17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2013 SALI 14 davalarla bağlantılı şu sözler yer alıyordu: “Türkiye’de ordunun siyasal rolünün azalması ve halkın ABD’ye bakışındaki olumsuz eğilimler ışığında askeri ilişkilerimizin yeniden biçimlendirilmesi DIŞ HABERLER [email protected] 600 yıl sonra ilk istifa Katoliklerin ruhani lideri 16. Benediktus’un ilerlemiş yaşını gerekçe göstererek bu ay sonunda görevini bırakacağını açıklaması, kardinaller için de sürpriz oldu Dış Haberler Servisi Katoliklerin ruhani lideri Papa 16. Benediktus görevinden ayrılacağını açıkladı. İlerlemiş yaşı nedeniyle görevinin sorumluluklarını yerine getiremeyeceğini söyleyen 16. Benediktus’un istifa adımı Katolik kilisesi tarihinde yaklaşık 600 yıldan sonra bir ilk. Papa seçilenlerin çoğu ölene dek bu görevlerini sürdürdü. Papa’nın bu adımı birçok kardinal için sürpriz oldu. Vatikan’da katıldığı Otrantolu denizci askerlerin azizlik mertebesine yükseltilmesi töreninde yaptığı açıklamada Papa, “Tanrı huzurunda vicdanımı defaatle yokladıktan sonra, ilerleyen yaşım nedeniyle gücümün, görevi yeterlilikle icra etmeye artık uygun olmadığından emin oldum” dedi. “Kilisenin iyiliği için bırakıyorum” ifadesini kullanan Papa’nın gereğini yerine getirmek için hem zihnen hem de bedenen gerekli olan kuvvete birkaç aydır sahip olamadığını söylediği, kendi arzusuyla görevi 28 Şubat 2013’te bırakacağını açıkladığı kaydedildi. Katolik kilisesi tarihinde en son 1415 yılında Papa Gregory XII, çekişmeleri sonlandırmak adına istifa etmişti. Bugüne kadar 6 papa istifa etti. Dünyada 1 milyarı aşkın Katoliğin ruhani liderliğini yürüten 16. Benediktus’un istifayı uzun süredir düşündüğü belirtildi. Almanya doğumlu Joseph Ratzinger namı diğer 16. Benediktus’un ağabeyi Georg Ratzinger, doktorunun Papa’ya “artık Atlantik ötesi seyahatlere çıkmaması” tavsiyesinde bulunduğunu söyledi. Ratzinger, Papa’nın yürürken giderek daha da zorlanmaya başladığını, istifasının “doğal sürecin” bir parçası olduğunu belirterek “Bu yaşta kardeşim daha fazla dinkarıştığı Vatikan’dan belge sızdırma olayı nedeniyle de yıpranmıştı. Vatikan Sözcüsü Rahip Federico Lombardi, istifa kararıyla ilgili olarak “Papa bize sürpriz yaptı” değerlendirmesinde bulundu. Lombardi, gelecek ay Paskalya Bayramı’nı yeni papa ile karşılayacaklarını belirtti. Kulislerde güçlü adaylar arasında ilk sıralarda kardinaller Angelo Scola, Chiristoph Schoenborn’un yanı sıra Marc Ouellet ve Francis Arinze’nin isimleri geçiyor. Ayrıca halihazırda Vatikan’ın Adalet ve Barış ofisinin başındaki Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson da güçlü adaylardan. Geçmişte İslama yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Turkson’un seçilmesi halinde ilk kez siyahi papa olacak. 80 yaşının altındaki kardinallerin katıldığı oylamalarda, her turda kullanılan oylar ateşe verilerek yakılıyor. Siyah duman henüz bir seçimin yapılamadığı, beyaz duman Papa’nın kim olduğunun belirlendiği anlamına geliyor. İstifa için İtalya Başbakanı Mario Monti’den “Beklenmedik haber karşısında sarsıldım” tepkisi gelirken, İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano “Son zamanlarda güçlük çektiğine tanık oluyorduk” dedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel “bu zor karara büyük saygı duyduğunu” belirtti. İstifa haberiyle birlikte dikkatler ilk kez 1595’te tarihçi Arnold de Wyon tarafından yayımlanan “Papalar Kehaneti”ne çevrildi. Kimi çevreler Latince 112 isimden oluşan bu kehanet listesinin 16. Benediktus’un halefi “Romalı Peter”la sona erdiğine işaret ediyor. Kehanete göre “Romalı Peter”ın papalık koltuğuna oturması “yedi tepeli şehrin” yıkımıyla sonuçlanacak. Kimi yorumlarda bu ifadenin Roma’ya veya bir zamanlar Doğu Roma İmparatorluğu’nun kalbi İstanbul’a gönderme olduğu savunuluyor. Bu çerçevede Papalık için güçlü adaylardan Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson’a atıfta bulunuluyor. Elçiye Zeval Olur mu? on iki yüzyılın diplomatik uygulamaları, elçilerin bulundukları ülkenin içişlerine burunlarını sokacak konuşmalar yapmalarını önlüyor. Yaklaşık iki yıldır Ankara’da bulunan ABD Büyükelçisi Francis J. Ricciardone ise konuştukça konuşuyor! AKP Hükümeti’nin demokratik olmayan yargılama yöntemlerine yüklendikçe yükleniyor. En son olarak şunları söyledi: “Çok uzun süredir hapiste olan milletvekilleri var. Suçları bile belli değil. Askeri liderler de aynı biçimde hapiste. Profesörler de tam anlaşılamayan suçlamalarla demir parmaklıklar arkasında. Barışçıl gösteri yapan öğrenciler de… Hukuki sistemin sonucu bu biçimde olursa, bu insanlar terörist olarak yorumlanıp kafalar karışırsa, Avrupa ve ABD mahkemelerinin buna karşılık vermeleri zor olur!” Bu sözler yanlış bir çevrinin sonucu değildi. Bir gazetecinin elçinin sözlerini yanlış algılaması ise hiç değildi. Çünkü elçi gazetelerin Ankara temsilcilerini toplayarak bu sözleri açık ve seçik olarak söyledi. Ricciardone’nin bu davranışı ilk kez olmuyor. 17 ve 20 Mayıs 2011 tarihli yazılarımızdan elçinin kimliğini anımsayalım: “Diplomasi yaşamına 32 yıl önce Türkiye’de başlayan Francis Ricciardone bugün Ankara’da büyükelçi. Kızlarından biri Adana’da doğdu, eşi Çukurova Üniversitesi’nde eğitim gördü. Adana Başkonsolosluğu sonrasında Ankara elçiliğinde 2. S Taburede yabancı elçiler. adam konumundaydı. Sonrasında Mısır’da, işgalden sonra Irak’ta ve kısa bir süre önce de Afganistan’da büyükelçilik yaptı. Bir anlamda ‘sorunların elçisi’ olarak güç ortamlarda yaşadı. Senato, ‘yumuşak başlı’ gördüğü Ricciardone’nin Ankara’ya atanmasını onaylamadı. Ama Başkan Barrack Husein Obama Senato’yu teğet geçerek Ankara’ya gönderdi. ABD Kongresi’nce yayımlanan son ‘basın özgürlüğü’ ve ‘insan hakları’ raporlarında AKP Hükümeti’ne yönelik eleştirilerin ağırlaşmakta olduğu bu ortamda Ricciardone Ankara’daki görevine başladı.” HHH Türkçe bilen elçi, iki yıl önce gazetecilerin tutuklanması olayındaki bir soruyu Kongre’nin raporu doğrultusunda, “Bazen dışarıdan bazı çelişkiler görebilirsiniz. Geçen hafta mükemmel bir deyim öğrendim: Bu ne perhiz, ne lahana turşusu!” sözleriyle açıklamıştı… Büyükelçi, hükümetin “Türkiye’de basın özgürlüğü var” açıklamalarına karşı gazetecilerin tutuklanmalarındaki çelişkiye dikkati çekmişti. Bu sözler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “acemi elçi” demesine yol açmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Basın özgürlüğünde ABD’den bile ilerideyiz!”, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik “Elçiler içişlerimize karışamazlar” demişlerdi. Vaşington sözcüsü, “acemi elçi” tanımlamasına karşı “Türkiye’deki basın özgürlüğüne ilişkin kaygılarımız sürüyor. Büyükelçimizin arkasındayız!” diyerek ABD’nin tepkisini açıklamıştı. Demek ki Ricciardone bu sözleri “kişisel” değil, Vaşington adına söylemişti. Kaldı ki Jim Zanotti imzalı, ABD Kongre Araştırma Merkezi’nin 8 Nisan raporunda Türkiye’de ErgenekonBalyoz gibi gerekir.” Dışişleri AvrupaAsya İşleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, Türkiye’nin içişleri falan dinlemeyip, insan hakları raporu bağlamında, Ankara’ya “kapsayıcı olun” uyarısında bulunmuştu. HHH Vaşington, bu kez de elçisini yalnız bırakmadı. Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland “Ricciardone, Türkiye’ye karşı hassas yorumlarında yeni bir şey söylemedi! Kaldı ki yeni Bakan John Kerry de Ankara ziyaretinde aynı sözleri söyleyecektir!” dediği için, elçinin iki yıllık öyküsünü anımsatmak istedik. Bu kez de Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan “resmi bir tepki açıklaması” gelmedi. Ricciardone, Dışişleri’ne “kınama” için çağrılmadı, üstelik 6 gün önceden görüşme istediği Müsteşar Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu Ankara dışında olduğu için bu sözlerinden sonra görüşebildi. Elçinin muhatabı AKP’ymişçesine yine tepki, parti sözcüsü Çelik’ten şöyle geldi: “ABD Büyükelçisi haddini bilmeli. Nasıl bir ülkenin yargı sistemiyle ilgili ahkâm kesersiniz? Bu hakkı size kim veriyor? Büyükelçiyi sınırları içinde kalmaya davet ediyoruz.” Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da bir psikolog edası ile “Sayın elçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sıkıntı var” dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan yine çıt çıkmadı. Kendisinden “özür” beklenen Ricciardone’nin gönderdiği mektupta “Üzülmenizden üzüntü duydum” demekle yetindiği Çelik geri vitese taktı! “İster ABD Dışişleri Sözcüsü, ister ABD Büyükelçisi, ister Clinton söylesin, biz onların ne söyleyeceğine karar veremeyiz, onlar da bizim ne söyleyeceğimize, ne tepki vereceğimize karar veremez. Biz ABD ile dost ve müttefikiz, ama bu ABD ile her konuda yüzde 100 mutabık olacağımız anlamına gelmez. Bazı konularda aynı şeyi düşünmememiz, aynı yerde durmamamız bizi dost ve müttefik ülkeler olmaktan çıkarmaz. Birisiyle ne kadar müttefik de olsanız, ortak duruş ve menfaatleriniz de olsa her konuda mutabık olmayabilirsiniz. ABD ile birçok konuda aynı şeyi düşünmediğimizi sağır sultan bile biliyor. Bu konuda yeni bir tartışmaya da gerek yok. Bu olayda da Büyükelçi söyleyeceğini söyledi, biz de ne gerekiyorsa onu söyleyip tepkimizi verdik, Dışişleri Bakanlığımız gerekli uyarıyı yaptı. Büyükelçi de diplomatik nezaket çerçevesinde bir mektupla bize üzüntülerini iletti. Bizim bu meseleyi kan davasına dönüştürmek gibi bir niyetimiz yok. Mesele artık kapanmıştır!” HHH Türkçemize Osmanlı döneminden “Elçiye zeval olmaz!” diye bir tanımlama geçmiştir… Anlamını “Ne derse desin elçi uzaklaştırılmaz” olarak yorumlayabiliriz. Günümüz diplomasisinde artık, Latincesiyle elçiler “persona non grata (istenmeyen adam)” ilan edilebiliyorlar! Eğer 2 yıldır “acı söyleyen dost!” Ricciardone’nin AKP Hükümeti’ne “ayna tutan” sözlerini başka bir ülkenin elçisi söyleseydi “zeval” olur muydu, olmaz mıydı? Söyledikleri yalan mı? George V. Bush, Erdoğan’ı, daha başbakan olmadan Beyaz Saray’da hiçbir yabancıya nasip olmamışçasına kabul etmemiş miydi? Obama, başkan olarak ilk dış ziyaretini Ankara’ya yapmamış mıydı? Gelecek ay, bu kez ilk ziyaretini İsrail’e yaparken, yolunun üzerindeki Ankara’yı nedense dışlıyor! Paskalya yeni papa ile lenmek istiyor” dedi. 16. Benediktus, 2005 yılında Papa John Paul’ün yaşamını yitirmesinin ardından, 24 saat süren, Katolik kilise tarihinin belki de en kısa süren oylamasıyla Vatikan’ın lideri olmuştu. Papalık görevine 78 yaşında gelen 16. Benediktus, kilise tarihinin son 300 yılında liderliğe seçilen en yaşlı kişisiydi. Çocukluğunda Nazi gençlik kollarına zorla da olsa katıldığı ortaya çıkan 16. Benediktus’un Müslümanlar aleyhindeki kimi çıkışları İslam dünyasında rahatsızlığa yol açmıştı. Papa’nın 2006 yılındaki Türkiye ziyaretiyle bu olumsuz havayı dağıtmayı amaçladığı söylenmişti. Katolik kilisesinin çok sayıda papazın adının karıştığı çocuk tacizi skandallarının iyice ortaya çıktığı dönemde görev yapan Papa, ayrıca uşağının Humus’ta ordu 1 milyon dolarlık hâkim u Harabeyi andıran kentte yaşam normale dönüyor. MUSTAFA KEMAL ERDEMOL ‘insan avı’ Dış Haberler Servisi ABD’de işten çıkarılmasında sorumlu gördüğü kişilere yönelik “intikam listesi” hazırladığı ve şu ana kadar 3 kişiyi öldürdüğü savunulan eski polisin yakalanması için termal kameraların yerleştirildiği insansız hava aracının (İHA) kullanıldığı savunuldu. Christopher Dorner isimli eski polisi yakalamak için Los Angeles’ta yaklaşık bir haftadır güvenlik güçlerinin “insan avı” sürerken yetkililer şüphelinin “iç terörizmle” suçlandığını, ele geçirilmesine yarayacak bilgi getirene 1 milyon dolar ödül verileceğini açıkladı. Ülkenin batı bölgelerinde güvenlik alarmına neden olan Dorner’ın peşine en az 100 kişilik güvenlik gücü düşerken şüphelinin ağır silahlara sahip olduğu duyuruldu. Polisin dağlık bölgede Dorner’a ait olduğu sanılan yanmış kamyonet ve bazı silahlar bulduğu da iddialar arasında. Şu anda karlarla kaplı dağlık bölgeye kaçmış olabileceğinden Meksika’ya gittiğine yönelik çok sayıda iddianın basında yer aldığı Dorner’ı yakalamak için insansız hava uçağının da kullanıldığı ABD basınında yer aldı. ABD’nin Pakistan, Afganistan’ın da Christopher Jordan aralarında olduğu Dorner, İHA ile de aranıyor. yabancı topraklarda çok sayıda sivilin yaşamını yitirmesine neden olan İHA saldırılarına ilişkin uluslararası tepkiler sürerken görüntü de sağlayan araçların ilk kez böylesine ülke içinde “insan avında” kullanılmış olabileceği öne sürülüyor. Öte yandan Dorner’ın hedef alabileceğinden kuşkulanılan 50 polis ve aileleri koruma altına alındı. Los Angeles’ta önceki gece gerçekleşen dünyaca ünlü Grammy ödül töreninde de Dorner tehdidine yönelik geniş güvenlik önlemlerinin alındığı belirtiliyor. Polis, Dorner için çıkarılan 1 milyon dolar ödülün gerek kamu gerekse özel kuruluşların katkılarıyla oluşturulduğunu bildirdi. HUMUS / ŞAM Bir grup Türk gazeteci, Suriye ordusu ile muhalif güçler arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı Humus kentindeyiz... Muhaliflerin uzun süreli saldırıları sonucu harabeye dönen kentte yaşamın normale döndüğü belirtilirken, ordunun kente tamamen hâkim olduğu bildirildi. Karayoluyla Lazkiye’den başkent Şam’a gitmekte olan bir grup Türk gazeteci olarak kent merkezine girerek, güvenlik yetkililerinden bilgi aldık. Kentin doğu kesiminde ordu güçleriyle çatışan muhalifler arasında bulunan çoğu El Kaide üyesi çok sayıda “yabancı silahlı kişinin” etkisiz hale getirildiği öğrenildi. Kente uzun zamandır verilemeyen elektrik ve suyun da verilmeye başlandığını belirten yetkililer, kentte okul ve diğer kamu hizmetlerinin de normale döndüğünü kaydettiler. Her gün yüzlerce Suriyeli, şiddetten kaçmak için yollara dökülüyor. (Fotoğraf: AFP) Topçu, banliyöleri vurdu Öte yandan Suriye topçusu dün öğleden sonra Şam’ın banliyölerinde sıkıştırıldığı belirtilen muhalif mevzilere topçu ateşi gerçekleştir di. Suriye topçusu yaklaşık yarım saat boyunca mevzileri dövdü. Şam’dan sorumlu ordu yetkilileri, Şam’ın büyük bir bölümünde güvenliğin sağlandığını, ancak zaman zaman intihar saldırılarının gerçekleştiğini ifade etti. Suriye devlet televizyonunun Rusya Bugün adlı televizyon kanalına dayandırdığı habere göre aşırı dinci El Nusra Cephesi’nin 6 Ürdünlü üyesi Suriye ordusunca öldürüldü. Örgüt mensuplarının Şam, Halep, Hama ve İdlib’deki çatışmalarda öldürüldüğü belirtildi. Habere göre örgüt, militanlarının öldürüldüğünü kendisi açıkladı. İran’ın Esad sonrası planı Dış Haberler Servisi İran ve müttefiki Lübnan Hizbullahı’nın, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın devrilmesi halinde çıkarlarını korumak amacıyla Suriye’de milis ağı oluşturmaya çalıştığı bildiriliyor. Amerikan Washington Post gazetesinin haberine göre kimliklerini saklı tutan Amerikalı ve Ortadoğulu yetkililer, Tahran’ın, etnik ve mezhepsel bölünmeye uğraması halinde Suriye içinde güvenilir bağlantılara sahip olmak istediğini söylediler. Haberde, üst düzey bir Amerikalı yetkilinin, “Bu büyük bir operasyon. Öncelikli niyet Suriye rejimini desteklemek gibi görünüyor. Ama İran için Suriye içinde güvenilir bir güç bulunması önemli” dediği aktarıldı. Suriye’de ise muhaliflerin, kuzeydeki Rakka vilayetinde Fırat Nehri üzerindeki ülkenin en büyük barajını ele geçirdiği bildirildi. Muhalif Suriye İnsan Hakarı Gözlem Örgütü, barajın kontrol altında olduğunu, ancak rejim güçlerinin bombalamasından korkulduğu için milislerin içeri girmesine izin verilmediğini duyurdu. İslamcı El Nusra Cephesi, Avayis el Kurani ve Ahrar el Tabka milislerinin yakındaki Tabka kasabasında bazı yolları denetim altına aldıkları da gelen haberler arasında. El Nusra’nın ülkenin kuzeydoğusundaki Haskeh Barajı ele geçirdiler vilayetinde de bomba yüklü araçlarla çifte intihar saldırısı düzenlendiği, saldırıda 14 güvenlik ve askeri istihbarat görevlisinin öldüğü bildirildi. Öte yandan Esad, “Baskılar ne kadar artarsa artsın ya da komplolar ne şekilde değişirse değişsin Suriye hiçbir zaman ilke ve değerlerinden ödün vermeyecek” dedi. Suriye resmi haber ajansı SANA’nın haberine göre Esad, Şam’da, Ürdünlü bir heyeti kabulü sırasında yaptığı açıklamada, “komplo ve baskıların tüm Arapları hedef aldığı”nı söyledi. Esad “Suriye’nin her daim Arapların atan kalbi olarak kalacağını” ifade etti. Esad: Ödün vermeyiz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear