22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B 2 TEMMUZ 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 21kultur@cumhuriyet.com.tr 1. ULUSLARARASI www.istanbuloperafestival.gov.tr “K adınlar için erkek fahi- şelerin çalı- şacağı bir genelev niye yok ki?” diye soran eski bir feminist arkadaşõm vardõ. Fransõz sinemasõnõn 1980- 90’lardaki en gözde kadõn oyuncularõndan Nathalie Baye’õn başrolünü üstlen- diği ve bugün gösterime giren “Cliente-Müşteri” konusu bakõmõndan bu so- ruyu hatõrlattõ bana. Çünkü, çocuksuz evliliğini bi- tirmiş, 50 yaşõnõ yeni devirmiş ama hâlâ çekicili- ğini koruyan, televizyonda “Müşterim Ol” adlõ, doğrudan pazarlamacõ bir tele satõş programõ su- nan Judith’le (N.Baye) aynõ programda çalõşan tom- bik ablasõ Irene’in (Josiane Balasko) kahramanõ olduğu, aile, dostluk, aşk ve seks gibi beylik temalar çevresinde dolanan, ince ince işlenmiş bir kadõn filmi olarak özetlenebilecek “Müşteri” tüm sõr- larõnõ paylaşan bu iki zõt kõz kardeşin dayanõşma- sõnõ hikâye eden, Fransõz yapõmõ bir dramatik ko- medi olarak rahatlõkla izleniyor. 4 yõl önce kocasõ Lucas’tan (Richard Berry) bo- şandõktan sonra seks ihtiyacõnõ gidermek için, in- ternetteki Escort Boy sitelerinden seçtiği genç er- keklerle para karşõlõğõnda yatmaya başlamõş, öz- gür kadõn Judith’i oynuyor Baye, gerçek aşka ve romantizme yürekten inanan ablasõnõn tüm mu- halefetine karşõn. Judith ilk kez otopark kuytuluğundaki bir ara- bada iş tuttuğu genç Patrick’ten hoşnut kalõrken yõl- lardõr beyaz atlõ prensini bekleyen Irene de tele sa- tõş programõna konuk iken Kõzõlderililer hakkõn- da genellikle Hollywood filmlerinin uydurup yaygõnlaştõrdõğõ “Ugh” vb. gibi basmakalõp ya- kõştõrmalara bozuk çalarak programõ terk eden Ari- zonalõ “Oturan Boğa” Jim’le (George Aguilar) beklenmedik büyük bir aşka doğru dümen kõrõyor. Bir yandan Patrick adõyla jigolo hayatõ yaşarken öte yandan inşaatlarda zenci iş ortağõyla (Felici- te Wouassi) birlikte boyacõlõk-badanacõlõk yapan, bu arada yaşlõ büyük annesine şefkatle bakan, ça- lõştõrdõğõ berber salonu yüzünden borç ödemek du- rumundaki kuaför Fanny (Isabelle Carre) ile ev- li olup yõllar önce kocasõ tarafõndan terk edilmiş kaynanasõ Maggy (Catherine Hiegel) ve metal- ci, kameralõ baldõzõ Karine’le (Marilou Berry) ay- nõ çatõyõ paylaşan, olgun, efendi çocuk görünüş- lü Marco (Eric Caravaca) da sürdürdüğü ikili ya- şamõn tüm zorluklarõna dayanmaya, peygamber- ce çabalõyor ve bütün kazan- dõğõnõ karõsõnõn, kaynanasõ- nõn avucuna sayõyor. Altõn madeninden farksõz yeni müşterisi Judith’le karõ- sõ arasõnda iki arada bir dere- de kalan Marco’nun ikinci gizli işini öğrenmesiyle önce kaçõnõlmaz kõskançlõk triple- rine giren Fanny’nin sonradan mali nedenlerle kocasõnõ ji- gololuğa bizzat teşvik edişiy- le gitgide sürprizli bir hal alan filmde görün seyreyleyin ne- ler olduğunu... Bir ay kadar önce sinemalarda “Yaşamaya De- ğer” adõyla gösterilen, bizim Fransõz kalõp sonradan seyrettiğimiz, genç yönetmen Mona Achache’õn “Amelie” tadõndaki güzelim ilk filmi “Le He- risson-Kirpi”de, lüks apartmanõn aşka hasret, çir- kin, bodur kapõcõsõ performansõna şapka çõkardõ- ğõmõz, usta oyuncu Josiane Balasko’nun, senar- yosunu 7 yõl önce yayõmladõğõ ilk romanõndan uyar- layõp yönetmenliğini (ve Nathalie Baye’la birlik- te başrolünü de) üstlendiği “Müşteri”, içerdiği gün- cel, canlõ tiplemeler ve yer yer hõnzõrca bir se- vimlilik sergileyen kimi gözlem ve ayrõntõlarõyla ilginçleşen, kadõnca duyarlõlõğõ, kadrosu ve oyun- culuklarõyla da göz alan bir light komedi. 1975’ten beri Truffaut, Godard, Chabrol, Sautet, Blier, Pialat gibi önemli Fransõz yönetmenlerle çalõştõğõ 80’i aşkõn filmi içeren, ödüllü, saygõn ve başarõlõ kariyerinin 35. yõlõndaki (ve ar- tõk 60’lõ yaşlarõnõ süren) Nathalie Baye’õn Balasko’nun romanõnõ okur okumaz si- nemaya uyarlamasõnda ilk ‘müşteri’si ol- duğu “Cliente”, Fransõzlarõn genelde Hollywood yapõmlarõyla aşõk atmaya kalkan, hafif duygusal komedilerinden ay- rõlan, dişil bir espri ve duyarlõlõğa da sa- hip. Diva Catherine Deneuve’ün peşi sõ- ra gelen, Isabelle Huppert, Fanny Ar- dant kuşağõnõn önemli oyuncularõndan Nathalie Baye’õn, duygularõnõ açõk etmeyen, kendisiyle ba- rõşõk, sağlam ve sõkõ bir rolde (Judith) hâlâ seyir- ciyi “baymadığını” da örnekleyen bu farklõ kõz kar- deş hikâyesi çeşitlemesi, çok büyük bir film olmasa da baştan sona meraklõsõnõ saran, orta halli bir ka- dõn filminin parõltõlarõnõ seyirciye geçiren, şirin bir farklõ tipler galerisi halinde seyrediyor. “Müşteri”, vaktiyle yazõp yönettiği “Gazon Maudit”yle Cesar ödülüne de layõk görülmüş Jo- siane Balasko’nun, toplam kadõn sinemacõ sayõsõnõn oldukça yüksek olduğu Fransa’nõn, günümüzde ba- şõ çeken, önemli oyuncu-yönetmenlerinden biri ol- duğunu da kanõtlõyor. Yõllara meydan okuyan Nathalie Baye’õn hâlâ ‘baymadõğõnõ’ örnekleyen bir Josiane Balasko filmi: Müşteri Arkeoloji Müzesi’nde ressamlar buluşması Kültür Servisi - Osman Hamdi Bey’in ölümünün 100. yõl dönümü ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamõnda düzenlenen “13. TÜRKSOY Uluslararasõ Ressamlar Buluşmasõ”na katõlan 15 ülkeden 18 sanatçõnõn atölye çalõşmalarõ, Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye başladõ. Serginin açõlõşõnda konuşan Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay, “Osman Hamdi Bey için yapõlacak en güzel şey, Arkeoloji Müzesi’nin şartlarõnõn iyileştirilmesidir” dedi. Sergi, 22 Eylül’e kadar gezilebilecek. Sertab’dan ‘Rengârenk’ bir konser Kültür Servisi - Sertab Erener, Turkcell Kuruçeşme Arena’daki konserinde yeni albümü “Rengârenk”in parçalarõnõ hayranlarõ için seslendirdi. Konserin ilk bölümünde paraşüt kumaşõndan kostümüyle seyirciyi rengârenk selamlayan Sertab gece boyunca 3 kostüm değiştirdi. Sinan Çetin, Serdar Erener, Nil Karaibrahimgil de konseri izlemeye gelenler arasõndaydõ. Gecede sanatçõ “Rengârenk”, “Koparõlan”, “Açõk Adres” gibi yeni parçalarõn yanõ sõra “Sevdam Ağlõyor”, “Kumsalda”, “Vur Yüreğim” gibi eski parçalarõna da yer verdi. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Papa, Bir Konser ve ‘Omurgasız’ Bir Sanat… Dün sabah, çayımdan daha ilk yudumu alamadan, Radikal’in ilk sayfasındaki resimli bir haberle donup kaldım. “Aykal’dan Papa Onuruna” başlıklı haber aynen şöyle: “Bütünleşmiş Avrupa Senfoni Orkestrası’nın önceki gece Papa 16. Benediktus onuruna verdiği konseri Türk orkestra şefi Gürer Aykal yönetti. Roma Belediye Başkanı Gianni Alemanno, İtalya Başbakanı Berlusconi’nin yardımcısı Gianni Letta ve Kardinal Agostino Vallini de konseri izledi.” Habere eklenen renkli ve büyükçe resim, Sayın Gürer Aykal’ı orkestrayı yönetirken gösteriyor. Haberi okur okumaz donup kalışım, çok önemli bir Türk sanatçısının böyle bir konseri yönetmesinden ötürü gurur duymamdan kaynaklanmadı. Çünkü gerektiğinde bir şeylerden “gurur duymama” hakkımı kullanarak bu haberden gurur duymadım. Sadece, haberin sanat ve politika adına sergilediği çelişkilerden ötürü acı acı düşünme gereğini duydum. Papa 16. Benediktus, papalık tahtına çıktığı günden bu yana “ruhani”liğinin sınırlarını olumsuz anlamda aşmak peşinde olan bir “ruhani” lider. Henüz çok kısa sayılabilecek papalık geçmişi, hiçbir farklılığa anlayış göstermeye niyetli olmayan, tam tersine, temsil ettiği dinsel inancı yeniden ortaçağın dogmalarla örülü parmaklıklarının arkasına almak peşinde olduğunu gösteren çeşitli eylemlerle ve sözlerle dolu. Son marifeti, dünyaca ünlü ve 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago’yu ölümünden sonra “şeytan” diye nitelendirmek olan bir dinsel kurumun başında bulunan 16. Benediktus (neyse ki!) bütün Hıristiyanların değil, fakat yalnızca Katoliklerin lideri. Bu arada, tahtına çıkıp tacını giydikten kısa süre sonra Roma’daki La Sapienza Üniversitesi’ni ziyarete giden Papa 16. Benediktus Hazretleri’nin, bu üniversitenin aydın öğrencileri tarafından kapıdan çevrilip adı “üniversite” olan bir kuruma sokulmamış olması da kayda değer! Haberdeki çelişkilere gelince, ilk çelişki, papa onuruna verilen bu konserde çalan orkestranın adından kaynaklanıyor: Bütünleşmiş Avrupa Senfoni Orkestrası. Peki, “bütünleşmiş” sözcüğünü adının başına koyacak kadar önemsemiş, üstelik Avrupa çapında olduğu savını güden bir sanatsal kurum, nasıl bir gerekçeyle göreve geldiğinden bu yana, Vatikan’ın “sertleşmiş” sesi kimliğiyle, farklı cinsel kimlikler de dahil her türlü farklılığa karşı çıkan, dünyaca ünlü bir yazarın yönettiği kurum tarafından “şeytan” diye nitelendirilmesini onaylayan bir ruhani liderin “onuruna” konser verir? Şu ana kadar neyin onuru olduğu açıklanmayan bu onur, nasıl olur da “bütünleşmesi” öngörülen bir Avrupa’da özde o bütünleşmeye karşı olduğunu saklamaya bile gerek görmeksizin savunan bir ruhani lidere yakıştırılabilir? Ve son çelişki: Sanatın ve sanatçının politikliği. Bundan anlaşılan, elbette sanatçının siyasi parti kurması veya günlük politika kokan yazılar kaleme alması değil. Hayır. Biz sıradan ölümlülerin sanatçıdan beklediği, onların sanatlarının özünde yatan eleştirellikleri ile dünyada olup bitenlerin karşısında bir duruş sergilemeleri - özellikle de bağnazlığın her türlüsü karşısında! Hayır, ben sadece hayatı üzerinde düşünerek yaşamaya çalışan sıradan bir ölümlü olarak, çok değerli bir Türk sanatçısının Papa 16. Benediktus onuruna verilen bir konseri yönetmesinden onur duymadım! acem20@hotmail.com Kürt dili ve edebiyatı günleri başlıyor HAKKÂRİ (AA) - Hakkâri Üniversitesi 16-17-18 Temmuz tarihlerinde Kürt dili ve edebiyatõyla ilgili konferans düzenliyor. “21. Yüzyõlda Kürt Dili ve Edebiyatõ Günleri” konulu konferansa birçok önemli yazar ve akademisyenin katõlmasõ bekleniyor. Hakkâri Üniversitesi Rektörü ve Kürt Dili ve Edebiyatõ Günleri Başkanõ Prof. Dr. İbrahim Belenli, konuşulduğu her bölgede Kürt dilinin, kendine özgü bir tarih yarattõğõnõ, lehçe ve ağõzlarõn canlõlõklarõnõ dikkat çekici bir şekilde koruduğunu belirterek bu durumun, dil ve edebiyat araştõrmacõlarõ için oldukça zengin bir saha yarattõğõnõ vurguladõ ‘Müşteri’, büyük bir yapõt olmasa da meraklõsõnõ baştan sona saran bir film. Bu dramatik komedi, Josiane Balasko’nun önemli oyuncu- yönetmenlerden biri olduğunu da kanõtlõyor. Kültür Servisi - İstanbul Caz Festivali’nin ilk yıllarından hatırladığımız birbirinden renkli grupların sahne aldığı parti geceleri tekrar hayata geçiyor. Festival, bu yıl bu ruhu kal- dığı yerden devam ettirecek bir seri başlatı- yor. Funk, soul ve Afro-beat gibi tarzların en gözde gruplarıyla geçecek “Hafta Sonu Par- tileri”nin ilk gecesinde, yani bugün saat 23.00’te Salon’da basgitarda “slap tekniği- nin” yaratıcısı olarak anılan Amerikalı ba- riton şarkıcı, müzisyen, besteci ve plak ya- pımcısı Larry Graham’ın, uzun yıllar Prin- ce ile dünyayı turladığı projesi Larry Graham & Graham Central Station var. Cazpartisibaşlasın! İSTANBUL CAZ FESTİVALİ’NDE BUGÜN LarryGraham
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear