Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
16 ŞUBAT 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Mustafa Sarıgül’ün yerel yöneticilikten
ülke yönetimine aday olduğunu ortaya
koyduğu andan itibaren gözler onun
üzerinde. Geçen hafta bir ekonomik platform
toplantısında kendisini izleyenlerin analiz ve
eleştirileri, Sarıgül liderliğindeki Türkiye
Değişim Hareketi’nin başarı şansını da ortaya
koymakta faydalı oldu.
Sarıgül’ün çok çalışkan ve enerjik olduğu
ve bu yönüyle Başbakan’a benzediği
herkesin ortak fikri. “Kapı kapı, durak durak,
cami cami dolaşıyor ve üşenmiyor” denerek
takdir ediliyor. Ancak bu tespit yanında ülke
meselelerinin gece yarısından sabaha kadar
taksi duraklarını gezmekle çözülemeyeceği
de karşı eleştiri olarak ortaya konuyor.
Bu harekete girişmenin gerekçesi olarak
değişim ihtiyacını öne çıkaran Sarıgül’ün bu
değişimin nasıl gerçekleşeceğini somut
projelerle ortaya koyması gerektiği ortak kanı
olarak beliriyor. Ekonomik kalkınma, işsizlik,
enerji, ulaşım, tarım, ekonomide dışa
bağımlılık gibi esaslı ekonomik hususlarla ilgili
somut projelerin halkın önüne konulmasının
şart olduğu ileri sürülüyor. Bunun için temel
politikaların açıklanması, değişimle nelerin
yapılacağının ilan edilmesi isteniyor.
Hitabeti sempatik ve sıcak bulunmakla
birlikte muhteviyatı itibarıyla zenginleşmesinin
ve çeşitlenmesinin şart olduğu ayrı bir eleştiri
konusu.
Siyasi oluşumların maliyetinin yüksekliği,
bunun finansman kaynaklarının detaylı olarak
ve en saydam biçimde açıklanmasının
olmazsa olmaz olduğunu ve Sarıgül’e güven
açısından çok önem arz ettiğini bir bölüm
insan ısrarla vurguluyor. Bir bölüm insan da
herkes nasıl finanse ediyorsa Sarıgül de o
şekilde finanse edecek, kim nereden yardım
alıyorsa o da alacak; bunun pek önemi yok
deniyor. Ancak finansman kaynaklarının
Soros ve benzeri belli amaçları olan
kesimlerden gelmesi halinde, bu harekete
olan güvenin sarsılacağı ve değişimin samimi
temellere dayanıp dayanmayacağı
hususunda şüpheye düşüleceğini birçok kişi
öne sürüyor.
Küresel krizin son 2 yıldır dünyayı ve
ülkemizi etkilediği bir dönemde ortaya çıkan
yeni partiler ve liderlerinin ekonomi söylemleri
ve projeleri önceliğe alması, değişen küresel
ekonomik dünyada neleri yapacaklarını
somut biçimde ortaya koymaları gerektiği
büyük çoğunluk tarafından ısrarla
savunuluyor.
Diğer bir tespit, siyasi parti ve lider
değerlendirmelerinin İstanbul’dan sadece
yapıldığında yanlış sonuçlara ulaşılacağı
oluyor. Bu nedenle yeni liderlerin ve siyasi
oluşumların başarı şansını belirleyenin aslında
Anadolu’nun olduğu altı çizilerek söyleniyor.
Anadolu’ya ses vermek şart, denilerek
Sarıgül’ü Şişli dışında Anadolu nasıl tanıyor,
diye sorgulama yapılıyor.
Türkiye’de siyasette başarılı olmanın
Amerika’nın desteğine bağlı olduğu ve bu
desteğin kendisine verilip verilmediği,
Amerika’ya güvenip güvenmediği, şeklindeki
bir soruya “Ben sadece rabbime güvenirim ve
sadece halktan destek isterim” şeklinde klasik
bir cevap veriyor.
Öte yandan bu hareketin solda CHP’ye
zarar vereceği ve bundan AKP’nin
yararlanacağı hususu ile ilgili soruya da
Sarıgül, “Biz her yerden, her partiye oy
verenden oy alacağız” diyerek Özal’ın tarzını
ve stratejisini bize hatırlatıyor.
Birçok kişi bu hareketin tutmayacağını,
CHP’den bir oy bile alamayacağını iddia
ederken birçok kişi de “Kimler nerelere geldi.
Sarıgül niye gelmesin” diye bardağın dolu
tarafını gösteriyor.
Önemli sayıda bir kesim de siyasi
yelpazedeki bu dağınıklığın, bu dağınıklığa
katkıda bulunan hiçbir kişiye ve partiye yarar
sağlamayacağını belirterek, gelecek ile ilgili
endişelerini ifade etmekten de kaçınmıyorlar.
Ülkemiz büyük sorunlarla boğuşurken en
önemli gündemimizin ekonomi olması
gerektiğini söylemek de bize düşüyor.
Mustafa Sarıgül’ün Başarı Şansı
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Mutlak İktidar
soner@cumhuriyet.com.tr
Demokrasilerde Meclis, oy çoğunluğu,
diktatörlükler, padişahlıklardan farklı olarak, siyasi
iktidarlara mutlak iktidar gücü vermez. Yasama,
yürütme, yargı bağımsızlığı ilkeleri, anayasal
hukuk düzeni içinde iktidar gücünün kullanılması,
sınırlanmasını öngörür. Anayasal hukuk düzeninin
öngördüğü sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde de
toplumsal dengelere öncelik verecek yönetim,
iktidar icraatları esastır. Demokratik düzen ayrıca
toplumsal güç odakları, başta iktidarda olmayan
siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle,
meslek örgütlerinin katkılarının, görüşlerinin, çıkar
çatışmalarının dengelerinin göz ardı
edilemeyeceği sınırlamaları öngörür.
Erdoğan hükümeti icraatlarında padişahlara
özgü mutlak iktidar yetkisi varmış gibi
davranılmakla yetinilmiyor, giderek dozu artan
diktatoryal eğilim, yönetim üslubuna karşı çıkış
nereden gelirse gelsin, sindirmeye, susturmaya
yönelik her tür baskı gündeme geliyor. Başbakan
Erdoğan’ın yanında, iktidar yönetim kadroları,
yandaşlarınca da aynı baskıcı üslup, sadece ve
sadece oy, Meclis çoğunluğu ile
gerekçelendirilerek, demokrasinin kuralı,
gerekçesi gibi pazarlanıyor.
Dünyanın en zengin ülkelerinde bile devletin
tüm ortaöğretim okuyanları üniversiteye
alamayacağı gerçeğinden yola çıkılarak, eğitim
felsefesi içinde geçerli kılınmış en temel kural,
üniversite öğrenimi göremeyeceklerin iş
bulabilecek nitelikler kazanmalarıdır. Meslek
liselerinde öncelikle ara teknik, meslek elemanı
yetiştirmektir. Daha pahalı bir ortaöğretim göze
alınmış, kendi alanlarındaki yükseköğrenim için de
geçiş kolaylığı sağlanmıştır. Klasik liseler ise
yükseköğrenime öğrenci yetiştirmek için vardır.
AKP iktidarı, yandaşı YÖK yönetimi teknik
okullar yalanı ile aslında dünyada örneği
olmayanı, papaz okulu çıkışlı öğretmen, yargıç,
doktor.. yetiştirilmesi gibi bir çarpık eğilimle
imamdan kitlesel üniversiteliyi öngören katsayı
oyunlarına girmişlerdir; dünyanın hiçbir yerinde
bütün ortaöğretim kurumlarının diplomalarının
üniversiteye girişte eşit geçerliliği yok. Elbette
kimseye üniversite giriş kapısı kapanmıyor,
öğrenimde geçiş yapmak isteyen öğrenciler için
fark dersleri sınavları ile sistem dengeleniyor.
Teknik liseli çıkışlılara eşit katsayı sağlandığı
yalan, çünkü onlar okumadıkları dersler nedeni ile
YÖK’ün bu sisteminden daha zararlı çıkıyorlar.
AKP’nin tek derdi, dünyada örneği olmayan, dini
eğitimin esas olduğu, sözde imam yetiştirmek
üzere açılmış imam hatiplilerin liseliler aleyhine,
ağırlıklı olarak üniversitelere yerleştirilmeleri.
Mutlak iktidar korosu ise hukuk içinde eşitliği
sağlamaya çalışan yargı kararını, kamuoyunun
önünde öğrencilerin haklarını ellerinden alan bir
kararmış gibi pazarlıyorlar...
Tekel işçilerinin direnişine konu olan, Erdoğan
hükümetinin işçiler için 4-C, memurlar için 4-B
statüsünde, yasaya karşı hile yolu ile işçi-memur
yasalarını çiğneyerek, geçici statüde keyfi, kalıcı
işçi çalıştırmasına gelince; Başbakan Erdoğan,
hükümet sözcüleri hak-hukuka aykırı bu
uygulamayı inatla sürdürmeye kararlı olduklarını
açıklamakla kalmıyor, işçileri bu koşulları kabul
etmezlerse ay sonundan sonra işsiz kalmakla,
direniş eylemlerini de polis gücü ile dağıtmakla
tehdit ediyorlar.
Arkadaşımız Mustafa Sönmez’in kamu
çalışanlarının sayılarını veren istatistikleri
yayımladığı “Hedef: Daha Çok 4-C” başlıklı
yazısıyla uyandım. Ezbere bildiğimi sandığım
genel çalışma eğilimlerinde Erdoğan hükümetleri
akıl almaz keyfi, mutlak iktidar icraatları ile çok
çarpıcı değişiklikler yapmış... Demokrasilerde
kamuda çalıştırma böyle iktidarların keyfine bağlı
çarpılamaz, çarpıtılamaz. Aslolan iş ve memur
yasaları kapsamında çalışmadır. Memurlar kamu
erkinin kulanıldığı işlerde çalışırlar, yani dünyanın
bütün demokrasilerinde kamu çalışanları
istatistiğinde toplam ağırlık işçidedir.
Erdoğan hükümetinin keyfi kadrolaşmasında
memur çalıştırmada patlama olmuş, 2 milyonun
üstünde çalışan memura karşı KİT’ler dahil tüm
kamuda çalışan işçi sayısı 563 bine düşmüş.
Malum mesleklerde yandaş kadrolaşması memur
iş güvencesi ile garantiye alınırken, aslında yasaya
karşı hile olan sözleşmeli çalıştırma, en çok iş
güvencesi olması gereken alanlara, öğretmenlere
örneğin kaydırılmış. Yüz binlerce sözleşmeli,
geçici sözleşmeli öğretmen çalıştırması garabeti
doğmuş. Erdoğan hükümetinin son iki yılda
yasalara aykırı, bizde yaratılmış ucube uygulama,
sözleşmeli çalıştırmadaki artışı yüzde 56 ile rekora
koşmuş. İşçi olarak çalışanların nüfusa göre artışı
beklenirken, iki yıl için yüzde 12 gibi bir büyük
düşüş oranı gerçekleştirilmiş. Sendikaların üye
kaybetmesi anlamına da gelen bu tablo,
toplusözleşme düzeninden kaçışın da
belgelenmesi.
Yasadışının da yasadışısı olan, demokrasilerde
örneği görülemeyecek, hükümet kararı ile
gündemimize giren 4-C çalışanları ise, bu keyfi
kararları ile 2007’de 69.800, 2007’de 18.489,
2010 için ise 36.200 geçici işçi çalıştırmayı
öngörüyor. Hani sürekli iş garantisi vardı?
Patronlar Kulübü istihdamsõz
büyüme sürecinin yeniden
tekrarlanma ihtimaline karşõn
işgücü piyasalarõna esneklik
sağlanmasõnda õsrarcõ oldu.
Ekonomi Servisi - Türk Sanayicileri ve
İşadamlarõ Derneği (TÜSİAD) Yönetim
Kurulu Başkanõ Ümit Boyner, sadece Tür-
kiye değil, tüm dünyada yaygõnlaşan istih-
damsõz büyüme sürecinin yeniden tekrar-
lanma ihtimaline karşõ işgücü piyasalarõna
esneklik sağlamanõn tek çare gibi gözüktü-
ğünü söyledi.
Boyner, 2010-2011 faaliyet programõna
ilişkin basõn toplantõsõnda yaptõğõ konuş-
mada, küresel krize değinerek, krizin 2009
son çeyreğinde dip olarak tanõmlanabilecek
bölümünün artõk aşõldõğõnõn düşünüldüğü-
nü dile getirdi. Krizin nedenlerine işaret eden
Boyner, krizde finansal düzenlemelerin,
aslõnda “finansal düzenlememelerin” de
etkisi olduğunu, bu düzenlemelerin küre-
selleşmenin hõzõna ayak uyduramadõğõnõ kay-
detti. G-7’nin dünya ekonomisindeki et-
kinliğinin hõzla azaldõğõnõ ve bu sürecin kriz-
le birlikte daha da yukarõ çõktõğõnõ belirten
Boyner, G-20’nin payõnõn ise sürekli arttõ-
ğõnõ, hatta bu olgunun artõk dünya ekonomisi
ve siyasetinde referans noktasõ haline gel-
meye başladõğõnõ vurguladõ.
Boyner, Türkiye’de KOBİ’lerin, büyük
kõsmõ kayõt dõşõ olmak üzere, istihdamõn yüz-
de 65’ini, üretilen katma değerin yüzde
10’unu ürettiğini hatõrlatarak, söz konusu iş-
letmelerin sürdürülebilir büyüme mode-
linde paylarõnõn artmasõ için birtakõm yön-
lendirmeler yapõlmasõ gerektiğini belirtti.
BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve
Çin) ülkelerine de değinen Boyner, bu ül-
kelerin çok ciddi büyüme iştahõyla hareket
ettiklerini, bunun iklim değişikliği, enerji arz
güvenliği ve küresel gelir dağõlõmõ bağla-
mõnda iktisadi dengeleri altüst edecek bo-
yutta olduğunu söyledi.
Ümit Boyner, imam hatip okulla-
rõna giden kõz öğrencilerin ve me-
zunlarõn çoğunun imam olmadõğõnõ
belirterek “İmam hatip okulları,
meslek lisesi tanımına giriyor mu?
İmam hatip lisesini tercih eden ai-
leler için örgün öğretim içinde dü-
zenleme yapılabilir mi? Hal böyle
iken imam hatip liseleri konusunu,
meslek eğitim ve istihdam düzen-
lemeleri dışında tartışmak gerek-
miyor mu? Bu durumu görmezden
gelemeyiz” diye konuştu.
Boyner, meslek okullarõna katsayõ
uygulamasõnõn Milli Eğitim Bakan-
lõğõ ve YÖK’ün ortak çözmesi gere-
ken bir konu olduğunu kaydetti. Boy-
ner, “Biz istihdam kanalına du-
yarlı eğitim ve meslek eğitim modeli
ile ilgileniyoruz” diye konuştu.
Ergenekon yavaş
Boyner, Ergenekon davasõna da
dikkati çekerek, davanõn kamuoyunun
tüm kesimlerine mal olduğunu kay-
detti. Davanõn çok yavaş ilerlediğini,
bu tip davalarda yargõ odaklarõnõn hak
ihlallerine karşõ olağanüstü dikkatli ol-
masõ gerektiğini vurgulayan Boy-
ner, “Sürecin süratle yürütülmesi
için soruşturmayı yürüten birim-
lere kaynak ve kadro desteği sağ-
lanmalı. Tüm siyasi kesimler yar-
gının bağımsızlığına ve tarafsızlı-
ğına gölge düşürebilecek açıkla-
malardan kaçınmalı” dedi.
TEKEL’e taraf değiller
Boyner, TEKEL işçileri konusun-
da iki tarafta süren anlaşmazlõğõn ta-
raflarõ birbirinden koparttõğõnõ söyledi.
Boyner, “Biz özelleştirmelerin ar-
kasındayız. Ancak tarafların, sos-
yal zararları en az olacak şekilde
anlaşmaya varmalarını ümit edi-
yoruz. Biz taraf olacağımızı dü-
şünmüyoruz” diye değerlendi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Türkiye İstatistik Kuru-
mu’na (TÜİK) göre, Türkiye ge-
nelinde işsiz sayõsõ bir önceki yõ-
lõn aynõ dönemine göre 233 bin ki-
şi artarak 3 milyon 270 bin kişi-
ye yükseldi. TÜİK, Kasõm 2008
döneminde yüzde 12.3 olarak
açõkladõğõ işsizlik oranõnõ yüzde
12.6’ya revize edince, işsizlik
oranõ 0.5 puan arttõ ve yüzde
13.1 seviyesine çõktõ. TÜİK veri-
lerine göre her dört gençten biri ve
her beş kadõndan biri işsiz, 499 bin
kişi bu dönem işten ayrõldõ. TÜ-
İK’in işsiz olarak saymadõğõ “iş
aramayıp çalışmaya hazır olan”
bir milyon 951 bin kişi eklendi-
ğinde ise, işsiz sayõsõ 5 milyon 221
bin kişiye, işsizlik oranõ ise yüzde
19.4’e ulaştõ.
TÜİK’in Hanehalkõ İşgücü
Araştõrmasõ, “Ekim-Kasım-
Aralık 2009” dönemini kapsa-
yan kasõm sonuçlarõna göre, 2009
kasõmõnda, Türkiye’de kurumsal
olmayan nüfus, bir önceki yõlõn
aynõ dönemine göre 811 bin ki-
şilik bir artõşla 70 milyon 841 bin
kişiye, işgücü ise 975 bin kişi ar-
tarak 25 milyon 11 kişiye ulaştõ.
İşsiz sayõsõ geçen yõlõn aynõ dö-
nemine göre 233 bin kişi artarak,
3 milyon 270 bin oldu.
Kasõm 2009 döneminde kentsel
yerlerde işsizlik oranõ 1 puanlõk ar-
tõşla yüzde 15.3, kõrsal yerlerde ise
0.4 puanlõk azalõşla yüzde 8.7 ol-
du. Türkiye’de tarõm dõşõ işsizlik
oranõ geçen yõlõn aynõ dönemine
göre 0.7 puanlõk artõşla yüzde 16.2
seviyesinde gerçekleşti. Genç nü-
fusta işsizlik oranõ yüzde 24.4 ola-
rak açõklandõ.
Kasõm 2008 döneminde söz ko-
nusu oran yüzde 24 olmuştu. Yap-
tõğõ işten ötürü herhangi bir sosyal
güvenlik kuruluşuna kayõtlõ ol-
madan çalõşanlarõn oranõ da önce-
ki yõlõn aynõ dönemine göre 0.6 pu-
anlõk artõşla yüzde 43.9 olarak
gerçekleşti.
İşsiz sayõsõ 5.2 milyon
kişiye çõkarken, umutsuz
işsizler de hesaba
katõldõğõnda işsizlik
yüzde 20’ye dayandõ.
Arçelik’ten 388 milyon lira kâr
Arçelik geçici vergi beyannamesine göre 2009’da
388.8 milyon lira net kâr elde ettiğini açõkladõ. Şir-
ketin KAP’a yaptõğõ açõklamada 2009 yõlõ net sa-
tõşlarõnõn da 5.7 milyar lira olduğu belirtildi.
Turkcell’den Avrupa indirimi
Turkcell, Avrupa’da daha avantajlõ konuşma imkâ-
nõ tanõyan yeni bir kampanya başlattõ. Tek seferlik
abonelikle tüm Avrupa seyahatlerinde yüzde 75 in-
dirim hakkõna sahip olan Turkcell’liler, ilk 3 dakika
için de Turkcell Dünya tarifesinden ücretlendiriliyor.
Vodafone’dan Tek Amerika
Vodafone, ‘Tek Amerika’ seçeneği ile Vodafone
abonelerine, ABD’de veya Kanada’daki sabit hat
veya cep telefonlarõyla her şey dahil dakikasõ 20
kuruş veya 1 kontörden konuşma imkanõ sunuyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin hesaplamasına göre, tarım
dışı işgücü Kasım 2009’da Kasım 2008’deki seviyesine göre 551 bin kişi artarak 19 milyon 569 bin kişi
oldu. İstihdam olanakları genişledi, iyileşmenin etkisi, işsiz sayısındaki artışı azaltmakla sınırlı kaldı.
YENİ
ANAYASA
ŞART
Boyner’in başkanlõğõnda ya-
põlan toplantõda gündeme getiri-
len noktalar özetle şöyle:
Anayasa değişikliği için fõrsat
kaçtõ söylemi doğru değil. Geniş
katõlõmlõ bir anayasa değişikliği
çalõşmasõ yapõlmalõ.
Seçim yasasõ değişmeli. Yüz-
de 10 seçim barajõ mutlaka indi-
rilmeli.
Bildiklerimi anlatõrõm tehdidi
bize yakõşmõyor. Askeri otorite ve
bürokrasi, sivil otorite ve bü-
rokrasiye tabi olmalõ.
İhracat ve doğrudan yatõrõm-
lar açõsõndan büyük beklentiler
olmamalõ. Reel sektör daha sağ-
lõklõ bir yapõya kavuşmalõ.
Daha fazla hak ve özgürlük, bu-
nu vatandaşõn istememesi müm-
kün mü? Demokratikleşme sü-
recine mutlaka geri dönülmeli.
IMF konusu içi boşalmõş siya-
si bir tartõşma haline geldi. Hü-
kümetten tutarlõ bir söylem bek-
leniyor.
Gündemin karmaşõk ve yoğun
olduğu bir dönemde, TÜSİAD’õn
sesi esas olarak ikna etmeye, iş-
birliğine açõk bir tonda, yüksek
çõkmasõ gereken noktada da yük-
sek çõkacak.
Bir yõl sonra seçim olacak gi-
bi görünse öncelik ekonomiye
verilmeli. Birinci öncelik istih-
dam ve cari açõğõn finansmanõ.
Demokrasi açõğõ sorununun
temelinde eğitim yatõyor.
Öncelik vereceği konularõ açõklayan yönetim, TEKEL’de taraf olmazken, istihdamda esneklik önerdi
Veriler, AKP’nin ‘Krizi atlatõyoruz’ tablosunun gerçeği yansõtmadõğõnõ ortaya koydu
Lafı bırak, işsize bak
TÜSİADesnekçalışmadedi
Kızlarimamolmuyorsalisesinenegerekvar?
GÜNÜN İÇİNDEN
Dernek tarihinde ilk kez yönetim kurulu üyeleri seçimin ardından basının karşısına çıkıp yeni dönem programlarını
paylaştı. Yeni dönemde TÜSİAD, iş yaratan büyüme, demokratikleşme ve dış politikaya öncelik verecek.
ESNEK ÇALIŞMA
MODELİ NEDİR?
Ekonomi Servisi - Esnek çalõşmayõ,
işin sevk ve yönetiminde kolaylõk,
maliyette ucuzluk olarak tanõmlamak
mümkün. Selüloz İş başkan
danõşmanõ ve Çalõşma-Toplum
dergisi yayõn yönetmeni Murat
Özveri’nin verdiği bilgiye göre, işin
sevk ve yönetiminde işveren dõşõnda
tüm otoritelerin kaldõrõlmasõ olarak
gündeme gelen bu durumun
çalõşanlar açõsõndan yarattõğõ en
büyük tehlike sendikasõzlaştõrma.
Böylesi bir çalõşma biçiminde tüm
kamusal denetimler de
etkisizleştiriliyor. İşsizlik korkusu
nedeniyle herhangi bir şikâyetin
gündeme gelemeyeceği işyerleri
olgusuna bir de kamudaki denetim
elemanlarõnõn yetersizliğinin
eklenmesi denetimi olanaksõz
kõlõyor.
Esnek çalõşma; maliyeti ucuz
parçalanmõş bir işgücü piyasasõ, bu
parçalanmaya bağlõ olarak ucuz,
istenildiği zaman kullanõlan,
istenildiği zaman işyerinden
uzaklaştõrõlan bir işgücü olarak
ortaya çõkõyor.
TİSK’in 1999 tarihli esneklik
büroşüründe örnek bir işyeri tarifi
şöyle: Çekirdek işgücü fonksiyonel
esnekliğe sahip, yani verilen her işi
yapacak bir işçi. Etrafõnda birinci
derece çevresel işgücü;
müteaahhitler, taşeronlarla sayõsal
esneklik sağlanacak, istenildiği
zaman işçi bulunacak, istenildiği
zaman atõlacak ancak tazminat ve
benzeri maliyetler olmayacak. İkinci
derecede çevresel işgücü; stajyerler,
yevmiyeciler gibi...