27 Eylül 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Buket Uzuner’den ‘Su’ Hepimizin ninesi Buket Uzuner’in Su adlı romanı, Türkiye’nin güncel sosyal, politik ve kültürel yarasına dokunurken kendi geleneklerimiz içinde saklı çözümleri hatırlamamıza yol açan siyasi ve çevreci bir roman olarak edebiyatımıza bir soluk getirmeyi amaçlıyor. ? Ayşe BABAYAĞMUR u sadece bir içecek, temizlenmek için kullandığımız bir sıvı mı? Sudan şifa olur mu? Yoksa su, binlerce yıl önce rüyalarımızı anlattığımız, korku ve hayallerimizi içine saçtığımız, yüzünde suretimizi görüp hayran olduğumuz, egomuzun sırsız aynası, mitolojinin ve hayatın kaynağı şifa dolu, büyülü bir sıvı mı? Su, iki hidrojen ve bir oksijenden oluşan bir formül mü? Su romanı, bize suyun asla sadece su olmadığını bir kez daha, hem de Anadolu’nun, kendi geleneklerimizin peşine takılarak hatırlatıyor. SUYUN ŞİFASI Su’yu okurken suyla ilgili ilk algıları düşünüyorum ve bunların doğal olarak çocukluğumuzun anılarında istiflendiğini hatırlayıp, oraya gidiyor, suyla ilgili ilk algıları geri çağırıyor, onların tanıklığına başvuruyorum. Orada karşıma yaşlı bir kadın çıkıyor. Aramızda tam 72 yaş var. O, dört çocuk, on üç torun büyütmüş, geniş ailenin en büyüğü, sözüne hürmet edilen bilgesi; bense onun en küçüğüyüm. Hayatı boyunca hiç durmadan çalışmış, tembellikten, boş oturmaktan hiç hoşlanmamıştır. Sebze meyvesi hiçbir mevsim eksik olmayan bahçemizde, bir tane bile meyvenin israf olmasına izin vermez, yaz boyunca, kışın tüketilecek meyve sebze kuruları, reçeller, marmelatlar, salçalar, erişteler döktürürdü. O benim ninem, o anneannemdi. Bizim kuşakta da pazar günleri çamaşır ve banyo günüydü ve anneannem çamaşır biter bitmez, koşarak banyoya girer, keyifle banyosunu yapardı. Banyodan çıkınca, annemin önünde yere oturur, dipleri bembeyaz, uçları kırmızı kınalı upuzun saçları balık sırtı örülür, üzerine beyaz bir tülbent örtülürdü. Sıra bana geldiğinde, anneannem “Alişoğlu Dedem’in eliyle” diye başlayıp, içinden dualar ederek boynumu, sırtımı sıvazlar, “Şifa suyu olsun yavrum!” diyerek banyo sefamızı bitirirdi. Küçükken, nedenini anlamazdım her hafta tekrar edilen bu ritüelin. Bu saçlar neden örülmek zoSAYFA 4 26 TEMMUZ S rundaydı? Alişoğlu Dede kimdi ve sırtımı neden sıvazlıyordu? Sudan şifa mı olurdu? Türklerin kadim geleneği Şamanizm’e “selam eden”, şamanlığın günümüz toplumunda hâlâ uygulanan geleneklerini vurgulayan, Buket Uzuner’in son kitabı Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları Su’ yu okurken işte küçüklüğümün o keyifli anlarını hatırladım ve o ritüellerin manasını kavramaya başladım. Yani “Su” romanı bir bakıma bana şifa suyu (!) oldu. Su romanı başladığında; çevre sorunları, hayvan hakları, HES’ler, tutuklu gazeteciler, töre cinayetleri gibi Türkiye’nin önemli sorunları konusunda sözünü sakınmayan, gözüpek gazeteci Defne Kaman, bir yaz akşamı bindiği, Beşiktaş Kadıköy vapurunda kaybolur. Kayıp dosyası, yıllık iznine saatler kalan ve “yemyeşil dere kenarındaki bir hamakta su sesi dinleyerek uyuyacağı tatil”i düşleyen komiser Ümit Kaman’ın önüne gelir. Başta kayıp gazeteci kadınla pek ilgilenmeyip, tatilini düşlemeye devam eden Komiser Ümit, Defne Kaman’ın kır saçları çocuk gibi örülmüş, entarisi püsküllü, tuhaf anneannesi Umay ve onun resmen kayıp olmasına karşın, bizzat Kadıköy Çarşısı’nda önüne çıkıp, şifreli mesajlar vermesiyle beklenmedik, gizemli bir maceranın içine çekilecektir. Böylece komiser Ümit, aylardır hayalini kurduğu tatili unuttuğu gibi sahaf arkadaşı Semahat ile gazeteci Defne Kaman’ın izini sürmeye başlar. Ancak bu öyle sıradan bir polisiye takip olmayacaktır. Komiser Ümit, gazeteci Defne Kaman’ın verdiği şifrelerin, sahaf Semahat’in yardımıyla, Türk edebiyatının ilk yazılı eserlerinden, Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi)’in beyitleri olduğunu keşfeder ve roman okuru bu noktadan sonra artık Kutadgu Bilig beyitlerinin tadına varma şansını yakalıyor. Kitabın epigramı da bu beyitlerden birisi zaten: “Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür/ kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür.” Su romanı, çevre sorunları denildiğinde, konunun sadece sağlık ve ekonomi boyutlarının anlaşıldığı ülkemizde, su2012 yun duygusal, etik ve estetik yönlerin ne kadar göz ardı edildiğini de vurguluyor. ZAMANIMIZIN BİLGESİ Kendi özel hayatında imkânsız bir aşk hikâyesinin acısını da taşıyan komiser Ümit, tuhaf bir şekilde içine sürüklendiği bu macerada artık tüm zamanını Sahaf Semahat ile beyitlerde saklanan şifreleri çözmeye adar ve bu arada kendi soyadının anlamını da öğrenir. Eski(ön) Türklerde, kadim Kamanlık geleneğinde ilahi güçlerle iletişime geçtiği düşünülen ve gelecekten haber veren bilgelere Kam/ Kaman denilmektedir. Bu bilgiyi ilk duyduğunda; “Şaman mı?... Bizim soyumuzun öyle büyücülerle, şeytanla falan ne ilgisi olabilir ki!” diye, itiraz eden komiser Ümit Kaman, doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği Şamanizm (Kamanlık) ile tanışacaktır. “Dede Korkut bir Kamdı, ozandı.” gerçeğinden başlayarak, Kamanlığın günümüz Türk halk kültüründe, özellikle de doğum, evlilik, ölüm ve sosyal yaşama ait geleneklerde yaşayan birçok yansıması roman geliştikçe okurun önünde birer birer açılır. “Namaz sonrası tespih çekme, nazara ve kem gözlere karşı kurşun döktürme, şeytanın kulağına kurşun deyip tahtaya üç kez vurma, Hıdırellez’de gül dalına “çaput” bağlama, nazardan korunmak için nazarlık adı verilen muska veya nazar boncuğu taşıma, ölenin ardından mevlit okutma geleneklerinin temeli Kamanlık’tan gelmektedir. Yine Şamanizm’den gelen nevruz, yağmur duaları, türbeler, mezar taşları, halı, kilim desenlerivle, adaklar, bilinçli veya bilinçsiz toplumsal hafızamıza kazınmıştır.” Roman karakterlerine sıradan isimler vermeyi sevmeyen Buket Uzuner, bu romanında da Kamanlığa ait sembol ve sözcükleri, kahramanlarının isimleri ve kimliklerine ustaca yansıtmış. Örneğin, Kamanlar’ın tabiat tanrıçası, tabiat ana: “Umay” ve Göktanrı “Bay Ülgen”e gönderme, Defne Kaman’ın anneannesi Umay Bayülgen ve dedesi Korkut Bayülgen’in isimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Umay Bayülgen’in eczacı oluşu da Kamanların bitkilerle ilaç yapan şifacı lar, otacılar, yani o zamanın eczacıları olduğunu hatırlatıyor. Öte yandan komiser Ümit Kaman’ın Alevi kimliği, hem günlük yaşamındaki Şamani öğeleri daha kolay farkına varmasını, hem de sevdiği kız Tasvir’le evlenmesine ailelerin karşı çıkmasında rol oynayan toplumumuzun kanayan yarası: Alevi Sünni çatışmasının hazin yanına bir kez daha kavramasını sağlıyor. Su, bu ve bunun gibi Türkiye’nin güncel birçok sosyal, politik ve kültürel yarasına dokunurken, kendi geleneklerimizin içinde saklı çözümleri hatırlamamıza yol açan, son derece siyasi ve çevreci bir roman olarak edebiyatımıza bir soluk getirme derdinde. Buket Uzuner’in bir yazar, bir çevrebilimci, bir insan ve kadın olarak meselesi var ve bunu okurla paylaşıyor. Nefes nefese akan bir polisiye anlatımda, kadına şiddet ve töre cinayetleri teması kadın erkek hepimizin yüzüne bir tokat gibi çarpıyor. Tutuklu gazetecileri, türban sorununu, çarpık kentleşmeyi, 2B yasasını, hayvan haklarını hatırlatıyor. Su romanı, çevre sorunları denildiğinde, konunun sadece sağlık ve ekonomi boyutlarının anlaşıldığı ülkemizde, suyun duygusal, etik ve estetik yönlerin ne kadar göz ardı edildiğini de vurguluyor. Bölümlerin başlıklarının da çok özenli ve keyifli seçilmiş olduğunu belirtmeden geçmemek gerekir. Bölüm başlıkları, her biri şiirsel bir öykünün adı gibi albeniyle dizilmiş okurun önüne: “Şaman Dünyanın İlk Çevrecisi ve Organik Şifacısıdır”, “Yunus Bir Balık Değildir”, “Bir Meziyet ya da Eziyet Meselesi Olarak: Uyum”, “Basiret Nedir ve Nasıl Bağlanır?”, “Hayattaki Tek Muzice Gençken İyi Öğretmene Rastlamaktır”. Ancak bazı bölümlerde hınzırca ortaya çıkıp, romanın akışını keserek, epik bir anlatımla, okuyucuyu şaşırtan anlatıcı, sanki Buket Uzuner’in kendisi ama olmadığını iddia eden bir yaramaz! Artık kendi anneanneme dönebilirim: komiser Ümit’e kendi bilincini yükseltmesi ve torunu Defne Kaman’ı bulması için bilgece yardım eden, rüyalarıyla yol gösteren Umay Nine karakteri, hepimizin tanıdığımız biri aslında. Ben onda kendi anneannemi buldum, çok sevdim. Torununa verdiği dersler, anneannemin öğütleri; Kalamış’taki bahçe, bizim Ankara’daki bahçemiz oldu. Bahçeyi adımlayan bilge ayaklarsa, anneannemin ayakları. Kitabı hızla, “su” gibi okurken, anneannemle bir gün geçirdim sanki, özlemim bir nebze azaldı. “Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları” serisi, Şamanizm’in diğer üç unsuru toprak, hava ve ateş ile devam edecek. Buket Uzuner “Toprak”ın çalışmaları için Çorum yollarında, eski uygarlıkların peşine düşmüş bile! Bu bağlamda Su, birçok açıdan iyi bir başlangıç kitabı. Bir Kadıköysever için, Kadıköy rehberi olma niteliği de cabası. Kitabı okuyup da sahaf Semahat’ın Moda’daki dükkânını ve komiser Ümit’in çok sevdiği roman karakteri, New Yorklu kül yutmaz dedektif Matt Scudder’i merak etmemek imkânsız. Artık bizim de heyecanla devamını beklediğimiz bir kitap serimiz var. Serinin devamındaki kitaplarda da Umay Ana’yı bol bol görür müyüz bilmiyorum ama Umay Ana’ya, anneanneme, hepimize en gerekli hayat derslerini ilk öğreten bütün büyükannelere ve Tabiat Ana’ya selam ediyorum. Su gibi aziz olsunlar. ? Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları: Su/ Buket Uzuner/ Everest Yayınları/ 344 s. ? ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1171 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear