Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Mahmut KİPER Metalurji Mühendisi USİAD Sanayi ve Teknoloji Politikaları Çalışma Grubu eçenlerde Ulaştırma Bakanı, projesi devam eden hızlı tren için rayların Karabük Demir Çelik Tesisleri’nde (KARDEMİR) üretileceğini belirtti ve ekledi; ‘şimdiye kadar tren rayları yurtdışından ithal edilmekteydi artık biz üreteceğiz.’ Hızlı, güvenli, ucuz ve toplu taşımaya en uygun hızlı tren tüm dünyada bırakın şehirleri ülkeleri birbirine bağlarken, ülkemizde neden bu kadar gecikti? Şimdilik bu konuyu bir tarafa bırakalım. Ancak, hızlı tren rayları gibi uzunlukları 70 metreyi geçen hassas üretimler de dahil pek çok çelik aksamın yurdumuzda üretilememesi ülke demirçelik geçmişine büyük haksızlık. Tren rayı üretiminde başa dönüldü… C S TRATEJİ ve yokluklara rağmen, ülke sanayisinin temel taşlarını ve ülkemizin sağlam tuğlalarını öne çıkmadan sessizce örmeye çalışmıştır. S. Şanbaşoğlu Cumhuriyetin ilk yıllarındaki demirçelik ile ilgili girişimleri şöyle anlatıyor; "İlk teşebbüs 1924 senesinde imalathanelerin tekrar kurulması için çıkarılmış bir kanunla başlar. 100 milyon liralık tahsisatın 5 sene zarfında sarf edilmesi üzerine bir kanun çıkarılmış ve ona istinaden askeri fabrika imalathaneleri tekrar yeni baştan kurulmaya başlanmıştır. İlk önce Ankara Fişek Fabrikası ile işe başlanmıştır. Ve 1929 senesinde de, Kırıkkale’deki çelik fabrikasının temeli atıldı. Bu fabrika 1932’nin başında bitti. Fabrikada iki tane 10’ar tonluk SiemensMartin ocağı, bir tane 2 tonluk elektrikli ark ocağı ve iki tane de kupol ocağı ile beraber dökümhane, haddehane, demirhane, tamirhane vardı. 1932’de Almanlardan bir heyet geldi, bunları çalıştırmaya başladık." Sanayinin doğmaya başladığı o günün Kırıkkale’sini ise Selahattin Bey şöyle özetliyor; "1932’de Kırıkkale’de askeri fabrika sahası dışında sadece 13 ev vardı. Meyhanedemek o günlerde kapatılma kararları yokmuş, kahvehane ve kasap dükkanı aynı yerdi. Yol yoktu. Haftada yalnız iki tren geçerdi. Gazete gelmezdi. Fabrikaya ya trenle, ya da çamur tarladan geçerek gidilirdi. İşçi tamamen oraların köylüsüydü. İki üç saatte köyünden eşekle veya yaya gelirdi. Fabrikada eşeklere ayrı yer vardı. Çelik fabrikasında 500600 işçi çalışırdı. İşçilere (yani çalışan köylüye) kendi getirdiği pekmez veya ayrana bandığı yufka ekmeğinden ibaret yemeğinin ve kendi elbisesinin dışında, ilk fabrika yemeği ve kıyafeti Kırıkkale Çelik Fabrikası’nda verilmiştir. Bunu yapan da devlet değildi. Kendi aramızda para toplayıp başlattık ve usul haline getirdik...." Kırıkkale Çelik fabrikası kurulur kurulmaz ilk kalkıştığı işlerden biri ray üretimidir. Çünkü Cumhuriyetin birinci sloganı ‘bir karış daha fazla demiryolu’dur. İlk ray öyküsünü Şanbaşoğlu’ndan dinleyelim; "O vakit demiryolları Türkiye için çok önemli. Bu fabrikaları askerlerin ihtiyaçları için kurarken, İsmet Paşa’nın emriyle ‘.... Burada ray da yapılsın’ denmiştir. Türkiye’de ilk defa ray 1932 Senesi’nin Haziranı’nın 4’ünde burada yapılmıştır. Daha sonra Almanlar gittiler ve 1934’e kadar çelikhane çalışmadı; çünkü ne mühimmat, ne de ray için hiçbir sipariş yoktu..... 1934 senesinde Ali Çetinkaya Bayındırlık Bakanı olduktan sonra Devlet Demiryolları ona bağlandı. Devlet Demiryolları başlangıçta hiç istemiyordu; ama, Çetinkaya zorlayınca ray siparişini Kırıkkale’ye vermek zorunda kaldılar. Başlangıçta, tabiatıyla hiç tahsisat falan yok. Hepimiz acemiyiz ve doğru dürüst kütle halinde üretim yapamıyoruz. O esnada, 15’lik top imalatı için Almanya’ya tekâmül kursuna gidenler, koda firmasından Harlas isimli bir ustabaşı getirdiler. Bizim çelik imalatında Harlas’ın çok büyük yardımı ve tesiri oldu. Rayları ilk teslim ettiğimiz zaman TCDDY şüphe etmişti. İnşaat Fen Heyeti Başkanı olan İsmail Fuat Bey bizim raylardan ve Alman konsorsiyumundan gelmiş raylardan bir kaç örnek alıp test etmek üzere İsviçre’ye gönderdi. Onlar rayları Thomas çeliğinden yapıyordu. Bizim raylar onlarınkinden kat be kat mukavim çıkınca herkesin sesi kesildi. 19351940 tarihleri arasında TCDDY’ye 20.000 ton ray verdik.’ G ‘Cumhuriyet çeliğine su verildi!’ Cumhuriyetin ilk yıllarında çelik üretiminin gerçekleştirilmesi, kararlılığın zaferinin başka bir örneğini oluşturur. Kırıkkale’de yapılan üretimin devamı Zonguldak Karabük’te gelir… ÇELİĞİ ANLAMAK Çünkü, Cumhuriyetimizin hem de ilk yıllarında Kırıkkale Çelik Fabrikası’ndan başlayıp, daha sonra KARDEMİR’le devam eden bir süreçte bu ülke kendi tren raylarını Ancak, o zamanki Cumhuriyet idaresi kararlıydı. kendi üretmiştir. Ülke sanayileşmeliydi, çünkü çağdaşlaşma, ileri yaşam Cumhuriyetin kurulmasından 85 yıl sonra demek ki düzeyi ancak böyle sağlanabilirdi ve en önemlisi ulusal tekrar başa döndük. bağımsızlık ancak ve ancak böyle korunabilirdi. Çok En başa, 1850’lerden başlayan bir tarih turuyla zor ve çetin bu uygarlık mücadelesine başlamak için dünya ve ülkemiz demirçelik serüvenine kısa bir göz çelik ve onun ön maddesi olan demir üretimi ilk atalım. hedeflerden olmalıydı. Çeliği anlamak, sanayiyi anlamak demektir. Çünkü, dünyada 1850’lerle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise KARDEMİR’in açılışından... kuruluşla birlikte sanayi devrimi ‘çelik çağı’ ile başlar. Evet, dünya’da Avrupa’dan başlayan Sanayi Devrimi’nin nirengi noktalarından biri kitlesel çelik üretimine olanak verecek ocakların geliştirilmesi olmuştur. 1850’lerde neredeyse 4000 yıldır bilinen ve kullanılan demirin, karbonunu azaltarak çeliğe evrilmesi için geliştirilen yöntemlerle çok büyük ölçeklerde çelik üretimi mümkün hale geldi. Öyle ki, İngiltere’de 1850’lerin başında sadece 60.000 ton çelik üretilebilirken, 1880’lere gelindiğinde bu rakam 1.6 milyon ton, 1890’da ise 3.6 milyon tonlara çıktı. Çelik üretiminin artması ile demiryolları, demiryollarının artması ile gene ana maddesi çelik olan makine ve tezgahların dolaşımı başladı. Önce İngiltere, ardından Almanya ve diğer ülkeler hızla sanayi ülkesi oldular. Çeliğin girdiği her şey yeni yaşam demekti. Demir UMHURİYETİN ÇELİKLE SINAVI ağlarla örülen kıtalar yakınlaşmaya, köprülerle iki Türkiye Cumhuriyeti’nin demirçelik serüveninin yakası bir araya gelen ırmaklar geçilmeye, evler ilk bölümünü, bu çabaların içinde yer almış olan büyümeye, çok sayıda insanın çalıştığı, tezgahlar üreten ülkemizin ilk Metalürji Mühendisi Selahattin fabrikalar kurulmaya başlandı. Üretim şekilleri de, Şanbaşoğlu’nun ağzından aktaralım. yaşam alanları da, ilişkiler de, toplumlar da giderek Kendisi, yurtdışına gönderilen bir grup öğrenci ile farklılaştı. birlikte 1926’da Ankara Garı’ndan bizzat Mustafa Çelikle biçimlenen sanayileşme, ülkeler arasındaki Kemal tarafından uğurlanmış, önce makine gelişmişliklerin belirlenmesinde çok önemli oldu. Bu mühendisliği eğitimine başlamış; ama daha sonra, nedenle, çelik ve onun ilk üretim proseslerinde önemli "memlekete gereklidir" diyerek Aachen’de metalürji bir girdi olan kömür milletlerarası işbirliğinde ayrı bir eğitimi görmüş; 1930’ların başlarında başlayan demiryere kondu. Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT), çelik seferberliğinin her aşamasında nefer, lider, AB’ye giden süreçte en belirleyici ve etkili yapılardan gözlemci ve tanık olarak yer almış; Türkiye’nin sınaî biri olmuştur. gelişiminde sürekli izler bırakmış ve bu satırlarda Gelelim ülkemize. 1923’de Cumhuriyet anlatılacak olan demirçelik öyküsünün –inanılmaz kurulduğunda elinde az sayıda dokuma tezgahı, bir iki güçlü hafızasıyla en ince detaylarına kadar– bu günlere un değirmeni, ufak pik dökümhaneleri, birkaç yarı taşınmasını sağlamış bir üstadımızdır. 1995 yılında, 87 çalışır belki bir de kırık dökük askeri tesis dışında yaşında bir trafik kazasında ölene kadar da, o hemen hiç bir şey yoktu. Zaten geç kalınmış sanayi dönemlerdeki insanlarda görülen temel özelliklerden devrimi atılımına başlamak için koşullar hiç uygun olan üstün devlet ve görev bilinciyle, tüm olumsuzluk görünmüyordu. C