28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Gelecekle Yüzleşmek YAPILACAK başka iş kal- mamış gibi, son yıllarda “geç- mişle yüzleşmek” diye bir mo- da çıktı. Bu halkın yakın geç- mişinde eleştirilebilecek, uta- nılabilecek, anıldığı zaman yüz kızartıcı sayılabilecek ne kadar olay, konu, durum varsa hep- sini yeniden gündeme getirip itiraf etmek, özür dilemek, ken- di kendimize kahrolmak gere- kiyormuş. Avrupalı olamamak, Avru- palı sayılmamak başta olmak üzere zaten bin bir kompleks yüzünden gereksiz yere ezik- lik duyup üzülen bir halkın ezikliklerine ve yersiz üzüntü- lerine yenilerini eklemek ister- cesine. Halkının bu yanını çok iyi bi- len Mustafa Kemal Paşa’nın, aslında insanlarda keşfedil- meyi ve yararlanılmayı bekle- yen nitelikleri gün yüzüne çı- karmak için “Öğün, çalış, gü- ven!” gibi sloganlar ortaya at- tığını unutarak. Şimdiye kadar daha çok “ye- ni liberal” İkinci Cumhuri- yetçi enteller tayfasına özgü bu tutuma şimdi Başbakan da katıldı: Yakın geçmişte farklı et- nik kimlik sahibi olanları ülke- mizden kovmamız “faşizan bir yaklaşım”ın eseriymiş. “Faşizan” sözcüğünü acaba faşizmin doğru tanımını, büyük sermaye ile zorba rejimler ara- sındaki bağlantıyı bilerek mi kullandı? Acaba faşizm ile ırk- çılığın aynı kavramlar olduğu- nu mu söylemek istedi? Durup dururken, ortada böy- le bir yaklaşımı akla getirecek güncel bir olay yokken dam- dan düşer gibi böyle bir söz et- mesinin belirli bir neden mi var? Galiba, AB ve ABD’nin ortak baskılarıyla bazı ödünler ver- meyi haklı ve doğru gösterecek bir zemin hazırlama çabası söz konusudur. Öyle bir zemin oluşturulacak ki, yakın geçm- işleriyle yüzleşerek günah çı- karmaya çalışmakta olan Türk- ler yabancıların gözünde yeni günahlar işlemiş görünmemek için bazı konulardaki tutumla- rından vazgeçsinler ve yelken- leri kolayca suya indirsinler. Örneğin, Patrikhane’nin ekü- menikliğini hemen kabul edip Heybeliada papaz okulunu da açıversinler. Örneğin, soykırım konusun- da suçluluğu bir ölçüde ka- bullenerek Ermeni kavminden hafifçe özür diler gibi yapabil- sinler. Örneğin, Güneydoğu’daki bölücülüğe ve Türkiye’den ko- puş girişimlerine öncülük eden eden DTP’li milletvekilleri ara- cılığıyla terörün elebaşılarına yeni mesajlar ulaştırarak böl- gesel özerkliğe doğru adımlar atabilsinler. Geçmişle yüzleşme perdesi gerisinde bu çeşit yakla- şımlar geliştirmeye çalışanlar, “suret-i hak”tan görünen bu çabalarla Türkiye devletini za- yıflatmakta olduklarının far- kındalar mı acaba? Dış ilişki- lerde yeni adımlar atmak ya da terörü durdurmak için durup dururken eski suçlulukları ka- bullenmek, sanılanın aksine gönül yüceliği sayılmayacak, tam aksine geleceğe bakışta bir özgüven eksikliği izlenimi vererek sorunların çözümünü daha da güçleştirecektir. mumtazsoysal@gmail.com PENCERE Amerikan’ın Şamar Oğlanları... Ülkemizde çok şükür aklı başında kişilerin sayısı az değil... İşte bu kesimde gelişen bir çarpıcı ortak kanı var... Diyorlar ki: - AKP iktidarı Amerika’nın şamar oğlanına dönüştü... Ne dersiniz?.. Bir ülke düşünün ki iktidarı ne yapacağını ne edeceğini şaşırmış durumda... Amerika, Kuzey Irak’ta teröre karşı mücadele etmek isteyen Türk askerinin başına çuval geçi- riyor... Aynı Amerika, Kuzey Irak’ta başına çuval ge- çirdiği askerin devletine ne diyor: - Afganistan’da terörle mücadele için asker yol- la... Peki, AKP iktidarı ne diyor: - Evet efendim.. - Sepet efendim.. Ülkenin Başbakanı RTE yaman mı yaman... Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’na posta ko- yuyor... Hem de az buz posta değil... İsrail Cumhurbaşkanı’na diyor ki: “- Sen adam öldürmesini iyi bilirsin...” Sonra bu RTE Türkiye’nin güneydoğusunda- ki en verimli topraklarını, bu “adam öldürmesini iyi bilen” İsrail’e yaklaşık yarım yüzyıl için satmaya çalışıyor... Zaten her şeyimizi sattık... Sıra geldi vatan toprağına... Amerika’nın yeni başkanı çikolata renkli Oba- ma AKP iktidarına talimat veriyor: - Ermenistan ile ve de PKK ile anlaş!.. Bizimkiler ne diyorlar: - Evet efendim.. - Sepet efendim.. Ermenistan’la anlaşmaya çalışıyorlar; ama, bu kez Azerbaycan bozuluyor ve postasını ko- yuyor: - Benim toprağım Ermeni işgali altındayken sen Erivan’la nasıl anlaşıp da sınırlarını açarsın?.. Azerbaycan da Müslüman bir ülke... Orada da cami var... Amerika’nın şamar oğlanı AKP iktidarı iki ca- mi arasında beynamaz kalıyor... Ya PKK?.. Her şey çarpıklaştı ya, bu üsluba da yansıyor... Deniyor ki: - İki taraf da silahları bıraksın... Bir taraf Türk ordusu.. Öteki taraf PKK.. Diyelim ki terör örgütü silahları bıraktı... TSK nasıl bırakacak?.. Adı üstünde ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ değil mi?.. Yoksa bundan böyle Türk Silahsız Kuvvetleri mi olacak?.. TC’ye ne dersiniz?.. 1923’te Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhu- riyeti ne hallere düştü?.. Amerika’nın şamar oğlanları içerde nasıl bir ko- ro oluşturuyorlar: - Artık bırakın canım, şu faşist cumhuriyeti... Peki, Cumhuriyetimizin miadı doldu mu?.. Bilemiyoruz... Ama anlaşılıyor ki ya AKP’nin miadı dolacak ya da laik Türkiye Cumhuriyeti’nin... T ürkiye Barolar Birliği Baş- kanõ, 57 Baro Başkanõ ve 8 akademisyen, nisan ayõnõn son haftasõnda “Hukuk Devleti İçin Kamuoyuna Duyuru”da bulunmuştur. Bu duyuru, son yõllarda yürütülen kimi soruştur- malarda ortaya çõkan hukuk ihlalleri kar- şõsõnda “hukukun hukuku”nu savunan, içinden geçilen dönemin Türk hukuk- çularõna, yargõnõn kurucu unsurlarõndan biri olan avukatlarõn meslek örgütü olan Barolara yüklediği tarihsel sorumluluğun gereğini yerine getiren bir duyurudur. Bu yüzden siyasal değil, hukuksal bir içe- riğe sahiptir. Duyuru, zanlõ-sanõk, şikâyetçi-mağdur, davacõ-davalõ ayõrõmõ yapmaksõzõn, bu sõ- fatõ taşõyan herkesin “hak arama öz- gürlüğü”nü ve “savunma hakkı”nõ yasanõn “soyut” kavramõ olmaktan çõ- karõp “somuta indirgeyen” bir hukuk abidesi olduğu kadar, her cümlesine kaynağõnõ felsefeden almõş, bu nedenle “hukuk teknisyenliği”nin dar sõnõrlarõnõ aşan bir “hukuk bilinci”nin sarsõlmaz sağlamlõğõ sinmiş bir “manifesto” ni- teliğindedir. Bu nedenle, bu duyuruda 50 başlõk altõnda toplanan ve “hukuk dev- leti” olmanõn ölçütü olan ilkeler, salt hu- kukun evrensel ilkeleri olmanõn ötesin- de, insanõn “insanlaşma” serüveninin de bir ifadesidir. Çünkü insanlõk ve uygarlõk tarihi gös- termektedir ki, insanõn insanlaşmasõ “dik yürümesi” (homo erectus) ile de- ğil, “hak”lar, “özgürlük”ler ve “kişi gü- venliği” konusunda verdiği amansõz bir mücadele sonucu gerçekleşmiştir. Bunu başaramayan insan, dik yürüse de, dünyanõn pek çok bölgesinde gö- rüldüğü gibi, henüz insanlaşamamõş, tutunamayan (disconnectus erectus) in- sandõr. Bu duyuru, ülkemizde “hukuk”la “kanun”un, “hukuk devleti olma” ile “kanun devleti olma”nõn bir ve denk tu- tulmasõna malolan bir zihniyetin yol aç- tõğõ tehlikelere işaret etmesi bakõmõndan ayrõ bir önem taşõmaktadõr. Somut örneğinin Avrupa Birliği mük- tesebatõna uygun hale getirildiği savla- nan yeni Ceza Yargõlama Kanunu’na gö- re yürütülen soruşturmalar sõrasõnda yaşandõğõ dikkate alõndõğõnda, ülke- mizde hukukun kanunla iltibas edilme- sine mal olan zihniyetin hukuka “muh- teva gerçekliği”ni kaybettirip onu na- sõl bir “formül” ve “formalite” dü- zenbazlõğõna indirgediği ibretle görüle- cektir. AB’nin de dayatmasõ ile hazõr- lanan 335 maddelik yeni “Ceza Mu- hakemesi Kanunu” ile hedeflenen hu- kuk, “adil yargılanma hakkı”, “kişi öz- gürlüğü ve güvenliği”, “suçsuzluk karinesi”, “kişilik haklarının korun- ması”, “özel hayatın gizliliği” gibi, Ba- tõ’nõn Engizisyon hukukuna karşõ daha 1600’lü yõllarda başlattõğõ ve bir dizi bil- dirilerle bugüne taşõdõğõ temel değerle- ri koruyan, onlarõ kanunun şekilciliğine feda etmeyen hukuktur. Oysa durum tam tersi olmuştur. Hukuku teknisyenliğin ötesine taşõ- yamamõş uygulayõcõlarõn elinde bu ka- nun, bõrakõnõz bu değerleri korumayõ, bu değerleri ayaklar altõna alan bir haksõz- lõğa, hukuksuzluğa alet edilmiştir. Ölüme yatmõş bir “güneş” insan Tür- kan Saylan, ülkesine ve ulusuna daha neler verebileceğinin hesabõnõ yaptõğõ ölüm döşeğinde bu yasa ile taciz edilmiş, kafalarõnõn çapõ ve hayallerinin derinli- ği onun son arzularõnõ kavramaya yet- meyen sõradan insanlarõn elinde sözde yurttaşlarõ “keyfi” uygulamalardan ko- rumak için konulan bu yasa, “siyasi in- tikam” aracõna çevrilmiştir. “Beraat” ya da “mahkûmiyet”leri yargõlama so- nucunda belli olacak olan onlarca insan, neyle suçlandõklarõnõ bile bilmeden, yargõç karşõsõna çõkarõlmadan, aylardõr cezaevinde tutulmaktadõr. Hukuk devletinde hiç kimse, hakkõn- da hüküm verilmeden bu kadar uzun sü- re cezaevinde tutulamaz. Ya elde yete- ri kadar kanõt yoktur, o takdirde derhal salõverilir, ya da elde yeteri kadar kanõt vardõr, o takdirde hõzla yargõlama yolu- na gidilir. Hem elde “kanıt var” deyip hem insanlarõ 1.5-2 yõl yargõç karşõsõna çõkarmõyor, içerde tutuyorsanõz, hukuk devleti olduğunuzu iddia edemezsiniz. Çünkü yargõlama (muhakeme) faaliye- ti ancak “duruşma” safhasõna ilişkin ol- duğuna göre, bu durum, hükümsüz çek- tirilen bir mahkûmiyete bedeldir. Yürütülen bir soruşturma nedeniyle gözaltõna alma ve aramalarda çiğnenen usul kurallarõ, hükümsüz mahkûmiyete dönüşen tutukluluk süreleri, yalnõz hu- kuk devletine değil, yargõya olan güve- ni de sarsmakta, yargõ bağõmsõzlõğõ ve yargõç güvencesi, yargõ hizmetlerinden yararlanan ulusumuza verilmiş bir “te- minat” olmaktan çõkõp, yargõç ve sav- cõya tanõnan bir imtiyaz olarak algõlan- maktadõr. “Yargıya güvenelim” sözü, avukat, hâkim ve savcõ odalarõnõ süsleyen bir “aforizma” (özlü söz) değil, yargõdaki uygulamalarõn iç adalet sarayõmõzda depreme yol açmamasõ ile “haklı” kõ- lõnabilecek bir buyruktur (impera- tif).Yargõya güven, yargõca güvenle başlar.Yargõca/savcõya duyulan güven, yargõya duyulan güvenin “duyum eşi- ği”dir. Bu eşik bir kez aşõlmõş, bir kez aşõnmõşsa, yargõya kanunilik (objektif- lik) değil, sübjektiflik damgasõnõ vura- caktõr. Üzülerek belirtmek gerekir ki, yargõ dünyamõz son yõllarda güven sarsõcõ uygulamalara sahne olmuştur. Bunun so- mut örneği, son yõllarda giderek artan “tazminatlık iddianame”lerdir. Kimi savcõlarõn iddianameleri, örne- Tazminatlõk İddianameler... İbrahim TÜRKEŞ Hukukçu, Felsefeci HSBC Advantage'danbir yenilik daha:Advantage HIZZ Üniversitede okuyorsan HIZZ Üniversiteli ile sen de HIZZ'lan! ği görülmemiş şekilde tazminat davalarõna konu olmaktadõr. Şemdinli’de bir kitabevine bomba atõl- masõna yönelik soruştur- mayõ yürüten dönemin savcõsõ, hazõrladõğõ iddia- namede kişilik haklarõna saldõrõda bulunduğu ge- rekçesi ile eski bir DGM başsavcõsõna tazminat ödemek zorunda kalmõş- tõr. Soruşturma ve iddia- namelerde hiç alõşõlmadõk şekilde yalnõz haklarõnda dava açõlmõş kişilerin de- ğil, haklarõnda dava açõl- mamõş, ancak bir telefon dinlemesine takõlmõş ki- şilerin de kişilik haklarõ- na saldõrõlmakta, özel ha- yatõn gizliliği, haberleşme özgürlüğü gibi temel hak- lar ihlal edilmektedir. Tazminatlõk iddiana- melerin giderek artmasõ karşõsõnda Yargõtay Hu- kuk Genel Kurulu tarihi bir yorumda bulunmuş, “hazırladıkları iddia- namelerde kişisel kusu- ru bulunan savcılar hakkında doğrudan kendilerine yönelik (şahsi) tazminat davası açılabileceği”ne karar vermiştir. “Yüksel” içti- hadõ olarak anõlan bu ka- rar doğrultusunda eski DGM Başsavcõsõ Mete Yüksel, iddianamesinde “casus”lukla suçladõğõ eski İstanbul Barosu Baş- kanõ Yücel Sayman’a tazminat ödemekle so- rumlu tutulmuştur. Bu karar, hukuk ihlal- leri ile dolu, içinde yalnõz haklarõnda dava açõlan kişilerin değil, haklarõnda dava açõlmamõş kişilerin de kişilik haklarõna yö- nelik iddialar ortaya atõlan Ergenekon iddianamesi için de emsal teşkil ede- bilecektir. Bütün bu olumsuz ko- şullarda hukukun huku- kunu savunan “Baro”la- rõn bu duyurusuna kulak vermesi gerekenler, bilir bilmez her telden çalma- yõ marifet sayan Ahmet Mithat Efendi gazeteci- liğini kendilerine ilke edinmiş yandaş basõnõn arpalõk kumrularõ, tel- evizyon tele-vizyon gezip fetva veren hukuktan baş- ka her şeyle ilgilenmiş “rüsum ulemaları” ve bir de çocukluğundan, gençliğinden, öğrencili- ğinden gelen kin, husu- met, kõskançlõk duygu- larõ ile hemhal olarak yar- gõçlõk ve savcõlõk mesle- ğine atanmõş yargõ men- suplarõdõr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear