23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
1 NİSAN 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Herkes Bir ‘Serseri Mayın’ Olabilir… Erkenden çiçek açmış erik ağaçları gibi, “Yaşasın! Bahar geldi” der gibi kucaklayıverdi beni Ferzan Özpetek’in “Serseri Mayınlar” filmi. Geçen hafta Sungu Çapan’ın “Devlet bakanına salık verilir” başlıklı yazısında okumuştunuz filmin ayrıntılarını… Tekrara düşmeden, vurgulamak istediklerimi sıralıyorum: Gülümseyerek, sonsuz bir tat alarak izledim filmi… Gülümsemeye, akıllıca gülümsemeye ne çok, ne çok gereksinimimiz var! Akdenizli olmanın, “Güneyli” olmanın ortak yanlarıyla, “insan sıcaklığıyla” içim ısındı. O çok bildik, çok tanıdık gelen evlerden, bahçelerden içeri sanki ben de girdim; o muhteşem sofralara, uzayıp giden yemeklere ve sohbetlere ben de katıldım… Öylense sahiciydi tüm ayrıntılar… Benim için “Serseri Mayınlar” filmi, her şeyden önce aile ilişkileri üzerine çok boyutlu, çok zengin ayrıntılarla desteklenen bir filmdi. Sadece eşcinsellik değil söz konusu olan. Ailenin, anne ve babaların çocukları için öngördüğü, varsaydığı, planladığı, karar verdiği, istediği, önerdiği “hayat çizgisinde”, çocuklardan gelen herhangi bir direniş olabilirdi bu... (Oğlu avukat olsun isteyen bir baba tanıyordum. Çocuğu yurtdışında hukuk fakültesine yolladılar. Günün birinde oğlunun operada dansçı olduğunu öğrenince, kalpten gidiyordu az kaldı…) Diyeceğim, herkes bir “serseri mayın” olabilir… Filmi bir de o açıdan izlemek gerek… Bakan özür dilemeli ya da istifa etmeli Elbet, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın eşcinselliğin “hastalık” teşhisine Ferzan Özpetek’in “10 Aspirin alsınlar, geçer” esprisi bence de muhteşem… Herkes, hepimiz çok gülüp eğlendik. Ancak aralarında Kadın Dayanışma Vakfı , Emekçi Kadınlar Derneği, Ka- Der Ankara Şubesi de dahil olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu “FeministBiz” platformu bakanın özür dilemesini ya da istifa etmesini istiyor. Gerekçeleri şöyle: “- Kadını geleneksel rolüne mahkûm eden ‘Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ isminden kurtarılarak bağımsız, kendine ait bir bütçesi ve yerel mekanizmaları oluşmuş bir ‘Kadın Bakanlığı’nı hâlâ hayata geçirmediğiniz, - Kadına yönelik şiddetle mücadelenin en önemli ayağı olan Kadın Danışma Merkezi ve Kadın Sığınakları’nın sayısını arttıracak önlemleri almadığınız ve var olan sığınakları gereken kaliteye ulaştırmadığınız, - Hastanelerde acil tecavüz kriz merkezlerini kurmadığınız, -Başbakanlık tarafından ‘Genelev Projesi’ adı ile başlatılan çalışmada, transseksüel seks işçileri dahil olmak üzere kayıtsız çalışan ve sayıları 100 bini bulan seks işçilerinin can güvenlikleri, sağlık koşulları ve sosyal güvenlik hakları ile şiddete uğramalarını önleyecek çalışmalar yürütmediğiniz, - Kadın sivil toplum örgütleri ile düzenli bir sistematiğe oturmuş ilişki ve işbirliği kurmadığınız, - Kadına yönelik ayrımcılığın, Türkiye’nin demokrasiye kavuşmasındaki en önemli engel olduğunun farkına varmayarak sorunlarımızın görünmez kılınmasına göz yumduğunuz, - Bunca sorunumuz varken ‘bardağı taşıran son damla’ olarak eşcinselliğin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söyleyerek, LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel) bireylerin temel insan haklarını çiğnediğiniz ve onları nefret cinayetlerinin açık hedefi haline getirdiğiniz için, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinizden hemen istifa etmenizi istiyoruz.” Bu gerekçelere katılmamak imkânsız! Ama dahası var! Keşke bu gerekçelerin bilincine “İnsan hakları” sözünü dilinden düşürmeyen herkes ama herkes varabilse! Özde değil sözde “insan hakları savunucuları” da kavrayabilse… zeynep@zeyneporal.com faks: 0212. 257 16 50 İktidar partisinin “bağımsız yargı”yõ hedefle- yen anayasa değişikliğine askeri darbe ürünü ol- madõğõ için “sivil” ve “demokratik” deniyor; oy- sa bunun için asõl, “amacı”na ve “içeriği”ne ba- kõlmasõ gerektiğini ise bilmeyen yok; ama hükü- mettekilerle ters düşmemek için “söylemeyen” çok... Bunun sadece hukukçular değil, “herkes” ta- rafõndan önemsenmesi ise yine anayasanõn top- lumda “hukuk ve demokrasi kültürü”nü geliş- tirmesiyle mümkün… tõpkõ, 20. yy’da dünyadaki en “demokratik” anayasa kabul edilen; hatta “Ha- bitat’tan 35 yıl önce” hükümet dõşõ kurumla- rõn “özerk”liğini amaçlayarak “sivil”liğin ev- rensel öncüsü olan “1961 Anayasası” gibi... 70’lerde Akademi’deki hukuk hocamõz Prof. Safa Erkün, imar yasalarõnõn, önce “anayasal dayanakları”nõ öğreterek derdi ki: “Anaya- samızdaki sosyal adalet için mimarların da herkesin ortak çıkarlarını ve gelecek ku- şakların yaşam haklarını savunan bir imar kültürüne sahip olması; bunun hukukunu sa- vunmaları gerekir.” Nitekim herkesin değil, belli kesimlerin çõ- karlarõnõ gözeten; kentin ve çevrenin inşaat ve em- lak gelirleri uğruna gözden çõkartõldõğõ “imar ka- yırmaları”na karşõ “anayasal haklar”la sürdür- düğümüz hukuk mücadelemiz de o “tarihsel ders” sayesindedir. Ülkeye egemen siyasetin bu mücadeleyi etki- siz kõlabilmek için “yargı”yõ işlevsizleştirmek is- temesi; hatta bunu anayasa değişikliğine dek tõr- mandõrmalarõ ise yine o tarihsel derste vurgula- nan “sosyal adalet”in terk edilmesinden ötürü de- ğil midir? KİTAPÇIĞI ‘ZULA’ MIZDI Aynõ yõllarda, halkõn “cebinde taşıyacak” ka- dar anayasasõnõ çağdaş yaşam kültürüyle “içsel- leştirdi”ği bir başka örneğe dünyada rastlanma- dõğõ söylenirdi. Hatta denilmişti ki; “Hiçbir ülkede bu kadar minik anayasa kitapçıkları basılma- mıştı”… Çünkü o küçücük sayfalar, en “yaşam- sal” umutlarõn güvencesiydi. 61 Anayasasõ tõpkõ Ahmed Arif’in şiirindeki mahzun resimlerimiz gi- bi bizim kuşağõn “zula”sõ oldu. Şimdi de HSYK Başkanvekili Kadir Özbek di- yor ki: “61 Anayasası’nın özgürlükçü ruhu esas alınmalı.” (Milliyet-Fikret Bila/09 Şubat 2010) Bunu okuyunca hâlâ sakladõğõm, kendi zulamda- ki kitapçõğa daldõm. Demokrasimizin, “halkoyuyla kabul edilen ilk anayasa”sõnda yine “ilk kez” sö- zü edilen “sosyal devlet” anlayõşõ bakõn nasõl ta- nõmlanõyor: “İktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek, bu maksatla, milli tasarrufu arttır- mak, yatırımları toplum yararının gerektirdi- ği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak devletin ödevidir.” (Md.41) Peki, bu her yönüyle “ulusal esenlik” an- lamõna gelen “ödev” na- sõl bir demokratik dü- zende yerine getirile- cekti? Sorunun yanõtõ için yi- ne ilk kez “yargının ba- ğımsızlığı”nõ; siyasetin hukuka uymasõ için, Ana- yasa Mahkemesi’nin ku- rulmasõnõ; çalõşanlarõn grevli, toplusözleşmeli sen- dikal haklarõnõ ve keyfi ya- tõrõmlarõ engellemek için, Devlet Planlama Teşkila- tõ’nõ ülkeye armağan eden 61 Anayasasõ’nõn demokrasi- mize kazandõrdõklarõ arasõnda “özerklik” de var. Hem de “üniversiteler” ve “TRT”nin yanõ sõra “opera”lar, “milli kütüphane”ler, hatta “kon- servatuvar”larõn bile özerkliği hedefleniyor. Top- lumsal aydõnlanma kurumlarõnõn ilk kez “ikti- darlara karşı” korunmalarõ, dünya kültür çevre- lerinin 70’lerdeki UNESCO forumlarõnda da hay- ranlõklarõnõ açõkladõklarõ bir anayasanõn efsanevi çağdaşlõklarõ... Benzer şekilde “ormanların korunması”nõn “kalkınma” koşulu sayõlmasõ da aynõ görüşün onaylanmasõndan ötürü “Dünya Çevre Günü” ola- rak kutlanan 5 Haziran 1972’deki (Stockholm) “BM Çevre ve Kalkınma Konferansı”ndan 11 yõl önce Türkiye’nin anayasasõnda yer al- mõştõ. Örneğin 131. Md’deki “orman suç- ları için genel af çıkarılmaz; orman- ların tahribine yol açacak hiçbir siyasi propaganda yapılamaz” hükmü, 80’lerdeki “kemirme”lerle yõpratõl- masõna rağmen, iktidarõn “2B” denen “orman talanını paralı tapuya bağ- lama” hedefinin hâlâ en güçlü anaya- sal engeli... Kaldõ ki 61 Anayasasõ’nõn “hazır- lanış süreci” bile şimdi izlenen, “biz iktidarız, biz hazırlarız” anlayõ- şõndan bin kat daha “bilimsellik, şef- faflık ve katılımcılık” kültürünü içe- riyor. Önce “kurucu meclis”ten seçi- len komisyon ile yönetimin hukuk bilgelerimizden oluşturduğu “bi- lim heyeti”, üniversitelerin de ka- tõlõmlarõyla bir yõl birlikte çalõşarak; sayõsõz açõk tar- tõşma toplantõlarõyla tasarõyõ hazõrlõyor. 9 Temmuz 1961’deki yüzde 81 katõlõmlõ halkoylamasõnda, yüz- de 61.5 “evet”le onaylanõyor. Sevgili Oktay Akbal, 82 Anayasasõ’na “hayır” diyeceğini yazdõğõ için 12 Eylülcülerden 6 ay ha- pis cezasõ almõştõ. 61’de “hayır” diyenler ise iler- leyen yõllarda iktidar olacak kadar özgürdüler... EN DEMOKRAT DEVRİMCİLER Bütün bunlarla “şimdi”ki duruma baktõğõmõz- da, 61 Anayasasõ için belki en gerçekçi tanõm “de- mokrasimizin kültür mirası” değil midir? Öyle bir miras ki, tõpkõ Anadolu’daki mimarlõk, sanat ve felsefe tarihimizin birikimleri gibi “çağ- daş uygarlığın” görmüş geçirmiş temellerini içe- riyor. Ne var ki bunun da değerini bilemeyerek, ko- rumak yerine yõpratmõşõz; geliştirmek yerine de terk etmişiz... Mirasõmõzõn baş “yazar”õ Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 1920’de TBMM’nin ilk “kâ- tip memur”uydu; 61’deki Kurucu Meclis’in de kâ- tipleri arasõnda görev aldõ. 1992’de yaşama veda etti... Atatürk’ün Söylev’ini günümüz Türkçesiyle yazan; ADD’nin onursal başkanõ ve Cumhuriyet gazetesi yazarõ Velidedeoğlu’nun tüm yaşamõyla birlikte “eseri” olan 61 Anayasasõ, cumhuriyeti ku- ran ve yaşatan kadrolarõn, hem bağõmsõzlõğõmõza hem de egemenlerin değil, halkõn çõkarlarõnõ gö- zeten gerçek demokrasiye “içten sevdaları”nõn da kanõtõdõr. O kadar ki bugün aynõ cumhuriyeti “demok- rasiyi kullanarak yıpratmak isteyenler” bile o büyük devrimcilerin 61 Anayasasõ’nda sağladõk- larõ olanaklarõ kullanmaktadõrlar.. Dünyada hiçbir “miras” bu denli örselenme- miştir... 61 Anayasasõ, tõpkõ mimarlõk mirasõmõz gibi çağdaş uygarlõğõn ‘koruyamadõğõmõz’ temeliydi Demokrasimizin ‘Kültür Mirasõ’ Turhan Selçuk’tan... (28 Ocak 2008) Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu (1904-1992) “Özerk üniversite” coşkusu... Zihni Göktay’a ‘Onur Ödülü’ İSTANBUL (AA) - Mimar Sinan Özel Okullarõ tarafõndan, tiyatro sanatçõsõ Zihni Göktay’a “Onur Ödülü” verildi. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kapsamõnda düzenlenen törende, Okul Kurucusu Mehmet Ayar’dan ödülünü alan Zihni Göktay, zor şartlarda yetişen ve prensipleriyle ayakta durmaya çalõşan tiyatroculara gösterilen iltifatlarõn takdire şayan olduğunu belirterek, öğrencilere çağdaş eğitimin ve imkanlarõn kõymetini bilmeleri tavsiyesinde bulundu. Kültür Servisi - Cazõn yaşayan en bü- yük ustalarõndan, ünlü kontrbasçõ Charlie Haden, 6 ve 7 Nisan akşam- larõ İKSV’nin Şişhane’deki yeni bi- nasõnda yer alan Salon’da çalacak. Tür- kiye’de de büyük bir hayran kitlesine sahip olan Haden’a saat 21.00’de baş- layacak konserlerde, saksofonda Er- nie Watts, piyanoda Alan Broadbent, davulda Rodney Green’den oluşan Quartet West eşlik edecek. Armoni kalõplarõnõ yõkarak cazda bir devrim yaratan Haden’õn 1987’de kurduğu Quartet West, 1992’de çõ- kardõğõ üçüncü albümüyle eleştir- menlerden tam not aldõ ve Time der- gisinin en iyi 10 albümü listesine gir- di. Grubun 1994’te yayõmlanan dör- düncü albümü “Always Say Goodb- ye”, iki dalda Grammy’ye aday gös- terilirken Down Beat Critics anketin- de yõlõn albümü seçildi. Quartet West, 1994 Down Beat Readers ve 1995 Down Beat Critics anketlerinde yõlõn en iyi akustik caz grubu olarak belir- lendi. Türkiyeli cazseverlerin yakõndan tanõ- dõğõ, “kontrbasın şairi”, besteci ve grup lideri Charlie Haden, bugün caz dünyasõnõn en önemli müzisyenlerin- den biri olarak kabul ediliyor. Haden, gerçekleştirdiği albümlerle sayõsõz ödül kazandõ ve ustasõ Ornette Cole- man gibi o da caza yeni bir yön veren isimler arasõna girdi. Charlie Haden ve Quartet West konse- rinin biletleri Biletix satõş kanallarõ, İKSV binasõ (Sadi Konuralp Caddesi No: 5 Şişhane, pazar günleri dõşõnda 12.00-20.00 arasõ) ve etkinlik günü Sa- lon gişesinden sağlanabilecek. ‘Kontrbasõn şairi’ Salon’da çalacak Charlie Haden’a (solda), sakso- fonda Ernie Watts, piyanoda Alan Broadbent, davulda Rodney Gre- en eşlik edecekler. SİBEL ÇORBACIOĞLU Jacques Offenbach’õn ünlü eseri “Hoff- mann’ın Masalları”, (Les Contes d’Hoff- mann) yönetmen Recep Ayyılmaz’õn sürp- rizlerle dolu rejisiyle İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafõndan sahneleniyor. İDOB’un hem genç hem de deneyimli sanatçõlarõnõ bir araya getiren yapõt, Fransõz - Alman asõllõ or- kestra şefi Raoul Grüneis ve Murat Kodallı tarafõndan dönüşümlü olarak yönetiliyor. Prodüksiyonda Hoffmann’õ Bülent Külekçi ile konuk tenor Alexandru Badea birlikte canlandõrdõ. Operanõn başlõca rollerinde Se- dat Öztoprak, Ayşe Sezerman, Burçin Ç. Savigne, Deniz E. Likos, Efsun Öztoprak, Evren Ekşi, Kevork Tavityan, Murat Gü- ney, Nazlı Deniz Boran, Önay Günay, Perihan N. Artan, Sirel Yakupoğlu ve Stare Çelebi gibi deneyimli isimler yer alõ- yorlar. Librettonun Türkçe tercümesinde ve dra- maturjide de imzasõ bulunan yönetmen Re- cep Ayyõlmaz, fantastik opera türünün en il- ginç ve dinamik eserlerinden biri olan bu ya- põtõ sahneye koyarken, fantazi içinde fanta- zi yarattõğõnõ söylüyor. Ayyõlmaz, Hoff- mann’õn hayal dünyasõna kendi hayal dün- yasõnõ eklemiş. Olympia sahnesinin kendisine bir kapõ açmasõyla yapõtta Adolf Hitler, Napolyon Bonapart, Che Guevara, Marilyn Monroe ve Amadeus Mozart gibi ikonlaşmõş isim- lere de yer veren yönetmen, bu karakterler üzerinden sanatõn siyasetini ve siyasetin si- yasetini yapõta katmak istemiş. Her yeni perdede seyirciyi taş devrinden 18. yüzyõla, uzayõn derinliklerinden bir gece kulübüne ka- dar dört farklõ zaman diliminde ağõrlayan ya- põt için, yaklaşõk bir yõl boyunca yoğun bir ça- lõşma sürdüren ekip, kõsõtlõ imkânlar yüzün- den en ufak matematiksel hesaplarõ göz önünde bulundurmak zorunda kalmõş. “Me- kânın büyüğü küçüğü olmaz, yapılan işin kendisi, kalitesi büyük olmalı” diyen Ay- yõlmaz, Süreyya Operasõ’nõn teknik olanak- sõzlõklarõ nedeniyle çok zorlanmalarõna rağ- men kaliteli bir yapõt ortaya çõkarmayõ ba- şarmõş. İstanbullu sanatseverleri fantastik bir zaman yolculuğuna çõkaran opera, bugün, 3 - 6 ve 8 Nisan tarihlerinde orijinal dili Fran- sõzca ve Türkçe üst yazõyla Kadõköy Sürey- ya Operasõ Sahnesi’nde izlenebilir. (0 216 346 15 31) Zaman tünelinde fantastik bir opera ‘HOFFMANN’IN MASALLARI’ OPERASI 8 NİSAN’A DEK SÜREYYA OPERASI’NDA CMYB C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear