23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ilhan Erdost v« vazgeçemedlği Samsun slgarası. Gül ve İlhan Erdost. TOrkiiler heruır iki ya$inda amı Alaz Erdost bir gün evde Tempo dergisi buluyor. Heniiz okumayı yeni sökmiiş. Açıyor. Harfleri birbirine birleştiıiyor önce, sonra kelime çıkıyor ortaya: İlhan Erdost. Babam! Öldürülmüş! Ağlayarak, yavaş yavaş ama yüksek sesle okumaya başlıyor. Türkiye ile yu/leşiyor. İ lhan Erdost, yayıncı. 12 Eylül'ün ardından 7 Kasım günü Mamak'ta, gözaltında dövülerek öldüıüldü. O, yaşamı elinden alınan binlerce hayattan yalnı/ca biriydi. Erdost öldürüldügünde iki kızı henüz çok küçüktü. Ölümü, hele de cinayeti anlayacak yaşta degildiler. Türküler, iki buçuk yaşındaydı, Alaz altı aylıktı. Şimdi büyüdülor. Acıyla, nefretle, mücadeleyle ve az da olsa umutla. Bu babalar gününde hiç doyamadıkları, ellerindeki izmarit kokusuna kanamadıkları ama gögüslerinin sol yanından hiç ayırmadıkları babalarını düşünüyorlar yine. Biz de onlara, sonradan tanıdıkları ve çok sevdikleri babalarını sorduk. Acıları tazelemek için degil, umudu yaşatmak adına... Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuyor ilhan Erdost, bir yandan da agabeyi Muzaffer Erdost'un kurdugu Sol Yayınlan'nda çalışıyor. Solcu. Devrimci. Agabeyi, 12 Mart 1971'de hapse girince yayınevinin sorumlulugunu üstleniyor. Kitabın bir suç aleti oldugu yıllaıa llerliyor Türkiye. Sokaklar çatışma, kan, kavga... Hemen her gün bir devrimcinin ölüm haberi geliyor. Yine de yayınevi kitap basmaya devam ediyor. 12 Eylül 1980'e kadar... 7 Kasım günü askerler yino geliyor. Bu kez kelepçeler hem Muzaffer'in, hem llhan'ın bileklerine takılıyor. Suçları büyük, yasak yayın basmak ve bulundurmak! Yasak yayın ne mi? Mesela, Engels'in doga bilimlerini konu alan "Doganın Diyalektigi"! Cemseye biner binmez başlıyor dayak. istikamet Mamak Cezaevi. Kan revan içindeler. Bir süre sonra hareket etmiyor ilhan, nefes de almıyor. Agabeyinin gözleri önünde öldürülüyor. Muzaffer şimdi kardeşinin de adını taşıyor. Bunların hiçbirini bilmiyor daha kızları. Ne darbenin anlamını, ne de işkence vahşetini anlayamayacak kadar küçükler. Dedik ya Türküler ve Alaz'ın babalarına dair bildikleri hep anılardan ibaret. Türküler bunu "babamla ilişkimiz, 'mişli, mış'lıydı yani bir masal gibiydi" diye özetliyor, "Onu bizden aldıklarında belki hissedemedik, küçüktük ama yarattıgı boşluk o kadar büyüktü ki onu öfkeyle doldurduk." Konuştukça yaşananların kırbacı yüzümüze vuracak biliyoruz ama belki de bu kırbacı hepimiz hak ediyoruz, o yüzden dinlemeli, konuşmalıyız. Biz susuyoruz, Türküler anlatmaya devam ediyor: ALİ DENİZ USLU "Ben babamı en son uyurken gördügümü hatırlıyorum. llk zamanlar uzaklara gitti diyorlardı. Böyle olunca elbette bir umut vardı içimizde. Bekliyorduk, arıyorduk. Zaten ölüm ne demek anlayamıyorduk. Daha sonra ölümle, tanıştık. Çocukken 'babamın ölümü' diye söz ediyordum. Bize trafik kazasında öldügü söylenmişti. Ancak, yaşımız ilerledikçe 'babamın öldürülüşü' vurgusunu yapmaya başladım. Bu daha sonraları canımızı çok yaktı." Alaz'sa babasının öldürülüşünü ilkokulda ögreniyor. Hiç unutmuyor o anı, daha dün gibi aklında. Hayat bilgisi dersinde... Trafik kurallarını anlatıyor ögretmenleri, kazala a dair uyarıyor. Parmaklar kalkıyor bir bir, çocuklar da kond. tanık oldukları, bildikleri kazaları anlatıyor. Alaz'ın parmağı da havada; "Benim babam kazada öldü" diyor çocuk sesine ölümün hüznü çökerek. öğretmen gelip başını, saçlarını okşarken çok da anlam veremiyor buna Alaz. Şimdi bu anı düşününce "Orada yaşanan çok daha yıkıcı geliyor aslında" diyor yetişkin sesine düşen üzüntüyle. iki kız kardoş okuma yazmayı öğrendiginde, babalarının vahşice öldürüldügü gerçegiyle de yüzleşmeleri gerekiyor. Okumayı seviyorlar. Ellerine ne gelirse okuyorlar. Bir gün evde Tompo dergisini buluyor Alaz. Açıyor. Harfleri birbirine birleştiriyor önce, sonra kelime çıkıyor ortaya: ilhan Erdost. Babam! öldürülmüş! Kafasına dipçikle vurulmuş! Ağlayarak, yavaş yavaş ama yüksek sesle okumaya başlıyor. Duramıyor, ne eli tutuyor ne ayağı. Sadece ağlayarak okuyor, okuyor. Annesi ve • teyzesinin de aglayışları katıhyor sesine. "Aklımızdan zihnimizden geçenler koca bir bulut gibiydi" diyor, "Çok canım yandı, içime nasıl bir şey saplandıysa hâlâ orada duruyor." Çocuk omuzlarına düşen bu acıyla büyümek kolay degil, zor ve yorucu bir hayat geçiyor. Nefretlerini sessiz bir kavgaya dönüştürüyorlar. Bu zihniyete, ideolojiye, mantığa lanet etselor de yaşam devam ediyor. Türküler söylemeden edemiyor "Bonim için babamı öpmek bir mezartaşını öpmek domek, sanırım bu yeterince açık. Bu öfkeyi anlatamıyorum, durduramıyorum. Bir dal kırıldıgında filiz veriyor, babam o daldı biz de filizleriz." # Babamla bir resmîm olsun # '-!*." ı s onuştukça anılardan küçük alıntılar l \ konuşmaya giriyor. Türküler dogdugu gece İlhan Erdost müjdeyi vermek için kardeşinin, Muzaffer Erdost'un evine gidiyor. " .,, , Saat geç oldugu için kapısına Samsun sigara paketinin arkasına yazdığı bir notu bırakıyor: "Ağabeyime bir kız adı bulmak düştü. 21 Mart 1978" . , Belki de bundan baba dendikçe Türküler'in aklına, Samsun sigarası ve babasının elindeki yanık izmarit kokusu geliyor. Acıyla empati kurmak zor, acıtıyor ama hatırlamalı, dinlemeli. Alaz da hatırladığı kadarıyla çok uzun bir süre babasının tüm eşyalarını evde koruduklarını anlatıyor. Sanki hiç gitmemiş gibi ya da gelecekmiş gibi. Oysa hiç gelmiyor. "Babamızın yokluğunda ona çok yakındık" diyor Alaz, "Onun kızı olmak özel, onurlu ve paylaşılmaz bir histi. Ama keşke onu tanıyabilseydim, keşke"... Kesiliyor cümle, başka söze de gerek yok zaten. Babasını tanıyanlardan dinledikçe ablası gibi bir insan canlanıyor gözlerinde, ablasını babasına benzetiyor Alaz hep, huyunu, yüzünü... Bu yüzden biraz ablasını kıskanıyor, en çok da babasıyla fotografları oldugu için. Onun babasıyla hiç fotografı yok. Ona dokunamasa da babasının kucağında görmek istiyor kendini. Belki babasının kokusu, sıcaklığı, güveniyle sarılı olduğunu az da olsa hissedebilecek fotoğrafa bakarken ama olmuyor. 12 Eylül, bir fotoğraf dahi çektiremeden elinden alıyor babasını. Şimdi teknolojinin verdiği imkânla böyle bir fotoğrafa sahip olacak Alaz, photoshop ile bir bebeklik fotoğrafını babasının kucağına yerleştirtecek. Ama hiçbir şey babasının öldürülüşünü öğrendiğinden beri içine saplanan o acıyı yok edemeyecek. Hele de katillerin cezalandırılmadığını bildiği sürece... Türküler ve Alaz suçluların yargılanırken yargılanmadıklannı düşünüyor. "Babamızın bedenine inen bu darbe, ülkenin gelecegine, adalet inancına, indi. Tüm kurşunlar bu ülkeye sıkildı. Biz de bunları bedenlerimizde taşıyoruz. Bu yaralar hâlâ kanıyor. Çogumuz buna seyirci kalıyoruz. Şimdi umudupuz da mutluluğumuz da mücadelemiz." Türküler, Türklye'deki ironik durumu özetleyen trajlk bir anısını hatırlıyor. Bir gün Uğur Mumcu'nun kızı özge arıyor. Babasının İlhan Erdost hakkında yazdıgı bir yazıyı anlatıyor. Acının ortaklaştırdığı iki insan olarak konuşuyorlar. "Düşünsenize" diyor Türküler, "nasıl bir ortaklık bu? Babaları katledilmiş iki kız, birinin babası diğeri için bir yazı yazıyor ama onun da yaşamı bir cinayetle son buluyor. Anlatılabilir mi?" Türküler ve Alaz Toplumsal Bellek Platformu ile mücadelelerini sürdürüyor. Yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş ailelerden oluşan bir hareket bu. Unutmuyor, unutturmuyorlar. Her yıl buluşuyorlar. Siz bu satırları okurken de buluşmuş ve seslerini duyurmuş olacaklar. Aileler kimler mi? Belleklerinizi bir yoklayın; Sabahattin Ali, Orhan Yavuz, Dogan öz, Necdet Bulut, Abdi Ipekçi, Akın özdemir, Cevat Yurdakul.Cavit « Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoglu, Sevinç özgüner, ilhan Erdost, Çetin Emeç, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Musa Anter, Uğur Mumcu, Nesimi Çimen, Metin Altıok, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Onat Kutlar, Yasemin Cebenoyan, Hasan Ocak, Metin Göktepe, Necip Hablemitoglu ve Hrant Dink ailosi. Sloganları "BENİM BABAM KAHRAMANDI", "ADALET İSTİYORUZ" ve "SEYİRCİ KALMAYIN"... Bundan daha anlamlı bir babalar günü mesajı olabilir mi? • -mm Baba eli değmiş gibi. Kurabiye konusunda anneleri örnek aldığıuıız için mutluyuz. Sevgili babalanmmn diğer alanlardaki başarüaam takdiretmeye devam ediyonu Ülker Hantmeller, Bahalar Gününüzü kutlar Anne eli değmişgibı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear