25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 11 TEMMUZ 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA İLHAN ABİ’NİN ARDINDAN 9 Burdayım “Pencere”den bakıldığında, Gökyüzünün maviliğini görmekse, Pencereye bakılınca Kara zeytin tanesi, Dingin,engin,bilge.. Binlerce yılın şahitliğiyle.. Gölgesinde dinlenen yolcuların, Dün olduğu gibi, Yarın da ben buradayım, Kimseye ait değilim, Herkese aidim diyen.. İçimdeki çocuğun amcası, Ölümsüzlüğün simgesi, Koca çınardan koca Zeytin ağacıdır görülen. Toprağında kökleriyle, Uzun yolculuğunda Ölüme inat, Ölümsüzlüğün meyveleridir ürettiği.. Kâh Filistin’de, Kâh Kordobada, Kâh dergahta.. Murat Narin Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR S evgili İlhan, 40 yõllõk can arkadaşõm, dostluğundan onur duyduğum, bü- yük yazar, büyük devrimci, bağ- nazlõğa, tutuculuğa, cehalete, bilinçsizliğe, emperyalizme karşõ, aydõnlanmadan, çağ- daşlõktan, akõldan, bilimden, emekten, emek- çiden yana bir bilge insan. Tüm bunlarõn ödünsüz savunucusu. Bunun için de Ata- türkçü, vurgulamak, yinelemek istiyorum, solcu ve Atatürkçü. Türk basõnõnõn yüz akõ İlhan Selçuk... Onu ananlarõn görüş birliği içinde belirttikleri gibi açtõğõ pencereden ya- yõlan õşõk yolumuzu aydõnlatmaya, ufkumuzu açmaya devam edecektir. Onu aklõn, bilimin, hümanizmanõn, aydõnlanmanõn merkezi, rö- nesansa ilham veren Yunus Emre’lerin, Pir Sultan Abdal’larõn Âşık Veysel’lerin Ha- cı Bektaş Veli’lerin diyarõnda toprak anaya teslim ettik. Orada huzur içinde, õşõklar içinde sevgili Turhan Selçuk’la birlikte uyu- yacaktõr. Son 40 yõlõnõ yakõndan izlediğim yaşamõ boyunca hiç eğilmedi, daima ilkeli ve tutarlõ, başõnõ dik tutan bir devrimci idi. Hiçbir rüz- gâra, hiçbir küresel akõma kapõlmadõ. Onu ha- pislere koydular, işkence ettiler, hiç yõlma- dõ, yõlgõnlõğa düşmeden direndi. Düşünü- yorum, düşünmeye ve onlarõ yaymaya devam edeceğim, gücünüz yetiyorsa vurun dedi. 21 Mart 2008’de, bir terörist örgütlenme lide- ri suçlamasõ ile saat 04.00’te evine baskõn ya- parak gözaltõna aldõlar. Gelen polislere çay ikram etti bu büyük yazar. O daha adil, da- ha güzel bir Türkiye için vargücü ile müca- dele ediyor, en sade şekilde yaşõyordu. Dai- ma zarif bir insan imajõ vermiştir, sesinin yük- seldiğine hiç tanõk olmadõk. Bu ülkede da- ha güzel bir dünya için çabalarken can ve- ren çok sayõda insan vardõr. Dava arkadaş- larõndan ve onun rahle-i tedrisinden geçmiş olan bazõlarõ, küresel rüz- gârlarõn önünde savrula- rak, muhteşem dönüşler yaptõlar. Kaybõndan son- ra onlarõn zor yazõlarõna ve ah vahlarõna tanõk ol- duk. Ne yapsalar bu sav- ruluşun, İlhan Selçuk’un o tertemiz, insancõl dün- yasõndan uzağa, çok uzaklara düşmelerinin açõklamasõnõ yapamaz ve ikna edici olamazlar. Onu sonsuzluğa uğurlarken, bugünkü ilkeli, tutarlõ da- va arkadaşlarõndan ve iz- leyicilerinden bir bölü- mü yazõk ki aramõzda bu- lunamadõlar. Lütfi Kõr- dar’da ve Hacõbektaş’ta gözlerimiz onlarõ aradõ. Sevgili Balbay’õn, Tun- cay Özkan’õn, Doğu Pe- rinçek’in, Fatih Hilmi- oğlu ve Mustafa Yurt- kuran’õn, Mehmet Ha- beral’õn onu anma tö- renlerinde aramõzda yer alamayõşlarõnõ esefle, üzüntü ile karşõlõyoruz. Bizi ve toplumu bu yurt- sever insanlardan yok- sun bõrakan hukuku an- lamõyor, bunun hukuk ta- rihinde bir kara sayfa ol- duğu inancõnõ taşõyoruz. O inançlõ bir sos- yalist ve yõlmaz bir Atatürkçü idi. Müca- delesi, sol adõna cumhuriyet devrimlerine, Atatürk’e saldõranlara, açõkca solu saptõ- ranlara en iyi cevap olmuştur. 68’liler için- de devrimci ilkelerini koruyan önde gelen- lerinin bugün yaptõklarõ özeleştiri ile, o yõl- larda Atatürk devrimlerini göz ardõ etmele- rinin önemli bir hata olduğunu dile getir- meleri, İlhan Selçuk’un ne kadar doğru bir yol izlediğinin güçlü bir kanõtõdõr. O yurt- sever insanlardan şu değerlendirmeyi din- ledim: “Biz, devrim yapacağız diyerek Ata- türk devrimlerini göz ardı ettik. Aslında devrimleri devam ettireceğiz demeli idik.” Hastalõğõnõ başõndan sonuna yakõndan izle- dim. Sõk sõk odasõna girip sohbet etmeye, onu dinlemeye çalõştõm. 21 Mart 2008 baskõnõ kuşkusuz çok ağõr bir stres olmuştur. Bunun hastalõklarõnda önemli bir rol oynadõğõ yad- sõnamaz. Yurdumuzda bugün geçerli olan hukuk ağõr sorumluluklar altõnda bulunuyor. Er- genekon iddianamesindeki suçlamalar ve bunlarõn gerekçeleri tüyler ürperticidir. Ze- ki ve yetenekli olmanõn, cep telefonu kul- lanmamanõn bir suç delili olabileceğini dü- şünebiliyor musunuz? Bir ameliyat geçirdi, sonra yine yatağa düş- tü. Hiç sõzlanmadõ, şikâyet etmedi. Zaman zaman “Miadımız doldu Coşkun” diyor- du. Sürekli olarak ve öncelikle gazetesini ve onun bugününü ve yarõnõnõ düşünüyordu, “Orada iyi geçinmeli, dayanışma içinde ol- malısınız” diyordu. Bu onun vasiyetidir. İnönü, Atatürk’ün ölümü dolayõsõyla mil- lete yayõmladõğõ beyannamede, “Ölümünün tüm dünyada gördüğü ihtiramı insanlığın âtisi için ümit verici bir müjde olarak se- lamlarım” demişti. İlhan Selçuk için de ay- nõ duygularõ taşõyabiliriz. Dilerim bu umu- dumuz süregelir. Uğur Mumcu’nun cena- zesi ardõnda yürürken söylediklerini hiç unutamõyorum. “Bu muhteşem kalabalık yazık ki dağılır gidebilir Coşkun” demiş- ti. Bu defa öyle olmayacağõna inanõyorum, dağõlmayacak; Cumhuriyete, onun öncülü- ğünü yaptõğõ aydõnlanmaya sahip çõkacağõz. Rahat uyu Sevgili İlhan Selçuk. Karşõ- devrim seni yok etmek, seni etkisiz kõlmak, teslim almak için çok çaba harcadõ. Seni yõk- mak şöyle dursun, o dimdik duruşunda en ufak bir eğilme yaratamadõlar. Kendi hey- kelini kendin yonttun. Türk milleti senin o heybetli duruşunu övgü ile iftiharla izleye- cektir!.. MERAL TAMER Öğle saatleriydi... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden cep telefonuma düşen acõ mesajda “Cumhuriyet Gazetesi’nin İm- tiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Sel- çuk’u kaybettik” yazõyordu. Ben 1974’te acemi bir çaylak olarak Cumhuriyet’e girdiğimde İlhan Abi’nin resmi titri sadece başyazarlõktõ; Cumhuri- yet’te çalõştõğõm 18 yõl boyunca da öyle kal- dõ. Ama bana göre Nadir Nadi’nin hayatta olduğu yõllarda bile, künyede “İmtiyaz Sa- hibi” yazmasa da gazetenin asõl sahibi her zaman İlhan Selçuk’tu. Cumhuriyet’te uzun yõllar çalõşan herkes gibi benim de İlhan Abi ile pek çok anõm var. Belki her yõl tekrar ettiği için olsa ge- rek, aklõma ilk geliveren sözleri; “Meral, seni Tüketici Köşesi için öpüyorum!” Kulis köşemi beğenmezdi Cumhuriyet’in kuruluş yõldönümü olan 7 Mayõs’larõn, İlhan Abi ile yõllarca de- ğişmeyen merhabalaşmasõydõ bu. O dö- nemde öyle otellerde, masraflõ kutlamalar falan yok. Cumhuriyet’in daracõk bahçe- sinden, Nadir Bey dahil hepimizin aynõ yer- de çalõştõğõ yazõişleri katõna kadar açõk-ka- palõ bütün mekânlarda mütevazõ bir kut- lama yapardõk. İlhan Abi’nin her yõl beni öperken “Meral, seni Tüketici Köşesi için öpüyorum” diyerek kastettiği, “Ekono- mi Kulisi köşeni beğenmiyorum”du. TÜSİAD çevreleri diyebileceğim o dö- nemdeki iş dünyasõnõn, kendi aralarõnda- ki ve hükümetlerle ilişkilerinin perde ar- kasõnõ yansõttõğõm bu köşe, baştan beri İl- han Abi’nin hiç hoşuna gitmedi. Ama Ge- nel Yayõn Yönetmenimiz Hasan Ce- mal’le henüz birbirlerine tahammül etme dönemlerinde olduklarõ için olsa gerek, be- ni yõlda bir kez uyarmakla yetiniyordu... Sesini yükseltmezdi İlhan Abi ile bir diğer anõm, ikimizin de panelist olduğu birkaç toplantõda bacak- larõmõn nasõl tir tir titrediği... Ben Türki- ye’deki tüketici hareketini Cumhuriyet’te başlatmõş kişi olarak oradayõm. Ne söyle- yeceğimi de gayet iyi biliyorum. Ama ya- nõmda oturan kişi İlhan Abi ise heyecan- dan konuşamaz hale gelir, kem-küm et- meye başlardõm. Çünkü bilirdim ki İlhan Abi sakin, se- sini hiç yükseltmeden, tane tane konuşmaya başlar başlamaz, insanlar tõpkõ klasik mü- zik konserlerinde olduğu gibi hiç çõt çõ- karmadan, neredeyse nefeslerini bile tu- tarak, satõr aralarõnõ atlamamaya çalõşarak, pür dikkat dinleyecekler ve ona hayran ka- lacaklar. Ve kimse benim anlattõklarõmõ ha- tõrlamayacak bile... Ülkenin geleceğiyle ilgili kaygõ duyan her kesimden insanõ bir arada tutabilen bir düşünce adamõydõ. İlk bakõşta kesinlikle li- der gibi görünmezdi; ama müthiş bir ön- derdi, liderdi. Mücadeleden yõlmadõ. Ödün vermedi. Siyasi ve ekonomik baskõlara karşõn zor ko- şullarda yayõmlanan bir gazetenin her sa- bah vitrine çõkmasõ için didindi. Dün Ali Sirmen, Cumhuriyet’teki kö- şesinde yazõnca ben de hatõrladõm: İlhan Abi, insan yaşamõnõn, kendi yonttuğu bir heykel olduğunu söylerdi. Kendi yaşamõ- nõ bu sözlere uygun sürdürdü. Ben meslek hayatõmõn en güzel 18 yõlõ- nõ Cumhuriyet’te geçirdim. Bunda İlhan Abi’nin dik duruşunun ve görünmez li- derliğinin de payõ oldu. Cumhuriyet’in bilge abidesi artõk yok. Nur içinde yatsõn. Cumhuriyet’te çalõşan arkadaşlarõmõ- zõn ve tüm sevenlerinin başõ sağ olsun. Milliyet, 23 Haziran 2010 ’nin ölümünün çağrıştırdıkları ŞAZİYE MÜDOK S evgili İlhan Selçuk, Seninle ve Cumhuriyet ga- zetesi ile tanõşmam 25 yõlõ bulmuş. Bu süre- nin bana kattõğõ değerler bütün Cumhuriyet okurlarõnõn da bildiği gibi hiç tartõşmasõz Cum- huriyet bilinci, Atatürk, Anadolu sevgisi, önce in- san, kadõn, çevre, hukuk, adalet… Hep Cumhuri- yet gazetesini gururla, keyifle, tutkuyla, ayrõcalõkla okudum, önerdim, tartõştõm, ülkesini, insanõnõ se- ven, düşünen, uyaran tek gazete olduğunu hiç bõk- madan, usanmadan dile getirdim. Ve tabii ki Cumhuriyet gazetesi ile İlhan Selçuk kavramõ sarmallaştõ benim için ve eminim ki diğer okurlar için de... Ve düşünemiyordum İlhan Selçuk’suz bir Cumhuriyet gazetesini, “Size bir şey olursa!” dü- şüncesi aklõma geldiğinde inanõlmaz bir sõkõntõ kap- lardõ yüreğimi. Ve ilk darbeyi sizin Ergenekon’dan dolayõ gözaltõna alõndõğõnõz gün yaşadõm. O gün öfkemi, üzüntümü, acõmõ dile getirmenin, size kendimce destek olmanõn yolunu aradõm. Hemen sizi anlatan, sizi destekleyen ve herkesin en az bir- kaç Cumhuriyet gazetesi almalarõnõ öneren bir ya- zõyõ SMS aracõlõğõ ile telefonumdaki tüm isimlere gönderdim. Kendim de özellikle o günlerde 5 Cum- huriyet gazetesi alarak birilerine dağõttõm; oku- sunlar, gerçekleri öğrensinler diye. Daha sonra ameliyat günü, o gün hastaneye gelemedim ama, o saatlerde gittiğim sirtaki, zeybek kursunda, ilk sir- takimizi size armağan etmek istediğimi söyledim öğretmenime ve sizin için dans ettik o saatlerde. Sonraki günlerde sizi ziyarete geldik ama sadece deftere bir şeyler yazabildik hastanede. O günlerden sonra hep umutla bekledik, tekrar gazeteye, pen- cereye döneceğiniz günleri. Ve o gün geldi çattõ. Sizi dolu dolu yaşamaya, hissetmeye, size güle gü- le demeye Lütfü Kõrdar’a koştuk erkenden. O ta- rihi gün unutulmazdõ benim ve diğer gelenler için. Bir rüyada gibiydim. Hem hüzün, hem coşku, hem öfke. Hiç bitmesin istedim o gün. Sizi anlatan cüm- leler, duygular, resimler, muhteşem dinletiler. Sonra size eşlik edişler, Cumhuriyet gazetesini ve sizin resminizi en üstlerde taşõyarak yürümeler ve Cumhuriyet gazetesinin bahçesi takip etti tabii ki... Sizi biraz daha yaşayabilmek için kendimi Cumhuriyet gazetesinin binasõnda buldum, gör- düğüm yazarlarõn acõsõnõ paylaşmaya çalõştõk ben ve arkadaşlarõm. Evet, Sevgili İlhan Selçuk, senin gittiğine inanmõyorum ben, Tanrõ sana mutlaka baş- ka bir boyutta aynõ misyonu üstlenmen için görev verecektir. Ve sen, yine bizi aydõnlatmaya, kõsa ve öz anlatarak öğretmeye, düşündürmeye devam ede- cek ve aydõnlanma devrimini, Kurtuluş Savaşõ’nõ, Cumhuriyet mucizesini, Atatürk devrimlerinin önemini, Alevi-Bektaşi felsefesini, emeğin ve dik du- ruşun muhteşemliğini anlatmayõ sürdüreceksin... İyi ki seni tanõmõşõm, iyi ki seni çocuklarõma, çev- reme okumuşum, okutmuşum, iyi ki senin konuş- macõ olduğun kitap fuarõnda oğluma dinletmişim, iyi ki senin her yaz, yaşam felsefesini de katarak çok güzel anlattõğõn Akyaka’ya, Yücelen’e eşim ve çocuklarõmla gitmişim. Sen, biliyoruz ki Hacõ- bektaş’ta, Miyase İlknur’un dediği gibi ekildin! Ve tüm Anadolu’ya yayõlõp yeşereceksin! İlk darbeyi o sabah yaşamõştõm... Selçuk Aydõnlanma Topraklarõnda İlhan Selçuk, gazeteci Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe ile. IŞIL ÖZGENTÜRK Ah Kavaklar, Kavaklar... Cumhuriyet öğretmeni annem beni fena yetiştirmiş, hâlâ yazımı kurmadımsa tedirgin tedirgin dolaşırım ve ne yapıyorsun diye sorana da farkında olmadan “Ödevimi düşünüyorum,” derim. Arkadaşlarım beni ödevimi düşünmeyeceğim bir yere götürmeye karar vermişler, Kelebekler Vadisi’ne. Elektrik yok, telefon yok, bilgisayar yok… “Yapmayın,” diyorum, “bu yaşta Kelebekler Vadisi’ne, ben… Orası gençler için...”, “İyi ya diyorlar tam sana göre...” Gönülsüz gönülsüz olur, diyorum ve tabii içimden çığlıklar atarak, sırt çantamı hazırlamaya koşuyorum. Yani sözün kısası şimdiden tatil havasına girdim. Bu nedenle beni bu kez de hayvan hakları düşmanı ilan edenlere tek bir cümleden başka sözüm yok. Hâlâ ısrarcıyım, bu ülkede bu kadar hayvansever varsa, taş atan çocukların hâlâ içerde olmasına şaşıyorum. Şimdiye kadar Meclis milyonlarca protesto telgrafıyla dolup taşmalıydı. Bu arada bana dedektiflik yaptıracaklar, çevremdeki yollarda bir günlük köpek pisliğini toplayıp fotoğraf çektireceğim. Vatan haini olduktan sonra hayvan hakları düşmanı olmak hafif kalıyor. Bu arada resmen Doğu’da savaş oluyor ama insanlar bir yandan da evleniyor, eğleniyor, aşk yaşıyor. Tıpkı filmlerdeki gibi savaş ve yaşam aynı anda devam ediyor. Sözün kısası kısa bir tatile çıkıyorum ve size güzel bir aşk hikâyesiyle bir süreliğine allahaısmarladık, diyorum. Hikâye şöyle: Urfa, kentim benim * Bu kente ne zaman gelsem, çocukluğuma ait bir özgürlük duygusu sarıp sarmalar beni. Balıklı Göl’ün oralarda günlerce gecelerce dururum. Arap kadınlarının aşk ayinlerine katılır, onlardan seslerini ödünç alırım. Kilise avlularının sessizliğinde tutkudan söz ederim. Sarı saçlı, yüzü dövmeli bir kız çocuğu ansızın yolumu keser. Gazete kâğıdından yapılmış, küçük beyaz yasemin çiçekleriyle dolu bir külah uzatır bana. Yasemin kokusu başımı döndürür, en güzel sevişmelere götürür beni. Kız çocuğu usulca elimden tutar, karanlık dehlizlere dalarız. Birlikte, geçeriz bin yıllık tarihinden kadınların. Her yanımız bir başka renk. Nar kırmızısı, ördek yeşili, güz sarısı. Sonsuz bir mavinin içinde bir kadın bir karasevda öyküsü anlatır, o anlatırken bilinmeyen bir yerlerden mavi yeleli atlar çıkar gelir. Su başında dururlar. Sudaki akisleri evlerin duvarlarına vurur, film olur her şey. Evlerden birinde yanık sesli bir adam sıra gecesine hazırlanır. Siyah takımını çıkarır yüklükten. Yıllardır aynı takımı giyer ama siyah koruyucudur, yılları bile temizler. Sabah üç yumurta içti, günbatımında üç tane daha içecek. Heyecanlıdır. Karanlık bastığında bir fıstık ağasının konağına gitmek için yola çıkacak; sıra gecesi orada yapılıyor. Kadınlar her zamanki gibi gene perde arkasında olacak, erkeklere sadece bir tek kadın hizmet edecek. Kömür gibi siyah gözleri olan bir kadın. Adam biliyor bunu, heyecanı bundan, o kömür gözlü kadın için söyleyecek bütün şarkılarını, yıllardır söylediği gibi. Kadın da biliyor bunu. Bu gece yıllardır onu sevmekten vazgeçmeyen adamı bir kez daha görecek ve yüreğinde derin bir minnet duygusu, bir bahar dalı gibi kırılgan gülümseyerek, ona en saf sırrını sunacak: “Yıllardır tek sevdiğim sensin.” Füsun Akatlı’yı yitirdik. O benim için bu ülkenin “gizli özne”lerinden biriydi. Onu Metin Altıok’un Kavaklar şiiriyle yolcu etmek istedim: “Bedenim üşür/yüreğim sızlar /Ah kavaklar, kavaklar... / Beni hoyrat bir makasla / Eski bir fotoğraftan oydular. / Orda kaldı yanağımın yarısı / Kendini boşlukta tamamlar. /Omzumda kesik bir el / Ki durmadan kanar. / Ah kavaklar, kavaklar… / Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.” Not *: Hikâye Işıl Özgentürk’ün “Sessizlik ve Sırdır Ötesi” kitabından alınmıştır. isilozgenturk gmail.com VEFAT 1985-1986 yılları arasında İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunan baromuzun 6272 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT YUSUF ÇİFTÇİ vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 11.07.2010 Pazar günü (bugün), Bodrum Bitez Adliye Cami’nde kılınacak ikindi namazını müteakip Bitez Mezarlığı’na defnedilecektir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Nüfus cüzdanõmõ kaybettim . Hükümsüzdür ERCAN BUDAK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear