23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2015 CUMA 6 HABERLER 15 yaşındaki Onur, gardiyanların gözü önünde öldüresiye dövüldü, bir ay yaşayabildi Cezaevinde öldürdüler Savcılıktan 20 polis ismi hamlesi CANAN COŞKUN Gezi Direnişi sırasında polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın öldürülmesine ilişkin soruşturmada Emniyet’in görüntülerde yer alan polislerin ismini bildirmemesi üzerine savcılıktan ilginç bir hamle geldi. Ulusal Kriminal’in raporunda eşkâlleri belirlenen 3 polis ile dosyada isimleri bulunan ve eylemlere müdahale ettikleri öne sürülen ZET’çi polislerin de yer aldığı 20 polisin ismini Emniyet’e gönderen savcılık, bu polislerin resmi kıyafetli fotoğraf ve kamera görüntülerinin gönderilmesini istedi. Fotoğraf ve kamera görüntüleri ile dosyadaki görüntüler üzerinde inceleme yapılarak 3 polisin kimlikleri tespit edilecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nca yürütülen soruşturmada savcı Mehmet Selim Kiraz, 23 Eylül 2014’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bir yazı yazarak olay yeri görüntülerinde eşkâlleri tespit edilen 3 polis ile kimliği tespit edilen Kadir Eyüp Hambaloğlu’nun açık kimlik bilgilerinin ve adreslerinin savcılığa gönderilmesini istemişti. Savcı Kiraz’ın talebinin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen Emniyet bilgilendirme yapmamıştı. Berkin Elvan’ın ailesi, İstanbul Emniyet Müdürü ve İstanbul Valisi hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. l Berkin soruşturması Çocuk cezaevinde IŞİD propagandası ESRA AÇIKGÖZ Çocuk cezaevinde yaşanan şiddet, cinsel istismar, taciz olaylarının duyulduğu son mekân, Van M Tipi Cezaevi’ydi. Çocuklar dipçikle, tabanca kabzasıyla dövüldüklerini, cinsel tacize maruz kaldıklarını anlattı. Ancak TUYADDER’in yaptığı çalışma gösteriyor ki, durum şiddetle sınırlı değil. TUYADDER’in cezaevindeki çocuklarla görüşülerek hazırladığı raporun en önemli noktası şu ki; “Cezaevindeki çocuklardan birinin anlatımına göre, berberlik ve benzeri kurslar adı altında cezaevine sarıklı, sakallı, cüppeli kişiler geliyor. Bu kişiler, DAİŞ’in propagandasını yapıyor. IŞİD’e katılıp savaş örgütlerinde bulunmaları için çocuklara çağrıda bulunuyor.” Evet, yanlış duymadınız. Yanlışlık varsa iktidarın kendilerini düzeltmesini istiyor TUYADDER Başkanı Ahmet Aygün. Bu iddiada en korkutucu olansa, adli nedenle tutuklu çocukların yaşayacakları. Zira siyasi nedenle tutuklu çocuklar en azından birikimleri, ailelerinin desteğiyle bunları dile dökebiliyor ya da bunlara karşı koyabiliyor. Ancak çoğu ziyaretçisi bile olmayan adli tutuklu çocukların durumundan kaygılı Aygün, “Ağırlıklı gasptan cezaevine giren bu çocuklar, 35 HİLAL KÖSE Çıplak arama l Van M Tipi Cezaevi’nde dokuz siyasi erkek çocuğun bulunduğunu belirtiyor Ahmet Aygün. İki hafta önce battaniye olmadığı için hastalananlar olduğunu; çocukların sağlam battaniye alabilmek için bile açlık grevine girdiğini, böylece ısınma hakkını elde ettiklerini de! Bitmedi, dahasını Aygün anlatıyor: “Açık görüş süresi 1.5 saat olmasına rağmen ailelerle yalnız yarım saat görüştürülüyor çocuklar. Adliyeye ve hastaneye gittiklerinde çıplak arama. Askerlerin fiziki ve sözlü saldırılarına maruz kalıyorlar. Çoğu gözaltında darp ediliyor. Cezaevinde de oda aramalarında jandarmalar tarafından darp ediliyorlar. Siyasi koğuşa gitmemeleri ve tarafsız olmaları dayatılıyor çocuklara. Cezaevinde çocukların kaldığı koğuşun camları karartılmış ve hala da siyah. İki çocuk aylarca tek kişilik odalarda bırakıldı”. Türkiye, Şakran Çocuk Cezaevi’ndeki işkence yazışmalarını konuşurken İstanbul’daki Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’ne 20 Mayıs 2014’te giren 15 yaşındaki Onur Önal’ın üç ay sonra koğuşundaki diğer çocuklar tarafından gardiyanların gözü önünde öldüresiye dövüldüğü ortaya çıktı. Cumhuriyet’in ulaştığı İstanbul Anadolu Başsavcılığı’ndaki dosyaya göre beyin kanaması nedeniyle koma halinde hastaneye kaldırılan Önal, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaklaşık bir ay yoğun bakımda tedavi gördü. 15 yaşındaki Onur, 27 Eylül 2014’te yaşamını yitirdi. Onur’un son anlarında yanında olan 17 yaşındaki ağabeyi K. Önal, “Doktor, abisi olarak elini tut, güzel şeylerden bahset dediği için ona ne olduğunu soramadım. Güzel şeylerden bahsetmeye çalıştım. Beni duyup duymadığını bilmiyorum” diye konuştu. Onur’un ölümünün üzerinden 5 ay geçmesine karşın savcılık, olay günü görevli olan infaz koruma memurlarının ifadesini bile başvurmadı. Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi Müdürlüğü’nden savcılığa gönderilen resmi yazıda Onur Önal’ın, 31 Ağustos 2014’te, koğuşunun mescitinde düşerek bayıldığı, bu nedenle hastaneye kaldırıldığı ifade edildi. ResOnur Önal mi kayıtlara göre Onur, hastaneye olaydan bir gün sonra götürüldü. Hasta kabul notlarında şu ifadeler aldı: “Hapishanede namaz kılarken nöbet geçirmiş. Hapishane hastanesinde bir ampul diazem ve 1 ampul novalgin yapılmış. Kasılmalarının ve bilinç bulanıklığı olması nedeniyle, jandarma tarafından acile getirilmiş... Hasta saat 22.00’de operasyona alınmış ve sonrasında yoğun bakıma kabul edildi.” Beni duyuyorsan Savcılığın başlattığı soruşturma dosl Onur’un son anlarına yasındaki ifadeler ise “düşme” olayını tanıklık eden ağabeyi tamamen çürütüyor. İfadelerde gardiK. Önal, “Ölü gibi yatıyordu, ‘Onur beni yanların öldüresiye dayak olayına müduyuyorsan elimi tut’ dahale etmediği iddia ediliyor. Onur dedim. Bir iki kez elime Önal, cinsel istismar suçundan tutukdokundu ama bilinçli mi lu olanların bulunduğu koğuşa konul tesadüf mü bilmiyorum. muş. Onur’un koğuş arkadaşı R.Ü, Onu kaybettik, ifadesinde “Mescitin içinde kameraölümünden bu yana uyku uyuyamaz hale nın görmediği bir yer var. M.Ö’nün geldim” diye konuştu. burada Onur’un kafasını duvara çarptığını gördüm. Kafasını iki eliyle tutmuş, sert bir şekilde duvara vuruyordu. Saçının izi duvara çıkmıştı. Onur’un hiç sesi çıkmıyordu. C.B. de sonradan vurmuş” diye konuştu. Tanık B.P. ise “R.Ü. ile F.A, bana, mescitte Onur’a vuruyorlar, git kurtar dediler. Memur kamera görüntü odasında kitap okuyordu. Memura bu olayı söyledim. M.Ö. kameranın görmediği yerde Onur’a vuruyordu, bağırıyordu, anasına küfür ediyordu. Onur’un kafasını duvara vuruyordu. C.B. de namaz kılıyordu, namazını bozarak Onur’a saldırdı. Ayırdım. Onur sandalyeye oturdu, yarı baygındı. Sandalyeden düştü, sonra koğuşa memur geldi. M.Ö, bize Onur sandalyeden düştü deyin diye tehdit etti.” B.P. ise “M.Ö. hepimizi tehdit etti. Hastalandı diyeceksiniz dedi. Zaten M.Ö. koğuşta, bulaşık yıkama, temizlik işlerini hep bize yaptırıyor. Bize baskı uyguluyorlardı” dedi. Onur’u darp ettikleri söylenen iki çocuk 4 Eylül’de tekli odalara alındı. Üç infaz koruma memurunun tutanağında ise “R.Ü. ve F.A, kendileriyle aynı koğuşta kalan M.Ö. ve C.B’nin Onur Önal’ı dövdüklerini, koğuştaki işleri kendilerine yaptırdıklarını söylemeleri üzerine, başka bir olaya sebebiyet vermemek için adı geçen tutuklular tedbir amaçlı tekli odalara alınmıştır” ifadesi dikkat çekti. l Ali İsmail davası ‘Kötü niyetli olsam tamamen yok ederdim’ CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de polisler ve eli sopalı kişilerce dövüldükten sonra geçirdiği beyin kanaması sonucu yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz ile ilgili kamera kayıtlarını sildiği gerekçesiyle bilirkişi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanı Serkan Uğurluoğlu’nun yargılanmasına Eskişehir 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Uğurluoğlu, Korkmaz’ın avukatlarının talebiyle kendilerine yardımcı olmak için bilirkişi olmayı kabul ettiğini belirterek, “Kötü niyetli olsaydım, Harman Ekmek Fırının’daki verileri gerçekten yok ederdim. Bu duruma da düşmezdim” dedi. Uğurluoğlu, görüntülerin jandarma Kriminal’de incelenmesini de avukatlara kendisinin önerdiğini söyledi. Ali İsmail’in dövüldüğü sokakta bulunan ekmek fırınının güvenlik kamerasındaki görüntüler silindi. Kameranın hard diskini teslim alan Uğurluoğlu “Fırına ait diskin içeriğinde bir veri tespit edilemediği” yönünde rapor vermişti. Harddisk Jandarma Kriminal Dairesi’nce incelendiğinde Uğurluoğlu’dayken de 2 kez format atılarak silindiği belirlenmişti. Duruşmada Korkmaz ailesinin avukatlarından Esra Başbakkal sanığın GSM kayıtlarının incelenmesini istedi. Telefon kayıtlarının çıkarılması talebini reddeden mahkeme, Korkmaz ailesinin Gürkan Korkmaz dışındaki müştekilerinin Hatay 7. Asliye Ceza Mahkemes’ine zorla getirilerek dinlenmesi talebini de iptal etti. Duruşma 18 Haziran’a ertelendi. ay yatıp çıkıyorlar. Yarın tahliye olunca katılacağı yer DAİŞ olur bu çocukların. Çünkü zaten hayattan, ailelerinden bir beklentileri yok. Bu onların suçu değil tabii ki, sistem onları bu çaresizliğe itiyor” diyor. Hükümete soruyor: “Çocuklara yapılan uygulamalara karşı adli, idari soruşturma yapılacak mı? Sandık ki, devlet Pozantı utancından, Karataş işkencesinden, Sincan’dan, birtakım dersler çıkardı, ancak çıkarılmamış. Devlet çocuklar üzerinde, özellikle siyasi çocuklar üzerinde düşman hukuku uyguluyor. Biz çocuklarımızı hücrelerden çekip çıkaracağız.” Tanıklar anlattı TUYADDER Başkanı Ahmet Aygün. elimi tut dedim Ege’den sonra Dil Tarih de karıştırıldı. Öğrencilerin anlatımına göre sokağa çıkarılanlar MHP’nin değil polisin kontrolündeki sağcılar. Gözaltına alınan karşıt görüşlü öğrenciler de aynı nezarethanede tutuldu Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Tutanak ele veriyor Senaryo tanıdık SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Ege Üniversitesi’nde ülkücü öğrenci Fırat Çakıroğlu’nun ölümünün ardından üniversiteler tekrar karıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nde (DTCF) dün, uzun süredir ilk defa tabanca kullanıldı. “Solcu öğrencilerin daha çok kullandıkları” yemekhanede sağcı öğrencilerle kavga çıktı. Yemekhaneye giren öğrencilerin “Sizi öldürmeye geldik” dedikleri iddia edildi. Yerleşke içinde 4 el silah sesi duyuldu. Bir özel güvenlik görevlisi silahla, 3 öğrenci de çıkan kavgada yaralandı. Polisin fakülteye girmesinin ardından çatışma son buldu. Yaşananların ardından aralarında kız öğrencilerin de olduğu 46 kişi gözaltına alınarak Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi nezarethanelerine götürüldü. Gözaltılar nedeniyle terörle mücadele nezarethanelerinde yer kalmadığı öğrenildi. Kavgayla ilgili gözaltına alınanlardan 43’ü, sağlık kontrollerinin ardından savcılık talimatıyla serbest bırakıldı. Fakültedeki güvenlik kameralarını izleyen polis, gözaltına alınanlardan 3’ünü, güvenlik görevlisinin silahla yaralanmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü. Zanlılardan birinin silahı kullanan kişi olduğu bildirildi. Olaylar üzerine DTCF boşaltıldı ve tatil ilan edildi. Kavgaya tanık olan öğrenciler, ülkücü grubun yaklaşık 20 kişi olduğunu söyledi. Olayla ilgili bilgi veren öğrencilerin “Sabah özel güvenlik görevlileri üzerimizi didik didik aramıştı ve ‘Ülkücüleri de didik aradık, içeri bir şey sokma ihtimalleri yok’ demişlerdi. Ama görüyoruz ki okula silah bile sokmuşlar” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Fakülte önünde gerginlik sürerken Gazi Üniversitesi’nden geldikleri belirtilen yaklaşık 5060 ülkücü açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, hükümetin, devlet ve üniversite yetkililerinin tüm bu yaşananlara göz yumdukları “terör örgütüne ve yandaşlarına” destek olunduğu belirtildi. Olayların ardından sol görüşlü üniversite öğrencileri Yüksel Caddesi’nde “Ege’de, Marmara’da, DTCF’de! Üniversitemizde silahlı çete istemiyoruz” pankartı ile biraraya geldi. Öğrenci Kolektifleri’nden Çağdaş Ersoy ise solcularla birlikte sağcı öğrencilerin de gözaltına alındığını, ancak karşıt görüşlü öğrencilerin birbirleriyle iletişim kuracak kadar yakın bir şekilde aynı nezarethaneye konulduklarını söyledi. Ersoy, nezarethanede yaşananları “Arkadaşımız serbest bırakıldı. Ancak nezarethanede, o kadar yakınlarmış ki birbirlerine laf atmışlar. Ülkücü bir öğrenci arkadaşımıza, ‘Mesajı aldınız umarım, bundan sonra böyle’ demiş. 1980 öncesi gibi” sözleri ile aktardı. Ersoy, DTCF’nin üç gündür tatil olduğunu, tatillerden sonra her zaman okul önünde bekletilen polisleri bugün göremediklerini aktardı. Üniversitelerde yaşananları değerlendiren Ersoy, “MHP’nin kontrolünde değil, polis kontrolündeki sağcı öğrencilerin sokağa itildiğini” söyledi. Tüm üniversitelerde provokasyonun yaşanacağından endişe ettiklerini dile getiren Ersoy, “Fırat Çakıroğlu’nun öldürülmesi inifal yarattı. Bu olayların İç Güvenlik Paketi çıkana kadar polis kontrolünde arttırıldığını düşünüyoruz” dedi. Kırbayır’ı katleden polislere ödül verilmiş Haber Merkezi CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından gözaltına alındıktan sonra işkence sonucu öldürüldüğü tespit edilen ancak cenazesine ulaşılamayan Cemil Kırbayır’ı yakalayan polislere “ikişer maaş ikramiye” verildiğini açıkladı. zete.com.tr’de yer alan habere göre olaya ilişkin dosyadaki bir belgenin Kırbayır’a işkence edenlere ödül verildiğini ortaya koyduğunu ileri süren Cihaner, “Ödül komitesinin başındaki ismi gördüğünüzde bu davanın neden sürüncemede kaldığını anlayacaksınız” ifadesini kullandı. Altında bir dönem AKP hükümetinde devlet bakanlığı görevini de yürüten, dönemin Emniyet Genel Müdür Muavini Abdulkadir Aksu’nun imzasının da bulunduğu taltif teklifinde şu ifadeler yer aldı: “Kars Emniyet kadrosunda olup vazifelerindeki başarılı çalışmaları nedeni ile taltif edilmeleri teklif edilen 9 personel hakkındaki valiliğin 28.1.1980 tarih ve 599 sayılı yasası ile ekleri atama ve işlemler şube müdürlüğünden encümenimize intikal ettirilerek incelendi. 8.1.1980 günü Kars ili Adalet partisi il başkanına gelen tehdit mektubunu neticesinde yapılan araştırmalarda daha önceden işlemiş oldukları tespit edilen 11 olayın sanığı THKPC örgütü üyesi 4 sanığın suç aletleri ile birlikte yakalanarak adalete teslim edilmelerinde yüksek hizmetlerinin geçtiği anlaşılan 18/32672 yaka ve sicil sayılı Başkomiser KEMAL KARTALPolis memurları 449/33168 yaka ve sicil sayılı Mehmet HAYTAN30/30527 yaka ve sicil sayılı SELÇUK AKYıLDIZ157/36911 yaka ve sicil sayılı MEHMET GÜDEN184/34977 yaka ve sicil sayılı MUTTULAH GÖKDEMİR394/38295 yaka ve sicil sayılı ÖZDEN CANTAŞ ile 446/32282 yaka ve sicil sayılı LAÇİN ÖZŞENGÜL’lerin 3201 sayılı Emniyet teşkilatı kanını 2261 sayılı kanunla değişik 86/A maddesi uyarınca İKİŞER MAAŞ para ile taltif edilmelerine 30.4.1980 günü yapılan toplantıya katılan üyelerin oybirliği ile karar verildi.” l Bingöl saldırısı İddianamede infaz itiraf edildi BİNGÖL (DHA) Bingöl’de, 9 Ekim 2014’te Emniyet Müdürü Atalay Ürker’e yönelik 2 polisin şehit olduğu saldırının failleri oldukları iddia edilerek Genç ilçesinde öldürülen 4 PKK’linin olayla ilgisinin olmadığı iddianameyle de teyit edildi. Savcılık aynı saldırının 2 şüphelisi için sadece PKK üyeliğinden 12’şer yıl hapis cezası istedi. Bingöl Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demirağ tarafından hazırlanan iddianamede şüpheliler Erhan Şenyuva ve Ali Kılıçgedik’in ifadelerine de yer verildi. Kılıçgedik ve Şenyuva hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 12’şer yıl hapis cezası istendi. İddianame, Bingöl Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilirken, ilk duruşmanın 12 Mart’ta yapılması kararlaştırıldı. Tutuklu 2 sanığın avukatı Ömer Faruk Hülakü, “Müvekillerim sadece örgüt üyelerini bir bölgeden bir bölgede geçmeleri konusunda yardım ettikleri için örgüt üyeliğinden yargılanıyor” dedi. 1980 öncesi gibi CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, TBMM Basın Toplantı Salonu’nda açıklamalarda bulundu. CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün de bulunduğu toplantıda Cemil Kırbayır’ın dayısı Berfo Ana’nın kardeşi Torun Karakaya da yer aldı. (Fotoğraf: Volkan Furuncu AA) C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear