24 Aralık 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 6 Ekim 2008/223 Eylül saldırılarından sonra “küresel çapta terörizmle savaş” retoriğini ortaya atan ABD sırasıyla Afganistan müdahalesi ve Irak işgalini gerçekleştirdi. Söz konusu iki cephe, Washington’un güvenlik endişelerini dindirmeye yetmemiş olacak ki, ABD geçen yıl terörist gruplarla mücadele iddiasıyla Afrika kıtasına askeri bir kuvvet konuşlandırdı. Afganistan ve Irak örnekleri değerlendirildiğinde, Afrika’nın geniş petrol havzalarına sahip olması ve son zamanlarda kıtada etki alanını genişleten Çin’in ABD çıkarlarını tehlikeye sokması, Amerika’nın bu yeni “güvenlik” stratejisinin iyi niyetli bir girişim olduğu yönündeki tezlerinin sorgulanmasını gerektiriyor. Afrika kıtasının bugünkü konjonktürde ABD için ne ifade ettiğine değinmeden önce, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ABDAfrika ilişkilerindeki gelişmeleri incelemek, bugünü yorumlamak açısından yararlı olacaktır. 11 Dr. Burcu ŞENAY TUSAM Afrika Araştırmaları Masası ABD’nin gözü Afrika petrolünde Petrol ihtiyacının yüzde 25’ini kara kıtadan karşılamayı düşünüyor.. ST R A T E J İ c 23 konular ön planda tutuldu. Ancak Afrika kıtasının ekonomik açıdan önemi ve son yıllarda Çin’in petrol üreten birçok Afrika ülkesiyle gelişen ilişkileri de bu komutanlığın kurulmasını ABD için bir stratejik öncelik haline getiren unsurlardır. Her ne kadar AFRICOM’un kurulmasında “teröre karşı savaş” söylemiyle yola çıkılsa da terörizm endişesi ABD’nin Afrika’ya olan ilgisinin yegane sebebi değil. Afrika’yı Ortadoğu petrollerine alternatif olarak gören ve bu bağlamda Ortadoğu’ya olan bağımlılığını azaltmak isteyen ABD, geniş petrol havzalarına sahip kıtanın güvenliğini sağlarsa petrolün güvenliğini ve işletme güvencesini de sağlayacağı düşüncesinde. Washington tarafından terörle mücadelenin yeni alanı olarak tanımlanan Afrika ülkelerinde oluşturulmuş bir güven ortamı, Amerikan çıkarlarının korunması açısından hayati önem taşıyor. ABD’nin yakın gelecekte Afrika’dan petrol ithalatını arttırmayı düşündüğünü söyleyen Amerikalı istihbarat yetkililerinin açıklamalarına göre ABD, 2025 yılına kadar petrol ihtiyacının yüzde 25’ini Afrika’dan karşılamayı planlamaktadır. Söz konusu unsurlar göz önünde bulundurulduğunda, Amerika güdümlü bir Afrika’nın ABD çıkarlarının küresel çapta devamlılığının sağlanması açısından önemini anlamak güç olmayacaktır. SOVYET EKSENLİ AFRİKA POLİTİKALARI ABD, İkinci Dünya savaşından hemen sonra ve Soğuk Savaş’ın ilk evrelerinde sömürgecilik karşıtı ve ideal politik merkezli bir dış siyaset izlemiş, Sovyet yayılmacılığına karşı insan hakları ve liberalizm gibi kavramları ön plana çıkarmıştır. 1979 yılına kadar bu idealist söylemlerinden kesin bir sapma göstermeyen Washington, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesiyle, ani bir manevrayla Sovyet tehdidine karşı daha gerçekçi politikalar üretmeye başladı. Güvenlik stratejilerinin başat unsuru oluşturduğu bu politikalar doğrultusunda, Rusya’nın Afrika’daki müttefikleri düşman ilan edildi. Reagan yönetimi, Libya ve Angola gibi ülkelerdeki Sovyet destekli yönetimlere karşı içerideki muhalif gruplara ve komşu ülkelere ekonomik ve siyasi Somali açıklarında kaçırılan gemi... alanlarda destek verdi. ABD’nin Afrika’da uyguladığı çelişkili politikalar, insan hakları ve liberalizm konularındaki hassasiyetinin günün koşullarına bağlı olduğunu ve çıkarlarıyla çatışması halinde bu tezlerden bir çırpıda vazgeçebileceğini göstermek açısından önemlidir. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle Afrika, ABD için önemini büyük oranda yitirdi. 1990’lı yıllarda Afrika’da düşük profilli bir politika izleyen ABD, Körfez Savaşı’yla birlikte Afrika Boynuzu’nun stratejik öneminin artması üzerine 1993’te Somali müdahalesini gerçekleştirdiyse de bu askeri harekat başarısızlıkla sonuçlandı. ABD’nin Somali’de yaşadığı bozgun, Afrika politikalarının geleneksel yöntemler doğrultusunda şekillendirilmesinin gerekliliğini ortaya çıkardı. Söz konusu gecut durumu, 11 Eylül saldırılarından sonra rotasını tamamıyleneksel yöntemler ışığında, 1994 yılında Ruanda soykırımı sürerken Başkan Clinton, “müdahalesizlik” kararının sinyalla reel politiğe çeviren Washington’u tedirgin etmiş, ABD lerini şu skandal sözlerle verdi: “Dünyanın herhangi bir yyeni Afrika politikalarını, kıtanın Ortadoğu’dan sonra terörün erinde etnik çatışmalara müdahale edip etmeyeceğimiz, son beslendiği ikinci adres olduğu varsayımıyla şekillendirmiştir. tahlilde, bu konunun Amerikan çıkarlarının bütünü içinde Gine Körfezi, Sahra Çölü ve Afrika Boynuzunu da içine alan taşıdığı ağırlığa bağlı olmak zorundadır”. şeridi terörle mücadelenin yeni alanı olarak belirlendi. Bush yönetimi, 1997–2001 yılları arasında 40 milyon dolar olan askeri yardımı, 20022006 arasında 130 milyon dolara yükÜVENLİK Mİ, PETROL MÜ? seltti. 2007 yılına kadar geçen sürede sınırlı sayıda askeri ve ABD’nin Soğuk Savaş döneminde ve hemen sonrasında mali yardımlarla kıtada kendini gösteren ABD, 2007 yılında çoğu zaman düşük bir profil izleyen Afrika politikası, kıtada ABD Afrika Komutanlığı’nın (AFRICOM) kurulmasıyla yaşanan ideolojik zıtlaşmalar, küresel güçlerin farklı rejim ve Afrika’daki varlığını daha da güçlendirmiş oldu. diktatörlükleri desteklemesi Afrika’da zaten varolan isAFRICOM’un kuruluş sürecinde Afrika ülkelerinde güventikrarsızlığın daha da artmasına sebep oldu. Afrika’nın mevliğin arttırılması, terörle mücadele ve kriz yönetimi gibi Çin’in Afrika’da petrol kaynağı olan ülkelere ilgisi biliniyor. Bu kıtadaki potansiyel, son dönemde ABD’nin de dikkatini çekiyor. AÇLIKLA ‘AMERİKAN MÜCADELESİ’ 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin Afrika kıOrtadoğu petrolüne alternatif arayan ABD, tasına artan ilgisi ve kıtada nüfuz alanını genişletme isteği Afrika toplumlarının sorunlarının çözümüne yöne2025 yılına kadar ihtiyacının yüzde 25’ini lik politikalar üretme zorunluluğunu da beraberinde getirdi. Ancak açlık ve hastalıklarla mücadele eden Afrika yapılan yardımların Amerikan çıkarları buradan karşılamayı planlıyor. ABD’nin toplumlarına ekseninde şekillendirilmesi sorunlara çözümden çok getiriyor. ABD Tarım Bakanlığı’nın açıkAfrika’ya özel bir komutanlık kurarak kıtaya çözümsüzlük lamalarına göre yalnızca; “ABD tarım ürünleri için ticari bir pazar olma potansiyeline sahip” ülkeler verdiği önemi gösteriyor. yapılan yardımlardan pay alabilmektedir. Bu bağlamda, G kıtlığın yoğun olarak yaşandığı gelişmemiş Afrika ülkelerinde insanlar ölüme terk edilmektedir. Ayrıca kendi pamuk üreticisine olağan üstü oranda sübvansiyon uygulayan ABD’nin, söz konusu adaletsiz ekonomi politikası, Afrika ülkelerini pamuk ihraç edebilecekken sanayi ülkeleriyle rekabet edemez duruma getirmiştir. Böylece binlerce Afrikalı pamuk üreticisi açlığa mahkum edilmiş oluyor. ABD’nin sağlık alanında geliştirdiği insani yardım projelerinin de Afrika’nın sorunlarını çözmekten uzak olduğu gözlemlenmekte. AIDS ve sıtmayla mücadeleye ayrılan ödenekte yalnızca ABD patentli ilaçların masrafları karşılanmakta, çok daha ucuz olan jenerik ilaçlar söz konusu ödeneğin kapsamına dahil edilmemekte. Afrika’da uygulanan sağlık politikası, ABD’nin sağlık yardımlarından bile kar amaçladığını gözler önüne seriyor. ABD’nin son dönemde Afrika’daki girişimlerinde, petrol zengini kıtanın başta Çin olmak üzere küresel ekonomik güçlerin cazibe merkezi haline gelmesinin payı büyük. Tek kutuplu dünyada hakimiyetini korumak isteyen ve dünyanın neredeyse her yerinde “olma” talebini giderek artan oranda yineleyen ABD’nin, Afrika’da askeri alanda etkinliğini arttırması “olası” eylem ve müdahalelerinin adeta sinyallerini veriyor. Pragmatik bir anlayışla şekillendirdiği insani yardım projeleri ise son tahlilde Washington’un çok da umursamadığı uluslararası kamuoyuna verilmiş bir sus payı olarak değerlendirilebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear