22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 PAZAR 18 TEMMUZ 2010 / SAYI 1269 PAZAR SÖYLEŞİLERİ ATAOLBEHRAMOĞLU t Otyam'ın ^keçileri İ'ı"'' Yazının başlığını koyduğum anda bir çağrışımla "MonsieurSeguin'in keçileri"ni anımsadım... Lisede Fransızcacı arkadaşların dilinden düşmeyen bu keçiler neyin nesiydi... İnternet sayesinde soru yanıtlandı. ''"' Meğer Alphonse Daudet'nin "Değirmenimden Mektuplar"ındaki öykümsü mektuplardan bitinin adıymış... Ama "keçileri" değil de "keçisi"... Böylece, hemcinslerinin ardı sıra ağılda yaşamaya dayanamayıp dağa kaçarak onlar gibi kurda yem olan özgürlük sever küçük keçi Blanquette'in acıklı serüvenini öğrenmiş oldum... • • \ * * * Bizim sevgili Otyam'ımızın kimi ap ak tüylü, kimi karalı- aklı, güzel gözlü keçileriyle, Monsieur Seguin'in keçileri arasında benzerlikler var mı? Olmaz olur mu! Sonuncu kurban küçük Blanquette'i, Daudet bakın nasıl betimliyor: "Beyaz keçinin dağa gelişi, hertarafta hayranlık uyandırdı. Ihtiyar çamlar, o güne kadar, keçinin bu kadar güzelini hiç görmemişlerdi. Onu küçük bir kraliçeymiş gibi karşıladılar. Kestane ağaçlan, Blanquette'i dallarının uçlanyla okşayabilmek için yerlere kadar eğiliyorlardı. Yolunun üstünde, sarı katırtırnaklan açıyor ve ellerinden geldiği kadar güzel kokmaya çabalıyorlardı. Bütün dağ, ona bayram etti." (S. £ Siyavuşgil çevirisl) Bu satırları okurken, "Acaba," diye düşündüm, "19. yüzyılın Fransız yazarı, bizim sevgili Fikret Otyam'ımızın keçilerini görse, bu betime daha başka neler eklerdi?" Fransızcası nasıl söylenir bilınem ama, sanırım bir "sürmeli gözler" sıfatı eklemeksizin edernezdi... Fransız hoppalığına bize özgü mahzunluktan da birazcık katardı... Böylece daha da çekici bir keçi tablosu çıkardı ortaya... Ve bu tıpa tıp Otyam'ın keçisi, onun keçilerinden biri olurdu... * * * Alphonse Daudet bir de Filiz ve Fikret Otyam'ın Torosların eteğinde, Geyikbayın'ndaki evlerine konuk olsa, mektuplarına mutlaka, tavus kuşlarına, kazlara, "haremi"nde bir çalımla dolanan Denizli horozuna, Otyam'ın ayrıntıları gören gözüyle "cene altında hindi gibi kırmızı benekleri olan" Moskoviç ördeklerine, kazlara, tavşanlara, bıldırcın kuşlarına ilişkin yenilerini eklerdi... Öyküdeki ev betimi ise öyle gösterişsiz kalmaz, Otyam'ların avlusundaki salkırn söğüt, karadut, asma, naı, elma, limon, portakal, bögürtlen, hünnap, adlannı ilk kez duyduğum şadok ve kumkuat ağaçlan orada ya da başka mektuplarda kendilerine mutlaka yer bulurlardı... Sayıları az da olsa yaşamak delisi insanlar tanıdım... Ama ben bu Otyam gibisine rastlamadım... Onca şey konuşup evden ayrılırken avlu duvarını saran sarmaşığı çocuğuymuş gibi okşayıp, "bunlar sonbaharda kızarıp kururlar, sonra da dökülürler" diye, yazıklanarak, sevgiyle, sevecenlikle açıklama yapanını görmedim... Az önce telefon ettim, Filiz'le sergileri için Bodrum'dalarmış. Geyikbayın'ndaki eve Cuma'ya dönüyoriarmış... Şu anda "Aydınlık" için yazısını yazmaktaymış... Telefonda sesi delikanlı gibi çınlıyordu... Bir çırpıda, saatlerce konuşulabilecek şeyleri konuşmayı başardık... Daha doğrusu ben onun coşup duran yaşama sevincine eşlik ettim... "Keçi"yle başladık, öyle de bitirelim... Eğer yaşama sevinci konusunda idmanlı değilseniz, içinizdeki ışığın parıltısı sönükse, Otyam'dan uzak durun. Bir yaşama sevinci sağanağı ve çağrışımlar seli altında size keçileri kaçırttırabilir! Fakat eğer siz de onun gibi biriyseniz, sorun yok! Yaşama sevinçlerinizi birbirine ekleyerek keçileri birlikte kaçırabilirsinizl.. • ataolb@cumhuriyat.com.tr A ğrı gibi küçük "geleneksel" yapının güçlü olduğu bir kentte, genç bir kadını ne gibi zorluklar bekler? Kendisi de beıızer sıkıntıları çekmiş midir çocukken, genç kızken? Zaim, 6 kardeşin en küçüğü, önünde 3 abla, 2 ağabey var. Kendisinden öncekiler çok sıkıntı çekmiş, kendisini daha şanslı görüyor: "Babamızdan hiç destek görmedik, ama annem konusunda şanslıydım, annem çok duyarlı bir kadındı, örnek gösterilecek bir anne... Çocuklarırıı, terzilik yaparak, bahçesinde sebze yetiştirerek, kimseye avuç açmadan yetiştirdi. Bütün çocuklarını okuması için yüreklendirdi, destek verdi. Annem Dedelere "çocuk gelinler" verilmesinAğrılı işkadını Figen Polat Zaim, "Küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendirilmesin" diye proje geliştirdi. Her türlü baskının yoğun olduğu Ağrı'da, küçük kızlara bir pencere açabilmek ve "evlenmek" yerine "okumalannı" sağlamak için AB'ye "Renkli Yaşamlara" adı altında, bir proje sundu, onay bekliyor. Bu arada boş durmayan Zaim, Ağrı kökenli işadamlarına, hali vakti yerinde olanlara, sanatçılara, "açılımcı olduğunuz kadar, katılımcı olun" diyerek kızlann okuması için burs vermeleri çağrısında bulunuyor. Röportaj: AYŞE SAYIN Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ D ağın gölgesinde kalmış bir kent Ağrı... Herkes "Ağrı Dağı"nı bilir de, Ağn'nın hali "nicedir" diye soran pek olmaz. Figen Polat Zaim, doğma büyüme Ağnlı bir işkadını, yaşamını biranlamda bu "ağırsorunlu" kente adamış genç bir kadın. Ağn'ya ilk "kreş"i de açan, Eleşkirt ilçesine ilk "rehabilitasyon" merkezini de açan o. Figen Polat Zaim, iş yaşamında "girişimci" olduğu kadar, sosyal yaşamda da dur durak bilmeyen bir kadın. Kentinin sorunlanna, aslında insanların sorunlarına duyarlı. Ağrılı bir yurttaş olarak geçen yılbaşı öncesinde Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazdı, kentinin "yok"lannı anlatan. Mektup Erdoğan'a hiç ulaşmadı, Başbakanlık bürokrasisinin çarkları arasında, "protokoler" bir yanıtla geçiştirildi. Oysa mektup, Ağrı gerçeğinin net fotoğrafıydı: "Bir sinema salonumuz yok, en mutlu günümüzde 'evet' diyebileceğimiz, nikâh salonumuz yok, insanlar belediyeye gidip nikâhlarını kıydırıyor. Sadece tek çocuk parkı var. Şimdi iki salıncak, iki tahteravalli, iki kaydırak var, çocuklar sıraya giriyor, ikinci bir park yok. Müzemiz yok, tiyatromuz yok, hayvanat bahçemiz yok, pastanemiz yok... yok... yok..." Uzayıp giden "yok"lar listesinin sıralandığı mektubu Başbakan göremedi, görse bir şey değişir miydi? Figen Polat Zaim, azmi kolay kırılan, çabuk pes eden bir kadın değil. Onunla, yolu Ankara'ya düştüğünde, yine bir "proje" peşinde koşturduğu Meclis'e geldiğinde tanıştık. Ağn'nın çok "kanatıcı" bir yarasına dokunmaya karar vermiş, "merhem" arayışına çıkmıştı: Ağrı'da yaygın olan "çocuk gelinler" sorununa. Gerisini kendisinden dinliyoruz: "Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından, en son yapılan çalışmada, erken yaşta evlendirilen kız çocukları sıralamasında, ne yazık ki Ağrı ikinci sırada... Küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendiriliyorlar, Türkiye'nin dört bir yanına gönderiliyorlar. Bu aslında bir alışveriş, r~\ eki, yaptıkları Ağrı'da nasıl karşılanıyor? ı Başbakan'a yazdığı mektup nedeniyle, gençlerden yaşlılara kadar çoğu insandan destek görmüş. "Kimsenin cesaret edemediğini sen anlattın" övgülerinden büyük mutluluk duyduğunu söylüyor. Ama "çocuk gelinler" projesi nedeniyle, kimi ailelerden "tehditler" de almış. örneğin bir çalışanının ablası, 70'lik dedeye verilmiş, engellemek için devreye girmiş. O zaman da hedef haline gelmiş. Onun için tanık olduğu olaylara çok girmek istemiyor, girmiyor da... Sadece bir hastane ziyaretinde tanık olduğu olayı anlatmakla yetiniyor "Hasta ziyaretine gittiğim 70 yaşlannda bir adam. Yanında 15-16 yaşlarında bir kız, torunu zannedersiniz. Yanımdakiler, 'Biliyor musunuz o kız, o adamın karısf dediler. Ben doğru mu diye kıza sordum. 'Abla doğru, babam beni daha önce de yaşlı bir adama verdi, anlaşamadım geldim. Ama durdurmadılar, çok geçmeden de buna verdiler. Çocuğum oldu' dedi." Figen Polat Zaim, projeyi iki ayak üzerine oturtmuş, AB desteği ailelerin ve çocukların, "çocuk evliliklerine karşı bilinçlendirme" amacı taşırken, ikinci ayakta kız çocuklarının okutulması yatıyor. İşte onun için de Ağrı kökenli işadamları, hayırsever ve sanatçılara; "Gelin, açılımcı olduğunuz kadar, katılımcı da olun, kızlarımıza siz de elinizi uzatın" diye çağrı yapıyor. Sadece kızlann okuması için değil, Ağn'nın kalkınması, "yok"lannın "var" edilmesi için de yapıyor bu çağrıyı: "Gelsin işadamlarımız, sanatçılarımız, aydınlarımız, park yapsınlar, sinema açsınlar, orman kursunlar, isimlerini versinler, isimleri oralarda yaşasın. Fabrika kursunlar, gençlerimiz iş sahibi olsunlar, en önemlisi kızlarımız okusunlar." Onlardan gelecek her yardım, küçük kızlara "burs" olarak gidecek. Kendisi de buna öncülük edecek. Bu kapsamda, AB projesinin koordinatörü olarak alacagı ücreti de yine kız çocuklarına burs sağlama olanaklı kullanacağını açıklıyor. • benim örnek aldığım insandır. O olmasaydı, biz bu kadar cesur olamazdık..." Ama ne kadar destek görürse görsün, Ağn'nın sosyal, ekonomik olanakları kısıtlı. "Bugünün sorunu değil Ağn'nınki. Bizim çocukluğumuzda, sinema, tiyatro, sosyal aktivite yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, onun için bizden sonrakiler bunu yaşamasın istiyoruz. İl dışından gelen memurlar hafta sonları Van'a, Erzurum'a gidiyor, bundan sonra gitmesin, Ağrı'da da vakit geçirebilsin istiyorum" diyor. • lletişim adresi: fgnpolat@hotmail.com GSM: 0530 879 52 02-506 279 00 66 paralı adamlara veriliyorlar... Öyle tanık olduğumuz olaylar var ki, ne yazık ki burada anlatamıyorum... Yıllardır, buna karşı ne yapabilirim, nereden destek alabilirim, diye düşünüyordum. Sağ olsun, bir süre önce emekliye aynlan valimiz Mehmet Çetin manevi destek verdiler, yol gösterdiler. Kızlann eğitimini sağlayıp, erken yaşta evlenmekten kurtulmalan için 'Renkli Yaşamlara' adı altında bir proje hazırladık. Koordinatörlüğünü ben üstlendim, bir sosyal sorumluluk projesi olarak AB'den destek almak için başvurduk. Sanıyorum, eylül- ekim gibi proje başlayacak." "Renkli Yaşamlara" projesini "Oyun çağındaki küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendirilmesin" diye özetleyen Zaim, bu durumdaki kız çocuklarının eğitim yaşamları yarıda kesilerek, istem dışı evlendirildiğini anlatıyor: "Yaşları çok küçük, kendilerini nasıl savunacaklarını, ailelerine ya da kendilerini almak isteyenlere nasıl 'hayır' diyeceklerini, hangi mercilere başvuracaklannı bilmiyorlar. Kayseri'den, Afyon'dan, işte Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen yaşlı, dul, özürlülere, çoğu zaman ikinci eş olarak veriliyorlar. Tabii ki anlaşamıyorlar, baba evine dönerlerse bu sefer de 'keşke ölseydin de gelmeseydin' diye karşılanıyorlar, dışlanıyorlar. Ya yeniden benzer kişilerle evlendiriliyorlar ya da intihar ediyorlar..." Zaim'in projesinin temeli, çocuklardan çok aileleri eğitmek, yaptıklannın "hatalı, yanlış" olduğuna ikna etmek. Çünkü katı geleneksel yapı, "çocuk gelinler"i normal karşılıyor. Öncelikle o geleneği, "eğitim"le yıkmak gerekiyor. Bunun için de AB'den sağlanacak destekle, sosyologlar, kişisel gelişim uzmanlan tarafından başta aileler olmak üzere genç kızları da bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak için 6 ay boyunca kurslar ve eğitim semineri düzenlenmesi planlanıyor. Proje, Ağn merkez ve 7 ilçeyi (Doğubeyazıt, Diyadin, Taşlıçay, Eleşkirt, Habur, Tutak, Patnos) kapsıyor. Projeyle sadece merkezler değil, asıl eğitim seviyesinin en düşük olduğu yerler olan köylere de ulaşmak hedefleniyor. Köylerde, ilçelerde eğitimciler için ev ya da bulunabilirse bir göz oda kiralanacak. Yani sadece merkezde değil, köylerde de uzmanlar eğitim verecek. Bu konuda eski vali Mehmet Çetin'in yanı sıra Taşlıçay ilçesi kaymakamı Eıcan Ateş ve ekibinden büyük destek görmüş Zaim. "Ayrıca Ağrılı hayırsever işadamı ibrahim Çeçen'den çok büyük destek gördük" diyor. İbrahim Çeçen, Ağn'ya üniversiteyi kazandıran isim, projede onun da "tuz"u var: "Ağrımıza hediye ettiği üniversite sayesinde, gelecekte kentimizin çehresinin çok değişeceğine inanıyorum. Bir büyüğümüz, bir abimiz olarak bizi de destekliyor. Kendisi de Ağn'da tek kız çocuğunun eğitimsiz kalmasını istemiyor. Bir gazetede çıkan haberden dolayı bana ulaştı, onun sayesinde yaklaşık 10 kızımız burs alarak eğitim yaşamlarını sürdürüyor. Bu benim için dünyanın en büyük mutluluğu oldu, bu mutluluğun tarifi yok..." •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear