25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2010 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Olay yaratanlar mı, olay uyduranlar mı? Ne demeli bilmem? Sabah gazeteleri açıyorsunuz, yeni bir belge, yeni bir açıklama, yeni bir şaşkınlık, yeni bir üzüntü, yeni bir korku!.. Şimdi de bir yargıçla, bir savcıya gönderilen mermiler! Hem de posta kutusuna konulmuş! Yılbaşı armağanı olsun diye mi? Yargıç ile savcı, Genelkurmay’ın en gizli sırlarını öğrenmekle görevlendirilmişler! Bir haftadır o odadan bu odaya didik didik arıyorlar. Ne mi arıyorlar? Türk ordusunun kurulmasından bu yana sakladığı bir şeyleri! Planlar mı, belgeler mi, neler neler!.. Buldular mı aradıklarını, bulacaklar mı? Neyse bulacaklarını, bizler de bir gün öğrenecek miyiz Türk askerinin gizli yerlerinde neler planladığını? Yargıç Bey, özel arabasında, korumaların gölgesinde giderken birden şoföre “Dur” der, “arkadan gelen arabalar var”. Çevirirler bir arabayı, derken halk toplanır, yetkili kişiler koşup gelir, ardından gazeteciler nasılsa haber almışlar, “işte yeni bir olay daha” diye ellerini ovuşturarak!.. Aylardır gencecik gazetecilerimiz daha mesleklerinin başlangıcında heyecan yaratan haber nasıl yakalanır, daha doğrusu nasıl yaratılır, nasıl gerçekmiş gibi yutturulur diye üstün başarılar gösteriyorlar! O kadar ki basın ödülleri bile alıyorlar! Kozmik odanın yargıcını izleyen arabada kimler varmış? Birkaç er, hepsi de gündelik işlerle görevli aşçı, hizmet eri falan filan!.. Derken yeni bir haber, Yargıç Bey öğle yemeğini sefertasında getiriyor, askerin yemeğinden korkuyormuş? Ne olur ne olmaz, bu askere güvenilmez mi diyerek!.. Hiç aklınıza gelir miydi, bir hükümet, ülkesinin Genelkurmay Başkanlığı’nı denetlemeye kalkacak, o hükümetin destekçisi yazarcıklar da, (içlerinde üniversitelerde profesörlük yapanlar da var) diyecekler ki “Ordu dağıtılsın, yeni bir ordu kurulsun, polise daha güçlü silahlar, daha büyük yetkiler tanınsın.. Nasıl Yeniçeri ordusu kaldırılıp yerine yeni bir ordu kurulduysa öyle!..” Halka bir sorsalar, “Senin en güvendiğin kurum hangisi, politikacılar mı, askerler mi?” Yanıt çoktan verilmiştir, Türk ulusu askerine güvenir. Kendisi de o ordunun, o askerin içinde olduğundan, askerliği yaşamının en büyük onuru saydığından. Ben bu yaşımda utandım! Ordunun gizli odalarına sivillerin girmesi!.. Askerden kuşkulanılması! İlle de “darbe yapacaklar, bunlar” diye kanıtsız kararlar verilmesi. Olacak şey değildir! Cumhuriyet tarihinde bir benzeri görülmemiştir. Osmanlı döneminde de!.. Bu hükümet gitmelidir. En kısa sürede yeni bir hükümet kurulmalıdır. Seçimler bir an önce gerçekleştirilmelidir.. Böyle diyoruz, ama Tayyip Bey’in bir seçime gitmek niyeti yok, açıkça da söylüyor, “Biz sizin gibi yarıda işi bırakmayız” diyor... Ben, doğrusu ya, AKP iktidarının seçimleri erkene almak bir yana, çok daha uzatarak işbaşında kalmalarından korkuyorum. Bir anayasa değişikliğiyle AKP’nin “tek parti, tek adam” saltanatını kolay kolay elinden bırakmayacağını... EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Gün Seçimler Olacak mı? PENCERE Yurttaş ve Mürit... Babam, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi’ne katılmış asker kuşağındandı; Araplara ilişkin düşünceleri olumsuzdu; arkadaşlarıyla söyleşirken kulak misafiri olurdum; Araplara güvenmezlerdi... Nasıl güvensinler ki?.. Araplar İngilizlerle bir olup Türkleri arkadan vurmuşlardı. Osmanlı’da İkinci Mahmut zamanında başlayan dönüşüm, Tanzimat’la sürmüş, 20’nci yüzyılın başındaki çalışmalarla Türk askeri savaşmanın koşullarını öğrenmişti; ama, Arap’ta böyle bir disiplin yoktu. Peki, bugün Irak’ta yaşanan ne?.. Bir savaş var.. Ama cephe yok.. Birlikler yok.. Üniforma yok.. Komutan çok.. Peki, bu savaşın adı ne?.. Ulusal bilince erişememiş yoksul halkı güdüleyen ortak bir ülkü var mı?.. Türkiye’de ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın bir ‘Millet Meclisi’ vardı.. Düşmana karşı birlik olan halkta ulusal bilinç zamanla oluştu; başlangıçta fikirler dağınıktı. ‘Halife’ yi düşmanın elinden kurtarmak amacında olanların ufukları dinsel düzeyde kalıyordu. Irak’ta ulusal bilinç gelişebilir mi?.. Araplar; mezhep, aşiret, tarikat inancıyla öylesine şartlanmışlar ki toparlanıp tek amaç ve hedefte bütünlüğe erişmeleri çok güç... Ancak halkta direniş güdülenmesi egemenleştikçe, bağımsızlık ve kurtuluş fikrinin çevresinde toparlananların zamanla bir potada kaynaşmaları beklenebilir. 1923 Cumhuriyeti, Anadolu’da ulus bilincinin üstüne kuruldu... Mezhep, tarikat, cemaat, aşiret koşullanmasını aşıp ortaklaşa bilincin paydasında uluslaşmak, laiklik ve demokrasi için önkoşuldur. Avrupa’da demokrasi, laiklik üzerine yurttaşların kurduğu bir tarihsel olgu... Ne yazık ki Türkiye’de çok partili rejim laikliğe karşı tepkiyi gündeme getirdi; tarikat, cemaat, aşiret şartlanmaları çağdaş öğretim seferberliğiyle aşılamadı; cemaat ve tarikatlar ekonomik açıdan da örgütlenerek ülkeye egemen oluyorlar... Ya medya?.. Tarikat ve cemaat gazeteleri artık açıkça kimliklerini sergiliyorlar; çağdaş demokrasinin sosyal güçleri Türkiye’de geri çekiliyorlar.. Gidişat kaygı verici!.. Laik ve demokratik Cumhuriyetler ‘yurttaşlık’ kavramı üzerine kurulur. Ama Türkiye’de ‘yurttaş’ gün geçtikçe azalıyor.. Yurttaşın yerine kim geçiyor?.. Mürit!.. Demokrasi müritlerden oluşan bir toplumda yaşayabilecek rejim değil.. Tüm İslam coğrafyasının demokrasiden uzak yaşaması bu bakımdan doğaldır. (5 Ağustos 2004 tarihli yazısı) D ünya; özellikle son çey- rek asõrda, hõzlõ bir şe- kilde küresel bir yarõşõn içine girmiştir. Bu yarõş; yeni buluşlar, yeni tek- nolojilerin keşifleri, bilgisayar ala- nõndaki gelişmeler, nanoteknolojiler- deki inanõlmaz buluşlar, uzay çalõş- malarõndaki hayal gücünü aşan geliş- meler ve benzerleridir. Kõsaca, tek ke- lime ile izah etmek istersek, bu “in- novation yarışı”dõr. Diğer bir ifade ile çağõmõzõn adõ da innovation ve yeni buluşlar çağıdır. Deyim yerinde ise hemen her gün yeni bir buluş insan ya- şamõna giriyor ve yaşamõn şeklini değiştiriyor. İnsanoğlu istese de iste- mese de bu değişikliğe ayak uydurmak zorundadõr. Sadece ayak uydurmak de- ğil, yarõşta yerini almak için bunu al- gõlamak, anlamak ve uygulamak zo- rundadõr. Bu yarõşõn bileşenlerinde; Ar-Ge ça- lışmaları, yetişmiş insan gücü, fiziki altyapı ve ekonomik destek yer al- maktadõr. Bu bileşenlerin en önde geleni kuşkusuz yetişmiş insan gücü- dür. Bu konudaki bütün girdilerin planlayõcõsõ ve kalitenin yaratõcõsõ in- sandõr. Kalite kavramõnõn ana girdileri de bu bileşenlerle aynen örtüşmektir. Kalite; kurumsallõğõnõ tamamlamõş üretim birimlerinin, küresel yarõşta “ben de varım” diyebilen tüm müesseselerin ve gelişmiş eğitim öğ- retim kurumlarõnõn sürekli hedefinde olan bir göstergedir. Gerek ulusal ve gerekse uluslararasõ gelişmiş birimler arasõnda yer almada belirleyici olan da kalitedir. Kalite, çoklu faktörlerin bir bileşkesidir. Arzulanan hedefe ulaşmada, geliş- miş ülkelerin izlediği yollardan biri de; yetişmiş beyin gücünü teşvik etmek, ithalini kolaylaştõrmak ve sonunda ithal etmektir. Bu yönetim uygulamasõ, geçmişten günümüze devam eden, gelecekte daha da hõzla artacağõ tah- min edilen, stratejik bir politikadır. Nitekim gelişmiş ülkelerdeki Ar-Ge kuruluşlarõnda çalõşan akademik, tek- nik ve idari kadroya baktõğõmõzda bir dünya mozaiği ile karşõlaşõrõz. Bu mozaik farklõlõğõ sadece özel yaşam- da gündem konusu olur. Akademik ya- şamda ise küresel fikir birliği vardõr çünkü ancak bu şekildeki çalõşmalar- la arzulanan teknolojik gelişme sağ- lanabilir. Yapõlan her bir çalõşmanõn, diğerini tamamlamasõ veya ona des- tek vermesi sonucu, bütünün yaka- lanması mümkündür. Teknolojik gelişim dünyanõn gele- ceğine hizmet eden, insanlõğõn gele- cekteki yaşamõnõ belirleyen bir olgu ol- duğu kadar, aynõ zamanda da görün- meyen bir savaştır. Bu savaşõn gali- bi ve mağlubu vardõr. Galibi, tekno- lojik gelişmiş ülkeler, mağlubu da tek- noloji fakiri ülkelerdir. Bir başka de- yişle; biri idare eden, yönlendiren, im- kânlardan daha üst düzeyde yararla- nan, diğeri ise idare edilen, yönlen- dirilen ve verilen direktifleri yerine ge- tirendir. Hemen burada aklõmõza bir soru ge- lebilir. O da, bu yarõşõn galipleri zeki insanlar, mağluplarõ daha az zeki olanlar mõdõr? Yoksa mevcut zekâyõ geliştiren, ona işlerlik kazandõran, zekânõn ve yeteneğin tezahür etmesi için uygun çevre koşullarõnõ sağlayan, eğitim öğretimini şekillendiren ve verimli yönlendiren sistem midir? Elbetteki ikinci maddede belirtilen hu- suslardõr. Bu hususlarõn gerçekleşe- bilmesi, bilimsel esaslara dayanan eğitim öğretim, araştırma politikası ve insan yönetimini hedef alan top- lum mühendisliği ile mümkündür. Kõsacasõ akılcı bir politikadır. Bu; dogmatik düşüncelerden uzak, müspet bilim merkezli, kişi ve grup çõkarlarõnõ gözetmeyen, sürekli kendini yenile- yebilen, farklõlõklarõ ve yetenekleri or- taya çõkarabilen, yeteneklere göre öğ- retimi yönlendiren, bütün bunlarõ sağ- layacak objektif düşünceli ve bilim- sel gücünü ispat etmiş eğitim kad- rosuna inisiyatif veren bir eğitim politikası ile mümkündür. Yeraltõ madenlerinde olduğu gibi ze- kâ da işlenmeden ürüne dönmez. Ni- tekim hayat boyunca koyun güden, kendine şans tanõyacak bir eğitim öğ- retim çevresi bulamamõş olan, fakat genetik yeteneği yüksek olan bir in- sandan bir mucit, bir âlim olmasõ beklenemez. Zekânõn ortaya çõkma- sõnõ, gelişmesini, şekillenip ürüne dö- nüşmesini sağlayacak olan eğitim öğ- retimdir. Aynõ çevre koşullarõ sağ- lanmamõş iki bireyin, zekâ yönünden ayrõmõnõ veya mukayesesini yapmak genetik bilimine ters olan bir işlemdir. Burada esas olan önce eşit koşullarõn sağlanmasõ, sonra mukayesenin ya- põlmasõdõr. Bu prensip bilimsel araş- tõrma yöntemlerinin de temel kural- larõndan biridir. Farklõlõklar elenme- den karşõlaştõrma yapõlamaz. Kanõm- ca ulusal eğitim öğretimin ana hedefi de bu olmalıdır. O halde, önce toplumun eğitilmesi için ortamõn hazõrlanmasõ, ardõndan eğitim öğretimde izlenecek sistemle- rin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerin öncelikle ağõrlõk ver- dikleri konu eğitim öğretimdir. Hiçbir gelişmiş ülke yoktur ki, kalkõnmadan önce eğitim sorununu halletmiş ol- masõn veya eğitim sorununu hallet- meden kalkõnmõş bir ülke olsun. Gelişmişliğin farklõlõğõ da budur. Eğitimsiz toplumlarõn insanlarõ çağdõ- şõ, bilimsel verilere dayanmayan, man- tõksal izahõ bulunmayan karanlõk dü- şüncelerle boğuşurken eğitimli ülkeler çoktan arayõ açmõştõr. Çünkü, eğitilmiş toplumlar en önemli yolun müşterek aklı kullanmak olduğunu bilirler. Bu- nun için başvurulacak yol bilgi yolu- dur, eğitim öğretimdir. Ne yazõk ki, her- kesten önce bunu, asrõn insanõ Atatürk söylemiş ve bizi uyandõrmaya çalõş- mõştõr. Ulu Önder Atatürk’ün; “Eği- timdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde ya- şatır, ya da milleti esaret ve sefalete terk eder” sözü, bütün bu anlatõlmaya çalõşõlanlarõ özet ve veciz bir şekilde ifade etmektedir. Dileriz ki, bir an ön- ce bu önerilere uygun ortam yaratõlõr, yanlõşlar düzeltilir. Böylece gerekli olan teknolojik bu- luşlarõn gerçekleşmesi sağlanõr, çağõn gereğini yerine getiren ülkeler içinde Türkiye de yer alõr. Türkiye’nin hak ettiği çağdaş uluslar topluluğu içinde yer almasõnõn sağlanmasõ bizim top- lumsal borcumuzdur. Bu borcun öden- mesinde en büyük sorumluluk fikir üretenlere ve uygulamalarõ yöneten- lere düşmektedir. Çağõn Gereği... Prof. Dr. Mehmet Salih ÇELİKKALE Aydõn Ünv. Rektörü Türkiye’nin hak ettiği çağdaş uluslar topluluğu içinde yer almasõnõn sağlanmasõ bizim toplumsal borcumuzdur. Bu borcun ödenmesinde en büyük sorumluluk fikir üretenlere ve uygulamalarõ yönetenlere düşmektedir. Kaygan Zemindeki Türkiye ve CHP Abdullah TEKİN Ü lkemizin içinde bulunduğu tablo, neresinden ba- karsanõz bakõn sağlõklõ bir görünüme sahip de- ğildir. Umutsuzluğun egemen olduğu bir or- tamda insanlar yolsuzlu- ğun, uğursuzluğun, rüş- vetin ve düzmece olayla- rõn göze çarpmadõğõ bir ülkeye özlem duymakta- dõrlar. Bu çok mu ütopik bir özlemdir, bu bir düş müdür? İnsanõn kendi ül- kesinde korku içinde gü- vensiz ve yoksullaşmaya yönelik bir yaşam çizgi- si içinde gözlenmesi ne acõdõr... Bir partinin iktidarõnda göze çarpan bu akõl almaz olaylar sergilenirken, bir tek kişi de olsa ayağa kalkõp olan bitenin büyük yanlõşlõklarõnõ sergileyip yolunu ayõrmaktan bu ka- dar aciz mi?.. Hiçbir AKP milletvekilinin Prof. Dr. Sayõn Mehmet Habe- ral’õn suçunun ne oldu- ğunu merak ettiğini işit- tiniz mi? Ülke kaygan bir ze- minde kayõyor. Bizler sa- de yurttaş olarak bunu uzaktan görüyoruz. Bu tablo Meclis’ten nasõl gö- züküyor acaba? “Üç Maymun” öyküsünü oy- nayanlarõn bu ülkede - geç de olsa- bir gün sabah olacağõnõ unutmamalarõ gerekir. Seçimler yakla- şõrken CHP’nin alternatif olarak, bir umut olarak anõlõp düşünüldüğü tab- loda acaba CHP ne yapõ- yor? Yeni, güçlü, çarpõcõ bir programla mõ toplumun karşõsõna çõkõyor, vitrini- ni mi değiştiriyor, seçim- lerde olasõ usulsüzlükler karşõsõnda çalõşmalar mõ yapõyor? Ne yapõyor? Genç, bilgili, düzey ve donanõmlõ kişilerden olu- şan bir umut ekibi yaratõp çalõşmalarõnõ zaman kay- betmeden yoğunlaştõr- mak, yapõlacak işlerin ba- şõnda gelir. İlk seçimde iktidardaki partinin büyük bir oy kay- bõna uğrayacağõ neredey- se kesin gözüküyor. An- cak bu oylarõn kazanõl- masõ için biraz çaba har- canmasõ gerekir. Bu se- çim, ülkemizin kaderi için büyük önem taşõmaktadõr. Bütün kurum ve kuru- luşlarõ ile kaygan bir ze- minde gözlenen ülkemi- zin yeniden yapõlanma gibi önemli bir edime ge- reksinimi vardõr. CHP ya bunun farkõnda olup yo- ğun bir çalõşma başlatmalõ yahut “statüko”culuğun rehavetine devam etme- lidir. Ancak yaşadõğõmõz günler gösteriyor ki, bu- na hakkõ yoktur. Birçok insanõn CHP’yi tercih et- mesi için partinin seçim öncesi çalõşmalarõnõ yo- ğunlaştõrmasõ gerekir. Şimdiye kadar yapõlan yolsuzluklarõ, haksõz ata- malarõ, rüşvetleri ve suç- larõ takip eden bir ko- misyon oluşturulmalõ, halkõn özlediği umut ve beklentilere yanõt veril- melidir. Haksõzlõklarla yanlõşlõklarõn sergilenip cezalandõrõlacağõ söz ola- rak verilmelidir. Aylar su gibi gelip ge- çiyor ve seçim yaklaşõyor. Arõ gibi çalõşõp hazõrlõklar yapõlmalõ, güven verici dinamik bir vitrin oluştu- rulmalõdõr. CHP şunu unutmamalõdõr ki bu ülke AKP’yi dört yõl daha kal- dõramaz. Bunun anlamõ, ülkeyi bulunduğu kay- gan zeminden kurtarma- nõn bir görev olacağõdõr...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear