24 Aralık 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 6 Ekim 2008/223 ST R A T E J İ c 19 Fransa’da bir jandarma astsubayı, bir Fransız savcısının yetkilerinin birçoğuna sahip bulunuyor. Aynı uygulamalar diğer Batılı ülkelerde de geçerli. Yetki sınırlaması nedeniyle zaman zaman verilen şehitlerin örnekleri basında yer aldı. Siyaset bu sorunu hemen çözmeli… Terörle mücadele eden güvenlik görevlileri karşı kolluğa geniş yetkiler tanıyordu, jandarma, polis ve asker başta terör olmak üzere tüm suç ve suçlulara karşı etkisiz hale getirilmiştir. Bu yeni yasa terör yandaşları, suç örgütlerinin temsilcileri ve kaçakçılıkla uğraşanlar insan haklarını bahane edilerek savunulmuş, buna karşın halkına hizmetten başka bir düşünce ve amacı olmayan jandarma, polis ve asker sesini yeterince duyuramamıştır. 2004’ün başı ve yeni yılın ilk aylarında Türkiye’nin hali işte budur; cüretini arttırmış potansiyel suçlular, yetkisizleştirildiğini düşünen bir kolluk ve mülkiye, kolluğu emrine almış olmanın sevincini yaşayan bir adliye, hepsine uzaktan bakan ve suçluların baskısı altına girmiş masum ve çaresiz bir halk yani bizlerle şekillenen kamu aktörleri. Yasanın neden olacağı aksaklıklar üzerine dikkatleri çekebilmek için VanŞırnakSiirt ve Hakkâri illerinde adli mülki ve askeri makamlarla yoğun toplantılar yapıldı, brifingler verildi, Fransa örnek gösterilerek Avrupa’daki durum anlatıldı, raporlar tutuldu ve Ankara’ya yazıldı ama istenilen sonuçlara hiç ulaşılamadı. Hükümet kolluğun sesini kulak ardı ederek pek az bir değişiklikle yasayı yürürlüğe geçirdi. HÜKÜMET DİRENİYOR Yasanın yürürlüğe gireceği altı aylık dönem içerisinde kolluğun ve Genelkurmay’ın müşterek uğraşları sonucunda siyasi iradeye yapılan baskılar önemli bir sonuç getirmedi, ancak kolluk amirinin savcıya ulaşamadığı durumda kamuya açık alanlarda gündüz arama yapılabilmesine yetki verildi ama konut ile işyerleri bunun dışında bırakıldı(Mad. 119). Bunun dışında, yakalanan kişinin üzerinde kolluğun güvenlik açısından arama yapılabilmesine olanak tanındı(Mad.90). Terör suçlarında savcının yanı sıra kolluk amirinin de emriyle yer gösterme işlemi yapabilmesine olanak sağlandı(Mad.85). Yine savcıya ulaşılamayan hallerde suç delillerine el koyma yetkisi kolluğa verildi(Mad.127). Gözaltına alınanların hakim karşısına çıkarılması için ancak 12 saatlik bir yol süresi gözetim süresine eklendi(Mad.91) ve nihayetinde il ve ilçelerdeki kolluk amirlerine adli görev suçlarında hakimlik teminatı tanınmasıyla yapılan değişikler son buldu(Mad.161). Altı aylık uğraş sonucu, 25 Mayıs 2005’de yapılan yasal düzenlemelerle kolluğun elde edebildiği yetkiler işte bunlar oldu; kısmi arama ve kısmi yer gösterme ile kısmi el koyma yetkisi. Doğal olarak bu yasa sorunu çözücü değil sorun çıkarıcı oldu, çünkü terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin içinde terörist bulunduğu kuşkusu olan bir aracı dahi arama yetkisi olmayışı iç güvenliği olumsuz etkiledi, suçlar arttı, suçlular arttı. Tartışmaların yoğunlaşarak sürmesi üzerine siyasi irade, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda 2 Haziran 2007 tarihinde bir değişiklik yaptı ve “Önleme Araması” başlığı altında mülki amirin yazılı izniyle kişilerin üstleri, araçları ve eşyalarında arama yapma yetkisini kolluğa verdi ama sorunun özüne inilmediğinden bu da yeterli olmadı. Yasanın inceliğini kavrayan medya ise sorunu öylesi trajik örneklerini ekranlara yansıttı ki izleyenler gözlerine inanamadı; düşününüz, suçlunun saklandığı eve yetkisi olmadığı için giremeyen yetkisiz bir polis ve eve girip suçluyu yakalayıp polise teslim eden bir vatandaş aynı tabloda yan yana. Bir başka örnekte ise, sokağın ortasında bir kadını 33 yerinden bıçaklayan suçluya karşı yetkisi olmadığı gerekçesiyle müdahale etmeyen bir polis ve bu haksızlığa isyan eden bir halk aynı tabloda yan yana. Bu trajik olaylar kamuoyunu ve güvenlik güçlerini derinden etkiledi ama siyasi irade yaptığı yanlıştan yine de dönmedi. cadele adına yürüttüğü soruşturmalarda kullanacağı yetki ile adi suçlarda kullanacağı yetkiler arasında bir fark yoktur; arama, el koyma, gözaltına alma gibi adli görev yetkileri her iki suç soruşturmasında da aynıdır, yalnızca terör suçluları için gözetim süresi arttırılmıştır ki, bu yetki de kolluğun değil savcınındır. Kolluk güçlerinin yetkisizleştirilmesi bir AB’ye uyum sürecinin sonucu değil siyasi iradenin bir tercihidir. Bugün AB’nin güçlü üyeleri Fransa’da, İtalya’da, İspanya’da böylesi etkisiz ve yetkisiz bir kolluk yoktur. “Dünya’daki jandarmaların Babası” olarak sayılan Fransa’da bir astsubay dahi savcının tüm yetkilerini gerektiğinde kullanabilmektedir. Yetkisi olmayan ulusal güçlerin terörle mücadele sorumluluğunu taşıyabilmesi mümkün değildir. Bu sorun komutanların devir teslim törenlerinde yaptığı konuşmalarda yeniden dile getirilmiş ve siyasi iradenin çözüm bulması için yeniden masaya yatırılmıştır. SİYASET SORUMLULUĞUNU TAŞIMALI Bugün Türkiye’de terör kaynaklı bombalar yüzünden halkımız ağır zarar görmektedir. Bugün Türkiye’de dağlarda terörle mücadele eden askerimiz, polisimiz, jandarmamız çatışmalarda şehit düşmektedir. Bugün Türkiye’de etkin bir terörle mücadele yapılamadığı için kendilerinde cüret bulan milisler, örgütün siyasi yandaşları toplumsal olaylar çıkararak kamu düzenini ağır bir biçimde bozmaktadır. Terörle mücadele için gerekli tedbirleri almak bir demokrasi ayıbı değil aksine demokrasinin gereğidir, çünkü huzur ve güvenliğin olmadığı bir ortamda demokratik hak ve özgürlükten söz etmek mümkün değildir. Demokrasi içerisinde de terörle mücadele edilebilir, ancak siyasi irade üzerine düşen kararlılığı göstermek ve gerekli yasal düzenlemeleri yapmak durumundadır. Terörle mücadele etmek siyasi bir sorumluluktur ve siyaset yapıcıları bu sorumluluktan kaçınamaz. Aksi halde unutulmamalıdır ki, şehir merkezlerinde patlayan her bombada, dağdaki her çatışmada ve gün geçmeden sonsuza uğurladığımız her şehitte üzerine düşeni yapmayan bugünkü siyasi iradenin vebali vardır. Günümüz siyaseti de bu vebalin altından hiçbir zaman kalkamayacaktır. YETKİSİZ SORUMLULUK OLMAZ Kolluğun bu çaresizliğini ve yaşadığı trajedileri görmezden gelen siyasi irade nihayetinde “Terörle Mücadele Kanunu”nda yeni düzenlemeler yapılarak soruna çözüm getireceği vaadinde bulunarak sorunu öteledi. Nihayet 29 Haziran 2006’da söz konusu düzenlemeler yapıldı ama yine kolluğa ve dolayısıyla da askere yetki verilmedi. Yasanın 10. maddesinde yapılan değişiklikle; bu kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak, Ceza Muhakemesi Kanununun 250 ilâ 252. maddelerinde hüküm bulunmayan hususlarda diğer hükümleri uygulanır, denilmek suretiyle terör suçlarına özel bir soruşturma usulü tanınmadı. Halbuki OHAL ve DGM’ler kaldırılmış olduğundan terörle mücadele edebilmek için kolluğun yeni yetkilere ihtiyacı vardı ama bu ihtiyaç görmezden gelindi. Bugün için, kolluğun terörle mü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear