25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Marco Cassini ve Martina Testa'nın derlediği öyküler Amerika'yı bir de onlardan dinleyin Marco Cassini ve Martina Testa'nın yayıma hazırladığı Amerika'nm Yanık çocuklartnüa David Foster vvallace, Jonathan Lethevv, Jonathan Safran Fo- er, Amanda Davis, Ceorge Saunders gibi pek çok Amerikan öykücüsünün hikâyeleri yer alıyor. Kitap, bilinen ve kabul edilenin aksine Amerika'ya dair farklı bir ruhsai yapıyı ve suskun bir ülkeyi karşımıza getiriyor. Kitabın, geçtiğimiz yıllarda ölen Amanda Davis'e ithaf edildiğini de belirtelim. • AIİ BULUNMAZ | " y Tpollywood'un o devasa I I bütçeli ve herhangi bir I I yerinde mudaka ABD J L JLbayrağını gözümüze sok- mayı başardığı propoganda kokan filmlerindeki "mudu tablo", bu en- düstriye ve Amerika'ya cahilce bir sevgiyle bağlananlan beUi süreyle avutmuş olabilir. Ancak kazm ayağı- nın böyle olmadığı, ABD'nin kendi top- raklarında yetişen muhalif yazar, yönet- men ve entelektüeller tarafından yakın za- manda ortaya saçdıverdi. Kimilerinin hu- zurlu, kimilerinin pembe balon ABD'si bir başka hal alıverdi böylece. "KARANLIK KAHKAHA" Marco Cassini ve Martina Testa'nın ön- cülüğünde hazırlanan kolcktit çalışma Amerika'nın Yanık Çocukları da, o "mudu ülke" aldatnıacasının üzerine mizah ve tra- jikomik kara buludar yöllayan örneklerden. Yani, suyu bulandıranlara inat berraklaştı- np gerçekleri gösteren öykülerle yüklü bir kitap. Zadie Smith, yazdığı önsözde, kitapta an- latılan vc "Amerika'da yaşamak nasıl bir şey?" sorusuna verilen yanıdan içeren hikâ- yelerde, "hüznün esas olduğunu" vurgulu- yor; bu hüznü, Nabakov'un "karanlık kah- kahasına" benzeıiyor. O "karanlık kahka- ha", mudu aile-toplum-devlet aldatmacası- nı da yansıtıyor sanki. Aslinda kitapta anlatılanlara bakınca öne çıkanlardan birinin ayakta kalma dürtüsü oldugu görülüyor. Başkaca söylenecek olursa, sisteme özgü yanş ve bunun tetikle- diği "tudtu." Işi biraz daha ağırlaştırakm: Kendi yerelliğini, küreselleşme başlığı altın- da "evrensel" diye yutturmaya çalişan o acı- masızhğın gerçekte kavurduğu insanlar bu- rada söz edilen. Elbette mekânlar da aynı kavrukluğu res- mediyor. Metthew Klam'ın öyküsündeki New York tasviri de bunlardan biri: "New York City'nin özelliği hıncahınç dolu bir yer olması. Öylesine kalabalık ki; yersiz yurtsuz pek çok insanla dolu, ncrcdeyse ölülcr bile sokakta yatıyor. Kışın soğuk rüz- gârdan, yazın sıcaktan ölürsünüz. Esintisi pis kokar, insanları çiş kokar, trafik sorunu vardır (...) Herkes kendini berbat hisseder. Saklanacak yer yoktur." Farklı kültürlerin Amerika'ya kattığı zen- ginlik konuşulur sürckli. Bu doğru. Ama o zaman, var olan tedirginlik; daha doğrusu "gerçek Amerikahlann", "sonradan Amcri- kalüarı" sınavdan geçirmesinin nedeni ne? Kuşku mu, güvensizlik mi, kendini beğen- mişlik mi, yoksa açıklanmaya ve incelenme- SAYFA 14 ye nıuhtaç bir kibir mi? Ülkeyi ve şehirleri, görünmez ve bazen de görünür sınırlarla gettolara bölen bir zihin yapısı, lıem öfke ve çekemezliği henı de Smith'in dile getir- diği hüznü ve karanlık kahkahayı daha da derinleştiriyor. Amerika'nın görünürde pek sıkıntısız ve gününü gün cden kesiminin öykülerinin anlauldığı kitap, sorunun tam orta yerine parmak basıyor. Yönetcn, söz sahibi ve ge- leceği (en azından kendi geleceği- ni) tasarlayan bu sınıf, hayatını an- lamlandırmaktan bir hayli uzak. Bu şaaşalı ülkenin "hanımefen- di" ve "beyefendileri"ne dair kimi satırlarda hayata, duruşa ve yaşama ilişkin bazı kurallar ve öneriler de göze çarpıyor. Bunlardan, Amanda Davis'in "Faith ya da Başanlı Genç Hanımlara Tavsiyelcr" isimli öykü- süne konu olanlardan birkaç ör- nek: "Gerçek bir hanımefendi din- lemesini bilir, her erkek iyi bir din- leyiciden hoşlanır", "gerçek bir ha- nımefendi görünüşüne özen göste- rir", "başkasının işine burnunu so- kanlan kimse sevmcz", "kendinizi iyi lanse edin; gerçek bir hanım- efendi kendisinin en büyük hayra- nıdır", "ağlak suradılan kimse sev- mez; popülerliğe giden yol, neşeli olmaktan geçer", "acı yoksa, ka- zanç da yoktur", "bir hanımefendi- nin lekesiz itiban, onun cn değerli varlığı- dır." SUSKUN YÜZLER Amerika nın Yanık Çbcui/an'nda pek çok yazann imzası var; George Saunders, Amanda Davis, Metthew Klam, David Fos- ter Wallace, Kcn Kalfus, Dave Eggers, Rick Mody, Shelley Jackson bunlardan bazılan. Yarattıklan karakterlerin birçoğunun oıtak paydası, kcndisiyle yan§ ve çatışma halinde, kararsız ve huzursuz olması. Öte taraftan bu kişiler, suskun. Uygun zaman ve yerde, bir yanardağ kraterinden sızan lavlar gibi konuşuyor ama sonra yeniden sessizliğe bü- rünüyorlar. Dolayısıyla farklı bir Amerika ruhu çıkıyor ortaya. Onca tantana içinde hüzünlü bir dinginlik karşılıyor bizi. Bu hü- zün, kimi zaman kaçış (ve olup bitenin üs- tünü örtme) kimi zaman da duyulası tiz bir çığlık olarak önümüze dikiliyor. Hayatı bir dublör gibi yaşayanlann öykü- sü de var bunlar arasında. Shelley Jack- son'ın "Uyku" hikâyesinde görülen rüya örneğin; pek çok şeyi açıklayan bir benzet- me adeta: "Hepimiz bir fırsat bekleriz. Dikkat ile görev bilinci yeni nrsatların şaşır- ! ua şekilde filizlenmesini sağlar: Polenler- den güçlü ve nahoş bir koku yaydır. Bu, bir çağn, cazibe ve meydan okuma- dır. Dürüst ve cesursak, önü- müzde çok az seçenek vardır: Mudu yuvamızı elimizin tersiyle itip gideriz. Uçaktan inip altın ren- kli bir buluta ayak basanz." Rüyadan uyanıp gerçeklere dönüldüğün- de veya dublörler meydanı asıllara terk etti- ğinde, Amerika'da yaşamanın ağır tarafı gün yüzüne çıkar. David Foster Wallace'ın, hem kendi kuşağını hem de sonrakileri açı- ğa vuran Amerika'da yaşamaya dair belirle- mesinde öne çıkan kavram kaybolnıuşluk. Emin olnıasa bile, kaybolmuşluk duygusu, onda güçlü bir sezgi halinde. Bu nedenle, kendi kuşağına (ve ardından gelenlerc) öz- gü olup olmadığı konusunda kararsız kalsa da farklı şekillerde görünen kaybolnıuşluk, Amerika'da yaşamanın nc demek olduğunu en yakın biçimde anlatan duygu. Mallann evleriyken, artık insanlann ma- bedi haline gelcn kapalı çarşılar ya da bu- günkü adı ve şekliyle alışveriş merkezleri de konu oluyor öykülerin birine. Üstelik tarihi ve mistik bir kurguyla. Elbette biraz da mi- zahla. Butikler, yüksek gelirli müşterilere hizmet eden mağazalar ve yeraltı çarşısı; ölülere dayanıklı mallar satan çarşı... Marco Polo'nun keşif nodanndaki kapalı çarşılar- dan farldı yerler buralar. Ken Kalfus, kredi kartı çağında, Polo'nun Kubilay Han'a şun- ları söyleyeceğini düşünür hafif bir gülüm- semeyle: "Sanat dokuza kadar açık oldukları çar- şamba günleri hariç, hergün karanlığın çök- mesiyle birlikte gezinti yerleri boşalır, ke- penkler çekilir, fıskıyeler kapatılır, bozuk para cüzdanları sıla sıb kapatılır. Müşteri- ler ölü gibi yalnız oldukları, hiçbir şeyc bağh olamadıklan, hiçbir şeyin parçası ola- madıkları evlerine geri döner. lmparatorlu- ğunui:, artık scssiz koridorlar ve raflar, kilit- İi vitrinler ve bo§ para kasalandır." ÖLÜM KORKUSU VE REKLAMCILIK Amcrika'nm Yanık Çocuklarinm, kesin- likle ABD ütopyasını veya sanal mudu or- I tamını yıkmak gibi bir dcrdi yok. Kitaba öyküleriyle katkıda bulunan ve karakterler yaratan hcr yazar sadece bir olay anlatıası. Bu tavır, okurda "bunlar nasılsa kurgu, be- ni ilgilendiımez" gibi öteleyici bir duygu yaratıp ideal ülkc inancını sürdürmesinc neden olabilir; kimsenin böylcsine bir duy- guya itiraz etmesi beklenemez. Beklenti şu olabilir yalnızca: Kitapta nc anlatılmaya ça- balandığını kavramaya çalışmak. Ondan sonra herkes, ne tarafta durmak istiyorsa orada konumlanabilir. Kısacası bu, bir ik- na kitabı değil. Kişiler hayali, olaylar kur- gu; öncmli olan, hikâyelerin altında yatan anlamı kavramak. Şunu da not edelim o halde: Çoğu insan mudu görünür ama bu- nun altını eşelediğimizde beklenmedik bir tabloyla karşılaşmamız da olası. Ijte Ame- rika 'nm Yanık Çocukhrima yaptığı da buna benziyor. Kabuğu soydukça, kahra- manların hayadannın hiç de göründüğü gi- bi olmadığını her yana saçıveriyor. Dönelim ba§a; Zadie Smith'in kitabın çerçevcsini çizen önsözdeki bir belirlemesi- ne... Smidı, öykü kahramanlannın neden hüzünlü olduğunu açıklıyor: "Bu öyküler- de anlatılan toplum (ve onları yazan insan- lar) ayncahklı, eğitimli, şanslı, zengin ve büyük çoğunlukla da Wasp (Beyaz Anglo- sakson Protestan) insanlardan başkalan değil. Peki, bu yazarlar niçin bu denli hü- zünlü ve bu denli yanık -bu travma tam olarak neredcn kaynaklanıyor? Öykülerde göze çarpan iki şcy var: Ölüm korkusu ve reklamcılık. Elbette bu ikisi birbiriyle çok yakından bağlı. Reklamda ölüm yok; bir sanayi olarak anti-ölüm liginde yer alıyor ve bu kuşak, rcklamın gelişip yaşamlarının dokusuna işlcmesine tanık oldu. Bu arada, ölüm masalın sonunda hiç ummadıklan kötü bir iğne olarak kendini gösteriyor. Hastalık, kaza ve saldınya uğrama korku- su, her yeri sarmış durumda. Bazı korkular ycnidir ya da yeni sayılır (son zamanlann Amerikan öykülerinde, kide ölümü apoka- liftik fantezisinin sıkça yer alıyor oluşu, rasdantı olamaz), bazılan ise Amerika'nın kendisi kadar eski." Öykülerin ortaya koyduğu şeyi şöyle açıklayabiliriz: Bir toplumun içine işlcyen, fakat nasıl olmuşsa üstü örtülen eziklik ve kişileri kederli kılan ruhsai yapı. Ustaca gü- lümsemelerin ardına gizlenen ülke kültürü- nün dcrinliklerindeki hüznün sanrlara yan- sıması ya da. Kitapta doğrudan bir Amerika anlanmı yok; sadece yaraulan karakterler aracılığıy- la ülkenin damarlanna giriş söz konusu. Okur, bu damarlardan harckede bir fikir edinip çözümlemeler yapmaya çağnlıyor. bulunmaz_ali@hotmail.com http^/bulunmazali81.blogspotcom Amerika'nın Yanık Çocuklan/ Yayıma Hazırlayan: Marco Cassini, Martina Tcs- ta/Çevircn: Özlem Gayrctli Sevim/Eve- rest Yaymlan/304 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear