4) Ayrıca ABD Başkan Yardımcısı Cheney’in, Türkiye ziyaretinden hemen önce Erbil’i ziyareti ve yönetime verdiği desteği de hesaba katmak gerekir. Ayrıca ABD’nin, Türkiye’nin güneydoğusu ile Irak’ın kuzeyi arasında ekonomik ilişkileri yoğunlaştırarak tek bir ekonomik bölge oluşturmak için çaba sarf ettiği bilinmektedir. Bu konuda ABD Büyükelçiliği’nin, özellikle Adana Konsolosu’nun Güneydoğudaki girişimleri ve bu bölgedeki kurum, kuruluş ve faaliyetleri Barzani’ye monte etme çalışmaları dikkate alınmalıdır.(5) Diğer taraftan Türkiye’deki yönetim tarafından önce ABD Savunma Bakanı Gates’e, daha sonra da kamuoyuna "Kürt Paketi" adı altında bir takım projeler açıklanmıştır. Bunun önce Türkiye’de bilinmesi ve tartışılması gerekirken, sanki hesap veriyormuş, ABD’nin siyasi açılım isteği yerine getiriliyormuşçasına öncelikle ABD Savunma Bakanı’na açıklanmasından endişe duyulmuştur.(6) Bu ve buna benzer diğer uygulamalar, Türkiye’deki yönetimin, ABD ve AB’ye, özellikle ABD’ye bağlı olarak hareket ettiği hissini güçlendirmektedir. ABD’NİN POLİTİKASI ABD’nin Irak’ta hâkim güç olduğu ve bu bölgede yapılacak her türlü girişimin kendi inisiyatifiyle ve bilgisi dahilinde yapılmasını arzu ettiği bir gerçektir. ABD, Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi’nde kullanmak istemekte ve hatta bu projenin bir parçası olarak görmektedir. ABD’nin "Ilımlı İslam" anlayışını Türkiye’ye yerleştirme çabası içinde olduğu, ayrıca ABD’de barındırdığı bir cemaat lideri vasıtasıyla Türkiye’ye ve bölgeye etki etmeye çalıştığı, aslında bir aldatmaca olan "Medeniyetler İttifakı Projesi"ne Türkiye’yi de ortak ederek bu açılımı güçlendirmeyi düşündüğü değerlendirilmektedir. Irak’ın ve özellikle Irak’ın kuzeyinin ABD açısından stratejik öneme sahip olduğu da bilinmektedir.(3) AB’nin de, Türkiye’nin AB konusunda gösterdiği zafiyetten istifade ile birtakım siyasi isteklerde ve yaptırımlarda bulunduğu, bunların başında da Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşlarımız olmak üzere başlıca etnik nüfusa kolektif haklar tanınması ve bunların azınlık olarak kabul edilmesi yönünde baskı yaptığı bilinmektedir. ABD’nin bölge kontrolünde etkili olabilmesi için bir Kürdistan projesinin bulunduğu ve bunu gerçekleştirebilmek için, Irak, Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim, PKK ve Türkiye’deki iç siyaset arasında bir denge kurmayı ve buna AB’nin de katkı sağlamasını planladığı değerlendirilmektedir. ABD’nin bu plan gereği, PKK’nın uzun bir süre Türkiye’yi yıpratmasına göz yumduğu, PKK’yı bölgede kullanabilmek amacıyla dolaylı olarak desteklediği, Türkiye olan ilişkiler kopma noktasına geldiğinde bir manevra ile PKK’yı müşterek düşman ilan ederek Türkiye’nin mücadelesine bir müddet için destek verdiği kıymetlendirilmektedir. Bu mücadelenin ardından Türkiye’nin PKK ile siyasi alanda bir çözüme gitmesi gerektiği konusunda yaklaşımlarda bulunduğu görülmektedir. TSK’nin icra ettiği sınır ötesi kara operasyonunu, ABD’nin isteğini dikkate alarak aniden sona erdirdiği şeklindeki bir algılama vardır. TSK’nin Irak’ın kuzeyine yaptığı her operasyondan, sağlanan mutabakat gereği ABD bilgilendirilmektedir. Bu nedenle ABD’nin, sınır ötesi operasyonun TSK tarafından ne zaman sona erdirileceği konusunda bilgi sahibi olduğu, ancak OPERASYON SÜRMELİ Türkiye’nin karşı karşıya olduğu etnik esaslı bölücülük/Kürtçülük hareketi, ABD, AB, Irak, Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim, PKK terör örgütü ve Türkiye’deki etnik esaslı bölücü siyaset yapanlar tarafından müşterek bir şekilde yürütmektedir. ABD, AB ve Türkiye’deki ayrılıkçı siyaset yapanlar tarafından, PKK terör örgütü ile siyasi alanda görüşme Dipnotlar: 1 Ali Aydın Akbaş, "Türkiye’de Barzanici Hareket", 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Stratejik Öngörü, Sayı:3, Kasım 2007. 2 Mustafa Balbay, "Kürtler Bölündü", Cumhuriyet, 10 Mart 2008. 3 Armağan Kuloğlu, "Türkiye’ye yönelik bölücü tehdi, terör ve mücadele yöntemleri" Global Strateji Enstitüsü Dergisi, Yıl:3, Sayı:12, Kış 2008, s.72 ve < www.globalstrateji.org> , analizler, 10 Ocak 2008. 4 Erol Manisalı, "AKPErbilBağdat hattı", Cumhuriyet, 10 Mart 2008. 5 Ali Aydın Akbaş, "Türkiye’de Barzanici Hareket", 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Stratejik Öngörü, Sayı:3, Kasım 2007. 6 Milliyet, "Ankara, Gates’e Kürt paketini sundu", 07 Mart 2008. 7 Milliyet, "PKK: Silahları bırakırız" 17 Mart 2008. 8 Armağan Kuloğlu, "Türkiye’ye yönelik bölücü tehdit, terör ve mücadele yöntemleri" Global Strateji Enstitüsü Dergisi, Yıl:3, Sayı:12, s.72, Kış 2008 ve <www.globalstrateji.org> , analizler, 10 Ocak 2008 9 Hasan Pulur, "Hani terörle bir yere varılamazdı?!", Milliyet, 15 Mart 2008.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear