Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
doğurdu. ÇKP’nin 17. parti kongresi tüm gelişmeler ışığında yeni dönemde Çin’in dünyaya bakışı ve ideolojik duruşunu net bir şekilde sergilemesi sonucuna ulaştı. Bu politikalar doğrultusunda Çin’den ilk tepki ABD’ye geldi. Çin, ABD’yi iç işlerine karışmaması konusunda sert bir şekilde uyardı. Aynı şekilde füze kalkanı projesinde de karşı çıktığını yüksek sesle dile getirmeye başladı. İlk etapta, Çin, yeni ittifaklar zinciri oluşturmadan önce ABD’nin bölgedeki birlikteliklerini ortadan kaldırma yönünde adımlar attı. Bu kapsamda ilk girişim Japonya, ikincisi Hindistan ile gerçekleştirildi. Hindistan’ın Çin’in yanına çekilmesi aynı zamanda Japonya’nın da Çin’in yanında yer alması sonucunu doğuracaktır. Çünkü önemli deniz yolları Japonya açısından ticaret, hammadde ve enerji sevkıyat koridorlarını barındırmaktadır. Kısaca ÇinHindistan ittifakı, Japonya’nın elini kolunu bağlayacaktır. İlk işaret, Hu Jintao’nun, 26 Ekim 2007’de Pekin'de, Çin'i ziyaret eden Hindistan Ulusal Kongre Partisi ve Dayanışma ve İlerleme Birliği Başkanı Sonia Gandhi'yle görüşmesinde gelmiştir. Görüşmede Hu, ÇinHindistan ilişkilerinin son yıllarda derinliğine geliştiğini hatırlatarak, Ulusal Kongre Partisi dahil Hindistan'ın bütün partileriyle sağlıklı ilişkiler kurarak ve siyasi çevreler arasındaki temasları yoğunlaştırarak, ÇinHindistan stratejik işbirliği ve ortaklık ilişkilerinin kapsamlı gelişmesine yeni katkılar yapacaklarını vurgulamıştır. Ayrıca, Çin Başbakanı Wen de Sonia Gandhi'yle yaptığı görüşmede, Hindistan'la karşılıklı güveni artırarak ve işbirliğini yoğunlaştırarak, ortak gelişmeyi gerçekleştirmeye hazır olduklarını belirtmiştir. Bu sürecin belki de en önemli gelişmesi 2125 Aralık 2007’de Çin ve Hindistan’ın Çin’in güneybatı bölgesinde bulunan Yunnan eyaletinde Elele 2007 terörizmle mücadele tatbikatı düzenlemesi olmuştur. Tatbikata her iki ülkenin kara kuvvetlerine bağlı 200 asker katılmıştır. Bu bölge, Çin açısından oldukça stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Çin’in Yunnan eyaleti, Bhutan, Myanmar, Laos ve Vietnam’a sınır olan bir bölge. Güney Asya’nın bu ülkeleri ABD’nin Çin’e karşı çevreleme politikasının yeni unsurları olarak görülüyor. toplanması Washington’un gündemindedir. Ancak konu henüz beyin fırtınası aşamasındadır. Kuşkusuz böyle bir girişim Çin, Rusya ve bölge ülkelerini yakından ilgilendirmektedir. Ayrıca yüzölçümü nedeniyle Hindistan’a yönelik oldukça hantal olduğu suçlaması da yöneltiliyor. Örneğin bir başka görüş de yaygın bir inanç sistemi olan Budizm’in resmi bir devletinin olmamasıdır. Bütün bunlar gündeme gelince Sihler de kendi devletlerini istemektedir. Bu senaryolar, Hindistan’ı yeni arayışlara itmiştir. ABD’nin son zamanlarda Pakistan’a özel ilgi göstermesi de Yeni Delhi’yi harekete geçirmiştir. ABD’ye son dönemdeki güvensizliğin şüphesiz bir takım nedenleri bulunmaktaydı. Her şeyden önce nükleer alanda Hindistan’a verdiği sözü yerine getirmedi. Ayrıca, ABD bölgedeki çıkarlarını korumak için Hindistan’ın ulusal sorunlarını kullanmaktan geri kalmadı. Kendisini Budistlerin hamisi olarak gören Hindistan’ın Myanmar’daki C S TRATEJİ 21 Son iki yıldan beri Çin’in bölgesel güvenlik stratejileri tamamen iflas etmiş durumdadır. 1990’ların ortalarından itibaren kendisini tamamen Avrasya’ya odaklayan Çin, AsyaPasifik bölgesindeki gelişmelerle yakından ilgilenmemiş, sadece sorun çıktığı zaman bölgeye yönelmiştir. Bu da ister istemez bölgede Çin açısından bir güvenlik zafiyeti doğurmuştur. Çin’in Orta Asya ve Hazar politikaları önceki devlet başkanı Jiang Zemin döneminde hazırlanmıştı. Bu politikalar, Rusya’nın bölgede etki sahası oluşturacak kadar güçlü olmaması varsayımına dayanıyordu. Ancak 2000’li yıllardan itibaren Rusya tekrar güçlendi. Bunan karşı Çin’in politikaları hâlen 1990’ların ikinci yarısına yönelik hazırlanmış ilkeler üzerinde oturmaktaydı. Bu nedenle, Çin’in son yıllarda Orta Asya’da enerji alanında ve diğer alanlarda sarsıntı yaşamasının temel nedeni kullanım süresi dolmuş olan politikalarıdır. Bu nedenle 17. parti kongresinde bu konu da ele alınarak yeni bir yol haritası çizilmiştir. Rusya’nın ABD’ye kafa tutması Orta Asya’daki devletleri memnun etmiştir. Washington’u iktidarlarına karşı tehdit gören bu liderler, Rusya’nın yeni duruşundan memnun gözüküyorlar. Ancak hemen söylemek gerekir ki Özbekistan, Rusya’nın ABD’yi bahane ederek yeniden bu bölgelerde etkinlik kurmasından rahatsız, bu nedenle Kerimov yönetimi, Çin’le olan sıkı bağlarını muhafaza etmeye devam ediyor. Son zirvede Rusya’nın ŞİÖ’yü askeri bir yapılanma olarak kabul etmesi Pekin’de soru işaretlerine neden oldu. Bugüne kadar Pekin’de tartışılan en önemli konu Rusya’nın kendi güvenlik örgütünü kuracağı yönündeydi; ancak son zamanlarda bir başka iddia daha gündeme geldi. Bu iddiaya göre, Rusya alternatif örgüt arayışı yerine ŞİÖ’de pozisyonunu güçlendirip inisiyatifi Çin’in elinden alacak. Bu düşünce, Pekin’i baştan beri korkutan en büyük kâbustu. Fakat yukarıda da belirtildiği gibi Rusya’nın zayıf olması üzerine kurulan politikalar nedeniyle Çin kendisini güvende hissediyordu. ÇinHindistan işbirliği süreci çok ilginç bir zaman diliminde gerçekleşti. Rusya’da tam seçim dönemi yaşanırken ve Putin de dahil olmak üzere bütün karar vericiler iç politikaya odaklanmışken Çin, hızlı bir şekilde Hindistan’ı oyuna aldı. Çin güvenlik politikaları ağırlıklı olarak Pakistan ve İran üzerine kuruluydu. İran’ın ŞİÖ’yü kullanmaya kalkması Çin’i rahatsız etti. Bu nedenle başlayan polemik BM Güvenlik Konseyi oylamalarına kadar gitti. Rusya, çok akıllıca bir hamle yaparak İran’ı bir anda Çin’in elinden alarak kendi kanatları altına aldı. Pakistan’da Müşerref ’in iktidarını koruyabilmek için Washington eksenine kayması Çin’i oldukça zor durumda bıraktı. Pakistan’daki iç siyaset tartışmalarında Çin’in favori adayı Navaz Şerif ’ti. Suudi Arabistan’ın da desteklediği Şerif, Pekin’in Müşerref ’e karşı yeni kartını oluşturuyordu. Çin açıkçası Benazir Butto’ya karşıydı. Zira Butto’nun Amerikan yanlısı açıklamaları, Pekin’de hoş karşılanmamıştı. Çünkü Amerikan yanlısı Butto’nun idaresindeki Pakistan’ın Hürmüz Boğazı girişindeki Gwadar deniz üssünü Çin’e kullandırmayacağı açıktı. Tüm bu tartışmalar yaşanırken esas önemli gelişme NATO’dan geldi NATO genel sekreteri 2008’in ilk günlerinde NATO faaliyetlerini değerlendirdiği beyanatında Çin’den de sıklıkça bahsetti. NATO genel sekreteri, NATO’nun Çin’i dünyada önemli bir aktör olarak kabul ettiğini açıklayarak, Çin’in de NATO’yu dünyanın önemli bir aktörü olarak kabul ettiğini ve son yıllarda ÇinNATO diyalogunun bir hayli ilerlediğini söyledi. NATO’nun Çin’le Afganistan’da işbirliği yapmasının da gündeme geldiği bilinmektedir. Tabi ki, bu durum, akıllara bir zamanlar NATO ile arası iyi olan Rusya’nın yerini Çin mi alıyor sorusunu getirmektedir. Çin’in NATO’ya yaklaşımının altında "Rusya’ya karşı yeni bir plan mı var" sorusu da ayrı bir merak konusu. Sonuç olarak 2008 yılı Çin açısından oldukça hareketli geçeceğe benziyor. Çin, Hindistan’la anlaşması durumunda Japonya’nın birlikteliğe mecbur olacağını düşünüyor. Çin’in Nepal, Myanmar ve diğer bölge ülkelerindeki gücü biliniyor. Pekin Bağlantısızlar Hareketini yeniden canlandırabilir… Safran Devrimi sırasında etkisiz bırakılması ve Dalay Lama’nın doğrudan Washington’la bağlantısı Hindistan’da tepkiye neden olmuştur. Nepal’de silahlı Maocu militanların seçimlere katılması, parlamentodaki büyük çoğunluklarıyla siyasi yaşama katılmaları, bu ülkede monarşinin kaldırılacağının bizzat kral tarafından açıklanmasına neden olmuştur. Maocuların bu başarısı, dünyanın en uzun iktidarda kalan kralına sahip olan Tayland’da özellikle kralda büyük korkuya neden olmuştur. ABD’nin sadık müttefiki kralın tüm önlemlerine rağmen yapılan seçimlerde kralın ve Washington’un desteğinde askeri bir darbe ile uzaklaştırılan Başbakan’ın partisi ezici farkla birinci olmuştur. Bu sonuç halkın isteğinin bir yansımasıdır. Yıllardan beri halk devrimleri ve halk iktidarı görüşünü pek kullanmayan Çin, yeniden halkın gücü temasını işlemeye başladı. Hindistan’ın yanı başında gerçekleşen gelişmeler Çin’in bölgedeki rolünü bir kez daha gözler önüne serdi. Sonuçta Himalayalar üzerine Çin ve Hindistan arasındaki yarışı Çin kazandı. Pakistan’ın giderek ABD eksenine kayması, Hazar ve Orta Asya enerji havzalarında Rusya’nın etkisinin giderek artması, gelişen ekonomisi için kesintisiz enerjiye ihtiyacı olan Hindistan için kabul edilemez bir durumdu. Hindistan Başbakanının Çin ziyareti, Hindistan dış politikasındaki 180 derecelik dönüşün bir sonucu olmuştur. Fakat işbirliğinin önünde bir takım engeller bulunmaktadır. Her şeyden önce Tibet konusunda Çin ve Hindistan farklı düşünmektedir. Ayrıca Hindistan’a göre Keşmir’in bir kısmı Çin işgali altındadır. Oysa Çin’e göre burası Çin toprağıdır. Bu bölge yüzünden hatırlanacağı üzere iki ülke 1962’de savaşmışlardı. Bu sınır sorunu hâlen tartışılmaya devam etmektedir. Tibet’e gelince Hindistan Tibet’i Çin’in parçası olarak kabul etmesine rağmen oradan kaçanların Hindistan’da sürgünde Tibet hükümetini kurmasına yardımcı olmuştur. Geçen bu yıllar içerisinde Hindistan, Tibetli ayrılıkçılara destek vermiştir. Pekin, tüm bu tartışmaları aşmaya kararlı gözükmektedir. BANDUNG RUHU Hindistan ile güvenlik zemininde başlayan işbirliği süreci 2008 yılının ilk günlerinde Hindistan Başbakanı Singh’in Pekin’i ziyaret etmesiyle farklı bir boyuta taşındı. Ziyaret nedeni ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi olarak yansıtılsa da, kapalı kapıların ardında Hint Okyanusu’nda yeni bir dönemin başladığını gösteriyor. Bağlantısızlar Hareketi’nin iki önemli devletinin tekrar işbirliği çatısı altında bir araya gelmeleri, Avrasya’da değişim rüzgârları olarak yorumlanıyor. Yıllarca küresel politikada pek fazla etkinlik gösterememiş olan Hindistan şimdilerde Çin’le beraber yeniden uluslararası siyasete dönmeye hazırlanıyor. Bu da geçmişteki Bağlantısızlar Hareketi’nin ortaya çıkışını hatırlatıyor. O dönemde bu hareket en fazla Sovyetler Birliği’ni endişelendirmişti. Son dönemde ortaya çıkan demokrasi projelerinde dünyanın birçok bölgesi parçalanıp yeniden ABD’nin küresel çıkarları doğrultusunda haritalar çiziliyor. Hindistan, barındırdığı din, dil, kültür çeşitliliği nedeniyle yeni haritalara karşı belirgin bir alerjisi bulunmaktadır. Yıllarca, Pakistan’ın kendisinden ayrılmasını bir türlü hazmedemeyen Hindistan, yeniden böyle bir duruma asla izin vermeyecektir. Son günlerde Washington’da dile getirilen bir senaryo Hindistan’ın bünyesinden yeni bir Müslüman devletin oluşturulmasıdır. Bu Müslüman devlet, bölgede İran’ı, Pakistan’ı ve radikal İslami grupları dengeleyecektir. İran’daki ve Ortadoğu’daki Şii anlayışından farklı bir anlayışa sahip olan Güney Asya Şiilerininin de bir çatı altında