26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ necek yerde üzülmüş dünyanın renksizliğine. Çok da meraklıymış Çiçekoğlan, her şeyi öğrenmek istermiş. Bir gün Güneş’i gösterip sormuş annesine; “Bu ne?” diye. Annesi Güneş’i anlatmış ona. Çiçekoğlan Güneş’e baktıkça uzun uzun gözleri kamaşmış. Yok yok ışınlarından değil, Güneş’in renginden büyülenmiş, ona “Güneşkız” demiş. Günden güne büyümüş Güneşkız’a sevdası. Tutturmuş “Güneş’e gideceğim, renginden isteyeceğim” diye. Annesi ne dediyse vazgeçirememiş onu. Çiçekoğlan uzanmış Güneş’e uzanmış uzanmış. Ona olabildiğince yaklaşmış. Güneşkız sevinmiş; “Aşk olunca böyle olmalı!” demiş. Ama çok da kaygılanmış “Yanarsın, koruyamam seni ateşimden” diye yalvarmış. Dinlememiş Çiçekoğlan, sarılmış Güneşkız’a. Yanmış mıdır acaba Çiçekoğlan? Yanmış kavrulmuş mudur? Her sevda yakar mı böyle? Aşktan yansanız da gerçekten yanmak mı gerekir sevgiliye kavuşmak için? Bu güzel masalın güzel sonunu biz anlatmayalım, siz de tanışın Çiçekoğlan ve Güneşkız’la. İyi okumalar. Kısacık bir not: Yazın seyahat ederken gözleriniz yol kenarındaki tarlalarda olsun; belki tanıdık birilerine rastlarsınız. Sümbüllü Köşk/ Bilgin Adalı/ Resimleyen: Mustafa Delioğlu/ Can Çocuk/ 2012/ 74 s./ 911 On bin lira para ve on gün tatil ödülü olan teknoloji tasarım yarışmasına katılmak ister misiniz? Yazık ki ödül geçti gitti, kaçırdınız. Ama ödülün öyküsünü okuyabilirsiniz. Yarışmaya katılmak isteyen Ender, Hakan, ? olu araştırm Akıntı B na taşıd rı Sümb kü soym zacak, k Ya yarış gin Adal ? Bur KİTAP GÖLGESİ İztanbul bilmecesi Bir martının peşine takılıp İstanbul’u kanatlamak, iz sürmek, benzersiz bir yolculuk yapmak ister misiniz? Üstelik kimse yokluğunuzu fark etmeyecek! ? Mavisel YENER vliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden bugüne uzanan gerçeküstü anlatılar bir yanda, polisiye öte yanda… İstanbul’un öykülü haritası elimizde. Öğretmen Nilgün Hanım’ın verdiği ödevle başlıyor her şey. “Önümüzdeki iki gün içerisinde, şehrimizin tarihi yapılarından birini gezecek, sonra da bu geziyle ilgili kompozisyon hazırlayacaksınız. Kuru bilgi değil, gözlem istiyorum.”(s,9) Emre ödevi nasıl yapacağını kara kara düşünüyor. Annesi ve babası onu gezmeye götüremeyince serüven başlıyor. Emre’nin yardımına koşan martı, roman boyunca hem onun hem okurun elini bırakmıyor. Üstelik bu Martı konuşuyor, bir de adı var: Köpük. Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Sultan Ahmet Camii, Topkapı Sarayı, Süleymaniye Külliyesi, Galata Kulesi, Dolmabahçe Sarayı kitabın ilk bölümünde konuk olunan mekânlar. Mine’nin Emre’yle birlikte bu serüvene çıkma biçimi de ayrı bir serüven tabii. Anlatıp da okuma keyfinizi bozmak istemem. Birlikte gezerken bir bilmecenin eksik parçalarını toplayan Emre ve Mine’yi bekleyen gizem, dokuz parçalı, tılsımlı madalyonda düğümleniyor. Aralarına Emre’nin sınıf arkadaşı Acar’ın da katılmasıyla heyecan artıyor. Acar’ın Süleyman Dede’sinin yıllar önce iz bırakmadan ortadan kaybolmasıyla tılsımlı madalyonun ilgisi var mı dersiniz? Yüz elli yıl önce işlenen suç yüzünden aynı rüyaya sıkışıp kalanlar kimler? İçinde hoşgörü, fedakârlık, dürüstlük, cesaret, sevgi ve bilgelik olan kişi konuşma yeteneğini yitirmeden bir martıya dönüşmüş olabilir mi? Peki, içinde tembellik, hırs, ihanet, yalancılık ve nefret olan kişi hangi hayvana dönüşmüştür? İri pençeleri, kara gölgesi ile çocukların peşinde olan Kara Muhafız kim? Bu hayvanların kurtulmak için tek şansları var, dokuz parçalı madalyonu birleştirerek yeniden insana dönüşmek. Esrarengiz bir oyun gibi başlayan takip ürkütücü bir gerçeğe dönüşüyor. Kaybolan bir adam, onun ardından gazete patronluğuna yükselen genç yardımcısı olayları iyice karmaşık bir hale getiriyor. Mine, Emre, Acar ve Martı Köpük ’ün çıktığı uzun yolculukta dostluk, paylaşma, fedakârlık, sevgi var. Kazanan kim olacak onu söylemem ama en çok kazanan, okur olacak bu kitapta. Eğlendiren, heyecanlandıran bu yapıtta Evliya Çelebi’nin rehberliği metin boyunca devam ediyor. “Evliya Çelebi Seyahatname’de İstanbul’un kurucularından bahsediyor. Bunlardan ilki bildiğiniz gibi Hz. Süleyman… Orada beşinci kurucunun da Kral Pozantin olduğu yazar. Bir de kralın kızının mezarının bu sütun altında olduğunu ve onu yılanlardan karıncalardan koruduğunu”(s,317) Biz bir İstanbul masalında kaybolurken, kent tüm sesleriyle, renkleriyle sayfalarda boy gösteriyor. Definecilik, sahaflık, anıtlar, tılsımlar, söylenceler ve nicesi hakkında satırarası bilgi aktarılmış ancak merak öğesi kitabın sonuna kadar diri tutulduğu için bu bilgilendirmeler okuru sıkmıyor. Çocuklar Kentte nelerin değiştiğinin bilincine varsınlar istiyor Ayla Hacıoğulları. Fakat bu değişime karşın İstanbul’un o ölümsüz ruhunu koruduğunu da sezdiriyor. Kent ve kentli kimliği üzerinde E düşündürüyor. Bu yapıta İstanbul’un öykülü haritası da denilebilir. Gelin, bu haritayı nasıl çizdiğini Ayla Hacıoğulları’na soralım. İztanbul Madalyonun Laneti’ni okurken bu kitabı yıllar önce okumuş olduğumu fark ettim. Künyeye baktığımda ilk baskı olduğu bilgisi vardı. Özgeçmişinizde de bu kitabın 2011’de kaleme alındığı yazıyor. Yıllar önce Ufuk Çocuk Yayınları’nda çıkan kitap mı bu? Ben mi yanılıyorum? Araştırmacıların işini biraz kolaylaştırmış olalım... Kitabın tamamını değil ama ilk 96 sayfalık bölümünü daha önce okuduğunuz doğrudur. Yedi Gün Yedi Gece İstanbul Bir Bilmece adıyla yayınlanan kitabım yalnızca bu bölümü içeriyordu. Daha sonra iki devam kitabı daha yazdım. İztanbul’u okuduğunuzda üç ayrı bölümden oluştuğunu görmüşsünüzdür. Her bir bölüm Sultan Süleyman’la ilgili bir anlatıyla başlar. Aslında her bir bölümün ayrı bir kitap olarak basılmasını düşünmüştüm. Ancak yayınevi ilk kitap da dâhil olmak üzere üçünü birlikte basmayı uygun gördü. Dolayısıyla kitabın bir kısmı 2003, diğer kısmı ise 2011 yılında kaleme alınmış oldu. Yaşamınızla bu yapıt arasında paralellikler, tersine dönmüş yansımalar da var mı merak ettim. İlk kitabınız, Yedi Gün Yedi Gece İstanbul Bir Bilmece’nin ardından gelen ikinci kitap İztanbul, yine İstanbul’un izinde bir yolculuk. Oysa Samsun doğumlusunuz, yükseköğreniminizi Bursa’da yapmışsınız. Neden İstanbul? Çocuk okurlara başka kentleri de anlatacak mı Ayla Hacıoğulları? İstanbul’un beni çağırması yirmili yaşlarıma rastladı. O zamana kadar çocukluğumun yaz tatillerinde birkaç günlüğüne ziyaret ettiğim ve aklımda ‘çok uzak’ diye kalmış bir şehirdi. Evlendikten sonra yerleştiğim İstanbul ise bambaşkaydı. Umut dolu bir masal kentti sanki. Gezilecek ne çok yer, görülecek ne çok şey vardı. Bu şehirde dün ve bugün koyun koyuna yaşıyordu. Sokaklar suretler ve anılarla doluydu. Yüzlerini hiç görmediğim, sadece isimlerini bildiğim pek çok değerli insanla kaderimin bu sayede kesiştiğini hissettim. Bu da beni şehrin tarihini araştırmaya yöneltti. Çocuklarım olduktan sonra buna bir de anlatma merakı eklendi. İstanbul’a onların gözüyle de bakmaya başladım. Onların yaşındayken bana ‘uzak’ gelen bu şehre kendilerini yakın hissetmeleri için gönüllü rehberleri oldum. Dinlerken hayretle büyüyen gözleri bana cesaret verdi. Öğrendiklerimi kayda geçirme ve başkalarıyla da paylaşma ihtiyacı hissettim. 2003 yılında kaleme aldığım Yedi Gün Yedi Gece İstanbul Bir Bilmece ile bunun ilk adımını atmış oldum. Şipşak Bilmeceler 2/ Süleyman Bulut/ Resimleyen: Ferit Avcı/ Can Çocuk/ 2012/ 50 s./ 9+ Aklı yeni anlamlara yönlendirerek zekâya esneklik kazandıran 139 bilmece… “Kim ‘Yerin kulağı vardır,’ demiş?”, “Sudan çıkmış balığa ne denir?”, “’Bülbülü altın kafese koymuşlar,’ ne demiş?”, “İnsanın içini kemiren kurda ne ad verilir?”, “Çizmeden yukarı çıkan nedir?” gibi sorularla deyim ve atasözlerinden yola çıkılarak hazırlanan bilmeceler, zihin çalışmasının yanı sıra, okurların deyimler ve atasözleri üzerine de kafa yormasını sağlıyor. “Deyim ve atasözleri dilimizin büyük bir zenginliği…” diyor yazar, girişte. Günümüzde çocukların da bu dil zenginliğinden yararlanabilmesi için, modern bilmeceden yararlanmak gelmiş aklına. Böylece, oluşmuş bu şaşırtan, eğlendiren, düşündüren bilmeceler… Çiçekoğlan/ Habib Bektaş/ Resimleyen: Anıl Tortop/ Top Yayıncılık/ 16 s./ 2012/ 7+ “Evvel zaman içinde/ Kalbur saman içinde /Deve tellal iken/ Sinek berber iken/ Ben dedemin beşiğini /Tıngır mıngır sallar iken/ Dünyamız günümüzdeki gibi değilmiş/ O zamanlar böylesine yollar/ Otomobiller, uçaklar yokmuş/ İnsanlar…/ Sadece balıklar…” (s, 3) Çiçekoğlan, dünyanın oluşumuyla başlıyor, ama öyle şiirsel öyle yalın bir anlatım ki bu “o” ana tanıklık ediyorsunuz her dizede… Dünya ilk günlerinde renksizmiş. Ağaçlar, çiçekler, denizler beyaz bile değilmiş. O nedenle de çok hüzünlüymüş hepsi. Bir gün bir çiçek başını uzatıvermiş topraktan. Annesi babası “Çiçekoğlan” demişler ona. Çiçekoğlan büyümüş, serpilmiş. Ama büyüdüğüne sevi konuşm ilk söz n dı? Sess yaptı da konuşab rağmen Onun ço dadıklar sözleri d murcuk’ maceral Uçurtma maceran cerası. D Rüzgâr, daha ne macerad culuk be İstanbul ne öğrenmekle ne da anlatmakla bitecek gibi görünmüyor. Kahramanlarım Mine, Emre ve Acar’ın peşine düşüp bu şehrin her köşesini gezmek istiyorum. Ancak çalışmalarım tabii ki bu çerçeve ile sınırlı kalmayacak. Elim kalem tuttuğu sürece beni etkileyen her coğrafyayı ve her yaştan insanı konu edinmeye devam edeceğim. İztanbul birkaç izlekli bir roman. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden bugüne uzanan gerçeküstü anlatılar bir yanda dururken başka damarlar da var. Bir damarı polisiye, bir başka damarı serüven ama ana damarda İstanbul nefes alıyor. Bilgilendiren, açıklayan paragrafları sıklıkla görüyoruz. Bir yanda heyecan öte yanda ayrıntılı bilgilendirmeler var. Çocuk edebiyatının işlevi ile ilgili görüşlerinizi merak ettim? Edebiyatı çocuk ve yetişkin edebiyatı diye ayırmayı uygun bulmuyorum. Bence yazılan eserlerin bazılarını daha çok çocuklar okuyor ve biz onları “çocuk edebiyatı” ürünü olarak nitelendiriyoruz. Ben her yaştan insan için anlatıyorum hikâyelerimi. Çünkü biliyorum ki kaç yaşında olursak olalım masal dinlemekten hoşlanıyoruz. Fark etmeden ve bilgiye boğulmadan öğrenmeye meyilliyiz hepimiz. Çocuklarımız da öyle. Yazarken zaman zaman kendime doğru yolda olup olmadığımı sorarım. Eğer cevabımdan emin değilsem ya da işin içinden çıkamamış isem şu basit çözüm formülünü izlerim: Ben keyifle okursam onlar da keyifle okur! Bu yüzden okumaktan hoşlanmadığım tek bir cümleyi bile kaleme almadım. Kitaplarımın hem yazarı hem de sadık bir okuyucusuyum. Tüm sadık okurlar gibi eleştirel, acımasız ve tutkuluyum. Ayla Hacıoğulları Romanın birkaç izlekli oluşuna gelince... Aslında bu özellikle kurguladığım bir şey değil. Daha doğrusu bu kurgu doğal bir şekilde oluştu. Çünkü İstanbul’un kendisi de öyle... Bu şehrin sokaklarında farklı zamanlara ait pek çok izle karşılaşmak mümkün. Geçmiş ve bugün inanılmaz bir uyumla yaşıyor İstanbul’da. Asıl istediğim de okurlarıma bu duygunun geçmesiydi. Bu yolda ilerlerken benim rehberim de Evliya Çelebi oldu. Onun gerçeküstü anlatıları sayesinde İstanbul’da zaman diye bir kavramın olmadığına inandım. İstanbul’da hiçbir şey eskimiyor. Hiçbir mekân, hiçbir anı... Sadece bazen dinlenmeye çekiliyorlar. Kendilerinden bahsedecek yeni ağızlar yeni kalemler buluncaya dek... Her anlatımda yeniden canlanıyor ve büyüleyecek yeni insanlar buluyorlar kendilerine. Ayla Hacıoğulları Türk Çocuk Edebiyatının çağdaş yazarlarından kimleri severek okur? Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Gülten Dayıoğlu ve Muzaffer İzgü’yü okuma listemin başında yer alan yazarlar olarak sayabilirim. Çocukken okuyordum, hâlâ okuyorum, üstelik artık oğlum da okuyor. Bu yüzden her biri eşsiz benim için. Kendi oğluma keyifle okuttuğum, çevremdeki insanlara samimiyetle önerdiğim isimlerden biri de Mavisel Yener. İztanbul Madalyonun Laneti TRT’de dizi olarak yayınlandı mı? Yapıtın sinemasal arka planı da dikkat çekici. 2010 yılında TRT’de yayınlanan Kayıp Madalyon isimli dizinin senaryosu ilk kitabımdan (Yedi Gün Yedi Gece İstanbul Bir Bilmece) uyarlanmıştı. ? www.maviselyener.com almış. Ö değişik dukça n zorunda Okul ba dar hiç f Kablo le Emily topluluk verdikle Mortgöz dönüşür benzers istemey Çobany üstünde hayvanla İçin” ser Keçi De mıştı. Ço çizmenin olduğun nelik me dostluk rılık, yaln bozan ta kendi ol metinler nın belk İztanbulMadalyonun Laneti/ Ayla Hacıoğulları/ Resimleyen: Mustafa Delioğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 435 s./ 2012/ 12+ SAYFA 16 ? 26 TEMMUZ 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1171 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear