Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 oykırım suçu; eylemin; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubun, tümüyle ya da bir bölümüyle yok edilmesi amacıyla gerçekleştirilmesi; eylemin; öldürme, ciddi fiziksel ya da zihinsel zarar verme, grubu yok etme kastıyla yaşam koşullarını ağırlaştırma, doğumları önleyici önlemler alma, çocukların zorla başka bir gruba aktarılması eylemlerinden biri sayılması; eylemde kurumsal ve kolektif bir iradenin varlığı; eylemin örgütlenmesi, planlanması ve bu planın uygulanması; eylemin genel kast, özet kast taşıması ve bu kastın kanıtlanması, eylemin askeri zorunluluk, zaruret vb. hallerde gerçekleşmemiş olması durumunda, oluşur. Şu halde, soykırım suçunun oluşması sıklıkla rastlanır bir hadise değildir. Günlük dilde ‘şurada soykırım var, burada soykırım yapıldı’ şeklinde ‘soykırım’ ifadesi kullanırken dikkatli olmak gerekir. Soykırım suçunun varlığından söz edebilmek için bir dizi unsurun oluşması gerekmektedir. Bu unsurlar da, her an her yerde oluşuyor değildir. Dolayısıyla ‘soykırım’ ifadesinin maksadını aşan şekilde kullanılması, bu suçun ne kadar büyük bir suç olduğu vasfını azaltmaktadır. S Diren ÇAKMAK Çankaya Üniversitesi Farklı açılarıyla ‘soykırım’ iddiaları… ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 6 Ekim 2008/223 Ermeni iddiaları temelsiz VARSAYIMLAR Bu noktada, öncelikle, Ermeni Tehcirinin (1915) soykırım suçu oluşturduğuna dair iddianın varsayımlarını sıralamak, daha sonra da bu varsayımları değerlendirmek uygun olacaktır. Ermeni Diasporası, şu beş varsayıma dayanarak soykırım suçu iddiasında bulunmaktadır: 1 Suçun gerektirdiği maddi unsur: Ermeniler ırksal grup teşkil ediyorlardı. 2 Suçun gerektirdiği hukuki unsur: Açlığa maruz bırakma ve tecavüzler gerçekleşti. Bu eylemler ‘grubu yok etmek kastıyla yaşam koşullarını ağırlaştırmak’ demektir. Göç ettirme sırasında, 10 yaşından küçük erkek çocuklar ile 20 yaşından küçük Ermeni kızları göçe tabi tutulmadılar, Müslüman ailelerin yanına verildiler. Bu, çocukların zorla başka bir gruba aktarılması eyleminin gerçekleştiği anlamına gelmektedir. 3 Suçun özneleri: Fail Türkler, mağdur da Ermenilerdir. Anadoluda ayaklanan Ermeni milisler... Türkiye Ermeni iddiaları nedeniyle uluslararası alanda zor durumda kalıyor. Geçmiş, günümüz değer yargılarıyla yargılanmak isteniyor. Anadolu’da açlığın kol gezdiği dönemlerde Ermenilerin açlığa mahkum edildiği gibi iddialar temelsiz kalıyor. 4 Suçun gerektirdiği manevi unsur: Genel kast ve özel kast vardır, kastın ispatı mümkündür. Bu varsayım şunları içermektedir: Genel kast: Türkler, bilerek ve isteyerek, Ermenileri tümüyle yok etmeye çalıştılar. Özel kast: Türkler, bir plan dahilinde, örgütlü ve sistematik bir şekilde, Ermenileri yok etmeye çalıştılar. Kastın ispatı: Türklerin hazırladığı yok etme planını uygulayan sivil ve askeri memurların yazışmaları, yabancı ülkelerdeki arşiv belgeleri, yok edilen Ermeni köylerinin fotoğrafları, zarar verilen ibadet yerleri, eylemlerin işleniş biçimi, niteliksel ağırlığı, niceliksel bütünlüğü kastın ispatı için yeterli delil oluşturmaktadır. 5Suçun hukuka aykırılık unsuru: Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılmış olması; dolayısıyla Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaşıyor olması, aynı zamanda Çanakkale ve Güney cephelerinde de savaşıyor olması, Batı Cephesi’ne askeri birlik göndermiş olması, yani bir ölümkalım savaşı veriyor olması kabul edilmektedir. Nitekim, Osmanlı Devleti, Ermeni Tehcirini, askeri gereklilikler ve ülke savunması, daha genel bir ifadeyle yüksek bir toplumsal değeri korumak amacına dayandırmıştır. Fakat, tüm bunlara rağmen, Tehcir Kanunu uygulaması hukuka aykırılık teşkil eder. Ayrıca, Ermeni milliyetçilerinin çetecilikle itham edilmiş olmaları kabul edilmemektedir. Varsayımlardan çıkan iddia: Türkler, Ermenileri göç ettirme uygulamasıyla, 1915 yılında soykırım suçu işlemişlerdir. Bu noktada, Ermeni iddiasını oluşturan beş varsayımı tek tek incelemek ve bunun sonucunda iddianın yanlışlığını ortaya koymak uygun olur: Birincisi; Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluktu. Türklerden oluşan bir ulusdevlet değildi. Türkler de, Ermeniler de, Osmanlı tebaası idi. Türkler, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, yani bir ulusdevleti 1923 yılında kurdular. Osmanlı Devleti teokratik devlet özelliği taşımaktaydı. Osmanlı tebaası, Müslüman ve Müslüman olmayan şeklinde ayrılmakta ve idari mekanizma bu ayrım üzerinden işlemekteydi. 1915 yılı için Ermeni milliyetçiliği hareketinin varlığı inkar edilecek değildir. Ancak Osmanlı yönetimi, Ermenileri, Osmanlı tebaası olarak görmekteydi. Dolayısıyla, Osmanlı Devlet örgütlenmesi onları bir ırksal grup olarak görmeye izin vermemekteydi. Burada en fazla, Ermenilerin ‘dinsel grup’ olduğunu varsaymak mümkündür. Dolayısıyla Ermeniler, suçun gerektirdiği maddi unsuru doğru olarak ortaya koyamamaktadırlar. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devletinin sadece iktisadi mirasçısıdır. Türk ulusdevleti, Osmanlı’nın siyasi mirasçısı değildir. Şu halde, Osmanlı Devlet örgütlenmesinden, Türkiye Cumhuriyeti Devlet örgütlenmesine suç isnadı nakletmek doğru mudur? İDDİA VE MANTIK İkincisi; Soykırım Sözleşmesi (1948), grubu yok etmek kastıyla yaşam koşullarını ağırlaştırma eylemi bağlamında, suçun sonuçlanmamış olması durumunda da, suçun gerçekleşmiş olduğunu kabul eder. Ancak, Osmanlı askerlerinin Doğu Cephesinde, sığır derisinden yapılan kösele ayakkabıları kaynatıp çorba niyetine içtikleri, Çanakkale cephesinde askerlerin sadece sınırlı ölçüde çiğ bulgurla karınlarını doyurdukları gerçekleri göz önünde bulundurulduğunda; Ermenilerin açlığa maruz bırakıldıkları varsayımı ne derece haklı olabilir? Ayrıca belirtmek gerekir ki, Osmanlı’da, en belirgin karnı tok kesim sadece saraydakilerdir. Şu halde, toprakları ekip biçecek olan Müslüman erkekler savaşta iken, Müslüman kadın, yaşlı ve çocukların karnının tok olduğunu söylemeye imkan var mıdır? Daha ötesi, Müslüman tebaadan oluşan Ordu birlikleri cephede savaşırken, cephe gerisinde sadece kadın, yaşlı ve çocuk Müslümanlar ve Ermeniler kaldığına göre; Müslüman erkeklerin Ermeni kadınlara tecavüz etmesinin koşulu var mıdır? Eğer bir tecavüz eyleminden bahsedilecekse, cephe gerisinde kalan Ermenilerin, Müslüman kadınlara tecavüz etmiş olduğunu iddia etmek daha akla yatkın gözükmekte değil midir? Ayrıca, göç ettirme sırasında, 10 yaşından küçük erkek çocuklar ile 20 yaşından küçük Ermeni kızların göçe tabi tutulmamaları uygulamasına dayanarak, ‘çocukların zorla başka bir gruba aktarılması eylemi’nin gerçekleştiğini iddia etmek mesnetsizdir. Anne ve babaların ikametgahlarının, çocuklar için, her zaman uy