23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Önce hükümet ve belediyeler 2009’un sonunda kara ve deniz ulaşımına vurucu zamlar getirdi. Emlak vergilerinin de bu yıldan başlanarak ezici artışlara ulaşacağı basından duyuruldu. Halkın, emeklilerin, çalışanların açlık sınırında olan bütçeleri bu zamlarla sıfırlanırken bir de ELT, telefon, doğalgazla öteki enerji faturaları dudak uçuklatır hale getirildi. Öyle ki halkın büyük bir bölümü doğalgazdan vazgeçerek, kalitesiz kömür ve odunla ısınma kararı aldı. Buna eşdeğerde semt pazarlarında dahi zaruri ihtiyaç maddeleri el yakar oldu. 7 milyon SSK, 2 milyon kamu görevlisinin ve özellikle de emekli aylıkları yüzde 40 ile 50 arasında eksildi. Buna kendimi canlı örneklemeyle utanarak da olsa göstereceğim. Yüksek öğretmenlik görevinde 12 yıl İstanbul’un özel ve yabancı okullarında ücretli çalışmamın ardından tercihen 15 yıl da resmi liseler ve MEM’de idareci olarak kamu görevinden sonra 12 Eylül koşulları nedeniyle isteğe bağlı olarak emekli oldum. Toplam olarak 27 yıl 6 ay 24 gün eğitime hizmet verdim. Emekli aylığımla son beş yıl öncesine kadar, erken kaybettiğim merhum eşimden kalan kısıtlı bir aylıkla çocuklarımı donatıp, doyurup yükseköğrenimle yetiştirerek topluma yararlı kılabildim. Son görevimdeki makam yükseltisiyle elime geçen emekli maaşım ancak geçen ay 1.027 TL olmuştu ki nedendir bilemem yeni yıl aylığımdan o fazlalık da geri alındı. Ocak 2010 emekli maaşımı almaya giderken, ilk kez cebimdeki harçlığım sıfırlandı. Bu konuyu ortaya dökmemin önemli bir nedeni, asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışanların bu gelirle karınlarını bile doyuramayacaklarının kanıtı olmasıdır. Bu bilinenlere karşın hükümet erkânının - uluslar içinde en iyi durumda olan bizleriz- demeleri traji- komik olmuyor mu? Yasal hakları özelleştirmelerle ellerinden alınan, hak arayışları nedeniyle meydanlara dökülen emekçilerimizin, özellikle de şapka çıkarılması gereken TEKEL işçilerinin direnişinin yarattığı havayı gidereceklerini saydıkları ücret ve aylıklara yapılan zamlar, bir tarihte padişahlardan birinin yaptığı tüketici zamlarıyla çıldırmak noktasına gelen halkın sokaklara çıkıp el çırparak oynamaya başlamasına benzer ruh halini yarattı. Sayın Başbakan’ın Meclis grubunda yaptığı açıklamayla, 2010 yılının ilk 6 ayında en düşük SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklisinin aylıklarına yüzde 20.4 en yüksek emekli aylığına da yüzde 4.5 artış yapılacağını müjdelemesine ne dediği sorulan bir kadınımızın verdiği, “Bari 30 TL’lik bir zam olsaydı da evimize aylık bir kilo et girebilseydi” cevabın anlamını, vicdanı olanların dikkatlerine sunuyorum. Gerçekten “Dağ fare doğurdu”!.. Maaşlara gelince, en yüksek maaş 7.6 oranında zamlanmış. En düşük emekli maaşı da yüzde 24.2 artmış. Böylece, emekli maaşlarında ilk altı ayda en az 63 lira, en çok da 101 lira artış olacakmış. Yeme de yanında yat!.. Beni en çok düşündüren, en düşük esnaf emekli aylığı 476 liradan 555 liraya, en düşük Bağ-Kur tarım emeklisi aylığının da 306 liradan 380 liraya çıkarılıyor denmesi oldu. Bu artışla kira ödeyen, geçimini sağlamaya çalışan, hele bir de çocuk okutuyorsa o ailenin mutlulukla yaşayabilmesi olası mı? Medyada gün geçmiyor ki çıldırarak, akla zarar veren cinayetlerin, intiharların sebeplerini öğrenmede polisiye soruşturmalar yerine, toplumsal psikolojiyle etik bozulmasının nedenlerine bakılsa ya! Vitrinlerde büyük indirimli satışlara karşın alışverişin azlığının nedenleriyle düşen enflasyonla övünüp durmasınlar. Darbe, suikast, kozmik mekân arayışlarıyla milletin kafasını karıştırdıklarıyla ayıplarını örtmeye kalkmasınlar. Halkımız sabır küpüdür amma o küp bir kez taşmaya görsün, o zaman her şeyi süpürür siler. Bu da böyle biline!.. Zamlar!.. 12 OCAK 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Hülya Avşar, Ruhi Su’nun öldüğünü bilmiyormuş. Bilse ne fark eder ki! Sınır Sami Aktaş: “2014’e kadar asker sınırlarımızdan çekilecekmiş. Sınır güvenliğini PKK’ye devretsinler, olsun bitsin!” Patates Avni Kurtuldu: “Simitçi, kestaneci, mısırcı polislerin aşçıyı, marangozu, teknisyeni ‘kozmik odacı’ diye gammazlamasıyla ılımlı patates cumhuriyeti kuruluyor!” Nobelli Ferit Giray: “Köşe yazarlığına başlayan İmralı’daki çocuk katili Apo kitap da yazacakmış. Barack Obama misali Nobel’i garanti!” YağmurDeniz Elif Dağlı adında bir doktor SİGARA ve Sağlık Ulusal Komitesi Başkanı Dr. Elif Dağlı’nın faşizan damarı yine kabarmış, “Sigara, bir gün evlerde de yasak olacak” diye buyurmuş. İslamcı iktidarla işbirliği ve faşizme göz kırpma adına bundan daha güzel bir “müneccimlik” olamaz! Elif Dağlı, müneccimliğe varan görüşlerini Milliyet gazetesinden bir muhabirin soruları üzerine açıklamış. Muhabir, Dağlı ile yaptığı söyleşiye izlenimlerini de yansıtmış: “Gördüğüm göreceğim en şahane muayenehanede buluşuyoruz. Marmara Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı olan Dağlı’nın kendi elleriyle döşediği Bağdat Caddesi’ndeki kliniğinde sakin sakin sigarayla mücadeleden konuşurken...” Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sabahın köründe sıraya girip Dr. Elif Dağlı’ya ulaşamayan hastalara duyurulur: Doktor hanım, hastalarını Bağdat Caddesi’nde açtığı şahane kliniğinde bekliyor! Dağlı gibi İslamcı faşistlerle işbirliği yapanlara en güzel yanıtı ise Hürriyet’ten Özdemir İnce önceki günkü yazısında şöyle veriyordu: “Şu anda Türkiye’de uygulanan yasak (sigara yasağı), Anadolu’da giderek yaygınlaşan içki yasağıyla birleşince, geleceğin İslamcı faşizm projesinin uygulanmasına hazır bir kitlenin temellerini atıyor.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CHP Meclis Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu için “en popüler siyasilerden biri” tanımı, yanlış bir yakıştırma olmasa gerek. Kılıçdaroğlu özellikle yerel seçim çalışmaları sırasında gündeme getirdiği büyük yolsuzluk iddialarını sakin tavırla sergilemesi ve dürüst geçmişi ile geniş kitleler üzerinde güven verici bir izlenim yarattı. Peki, sonra ne oldu? Örneğin yerel seçim öncesi kamuoyunda büyük tartışmalar yaratan Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerindeki yolsuzluk iddialarından hangisinde nereye varıldı? Kılıçdaroğlu iddialarından hangisini sonuna kadar takip etti? Hangi iddiasını sonuçlandırdı? Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbirini! Neredeyse bütün iddialarını yarım bıraktı! Yargıya taşıdığı bir yolsuzluk iddiası var mı yok mu, sanırım kendisi bile artık farkında değildir! Kılıçdaroğlu niye böyle bir duruma düştü sorusunun yanıtını bulmak ise zor olmamalı: Siyasi bir temeliniz olmazsa, İstanbul’da Gürsel Tekin gibi hangi yola ne zaman sapacağı belli olmayan birini kendinize siyasi kılavuz seçerseniz, işte böyle popüler kültürün rüzgârına kapılır gidersiniz! Şimdi gelelim sadede... Kılıçdaroğlu, Grup Başkanvekili olduğu için kaçınılmaz olarak “misyon”u dışındaki konularda da görüş beyan etmek durumunda! Örneğin, civan padişahının serbülenti Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla gündeme gelen Genelkurmay’daki “kozmik oda” aramaları konusuna girdi; Arınç’la düelloya hazır olduğunu söyledi. Bu konu, Kılıçdaroğlu’nu aşan bir konu olmalı! Kemal Kılıçdaroğlu, sonunu getiremediği yolsuzluk iddialarındaki gibi “Belediyedeki asfaltçının kim olduğunu açıklamazsanız iki gün sonra ben açıklayacağım” benzeri laflarla Arınç’a dönüp “Siz, AKP’nin derin karargâh sorumlusu musunuz” diye sorarak bir yere varacağını sanıyorsa gerçekten popüler kültürün esiri olmuş demektir. Bunun faturası Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine çıkartılacak olsa “Siyaset dünyasından popüler bir yıldız daha kaydı” diyerek geçiştirilir ama hesabı ne yazık ki CHP ödemek durumunda kalacaktır. Umarız Kılıçdaroğlu, bir an önce kendine CHP’ye yakışır ciddi bir siyasi çizgi tutturur! Kılıçdaroğlu SESSİZ SEDASIZ (!) GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM CHP Tüzüğü’nde ‘Demokratik Devrim’ ve ‘Siz’... Öncelikle bu ülkede tüm siyaset kanallarının tıkalı olduğu varsayımınızı rafa kaldırın! Sanki Atatürk, Che ya da Gandhi mücadelelerine başladıklarında, bugünkü halimizden daha mı iyi durumdaydılar? Halkın gücünü artık Anıtkabir ve Cumhuriyet mitinglerine değil, sıcak siyasete akıtması lazım ve yarın bu doğrultuda bir atılımın startını veriyoruz. 12 Eylül sonrası CHP’nin kapatılmasıyla doğan büyük boşluk, yaşadığımız çaresizliğin kökeni sol liderlerin 1980’lerde tek parti çatısı altında buluşmayı başaramadıkları süreç, Türkiye’yi “Özalizm”in ve oradan da “ılımlı İslam”ın kucağına taşıdı. 1993’te “Taban Operasyonu” hareketini başlatarak CHP, SHP ve DSP’nin derhal birleşmesi gerektiğini, yoksa önce 1994’te yerel ve ardından da genel seçimlerde şeriatçı partilere doğru bir kayma olacağını ve ülkenin adım adım rejim tehlikesine gireceğini vurgulamıştık. Ne yazık ki o günlerde bizzat katıldığım arabuluculuk çalışmaları sonuç vermedi ve korkulanlar gerçekleşti. Aradan 17 yıl geçti. Geçmişten pek bir ders alınmadı ve Türkiye hâlâ her ay yeni bir partinin kurulduğu şizofrenik bir ortamda, Cumhuriyetimizin en tehlikeli virajına doğru son sürat yol alıyor. Dinci faşizmin artık tırnaklarını çıkarıp süngülerini taktığı bir süreçte, “yandaş ve paydaş” medyanın satılmış kalemşorları, artık çekinmeden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni “lağvetmeyi” ülke gündemine sokmaya cüret edebiliyorlar! Peki bu karanlıktan kurtulmak imkânsız mı? Hayır! Atatürk’ün partisi CHP, tüm sabotajlara rağmen her konuda sağlam bir muhalefet yaparak yoluna devam ediyor. CHP gerek genel başkanı gerek tüm milletvekilleri ve deneyimli örgütüyle, direncini ortaya koyuyor. Öte yandan CHP’nin doğruları söylemesi, Türkiye’yi korumaya yetmiyor. Partinin iktidar olması şart. Bu hedef bir mucize değil. Şayet CHP tam demokratik bir tüzüğe kavuşursa, cumhuriyetçi ve demokrat halk kitlelerini peşinden sürükleyebilir. Şimdi bunun tam zamanı! Çünkü Türkiye’de bugün “demokrasi” ile yönetilen parti yok. Gerek SPK gerek bunların anayasada dayandıkları maddeler, gerek parti tüzükleri, katılımcı demokrasiyi engelliyor. Mustafa Kemal’in önderliğinde Cumhuriyeti kuran, demokrasiyi ve altyapısını getiren CHP, bu ülkenin ilk tam demokratik partisi olabilir ve bugünün tıkanmış görünen siyaset kanallarını açabilir. Yoksa kurulan her yeni parti, ülkeyi felakete taşıyacak! Son altı aydır CHP Tüzüğü’nü sağlıklı ve tam demokratik bir yapıya kavuşturabilmek için bir çalışma yürüttük ve yarın sabah 11.00’de bunu bir basın toplantısıyla kamuoyuna aktaracağız... Bu proje www.chpdemokratikdevrim.org sitesinden de takip edilebilir. Geçen yaz, Yekta Güngör Özden gibi büyük bir duayenin katkılarını rica ederek başlattığım çalışma sürecine pek çok değerli hukukçu, eski siyasi, sivil toplumcu ve CHP Gençlik Kolları üyeleri katkıda bulundular. Özetle partinin tüm seçimlerde kadınlara ve gençlere yüzde 25’er olumlu ayrımcılık kotası ayırmasını, Genel merkeze tanınan yüzde 5’lik bir kontenjan dışında her yerde önseçim ve çarşaf listenin şart koşulmasını, partiye üye olmanın bir yılı aşan zorluklar dizisi yerine 75 günlük nesnel bir sürece indirilip hızlandırılmasını, gençlik ve kadın kollarının 2 yılda bir özgürce kurultaylarını toplamalarını ve faaliyetlerini sürdürmelerini, hiçbir şekilde keyfi görevden almaların yapılamadığı bir parti profili söz konusu... Bu “Demokratik Devrim” paketi, partiye getireceği büyük taze kan akışı dışında, parti içi küskünlükleri, genel merkez ile gerginlikleri, “kullanılma” gibi duygusal hisleri, tıkanmış ve kendini yenileyemeyen kadrolaşmaları önleyerek, çok önemli bir işleve sahip olabilir... CHP Tüzüğü’nü “açmak”, insanlara artık kendilerini bir partiye ait hissedebileceklerini göstermek, birden Türkiye’de siyasetin tüm tıkanmışlıklarını yok eder. Bunun gerçekleşmesi ise, halkın bu projeye sahip çıkarak “Demokratik Devrim” paketini desteklediği bilgisini ısrarla CHP’nin tüm yetkili mercilerine ve il-ilçe başkanlıklarına her gün iletmesine bağlı. Şayet CHP bu şekilde ülkenin ilk “tam demokratik” partisi haline gelebilirse, önümüzdeki seçimlerde AKP’yi mat eder. Şaşırmayın, ama sorun “siz”siniz! İşinizi gücünüzü bırakıp, bıkmadan bu hedef uğruna CHP örgütüne bu “Devrim Tüzüğü”nü desteklediğinizi anlatırsanız, sizi dinlememeleri için neden yok! Top artık sizde! Yeter ki farkına varın! bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Diyarbakõr ve Gaziantep yöresin- de dokunan, yarõ ipekli bir kumaş tü- rü. 2/ Gözleri gör- meyen... Göz değ- mesi. 3/ Bilyeli ya- tak... Lantan ele- mentinin simgesi. 4/ İtalya’da bir kent. 5/ Sarma, kuşatma... İspanyollarõn sevinç ünlemi. 6/ Kükürtle demir bileşimlerinden bi- ri... Uyanõk, gözü açõk. 7/ Konut... “Sevmiş iki —- ufku görürler daha engin.” (Y. K. Beyatlõ). 8/ Az piş- miş et... “Kakım” da de- nilen bir kürk hayvanõ. 9/ Köpekten aşõrõ derecede korkma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir çeşit ince ve çoğu çiçekli, pamuklu bir kumaş tü- rü. 2/ Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu... Kendi- lerini halktan ayrõ ve üstün sayan, kendilerinde bir çeşit ayrõcalõk gören yurttaş sõnõfõ. 3/ Peygamber... Boru sesi. 4/ Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanõlan değne- ğe verilen ad... Yaşamsal sõvõ. 5/ Makbul bir sõcak ülke meyvesi... Romanya’nõn plaka imi. 6/ Itõrlõ bir bitki... “Kõs- sadan al —- isen hisseyi” (Yunus Emre). 7/ Belirti... Bir organõ oluşturan hücreler bütünü. 8/ Hastalõklõ, sakat... Es- ki dilde uyku. 9/ Küçük tuzlu bisküvi... Bir nota. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A R L E K B E Ü Y E D Ü B E L D A N G A L A K A Z E M A N E T İ L A M H A E A B E S L İ F İ M A R E T R E K A D E M İ Y E A K İ K K O M İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TÜRK KALP VAKFI Yaşamınızı şansa bırakmayın kalbinizi koruyun 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear