Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 Prof. Dr. Nadim MACİT TUSAM/Danışman Çatışma ve ittifak arasında kaos… C S TRATEJİ Dini ve kültürel farklılıkların bir arada yaşamayı ortadan kaldırmanın zorunlu unsurları olmadığı görüşünden hareketle birlikte ve barış içinde yaşama çağrısı oldukça yerinde ve gerekli bir çıkıştır. Siyasi önder ve temsilciler "birlikte yaşama ve barış" konusunu kültür ve dinle açıkladılar. Farklı kültür ve dinlerin buna engel olmadığını söylediler. Böyle bir açıklama biçiminin, dünya gerçeğini kavrama eksikliğinden türeyen bir bakış açısının ürünü olduğu ortadadır. Belki bu eksikliği gördüğü için Devlet Bakanı Mehmet Aydın, insanlığın yaşadığı problemlerin ve ihtilafların sebebinin dini değil siyasi olduğunu vurguladı. Gerçekten de din ve kültürler kendi başlarına ne çatışırlar ne de barışırlar. Çatışanlar ve birlikte yaşayanlar siyasi bloklardır. Politik güç odaklarıdır. Eğer dünyayı şekillendiren güçler kendi politik ve ekonomik çıkarlarını barışta görüyorlarsa, farklı kültür ve inançların bir arada yaşamasını sağlayan zemin oluştururlar. Aksi bir durum söz konusu ise bütün kültürel ve dini farklılıklar çatışmanın aracı yapılır ve kültürel sistem kendi içindeki yorum farklılıklarına göre ayrışır. P ostmodern çağda iki politik projeden söz edilmektedir. Birincisi, medeniyetler arası çatışma projesidir. Bu görüşü savunan Huntington projesini şöyle özetler: "Dünya düzeninin yeniden kurulduğu şu süreçte farklılıkları belirleyen şey politik ve ekonomik farklılık değil, kültürel farklılıktır. Önümüzdeki süreçte ideolojik kamplaşmaların yerini, kültürel ve dini kamplaşmalar alacaktır. Politik sınırlar giderek kültürel sınırlarla çakışacak şekilde, yani etnik ve dini sınırlarla yeniden çizilecektir. Dolayısıyla medeniyetler arasındaki fay hatları küresel siyasetteki başlıca çatışma hatları haline gelecektir." Bu projeye göre çatışma, hâkim din ve kültürel bloklar arasında yaşanacak ve dünyayı savaş alanına çevrilecektir. Dünyaya "kan düşürme" çağrısı yapan bu proje, emperyalist egemen gücün yeni silahını açıklamaktadır: Dinietnik farklılıklar. MEDENİYETLER İTTİFAKI Ülkemizde sıkça dile getirilen ve önemli yönleriyle bilinen bu projenin daha fazla üzerinde durmaya gerek yok. Çünkü bu yazının amacı, anılan projeye karşı geliştirilen diğer proje ve onun üzerinden dillendirilen görüşlerdir. Bu projenin adı ise Medeniyetler Arası İttifak Projesi’dir. Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından projeyi hayata geçirmek üzere İspanya Başbakanı Jose Luis Zapatero ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan görevlendirilmiştir. İspanya’da meydana gelen terör eylemleri sonrasında ilk kez gündeme getirilen ve Annan tarafından da kabul gören Medeniyetler İttifakı Projesi’nin ilk toplantısı, Eylül ayının sonunda İspanya’nın Palma de Mallorca adasında gerçekleştirildi. Bu projenin amacı; farklı din ve kültürlerin birbirini tanımasını ve ortak değerlerde buluşmasını sağlamaktır. Söz konusu amacı gerçekleştirmek için ortaya atılan Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanlıklarını iki başbakan yürütmektedir. Önemli siyasetçilerin, diplomatların ve dünyaca ünlü diplomatların davet ‘Medeniyetler çatışması’ tezine seçenekmiş gibi ‘medeniyetler ittifakı’ gündeme getiriliyor. Türkiye, çağımızda ittifak modelinin savunuculuğunu İspanya ile birlikte İKİ PROJE, İKİ TAKIM değer içerikli kavramların daha sık ve üstlenmiş görünüyor. Bu kapsamdaki Eğer yoğun kullanıldığı esas alınırsa, barış çağına söylenebilir. Ancak meselenin toplantılarda verilen mesaj ise ittifaka girdiğimiz ortaya konuluş biçimi ve politik pratiklere bakılırsa bizzat egemen güç tarafından birinci karşı mesajlar içeriyor. projenin köktenci bir anlayışla uygulandığını edildiği bu toplantı, medeniyetler arası ittifak anlayışını zirveye taşıma misyonu ile tanımlandı. Medeniyetler Arası İttifak anlayışını gerçekleştirilmek için görevlendirilen iki başbakan 12.11.2006’da bir strateji belgesi imzaladılar. İmza töreninin ardından yapılan basın toplantısında strateji belgesinin içeriğine ilişkin herhangi bir şey söylenmedi. İki eş başkan AB ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerden bahsettiler. Fakat Zapatero konuşmasında bazı ipuçları verdi: "Irak, Ortadoğu ve Filistin konusunda Türkiye ile ortak fikirlere sahibiz. Ortadoğu’da şiddet şiddeti doğurmaktadır. Buna sessiz kalmamak gerekir." (12.11.2006, Zaman) Bu imza ile birlikte medeniyetler arası ittifak projesinin "medeniyetler arası çatışma" projesine karşı başlatıldığı ilan edildi. Politik önderler ve temsilciler tarafından, bu girişimle birlikte Türkiye’nin dünyada ilgi odağı olduğu açıklandı. Medeniyetler Diyaloğu Toplantısı’nda, Erdoğan ve Zapatero... söylemek zorundayız. Her şeyden önce "çatışma" projesine karşı, "ittifak" projesi tanımında geçen karşı ifadesi ötekine göre var olmanın, anlamını diğerinden almanın açık ifadesidir. Kaldı ki her ne zaman medeniyetler arası ittifak toplantısı yapıldı, siyasi temsilciler kendi ülkeleriyle ilgili sorunları gündeme getirdiler. Gündeme getirilen sorunların bizzat kendileri ittifakın değil, her düzeyde çatışmanın yaşandığını göstermektedir. Terör, Türkiye’nin talepleri, dünyanın birçok yerinde yaşanan saldırı ve işgaller karşısında BM’nin sessizliği, ekonomik dengesizlik, yoksulluk, göç sorunları karşısında Batılı devletlerin İslam’ı suçlamaları, Hz. Muhammed’le ilgili Danimarka’da çizilen karikatürler ve bunların Fransa’da yeniden Türkiye’ye ‘barış havucu’