26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M Y BC MYBC 28 HAZİRAN 2009 / SAYI 12142 Haziran ayõ boğuyor Madrid’i. Öylesi bir sõcak, arada bir yağõveren yağmur. Tõklõm tõklõm sokak kahveleri ve Plaza Mayor’da durmaksõzõn akordeon çalan sokak çalgõcõlarõ. Sangria’larõ, yaz şaraplarõnõ, biralarõ sõcağa inat içen, su gibi akõp giden dilleriyle avaz avaz konuşan, bence bizden hiç farklõ olmayan tipleriyle sokaklarõ dolduran İspanyollar. İspanyollar diyorum, aynõsõnõ Bask Ülkesi’ne, yani İspanya’nõn kuzeyine gittiğimde söyleyemem, biliyorum. Barcelona’nõn başkenti olduğu güzel Katalunya bölgesine gidip onlara, Katalansõnõz yerine “İspanyolsunuz” desem azarõ yeyip otururum yerime, farkõndayõm. Çünkü onlar kendilerini on yedi ayrõ ülke -otonom bölge- olarak çağõrõyor, öyle de yaşõyorlar. Öyle ki, “Madrit’te Flamenko’yu nerede izleyebilirim?” diye sorarsanõz, ayrõ bir ülkeden bahseder gibi cevap veriyorlar, “O dediğin bizim değil, İspanya’nõn güneyinindir” diye. Madrid, 15. yüzyõldan beri başkent ya ne de olsa, o havayõ taşõyor haliyle. Kõrktan fazla müzesi var mesela, hepsini gezecek değiliz elbet ama Prado’yu, Reina Sofia’yõ gezmemek olmaz. El Retiro parkõnda boş boş yürümemenin, Real Madrid’in stadyumunu görmeden, buranõn iki büyük takõmõnõn, Atletico Madrid ve Real Madrid’in Franco döneminden kalma Frankocu- Cumhuriyetçi damgalarõnõ ve hâlâ süre giden zõtlõklarõnõ bilmeden bu şehirden geçmenin olmayacağõ gibi. Dar sokaklarõ, dar balkonlu üç-dört katlõ evleriyle durmadan yaşõyor Madrid. Hep böyle değildi elbet, onlar da bedeli önceden ödeyenlerden, malum Franco dönemiyle... Artõk Avrupa’daki o yalnõz ülke olmamanõn, seyahat edebilmenin, birden fazla televizyon kanalõna sahip olabilmenin, İspanyolca’dan başka bir dili öğrenebilmenin kendilerinden bir zamanlar nasõl esirgediğini anlatõyor hep orta yaşlõ Madridliler. Bu yüzdendir ki, yeni nesli son derece serbest yetiştiriyor bir kuşak önceki İspanyollar, çocuklarõnõn insan olmanõn haklõ özgürlüğünü yaşamalarõndan yana olduklarõ belli. Yani Franko deyince üzülüyor bizim kõvrak İspanyollar, ah, bir de boğa güreşi deyince. Modern İspanya için neredeyse bir utanç, boğayõ sağdan sola koşturup sonunda öldürmenin adõnõn “gelenek” konmasõ. Bir de şovun sonunda matadora -performansõ iyiyse- öldürülen hayvanõn kulaklarõnõn hediye olarak verilmesi olayõ var ki, morallerini yerle bir ediyor hümanist İspanyollarõn. Ama ne dersek diyelim, onlar paçayõ iyi kurtarmõşlar. Çok değil, 30-40 yõl önce kadõnlarõn kendi başlarõna banka hesabõ bile açamadõğõ ülkelerinde, bugün evlenebiliyor, aile kurabiliyor lezbiyenler ve gayler. Durmadan yükseliyor İspanya, dibe vurduklarõ uzun yõllardan sonra nihayet yukarõ çõkmanõn iç rahatlõğõyla. G Bir Franco bir de boğa demeyin İspanyollara... MADRİD IŞIK CANSU CANAYAK Bir grup sokak sanatçõsõ kanalizasyon kapaklarõnõ birer sanat yapõtõna dönüştürmeye karar verince Milanolular “lağõm kapağõ sanatõ” ile tanõştõ. Porta Genova semtinde Tortona ve çevresinde sokaklarda rengârenk resimlerle bezenen lağõm kapaklarõ kent sakinlerini, “gelin, çiğneyin, geçin” diyerek davet ediyor. “Altin Ustu” adõyla hayata geçen bu proje Milano’yu baştan başa optik kabloyla dokuyan Metroweb’in kuruluşunun onuncu yõlõnda kente yeni bir kültürel soluk katmak düşüncesiyle doğdu. Kanalizasyon kapaklarõnda yaratõcõlõklarõnõ sergileyen bu sanatçõlarõ duvar ressamlarõ ile karõştõrmamak gerek. Çünkü onlar bildiğimiz grafiti sanatçõlarõndan çok farklõ. Daha çok şehir ressamõ olarak anõlmak istediklerinden “urban painter” diye tanõnmayõ doğru buluyorlar. Sanatsal yaratõcõlõklarõnõ kent mobilyalarõ üzerinde konuşturarak, asõk yüzlü kentlere “yeter artõk” demek istiyorlar. Kanalizasyon kapaklarõnõ resimlemek isteğinin ardõnda, güler yüzlü, renkli ve neşeli bir kent özlemi yatõyor. Bu ressamlarõn ortak çabasõ sonbahar ve kõş aylarõnda çoğu zaman gri yüzlü, sisli-puslu Milano’ya alternatif bir kent arayõşõ. “Bu sanat Berlin’de hayata geçtiğine göre Milano’da da geçebilir” düşüncesiyle yola çõkan sokak sanatçõlarõ yaratõcõlõklarõnõ şimdilik Porta Genova semti ve çevresindeki sokaklarda konuşturuyor. Daha şimdiden moda, reklam ve tasarõm dünyasõ bu şehir ressamlarõnõn peşine düştü. Çünkü kanalizasyon kapaklarõnõ birer sanat yapõtõna dönüştürmeyi beceren bu genç ustalarõn kendi alanlarõnda da yeni işler üretebileceklerini umuyorlar. Yõllarca yer altõnda, kimsenin gözüne batmadan, fark edilmeden çalõştõlar, ama şimdi birileri onlarõ keşfetti ve peşlerine düştü. Her gün yüzlerce insanõn üzerinde yürüdüğü, ayaklarõyla çiğnediği, bazen bisikletiyle hõzlõca geçtiği kanalizasyon kapaklarõnõn kent halkõyla içli dõşlõ, bir arada yaşamasõ hedeflendi. Lağõm kapaklarõnõn ressamlarõ yapõtlarõnõn kentlerin can damarõ sokaklarda yaşamasõnõ istiyor. Bu yüzden varsõn vatandaşlar çiğnesin sorun değil zaten bu işler insanlar ezsin, çiğnesin diye üretildi. İtalyanlar “tombino art” diye adlandõrõyor bu sanatõ. Kent merkezine on dakika uzaklõktaki Porta Genova’da şehir ressamlarõnõn fõrçalarõyla birer sanat yapõtõna dönüşen her biri diğerinden farklõ rengârenk kanalizasyon kapaklarõ keşfedilmeyi bekliyor. Meraklõsõ için küçük bir not, bu açõk hava sergisi 6 Kasõm’a kadar Tortona, Savona, Montevideo, Bergognone ve Stendhal sokaklarõnda devam ediyor. G aslikayabal@hotmail.com Gelin, çiğneyin, geçin MİLANO ASLI KAYABAL F ransõzcada güzel bir deyiş vardõr: “Bir kõrlangõçla bahar gelmez.” Çok kõrlangõçla gelir mi? Bozduğumuz iklimlere rağmen gelme şansõ biraz daha yüksektir kuşkusuz. Çünkü o kõrlangõçlar (şimdilik) zamanõnda geleceklerdir. Peki, 9 aylõk bir “Fransa’da Türkiye Mevsimi” düzenlemekle Fransa’nõn, Fransõz egemen görüşü, Fransõz kamusunun Türkiye ve Türklere ilişkin önyargõsõ değişir mi? Bu “Mevsim”in ardõndan Fransa’nõn resmi tavrõnõ beklemek, “bir kõrlangõcõn ardõndan baharõn gelmesini beklemek” kadar abesle iştigal etmektir. 1 Temmuz 2009’da başlayõp 31 Mart 2010’da bitecek “Fransa’da Türkiye Mevsimi” bu tür faaliyetlerin ne ilki ne sonuncusu. Yeryüzündeki farklõ kültürlerin Fransa’da daha iyi tanõnabilmesi amacõyla başlatõlan (kõsmen de ticari) bu tipte “Yõl”, “Sezon” ve hatta “Bahar”, “Sömestr” gibi faaliyetlerin ilki 1985’te Hindistan etrafõnda yapõlmõştõ. Katõ kurallar belirlenmese de 2003’te Cezayir ile düzenlenen programda (Ocak- Aralõk 2003) olduğu gibi, sivil toplum ve resmi makamlarõn yerinin daha iyi tanõmlandõğõ bir tarz, bir “norm” ağõrlõk kazandõ. Fransõz Dõşişleri Bakanlõğõ’na bağlõ resmi “Culturesfrance” kurumunun denetiminde, muhatap ülkelerin yetkili makamlarõyla anlaşmalõ, özel sektör destekli bu yaklaşõm çerçevesinde “Yõl” veya “Sezon”lar hazõrlandõ. “Fransa’da Çin Yõlõ”, “Nova Polska/Yeni Polonya- Fransa’da Bir Polonya Sezonu”, “Brezilya, Brezilyalar-Fransa’da Brezilya Yõlõ”, “Francoffonies, Fransa’da Frankofon Festival”, “Corée au Coeur/Gönüldeki Kore: Diplomatik İlişkilerin 120 Yõlõ”, “Arménie, mon Amie/Dostum Ermenistan- Fransa’da Ermenistan Yõlõ”, Fransa- Quebec, Dört Yüzyõllõk Kardeşlik ve Fransa’nõn AB Dönem Başkanlõğõ’na denk gelen “Avrupalõ Kültür Sezonu” düzenlendi. Her seferinde devlet veya hükümet başkanlarõ Fransõz muhataplarõyla açõlõşlara, törenlere katõldõlar. “Türkiye Mevsimi”ne gelince işler yavaşladõ, yavanlaştõ, kesatlaştõ, kasõtlaştõ. 500 yõllõk ayrõcalõklõ diplomatik ilişkiymiş; Türkiye’de Fransõzca üniversiteler, liseler, hâlâ 2 milyonun üstünde Frankofon varmõş; Mustafa Kemal ve takipçilerinin ölçütleri “Fransõz Devrimleri”, rotalarõ “Aydõnlõklar”mõş. Hepsi unutuldu... Ne o, adam aşõrõ sağõn oylarõnõ sağlama alacakmõş. Halbuki içten bir Türkiyesever, Türkiyeli bir AB’nin tarihsel gereğine inanan eski Cumhurbaşkanõ Jacques Chirac halefi Nicolas Sarkozy’ye Fransõzca deyimiyle bir “Zehirli” değil “Ballõ Hediye” Fransa’da Bir Mevsim: Türkiye PARİS UĞUR HÜKÜM bõrakmõştõ. “Öteki”ni tanõmak, anlamak için paha biçilmez bir fõrsat, olanak. Ne o, adamõn okuduğu okulda Kapadokyalõya “Avrupalõ” denmezmiş. Peki karşõsõndaki Kasõmpaşalõ ondan aşağõ “Avrupalõ” mõydõ acaba? Diplomasi yapmayõ çim sahada çalõm, müzakerede tartõşmayõ Zidan’õmsõ kafa atmakla eş tutan adam birdenbire “Fransa’da Türkiye Mevsimi”ni iptal etmek tehditini savuruverdi. Aynõ soydan “erkek” hasmõnõn ekmeğine yağ süreceği konusunda “Bir bilen” uyardõ, anlaşõlan. Paris Büyükelçiliği “temizliği” üstlenip, söylentiyi yalanladõ. 1 Temmuz’dan itibaren 400 civarõnda kültürel faaliyet “Gönülsüz Fransa”nõn, öğrenmeye, tanõmaya açõk “Gönüllü Fransõzlar”õna “Türkiye, Türkiyeler, Türklükler” sunacak. Herkese kolay gele... Kimbilir bakarsõnõz Fransõzlar bu “Mevsim”in ardõndan, Türkiye’ye daha az Fransõz olurken, Türklerde Fransa’ya Fransõz bakmaktan biraz olsun kurtulabilirler. G Gemileri talan eden korsanlarõ filmlerden, kitaplardan tanõyoruz. Kuru kafalõ bayraklarõyla denizlerde korku salan o korsanlar tarihe karõşalõ yüzlerce yõl oldu. Günümüzün korsanlarõ ise eskilerden çok farklõ; kõlõç kullanmõyorlar, hatta şiddete karşõlar. Silahlarõ bilgisayarlar. Bilgisayarlar ile ulaşabildikleri ne kadar film, müzik ya da benzeri kültürel eser varsa ekranlarõna indirmeyi hak sayõyorlar. Korsanlarõn isim babasõ ve reisi de Vikinglerin soyundan bir İsveçli. Avrupa Parlamentosu seçiminde İsveç’ten Strasbourg’a bir temsilci göndermeyi başaran Korsan Partisi’nin lideri Rick Falkvinge. Aslõnda adõ Rickard ama bir korsan liderin adõnõn havalõ olmasõ gerektiğini düşünmüş ki kendini Rick diye tanõtõyor. Falkvinge, daha 16 yaşõndayken program geliştirmeye başlayacak kadar haşõr neşir bilgisayarla. Ona göre yaşadõğõmõz çağa “bilişim çağõ”, “iletişim çağõ” gibi isimler verilse de çağõn gerektirdiği adõmlar atõlmõyor. Parlametodaki bütün partilerle temasa geçtiklerini, telif haklarõ yasasõnõn gerçekçi olmadõğõnõ, yasaklama ile bir yere varõlamayacağõnõ anlatmaya çalõştõklarõnõ ama partilerin gelişmenin farkõnda olmadõğõnõ söylüyor. Partilerle temastan sonuç alamayõnca da adõyla sanõyla Korsan Partisi’nin kuruluşuna öncülük ediyor. Korsan Partisi ile siyaset dünyasõna yepyeni bir ses getiriyor. Partinin kuruluşu aslõnda Adõyla sanõyla korsan... STOCKHOLM OSMAN İKİZ Korsan Körfezi adlõ internet sitesiyle başladõ denebilir. O sitenin arkasõnda da Falkvinge var. Film ve müzik paylaşõm sitesi olarak kurulan Korsan Körfezi (The Pirate Bay) adlõ site milyonlarca ziyaretçisi ve kullanõcõsõyla kurulu düzenin kurallarõnõ zorlayõnca şimşekleri üzerine çekti. Sanatçõlarõn telif haklarõnõn ihlal edildiği gerekçesiyle sitenin kapatõlõp kurucularõnõn yargõlanmasõ gündeme geldi. Tartõşmalar sürerken Korsan Körfezi’nin destekçisi Falkvinge konuyu siyasi platforma taşõmanõn zamanõ geldiğini düşündü. Düşüncelerini kaleme alõp siteye koyunca umduğundan büyük destek gördü. 1 Ocak 2006’da Korsan Partisi’nin kuruluşu için bir deklarasyon hazõrlayarak yeni bir site kurdu. Kõsa zamanda 1500 imza toplanarak partinin kuruluşu resmen gerçekleştirildi. Korsanlar 2006’da parlamento seçimlerine girdiler ancak 0,6 oranõnda oy toplayabildiler. O sõralar sadece dar bir çevrenin desteklediği, çoğunluğun varlõğõndan bile haberi olmadõğõ Korsan Partisi, büyük müzik ve film şirketleri sayesinde adõnõ bütün dünyaya duyurmayõ başardõ. Şirketler Korsan Körfezi adlõ internet sitesini telif haklarõnõ ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemeye verince Korsan Partisi’nin adõ da duyuldu. Hele bu yõl nisan ayõnda mahkeme site yöneticilerini mahkûm edince parti üyelerinin sayõsõ bir haftada üçe katlandõ. Avrupa Parlamentosu seçimi öncesinde de üye sayõsõ katlanarak arttõ. İsveç’teki gelişmeye paralel olarak birçok Avrupa ülkesinde de kardeş korsan partileri kuruldu. Yeni kurulanlar seçime hazõrlõklõ olmadõğõndan varlõk gösteremediler, ama İsveç Korsan Partisi yüzde 7.7 oranõnda oy toplayarak Strasbourg’a bir temsilci göndermeyi başardõ. Şimdi Avrupa Parlamentosu’nda telif haklarõ yasasõnõn ve devlet kurumlarõna gizli dinleme olanağõ sağlayan yasalarõn kaldõrõlmasõnõ isteyen yeni bir ses var. G Gurur seremonisi Meksika LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel ve karışık kimlikliler) haklarının en çok yankı bulduğu ülkelerden biri. Başkent Mexico City’de farklı cinsel kimlikleri olanların kurumlar karşısındaki eşitlikleri 2006’da kabul edildi, Zona Rosa ise LGBT’lerin ikamet ettiği bölge olarak herkes tarafından kabul edilmiş. Böyle olunca da her yıl geleneksel olarak düzenlenen LGBT Gurur Seremonisi eylemlerden daha çok böylesi renkli görüntülere sahne oluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear