23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Öner Yağcı, Anadolu’yu en çok gezen, halkla bire bir kardeşçe iletişim kuran ender yazarlardan biridir. Kendisine “Anadolu insanı, sanıldığı ve söylendiği gibi bilisizliğe yuvarlanmış mı? Geçmişe oranla durum nedir?” diyecek olduk. Geldiği kuşağı, 1968 kuşağını anımsattı öncelikle: “Bizim kuşak, Anadolu’yu Nuh’a beşikler, salıncaklar, hamaklar veren, Havva Ana’ya ‘dünkü çocuk’ diyen ve Mustafa Kemal sevdasının Trakya’yla bütünleştirdiği bir destan toprak, bir yurt olarak tanıdı.” O yurdun insanına gelince: “Anadolu insanı yıllardır, bilim ve sanatla ulaşılacak olan çağdaş aydınlığın yerine çağdışı bağnaz ve barbar karanlıkları özleyenler elinde hırpalanıyor. Umutsuzluk, çaresizlik, kimsesizlik kuşatması altında yaşıyor Anadolu insanı. ‘Fukaralıktan’ utanmaya devam ediyor, ama sanılmasın ki yurdunu yönetenlerin sürüklediği bu utanç tablosuna teslim oldu. Utanıyor elbette, ama ‘namuslu, genç ellerle’ yeniden yaratılmayı ‘kitap ile, iş ile, tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile’ dayanarak bekliyor. ‘Umut saklımızda ölümsüz bayrak, kırmızı kırmızı, dalga dalgadır’ diyerek bekliyor. Beklerken de bu dalganın rüzgârla olacağı bilincinden uzaklaşmıyor. Bu bilinçle, doğru örgütlenmelerin, doğru önderlerin güven veren rüzgârını arıyor. Yeter ki bu rüzgâr esmeye başlasın, Anadolu olanca görkemi ve bilgeliğiyle yüce değerlerin yeşerdiği toprak olduğunu bir kez daha gösterecektir dünyaya.” Öner Yağcı’nın Anadolusu bir başka. İnsanın elinden umudu almıyor, umar veriyor. CMYB C M Y B 19 TEMMUZ 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Petrolün Son Faturasõ Bütün dünyayõ ilgilendiren bir haberi, Cumhuriyet’in İstanbul Haber Servisi,“Felaketin boyutları genişliyor” başlõğõ ile verdi. “BP’nin Meksika Körfezi’nde 20 Nisan’da çöken petrol platformunun yarattõğõ çevre felaketi her geçen gün büyüyor. Petrol sõzõntõsõ, ABD’nin su kuşlarõnõn yüzde 70’ini ve okyanuslardaki kõyõ ekosistemini yok olma tehlikesi ile karşõ karşõya bõrakõrken BP’nin uçaklarla okyanusa döktüğü çevreye etkisi tam olarak bilinmeyen tonlarca yağ çözücü de felaketin etkisini arttõrõyor. BP’nin Meksika Körfezi’ne bõraktõğõ atõklarõn temizleme çabalarõ devam ederken uzmanlar, 130 mil uzunluk ve 70 mil genişliğindeki deniz kirliliğinin Luisiana, Alabama, Mississippi, Florida sahillerine bõraktõğõ etkinin tamamen arõndõrõlmasõnõn yõllarca süreceğini, belki de asla temizlenemeyeceğini belirtiyor. Kuyudaki deliğin hâlâ kapatõlamamasõ kaygõlarõ arttõrõrken BP CEO’su Tony Hayward, sõzõntõyõ durdurmak üzere hazõrlanan yeni planda sualtõ robotlarõnõn kullanõlacağõnõ kaydetmişti. Hayward, “Sızıntının kaynağına bir ‘çevreleme sistemi’ yerleştirilerek petrolün gemilere aktarılmasının sağlanacağını, sızıntıyı önlemeye yönelik son denemenin de başarısız olmasının ardından kesin çözümün ağustosa kaldığını” söylemişti. Greenpeace Akdeniz İletişim Sorumlusu Deniz Sözüdoğru, başta Amerika olmak üzere tüm ülkelerin denizaşõrõ petrol aramayõ yasaklamasõ gerektiğini belirtti ve fosil yakõtlara olan bağõmlõlõğõmõz devam ettikçe bu kazalarõn da yaşanabileceğini söyledi. Sözüdoğru bu konuda çözüm yollarõnõn çok basit olduğunu savunarak “Fosil yakıtlara olan bağımlılığımız ve bu talep devam ettikçe bu kazalar da yaşanabilir. Bölgede korkunç boyutlarda petrol kirliliği yaşanıyor” dedi. Yirmi yõl önce Alaska’da gerçekleşen Exxon Valdez kazasõnõn ardõndan ABD’de denizde petrol çõkarma faaliyetlerinin engellendiğini ancak bunlarõn çok dikkate alõnmadõğõnõ ifade eden Sözüdoğru, “Kazayla birlikte 28 Haziran itibarıyla toplam 117 milyon galon petrol yayıldı. Exxon Valdez felaketinde ise 10.8 milyon galon yayılmıştı. Kısaca BP petrol felaketi Amerikan tarihindeki en büyük çevre felaketidir” değerlendirmesini yaptõ. 1989 yõlõnda, Exxon Valdez petrol tankeri okyanusta karaya oturmuş, taşõdõğõ petrolün 11 milyon varillik bölümü okyanusa yayõlmõştõ. Bu tanker kazasõ Amerika’nõn en büyük çevre felaketi olarak kabul edilmişti. Günümüzde, petrol hemen her yerde yanõ başõmõzdadõr. Petrol, pek çok alanda büyük yararlar sağlamasõna karşõn, doğal ortamõ kemiren “küresel afet” konumuna gelmiştir. Bazõ petrol ürünlerinin artõk kanser de ürettiği anlaşõlmõştõr. Bugün petrol kuyularõ “kötülüklerin kutusu” olarak da bilinen Pandora’nõn kutusunun yerini almõş görünmektedir. Ne zaman bir petrol kuyusundaki petrol pompasõnõ görsem, aklõma hep “Pandora’nın kutusu” gelmiştir. Bu at başõ pompa, yeraltõna gizlenmiş, kötülükleri yeryüzüne pompalamak için başõnõ “bir aşağı, bir yukarı” durmaksõzõn sallar durur. Ben her petrol kuyusunu, yõllardõr bu dünyaya kötülük pompalayan bir “kötülük kuyusu” olarak görürüm. Yandaş Üniversiteler Medyanın yandaşı olur da, üniversitenin olmaz mı? Alın size üniversitelerden kimi akademisyen gözlemleri: - Üniversiteler kendi iç işleyişlerinde demokrasi kavramından çok uzaktalar. Başta rektör seçimleri ve atamaları olmak üzere iktidarla ilişkiler bütün işleyişi etkiliyor. Yandaş rektörler olabildiğince hareket alanlarını genişletmek için muhalif yöneticilerini eliyorlar. Dekanlar atamayla geliyor. - Akademik faaliyetlerde yandaşlık, popülizm ön planda. Örneğin, Niğde Üniversitesi Rektörlüğü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen adına sempozyum düzenledi. Üniversiteler ödüller veriyor, toplantılar yapıyor, ama “mış gibi” her şey. Gerçek akademik sorunlar tartışılmıyor. Eleştirel düşüncenin geliştirilmesi, yaratıcılık gibi temel konularda özendiricilik yok. - Özel üniversiteler para işlerinde iktidara bağımlılılar. Yönetim kurulları yeniden oluşturulup yandaş isimlere yer veriliyor. - Öğrenciler kendi geleceklerine karşı belirsizlik duygusu içindeler. 4 yılı atlatalım, sonrası bir şekilde gelir kolaycılığı içinde öğrenmek, merak etmek, mesleki kimlik kazanmak, ülke sorunlarını anlamak gibi bir derinliğe sahip değiller. Onlar da, üniversite öğrencisiymiş gibi yapıyorlar. - Taşra üniversiteleri; uluslararası anlamda akademik niteliğin olmadığı, genç nüfustaki işsizliğin belirli bir süre için bastırıldığı, öğrencilerin alanda gerçekten uzman olmayan kişilere terk edildiği, üniversite anlayışından eser bulunmayan kurumlar. Buralarda yetişen öğrencilerin nasıl birer uzman olacakları ise ayrı soru. Destan Toprağın İnsanları Gerçek Gündem haber sitesi 2006’da kuruldu. Sitenin Genel Yayın Yönetmeni Barış Yarkadaş’a göre, hedef bağımsızlıktı ve geleneksel medyada kendisine yer bulamayan haberleri yayımlamak ve alternatif bir yayın yaratmaktı. Yarkadaş, bu amacına geçen 4 yıl içinde ulaştığı kanısında: “Yaptığımız haberler, özellikle meslek örgütlerimizin ilgisini çekti. TOKİ’deki bir yolsuzluğa ilişkin yaptığım haber, 2008 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği’nce (ÇGD) ödüllendirildi. 2009’da dönemin Maliye Bakanı AKP’li Kemal Unakıtan’ın devlet hazinesinden harcadığı parayı belgeleriyle ortaya koymamız üzerine Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin (EMD) Altın Kalem Ödülü’nü kazandık. Dört yıl içinde yüzlerce ‘özel haber’e imza attık. İnternetin gazete ve TV karşısındaki teknolojik olanaklarını kullanarak, habere hızlı bir şekilde ulaşılmasını sağladık. Yayın politikamızı ‘sosyal demokrat’ bir çizgide sürdürdük. Geleneksel medyanın kalıplarının dışına çıkarak ezilenlerin ve hakkını arayanların sesi olmaya çalıştık. Kısa sürede 80 bine yaklaşan bir okur kitlesine ulaştık. Ancak muhalif çizgimizden ötürü reklam pastasından yeterince faydalanamadık.” Türkiye’nin reklama ayırdığı paranın, yılda 3 milyar dolar dolaylarında olduğunu anımsatan Yarkadaş, bilgisunar sitelerinin bu pastadan ancak 150 milyon dolar alabildiğine de değindi: “Bizim gibi bağımsız siteler, genellikle KOBİ reklamlarına yöneliyor. Ulaştığınız kitle çok geniş olmasına rağmen, reklam almakta zorluk çekiyorsunuz. Çünkü; dünyada yayın yapan 234 milyon adet internet sitesi var. Dünyadaki pasta daraldığı için, bağımsız internet sitelerini ayakta tutmak gitgide zorlaşıyor. Ama buna rağmen, internetin teknolojik üstünlüğü, geleceğe ilişkin umutları arttırıyor. Çünkü; sistem insanların kendisine zaman ayırma olanaklarını kısıtlıyor. İnsanlar bu yüzden, internete girip videosunu izlemek, haberini okumak, ses kayıtlarını dinlemek ve bunların hepsini tek bir mecrada yapmak istiyor. İnternet bu yüzden gelecek vaat ediyor.” Özetle, Gerçek Gündem gerçekleri bulmaya devam edecek. Gerçek Gündem PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Mehmet Metiner Demokrasisi Mehmet Metiner’i köşe yazarı olduğu Star gazetesinden olmasa bile televizyonlardan mutlaka tanıyorsunuzdur. Son zamanlarda televizyonların en aranan konuşmacısıdır. En önemli özelliği de her konuda bilgi sahibi olduğuna dair sarsılmaz inancıdır. Bu imrenilecek özgüveni sayesinde siyasal tarih, devletler hukuku, klasik felsefe, ekonomi, ilahiyat, ideolojiler, uluslararası ilişkiler, AB politikaları, Kıbrıs-Filistin-Kürt-Ermeni-Afganistan sorunları, askeri stratejiler, demokrasi, insan hakları ve daha birçok konu hakkında konuşabilmektedir. Kendine özgü bir sinir sistemi vardır; buna bağlı olarak, yaptığı konuşmalar karşısındakileri çıldırma noktasına getirirken, o bütün karşı koyuşlara, eleştirilere, öfke boşalmalarına rağmen sükûnetini koruyabilmektedir. Geçen hafta yine televizyondaydı. Konu önce Kürt sorununa, oradan da “baraj” konusuna geldi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüzde 10’luk seçim barajını yüzde 7’ye çekme önerisinden söz eden bir konuşmacıya, “Kürt sorununun barajla ne ilgisi var?” diyerek karşı çıktı. Birkaç saat önce, aynı gün gerçekleşen Tayyip Erdoğan-Kemal Kılıçdaroğlu görüşmesinde CHP Genel Başkanı’nın yüzde 7’lik CHP önerisini dile getirdiği, fakat Başbakan’ın bu öneriye sıcak bakmadığı bilgisi alınmıştı. Mehmet Metiner’in çıkışı oturum katılımcıları tarafından hafif şaşkınlıkla karışık gülümsemeyle karşılanırken, televizyonların başındaki hayranları bu çıkışı, “Yine doğrusunu yaptı!” diyerek onayladılar. Hayranlarının onu onaylarken kurdukları kısa cümlede yer alan “yine” sözcüğü çok anlamlıydı. Çünkü günümüz Türkiyesi’nde kazanmanın, yükselmenin, başarmanın yolları “doğruyu şaşırmamaktan” geçiyor. Yapılacak tek şey kişinin kendini bir büyüğün doğrularına teslim etmesi ve o doğrulardan sapmamasıdır. O da bu Türkiye gerçeğini çok önceden görmüş, kendine “bir”, daha doğrusu “en” büyük olarak Başbakan’ı seçmiştir. O zamandan bu zamana doğruları Başbakan’ın doğrularıyla sürekli örtüşme, sürekli uyum halindedir. Bir kez olsun Başbakan’ın doğrularını görmezden, duymazdan geldiği ne görülmüş ne de işitilmiştir. Yoksa Mehmet Metiner gibi bir “ayaklı kütüphane” parlamenter temsil hakkının, özellikle de farklı etnik grupların, farklı inanç gruplarının bir arada yaşadığı ülkelerde demokrasinin asgari koşulu olduğunu hiç bilmez olur mu? Kürtler doğal ki çeşitli partilerden milletvekili olarak TBMM’ye giriyorlar ya da bağımsız milletvekilleri olarak bir partinin çatısı altında toplanarak TBMM’de grup kurabiliyorlar, iyi de gerektiğinden fazla oy olan bağımsız adayların artı oyları ne oluyor? Çöpe gitmiyor ya da başka partilerin işine yaramıyor mu? Yeryüzünde bir benzeri olmayan yüzde 10’luk barajla demokrasi kurulabileceğini hangi aklı başında insan ileri sürebilir? Örneğin, yüzde 5’lik barajın uygulandığı Almanya’nın en kuzeyindeki Schleswig- Holstein eyaletinde yaşayan yaklaşık 50 bin nüfuslu Danimarka kökenli topluluğun siyasal örgütü olan SSW Partisi’ne eyalet seçimlerinde baraj uygulanmıyor. Türkiye’de ise 2007 seçimlerinde çöpe giden oy sayısı 4.574.420’dir. Bu oylardan yalnızca 427.449 fazlasını alan Milliyetçi Hareket Partisi ise TBMM’ye 71 milletvekili sokmuştur. Bu nasıl bir temsili demokrasidir? Mehmet Metiner ve onun gibi düşünenlerin kafalarındaki “demokrasi”, çoğunluk demokrasisidir. Oysa gerçek demokrasinin uygulandığı çağdaş/uygar ülkelerde demokrasi, “çoğunluğa karşı azınlığın haklarını koruyan” bir rejim olarak anlaşılır. Türkiye gibi bireylerin demokrasiyi içselleştirmediği toplumlarda ise “çoğunluk demokrasisi” ülkeyi sivil diktatörlük, otokrasi gibi baskıcı yapılanmalara sürükler. Türkiye bunun örneğini 1950-1960 Demokrat Parti iktidarı döneminde yaşamıştır, 2002 yılından bu yana da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yaşamaktadır. Başbakan’ın yüzde 10’luk barajı aşağıya çekme önerilerini geri çevirmesinin de, Mehmet Metiner gibi “koşullu demokratların” bunu desteklemelerinin de nedeni budur; otokrasiyi ülke geneline yayarak iktidarlarını sürekli kılma özlemidir. CHP, baraj konusunu mutlaka yeniden değerlendirmeli, ülkemizin özel koşullarını dikkate alarak önerisini en fazla yüzde 3 olarak revize etmelidir. Eğer toplumun tümünün TBMM’de hakça, adilce temsili isteniyorsa tabii. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bilginin saklan- masõ ve iletilmesini konu alan akademik ve mesleki disiplin. 2/ Büyük ve süslü çadõr... Gidilen yol üzerinde olmayan. 3/ Ticarette kulla- nõlmasõ hemen mümkün olan para- ya verilen ad... İnce deri ya da ince ka- buk. 4/ Azerbay- can’õn plaka imi... İsa Pey- gamber’in doğum yeri olan köy. 5/ Bir yazõ sayfasõnõn altõna, metnin herhangi bir noktasõyla ilgili olarak ya- zõlan açõklama... Eski dil- de su. 6/ Amaç... Uluslar- arasõ Futbol Federasyo- nu’nun simgesi. 7/ Hamur durumundaki ekmeklerin, fõrõna atõlmadan önce içine konulduğu oyuk gözlü tahta. 8/ Bir tür keten patiska ya da basma... Bir nota. 9/ Ziya Gökalp’in manzum masalõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çok uzun olduğu için güçlükle çalõnan bir ney türü. 2/ Özür dileme... Radyum elementinin simgesi. 3/ Cilacõlõkta kullanõlan bir tür zamk-reçine... İsrail’in para birimi. 4/ Kan- lõ basur hastalõğõ... Uzaklõk işareti. 5/ Hayvanõn bir yanõndaki yük... İtalya’dan çeşitli ülkelere yayõlmõş bir iskambil oyu- nu. 6/ Duman lekesi... Gemi. 7/ Dipten dallanan bir süs bit- kisi... Küçük mağara. 8/ Cinsel uyarõlmada ve doyumda, alõşõlmõşõn dõşõnda davranõşlara ve özel nesnelere zorun- luluk duyma. 9/ Türk müziğinde kimi pasajlarõn tek bir çal- gõyla ya da çalgõ grubuyla seslendirilmesi ilkesine dayalõ icra biçimi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A R M A G E D O N Ş A İ R L İ L A A K S H E V E S M İ T E M A A K A R A L T O B E R N U N O K A P İ A L İ Y A Ş A O R U K A P O K A L İ P S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TÜRK KALP VAKFI Emekli Sandığı, SSK,Bağkur, Kamu Çalışanları Hastalarının Hizmetinde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear