23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
“Bugün Pazar... Balbay içerdedir.” İlhan Selçuk 5 Nisan 2009 günlü yazısına böyle başlamış... “Yazarımızın yargısız infazı sürüyor. Ergenekon tarihinde amacı belli ve içeriği şişirme iddialara bir de yalaka medyanın kaynatmak için çırpındığı cadı kazanını ekleyin. Kim suçlanıyor? Balbay... Ve Balbay köşesinde yazamıyor. Peki utanmazlığın doruğunda Balbay’ın yargısız infazına dümbelek çalan medya amacına ulaşabilecek midir?” Bu yazının çıktığı gün Balbay 18’inci gününü doldurmuştu. O günden bugüne kaç gün daha geçti? 479 gün!.. İlhan Selçuk perşembe gününden beri Hacıbektaş’ta, sevgili kardeşi Turhan Selçuk yanı başında... Sonsuzlukta da birlikteler. Kişi merak ediyor, öbür dünya diye bir yer varsa, orada savaşımlarını sözcüklerle- çizgilerle sürdürüyorlar mı? Balbay, sevgili ağabeyi İlhan’ın sonsuzluğa doğru yolculuk törenine katılamadı. Ben de gelemedim, yolumu kesti yaşam denen canavar!.. Yollar kesik de olsa hepimiz oradaydık. Yanındaydık... O hainlerin vaktiyle İlhan’a dediklerini, biz şimdi yineliyoruz: “Biz seni hep izleyeceğiz İlhan”... 4 Nisan 2009’da İlhan bakın ne yazmış: “Cumhuriyet’in birinci sayfasında eskiden Uğur Mumcu sağ alt köşede yazardı. Şimdi nöbeti Balbay devraldı. Uğur yaşıyor. Balbay da yaşıyor. Balbay dışarıda da içeride de Cumhuriyet yazarı olmanın hakkını verecek, bedelini ödeyecek ve yücelecektir. Aydınlık Atatürk Cumhuriyetini yabancı ortaklarıyla birlikte ılımlı İslam devletine çevirmek isteyenlerin Cumhuriyet yazarları ile uğraşmaları, didişmeleri Cumhuriyet’i yıkmaya çalışmaları yeni bir şey değil. Bu tür saldırganlıklar gazetemizin tüm tarihinde ve yakın geçmişinde dışarıdan ve içeriden tezgâhlanmıştır.” “Pencere” kapalı diye sevinmesin o kişiler. “Cumhuriyet” Atatürk’ün açtığı yoldan, Yunus Nadi’siyle, Nadir Nadi’siyle, İlhan Selçuk’uyla Cumhuriyet devrimi yolunda yürümesini sürdürecektir. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2010 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL İlhan ve Balbay... PENCERE A vrupa’nõn vebadan uygarlõğa geçi- şi, kolay olmadõ. Yüzyõllar aldõ dersek, abartõ sayõlmaz. İlk ve en bü- yük adõm, akõl için atõldõ. Din tacirlerinin elinden çekip aldõ. Akõl özgürleşince, süreç hõzlandõ. Ötekiler, sõra yarõşõna girdi: Bil- gi, buluş, sanayi, gönenç. Biz bilimden uzaklaşõp, karanlõğa sürüklenirken… Yõllar öncesiydi Tokyo’da. Japon mes- lektaşõm “minimarket” makineyi göste- rirken, şöyle demişti: “Onu sevmiyoruz. İnsanımızı işsiz bırakıyor.” Harakiri çiz- gisinde bir ulusta, sabotaj olamazdõ. Avrupa, aynõ incelikte değil. Sanayile- şirken, en temel kavramõ yok saydõ. Maki- ne, işçiyi evine gönderdi. İşsiz bir babanõn kõrõlan onuru, göz ardõ edildi. Çalõşanlar, bu- nun öcünü almaya kalktõ. Tahta ayakkabõ “sabo”yu, makine dişlileri arasõna fõrlattõ. İçinde “insan” olmayan yaklaşõma, yapa- cak başka şeyin olmadõğõ dönemde. Bu, sa- botaj diye bildiğimiz, baltalamanõn öykü- sü. Aradan 250 yõl geçti de, aynõ “insansız politika”nõn sancõlarõ sürüyor. Avrupa tit- riyor, ABD çözüm arayõşõnda. Biz mi? Ak- şam televizyon haberlerini izlemekten, çe- kinir olduk. Ya ocağõmõza ateş düşecek di- ye ya da evdekilere, ince ince süzülen göz- yaşõmõzõ, göstermemek için... Bu bir sabotaj. Üstelik sabosu da yok. Us- tabaşõsõ kim? Kim kimi işten çõkarmõş? Asõl eylem yapanlar, şu kadarmõş da, şu dili ko- nuşurmuş. Uyruğu da şuymuş ve bu dev- letler destek verirmiş. İhale bile alõrmõş. Bunlarõn tümü ayrõntõ. Dillendirmek bi- le, Türkiye Cumhuriyeti için ar, yani ayõp. Taştan sert, bõçaktan keskin olmasõ bekle- nir. Biz ne yapõyoruz? İyi niyet yumrukla desteklenmezse, maydanoz Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne gider. ‘Sabotaj’... Prof. Dr. Mahir AYDIN Arkası 8. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear