17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 12 ŞUBAT 2013 SALI 16 KÜLTÜR Güle güle Macide Tanır... Elimde bir kitapçık; Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi Tiyatro Kolu. Basım tarihi 1946. Geçen yıllarda, bir sahafta bulmuştum, bir köşede adeta atılı duran dergiler arasında! Mahir Canova, Ertuğrul İlgin, Muazzez İlgin, Cüneyt Gökçer, Ulvi Uraz, Nihat Aybars, Melek Gün, Şeref Gürsoy imzalamışlar resimlerini... Bunlardan biri de Macide Birmeç, yani Macide Tanır. Salt yüzünün değil, ruhunun güzelliği de yansıyor fotoğrafına. Bu genç ekibin seyirciye sunacağı oyunlar Mahir Canova’nın yönettiği W. Shakespeare’in “Yanlışlıklar Komediası” ve Thornton Wilder’ın “Bizim Şehir”i ile Carl Ebert’in yönettiği Carlo Goldoni’nin “Otelci Kadın”ı. Oscar Wilde’ın “Örnek Milyoner” öyküsünün bir yerinde “sanatçının yüreği başındadır” der kişilerden biri... Düşünüyorum da, Macide Tanır’ın yüreği de duyarlığı, duygusallığı içinde hep başında çarptı. İnandığı doğrulardan hiç ödün vermedi. “Tiyatroda her gece, anlayan bir kişi var diye oynadım. Yoksa, ben varım dedim” sözleri onun bu duruşunun yansıması. Yine, “Tiyatronun Cadısı” adlı kitabında şöyle der Macide Hanım: “Ben kendi gayretim, çalışmadaki titizliğim Macide Tanır, bir kış günü arkasında onca unutulmayacak yaşam bırakarak ayrıldı aramızdan u ‘Tiyatroyu anlatmak zor, hatta olanak dışı. Kendini anlatmaktan daha zor. Değişik yıllarda, değişik ülkelerin, değişik yaşta, değişik karakterde, değişik ortamda, değişik yaşamlarını bir tek küçük bedeninizde yaşıyor, arkanızda bırakıp gidiyorsunuz…’ le, mükemmeliyetçi yapımla, beyaz değnekle öğrendiğim tiyatroyu böyle belledim.... Benden çıkardığım ikinci kadın hep elimden kaçacakmış gibi geldi. Her an, her halimle sıkı sıkıya bende kalması için yaşamımdan her şeyimi seve seve verdim.” “Kibarlık Budalası”ndan “Ağaçlar Ayakta Ölür”e, “Nora”dan “Ecinniler”e, “Lady Windermere’nin Yelpazesi”ne ve de 19831984 sezonunda “Altın Göl”e uzanan onca oyun, onca başarı ve ardından gelen emeklilik! Macide Tanır’ın Ankara Devlet Tiyatrosu’nda 1943’te başlayan o sanatla dolu, zengin yaşamı 1984 yılı sonunda yine mükemmel bir gösteriyle karşıladı emekliliği. Düşünüyorum da, neden bir sanatçı bir devlet memuru gibi, belli bir yaşa gelin ce ondaki oyunculuk gücü, enerji, ışık göz ardı edilerek hemen emekli edilir? Sadece Macide Tanır mı? Ödenekli tiyatrolara bir ömür vermiş pek çok kıymetli sanatçımız yüzleşmedi mi, yüzleşmeyecek mi bu sorunla? Öte yandan bakıyorum, geçen yıl 95 yaşını kutlayan Yuri Lyubimov’a devlet Taganka’dan sonra ikinci bir tiyatro binası tahsis ederken: ya da bir Judi Dench, Shakespeare oyunlarında hâlâ fırtınalar estirirken bizdeki sanatçının emekli edilmesini anlamak zor! Evet, uzunca bir aradan sonra, 1993’te Tiyatro Kare’yi kuran Nedim Saban’ın davetiyle İstanbul’a gelir Macide Tanır ve “Müziksiz Evin Konukları” ile başarılar zincirine yeni bir halka eklenir. Ama sonra, oyunculuğa yine uzun, çok uzun bir ara verecektir sanatçı. Belki de “baba evim” olarak tanımladığı Ankara Devlet Tiyatrosu’na duyulan bir özlemin sonucu mudur bu? “Gelen dizilere hayır, tiyatronun önerilerine hayır, ee ne olacak bu aşkın sonu? Gözyaşı hicran demiş şarkılarda! Keşke yaşam şarkılar gibi olsaydı. Doğrularım, herkes için doğru olması gerekenlerdir, onun için hiç pişmanlık duymadım.” “Tiyatroyu anlatmak zor, hatta olanak dışı. Kendini anlatmaktan daha zor. Değişik yıllarda, değişik ülkelerin, değişik yaşta, değişik karakterde, değişik ortamda, değişik yaşamlarını bir tek küçük bedeninizde yaşıyor, arkanızda bırakıp gidiyorsunuz...” Ve Macide Tanır, bir kış günü arkasında onca unutulmayacak yaşam bırakarak ayrıldı aramızdan... n Kültür Servisi 25. Enka Kültür Sanat Etkinlikleri, Studio Oyuncuları tarafından sahnelenen “Karanlık Korkusu” ile devam ediyor. Şahika Tekand’ın senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği, değişim ve korkunun, korkulandan daha korkunç olduğunu anlatan oyun 19 Şubat akşamı saat 20.30’da Enka İbrahim Betil Oditoryumu’nda sahnelenecek. Enka’da ‘Karanlık Korkusu’ n Kültür Servisi Yurtiçinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde çeşitli konserler veren, İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmaları Merkezi’nde eğitim çalışmalarını sürdüren piyanist Jerfi Aji, Chopin, Debussy, Chabrier gibi ünlü bestecilerin eserlerini yorumlayacağı bir piyano resitaline hazırlanıyor. Jerfi Aji, 16 Şubat’ta Arsu Güzel Sanatlar Akademisi’nde müzikseverlerle buluşacak. Jerfi Aji’den piyano resitali n Kültür Servisi İşçilerin çektiği filmleri seyirciyle buluşturan 8. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, bu yıl 17 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da aynı anda hayata geçecek festival için başvurular 15 Şubat Cuma günü sonlanıyor. Festivale katılmak için detaylı bilgi www.iff.org.tr adresinde. İşçi filmleri için son hafta Can Yücel’in Datça’daki anıtmezarına saldırıyla ilgili yürütülen davanın duruşması yarın Güler Yücel’den Can’a name Türk edebiyatının usta şairi Can Yücel’in, Muğla’nın Datça ilçesindeki anıtmezarına saldırıyla ilgili yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında Ş.K. ile amcası T.K. hakkında “İbadethane ve mezarlıklara zarar verme” suçlamasıyla bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. İlk duruşması 7 Mart 2012’de yapılan davanın yeni duruşması ise yarın. Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un yaptığı ve “Can Taşı” olarak anılan anıtmezara saldırının duruşması öncesinde eşi Güler Yücel, bir “savunma” kaleme aldı. Dava günü yaklaştıkça huzursuzlanıyorum. Uzayıp durmasından mı, sonucu tahmin etmekten mi bilmem, hep böyle oluyor. Bildiğin gibi, genç bir oğlanla amcası yargılanıyor. Oğlan askerde, suçu amcasına atmıştı. Amca da çocuğun sarhoş olduğunu söyleyip, “Yeğenim bana kızgınlığından iftira etti” diyor. Bu defa 13 Şubat’ta görülecek dava, senin mekânın Datça’da. O kadar güzel ki bu mevsim buralar... Bütün badem ağaçları, (Özdemir) Asaf’ın birinciliği verdiği en beyaza büründü. Biraz erken açtı bademler. Dolaşırken aralarında, baharlar düşüyor içime şimdiden. Baharların arasında bir de maarif takvimi yaprağı düştü geçen... Arkasındaki şiirle beraber. 24 Ocak’ı gösteriyordu. Herhalde bu şiiri bana Uğur (Mumcu) yollamıştı... Bir kişiye karşı yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline tek bir taş bile konmuş olamaz. Unutmayalım ki “cesur bir kez, korkak bin kez ölür”. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda “mezar taşı” gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. Uğur, “suskunluk simgesi” diyordu “mezar taşı”na. Sen de, her şeyi sezdiğin gibi mezarının başına gelecekleri de peşinen sezmişsin ki, “Vasiyet” adlı şiirinde; “Beni Datça’ya gömün, Şu deniz gören mezarlığın orada Gömü sanıp deşerlerse, Karışmam ona.” demiştin... Kimilerine göre “ucube” heykellerin ustası, bana göre inançlı ve inatçı Mehmet Aksoy’un yaptığı “Can Taşı” tahrip edildiğinden beri, benim için mezar taşı artık suskunluk simgesi değil. Kırdılar, parçaladılar; suskunluğun simgesine bile tahammül edemediler. Yine de umutsuzluğa kapılmıyorum. Neden, biliyor musun? Çünkü o kırıp döken zihniyete inat, Can’larına sahip çıkan insanlar hep var. Gelip beni buldular. Taşlar yolluyorlar bana. Tam da sana yaraşır gibi, memleketin her köşesinden taşlar ve kökler yolluyorlar. Tahrip edilen Can Taşı’nı yeşertmek, suskunluğun simgesini umudun diliyle konuşturmak için. Gördün mü bak, yine senin istediğin gibi olacak. Ta ne zamandan öngördüğün gibi, içimizdeki karanlığı patlatacaksın ve; “yepyeni bir insan pırıl pırıl bir can bitecek toprağa...” Güler Yücel, 9 Şubat 2013 Resimlerini Xray analizinden geçiren araştırmacılar, ünlü ressamın tablolarında parlak bir ev boyası olan Ripolin’i kullandığını ortaya çıkardı Picasso’nun ‘parlak’ sırrı Kültür Servisi Pablo Picasso’nun 1931 tarihli “The Red Armchair / Kırmızı Koltuk” resmini Xray analizinden geçiren araştırmacılar, ünlü ressamın tablolarında ev boyası kullandığını ortaya çıkardı. Tablolardaki parlaklığın sırrını merak eden araştırmacılar, Picasso’nun geleneksel boyalar yerine, ilk ticari ev boyası olan Ripolin’i tercih ettiğini belirledi. ABD’nin Illinois eyaletindeki Argonne Ulusal Laboratuvarı’ndan fizikçilerin incelediği Picasso’nun “Kırmızı Koltuk” adlı resminin üzerinde çok küçük ölçekte inceleme yapabilen bir optik cihaz kullanan araştırmacılar, bağımsız pigment parçacıklarının seviyesine inerek resimdeki kimyasal elementlerin düzenini inceledi. Analizler, Picasso’nun kullandığı parlak boyanın, 1897’de üretilmeye başlanan ev boyası markası Ripolin’in kimyasal yapısıyla birebir uyuştuğunu gösterdi. Sonuçları Applied Physics A: Materials Science & Processing dergisinde yayımlanan çalışmanın araştırma ekibinden Argonne’s Volker Rose, “Nanoprobe, tek bir pigment parçasındaki kimyasal düzeni görsel bilgi olarak bize sundu. Picasso’nun birçok ünlü eserini evlerde kullanılan bir boyayla yaptığı konusunda şüphe kalmadı” dedi. n Kültür Servisi Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin en başarılı oyunlarından “Troyalı Kadınlar”, İstanbul turnesine çıktı. Truvalı Paris’in, Sparta Kralı Menelaus’un karısı Helen’i kaçırması sonucunda, Yunanlıların Anadolu’daki Truva kentine saldırmasını konu alan oyunun rejisini Murat Karasu üstlenirken, oyunda, Zafer Ergül, Özlem Akdoğan, Gonca Yakut rol alıyor. “Troyalı Kadınlar”, perşembe ve cuma günü saat 20.00’de, cumartesi günü 15.00 ve 20.00’de Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izlenebilecek. n Kültür Servisi Ghetto bu hafta, birbirinden renkli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Ghetto yarın saat 21.45’te Hollandalı müzisyen Odylle’i ağırlayacak. Perşembe günü ise Sevgililer Günü, Ayhan Sicimoğlu ve Latin All Stars ile saat 23.30’da kutlanacak. Cuma günü halk müziğine getirdiği modern yorumla tanınan BaBaZula’nın konseri ve cumartesi günü İstanbul Soul Nights partisi saat 22.45’te izlenebilir. ‘Troyalı Kadınlar’ İstanbul’da Rüştü Onur’un yaşamını merak edenler için bir kitap ve bir film Edebiyattan sinemaya bir şair Kültür Servisi Verem hastalığı nedeniyle 22 yaşında hayata veda eden şair Rüştü Onur’un kişisel mektup ve şiirleri ilk kez bir kitapta bir araya gelirken; Yılmaz Erdoğan’ın şairin hayatını sinemaya aktardığı “Kelebeğin Rüyası” filmi de 22 Şubat’ta gösterime giriyor. Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan “Rüştü Onur Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri” adlı kitap, ilk kez “Kelebeğin Rüyası” filminin galasında okurla buluşacak. Kitapta, Onur’un karısına yazdığı mektupların yanı sıra el yazısıyla şiirleri, özel resimleri, evlilik cüzdanı, mektup zarfı gibi aile arşivindeki materyaller de yer alıyor. Genç yaşına rağmen edebiyat çevrelerinin ilgisini çeken, kendine özgü sesi ve tekniğiyle şiirler yazan, “Garip şiiri”nin önemli temsilcilerinden kabul edilen Zonguldaklı şair, verem hastalığı nedeniyle 1942 yılında henüz 22 yaşındayken hayata gözlerini yummuştu. Mediha ve Rüştü Onur Ghetto’da bu hafta n Kültür Servisi Alexander Wagner’in Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Galeri Manâ’da ziyarete açıldı. Sanatçının kâğıt üzerine yeni çalışmalarının yanı sıra mekâna özgü bir duvar uygulamasının da yer aldığı sergi, 16 Şubat’a kadar görülebilecek. Eserlerinde müzik, mimari ve tipografiden esinlenen Alexander Wagner, ışık, renk ve geometriye odaklanıyor. Sanatçı, Galeri Manâ’da yer alan son dönem çalışmalarında ise dijital imgelem ile geleneksel resim imgelemi arasında bir gerilim kuruyor. Galeri Mana’da Alexander Wagner eserleri Kitaptan bir bölüm: “Mediha, Sizin burada ayrıldığınızın tam haftasındayız. Hatta iki gün bile geçti. Fakat hâlâ mektubuma cevap vermediniz ki ben mektubumu buradan ayrıldığınızın ertesi gün postaya atmıştım. Emin ol Mediha koskoca bir haftayı cevap beklemekle geçirdim. Bu gece cuma gecesi, ikinci mektubumu yazıyorum. Saat on bir buçuk. Fakat ne çıkar. Bekleyiş acısını damarlarımda bile duyan, idrak eden bir insan için saatin kaç olduğunun ne ehemmiyeti var. Saatlerin, haftaların değil, ayların değil, yılların bile benim için bir ehemmiyeti yok.” n Kültür Servisi Oyuncu Bihter Dinçel ile Elif Ezgi Uzmansel’in birlikte yazdıkları “Gebelere Balon Hamilelik Hurafeleri” isimli kitap Yitik Ülke Yayınları’ndan çıktı. İzmir’de büyüyen iki çocukluk arkadaşının yıllar sonra aynı anda çocuk sahibi olmasıyla taçlanan annelik yolculuğu üzerine bir kitap olan “Gebelere Balon”da, toplumda gebelerin sık sık duydukları tüm hurafeler ve yanlış bilgiler de tek tek sıralanıyor, mantıklı ve bilimsel çözüm önerileri sunuluyor. Hamilelik hurafeleri kitap oldu n SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun Devlet Opera ve Balesi yeni çocuk oyunu “Aliş ve Maviş”in dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Aliş ve Maviş, her canlının kendi doğal ortamında yaşamasının önemini vurgularken çevre kirliliğine dikkat çekiyor. Müzikleri Arda Özmen’e librettosu Ali Yoleri’ye ait olan oyun, sahipleri Babişko’nun evinde kafes içinde yaşayan iki muhabbet kuşu olan Aliş ve Maviş’in öykülerini konu alıyor. Zeynep Çelen Tamer’in sahneye taşadığı oyun, 18 Şubat saat 10.30’da Büyük Salon’da izlenebilir. Aliş ve Maviş’in hikâyesi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear