25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
PERİHAN ERGUN Yazının başlığını okuyanlar kesinlikle “Bu ne biçim soru, elbette hoş gelsin!” diyerek başlığı yadsıyabilirler. Bunda da haklılar. Çünkü İslami inançları kabul edenlerce yılın 12 ayı içinde en kutsalı ramazandır. Bu kutsal kabul edilen ayda Müslümanlığın tüm nitelik ve koşulları ortaya konmuş. Öyle ki, İslamın kutsal kitabı Kuranıkerim’i Tanrı ona inanan kullarına bu ayın Kadir Gecesi’nde indirmiştir. Bu tanımlarda ilahiyatçı olmadığım için kusur işleyebileceğimin bilincinde olmakla birlikte çocukluğumda İslamın tüm kurallarına vâkıf olduklarını gördüğüm aile büyüklerimden öğrendiklerim yanında okuduklarımdan da edindiğim birikimle bunlara değiniyorum. Bu ayda kulların yaşamlarında bilerek veya bilmeden işledikleri günahlarından da ibadetle arınacaklarına inanılır. Bu vaiz örneği söylemlerden özrümü kabul etmenizi isteyerek gerçek konuya geçeceğim. TBMM’de çoğunluğa sahip olan AKP iktidarı 17 veya 18 kez değiştirildiği bilinen 12 Eylül Darbe Anayasa’sını “Bana- yasa”ya çevirerek tahlisiye sandalı niteliğiyle iktidarını ve canını Yüce Divan’dan kurtarmak amacıyla memleketteki nefes kesici tüm sorunları, başta PKK saldırılarıyla her gün şehit düşen kınalı kuzularımızı bir kenara bırakarak Meclis’te kendi üyeleriyle onaylattığı yasayı Seçim Yasası kuralına göre 120 günün bitimi olan 12 Eylül Pazar günü halkın oyuna -referandum’a- sunacak. Hepimizin her türlü yasal insan hakları kapsamındaki anayasamızı yönetimde üç erkten biri olan yargıyı bütünüyle kendilerini koruma altına alacak biçimde düzenlemesini yadsıyan başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere tüm muhalif partilerle YARSAV’a “hayır” diyecekleri için meydanlarda etmediği aşağılama kalmıyor. Onun demokratik hak olarak kullandığı gibi muhaliflerin de mitinglerle halka gerçekleri açıklamalarını yadsıyıp çeşitli suçlamalarla memlekete demokrasiyi biz getirdik söylemini inanılmaz hale getiriyor. Yine kentlerin her yerinde AKP masalar kurup torbalar içinde iktidarda yaptıklarını anlattıkları kitapçıkları dağıtarak 12 Eylül anayasasını kaldırdık diyerek tek başlarına oluşturdukları Bana- Yasa’larına evet demesini isterlerken başta gençlik dernekleri olmak üzere sendikalarla birçok sivil toplum kuruluşunun aynı hakkı kullanmalarını valilerin yazılı emirleri ve emniyet güçlerini devreye sokarak yasaklatmaktadır. Bu uygulamanın övünçleri olan -biz getirdik dedikleri- demokratik haklara ters düşen faşizan bir davranış olduğu yadsınabilir mi? Bu davranış ve tutum tüm halkı “bir şey anlamazlar” gibisine sürü yerine koymaktan farkı var mı? Ayıp değil mi? Benim şu anda en büyük endişem tüm ramazan boyunca sürdürülecek olan halka seslenişlerde İslami yönetimi ilke edinerek laik demokratik cumhuriyet yerine İslam cumhuriyetini var etmeyi amaçlayanların halkımızın inançlarını sömürerek, hayır diyecekleri yererek, seçmenleri dini söylem- lerle evet’e zorlamalarıdır. Bir endişem de hâlâ “açılım” tekerlemeleriyle şımarttığı PKK’nin her yörede kan dökücülüğünü, referandumdan başka her şeye gözleri kapalı olanların durumundan yararlanarak can almalarının önlenemez hale getirmeleridir. Dileğim bu konuda yanılabilmemdir. Sevgili Balbay, 8 Ağustos doğum gününü dayanaksız darbe suçlamalarıyla Silivri tutukevinde geçirmene üzülürken çok yakın zamanda özgürlüğüne kavuşmanı dileyerek kutluyorum. Bir de yaradanın seni bizlere armağan ettiği doğum gününden bir evvelki gün GÜNDEM köşende yazabildiğin makalenin sonunda hayır’ın anlatımını veciz bir akrostişle dile getirişini izninle ve borçlulukla tekrarlayacağım. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Vicdan… Ramazan Hoş Gelsin mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 12 AĞUSTOS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Kaçmaz fırsat: Boş bulunan mahkûm kadrosuna atanacak 20 general aranıyor! Cepsiz! Erol İşisağ: “Recep, ‘Biz kefenimizle yola çıktık’ demiş. Doğru olamaz, çünkü kefenin cebi yoktur!” Mekân Zekai Buluç: “Pensilvania’dan verilen ‘ölüler bile evet kullanmalı’ fetvasının açılımı: Her kim ki ölüleri diriltip ‘Evet’ kullandıra, mekânı her daim cennet ola!” Hayır Ertan Somunkıran: “Recep’ten ‘Hayır’ gelmez; ‘Hayır’ yüce ulustan gelecek!” YağmurDeniz Hayır demenin akılcı gerekçeleri! HALKOYLAMASINDA “Hayır” demenin akılcı gerekçelerini alt alta sıralıyor Kaya Çetin: “Taşlar bağlanıp da köpekler salınmasın, oylarımız bir çuval kömüre satın alınmasın” diye. “İnsanımız fişlenmesin, tüyü bitmemiş yetimin hakkı dişlenmesin diye. Çiftçi traktörünü değil, ürününü satsın; tarikat, ticaret, siyaset birleşmesin, 12 Eylül hukuku yerleşmesin” diye. “Kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilmesin, kardeşler arasına nifak tohumları ekilmesin” diye. Arap şeyhlerinin karşısında el bağlanmasın, diye. İnsanlar yataklarından kaldırılıp alacakaranlıkta bir meçhule götürülmesin, yargıya olan güvenimiz öldürülmesin diye. “Fabrikalar kapanmasın, işsizlik karabasan gibi üstümüze abanmasın” diye. Şehitlerimizin ocağına ateş düşerken yönetenlerimiz ‘yan gelip yatmasın’, haramzadeler, vatanı babalar gibi satmasın diye. “Kendi ordumuza düşman muamelesi yapılmasın, çevirip kıbleyi Washington’a; dolara tapılmasın” diye. ‘Türk Milleti adına’ karar veren yargı, sınır kapılarında hainlere oyuncak edilmesin, tarikat şeyhlerinin ayağına gidilmesin diye... Hayır diyelim ki dağılsın kara bulutlar diye! İmralı’nın kasabını/ Villaların hesabını/ Recep Beyin asabını/ Bozalım, Hayır diyelim! Tabutta kınalı kuzu/ Dertlerimiz dizi dizi/ “Kelle” zannettiler bizi/ Yazalım, Hayır diyelim! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” MEDYADAKİ “Medya Test” uzmanı arkadaşlardan Süleyman Yıldız’ın son birkaç haftadır Leman Dergisi’nde görüldüğü konuşuluyor. Daha doğrusu Süleyman yazıyor, doğru yanıtı parantezin içine koyuyor: 1- Zaman Gazetesi yazarlarından Hüseyin Gülerce, köşesinden işadamlarına bir çağrıda bulunuyor. Ne diyor bu çağrıda? a) Zaman Gazetesi zor durumda, yardım edin. b) Hocaefendi’nin parası bitti, acele tarafından Amerika’ya para yollayın. c) Taraf Gazetesi’ni destekleyin, ilan verin. d) Aldığınız devlet ihalelerinden payımızı ayırın. (1/c) 2- 30 yıldır özelleştirmenin nimetlerini anlatan yazarlarımız ceplerini nereden dolduruyor? a) Musluktan. b) Özel televizyon kanallarından c) Stüdyo önünde limon satarak d) Mehmet Altan, Ergun Babahan gibileri devlet kanalı TRT’den. (2/d) 3- Recep, Refah Partisi İstanbul il başkanı olduğu dönemde Ankara’ya Melih Gökçek’e gidiyor. Yanında kimselerin tanımadığı asistan tavırlı iki kişi var. Özel televizyon kurma konusunu, nerelerden kaynak bulabileceklerini konuşuyorlar. Recep’in yanındaki, “asistan tavırlı“ iki kişi kim olabilir? a) Ali ile Veli. b) Bülent Arınç ile Abdullah Gül. c) Edi ile Büdü. d) Deniz Feneri’nden RTÜK üyesi Zahid Akman ile yine aynı davadan soruşturulan, şimdiki Kanal 7 televizyonunun sahibi Zekeriya Karaman. (3/d) 4- Aşağıdaki paragrafı dikkatlice okuyun: “Ömer Lütfi Topal kim, Savaş Buldan kim, Behçet Cantürk kim, önce ona bakmak lazım. Onun hükmünü vermek bana düşmez ama devlete karşı tehlike teşkil eden insanların ortadan kaldırılması gerekli görülebilir. Devlet adına bazı eylemler yapılmışsa bu kadar deşilmemelidir.” Bu yazıyı kim yazmış olabilir? a) Engin Ardıç. b) Nazlı Ilıcak c) Mümtaz Apostrofer Türköne d) Mehmet Barlas.(4/b) 5- Yandaş yazarlar Recep’in anayasasını överken “Bu anayasaya oy vermek 12 Eylül’le hesaplaşmaktır” diyor. Hesaplaşmak derken hatırlayan var mı, “Faili meçhul cinayetlerin araştırılması” için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen iki soru önergesi vardı ne oldu? a) Recep’in talimatıyla hemen komisyon kuruldu, çalışmalar başladı. b) 8 dosya incelenip savcılığa teslim edildi. c) Araştırmalar için MİT’ten yardım istendi. d) İki önerge de AKP’nin oylarıyla reddedildi, dosyalar hâlâ raflarda. (5/d) Test HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir görevin ye- rine getirilmesinde iş ortaklõğõ. 2/ “Denizayõsõ” da denilen bir fok tü- rü... Şifalõ kaynak sularõ ya da ça- murla tedaviyi amaçlayan kuru- luşlara verilen ad. 3/ Kaynağõ antik çağlara dayanan kirişli bir çalgõ... Bir nota... Şöhret. 4/ Ke- nar süsü... Erzurum yö- resine özgü, gövdesi ye- nilen ya da turşusu ya- põlan otsu bir bitki. 5/ Vücudun bütün dõş ve iç yüzeylerini kaplayan do- ku. 6/ Kuran’da bir su- re... Güdü. 7/ Memeli- lerde asalak olarak ya- şayan ipsi solucan... Yi- yecek bulamayan, yoksul kimse. 8/ Namaz çağrõsõ... Yankõ. 9/ Taş kõrmakta kullanõlan büyük çekiç... Ri- ze-Erzurum karayolunda bir dağ ve geçit. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kimi maddeleri çözme özelliği taşõyan sõvõ. 2/ İtici neden, güdü... Tahitili kadõnlardan esinlenilerek oluş- turulmuş bir plaj giysisi. 3/ İnsanõn kendine karşõ duy- duğu aşõrõ hayranlõk. 4/ Rütbesiz asker... Telli bir çal- gõ... Sõğõrlarda görülen bulaşõcõ bir hastalõk. 5/ Yelken yarõşlarõnda, yelkenin yüzeyini küçültme eylemine verilen ad... İçe doğmayla akla gelen yaratõcõ duygu. 6/ Sularõnõ bir denize ya da göle gönderen bölge. 7/ Du- man lekesi... İstenilen nitelikleri taşõyan... Konut. 8/ Be- yaz iş işlemekte kullanõlan bir tür parlak pamuk ipliği. 9/ Hizmet eden... Eli ya da ayağõ sakat olan kimse. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G E L E M İ Ş Y Ö R E K H A T A L N E C A S E T C E T E T E R Ü T O P Y A E M K İ E H İ K A K U R A N D E R V E R O N A M A E T A N R E E L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 “H’si haksızlığa karşı olsun… A’sı alçaklığa karşı olsun… Y’si yozlaşmaya karşı olsun… I’sı ıssızlığa karşı olsun… R’si riyakârlığa karşı olsun…” diyen beyninle ellerin, uzun yaşamınla hep var olsun!.. e-posta: umitzileli@gmail.com Sizin hiç vicdanınız kanadı mı?.. Siz hiç kendinizi dışarıdayken bile bir toplama kampında tutsak hissettiniz mi?.. Siz hiç adalet duygunuzun yok olduğu duygusuna kapıldınız mı?.. Siz hiç yalnızca kendinizin değil, çevrenizin, ailenizin hatta çocuğunuzun bile tamamen savunmasız kaldığı kaygısı yaşadınız mı?.. - Siz hiç, sizin için tutsaklığı, işkenceleri, hatta ölümü bile göze alan kahramanlar için gözyaşı döktünüz mü?.. Benim vicdanım yıllardır kan kaybediyor… Benim vicdanım, Kuddusi Okkır’ın bir hastane odasında, kanserin son aşamasında ayak bileğinden karyolaya zincirlenmiş halini gördüğümde zaten uzun zamandır kanıyordu… Ve biliyor musunuz, dağ gibi girdiği Ergenekon hapishanesinden küçülmüş, ufacık kalmış bedeni ölmeye çıkarken, Kuddusi Okkır neyle suçlandığını dahi bilmiyordu.. Benim vicdanım, Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi Silivri mahkemesinde “Herkes bilsin ki, bizler burada nöbetteyiz. Mustafa Kemal Atatürk için her koşulda, her zamanda ve mekânda siper olacağız… O bu topraklarda hiç kaybetmedi, yine kazanacak!” diye haykırdığında da kanlar içinde kalmıştı… İnsanlık değerlerinden biraz olsun nasibini almış her yurttaş gibi benim de vicdanım, Mehmet Haberal hastane odasından “suçum ne” diye sorarken, Prof. Mustafa Yurtkuran, Cumhuriyet yazarı Prof. Erol Manisalı kanser teşhisiyle hastaneye kaldırılırken, Prof. Mustafa Hilmioğlu yüz felci geçirirken, İlhan Selçuk açık kalp ameliyatına yatarken, Çetin Doğan Paşa Bodrum Havaalanı’nda polis tarafından tartaklanırken kan ağlıyordu… Ve önceki gün vicdanım bir kez daha kanadı… Tam 66 gün aradan sonra, Silivri mahkemesinde 71. duruşmaya çıkan iki gazeteci, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan çok açık, çok net, çok anlaşılır bir soru sordular: - Biz niçin hâlâ buradayız, suçumuz ne?.. Tuncay Özkan, “Bizi koyun gibi, dana gibi burada tutamazsınız, arkamda ordum yok diye beni burada tutamazsınız. Bana suç sayılan delilleri gösterin” diye bağırdığı için beş duruşmaya katılmama cezasına çarptırıldı!.. Mustafa Balbay, “Kuvvet komutanları darbeye eksik teşebbüste bulunmuş da Balbay tam teşebbüste mi bulunmuş. Vicdanınıza sorun. Allah aşkına vicdanınız yok mu?.. Aziz Nesin ne derdi: Bu dava hem trajik hem zulüm, hâkimler de zalim” dediği için mahkeme hakkında suç duyurusunda bulundu!.. Ve sevgili Tuncay açlık grevine yattı… Şimdi bu yazının girişinde sorduğum soruların yanıtını veriyorum; bu ülkenin milyonlarca aydınlık, yurtsever insanının vicdanı yıllardır kanıyor… Milyonlarca insan kaybettiği adalet duygusunu arıyor ve bu ülke için, yurttaşları için her türlü zulmü göze alan kahramanlara dua ediyor, gözyaşı döküyor… Ve o pırıl pırıl insanlar, bu akıl almaz zulme ve zalimlere karşı, Cumhuriyet tarihinin hiçbir evresinde görülmedik biçimde bileniyor… - Önce referandumda, ardından seçimlerde tarih buna tanıklık edecektir!.. Bir Yurtsevere Mektup (74) Sevgili Balbay, bazen verilen sözler, yürekten istenen buluşmalar da ne yazık ki gerçekleşemiyor; geçen hafta köşemde 2 aylık acımasız aradan sonra ilk duruşmada birlikteyiz demiştim ama yaz sıcağında üşütüp yatağa düşeceğimi hiç hesaba katmamışım!.. son 15 günde, katıldığım on bir panel ve söyleşide sana, Tuncay’a ve tüm yurtseverlere gönderilen binlerce selam, sevgi ve gözyaşı da üstümde kaldı iyi mi?.. Türkiye, bütün şantajlara, baskılara, rüşvetlere, yanaşmaların alçakça ayak oyunlarına karşın aydınlığa doğru koşusunu sürdürüyor.. Hayır’lı bir sürecin tüm işaretleri görünüyor. Amerika’daki hocanın “ölüleri bile” oy vermeye çağırması, iktidar ve tetikçilerinin açıkça görülen paniği her şeyi anlatıyor… Seni ve tüm yurtseverleri sevgi ve özlemle kucaklıyorum…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear