Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 ŞUBAT 2010 / SAYI 1247
eni benimle
nsınlar :>. \ . - ; ••' •••: . ' • -, u ,
.31 dizisiyle oyunculuğa adım atan Bade İşçil, artık işinin hakkını verme derdinde.
îmkinli hareket ediyor, hayal ettiklerini bile söylemekten çekiniyor: "Herkesin
-jıuna işleyecek kadar iyi bir rolü canlandırmak isterim. Ama zamanı var." Bir de
aclının başındaki "Mahsun Kırmızıgül'ün eski sevgilisi" sıfatından kurtulmak istiyor.
ı zel dizisinin Şebnem'i Bade Işçll. Güzelliğiyle adından
oldukça söz ettiriyor. Moda tasanmı okumuş ancak ken-
_ - dini bir anda ekranlann önünde bulmuş. Biraz tesadüfi
işlemiş onun için süreç. Çoğu kişi Mahsun Kırmızıgül'ün es-
ki sevgilisi olarak hatırlasa da o bunun aşılması gerektigini di-
le getiriyor. "Bu Ezel'de oynarken, Gülpare'de oynayan Bade
denmesi gibi. Artık bir başka kişinin üzerinden ismim anılmasın"
diyor. Oyunculuk yeni bir sınav onun için. O yüzden büyük bey-
lik laflar etmiyor. önceden hazırlanmış cümleleri de yok.
Kendinin de farkında, yaptıgı işte durdugu noktanın da.
- Modatasanmı okudunuz ancak oyunculuk yapıyorsunuz.
Nasıl bir geçiş yaşadınız?
- Küçük yaştan beri moda okumak istiyordum, elim de izi-
me yatkındı. Ancak sanatın her dalını sevdigim için başka alan-
lara da kaymak istedim. Şarkı söylemeyi de, oyunculugu da,
dans etmeyi de çizim yapmayı sevdiğim gibi seviyorum.
-Ama ylne de slz oyunculukta karar kıldınız.
- Dizi teklifi hep geliyordu ancak çekingendim. Televizyon
programı sunarken gelen dizi teklifi için yönetmeni ısrar et-
ti. "Sende o ışığı görüyorum. Çahşırsan, istersen yapabilirsin"
dedi. Onun sözüne ve bana güvenine inanarak çıktım yola.
- Oyunculuğunuzu nasıl buluyorsunuz?
- Henüz yolun başındayım. Daha öğrenmem gereken çok
şey var. Ama o heyecan da hep kalsın istiyorum. Her gece
yatmadan önce kendimi sorguladıgım için zorluyorum ken-
dimi. Amayine de keşke dememeye çalışırım hep. Keşkem
mesleğimi geliştirme noktasında çıkıyor ortaya. Ezel dizisi bu
anlamda bir sınav benim için. ,,,s
;
- Pekl moda nerede kaldı bu süreçte?
- Eğitimi tamamlayınca ekonomik kriz kapıyı çaldı. Aslında
en çok istediğim, kişiya. özel tasarım yapmak. Şimdilerde çan-
tamı yapıyorum, kendime bir şeyler tasarlayıp dikiyorum. Ama
insanlara sunacak kadar cesaretli degilim. Şu an oyunculuk
baskın geldiği için onu biraz erteledim.
- Cesur musunuzdur, temkinli ml?
- Temkinliyimdir. Oyunculuğa cahil cesareti olarak başla-
dım. Ama moda konusunda temkinli davranıyorum.
Sonuçlarını düşünerek hareket ederim her zaman.
-Oyunculukla llglll nelervar kafanızda?
- Temkinliyim işte. Hayal ettiğimi söylemeye bile özen gös-
teriyorum. Herkesin ruhuna işleyecek kadar iyi bir rolü can-
landırmak isterim. Ama sanırım zamanı var bunun.
- Iddlalannız, büyük heyecanlannız yok.
- istediğim, yaptığım işte başanyla anılmak. Başaramadıktan
sonra çıkıp da ben oyuncuyum diyemem. Hayatta büyük hırs-
ların peşine takılıp gitmiyorum. •
ZUHAL
AYTOLUN
8V-.
- Bir Ima) deglşlkllgl de var aslında. Bu
yasamınızda yeni bir sayfa açtığınız
anlamına mı gellyor?
- Sıkıntılı bir dönemimde kestirdlm
saçlarımı. Teyzemi kanserden kaybettim.
Kemoterapi görürken saçlan
dökülmüştü. Böyle bir şey insanın ruh
halini nasıl etkiler diye de merak ettim.
Gelişi güzel bir şekilde kestirdim.
- Pekl neyl fark ettlniz o dönemde?
- Hayatta boş vererek ve ciddiye alarak
yaşamanın birbirini dengelemesi
gerekiyormuş, bunu fark ettim. Çünkü
tek başınıza koskoca dünyada bir
hiçsiniz. Diger yandan tek başınıza büyük
işler de yapabiliyorsunuz. Artık bazı
şeyleri gerektigi kadar ciddiye alıyorum.
Zaten empati duygum da gelişmiştir.
Belki hiç aç kalmadım ama aç bir insan
gördügümde onun ne hissettigini
anlamaya çalışıyorum. Bu çok yoruyor.
Hep üzülüyorum. Haiti'de deprem olmuş,
biz nelerle ugraşıyoruz diyorum bazen.
- Pekl destekledlğlnlz projeler var mı?
- UNICEF'e, Peta'ya ve hayvan hakları
derneklertne desftek \j»riyorüm tfendi
çapımda. Bir gün yardıma ihtiyacı olan
herkese yetebilecek kadar güçlü olmak
istiyorum. Türkiye'de insanlar vicdanlı
aslında. Ama unutuyomz demek ki.
Farkında olmak ve hatırlamak gerekiyor.
Sanki her şey teknoloji ve paradan ibaret
ve sadece bunun için koşturmamız
gerekiyormuş gibi yaşıyoruz.
- Nasıl olsun isterdlnlz?
- Çayır çimen olsun istiyorum her yer.
Tıpkı eski dönemlerdeki gibi takas
yapalım. O da bir paylaşım sonuçta.
- Mutsuzluk ya da umutsuzluk var mı?
- Umutsuz yaşanmıyor ama mutsuzluk
var. Keşke insanlar el ele verse. Her şey
çok daha farklı ve güzel olacaktır. •
GÜZEIAİK RENİM İÇİN DEZAVANTAJ
- Bir röporta]ınızda "Güzelllglm lanetlm oldu"
demlşslnlz.
- Insanlarda güzellikle bir şey yapıyor düşüncesi
var. Dizi üzerinden konuşursak sanki deneme
çekimleri yapılmamış, sizin oyunculuğunuza
bakılmamış gibi insanlar her şeyi güzellige baglıyor.
Belli bir kesim o noktada emege saygı duymuyor.
- Ûüzelllğln ylne de bir kapı açtıgını düşünmüyor
musunuz?
- Güzellik göreceli bir kavram. Ama bir etkisi
vardır elbette. Herkes güzeli sever. Ama içi boş
olduktan sonra, kim ne yapsın güzeli. Hayatta her
şeye alışldıgı gibi güzellige de alışılıyor. Onu güzel
kılan şey ise detaylarda gizlidir. Ama güzelseniz ve
göz önünde bir iş yapıyorsanız insanlar
alkışlamaktan çok baltalamayı cazip görüyor.
- Dlger yandan da hep adınızın önünde bir
"Mahsun Kırmızıgürün eski sevglllsi" srfatı var. Bu
süreci kırmak istemlyor musunuz?
- Üzerinden uzun zaman geçmesine ragmen
konuşulması sıkıcı. Bu Ezel'de oynarken,
"Gülpare'de oynayan Bade" denmesi gibi. Beni
benimle ansınlar. Sıfat konulacaksa oyunculukta
başarılı görüyorlarsa oyuncu Bade, modacı Bade ya
da İşçil ailesinin kızı.Bade desinler ama başkasının
üzerinden söylemesinler artık.
- Bu konu slzi çok zoriuyor mu?
- Hep bunlarla büyüdügüm için alıştım. Çok
sıkıldığım, cinnet getirdigim dönemler de oldu. Ama
baş edemiyorsun. Bana yeteneksiz desinler ama bir
ilişkiyle gündeme geliyor demesinler. Yönetmenimiz
Uluç Bayraktar'la yazılıyorum. Sette baba gibi
benim için o. Uluç Hoca'ya bir şey sorarken
babamdan çekindigim gibi çekiniyorum hatta. •
Sak duygular ve korkular açığa çıkıyor
ŞİRİN GÜVEN
R
ecep Çiftçi, Istanbul Modern Sanatlar Galerisi'nde
"Saklı" adlı sergisiyle izleyiciyi degişik bir deneyime
davet ediyor. içimizdeki en saklı duygularımızla ve
en büyük korkularımızla yüzleşmeye! Çiftçi birbirinden
güzel tablolarıyla sanatseverlere, kuytu odalarda
sakladıklarıyla tanışma ve kendi iç dünyalarına bakma
fırsatı sunuyor. Bunun da bedenden başlayarak yapılması
gerektigini düşünüyor. "Beden bizim hayvansal yönümüz.
Belki de bu yüzden o kadar çok korkuyoruz onunla
yüzleşmeye. Hayvan nasıl eğitiliyorsa, bizim de bedenimizi
eğitmemiz gerekiyor. Eğitim için de sevgi gerekiyor" diyen
sanatçı sevginin en düşük seviyesi diye adlandırdıgı
"korku"nunpeşinde. Gelin siz de korkularınızlayüzleşin.
- Saklı isimli serginlz izleyiciye ne anlatıyor? Nelerden
ilham aldınız, neler anlattınız?
- Bu sergi bir entrospeksiyona davet ediyor seyirciyi,
yani kendi içine bakmaya ya da analiz etmeye fırsat
tanıyor. Zihinsel veya duygusal sakladıklarımızı görmeye
çagırıyor. "Entro" içeride anlamına gelmektedir, ben
içimizdekilerin dışa vurulmasından yanayım. llk önce
kendimizi tanımalıyız, bedenimizden başlayarak.
Sevmeliyiz onu ve sonra zihnimizin karanlıklanna
inmeliyiz. Benim için beden bizim hayvansal yönümüz.
Belki de bu yüzden o kadar çok korkuyoruz onunla
yüzleşmeye. Hayvan nasıl eğitiliyorsa, bizim de bedenimizi
egitmemiz gerekiyor. Eğitim için de sevgi gerekiyor.-
Sevginin ne oldugunu sorgulamak gerekiyor. Sevgiyi
bulduktan sonra asıl eğitim başlayabilir. "Saklı" derken
korkularımızı kastediyorum. Korku benim için sevginin en
düşük seviyesi, ifade edilmeyi bekleyen bir duygu. Hep
içimize atıyoruz duygularımızı. Çünkü eğitimimiz böyle
öngörüyor. Ebeveynlerimiz böyle bir model sergiliyor
çocuklarına. Bu duyguları da kıyafetlerle kapatıyoruz.
Bedenimiz artık duygulara kapalı halde. Değerli eşyaları
bir zamanlar bohcalarlarmış ya, biz de duygularımızı
bohcaladık elbiselerimizle. ifade edemediğimiz
korkularımızı mumyaladık, en derin mezarlığa gömdük,
hatırlamıyoruz bile onların varlığını. Bu yüzden en saf
haliyle vücuttan ilham alıyorum.
- Sergldekl Işlerinizden bahsedebillr misinlz?
- Sergide 46 tablo var, çogunlukla büyük boy. Büyük
tablo benim ifade şeklimi özgürleştiriyor. Kolum
vücudumdan kopuyor ve içimdeki "ben" ile bütünleşiyor.
O zaman tablo oluşuyor. Yaratan kim bilmiyorum. Ben
mi? O mu?
- Bu sergi içimizdeki en kuytu odalarda kalan duyguların
ifadesi mi?
- Bu soruya Mevlapa'yı örnek alarak cevap vermek
istiyorum. Rivayete göre Şems'le tanıştıklarında
Mevlana'nın elinde kitaplar varmış ve Şems "Bu kitap
nedir" diye sormuş. Mevlana 'sen anlamazsın' demiş,
Şems kitapları almış ve suya atmış. Tabii Mevlana çok
öfkelenmiş. Şems kitapları sudan çıkardığında kitaplar
kuruymuş. Mevlana "Nasıl yaptın" demiş, bu kez Şems
"Sen de bunu anlamazsın" demiş. Yani bu sergi için
benim ne anlattıgım degil, izleyicinin ne anladıgı önemli.
Ben verdim kendimi bir armagan gibi tablonun yüzeyine,
seyircinin bu hediyeyi hangi duygu içinde yaşayacagı ona
kalmış. Bu serginin genel mesajı içimizdeki kalan
duygularla bagiantılı ama hangi duygu oldugunu izleyici
içine bakarak bllebilir.
- Resimlerinizde gerçek ve fanteziyi birleştirerek
yansıttıgınızdan bahsediyorsunuz. Bunu biraz açabilir
misiniz?
- Bahsettigim gibi bütün bunlar korkularla ilgili. insanın
tek bir hastalıgı var; korku. Bütün rahatsızlıklar bu
korkunun yan ürünleri. Korkuları yenmek için onları
tanımak gerekiyor. Ben tablolarımda insanı teslimiyete
davet ediyorum, akışta olması için rehberlik yapmak
istiyorum. Adem ile Havva'nın kendi hallerine "An"
demeleri gibi, tablolarım da ruhsal sorgulardan,
güzelligin karşısındaki duyarlılıktan bahsediyor. Bence
insan kendisine duyarlı olduğu gün, çevresindekilere ve
çevreye de duyarlı olacak. Bizler hislerimizi kaybetmiş
varlıklarız. Hep zihindeyiz. Hislerimize duyarlı olmak
başarı üzerine kurulu bir sistemi sorgulamaya yol açar.
Başarı mutlaka ayırımı getirir ve ayrımcılığı. Ayrımcılıktan
öfke dogar, öfkeden de savaşlar. Dünya biz böyleyiz
diye böyle aslında. Ben tüm bunları tablolarıma
aktarıyorum. Kimi zaman gerçekçi bir stilde, kimi zaman
naif, bazen de sert. Ama sonuçta bütün bunlar hayat
gibi farklı lezzetlerden oluşuyor. Bir gün çilek, bir gün
kırmızıbiber... •