24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B ALİ HAYDAR VEZİROĞLU* Sayın Onur Öymen, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak 10 Kasım’da, Cumhuriyet Halk Partisi’ni temsilen parlamentoda yaptığınız konuşmada; Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarımızı, sizin tanımınızla “Dersim İsyanı”yla birbirine benzetip aynı kefeye koyarak örnek veriyorsunuz. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarımız, bir toplumun “var olma” savaşıdır. Türk toplumunun bireyleri, kurtuluş ülküsü uğruna birbirleriyle yarışarak ölüme koşmuşlardır. Eğer bilmeden bu örneği veriyorsanız kötü, bilerek bu örneği veriyorsanız çok daha kötüdür. Çünkü bu anlayışınız ülke birliğine hizmet etmeyecek, aksine zarar verecektir. Dersim katliamı, devletin utanç vesikasıdır. CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak 10 Kasım’da, CHP adına parlamentoda yaptığınız konuşmanız, -Tunceli kökenli milletvekilleri dahil- alkışlayanların yüz karasıdır. Dersim katliamı niçin devletin utanç vesikasıdır? 1- Devlet, yurttaşına karşı olan sorumluluğunun gereklerini yerine getirir. Başta eğitim olmak üzere, hizmet götürür ve yurttaşını korur. 2- Devlet, Dersim’de yaşayan insanlara, jandarma karakolları dışında bir hizmet götürmemiş veya götürememiştir. Feodal yapının acı gerçeği olan aşiretler arasında devam eden iç kavgayı, devlet olarak durdurmak yerine aksine körüklemiştir. 4- Korumak ve sorunlarını çözmek sorumluluğunu taşıyan devlet, yurttaşlarını kaderiyle baş başa bırakmış, postacının yükünden düşen portakalı bomba sanarak kaçan bu eğitimsiz insanların üzerine, itaatsizlik gerekçesiyle topla, tüfekle yürümüştür. 5- Katliamda ölen binlerce insan devletle savaşarak değil, devletten kaçarken ölmüştür. 6- Sağ kalan Dersimlileri devlet olarak kara vagonlara doldurarak Türkçe bilmeyen bu insanları, Kürtçe bilmeyen Batı illerine sürerek sürgün etmiştir. 7- Gerçekleştirdiği sürgün hareketinde, Amerikalılar kadar dahi insancıl davranmamıştır. 8- Amerikalılar Kızılderilileri kabile kabile ülkenin başka yerlerine sürerken devlet, aile bireylerini ayrı ayrı dağıtarak Dersimlileri batının değişik illerine sürgün etmiştir. Evet, Sayın Onur Öymen! Biz Tunceliler, Dersim’i Dersim’de bırakarak hep olduğu gibi ülke birliğini ve gelecekte güzel bir Türkiye düşleyerek bu acı gerçekleri yüreklerimize gömerek daima ileriye baktık. Yakın geçmişte, yardımlaşma amacıyla tertiplediğimiz Tuncelililer gecesine, Dersim katliamının son aşamasında geniş yetkilerle donatılarak genel müfettiş olarak görevlendirilen merhum İhsan Sabri Çağlayangil’i anlamlı olarak geceye davet etmiştim. Kendileri bana: “Bu geceye konuk olmakla, tarihin acı gerçeklerini ne yazık ki tekrar yaşadım” diyerek üzüntülerini belirtmişti. Ben de kendilerine: “Umuyor ve inanıyorum ki gün gelecektir; devlet, yaptığı zulmün telafisi için Tunceli yurttaşlarına konuyla ilgili üzüntülerini dile getiren mesajlar verecektir” demiştim. Sayın Öymen, Zat-ı âlinizin sorumsuz ve pervasız konuşması ise, tüm Tuncelililerin yüreğini sızlatmıştır. Devlet işlediği hatanın bilincinde olduğu için konuyla ilgili arşivleri açmazken, siz ve grubunuz, bu acı gerçekleri örnek vererek birliğimizi sağlayamaz, devleti koruyamazsınız. Yine inanıyorum ki, Tunceli’nin onurlu, vatanperver o güzel insanları, ülkesine ve birliğimize karşı duydukları sorumluluklarını hep olduğu gibi yerine getirerek, sizi ve grubunuzu çağdışı bu anlayışınızla baş başa bırakıp ileriye bakacaklardır. *Barış Partisi Kurucusu, Eski CHP Milletvekili ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com Onur Öymen’e Mektup HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2009 SALI 14 Dinlence Muzaffer Tanrıkulu: “Atam, 1938’den beri izindeydik, epey yorulduk; şu sıralar bir güzel dinleniyoruz!” Kaçış! Aydın Türkaydın: “Recep ‘Analar ağlamasın’ diyor. Doğru, kaçanın anası ağlamazmış!” Pazarlıksız Hicran Karabudak: “Recep ‘Teröristlerle pazarlık etmedik’ demiş. Doğru, pazarlığa gerek yok; ver gitsin!” İşte Kürt açılımı komisyonları AKP-FG hükümetinin “Kürt açılımı” kapsamında kuracağı komisyonlarda görev alacak kişilerin belirlenmesine başlandı. Komisyonlarda, kamuoyunda tamamen bağımsız kimlikleriyle tanınan en az beş uzman görev alıyor. İktidar partisine ve iktidar ortağı tarikata yakın kaynaklardan edilen bilgiye göre komisyon üyeliklerinde adı geçen mümtaz şahsiyetler şöyle: Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu: Baskın Oran, Hasan Cemal, Fehmi Koru, Hüseyin Gülerce, Taha Akyol. Jandarmayı Şikâyet Mekanizması Komisyonu: Baskın Oran, Ahmet Altan, Mehmet Altan (promosyon olarak Çetin Altan), Ali Bayramoğlu, Zekeriya Öz. Kürt İnsan Hakları Kurumu Komisyonu: Baskın Oran, Oral Çalışlar, Oya Baydar, Leyla Zana, Mümtaz Apostrof Er Türköne. Kürtçe İbadet Komisyonu: Baskın Oran, Etyen Mahçupyan, Sevan Nişanyan, Kezban Hatemi, Hüseyin Üzmez. Kürtçe Siyasi Hitabet Komisyonu: Baskın Oran, Dengir Mir Mehmet Fırat, Şahin Alpay, Yasemin Çongar. Kürt Kültür Hakları Komisyonu: Baskın Oran, Sezen Aksu, Mahsun Kırmızıgül, Kâhtalı Mıçı, (promosyon olarak Doğu Ergil), Hadi Uluengin. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” “YAHU bu kadar aşağılamayı, tahriki, hakareti, kışkırtmayı bir kısım Avrupa medyası kendi ordusuna yapsaydı onlar bile bugüne kadar çileden çıkar ve ‘Her şeyin bir sınırı var’ diye isyan ederdi” diye söze giriyor Kemal Öncü ve şöyle devam ediyor: “Fakat madem stratejik ortağımız bizim ılımlı bir İslam devleti olmamızı buyurdu. Bu durumda devletin bütün kurumlarını mümin kadrolarla doldursak da orduyu halledemedikçe ‘Beceriksizler sizi’ diyerek bizi deliğe süpürmezler mi? O yüzden büyük Türk düşünürü, AKP’nin damadı Mümtaz Apostrof Er Türköne’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni lağvedip yeni bir ordu kurmak önerisini dâhiyane bir plan olarak görmekteyim. O planı yürürlüğe koyunca asker ya sıkıyı görüp can havliyle darbe yapar, biz de ordunun darbeci olduğu konusunda haklı çıkarız ya da yine aldırmaz ‘Camiler kışlamız, minareler süngümüz, müminler askerimiz’ ordusunu kurarız! Nasıl plan ama? Gerçi ben bu orduyu ortadan kaldırmaktansa iyi bir para karşılığı satmaktan yanayım. Az ekmeğini yemedik velinimetimiz ve para spekülatörümüz George Soros ‘En iyi ihraç malınız ordunuzdur’ dememiş miydi? Adam bu işi bilen biri. Hiç şüpheniz olmasın ABD fiyatı neyse verip alacak ve ilk olarak Afganistan’da tepe tepe kullanacaktır. Parasıyla değil mi? Neyse, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni böylece hallettikten sonra sıra geliyor yerine koyacağımız yeni orduya. Biliyorsunuz ABD Irak’taki askerlerini yakında çekecek. O askerler bizim stratejik ortağımızın askerleri. Ortaklar arasında ayrı gayrı mı var, o askerleri alır yeni ordumuzun çekirdeği, generallerini de komutan yaparız! Beğenmediyseniz alın size yeni öneri. Büyük Türk düşünürü Mümtaz Apostrof Er Türköne ne demişti: Biz de Osmanlı gibi ‘Başta Sayın Apo olmak üzere eşkıyaları paşa yapalım!’ Gördünüz mü? Apo’yu ve Kandil’deki PKK komutanlarını paşa, emirlerindeki teröristleri de küçük rütbeli subay ve er yapar, memleketteki işsiz gençlerle de takviye ederiz. PKK zaten ABD’nin yabancısı değil, ABD kaç yıldır eğitip ikmalini yapıyor. Ama ‘Başlarına Amerikalı komutan lazım’ derlerse de niye olmasın? İsteyince her şey olur. Bak yine bir taşla kaç kuş. Yoksa siz anaların gözyaşlarının dinmesini istemiyor musunuz? Mümtaz Apostrof Er Türköne’ye kulak verin. Büyük düşünür olmak kolay değil!” Yeni Ordu SESSİZ SEDASIZ (!) Bülent Arınç: “Bizde toptan korkan yok.” Recep’in topçuluğuna laf et de görelim! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Berlin’de ‘Çağdaş Türk Sanatı’ Dalgası Geçen hafta Berlin’de “Istanbul Next Wave” başlıklı Türk sanat çıkarması yaşandı. Tabii ki Türk basını yine bu konuyu yeterince duyurmanın çok uzağında kaldı. Sergi açıldığı zaman bunun kremasını yiyen çok sayıda “resmi kravat” olsa da, yükün en önemli kısmı küratör Çetin Güzelhan’ın omuzlarındaydı. Serginin üç yıla yayılan hazırlıklarının çoğunda yanında olduğum için çok iyi biliyorum. İlerleyen sürede Berlin Akademisi Küratörü Johannes Odenthal’den aldığı destek de projeyi yaşama geçiren ateşleyici oldu. Peki, bu sergi neden bu kadar önemliydi? Türk sanatçılar arasından birçoğumuz yurtdışında önemli galeri ve müzelerde, bienallerde yapıtlarını sergilemiş, uluslararası yayınlara alınmıştık. Ama çağdaş Türk sanatı, ilk defa böylesine büyük bir sergide, “Batı Sanat İmparatorluğu”nun en önemli üç ülkesinden birinde, bu geniş kapsama alanıyla beraber sunuldu. Almanya’nın en prestijli noktalarından Türk sanatının aldığı bu “tescil” basit bir “halkla ilişkiler” faaliyetinin çok ötesinde derin anlamlar taşıyor. Bundan 25 sene önce, San Francisco Modern Sanat Müzesi’nde dağıtmış olduğum “San Francisco Manifestosu”, Batı sanatının tüm egemen ülkelerini kültürel emperyalist bir tavırla salt Batılı sanatçılar üstünden önyargılı bir tarih üretmekle suçluyordu. “Modern Sanat Tarihi, Batı’nın Bir Oldubittisidir” başlığını taşıyan manifesto, o doğum anlarında kimilerine komik ve sürrealist duran bir karşı çıkıştı. Edward Said’in siyasal iktidar tarihinin analizleri üstünden Batı’nın sömürgeci tavrını deşifre eden “Oryantalizm” kitabı henüz birkaç sene önce yayımlanmıştı ve “çokkültürlülük” furyasına da daha 6-7 yıl vardı. Dünya sanatının pastasını tabii ki Fransa, ABD, Almanya, İtalya, İngiltere yiyecekti ve bizler de istisnalar dışında bunu hayran gözlerle gıptayla izleyecektik. Hangi hakla şimdi birileri “Böyle gelmiş böyle gider” düzenini sorgulamaya kalkıyordu? O sergi ve sempozyumdan itibaren bu manifesto epey tartışıldı. Dünyanın önemli dergilerine, gazetelerine konu oldu. Daha sonra “Maymunların Resim Yapma Hakkı” kitabım mücadeleyi Batı’ya anlattı. Köprülerin altından çok sular aktı. Çağdaş Türk sanatı yavaş yavaş dünyada hak ettiği yere doğru gelişti. Devletin “sıfır” yardımıyla, hatta devlete rağmen başarılan bu ilerleme, özel koleksiyonerler ve Türk sanat ortamının kendi ilişki ve işbirlikleriyle gerçekleşebiliyordu. Bizim “insan ömrü”nde uzun bir süreç olan çeyrek asır, dünya tarihinde çok çok kısa bir süreç. Bu 25 yılda sağlanan sonuç(lar), o günlerden itibaren savunduğum “Tarih yeniden yazılacak ve bu dayatmalar aşılacak” görüşünün haklılığını ortaya çıkarmaya başladı. O günlerde bu riski alırken, İsmet İnönü’nün “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de burada yerini alır” sözlerinden ve Mustafa Kemal’in antiemperyalist mücadelesinden esin almadığım düşünülebilir mi? Bu büyük Berlin çıkışı kapsamında yer alan üç sergiyi, yani Martin Gropius Bau’daki İstanbul Modern koleksiyonunu, 17 kadın sanatçımızın yer aldığı Akademie Pariser Platz sergisini ve benimle beraber Altan Gürman, Balkan Naci İslimyeli, Şükran Moral, İrfan Önürmen, Halil Altındere’nin yer aldığı Akademie der Künste Hanseatenweg’deki “Türkiye’den Eleştirel Sanat, Altı Kritik Pozisyon” sergisini, keşke Almanya’da yaşayan tüm Türkler görebilseler ve önyargı ile mücadele güçlerini ikiyle çarpabilseler! Almanlar da belki bu sergi sayesinde mesela Deniz Gezmiş’in kimliğini 40 yıl gecikmeyle keşfedip, Avrupa’da yayımlanan hiçbir 68 kitabında Türk 68’ine yer vermemeleri gibi bir ayıbı örtebilirler! Geçen cumartesi Akademi’de düzenlenen panelde, Türk sanatçıların hangi akıl almaz zor şartlarda ürettiklerini göz önüne alarak, ayaklarına taş bağlı, aç susuz koşturulan atletlere benzediğimizi, gerçekleştirilenlerin bir mucize olduğunu anlattım. Şimdi sıra bu çıkarmayı başka diyarlara ihraca geldi. Güzelhan açılıştan sonra Moskova, Varşova ve Paris’in bu sergi için gündemde olduğunu söyledi. Mustafa Kemal’in o dev kültürel devriminin sonuçları, Berlin’den sonra dünyayı gururla gezebilmeli. Ülkeyi ortaçağ girdabına sokmaya çalışan malum güçlere rağmen bu adımın gerisi gelmeli. bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Meyve ve sebze üreticileri ile satõcõ- lar arasõnda aracõlõk eden kimse. 2/ Ka- rakter... Roman, öy- kü gibi anlatõ türle- rinde giriş bölü- müne verilen ad. 3/ Sõvas’õn bir ilçesi... Tantal elementinin simgesi. 4/ Yemin... Damõzlõk erkek ko- yun. 5/ Cilacõlõkta kullanõlan bir tür zamk- reçine... Hayvanlara vu- rulan damga... Eski Mõ- sõr’da güneş tanrõsõ. 6/ Uzak... Aritmetik hesap yapmakta kullanõlan, bir- çok devingen parça dizi- siyle donatõlmõş düzenek. 7/ Tavlada “üç” sayõsõ... İri ve uzun taneli bir üzüm cinsi. 8/ Turşusu yapõlan bir tür yaban soğanõ. 9/ Lo- ğusalarõ ve yeni doğmuş bebekleri rahatsõz ettiğine inanõlan düşsel yaratõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Temmuzun çok sõcak olan ikinci yarõsõ. 2/ Bir etkinli- ğin geçici olarak durdurulduğu süre... Boğa güreşi yapõ- lan alan. 3/ Tahta, çinko gibi şeylerle yapõlmõş eğreti ya- põ... Klor elementinin simgesi. 4/ Tarla sõnõrõ... Bir işlet- menin ani batõşõ. 5/ Sahip... Tellür elementinin simgesi... Karõşõk renkli. 6/ Eskişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde bir tür helva... Bakan. 7/ Çeşitli damõtõk içkilere verilen ad... Mobilya kasasõ. 8/ Adlarõ sõfat yapan bir yapõm eki... Bir tarõm aracõ. 9/ Dört kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A G N E S İ A İ D A S A L S A R G U R K İ S Z A M A Ç E T E A S P A R A G A S T Ö R G E N T A Ç K Ö M E Ç Ü N R O Z E A N A V A R N A L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Yazarımız Perihan Ergun’un rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yayımlayamıyoruz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear