25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
PAZAR 14 ŞUBAT 2010/ SAYI 1247 Çağla Şikel, Emre Altuğ: Bir kalpte iki kişi "Blr kalpte iki kişi oluyormuş, ben bebekten sonra bunu anladım" diyor Emre Altuğ. Çağia Şikel, "Kuzey'den başka bir şey düşünemiyorum, hâlâ çok heyecanlıyım" diye destekliyor eşini. Onlar Türkiye'nin en çok konuşulan çiftlerinden biri. Henüz üç aylık bebeklerinin heyecanını yaşıyorlar. Aşklannı taze tutmak gibi bir çabaları yok ama bunu başanyorlar. Emek verilmiş bir aşk onlannki. Şiddetten zaman zaman sarsılmış da olsa, zamanla temellerini toprağa sağlam atmayı başarmış bir aşk. SİNEM DÖNMEZ Çağla Şikel-Emre Altuğ çifti evliliğin aşkı öldürmediği- nln kanrtı. Hâlâ el ele, göz göze oturuyor, ikinci aşkları be~ beklerinden bahsederlerken gözlerinin içi parlıyor ikisinin de. llişkilerini saglam bir temele oturtmak için belli ki çok emek vermişler, çok kavga etmişler, belki kırmışlar bir- birierini. Ama yıllar ve yaşadıkları onları olgunlaştırmış. Şlmdi bu emeklerinin karşılığını kendi deyimleriyle huzurlu blr evlilikten alıyorlar. Altuğ çiftiyle Sevglliler Günü için bu- luştuk, aşklannı ve minik Kuzey'i konuştuk. - Her şeyden önce bebeğin hayatınızı nasıl etklledl- ğlnden başlayalım. Çağla Şlkel: Çok enteresan şeyler yaşıyoruz aslında. Hamilelik dönemi ve doğum da dahil. Tarif edilmesi zor bir mutluluk yaşatıyor bize. Emre'yte birbirimizin gözünün içine bakıp "biz ne yaptık böyle, bu nasıl bir mucize" di- yoruz. Bazen cümle bile kuramıyoruz. Müthiş bir şey. Ancak yaşayan anlayabilir. Bu mutlulugun tarifi yok. Emre Altuğ: önce bu bebegi biz yapmış olamayız di- yoruz, sonra hemen sahiplenme başlıyor. Ikimizde de bir şımarıklık var. Biz hâlâ o büyü içindeyiz açıkçası. - Normal, gallba daha üç ay oldu sadece... E. Attuğ: Daha üç ay, evet. Gittikçe büyüyen, güzelle- şen bir şey var ortada. Gittikçe çogalıyor. işin hayret bo- yutu da gittikçe büyüyor. - BebeMer her gün büyür glbi gelir bana, slz de oyte hte- sedlyor musunuz? E. Altuğ: İki uyku arasında bile büyüdüğünü hissedi- yoruz. Her an başka bir değişim gösteriyor. Ç. Şlkel: Işten gelince, "Büyümüş kaçırmışım" diyorum. - Ikl klşlyken üç klşl oldunuz blr anda... E. Altuğ: Hep sorarlardı bana. Aslında 10 yıldır bu so- rulara maruz kalıyorum. Sorulma nedeni haber çıkart- maktır, tartışma yaratmaktır, "bir kalpte 2 kişi olur mu?" Bugüne dek yanıtım hep "hayır"dı. Ama oluyormuş. - Zaman ayırmanız kolay oluyor mu? Çagla Hanım slz hemen çalışmaya başlayınca heplmlz çok şaşırdık. Ç. Şlkel: Aslında çıkmayı düşünmüyordum. Ama bel- ki daha iyi oldu. Çok kısa bir süre ara vermiş oldum. Herkes çok şaşırdı ama benim için anormal bir durum de- ğil. Tabii ki heyecanlandım. Ama bu farklı, çünkü artık Kuzey'in heyecanı var. E. Altuğ: Ben Kuzey dogduktan yarım saat sonra sah- neye çıktım. Hatta doktor söz verdi, "ben seni oyuna ye- tiştireceğim" diye. Akşam ne oynadım, bilmiyorum. Arkadaşlara çabuk oynayalım da gideyim diyordum. Fakat ilk televizyon programımda Kuzey beni evden izliyormuş gibi hissettim. Daha etrafına bile bakamayan bir bebek için sorumluluk hissediyorsunuz; garip bir his. Konugum Kubat'tı, hatta "İyi ki Kubat var, dogru düzgün bir ses din- leyecek çocuk" dedim, Çağla'yı da anlayabiliyorum o yüz- de. 3 kişilik aşk işte, onu da düşünmek zorundasınız. - Blr dönem blr takım röportajlardan sonra çok konuşuldunuz. Slzl nasıl etklledl bu süreç? E. Altuğ: Biraz benim açık yürekli olmamdan ve lafımın tartısı olmamasından kaynaklandı. Bunun arkasında durabilen bir kadın olarak Çagla, her seferinde ona olan hayranlıgımı arttırdı. Benim söyledigim laf üzerine bana fırça atmayan, ama arkasında durabilen bir kadın olarak içimdeki duyguları daha da besledi. Bunu bilerek, bir sınav olarak yapmadım. Bu benim tarzım, tavrım. Bir şey anlatmaya çalışıyorum, o laflarımı anlayanlar da oldu, başka yerlerinden anlayanlar da. - Iklnlzle de ayn ayn röportajlar yapılryor. Birbirinlzle llglll düşüncelerinlzJ röportajlardan okudunuz. E. Altuğ: Bilerek yapıyoruz bunu. Kavga ediyoruz ve medya üzerinden mesaj yolluyoruz. Kullandık bunu biz. Ben bir şey söylüyorum, Çagla iki gün sonra bana yanıt veriyor. Nesimi'den dörtlük söylüyorduk birbirimize röportajlardan. Hiçbir röportajda birbirimize direkt ve kırıcı blr şey söylemedik. Birbirimize kırıcı olduk ama medya üzerinden yapmadık bunu: - BlzJm aşkımıa ayakta tutan şey aşkımızın şlddetl demlşelnlz. Ne oldu slmdl, saklnleştlnlz ml? Ç. Şlkel: Bunu korumak gibi bir çabamız yok. Aman aşkımızı koruyalım, aman heyecanımız baki olsun gibi bir çabamız yok bizim. Hatta ben en son Emre'ye olan aşkımın bitmesinden korkmuyorum dedim. Geriye çok güzel şeyler kalacak bana, bu aşk, bu heyecan bitse bile. Bizi çok daha uzun yıllar besleyecek sevgimiz, saygımız ve dostluğumuz olacak. Endişem yok. E. Altuğ: Benim aşk tanımım daha farklı Çagla'dan. Benim için aşkın bitmesl diye bir şey yok. Anlardır benim için aşk. Bunun yerini sevglye bırakması falan, benim için söz konusu değil. Dogru tanımlar değil. Baştan beri sevgidir, ilk başta şehvet vardır. O şehveti aşk zannederiz biz. • - Çagla Hanım siz "Artık hayata dalr başka endlşelerlm var" demlşslniz. Pekl nasıl endlşeler bunlar? Daha önce neler endlşelendlrtyordu slzl, ne deglştl? Ç. Şlkel: Benim endişelerim yoktu aslında. Çok rahat bir insanımdır. Kucağımda o varsa merdivendefı dualar okuyarak inlyorum şimdi. Çok da rahatsız oluyorum. Hiç öyle endişeli, abuk sabuk korkuları olan bir insan deği- lim. Şimdi kendim bunu yapıyorum ama son derece hız- lı bir biçimde de kurtulmaya çalışıyorum. - Iklnlzln de kulvan farklı. Emre Bey, kendlnl müzlkle Ifade edeblldiğl için şanslı. Pekl slzln açınızdan nasıl du- rum? Ç. Şlkel: Ben resim yapıyorum. Çok seviyorum aslında resim yapmayı. Beni çok rahatlatıyor. Kendimi ifade etme ihtiyacı hissetmiyorum çünkü ben her anımı yaşıyorum. Sıkıntı yapan, kendini yiyen birtip degilimdir. Canım sık- kınsa, programda dahi olsam hemen söylüyorum. Emre Altuğ: "Şlmdi herkes birbirinin ciğerinl blllyor, bu rahatlık bambaşka." KUZEVE OE ŞARKIYOLDA - Iklnlz de televizyon programı yapıyorsunuz şimdi. Çagla Hanım slz başka bir şey düşünüyor musunuz? Ç. Şikel: Yok canım mümkün degil. Arada kıramadıgım defilelere çıkıyorum. Oyunculuk çok daha fazla vakit alıyor, hiç düşünmüyorum. Sabah programı benim için biçilmiş kaftan. - Emre Bey, yeni albüm var mı ufukta? E. Altuğ: Albüm için çalışıyorum. İçime sindiği anı bekliyorum. Gecikti ama çok şey olunca gecikiyor. Dizilere girmedim bu yıl bilerek. Müzige yogunlaşmak istedim. - Oğlunuza şarkı yaptınız mı? E. Altuğ: Yazıyorum ama olmuyor. Sanırım bu kadar yoğunken zor olacak. Ç. Şlkel: Niye bana yoğun değil miydin? E. Altuğ: Bitti artık sana karşı hislerim. (Gülüyor) Hatırlarsan kavgalıydık. Daha iyi oluyor o zaman. Aynı şey değil, sana karşı da en yoğunken yazamadım, daha sonra sakinleştiğimde, dışardan bakabildiğimde yazabildim. Şu anda dizginleri tutup tutamamak gibi, dizginlerinden boşalmış bir at gibi bu. O heyecanlı, şehvetli dönem yerini huzura bırakıyor. Ama bebek için dizgin falan yok. # • • + E. Altuğ: Benim de aklımdan geçti. Ya bir gün şiddet- li bir kavga edersek, gider programda anlatır mı diye dü- şünmüyordegilim. Ç. Şikel: Emre'yle kavga ettim demem ama etkileni- yorum. Bugün mesela çok yorgunum. Genelde çok mut- lu, enerjik ve keyifliyimdir. Akşam 19.30'da uyuyorum. Başka şansım yok. Iş olunca zor bir şey haline geliyor. Ama Kuzey'i emzirmek en büyük zevkim. Bu arada birazdan emzirecegim haberiniz olsun. (Gülüyor) - Hayatla llglll kesln kararlannız varmış. Şu yaşımda ev- leneceğim, bu yaşımda çocuğum olacak glbi. Ç. Şlkel: Çok istedigim her şey başıma geliyor benim. E. Altuğ: Ben kullanıldım mı şimdi yani? Ç. Şlkel: Sen zaten belliydin. Çok istedigim her şey olur. Genç anne olmak istiyordum. Emre'yle tanışmadan ön- ce de çok istiyordum. Anneme çok hayranımdır, o da genç yaşta anne olmuş. Annem 53 yaşında, ben 31 yaşında- yım. Bu hesabıma göre 28 yaşında evlensem, 29 yaşımda çocugum olsa diyordum. Tabii Emre'yle olacagını tahmin etmiyordum. Ama birlikte olmaya başladıktan sonra he- men onunla evleneceğimi anladım. Hatta hiç anlaşa- mazken karar vermiştim onunla evlenecegime. - E nasıl oluyor bu? Hls ml sadece? Ç. Şlkel: Bunu hissettirecek de bir şey yoktu ortada. E. Altuğ: Çok didişiyorduk, zıtlaşıyorduk. Sebebi bir- birimizi itmeye çalışmaktı. Daha dogrusu kendimize kar- şımızdakini kabul ettiremedik. Ç. Şikel: Zor bir şey yani. Ne gerek var, birbirimizi yıp- ratmayalım, nasılsa olmayacak diye düşünüyorduk. E. Altuğ: Aynı sektörün içindesin ve bunu becerebi- lenlerin örnegi de çok az. Birbirine ciddiyetli bakan örneği de çok fazla yok. Daha geçen gün konuştuk Çagla'yla, ne enteresan kaygılarımız varmış birbirimizle ilgili diye. Şimdi herkes birbirinin cigerini biliyor, bu rahatlık bam- başka. Ama ikimiz de beş yıl öncesinde, tanıştığımız dö- nemdeki gibi değiliz. Ç. Şlkel: Birbirimizle ilgili hiçbir şey bilmiyormuşuz. 4- 5 yıl öncefilm izlerken falan yan gözle ona bakıyorum, hiç tanımadıgın, bilmediğin, belki sadece tipini beğendiğln bir adam. O aşkı yaşatıyor sana ama bu kim bilmiyorsun, tanımıyorsun. Sana zarar verebilir, seni üzebilir, bilmeden sen o heyecanı kabul ediyorsun. Ama beş yıl sonra gel- diğin noktada onu o kadar iyi tanıyorsun ki, heyecan bi- raz azalıyor. Geriye huzur kalıyor. O her şeyden önemli. E. Altuğ: Bulundugumuz konum dolayısıyla biraz da- ha korumacı, paranoyak davramyorsun. Ben kitlenece- giz birbirimize ve daha da kötü olacak diye korkuyordum. Ç. Şlkel: Benimle evlenmekten mi korkuyordun? E. Altuğ: Her şeyden korkuyordum, evlenmek degil sa- dece. Hastalıklı bir hale gelecek ilişki, onlardan korku- yorsun, böyle huzurlu bir evlilikten korkmuyorsun tabii. - Pekl ne değlşü? Nlkâhta keramet var diye değll her- halde? Ç. Şlkel: Karar aldıktan sonra değişti. Şiddetin nedeni çok önemli. Birbirimize karşı değil, kendi içimizde yaşa- dığımız şeyde şiddet vardı. Içimizdeki problemleri çözmeye başladık, bazı şeyleri bir kenara bıraktık, sonra evlenmeye karar verdik. Yorulduk bence kavga etmekten. E Altuğ: Kavga edecek bir şey de kalmadı. Çok tatsız tuzsuz şimdi. (gülüyor) Ne kavga ediyoruz ne bir şey. Ç. Şlkel: Nankör İşte! E Altuğ: Kuzey büyüyüp sorun çıkartsıri da bir, "sen çok yüz veriyorsun", "sen şımarttınlar" başlar. Ç. Şlkel: Emzlriyorum, öpüyor, kıskanıyor musun diyor bana şimdiden. E Altuğ: Kıskanmıyorum, sen kıskanıyorsun. Ç. Şlkel: Valla ancak biberon verirsin sen Kuzey'e ku- sura bakma. (Gülüyor) • i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear