26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

VİTRİNDEKİLER Metro 2034/ Dmitry Glukhovsky/ Çeviren: Deniz Banoğlu/ Gürer Yayınları/ 514 s. Metroda yolculuk devam ediyor. “2034”, artık yaşamları tamamen durmuş ve neredeyse yirmi yıldır hiçbir yerle bağlantıya geçememiş insanların öyküsü. Radyoaktivite yüzünden yıkılan kentler yaşanmaz hale geldiğinden insanlar metrolarda yaşıyorlar ve aynı yerde bir de radyoaktif yaratıklar yer alıyor. Kitap bu iki ırkın birbiriyle olan savaşını anlatıyor. Dmitry Glukhovsky’nin yeni kitabı, “2033”ün devamı niteliğinde. Kitabın içinde metronun haritası da yer alıyor. Aynı zamanda, kitapla aynı adı taşıyan bir video oyunu da bulunuyor. Corpus/ Hande Özcan/ Doğan Kitap/ 464 s. İlk kitabı “Güllerim Açtı Seni Görünce” 2004 yılında yayımlanan Hande Özcan, hayata ara renkler katmayı, yemek masası sohbetlerini, listeler yapmayı, yaşamı oyunlar ve şiirlerle doldurmayı, karnın içinde yoğrulan isimsiz duyguları seviyor. Yeni kitabı “Corpus” da böyle bir kitap. İçinden hikâye geçen bir bedenin öyküsü. İçine müzikler, tuhaf sevmeler, yasak aşklar, sır kutuları yuvalanmış bir bedenin hikâyesi. Kitap aynı zamanda yanında bir DVD ile okuyuculara sunuluyor. Kitabın sonu bu DVD içerisinde yer alıyor. Klasik Gizemli Öyküler/ Charles Dickens, Robert Louis Stevenson, Arthur Conan Doyle, A. F. Arnold, Alan Austin, Roald Dahl/ Çeviren: Ülkü Oyan Demirtepe/ Varlık Yayınları/ 112 s. Charles Dickens’tan Roald Dahl’a dünya edebiyatından sekiz usta yazarı bir araya getiren seçkide karanlık sırlar taşıyan öyküler yer alıyor. “Klasik Gizemli Öyküler”, gerçeğin görünenden farklı olduğuna inanan, olaylara şüpheyle yaklaşan, bilmecelere ilgi duyan ve hayatın korku uyandıran tuhaflıkları karşısında metanetini kaybetmeyen okurlara hitap ediyor. Şiir Gibi Yalnız/ Haydar Ergülen/ Mühür Kitaplığı/ 160 s. Haydar Ergülen “Şiir Gibi Yalnız”da bir dönemin, bazılarını pişmanlık ve üzüntüyle andığı yazılarına yer veriyor. Şiire bakışında çok yönlü olan Ergülen, bu yazıları unutturmak yerine şiirin hafizasına kayıtlı olması için yayımlıyor. Bir anlamda günah çıkarma ve özür beyanı niteliğinde yazıyor şiirlerini. Bu yazılar eşliğinde geçmiş yılların gözde tartışmalarından olan anlamlıanlamsız şiir, reklam ve şair birinci ve üçüncü sınıf şair gibi, tartışma yazıları da kitapta yer alıyor. Tüm bu tartışmalardan geriye kalanlar ise başlıkta gayet açık verilmiş: “Şiir Gibi Yalnız”. Markiz/ Sibylle Knauss/ Çeviren: İlknur İgan/ Can Yayınları/ 356 s. Paris’in saygın ailelerinden birinin kızı olan RenéePélagie de Montreuil, yirmi bir yaşında Marki de Sade’la evlendirilir. İlk kez düğünden iki gün önce gördüğü Marki’den çok etkilenir anSAYFA 20 ? 26 TEMMUZ 2012 cak romantik aşk hayalleri kurarken kendisini kaosun ortasında bulur. Markinin doymak bilmez şehveti, sapkınlığa varan cinsel istekleri, sayısız kadınla ve hatta hemcinsleriyle yaşadığı yasak ilişkiler, markizi fırtınadan fırtınaya sürükler ama kocasını sevmekten hiç vazgeçmez, her utancını sineye çeker ve ona üç çocuk doğurur. Alman yazar Sibylle Knauss, şimdiye dek hakkında çok şey yazılan Marki de Sade’a farklı bir pencereden, karısının gözünden bakıyor. Sirte Kıyısı/ Julien Gracq/ Çeviren: Aykut Derman/ Yapı Kredi Yayınları/ 296 s. Kitabın kahramanı, Orsenna’nın tanınmış ailelerinden birine mensup genç Aldo, kendi ülkesiyle düşman ülke Farghestan’ı ayıran denizi kontrol etmek üzere kurulmuş Sirte Kalesi’ne gözlemci olarak atanıyor. İki hayali ülke uzun yıllardır sakin ve huzurlu görünmekle birlikte tamamen rehavetten kaynaklanan bu barış her an bozulma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bay Gözlemci’nin gördükleri, duydukları, tahmin ettikleri görünürde diğerlerini endişelendirmiyor ancak derinlerde kıpırdanan bir şeyler de her gün biraz daha hissedilir hale geliyor. Sirte, Libya’da bir şehir olmakla birlikte romandaki ülke ve şehirler hayali şehirler. Julien Graq’ın en tanınmış romanı olan “Sirte Kıyısı”, bir beklenti öyküsü, olası bir felaket beklentisi içinde gelişen durgun bir macera. Yayımlandığı yıl Goncourt ödülüne değer bulunan kitabın yazarı hem çok övülen hem de çok irdelenen bir kişi haline geliyor. Bay Blanc/ Roman Graf/ Çeviren: Yeşim Tükel Kılıç/ Ayrıntı Yayınları/ 174 s. Bay Blanc, düzeni, sükuneti, rahatlığı seven tipik bir küçük burjuva karakteri; maceradan, risklerden ve yaşamda karşılaşılabilecek hesaplanamaz sürprizlerden ürken, hayatında bunlara yer vermemek için çabalayan biri. Ne var ki güvenli bir hayat kurma çabası ile içinde saklı tutmaya çalıştığı sahici duyguları arasındaki gerilim, bu tanıdık hikâyeyi bir anda psikolojik bir gerilime dönüştürüyor. Bay Blanc’ın hayatında belirleyici rol oynayan üç kadın hem onun çelişkilerinin simgesi hem de yazarın romanın satır aralarına gizlediği eleştirel gözlemlerinin aracı haline geliyor. Bu kadınlar arasında yaptığı tercihlerle hayatını deyiş yerindeyse bir zorunluluklar hapishanesine çeviriyor. Yazar Roman Graf, pek çok ödül almış bu ilk romanında, kırklı yaşlarından başlayarak yaşamının son dönemine kadar bizleri Bay Blanc’ın ruhsal portresinin tanığı haline getiriyor. Çarın Laneti/ Jasper Kent/ Çeviren: Samim Sakacı/ Can Yayınları/ 548 s. Rusya, 1855. Otuz yıllık barış döneminin ardından Avrupa’da yeniden savaş rüzgârları esiyor. Kırım’da Sivastopol kenti kuşatılmış, kuzeyde Petersburg abluka altında ama dört bir yanda düşmanla savaşan Moskova’da, yaşlanan çarın ölmesini ve kanındaki lanetin çocuklarına geçmesini bekleyen bir kişi var. Ülkeleri giderek gücünü yitirirken aralarındaki gizli bağdan habersiz bir erkekle bir kadın, ortak miraslarıyla hesaplaşmak zorunda kalıyor. Tamara Komarova, Moskova’da vahşi bir cinayeti ortaya çıkarıyor ve bunun, 1812’den beri şehirde işlenen seri cinayetlerin sonuncusu olduğunu keşfediyor. Sivastopol’daysa Dimitriy Alekseyeviç Danilov, sadece İngiliz ve Fransız müttefik ordularının silahlarına değil, babasının otuz yıl önce toprağın derinliklerine gömdüğünü sandığı vurdalak’lara karşı da direnmek zorunda kalıyor. Jasper Kent “Oniki” ve “On Üç Yıl Sonra”nın ardından “Çarın Laneti”yle efsanesine devam ediyor. Biz/ Yevgeni İvanoviç Zamyatin/ Çeviren: Fatma Arıkan, Serdar Arıkan/ İthaki Yayınları/ 250 s. Bütün bir yirminci yüzyıl edebiyatını etkileyen, Aldoux Huxley, Ayn Rand, George Orwell, Kurt Vonnegut, Ursula K. Le Guin için açık esin kaynağı olan “Biz”, ilk kez özgün dilden çevirisiyle okurların karşısında. Romanda, herkesin numaralarla adlandırıldığı ve her an dinlenip gözetlendiği bir ülkede, Tek Devlet’in komşu gezegenlere yayılmak için yaptırdığı uzay gemisinin çalışmalarına katılan bir mühendis günlük tutuyor. Herkesin devlete yararlı ve iyi olmasının övgüsüyle başlayan günlük, yavaş yavaş mühendisin devletin başındaki İyilikçi’nin matematiksel, kusursuz düzeninin sorgulanmasına dönüşüyor. Feriköy Mezarlığı’nda Randevu/ Barış Uygur/ İletişim Yayınları/ 172 s. Güzel ve kirli İstanbul, uyumayan şehir, lanet şehir! Caddelere sıralanmış adalar, balkonlara serilmiş, vitrinlere istiflenmiş hayatlar. Alışılmış ıstıraplar, canhıraş ve beklenmedik çığlıklar, siren sesleri, Marmara Denizi. Herhangi bir yerden herhangi bir yere giden yolcular ve güzeller güzeli kayıp bir kadın. ‘Bulabilir misiniz?’ soruları, 2002 yazı, Dünya Kupası, Kemal Derviş, İsmail Cem, şu, bu... Borsa inip çıkıyor; CMUK zuhur etmiş, Ece Ayhan ölmüş. ‘Nerde bu kadın?’ Süreyya Sami, boş geçen zaman uğraşıyla televizyonu zaplarken, sağa sola bakınırken, iş işte, o kadının peşine düşüyor. Yanında yıkık dökük senelerle dolaşan, cehalet ambarlarında gezinirken hiç susmayan sinik bir adam Süreyye Sami. Teşkilattan ayrılmış, kendiyle konuşmaktan yorulmuş, uzun cümleler kuramayan bir adamın polisiye defteri açılıyor böylelikle. Duyuru/ Michael Hardt, Antonio Negri/ Çeviren: Abdullah Yılmaz/ Ayrıntı Yayınları/ 114 s. Antonio Negri ve Michael Hardt acilen yaygınlaştırılması ve tartışılması dileğiyle bir duyuru yayımlar. Bu duyuruda, yakın dönemde patlak veren Arap Baharı ve Tahrir Meydanı, Wall Street’i İşgal Et, İndignados, Yunanistan ayaklanmaları gibi toplumsal hareketlere ve mücadelelere ilişkin tespitler yapan yazarlar, bunların yeni bir kurucu nitelik kazanabilme imkânları ve yolları üzerine kafa yoruyor. Tanrı Daima Tebdili Kıyafet Gezer/ Laurent Gounelle/ Çeviren: Işık Ergüden/ Pegasus Yayınları/ 448 s. Bir adam tam intihar etmek üzereyken biri geliyor ve adamın hayatını kurtarıyor ama bir şartı var: Karşılığında bir anlaşma yapıyor, o da hayattan umudunu yitirmiş roman kahramanının kendi iyiliği için. Bundan sonra kurtarıcı ne söylerse adam onu sorgusuz sualsız yapmak zorunda. Çaresiz adam bunu kabul ediyor ve hayatının iplerini bir kukla gibi başkasının ellerine emanet ediyor. Hiç beklenmedik şekilde hayatı daha iyiye giden adam yine de şüphelerinden kurtulamıyor. Kurtarıcı aslında kim? Çevresindeki gizemli kişilerin sırrı ne? Adamdan aslında ne istiyor? “Tanrı Daima Tebdili Kıyafet Gezer” insanların kendi kendine koyduğu engelleri, korkuları ve önyargıları nasıl aşacağının, kader sanılan mutsuz bir yaşamı mutluluğa götüren bir yolculuğa nasıl dönüştürüleceğinin bir hikâyesi. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1171
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear