Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2009 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Üniversitede
Köy Enstitüsü Ruhu
10 Kasım konuşması yapmak üzere Okan
Üniversitesi’nin çağrılısıydım. Akfırat
Bölgesi’nde bulunan üniversite alanına adım
atar atmaz, sanki sokakların ilkelliğinden
uygarlığın ortasına düştüm!
Okan Üniversitesi, bildiğimiz üniversite
değil; ortamıyla da, insanıyla da, geniş bir
arazi üzerine kurulmuş bir uygarlık anıtı.
Yerleşim, gereksinimlerden doğmuştur.
İnsan, mekân tutup bir araya gelme bilinciyle
uygarlığa adım attı. Gereksinimlerin
karşılanmadığı yerde uygarlık yoktur.
Bu da altyapı diye sıradan çevre
düzenlemeleriyle, yalnızca kanalizasyon
açmakla, üç beş ağaç dikmekle olmuyor.
İnsanı insanca yaşatacak ortamları kurmak
gerekiyor.
Cumhuriyet’in ilk yıllarının yoksul
bütçesiyle ancak Köy Enstitüleri kurulabildi.
Okan Üniversitesi, kendini ekonomik yönden
toparlamış bir toplumun yarattığı Köy
Enstitülerinin sanki ütopyası.
Köy Enstitüleri, kendinden üretimi temel
alan bir eğitim felsefesinin ürünüydü. Bu
yapısıyla hem devlete yük olmuyor,
geliştikçe de bozkırlara bilginin ışığını
yayıyordu.
Bir şey halkın yararına olmasın;
gelişmesine fırsat bile tanımadan, çok çok
altı yedi yıllık bir uygulamadan sonra, Köy
Enstitülerinin temeline kirli kafaların pisliği
akıtılmıştır.
Oysa bugüne kalsaydı her biri Okan
Üniversitesi’nin bir benzeri olacaktı.
Anma töreninde, ne kendini gösterme
hevesine kapılan yöneticilerin ağlak suratlı
hamasi nutukları, ne oradan oraya
koşuşturan öğrenciler, ne getir götür işlerini
yapan görevliler...
Koca salonda kalabalık yerlerin ilkel
uğultusundan eser yok...
Bir bayan öğrenci çıkıyor, 10 Kasım’ın
anlamını özetledikten sonra hemen
programa geçiliyor. Atatürk’ün
doğumundan ölümüne yaşamını yansıtan
şematik CD gösterisini üniversitenin
Atatürkçü Düşünce Grubu hazırlamış. Hiç de
amatörce değil. Her görüntüde Atatürkçü
Düşünce beğenisinin izi sürülüyor.
Her şey Atatürk’e göre düzenlenmiş. Bir
bayan, piyano eşliğinde Atatürk’ün sevdiği
şarkılar, türküler söylüyor.
Uygarca davranışların egemen olduğu
Okan Üniversitesi’nde düzen; saygının,
sevginin, görev sorumluluğunun yarattığı
ilişkiler üzerine kurulmuş. Üniversite Rektörü
Prof. Dr. Sadık Kırbaş, sanki Köy
Enstitülerinden birinin müdürü...
Rektöründen öğrencisine herkes bir
dayanışma, sargınlık içinde. İnsanları bir
araya eşitlikçi tutumlar getirir; koca salonun
ağzına kadar dolu olmasını bu içtenlikli
ilişkilere de bağlıyorum.
Öğrencilerle birlikte yenilen öğle
yemeğinde, masaya Atatürk’ün sevdiği
yemekler konuyor. Hepimiz, o an, Atatürk’ün
sofrasında bulunmanın mutluluğunu
yaşıyoruz.
Üniversitenin, ayrıcalıklı bir birimi olan
“Yaşam Merkezi”nden de söz etmeliyim.
“Yaşam Merkezi”; spor salonları, havuzu,
dinlenme yerleri, kitaplığı, okuma köşeleri,
alışveriş yerleri, kantini, internet odaları,
kuaförleriyle bütünleşen kültürel bir birim.
Okyanusların ortasında her gereksiniminizi
karşıladığınız bir transatlantik düşünün;
yaşam merkezi, üniversitenin ortasında bir
kültür transatlantiği...
Orayı görünce, kendimi Köy Enstitülerinin
gelecekte alacağı ütopya transatlantiğinin
düşler dünyasında bulduğumu söylersem,
abartı sayılmasın bu.
Kim ne derse desin, Türkiye, ütopyayı
gerçeğe dönüştürmenin savaşımını veriyor
üniversitelerde.
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
Yazarõmõzõn
rahatsõzlõğõndan dolayõ
bugünkü yazõsõnõ
yayõmlayamõyoruz.
Sanat dünyasõ ve piyasasõ, Antik AŞ müzayedesindeki yüksek satõş fiyatlarõnõ değerlendirdi
Piyasayõ şaşõrtan fiyatlar
ASLI SELÇUK
SELANİK - 50. Uluslararasõ Selanik
Film Festivali’nde 15 yapõm Altõn
ve Gümüş İskender ödülleri için
yarõşõyorlar. Bu ilk ve ikinci film-
ler insan ve aile ilişkilerini (Me-
dal of Honor, Father’s Acre, The
Day Will Come), baskõcõ rejimle-
ri (Blood and Rain), çocuklarõn ya-
şam savaşõmlarõnõ (Children Me-
tal Divers), sõnõf çatõşmalarõnõ
(Missing Person), göçmen sorun-
larõnõ (Norteado), insanõn doğasõ-
nõ (The Last Summer of La Bo-
yita), kültür ve din farklõlõklarõnõ
(Heliopolis, Ajami), soykõrõmõ
(The Day God Walked Away) ko-
nu ediniyorlar.
22 Kasõm’a kadar sürecek festivalde
Meksikalõ sanat yönetmeni Eu-
genio Caballero (Pan’õn Labi-
renti) ve film müziği bestecisi
Alexandre Desplat (Benjamin
Button’õn Tuhaf Hikâyesi) katõl-
dõklarõ ‘ustalar sınıfı’nda sinema
sanatõna yaklaşõmlarõndan, çalõş-
ma biçemlerinden ve yeni tekno-
lojilerden söz ettiler. Yapõm tasa-
rõmcõsõ Caballero “Bir film, gö-
rüntüden çok öykü anlatımıdır
ve üç evreden oluşur. Birinci
aşama yaşayan karakterler çiz-
mek, ikincisi sağlam bir oyuncu
kadrosu kurmak, üçüncüsü de
geçirmek istediğiniz duyguyu,
iletiyi vermektir. Benim gör-
evim son aşamada başlar” di-
yerek sette gerçekçi, inandõrõcõ
olmayan her şeyin ortadan kaldõ-
rõlmasõ gerektiğini vurguladõ. Sa-
nat tarihi eğitiminden çok yarar-
landõğõnõ söyleyen Caballero, ger-
çek setlerle dijital efektleri karõş-
tõrmayõ sevdiğini, Pan’õn Labi-
renti’nde bunu sõk sõk yaptõğõnõ be-
lirtti.
Ünlü ressam Francisco Goya’nõn
tablolarõndan çok etkilendiğini
söyleyen sanatçõ, film setlerinin
onun resimleri kalitesinde olmalarõ
gerektiğini savundu. Film müziği
bestelerinde Avrupalõ duyarlõğõnõn
onu zenginleştirdiğine değinen
Alexandre Desplat ise Avrupa ve
Amerika’daki film müziği ayrõ-
mõnõ “Amerika’da müzik aksi-
yonu izler, Avrupa’da ise ka-
rakterlerin duygularını, göste-
rilmeyen eylemleri anlatır” söz-
leriyle açõkladõ. Öykü 17. yüzyõl-
da geçtiği için ‘İnci Küpeli Kız’da
flüt ve viyola gibi yumuşak sesli
çalgõlar, Benjamin Button’õn Tu-
haf Hikâyesi’nde ise orkestrayla
birlikte tek bir arp kullandõğõnõ be-
lirten Desplat, özel bir çalõşma bi-
çemi olmadõğõnõ, beste yaparken
düş gücü ve enerjisinin ona çok
şey kattõğõnõ söyledi.
Altın ve
Gümüş
İskender’e
doğru
SELANİK FİLM FESTİVALİ
MUSTAFA TAVİLOĞLU
(Mudo Yönetim Kurulu Başkanõ - Koleksiyoncu)
B
u alana vakit ayõran ilgi duyan biri olarak bu işin bir pat-
lama yapacağõnõ zaten hissediyordum, dünya piyasalarõna
bakõnca bu fiyat hiç yabancõ değil ama bu müzayede açõlõş
rakamõnõn iki katõndan da fazla bir rakama gitmesi benim açõm-
dan sürpriz oldu. Bizim de dünya çapõnda sanatçõlarõmõz ol-
duğu muhakkak, bu bir zaman meselesiydi. Alaka ve talep, İs-
tanbul Modern, Sabancõ ve Pera gibi müzelerin Türk sanatõ-
nõ görünür kõlõp sanatõ insanlarla buluşturmasõyla hõz kazan-
dõ. Bir tane de olsa müzayedede yer alan bir video art vardõ.
İleriki yõllarda müzayedelerde bu sayede 300 resmin yanõnda
100 tane de güncel sanat yapõtõ yer alacak.
YAHŞİ BARAZ (Galeri Baraz)
B
üyük rakamlara çıkacağını biliyorduk, bu ilerleme tahmin edi-
liyordu, ama bu elbette sürpriz oldu. Bunun iç piyasaya da çok
etkisi olacak. Geçen 30-35 seneye bakarsanız ülkemizdeki ko-
leksiyonerlerin çoğunun klasik empresyonist resimler topladığı-
nı görürüz. Ancak artık çağdaş resmin de paraya döndüğürü gö-
rüyoruz. Bu gelişmeyle, yalnızca Doğançay değil, diğer modern ve
çağdaş ressamların yapıtları da para edecek. Özellikle yeni açılan
galeriler buna giden yol olacak; belli bir kamuoyu oluşacak. Ben-
ce, 4-5 sene içinde 1 milyon lira sıradan bir rakam olacak. Türk
resmi aslında yaratıcıdır ama içe kapalıdır. Sanat eseri yapıldık-
tan sonra onu taşıyanlar en az resim kadar önemli. Göreceğiz, bir-
çok müze açılacak, her açılan müze de fiyatları yukarı çekecek. Bu
kez müzeler arası rekabet başlayacak; fiyatlar 10-20 misline çıkacak.
Benimaçımdansürpriz Birçokmüzeaçõlacak
Kültür Servisi - Antik AŞ’nin önceki gün Swis-
sotel’de yapõlan ve Türk modern ve çağdaş res-
mine ödenmiş en yüksek rakamlarõn görüldü-
ğü “Modern ve Çağdaş Eserler” müzayede-
si, sanat çevrelerinde büyük yankõ buldu.
Burhan Doğançay’õn ‘Mavi Senfoni’ adlõ baş-
yapõtõnõn 2 milyon 2 yüz bin TL’lik bir satõş-
la damgasõnõ vurduğu müzayedeyle, daha ön-
ce 470 bin TL olan “yaşayan bir Türk res-
samına ödenen en yüksek miktar” rekoru, 4,5
katõnõ da aşarak kõrõlmõş oldu. Önceki rekorun
da sahibi olan Doğançay’õn ‘Mavi Senfoni’sini
salona telefonla bağlanarak satõn alan sanat-
severin kimliği açõklanmazken; alõcõnõn Ec-
zacõbaşõ Holding olduğu söylentisinin doğru ol-
madõğõ anlaşõldõ. Müzayedenin ikinci ve üçün-
cü en yüksek fiyatlõ yapõtlarõnõ (Fahrelnisa Ze-
id‘in “Londra” adlõ tablosu 1 milyon 50 bin
TL’ye ve Ömer Uluç’un “Odalık” adlõ tablosu
425 bin TL’ye) ise İlaç firmasõ Abdi İbrahim’in
Yönetim Kurulu Başkanõ Nezih Barut aldõ.
TURGAY ARTAM (Antik AŞ)
S
on yõllarda daha çok alõcõ
sanata yatõrõm yapmanõn ne
kadar prestijli, keyifli ve kâr-
lõ bir yatõrõm şekli olduğunu fark
etti. Sanat piyasasõna her giren
koleksiyoncu bir canlõlõk getir-
di. Talep arttõ, eserler hak et-
tikleri ilgiyi görmeye başladõlar.
Zaten az sayõda olan sanatçõ-
larõmõza ilgi katlanarak artacak
ve birçok sanatçõmõz rekor fi-
yatlara satõlmaya başlayacak.
“Mavi Senfoni” Burhan Do-
ğançay’õn en önemli eseri. Dün-
yanõn önde gelen 64 müzesin-
de eserleri olan, yurtdõşõnda
önemli sanat uzmanlarõ ve mü-
ze müdürleri tarafõndan 6 kitabõ
yazõlmõş bir sanatçõnõn başya-
põtõnõ almak birçok koleksi-
yoncunun isteğidir. Talep yük-
sek olunca değerin aynõ oran-
tõda yükselmesi çok normal.
Antik AŞ olarak Türk sanatõn-
da birçok rekor satõşa imza
attõk. “Kaplumbağa Terbiye-
cisi”ni 2004 Aralõk ayõnda 5
milyon liraya sattõğõmõz zaman
büyük rekor olmuştu. Şu anda
20 milyon lira ile müzayede-
mizde satõşa sunabiliriz. 4-5 se-
ne sonra geriye dönüp baktõğõ-
mõzda Doğançay’õn “Mavi Sen-
foni”si için de benzer bir durum
söz konusu olacaktõr. Dünyada
sanat eserleri uzun vadede her
zaman değerlenmişlerdir. Pa-
zar günü müzayedemizde olu-
şan fiyatlar Türk çağdaş sana-
tõ için çok sevindirici gelişme-
lere sebep olacaktõr.
Talep yüksek,
ilgi büyük
Kalõcõ
olacak mõ?
AHU ANTMEN (Eleştirmen)
S
anatçıların yapıtlarının yıllar
sonra belli bir değer bulması
çok önemli. Bu gelişmeyi yurt-
dışında da Türk sanatına uyanan
bir ilginin olmasına bağlıyorum.
O ilginin uyanması, buradaki
yerel ortamı da harekete geçirdi.
Koleksiyonerlerin daha çok bir
yatırım değeri görmesine neden
oldu. Bu çok olumlu bir gelişme
ancak bunun, bu yükselmenin
kalıcı olup olmadığını önümüz-
deki dönemlerde göreceğiz. Ay-
rıca özel koleksiyonerlerin dı-
şında, Türk sanat tarihi açısından
simgesel değer taşıdığına da inan-
dığımız yapıtların müzelerin sa-
tın alması ve bu eserlerin halka
ulaşması açısından çok önemli ol-
duğunu düşünüyorum.
BEDRİ BAYKAM
(Sanatçõ)
B
u fiyatlarõn Türkiye için yüksek görünmesi yõllardõr var
olan bir rötarla ilgili. Siz bir ülkenin en önemli eser-
lerini, Amerikalõ ya da Alman sanatçõlarõnõn eserleri-
nin KDV’sinin pazarlõk payõ kadar fiyatlarõna alabili-
yorsanõz, bu normal değil. Dünya sanat piyasasõ, yaşayan
sanatçõlarõn eserleri için 2 milyon ya da 5 milyon Avro’dan
söz ettiği noktada, bizim 400 bin Avro’yu, 1 milyon Av-
ro’yu çok astronomik bulmamõzõn arkasõnda da bu var. Esa-
sõnda taşlarõn yerine oturmasõ ve Türk sanatõnõn hak et-
tiği noktalara gelmeye başlamasõ için bu bir adõm. Ana-
dolu, “Mercedes”, “havuzlu villa”, “elmas yüzük” kri-
zini atlattõğõ zaman, bu piyasa Türkiye’ye yayõldõğõ zaman,
Türk sanatõnõn dünya ile entegrasyonu da, Türk sanatçõ-
larõnõn dünya müzelerindeki ve müzayedelerindeki yeri
de artacak.
Rötarvar
Biraz spekülasyon,
biraz merak
ÖMER ULUÇ (Sanatçõ)
B
enden Türk sanatõ büyük bir atõ-
lõmda, yeni bir kavşakta gibi
abartlõ sözler beklemeyin. Türki-
ye’de son dönemlerde yoğun bir şe-
kilde sergiler açõlsa da, Türk çağdaş
sanatõna ilgi artsa da, bu ‘rekor’ fi-
yat bence biraz spekülasyon, biraz
merak, biraz ‘yeni bir ilgi’ye tekabül
ediyor. Bizde kumara, bahise düş-
künlük mâlum, böyle şeylere bayõlõ-
yoruz. Bu fiyat yurtdõşõ piyasasõna gö-
re elbette düşük, hak ettiğinin altõn-
da, ama bunun altõnda manalõ bir ge-
lişim, hareketlilik görmüyorum.
RAFFİ PORTAKAL
(Portakal Sanat ve Kültür Evi)
Ç
ağdaş Türk resmi için çok önemli bir gündü. Öncelikle
alanlarõ da, satanõ da kutlarõm. Çağdaş Türk resmin-
de ve klasik Türk resmi piyasasõnda ne zamandõr cid-
di bir kõmõltõ var. Şaheserler her gün büyük değer kaza-
nõyor. Koleksiyonerler ve alõcõlar giderek eser ile şaheser
arasõndaki farkõ ayõrt ediyorlar. Bu gerçekten çok sevin-
dirici Ama çağdaş Türk resminin enternasyonal olmasõ için
muhakkak ve muhakkak dünyadaki ünlü çağdaş müzeler
ve koleksiyonerlerin eserleri satõn almalarõ gerekmekte.
Yoksa tamamen bir iç pazardan söz ediyoruz demektir.
Dünyamüzelerialmazsaolmaz
Burhan Doğançay’ın yapıtı ‘Mavi Senfoni’
Fahrelnisa Zeid’in
‘Londra’ tablosu
1 milyon 50 bin
liraya alıcı buldu.
Anadolu Bil Meslek Yüksekokul RTG 04011
Radyo TV. Proğramı kartımı kaybettim.
Hükümsüzdür. Gözde Gürsoy
15 Kasım 2009’da hoşgeldin
Mehmet Ali Benli Sefalar getirdin.
Unutma hiçbir şey sen ve
sağlığından daha önemli
değil.
Bütün sıcaklığınla
ağabeyin Ahmet Deniz’in
elinden sımsıkı tut ve
onun da yüreğini ısıt.
Baban Zühtü Benli
68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI
ORGANLAR ORTAK TOPLANTISI
Vakfõmõzõn Başkanlar Kurulu, Yönetim Kurulu ve Danõşma Kurulu 2009-2. ortak toplantõsõ 21
Kasõm 2009 Cumartesi günü saat 14.00’te Armada Otel’de (Ahõrkapõ – Sultanahmet) aşağõdaki
gündemi görüşmek amacõyla toplanacaktõr. (Ayrõca, saat 11.00’de Yönetim ve Başkanlar Kurulu
toplantõsõ yapõlacaktõr.)
Kurul üyelerine önemle duyurulur.
GÜNDEM:
1. Açõlõş,
2. Demokratik açõlõm politikalarõ ve siyasal gelişmeler:
a. Kürt ve Ermeni açõlõmlarõ,
b. Yeni yasa ve anayasa çalõşmalarõ,
c. Kamuoyu yoklamalarõ.
3. Ekonomik durum,
4. Sonuç bildirgesinin hazõrlanmasõ,
5. Dilekler ve kapanõş.
BAŞKANLAR KURULU: Sönmez TARGAN, Namõk Kemal BOYA, Gökalp EREN, Haşmet ATAHAN,
Necla ÜLKÜ, Mustafa ZÜLKADİROĞLU
YÖNETİM KURULU: Merdan ASLAN, Ali IŞIK, Cemil ORKUNOĞLU, Mehmet ULUSOY, Fikret BABUŞ, Turgut
ÜNLÜ, Ahmet Fazõl BOYACI, Serpil GÜVENÇ, Prof. Dr. M. Can AKYOLCU, Deniz KORKMAZ, Ahmet NERGİS
DANIŞMA KURULU ÜYELERİ: Prof. Dr. Ahmet ALTINEL, Ali ATEŞ, Ali SİRMEN, Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI,
Ataol BEHRAMOĞLU, Prof. Dr. Aydõn AYBAY, Bahrem YILDIZ, Yrd. Doç. Dr. Barõş DOSTER, Bedri BAYKAM,
Bora GEZMİŞ, Cemal ŞENER, Prof. Dr. Cevat GERAY, Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR, Erdoğan AYDIN,
Prof. Dr. Eren OMAY, Erhan KARATAŞ, Erol BİLBİLİK, Prof. Dr. Erol MANİSALI, Erol TOY, Esat KORKMAZ,
Faruk PEKİN, Av. Halis AYGÜL, Hikmet ÇETİNKAYA, Hüseyin UYSAL, Av. Hüseyin ÖZBEK, Prof. Dr. İzzettin
ÖNDER, Av. Kazõm KOLCUOĞLU, Mehmet ATAY, Mehmet Ata TANSU, Prof. Dr. Mehmet Can AKYOLCU,
Doç. Dr. Melih BAŞ, Mete AKALIN, Av. Mustafa İlker GÜRKAN, Mustafa YALÇINER, Muzaffer Ayhan KARA,
Muzaffer İlhan ERDOST, Nebi CEYLAN, Nihat BEHRAMOĞLU, Nusret ŞUMLU, Oktay EKİNCİ, Öner YAĞCI,
Av. Refik KARAA, Prof. Dr. Ruşen KELEŞ, Talat TURHAN, Prof. Dr. Taner TİMUR, Prof. Dr. Tuncay ALTUĞ,
Turhan FEYİZOĞLU, Ümit ÜLGEN, Ünal ERDOĞAN, Yahya ARIKAN, Doç Dr. Yaşar HACISALİHOĞLU
Saat 14.00’teki toplantõ; emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşõ olan herkese açõktõr.
İLETİŞİM: Sönmez TARGAN 0532 325 85 90, Namõk Kemal BOYA 0542 204 80 29, Ali IŞIK 0532 414 10 68