23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 17 OCAK 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 SÜRECEK Havada dharma ve karma Bombay semalarõnda ‘Fazla yakõtõmõz kalmadõ, Ahmedabad’a ineceğiz’ anonsuna yolculardan ne bir tepki var ne de bir soru... D elhi Havaalanõ’nda uçağõn içinde beklediğimiz bir buçuk saat boyun- ca, yanõmda oturan şişman, tek diş- li teyze, öksürmediği zaman yemek yedi, ye- mek yemediği zaman cep telefonuyla ko- nuştu, cebini kapattõğõ zaman konuşmalarõ- nõ bana aktardõ: “Oğlumu aradım. Bombay’da beni bek- liyor. Orada sis yokmuş. Başka sorun ol- malı. Bize galiba söylemiyorlar...” Yaşõnõ kestiremediğim “teyze”nin ayak- larõnda beyaz cimnastik pabuçlarõ, sõrtõnda burada kõş aylarõnda Hintlilerin kullandõğõ battaniye gibi büyük, açõk bej şallardan, di- zinin üzerinde de sürekli karõştõrdõğõ bir büyük çanta var. Bekleyiş, kalkõşa hazõrlanõrken başladõ... Pilot sanki ani bir kaprisle fikir değiştirmiş gibi geri döndü ve “Bombay’da sis var. Şe- hir üzerinde tur atmamız gerekebilir. Ekstra benzin almamız gerekiyor” diye- rek garip bir anons yaptõ... Bombay semalarõnda turlayacağõmõzõ bi- lerek niye kalkacaktõk ki? Ama Hindistan’da böyle nafile sorular sor- mayacaksõnõz. Yanõt veren olmuyor. Şişman teyze bu gerçeği bildiğinden, ken- dini yemeğe verdi. İçinde her şey bulundu- ğunu düşündüğüm çantasõndan, kapağõ las- tikle tutturulmuş eski bir dondurma kutusu çõkardõ. Kutunun kapağõnõ tutturduğu paket lasti- ğini çözdü. Evde özenle hazõrladõğõ sand- viçleri afiyetle yemeye başladõ. Sandviçle- ri bitirdikten sonra kurabiye paketini açtõ. Ku- rabiyelerin üzerine de bir küçük meyve su- yu içti. Karnõnõ doyurduğu anda tekrar cep telefonuna sarõldõ... Koridorun beri yanõnda oturan orta yaşlõ Alman -ilahi bir öngörüyle!- “Risk Mana- gement” (Risk Yönetimi) isimli kitabõnõ aç- mõştõ. Sükûnetini kaybetmemeye çalõşan karõsõ ile tek kelam etmiyordu. Kadõn olan pilot nihayet “Ya Allah ya Bis- millah!” niyetine, “Bombay’da hava açıl- madı ama artık kalkışa geçeceğiz. Bom- bay’a varana dek havanın açılmasını umuyoruz...” şeklinde yeniden tuhaf bir anons yaptõ. “Kader kısmette ne varsa!” gibilerin- den... Uçak motorlarõnõ çalõştõrmaya başladõ- ğõnda tek dişli teyze telefonunu kapatma- mõştõ… Kendisine motorlar çalõştõğõnda telefonlarõn kapatõlmasõ gerektiğini hatõrlattõğõmda, “tey- ze”, “Oğluna varış saatimi haber vermem lazım!” diye diretti ve hiç oralõ olmadõ... KUŞBAKIŞI... GANDHİ’NİN ‘AŞRAM’INI DÜŞLERKEN Bombay’a dek nasõlsa sorunsuz uçtuk... Ama yolculuğun başlangõç noktasõ Del- hi’de öngörüldüğü gibi, Bombay’a inemedik. Havada attõğõmõz nafile turlardan (bir sa- at!) sonra, pilotumuz üçüncü tuhaf anonsu yaptõ: “Sis konusunda şanslı değiliz. Ha- va maalesef açılmadı! Benzinimiz de çok kalmadı. Ahmedabad’a iniyoruz!” Ahmedabad! Pilotun “Ahmedabad” dediği yer, 2.5 sa- atlik uçuş mesafesindeki Delhi-Bombay hattõnõn yarõ yolu, Bombay’õn bulunduğu Ma- harastra eyaletinden tamamen farklõ bir eya- letin... Guajarat’õn ortasõnda... Yani, geri dönüyoruz! Artõk “Neye niyet, neye kısmet!” diye kendimi avutmaya çalõşõyorum: “Ahme- dabad’da bir gece kalırsak, Gandhi’nin -spiritüel ‘tekkesi’- ‘aşram’ını görürüm!” planlarõ yapõyorum... Gandhi, Hindistan’õn İngilizlere karşõ ver- diği bağõmsõzlõk mücadelesinin son aşama- sõnõ buradan yönetmiş. İngilizlerin tuz ver- gisine karşõ başkaldõrõyõ simgeleyen meşhur “Tuz Yürüyüşü”nü buradan başlatmõş. Ve hayatõnõn son yõllarõnõ burada geçirmiş. “Hriday Kunj” isimli kulübesi, kumaş do- kuduğu efsanevi çõkrõğõ, minderi, “Gandhi imajıyla” özdeşleşen yuvarlak gözlükleri fi- lan.. hep burada, Ahmedabad’daki “aşra- mında” muhafaza ediliyor... LUNAPARKLARDAKİ ‘ROLLER COASTER’ TRENLERİ GİBİ Tam böyle bir Gandhi aşramõnõ keşif fik- riyle barõşmõşken Ahmedabad üzerinde al- çalmaya başlõyoruz. Dõşarõda hava muhteşem. Görüş şartlarõ mükemmel. Altõmõzda Hindistan’õn en verimli tarõm arazilerini oluşturan Gujarat topraklarõ uza- nõyor. Ülkenin bir numaralõ pamuk, tütün, bit- kisel tohum yağõ deposu olan bu topraklar yu- karõdan, Avrupa’nõn tarõm alanlarõ gibi cet- velle ölçülüp biçilmişçesine düzenli ve geo- metrik görünüyor. Ahmedabad Havaalanõ’na yaklaşõrken ge- cekondu bölgelerini görüyor, yağ gibi bir ini- şe geçiyoruz… Oh! Nihayet pistin ucu gö- rünüyor... Derin nefes alacakken tam, o da ne? Pilot, motorlara yeniden tam gaz güç ve- riyor ve “hoop!” askeri bir uçak gibi sert bir manevrayla, neye uğradõğõmõzõ anlamadan yeniden bulutlarõn üzerine çõkõyoruz. Lunaparklarõn “roller coaster” tren- leri gibi... Yan gözle yanõmdaki yolculara göz atõyorum. Tek dişli teyze derin bir uy- kuya dalmõş uyuyor. “Risk Yönetimi”ni okuyan Alman, Delhi’de başladõğõ kitabõn aynõ sayfa- sõnda kalmõş. Daha kalkõşõmõzda kõp- kõrmõzõ olan karõsõ ise morarmõş. Bel- li ki artõk nefes alamõyor... Ama aralarõnda gene de hiç konuş- muyorlar. Bir süre de böyle Ahmedabad şa- faklarõnda turladõktan sonra, tekerlek- ler nihayet yere dokunuyor. Fakat Allah Allah, pilottan tek açõk- lama yok... Burada ne kadar bekleyeceğiz? Delhi’ye geri mi döneceğiz? Ahmedabad’da mõ ge- celeyeceğiz? Yoksa yeniden Bombay’a mõ gideceğiz? Geleceğimiz üzerindeki esrar perdesi da- ğõlacağõna koyulaşõrken, yolculardan ne bir ses, ne bir nefes. Tek itiraz ya da açõklama talebi gelmiyor. İkram servisi “catering”den verilen kah- veler bitmiş, sular bitmek üzere; dilimiz, sõ- cak ve havasõzlõktan damağõmõza yapõş- mõş... Yerimden kalkõp, aralanan ön kapõya doğ- ru yürümeye başlõyorum. Yolcular gayet sakin. Bu tip olaylara belli ki alõşõklar. HERKES ‘3 G’DE AMA HESAP SORAN YOK Hepsi “3 G” ceplerini ya da bil- gisayarlarõnõ açmõş. Elektronik geyik yapõyorlar. Koltuklarda yaşlõsõ, genci, işçisi, köy- lüsü, şehirlisi, takõm elbiseli yöneticisi, blucinlisi, geleneksel sarilisi, türbanlõ- sõ; her kesim ve sosyal gruptan insan var. Kimseden “tık” çõkmõyor. Türkiye’de bile artõk bu noktada kõ- yamet kopar... Burada herkes -Hindu inancõnõn temel taşlarõ olan- “dharma” ve “karma” ile “kablosuz” bağlantõ tesis etmiş sanki... Parantez açõp bu “dharma” ile “kar- ma”nõn ne olduğunu anlatmam lazõm. “Dharma”; kozmosun değiştirile- meyen düzeni ve kanunlarõna tabi olan alõn yazõsõnõ kafadan kabullenmek de- mek... “Karma” ise bunun yanõnda ilaveten (reenkarnasyon kontenjanõndan!) “ki- şisel yazgının” bir önceki yaşam tara- fõndan -ne ektiysen onu biçersin, hesa- bõ- şekillendiğini kabullenmek oluyor. “Karma” ile “dharma” bir araya ge- lince anlayacağõnõz, bireyin özgür ira- desine hiçbir marj tanõmayan, “çifte kavrulmuş” bir kadercilik ortaya çõkõ- yor. Hintliler, halihazõrda devam eden “kast sistemini” de, gelir gruplarõ ara- sõndaki devasa uçurumlarõ da, yolcuya hesap vermeyen pilotu da bu “çifte kav- rulmuş” sistem üzerinden sineye çeki- yorlar. Ben hiç “karmacı” ve “dharmacı” olmadõğõmdan, Ahmedabad Havaala- nõ’nda da bir saat beklediğimiz uçağõn içinde õsrarla bilgi kõrõntõsõ sahibi insan arõyorum. Gözüme en nihayet -fiyakalõ türba- nõyla “güvenilir bilge” izlenimi veren- bir “sikh” kestiriyorum... Salõ günleri pist kapalõ Adam beni hemen, “Merak etmeyin!” diye yatõştõrmaya çalõşõyor: “Akşam saat 6’ ya doğru kalkarız. Bombay Havaalanı’nın, uzun olan tek pisti halihazırda tamirde. Salıları bu pist, bakım hizmetleri adı- na tamire alınıyor. Saat 6’ da tamirat bitiyor ve pist kullanıma açılıyor!” Hava şartlarõ ne olursa olsun, ülkenin en zengin iş merkezinin hava trafiği yani böyle absürd bir bü- rokratik düzenlemeye bağlanmõş... Salõ günleri yer yarõlsa, Bombay’õn “tek uzun pisti”... akşam saat 6’ya dek iniş kalkõşa kapalõ! Duyduklarõma inanamõyorum.. amma velakin.. türbanlõ adamõn birebir gerçeği söylediğini, ertesi günün gazetesini (“Mumbai Mirror”) elime alõnca öğreniyorum. “Salıları kısmen kullanılabilen ana pist yüzün- den, Mumbai’ inen tüm uçuşlar dün saatler bo- yu başka kentlere yöneltildi. Kalkışlar da iptal edildi!” diyor yazõ... Sabah Delhi’de saat 11’de başlayan yolculuğu- muz, uzun lafõn kõsasõ, Bombay’da akşam “18.40”ta sona eriyor... 2.5 saatlik uçuş sekiz saat sürdü Uçağõn altõnda, bizi terminale taşõyacak perva- neli otobüse binerken, pembe-beyaz rengine yeniden kavuşan Alman kadõn sonunda kocasõna dönüp “Şimdiye Frankfurt’a varmıştık!” demek- le yetiniyor. “Jet Airways”in iki buçuk saat almasõ gereken Delhi-Bombay seferi çünkü sekiz saat sürüyor. “Jet Airways”, 1990’lõ yõllarõn başõnda Özal’va- ri bir liberalizasyon programõ ile “serbest piyasa” düzenine geçen ülkenin gerçekte en büyük başarõ öykülerinden biri. “Forbes” tarafõndan Hindistan’õn “en zengin 16. adamı” ilan edilen “Jet Airways”in sahibi Naresh Goyal (serveti 2.2 milyar dolar), bu ilk özel hava- yolunu 1993’te kiraladõğõ 4 Boeing’le kurmuş. 84 uçaklõ bir filoyla dünyanõn dört bir yanõnda ar- tõk 63 farklõ destinasyona uçan “şirket”, Hindis- tan’õn “en iyi havayolu” olarak biliniyor. Gerisini hesap edin... Terminal çõkõşõnda bir taksi karmaşasõ ve akşam saatlerine rağmen yüzde 90 nemle karşõlaşõnca, kendimizi yeni bir serüvenin içinde bulduğumuzu anlõyoruz. Bombay’a varõşõmõz trafiğin en yoğun saatine denk düştüğünden, bu kez 15 milyonluk şehri -şo- förün ifadesiyle değişken göç akõmõyla “15+3 mil- yonluk!” şehri- boydan boya geçecek bir “kara yolculuğuna” hazõrlanõyoruz. Şoför “Şükredin ki!” diyor; “Ultra-modern ye- ni köprümüz ‘Sea Link’ sayesinde yolumuz kısa- larak 30 km’ye düşüyor...” Akşam saatlerindeki İstanbul gibi tõpkõ... 30 kilometreyi tamõ tamõna bir buçuk saatte alõ- yoruz... Ve otele gelir gelirmez perişan, kendimizi yatağa atõyoruz. Hintliler, kast sistemini de, gelir grupları arasındaki devasa uçurumları da, yolcuya hesap vermeyen pilotu da bu çifte kavrulmuş ‘karma’ ve ‘dharma’ kaderciliğiyle sineye çekiyor. Fotoğraflar: GİAN PAOLO PAPA Sis uçuşları engelledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear