24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
PERİHAN ERGUN Adalar ilçesinde, Büyükada’da bulunan tarihi Taşmektep binasının, müze, kültür ve eğitim amaçlı düzenlenmesi düşüncesini, 1984’ten beri Prens Adaları’nın çevre doğa ve kültürünü yaşatıp geliştirmeye çalışan Ada Dostları Derneği olarak, mutlulukla karşılıyoruz. Bu çalışmanın, Adalar Kaymakamlığı, Belediyesi ve Vakfı’nca ele alındığını öğrendiğimizde olumlu çalışmalarla amaca ulaşılırsa, bunun yalnızca katılımcılarca değil, ışıklar için de yattıklarına inandığım, 23.03.1989’da derneğimizin kuruluşunda manevi katkıları olan ilk genel başkanımız İstanbul gönüllüsü Çelik Gülersoy - ki Çankaya Caddesi’ndeki Kültür ve Sanat Evi’ni bu amaçla alıp geliştirmişti- onursal başkanımız olduktan sonra bizlere önemli katkılarıyla uzun süre başkanlık eden Prof. Asım Mutlu’nun da ruhları şad olacaktır. Övüncümüz olan İstanbulumuzun 2010 Avrupa Kültür Başkenti oluşuna gönüllülerce kurulmuş olan derneğimizden istenebilecek görevlerde alacağımız yeri düşünürken, 4 Şubat 2010 günlü Sabah gazetesinin İstanbul ekindeki olumsuz haberle karamsarlaştık. Yazı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde olan Taşmektep’in müze ve kültür evi olarak hiçbir kuruma protokolle verilmediğini, binanın İBB kapsamında bulunan Müzeler Müdürlüğü’ne tahsis edildiğini ve bunun kendi bünyelerince değerlendirileceğini duyuruyordu. Hemen üç gün sonra 7 Şubat’ta Cumhuriyet gazetesinin Pazar ekinde “Adalar’da Canlanma Dönemi” başlığı altında, Adalar Vakfı Sekreteri Halim Bulutoğlu’yla yapılan röportajı gördük. Bu iki gazetedeki çelişkili haber kafamızı karıştırdı. Bu arada derneğimize İBB Başkanlığı Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü, Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Av. Numan Güzey’den Büyükada’da bulunan tarihi Taşmektep binasının kültür ve eğitim amaçlı kullanım konseptini konuşma ve Adalar’ın saygıdeğer Kültür Gönüllüleri’nin görüşlerini ve önerilerini dinlemek üzere 3 Şubat 2010 günü yapılacak toplantıya çağırı geldi. Toplantıdan sonra da sonuç bildirisiyle, konuşulanlar katılımcılara bildirildi. Bu toplantıdan sonra adalarımıza gönüllülükle verdiğimiz hizmetler eşliğinde bu birlik ve beraberlik içindeki çalışmalarda yer alma kararını verdik. Geçmişte Büyükada Cumhuriyet Meydanı’nda o günlerin belediye başkanı Av. Can Esen’e önerdiğimiz Adalar’a yakışan bir Atatürk ile 100’ü aşkın, adalarda yaşayıp ürün veren sanat ve bilim insanının anıtlarının yapılması dileğimizin kabulüyle, bunların oluşumunda belediyeyle birlikte çektiğimiz güçlükleri anımsayınca, çoksesli bir çalışmanın yararlı olacağı sonucuna vardık. Kurulduğumuzdan bu yana adaların sağlık, ulaşım, sosyal, kültürel, çevresel ve eğitim yaşamında, anma günlerinde, Hüseyin Rahmi ile Sait Faik müzelerinin yaşatılıp geliştirilmesindeki çabalarımızın çok kez görmezden gelindiğini de yaşamış olduğumuzdan, 2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin eşi bulunmaz bir ilçesinin bireyleri olarak, bu çalışmalara elimizden geldiğince katılmayı görev bildik. Yoksunluk çektiğimiz bir konu da 6 Ekim 2003’te yanıp kül olan, Burgazada ormanının yeniden oluşturulmasında dernekçe yaşadığımız yalnızlıktır. Başlangıçta yasalar kapsamında Vilayet’ten bir yıllık süre izniyle topladığımız bağışlarla Orman Bakanlığı ölçeğinde sağladığımız ağaçlandırma ve hizmet giderlerinde adalarda -az da olsa- Büyükada Kültür Derneği’yle Şişli Belediyesi dışında hiçbir kuruluştan destek göremeyişimizdir. Bağışların hemen tümüne yakınını ada dışındaki dostluklardan sağlamıştık. Daha sonra çabalarımızı izleyen Burgazada’nın has evladı Cem Mansur, bir konserinin tüm gelirini derneğimize bağışlamıştı. Bir de Ali Poyrazoğlu’nun iki oyununun 5 milyarın üstündeki kazanımını bize ulaştırılması için verdiği kişi, bu parayı Adalar Vakfı’na bırakmayı yeğlemiş. Bu yardım kayboldu gitti. Durum buyken çalışmalarımızı izlemeye gelen medyaya, bizler beyan verecekken bir vakıf yetkilisinin kalabalığı dirseğiyle itip öne çıkarak, tek fidanlık katkısı bulunmadığı halde Star TV’nin kamerasına “Ağaçları diktik, şimdi bakımı kaldı” diyebilmesi epeyi utandırıcıydı. Bu ve daha birçok nedenlerle, birleşerek çalışılmasının, borçluluk duyarak yanındayız. CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com İstanbul’un 2010 Kültür Başkenti Oluşunda Adaların Önemi HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 16 ŞUBAT 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Recep’in morali bozuluyormuş. Sonuçta peygamberler de insan! Figüran Avni Kurtuldu: “AKP’liler birbirlerini eski sinema oyuncularına benzetmişler. Sonunda, Amerikan filminin figüranı olduklarını anladılar!” Esrar Hikmet Keskineğe: “Yeğeni esrar satıcılığından yakalanan Recep, ‘Gereken yapılsın’ diyerek, savcılara yine talimat verdi!” Günay Doğan Kapkıner: “Dönek Ertuğrul Günay’dan, yeğeni esrardan yakalanan Recep için de ‘ne girişimci aile’ benzetmesi bekliyoruz!” YağmurDeniz Hacı Beşir’in yaptığı savcı ayarı! AYRILIKÇI terör örgütünün şehir yapılanması içinde yer aldığı iddiasıyla tutuklu olarak hâkim karşısına çıkan kapatılan DEP’in eski Diyarbakır milletvekili Hatip Dicle, çarpıcı açıklamalar yapıyor: “İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Habur’da davul-zurna ile karşılanan teröristlerin yurda girişi için hâkim ve savcıların ayarlandığını, gerillaların geldikleri gibi sınırdan geçeceklerini söyledi.” Hükümetin müflis Kürt koordinatörü Hacı Beşir, hemen bir açıklama yapıp hâkim ve savcıları ayarladığı yolundaki iddiaları inkâr ediyor! Aynen gazeteci Yavuz Donat’ın yazdığı ama unuttuğu dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in katılımıyla kurulan Başbakanlıka bağlı gizli ve özel güvenlik karargâhını inkâr etmeleri gibi. Ortada bilgi, belge, tanıklar olmasına rağmen AKP’liler “yok böyle bir şey” dedi mi yok sayılıyor. Hiçbir savcı kılını kıpırdatamıyor, elini oynatamıyor. Fakat iktidarın siyasi mağduriyet, siyasi çıkar için kullanabileceği deli zırvası iddialar ise hemen ciddiye alınıp soruşturma konusu yapılıyor; tutuklamalar başlıyor. Hükümetin işbirlikçi tayfası buna “demokrasi” diyor. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRK Silahlı Kuvvetleri, 4 Temmuz 2003’te tarihinde görülmedik şekilde aşağılanmıştır. Irak’ın kuzeyinde görev yapan Türk subayları, Amerikan askerleri tarafından başlarına çuval geçirilip elleri kelepçelenerek esir alınmış ve dövülerek sorgulanmıştır. Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı Recep’in “hocam” dediği dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi karşısında herhangi bir tepki ortaya koymamıştır, koyamamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, 4 Mayıs 2007’de tarihinde görülmedik şekilde kendi ayağına kurşun sıkmıştır. Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı Recep, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Dolmabahçe’deki makamında kabul ederek sır dolu bir görüşme yapmış ve bir hafta kadar önce kendi kendine “27 Nisan e-muhtırası”nı yayımlayan Büyükanıt’ın sesi soluğu bıçak gibi kesilmiştir. Büyükanıt, boynuna hükümetin üstün hizmet madalyası takılarak tribüne çıkmıştır! Hilmi Özkök’ün çuval sessizliği... Yaşar Büyükanıt’ın Dolmabahçe sırrı... Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugün içinde bulunduğu saldırı ortamının kilometre taşlarıdır. Kasaptaki ete soğan doğramamakla övünen Hilmi Özkök’ün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aşağılanmasını nasıl ve niye kabullendiği açığa çıkmadan... Kendini hür general ilan eden Yaşar Büyükanıt’ın Dolmabahçe’de neyin pazarlığını yaptığı ve hangi sırları paylaştığı açıklanmadan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik saldırılar daha da artarak devam edecektir. Generallerle konuşan gazeteci Fikret Bila, “Dolmabahçe sırrı”nın Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı görevini devrederken Orgeneral İlker Başbuğ’la paylaştığını yazmış ve bu bilgi bugüne dek yalanlanmamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik saldırılar üzerine Başbuğ’un geçen gün yaptığı açıklamada, “Biz bütün bu olayların, bize karşı yapılanların arka planını biliyoruz. Biliyor ve birileri gerekeni yapar diye susuyor ve bekliyoruz. Sabrımız taşarsa bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız. Bizim de elimizde pek çok bilgi var. Bunları açıklamak zorunda kalacağız” şeklindeki sözleri laf ola beri geleden başka bir şey değildir. İlker Başbuğ’a düşen ilk görev, “Dolmabahçe sırrı”nı derhal açıklamak olmalıdır! İlk görev SESSİZ SEDASIZ (!) GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM CHP Tüzük Paneli ve İstanbul Kongresi... Gittikçe ısınan siyasi ortamımız ve buna göbekten bağlı olan CHP ile ilgili cumartesi günü Piramid Sanat’ta düzenlediğimiz “CHP Tüzüğünde Demokratik Devrim” paneli çok coşkulu geçti. Millet salondan taşınca, komşulardan ek sandalye ve koltuklar getirildi, yerlere oturuldu... İnsanlar çözüme aç, Cumhuriyeti demokratik siyasal parlamenter rejim ile korumaya kararlı! Konuşmacı kadrosunda bir gece önce Habertürk’te harikalar yaratan Süheyl Batum, son zamanlarda paydaş basını epey üzen Can Ataklı ve CHP içinde yıllardır demokratik mücadeleye katkı veren Tolga Yarman’ın da bulunmaları, tabii ki katılımı arttıran faktörlerdi... Batum, yargı bağımsızlığının nasıl ayaklar altına alındığını kanıtladıktan sonra CHP içinde sürdürdüğümüz “Demokratik Devrim” hareketinin demokrasinin gerçek anlamda yerleşmesi açısından ne kadar önemli olduğunu anlattı. 2000’de TÜSİAD’a sunduğu bir raporda da çok benzer bir modeli savunduğunu hatırlatan Batum, gerek parti tüzüğü, gerek diğer temel yasalardaki antidemokratik siyasal şartların artık değişmesi gerektiğini vurguladı. Ataklı’nın ve birkaç izleyicinin, önerdiğimiz, kadınlara ve gençlere yüzde 25 kotayı sorgulamalarına karşın başta Tuskan ve benim görüşümüz, artı salondaki genel hava ve inanç, bu kararın kaçınılmaz ve doğru olduğu yönündeydi... Benim bu konudaki düşüncem şu: Keşke kadınların ve gençlerin siyasette varlıklarını kotalarla belirlemek mecburiyetinde hissetmesek kendimizi. Ancak erkek egemen statüko, adını koymadan kadın ve gençlere karşı bir çeşit bilinçaltı ırkçılık sürdürüyor. Bunu kendileri kabul etmese bile! Yarman, parti içi demokrasinin ve “çarşaf liste” uygulamasının önemini hatırlattıktan sonra vekiller ve delegelerin birbirlerini sürekli karşılıklı kollayarak seçecekleri kapalı sistemlerin nasıl bir yapısal çöküntü getirdiğini anlattı. Ateşli “yaşasın tam bağımsız ve demokratik CHP ve Cumhuriyet” vurgularıyla konuşmasını tamamladı. Ertesi gün, CHP İstanbul İl Kongresi, olağanüstü canlılıktaydı ve bir büyük ilin kongresinden çok bir Kurultay’ı andırıyordu! Bu, partiyi alışılmadık boyutlarda İstanbul’da medyada ve sokaklarda hareketlendiren Gürsel Tekin’in ciddi başarısıydı. Baykal salonun görkeminden çok mutlu oldu ve güzel konuştu. Fakat alıştığımız en çarpıcı performanslarından biri değildi. Belki parti içinde yarattığı rekabetsizlik ortamı ile ilgiliydi bu... Kendisini delegelerine “beğendirmeye” mecbur olmayan bir Baykal vardı. Belki ben tamamen gereksiz üstüme alındım ama bana doğru bakarak ve partinin 1992’den beri artan başarılarından bahsederek “Dışarıdan CHP üzerine mühendislik projelerine yeltenenler bunları bilsin” gibisinden bir cümle sarf edince, oturduğum yerden düşündüm: “Dışarıdan” mıydım? Hayır, partinin içine doğmuş ve bir daha çıkmamıştım. CHP’nin bloke kapılarını açacak formülleri yaşama geçirmeye çalışmak, ters bir “mühendislik” operasyonu muydu? Hayır, bence her düşünen insanın yalnız hakkı değil, vatandaşlık göreviydi. Konuşmamda kendi payıma düşen 15 dakikaya sığdırabildiğim kadar “demokratik devrimin” ne kadar kaçınılmaz olduğunu, TEKEL işçilerinden Silivri’de gün sayan aydınlara kadar herkesin CHP iktidarını beklediğini, bir partiyi yönetenler peygamber bile olsalar, yurdun her yerinde her sıfata kim layık bunu bilemeyeceklerini, bu kararların örgüte bırakılması gerektiğini vurguladım. CHP’nin yine oyunu iki puan arttırıp iktidarı tekrar AKP’ye bırakması halinde faturanın en ağır şekilde Cumhuriyete ve Atatürk’ün mirasına çıkacağını ve bunun kabul edilemeyeceğini, partinin bu sefer başarıya mahkûm olduğunu, geçmiş bölünmelerin getirdiği zararlardan da ders almaya mecbur olduğunu aktardım. Daha ne diyebilirdim ki? Hafta sonuna sığdırabildiğim “siyasi müdahaleler” bunlardı sevgili Cumhuriyetçiler... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kabuklu hay- vanlarõ avlamak için deniz dibini tara- makta kullanõlan demir taraklõ ağ. 2/ Hukuksal sonuç do- ğuran bir suç işle- yen kimse... İçe doğmayla akla ge- len yaratõcõ duygu. 3/ Mobilyacõlõkta ve otomobil koltukla- rõnõn kaplanmasõnda kullanõlan döşemelik bir kumaş cinsi. 4/ Bir nota... Rusya’nõn para birimi. 5/ İskambildeki dört renkten biri... Anadolu halklarõ- nõn en eski ana tanrõçasõ. 6/ Yapõsõna girdiği sözcüğe “yeni” anlamõ katan ya- bancõ önek... Uluslararasõ Çalõşma Örgütü’nün sim- gesi. 7/ İçinde Türkçenin de yer aldõğõ dil grubu... Hayvanõn bir yanõndaki yük. 8/ Sepicilik ve hekimlikte kullanõlan, tadõ buruk bitkisel bir madde... Uzaklõk işareti. 9/ Büyük tepsi... Mevki, makam. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuz denizlerinde yaşayan bir yunusbalõğõ türü. 2/ Şehzadelerin özel erkek eğitmenleri... Kardeş karõlarõndan her birinin ötekine göre adõ. 3/ Dar, uzun ve hafif bir ya- rõş kayõğõ... Büyük pulluk, saban. 4/ Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu... Kars’õn doğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 5/ Di- yarbakõr yöresine özgü, sütle yapõlan bir hamur tatlõsõ. 6/ İngiltere’de ve öteki bazõ ülkelerde kõz okullarõnda oyna- nan bir top oyunu... Japon lirik dramõ. 7/ Başlõca, temel ni- teliğinde olan... Argoda esrar. 8/ Cennet bahçesi... İs- kambilde koz. 9/ Maksim Gorki’nin bir romanõ... Vida sõkmakta kullanõlan L biçimli ve altõgen aygõt. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A N T İ F R İ Z K A İ D E Ç O T T A İ N İ M E Ü Ş Ü K Z A P E S U D A K P R E K T İ F İ Y E D Ü N İ F A K F İ R İ K E L A A M E L A R I N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear