Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Toplum üzerinde etkisi olanlara da zaman zaman
eleştiri ötesi saldırılarda bulunuyor. Üstelik kimi
gerçekleri saptırarak.
Son günlerdeki hedefleri arasında eski Başbakan,
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in özel bir yeri
var.
Son bir konuşmasında “Türkiye’yi bu hale getirenler
utansın. Türkiye bir korku bulutunun altında” diyen
Demirel’in, açılımın açmazlarını eleştirmesini
sindiremiyor.
Darbelerin ülke gündeminde baş sırada olduğu,
darbe planlarının uçuştuğu son günlerde sık sık
geçmişe dönüyor RTE ve “Baskı (asker dayatması)
olursa sonuna kadar direnirim. Şapkasını alıp
gidenlerden değilim” diye, ad vermeden Demirel’in,
örneğin 12 Mart darbesine direnemediğini ve
başbakanlığı bırakıp kaçtığını söylüyor.
O günkü koşulları anımsamadan, dikkate almadan;
kendisi 12 Mart gibi devlet içinde bir başbakanın
karşılaştığı olumsuz durumlara muhatap olursa
direnebilirmiş gibi, Demirel’i küçültmeye, kendini
yüceltmeye çalışıyor.
Vur abalıya ahlakının geliştiği ve yerleştiği
bugünlerde yararı olur mu bilmem; ama bire bir
yaşadığımız o günleri anımsatalım.
Mart 1971 günü “En Tehlikeli Yol” başlıklı yazımın
çıktığı gün telefon çaldı; “Eğer vaktiniz varsa…” dedi
Başbakan Süleyman Demirel, “…bana kadar gelir
misiniz?”
Yazıda komutanların “gidişe dur demek için ya
mektup ya da muhtıra yoluyla hükümetin çekilmesini
isteyeceklerini” işliyor; komuta heyetindeki yüksek
rütbeli subayların aralarında yaptıkları toplantılarda bu
sonuca vardıklarını açıkça belirtiyordum.
Güniz Sokak’taki çalışma odasında yalnızdı. Öze
girmezden önce kısaca kimi konulara değindi ve
sonra yavaş sesle, “Bugünkü yazınızı okudum” dedi
ve ekledi, “…devletin istihbarat örgütleri yazdıklarınızı
doğrular yönde bilgi vermiyorlar. Onlara göre orduda
herhangi bir durum yok!”
Demirel’e “İstihbarat örgütlerinden aldığınız bilgileri
bilemem. Bildiğim bir şey varsa bir müdahale, ya
mektup yoluyla ya da muhtıra biçiminde bugün yarın
geliyor” dedim.
Zamanın başbakanına ordu içinde olan biteni
bildirecek istihbarat kurumu MİT’ti. Başbakanlık’a
bağlı MİT’ten böyle bir bilgi almadığını söylüyordu.
Uzun süre MİT’in 12 Mart darbesini Başbakan
Demirel’e bildirip bildirmediği tartışıldı. Yıllar sonra 12
Mart’ta MİT Müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu gerçeği
açıkladı:
Evet, MİT 12 Mart darbesini veya ordudaki
gelişmeleri daha önceki günler Başbakan Demirel’e
bildirmemişti!
Bir başbakan emrinde olan, güvendiği tek istihbarat
örgütünden olabilecekleri içeren bilgi alamazsa…
12 Mart günü saat 11.00. Telefon çaldı; Demirel
açtı, karşısında MİT Müsteşarı Fuat Doğu vardı.
Doğu, “…Sayın Cumhurbaşkanı’nın (Cevdet Sunay)
bir dileğini size iletmekle görevliyim. Biraz önce
yanlarında idim. Süleyman Bey istifasını versin diye
buyurdular” dedi.
Demirel’in beklemediği bir haberdi bu: “...Fakat
Fuat Paşa siz daha iki gün önce Cumhurbaşkanı’ndan
bir başka mesaj getirdiniz. Sayın Sunay, ‘Söyle
Süleyman Bey’e, ben 22 Şubat’lar, 21 Mayıs’lar (Talat
isyanları) gördüm, kaygı duymasın’ diyordu, peki
şimdi neden?”
MİT Müsteşarı ordunun müdahale kararı aldığını
kısaca anlattı.
12 Mart muhtırasının radyolarda okunmasına iki
saat vardı. Demirel hemen Başbakanlık’a gitti.
Cumhurbaşkanı ile aralarındaki zor zamanlarda
kullanılan telefondan Çankaya Köşkü’nü aradı ama
Sunay nedense bir türlü telefona çıkmıyordu.
Sonunda telefona geldi; sağlık nedeniyle istifa
etmesini yineledi.
Demirel böyle saçma bir gerekçeyi reddetti,
“...Yapabileceğim şudur: Derhal parlamentoya gider,
güvenoyu isterim. Güvensizlik oyu ile düşerim.
Muhtıranın radyoda okunmasını bir süre durdurun,
engelleyin” dedi Sunay’a.
Sunay’dan şu yanıtı aldı: “Beni devreden çıkardılar
Süleyman Bey!”
Cumhurbaşkanı da önceki söz ve yeminlerine sadık
kalmazsa…
Sonuç: O günkü MİT ne bugünkü MİT, ne de o
günkü asker kökenli cumhurbaşkanı Çankaya’daki
bugünkü gibi partili.
12 Mart. Muhtıra radyoda okundu. Çağırdı.
Başbakanlık’ta çalışma odasına aldılar.
“Herkese sordum” dedi: “…Ne yapılabilir bu
durumda?”
“Siz bana bakmayın” dedim: “…Ben gazeteciyim,
doğam da başka istekler uyandırır bende. Ama
sordunuz, ne gibi dediniz söyleyeyim: Ben olsam
muhtırayı dikkate almam, istifa etmem, parlamentoya
giderim.”
“İyi ama” dedi: “Bilgi aldık, muhtıra da açık. Eğer
istifa etmezsem parlamentoyu kapatacaklar…
parlamentonun kapatılmasından yana olamam.”
Parlamento kapanmadı ve: Adalet Partisi Genel
Başkanı Demirel, -ayrıntılarını 1985’te yazdık-
askerlerin dayatmasına, olmadık baskı uygulamalarına
karşı… o parlamentoda Genelkurmay Başkanı Faruk
Gürler’in cumhurbaşkanı seçilmesini engelledi.
Yazmadan geçmeyelim: Bugünkülerin rahle-i
tedrisinden geçtikleri… gerici akımların siyasallaşma
ve legal duruma gelmesinin önder… (daha sonra Milli
Selamet, Refah, Saadet adlarını alan) Milli Nizam
Partisi’nin lideri ünlüüüü Necmettin Erbakan,
müdahaleye karşı çıktı mı, direndi mi?
Dinciler ortalıktan kayboldu ve Necmettin Erbakan
tası tarağı topladığı gibi İsviçre’ye kaçtı. 12 Mart’ta
şapkasını aldı kaçtı, diyenlere anımsatılır.
SAYFA 17 KASIM 2009 SALICUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Kasım
Oslo K 5
Helsinki K 6
Stockholm K 8
Londra Y 13
AmsterdamY 14
Brüksel Y 11
Paris Y 10
Bonn Y 11
Münih Y 12
Berlin Y 12
Budapeşte B 15
Madrid PB 12
Viyana PB 15
Belgrad PB 19
Sofya B 16
Roma PB 19
Atina A 21
Zürih Y 20
Moskova K 2
Aşkabat B 19
Taşkent B 12
Bakû B 14
Bişkek B 7
Tiflis PB 10
Kahire B 22
Şam Y 18
İstanbul Y 15
Edirne B 14
Kocaeli Y 15
Çanakkale B 16
İzmir PB 18
Manisa PB 18
Denizli PB 16
Zonguldak Y 13
Sinop Y 13
Samsun Y 15
Trabzon Y 13
Giresun Y 12
Ankara B 10
Eskişehir B 11
Konya B 10
Sıvas K 6
Antalya PB 22
Adana B 20
Mersin B 21
Diyarbakır Y 13
Şanlıurfa B 16
Mardin Y 14
Siirt Y 14
Hakkâri K 8
Van K 10
Kars K 5
Ülke geneli parçalı
ve çok bulutlu, Marma-
ra’nın kuzeydoğusu, İç
Anadolu’nun güney ve
doğusu, Karadeniz, Do-
ğu Anadolu ve Güney-
doğu Anadolu’nun do-
ğusu yağışlı geçecek.
Yağışlar; Doğu Karade-
niz kıyılarında genellikle
yağmur ve sağanak, Or-
ta ve Doğu Karadeniz’in
iç kesimlerinin yüksek-
leri, Doğu Anadolu’nun
kuzey ve doğusunun
yüksekleri ile Sivas’ın
yüksek kesimlerinde
karla karışık yağmur ve
kar şeklinde olacak.
Eskiden sadece “yoğurdu” ile tanınırdı.
50’li yılların ikinci yarısında, İstanbulluların
yazlık dinlence kasabası olarak bilinmeye
başladı.
Bir yılı aşkın bir süreden beri kamuoyumuz
başbakanından, muhalefet partilerinin
liderlerine kadar “Silivri”ye gündemlerinde
özel bir yer vermeyi ihmal etmiyorlar.
Trakya’nın kapısı da sayabileceğimiz
kentin adını ABD ve Avrupa medyasının en
bilinen yorumcularının yazılarına taşıyan
gerçek neden, henüz kuşkulularının
tamamının adlarını, belki ilgili savcılarının bile
bilemedikleri, mahut “hükümeti cebir ve
şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya
teşebbüs etmekle” suçlanan, sayılarını
hesaplayamadığım kişiler. Yani emekli
generaller, rektörler, bilim adamları, parti
genel başkanı ve yöneticileri, avukatlar,
yazarlar, emekli ya da muvazzaf subaylar,
polisler, adları tahsilatçı mafyaya bulaşmış
olanlar.. Demir parmaklıklar arkasında
tutulmanın koşullarına direnemeyerek
yaşamlarını yitirenler.
Önemli bir bölümü Silivri’deki cezaevinde
tutuklu. Tümü, o cezaevinin yerleşkesinde
kurulmuş özel suçlara bakmakla görevli ağır
ceza mahkemesinde ya yargılanıyorlar ya da
aylardan beri bir an önce yargıç önüne
çıkmak için bekliyorlar.
Bu satırları yazmamı gerektirecek birden
çok neden var. Ama hukukun üstünlüğüne
gerçekten inanmış bir yurttaş olarak süren bir
dava için söz söylemenin -yasal uyarıları bir
yana bırakınız- şık olmadığını düşünenlerden
olduğum için, onları Silivri davasının bittiğini
görmeme Tanrı izin verirse, daha sonralara
bırakarak 11 Kasım gecesi ikinci kez
tutuklanarak 13 Kasım akşamı salıverilen Dr.
Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun
Çiçek’in gerekçeli kararını başa aldım.
Bana göre kilit adam
Kurmay Albay Çiçek, bu binlerce sayfadan
oluşan bilmem kaç dosyalı davada, sadece
iddia makamının değil, Başbakan’ın
dolayısıyla Erdoğan medyasının da en çok
ilgi duyduğu kişi. Ya da kişilerin başında
olmalı. O ilgi, kendisi tarafından hazırlandığı
ve altında ıslak imzası bulunduğu söylenilen
albayın konumu ile, büyük çoğunluğu
birbirini tanımayan sanıklar arasında
kurulması düşlenen bağdan doğduğu
gizlenemeyecek kadar açığa çıkmıştı.
Nasıl mı çıkmıştı?
TSK karargâhında oluşturulduğu ileri
sürülen İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın
hazırlanmasının beyin ismi olarak gösterilen
Kurmay Albay hakkındaki iddialar
gerçekleşirse, o takdirde o planın sahibi de
ordu olacaktı .
Suçlamaları başından beri kabul etmeyen
Albay, o belge hakkında geniş bilgilere sahip
ve istenilirse kamu tanıklığı yapmaya hazır bir
kişinin ortaya attığı e posta ile anlattıklarının
yanı sıra Adli Tıp Kurumu’na yakın zamanda
atandıkları daha sonra öğrenilen iki hekimin
de bilirkişiliğine dayanılarak savcılar
tarafından yeniden sorguya alınınca, bizzat
Başbakan Erdoğan askeri savcılığa
seslenmemiş miydi?
Askeri savcılığın, belgenin aslını bir de
Jandarma Kriminoloji Dairesi ile
TÜBİTAK’ta da incelenmesi, dahası
gerekiyorsa yabancı ülkelerdeki kurumlara
da gönderilmesi isteğine Erdoğan’ın
gösterdiği tepki, “herkesin Adli Tıp
Kurumu’nun o kararını yeterli görmesi”
şeklinde değil miydi?
Eldivenli ifade
Albay Çiçek, Başbakan’ın bu açık
telkininden sonra çağrıldığı Beşiktaş’taki
cumhuriyet savcılarına “imzanın kendisinin
olmadığını” bir kez daha söyledikten sonra
belgeyi eldivenli ellerli ile tutmuş, bunun
nedenini de, sorgucularına güven
duymadığını, aslı olduğu söylenen belgeye
parmak izlerinin bulaşmaması için eldiven
kullandığı biçiminde açıklamıştı (13 Kasım
Hürriyet). 15 Kasım tarihli Milliyet’te, Albay’ın
ifade sırasında, “Hazırlamadığım ve imza
atmadığım bu belgeyi askeri savcılığa ve
referans laboratuvarına göndermediniz.
Çünkü o takdirde sahteliği ortaya
çıkacaktı” dediği de yer alıyor.
Bu sorgulama sonunda tutuklanan, ancak
avukatının itirazı üzerine salıverilen Kurmay
Albay hakkındaki karar, sadece o gün
medyaya yanstıldığı gibi klasik bir tahliye
kararı da değil. Yani sadece “toplanmış
delillerin karartılmasından, şüphelinin
kaçmasına mahal olmadığından” söz
edilmiyor.
Tam aksine İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesi üstelik oybirliği ile “şüphelinin
üstüne atılı suçların kanuni tanımında yer
alan yer alan unsurlarının bulunamadığını”
da söylüyor. Adli Tıp Kurumu’nun
raporunun yeterli görülmediği ortaya
çıkıyor.
Hukukçu olmayan Başbakan’ı, o kadar
kesin savlarla kimler konuşturdu? Hangi
kılavuzlar, Erdoğan’ı arkasında olduğu
böylesine önemli bir davanın en kilit
isimlerinden birisi karşısında “mahcup
duruma” düşürdü?
Bana bu yazıyı yazdırtan neden, o
kılavuzlardan Başbakan’ın kurtulmasını
sağlamak.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Bir Salıverme Kararının Düşündürdükleri
İşkenceyle öldürülen Engin Çeber’in davasõnda 8 infaz koruma memurunun meslekten ihracõ istendi
Tanõklar işkenceyi anlattõ
Baştarafı Arka Sayfada
Ne olacak sonuçta, açõk hava sa-
hasõnõ õsõtabilen kazanacak, ötekiler
kapanmaya mecbur ya da şimdilerde
olduğu gibi müşterilerine “sigara
içebilirsiniz” diyecekler. Kapõda da
birisi olacak, her an gelecek bir ya-
sakçõnõn mekâna girmeden uzak-
laştõrõlmasõ için.
İşin ekonomik yanõ hiç kimseyi
ilgilendirmiyor görünüyor ama si-
gara içenlere sürekli tacizde bulu-
nan sigara içmeyenlere hatõrlatmak
istiyorum. Türkiye bütçesinin
6.7’lik bölümü sigara üstünden
alõnan doğrudan vergilerle kapatõ-
lõyor. Bu da az bir şey değil, de-
taylar için 2009 yõlõ bütçesi ince-
lenebilir.
Ekonomiye daha da fazla girelim;
bildiğiniz gibi, üç dört kişinin ser-
vetlerini yitirip intihar etmesi bahane
edilerek, Türkiye’deki kumarhane-
ler kapatõlmõştõ. O günlerde 18 bin
çalõşan işsiz kaldõ. Sonra ne oldu?
Kumar oynayanlar, Kõbrõs’a, Bul-
garistan’a akmaya başladõlar, üstü-
ne üstlük Türkiye sõrf kumar oyna-
mak için ülkemize gelen İsrailli
turistlerden de oldu.
Sigara yasağõyla ilgili kapanan iş-
yerlerinin sayõsõ henüz elimizde
yok ama oldukça fazla olduğu tah-
min ediliyor, peki işyerleri kapa-
nanlar, oralarda çalõşan işçiler ne ya-
pacaklar?
Sanki ülkede inanõlmaz bir yatõ-
rõm hõzõ varmõş gibi sürekli işsiz ya-
ratan bir ortam bizi nereye kadar gö-
türecek?
Bir orta yol bulunamaz mõ? Za-
ten kimse hastanelerde, kamuya ait
yerlerde, otobüslerde, uçaklarda si-
gara içmekten söz etmiyor. O zaman
şu bütçenin 6.7’sini karşõlayan sigara
içenlerin özel bölmelerde sigara
içmelerine izin verin, kafeslerine ka-
patõlmõş maymunlar gibi teşhir edin
ama dostlarõyla içki içmelerine,
kahve içmelerine mani olmayõn. O
zaman bu yasağõn içeriği hakkõnda
söylenen “Ardından içki yasağı ge-
lecek” sözlerine inanasõm geliyor.
isilozgenturk gmail.com
IŞIL ÖZGENTÜRK
Sigaramın Dumanı
İstanbul Haber Servisi - En-
gin Çeber’in Metris Cezaevi’nde
işkenceyle öldürülmesiyle ilgili 60
kamu görevlisinin yargõlandõğõ
davada tanõklar işkenceyi anlattõ.
Çeber ile aynõ koğuşta kalan ta-
nõk Murat Gevrek, Cezaevi İkin-
ci Müdürü Galip Yalçın’õn ken-
dilerine, “Yardımcı olun, bu
olayı polisin üzerine yıkalım”
dediğini söyledi. Adalet Bakan-
lõğõ’nõn Çeber’in cezaevinde ölü-
müne ilişkin yürüttüğü idari so-
ruşturma da tamamlandõ. Bakan-
lõk müfettişleri, Çeber’in ölü-
münde 8 infaz koruma memuru-
na ihraç isteminde bulundu.
Engin Çeber’in işkenceyle ölü-
müyle ilgili davaya devam edil-
di. Bakõrköy 14. Ağõr Ceza Mah-
kemesi’ndeki duruşmada tutuklu
sanõklardan, olay tarihinde Met-
ris Cezaevi ikinci müdürü olan
Fuat Karaosmanoğlu, infaz ko-
ruma memurlarõ Sebahattin
Apaydın, Murat Çise, Sami Er-
gazi, Nihat Kızılkaya, Yavuz
Uzun ve tutuksuz sanõklar hazõr
bulundu. Duruşmada, daha önceki
celsede ses kayõtlarõ silindiği için
ifadeleri kaybolan 11 tanõk tek tek
ifade verdi. Söz konusu tanõklar,
mahkeme huzurunda Çeber’in
ölümünden sorumlu tutulan infaz
koruma memurlarõ Selahattin
Apaydõn ve Fuat Karaosmanoğ-
lu’nu teşhis etti.
Tanõk Murat Gevrek, olaydan
2 gün sonra koğuşlarõna gelen ve
olayõ polislerin üzerine atma tek-
lifinde bulunan kişiyi “kısa boy-
lu ve kel” diye tarif etti. Çeber’in
avukatlarõndan Taylan Tanay, ta-
nõk beyanlarõna göre söz konusu
kişinin Metris Cezaevi İkinci
Müdürü Galip Yalçın olduğunun
ortaya çõktõğõnõ söyleyerek Yal-
çõn’õn da dava kapsamõnda yar-
gõlanmasõnõ istedi. Gevrek, uğra-
dõğõ saldõrõ sonrasõnda Çeber’in fe-
nalaştõğõnõ, önce sara hastasõ san-
dõklarõnõ ve soğan koklattõklarõnõ,
ancak durumunun ciddi olduğu-
nu gördükten sonra onu revire kal-
dõrdõklarõnõ anlattõ. Daha sonra re-
vire gelen doktorun Çeber’in be-
yin travmasõ geçirdiğini söyledi-
ğini belirten Gevrek, sedye ol-
madõğõ için de Çeber’i kendileri-
nin taşõyarak cezaevi kapõsõna
kadar getirdiklerini söyledi.
Tanõk Gıyasettin Şakiroğlu
da, infaz koruma memurlarõndan
Selahattin Apaydõn ve bir grup
başka infaz koruma memurunun
Çeber’in ensesine, kafasõna vur-
duklarõnõ ve bunun üzerine Çe-
ber’in baygõnlõk geçirdiğini an-
lattõ. Tanõk Cem Çelebi ise Çe-
ber’in karantinada da infaz ko-
ruma memurlarõnõn saldõrõsõna
uğradõğõnõ ve memurlarõn kapõ aç-
ma demiriyle ayaklarõna vur-
duklarõnõ söyledi.
İstanbul Haber Servisi - Ergenekon soruş-
turmasõnõ yürüten savcõ Zekeriya Öz’e yeni
bir ihbar mektubu daha gönderildi. 3. mektu-
bun daha önceki iki ihbar mektubunu yazan
kişi olup olmadõğõ henüz bilinmiyor. Mektup-
la birlikte gönderildiği öne sürülen 8 klasör
ve 46 dosyadan oluşan “imhadan, kurtarıl-
mış” yaklaşõk 3 bin sayfalõk belge içinde mil-
letvekillerinden, sivil toplum örgütlerine ka-
dar fişleme bilgileri yer aldõğõ iddia ediliyor.
3. mektubun, kendisini “Bilgi Destek bilgi-
sayarlarını inceleyen ekipte görev alan bi-
risi” olarak tanõtan kişi tarafõndan gönderil-
mesi diğer ihbar mektuplarõnõn sahibi ile aynõ
kişi olup olmadõğõ konusunda soru işaretleri
yarattõ. Savcõ Öz’e hitaben yazõlan mektup,
Cumhurbaşkanlõğõ, Adalet Bakanlõğõ, Başba-
kanlõk ve muhalefet liderlerine de gönderildi.
İhbarcõ; mektubu, Albay Dursun Çiçek ile il-
gili Askeri Savcõlõk’ta yürütülen soruşturma
kapsamõndaki incelemenin nasõl gerçekleşti-
rildiğini, gerçeklerin nasõl üzerinin örtülmeye
çalõşõldõğõnõ paylaşmak için yazdõğõnõ kaydet-
ti. Mektupta şu iddialar yer aldõ:
“Bilgi Destek Şube’deki bilgisayarlar-
dan 14 adet harddisk sökülerek incelendi.
Acele bir inceleme yaptırılarak bir gün
sonra iade edilmesi istendi. Sadece hard-
disklerdeki dosyalarda kelime taraması
yapılarak arama gerçekleştirildi. Şifreli
dosyalar aranmadı ve şifre çözme işlemle-
ri yapılamadı. Albay Dursun Çiçek’e ait
dizüstü bilgisayar olaydan ancak 4-5 gün
sonra incelenebilmiştir. 5 gün içinde kay-
da değer bir şey kaldıysa tabii ki. Bu ince-
leme işlemleri sırasında bazı dosyalar çok
dikkatimi çekti. Bu yüzden kendi olanak-
larımla bazı harddisklerden silinmiş dos-
yaları geri getirmeye çalıştım. Benden sa-
dece Dursun Albay ile ilgili belgeyi ara-
mam istendiği için korkudan bulduğum
diğer belgeler hakkında amirlerime her-
hangi bir şey bahsetmedim.”
Belgelerde gazeteci-yazar Levon Panos
Dağbağyan, Türk Ortodoks Patriği Ümit
Erenerol, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basõn
Sözcüsü Sevgi Erenerol’un da aralarõnda bu-
lunduğu bazõ isimlerin Genelkurmay persone-
li olarak gösterildiği öne sürülüyor.
Başka bir belgede ADD’nin TSK paralelin-
de hareket eden bir sivil toplum örgütü oldu-
ğu savunuluyor. Ahmet Davutoğlu, Ali Ba-
bacan’õn da aralarõnda bulunduğu bakanlar,
Başbakan’õn eski ve yeni danõşmanlarõ Nabi
Avcı, Ömer Dinçer, Cüneyt Zapsu gibi bir-
çok ismin fişlendiği öne sürülüyor.
İhbar mektuplarına
yenisi eklendi
İstanbul Haber Servisi - İstanbul
Cumhuriyet Başsavcõlõğõ tarafõndan
Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda
İstek Vakfõ’na ait Poyrazköy’deki
arazide yapõlan kazõlarda ele geçirilen
çok sayõda mühimmat ve “Ermeni ce-
maatine yönelik suikast iddiaları” ile
ilgili yürürtülen soruşturma kapsa-
mõnda dün adliyeye getirilen 5 aske-
ri personel sorgusunun ardõndan ser-
best bõrakõldõ. Beşiktaş’taki İstanbul
Adliyesi’ne, İstanbul Merkez Komu-
talõğõ’na bağlõ sivil plakalõ bir araçla
dün saat 10.00 sõralarõnda getirilen as-
keri personel, adliye binasõna, hâkim
ve savcõlar tarafõndan kullanõlan ka-
põdan alõndõ. 4 subay ve 1 astsubaydan
oluşan askeri personelden 4’ü savcõ-
lõk sorgusunun ardõndan serbest bõra-
kõldõ. 1 askeri pesonel de “adli kont-
rol” talebiyle mahkemeye sevk edil-
mesinin ardõndan serbest bõrakõldõ.
Söz konusu kişiler adliyeye getiril-
dikleri sivil araca bindirilerek adliye-
den ayrõldõ. Askeri personelin avuka-
tõ Nuri Tezel, Poyrazköy’deki kazõ-
larda ele geçirilen mühimmata ilişkin
genişletilen soruşturma kapsamõnda bir
plan bulunduğunu ve o planda bir isim
listesi yer aldõğõnõ söyledi.
FİŞLEME İDDİASI
Halk Cephesi üyeleri adliye önünde bir araya gelerek işkenceci sanıkların cezalandırılmasını istedi.
BEŞ
ASKER
SERBEST
Poyrazköy