14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Üniversitede Köy Enstitüsü Ruhu 10 Kasım konuşması yapmak üzere Okan Üniversitesi’nin çağrılısıydım. Akfırat Bölgesi’nde bulunan üniversite alanına adım atar atmaz, sanki sokakların ilkelliğinden uygarlığın ortasına düştüm! Okan Üniversitesi, bildiğimiz üniversite değil; ortamıyla da, insanıyla da, geniş bir arazi üzerine kurulmuş bir uygarlık anıtı. Yerleşim, gereksinimlerden doğmuştur. İnsan, mekân tutup bir araya gelme bilinciyle uygarlığa adım attı. Gereksinimlerin karşılanmadığı yerde uygarlık yoktur. Bu da altyapı diye sıradan çevre düzenlemeleriyle, yalnızca kanalizasyon açmakla, üç beş ağaç dikmekle olmuyor. İnsanı insanca yaşatacak ortamları kurmak gerekiyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarının yoksul bütçesiyle ancak Köy Enstitüleri kurulabildi. Okan Üniversitesi, kendini ekonomik yönden toparlamış bir toplumun yarattığı Köy Enstitülerinin sanki ütopyası. Köy Enstitüleri, kendinden üretimi temel alan bir eğitim felsefesinin ürünüydü. Bu yapısıyla hem devlete yük olmuyor, geliştikçe de bozkırlara bilginin ışığını yayıyordu. Bir şey halkın yararına olmasın; gelişmesine fırsat bile tanımadan, çok çok altı yedi yıllık bir uygulamadan sonra, Köy Enstitülerinin temeline kirli kafaların pisliği akıtılmıştır. Oysa bugüne kalsaydı her biri Okan Üniversitesi’nin bir benzeri olacaktı. Anma töreninde, ne kendini gösterme hevesine kapılan yöneticilerin ağlak suratlı hamasi nutukları, ne oradan oraya koşuşturan öğrenciler, ne getir götür işlerini yapan görevliler... Koca salonda kalabalık yerlerin ilkel uğultusundan eser yok... Bir bayan öğrenci çıkıyor, 10 Kasım’ın anlamını özetledikten sonra hemen programa geçiliyor. Atatürk’ün doğumundan ölümüne yaşamını yansıtan şematik CD gösterisini üniversitenin Atatürkçü Düşünce Grubu hazırlamış. Hiç de amatörce değil. Her görüntüde Atatürkçü Düşünce beğenisinin izi sürülüyor. Her şey Atatürk’e göre düzenlenmiş. Bir bayan, piyano eşliğinde Atatürk’ün sevdiği şarkılar, türküler söylüyor. Uygarca davranışların egemen olduğu Okan Üniversitesi’nde düzen; saygının, sevginin, görev sorumluluğunun yarattığı ilişkiler üzerine kurulmuş. Üniversite Rektörü Prof. Dr. Sadık Kırbaş, sanki Köy Enstitülerinden birinin müdürü... Rektöründen öğrencisine herkes bir dayanışma, sargınlık içinde. İnsanları bir araya eşitlikçi tutumlar getirir; koca salonun ağzına kadar dolu olmasını bu içtenlikli ilişkilere de bağlıyorum. Öğrencilerle birlikte yenilen öğle yemeğinde, masaya Atatürk’ün sevdiği yemekler konuyor. Hepimiz, o an, Atatürk’ün sofrasında bulunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Üniversitenin, ayrıcalıklı bir birimi olan “Yaşam Merkezi”nden de söz etmeliyim. “Yaşam Merkezi”; spor salonları, havuzu, dinlenme yerleri, kitaplığı, okuma köşeleri, alışveriş yerleri, kantini, internet odaları, kuaförleriyle bütünleşen kültürel bir birim. Okyanusların ortasında her gereksiniminizi karşıladığınız bir transatlantik düşünün; yaşam merkezi, üniversitenin ortasında bir kültür transatlantiği... Orayı görünce, kendimi Köy Enstitülerinin gelecekte alacağı ütopya transatlantiğinin düşler dünyasında bulduğumu söylersem, abartı sayılmasın bu. Kim ne derse desin, Türkiye, ütopyayı gerçeğe dönüştürmenin savaşımını veriyor üniversitelerde. binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr Yazarõmõzõn rahatsõzlõğõndan dolayõ bugünkü yazõsõnõ yayõmlayamõyoruz. Sanat dünyasõ ve piyasasõ, Antik AŞ müzayedesindeki yüksek satõş fiyatlarõnõ değerlendirdi Piyasayõ şaşõrtan fiyatlar ASLI SELÇUK SELANİK - 50. Uluslararasõ Selanik Film Festivali’nde 15 yapõm Altõn ve Gümüş İskender ödülleri için yarõşõyorlar. Bu ilk ve ikinci film- ler insan ve aile ilişkilerini (Me- dal of Honor, Father’s Acre, The Day Will Come), baskõcõ rejimle- ri (Blood and Rain), çocuklarõn ya- şam savaşõmlarõnõ (Children Me- tal Divers), sõnõf çatõşmalarõnõ (Missing Person), göçmen sorun- larõnõ (Norteado), insanõn doğasõ- nõ (The Last Summer of La Bo- yita), kültür ve din farklõlõklarõnõ (Heliopolis, Ajami), soykõrõmõ (The Day God Walked Away) ko- nu ediniyorlar. 22 Kasõm’a kadar sürecek festivalde Meksikalõ sanat yönetmeni Eu- genio Caballero (Pan’õn Labi- renti) ve film müziği bestecisi Alexandre Desplat (Benjamin Button’õn Tuhaf Hikâyesi) katõl- dõklarõ ‘ustalar sınıfı’nda sinema sanatõna yaklaşõmlarõndan, çalõş- ma biçemlerinden ve yeni tekno- lojilerden söz ettiler. Yapõm tasa- rõmcõsõ Caballero “Bir film, gö- rüntüden çok öykü anlatımıdır ve üç evreden oluşur. Birinci aşama yaşayan karakterler çiz- mek, ikincisi sağlam bir oyuncu kadrosu kurmak, üçüncüsü de geçirmek istediğiniz duyguyu, iletiyi vermektir. Benim gör- evim son aşamada başlar” di- yerek sette gerçekçi, inandõrõcõ olmayan her şeyin ortadan kaldõ- rõlmasõ gerektiğini vurguladõ. Sa- nat tarihi eğitiminden çok yarar- landõğõnõ söyleyen Caballero, ger- çek setlerle dijital efektleri karõş- tõrmayõ sevdiğini, Pan’õn Labi- renti’nde bunu sõk sõk yaptõğõnõ be- lirtti. Ünlü ressam Francisco Goya’nõn tablolarõndan çok etkilendiğini söyleyen sanatçõ, film setlerinin onun resimleri kalitesinde olmalarõ gerektiğini savundu. Film müziği bestelerinde Avrupalõ duyarlõğõnõn onu zenginleştirdiğine değinen Alexandre Desplat ise Avrupa ve Amerika’daki film müziği ayrõ- mõnõ “Amerika’da müzik aksi- yonu izler, Avrupa’da ise ka- rakterlerin duygularını, göste- rilmeyen eylemleri anlatır” söz- leriyle açõkladõ. Öykü 17. yüzyõl- da geçtiği için ‘İnci Küpeli Kız’da flüt ve viyola gibi yumuşak sesli çalgõlar, Benjamin Button’õn Tu- haf Hikâyesi’nde ise orkestrayla birlikte tek bir arp kullandõğõnõ be- lirten Desplat, özel bir çalõşma bi- çemi olmadõğõnõ, beste yaparken düş gücü ve enerjisinin ona çok şey kattõğõnõ söyledi. Altın ve Gümüş İskender’e doğru SELANİK FİLM FESTİVALİ MUSTAFA TAVİLOĞLU (Mudo Yönetim Kurulu Başkanõ - Koleksiyoncu) B u alana vakit ayõran ilgi duyan biri olarak bu işin bir pat- lama yapacağõnõ zaten hissediyordum, dünya piyasalarõna bakõnca bu fiyat hiç yabancõ değil ama bu müzayede açõlõş rakamõnõn iki katõndan da fazla bir rakama gitmesi benim açõm- dan sürpriz oldu. Bizim de dünya çapõnda sanatçõlarõmõz ol- duğu muhakkak, bu bir zaman meselesiydi. Alaka ve talep, İs- tanbul Modern, Sabancõ ve Pera gibi müzelerin Türk sanatõ- nõ görünür kõlõp sanatõ insanlarla buluşturmasõyla hõz kazan- dõ. Bir tane de olsa müzayedede yer alan bir video art vardõ. İleriki yõllarda müzayedelerde bu sayede 300 resmin yanõnda 100 tane de güncel sanat yapõtõ yer alacak. YAHŞİ BARAZ (Galeri Baraz) B üyük rakamlara çıkacağını biliyorduk, bu ilerleme tahmin edi- liyordu, ama bu elbette sürpriz oldu. Bunun iç piyasaya da çok etkisi olacak. Geçen 30-35 seneye bakarsanız ülkemizdeki ko- leksiyonerlerin çoğunun klasik empresyonist resimler topladığı- nı görürüz. Ancak artık çağdaş resmin de paraya döndüğürü gö- rüyoruz. Bu gelişmeyle, yalnızca Doğançay değil, diğer modern ve çağdaş ressamların yapıtları da para edecek. Özellikle yeni açılan galeriler buna giden yol olacak; belli bir kamuoyu oluşacak. Ben- ce, 4-5 sene içinde 1 milyon lira sıradan bir rakam olacak. Türk resmi aslında yaratıcıdır ama içe kapalıdır. Sanat eseri yapıldık- tan sonra onu taşıyanlar en az resim kadar önemli. Göreceğiz, bir- çok müze açılacak, her açılan müze de fiyatları yukarı çekecek. Bu kez müzeler arası rekabet başlayacak; fiyatlar 10-20 misline çıkacak. Benimaçımdansürpriz Birçokmüzeaçõlacak Kültür Servisi - Antik AŞ’nin önceki gün Swis- sotel’de yapõlan ve Türk modern ve çağdaş res- mine ödenmiş en yüksek rakamlarõn görüldü- ğü “Modern ve Çağdaş Eserler” müzayede- si, sanat çevrelerinde büyük yankõ buldu. Burhan Doğançay’õn ‘Mavi Senfoni’ adlõ baş- yapõtõnõn 2 milyon 2 yüz bin TL’lik bir satõş- la damgasõnõ vurduğu müzayedeyle, daha ön- ce 470 bin TL olan “yaşayan bir Türk res- samına ödenen en yüksek miktar” rekoru, 4,5 katõnõ da aşarak kõrõlmõş oldu. Önceki rekorun da sahibi olan Doğançay’õn ‘Mavi Senfoni’sini salona telefonla bağlanarak satõn alan sanat- severin kimliği açõklanmazken; alõcõnõn Ec- zacõbaşõ Holding olduğu söylentisinin doğru ol- madõğõ anlaşõldõ. Müzayedenin ikinci ve üçün- cü en yüksek fiyatlõ yapõtlarõnõ (Fahrelnisa Ze- id‘in “Londra” adlõ tablosu 1 milyon 50 bin TL’ye ve Ömer Uluç’un “Odalık” adlõ tablosu 425 bin TL’ye) ise İlaç firmasõ Abdi İbrahim’in Yönetim Kurulu Başkanõ Nezih Barut aldõ. TURGAY ARTAM (Antik AŞ) S on yõllarda daha çok alõcõ sanata yatõrõm yapmanõn ne kadar prestijli, keyifli ve kâr- lõ bir yatõrõm şekli olduğunu fark etti. Sanat piyasasõna her giren koleksiyoncu bir canlõlõk getir- di. Talep arttõ, eserler hak et- tikleri ilgiyi görmeye başladõlar. Zaten az sayõda olan sanatçõ- larõmõza ilgi katlanarak artacak ve birçok sanatçõmõz rekor fi- yatlara satõlmaya başlayacak. “Mavi Senfoni” Burhan Do- ğançay’õn en önemli eseri. Dün- yanõn önde gelen 64 müzesin- de eserleri olan, yurtdõşõnda önemli sanat uzmanlarõ ve mü- ze müdürleri tarafõndan 6 kitabõ yazõlmõş bir sanatçõnõn başya- põtõnõ almak birçok koleksi- yoncunun isteğidir. Talep yük- sek olunca değerin aynõ oran- tõda yükselmesi çok normal. Antik AŞ olarak Türk sanatõn- da birçok rekor satõşa imza attõk. “Kaplumbağa Terbiye- cisi”ni 2004 Aralõk ayõnda 5 milyon liraya sattõğõmõz zaman büyük rekor olmuştu. Şu anda 20 milyon lira ile müzayede- mizde satõşa sunabiliriz. 4-5 se- ne sonra geriye dönüp baktõğõ- mõzda Doğançay’õn “Mavi Sen- foni”si için de benzer bir durum söz konusu olacaktõr. Dünyada sanat eserleri uzun vadede her zaman değerlenmişlerdir. Pa- zar günü müzayedemizde olu- şan fiyatlar Türk çağdaş sana- tõ için çok sevindirici gelişme- lere sebep olacaktõr. Talep yüksek, ilgi büyük Kalõcõ olacak mõ? AHU ANTMEN (Eleştirmen) S anatçıların yapıtlarının yıllar sonra belli bir değer bulması çok önemli. Bu gelişmeyi yurt- dışında da Türk sanatına uyanan bir ilginin olmasına bağlıyorum. O ilginin uyanması, buradaki yerel ortamı da harekete geçirdi. Koleksiyonerlerin daha çok bir yatırım değeri görmesine neden oldu. Bu çok olumlu bir gelişme ancak bunun, bu yükselmenin kalıcı olup olmadığını önümüz- deki dönemlerde göreceğiz. Ay- rıca özel koleksiyonerlerin dı- şında, Türk sanat tarihi açısından simgesel değer taşıdığına da inan- dığımız yapıtların müzelerin sa- tın alması ve bu eserlerin halka ulaşması açısından çok önemli ol- duğunu düşünüyorum. BEDRİ BAYKAM (Sanatçõ) B u fiyatlarõn Türkiye için yüksek görünmesi yõllardõr var olan bir rötarla ilgili. Siz bir ülkenin en önemli eser- lerini, Amerikalõ ya da Alman sanatçõlarõnõn eserleri- nin KDV’sinin pazarlõk payõ kadar fiyatlarõna alabili- yorsanõz, bu normal değil. Dünya sanat piyasasõ, yaşayan sanatçõlarõn eserleri için 2 milyon ya da 5 milyon Avro’dan söz ettiği noktada, bizim 400 bin Avro’yu, 1 milyon Av- ro’yu çok astronomik bulmamõzõn arkasõnda da bu var. Esa- sõnda taşlarõn yerine oturmasõ ve Türk sanatõnõn hak et- tiği noktalara gelmeye başlamasõ için bu bir adõm. Ana- dolu, “Mercedes”, “havuzlu villa”, “elmas yüzük” kri- zini atlattõğõ zaman, bu piyasa Türkiye’ye yayõldõğõ zaman, Türk sanatõnõn dünya ile entegrasyonu da, Türk sanatçõ- larõnõn dünya müzelerindeki ve müzayedelerindeki yeri de artacak. Rötarvar Biraz spekülasyon, biraz merak ÖMER ULUÇ (Sanatçõ) B enden Türk sanatõ büyük bir atõ- lõmda, yeni bir kavşakta gibi abartlõ sözler beklemeyin. Türki- ye’de son dönemlerde yoğun bir şe- kilde sergiler açõlsa da, Türk çağdaş sanatõna ilgi artsa da, bu ‘rekor’ fi- yat bence biraz spekülasyon, biraz merak, biraz ‘yeni bir ilgi’ye tekabül ediyor. Bizde kumara, bahise düş- künlük mâlum, böyle şeylere bayõlõ- yoruz. Bu fiyat yurtdõşõ piyasasõna gö- re elbette düşük, hak ettiğinin altõn- da, ama bunun altõnda manalõ bir ge- lişim, hareketlilik görmüyorum. RAFFİ PORTAKAL (Portakal Sanat ve Kültür Evi) Ç ağdaş Türk resmi için çok önemli bir gündü. Öncelikle alanlarõ da, satanõ da kutlarõm. Çağdaş Türk resmin- de ve klasik Türk resmi piyasasõnda ne zamandõr cid- di bir kõmõltõ var. Şaheserler her gün büyük değer kaza- nõyor. Koleksiyonerler ve alõcõlar giderek eser ile şaheser arasõndaki farkõ ayõrt ediyorlar. Bu gerçekten çok sevin- dirici Ama çağdaş Türk resminin enternasyonal olmasõ için muhakkak ve muhakkak dünyadaki ünlü çağdaş müzeler ve koleksiyonerlerin eserleri satõn almalarõ gerekmekte. Yoksa tamamen bir iç pazardan söz ediyoruz demektir. Dünyamüzelerialmazsaolmaz Burhan Doğançay’ın yapıtı ‘Mavi Senfoni’ Fahrelnisa Zeid’in ‘Londra’ tablosu 1 milyon 50 bin liraya alıcı buldu. Anadolu Bil Meslek Yüksekokul RTG 04011 Radyo TV. Proğramı kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. Gözde Gürsoy 15 Kasım 2009’da hoşgeldin Mehmet Ali Benli Sefalar getirdin. Unutma hiçbir şey sen ve sağlığından daha önemli değil. Bütün sıcaklığınla ağabeyin Ahmet Deniz’in elinden sımsıkı tut ve onun da yüreğini ısıt. Baban Zühtü Benli 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI ORGANLAR ORTAK TOPLANTISI Vakfõmõzõn Başkanlar Kurulu, Yönetim Kurulu ve Danõşma Kurulu 2009-2. ortak toplantõsõ 21 Kasõm 2009 Cumartesi günü saat 14.00’te Armada Otel’de (Ahõrkapõ – Sultanahmet) aşağõdaki gündemi görüşmek amacõyla toplanacaktõr. (Ayrõca, saat 11.00’de Yönetim ve Başkanlar Kurulu toplantõsõ yapõlacaktõr.) Kurul üyelerine önemle duyurulur. GÜNDEM: 1. Açõlõş, 2. Demokratik açõlõm politikalarõ ve siyasal gelişmeler: a. Kürt ve Ermeni açõlõmlarõ, b. Yeni yasa ve anayasa çalõşmalarõ, c. Kamuoyu yoklamalarõ. 3. Ekonomik durum, 4. Sonuç bildirgesinin hazõrlanmasõ, 5. Dilekler ve kapanõş. BAŞKANLAR KURULU: Sönmez TARGAN, Namõk Kemal BOYA, Gökalp EREN, Haşmet ATAHAN, Necla ÜLKÜ, Mustafa ZÜLKADİROĞLU YÖNETİM KURULU: Merdan ASLAN, Ali IŞIK, Cemil ORKUNOĞLU, Mehmet ULUSOY, Fikret BABUŞ, Turgut ÜNLÜ, Ahmet Fazõl BOYACI, Serpil GÜVENÇ, Prof. Dr. M. Can AKYOLCU, Deniz KORKMAZ, Ahmet NERGİS DANIŞMA KURULU ÜYELERİ: Prof. Dr. Ahmet ALTINEL, Ali ATEŞ, Ali SİRMEN, Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI, Ataol BEHRAMOĞLU, Prof. Dr. Aydõn AYBAY, Bahrem YILDIZ, Yrd. Doç. Dr. Barõş DOSTER, Bedri BAYKAM, Bora GEZMİŞ, Cemal ŞENER, Prof. Dr. Cevat GERAY, Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR, Erdoğan AYDIN, Prof. Dr. Eren OMAY, Erhan KARATAŞ, Erol BİLBİLİK, Prof. Dr. Erol MANİSALI, Erol TOY, Esat KORKMAZ, Faruk PEKİN, Av. Halis AYGÜL, Hikmet ÇETİNKAYA, Hüseyin UYSAL, Av. Hüseyin ÖZBEK, Prof. Dr. İzzettin ÖNDER, Av. Kazõm KOLCUOĞLU, Mehmet ATAY, Mehmet Ata TANSU, Prof. Dr. Mehmet Can AKYOLCU, Doç. Dr. Melih BAŞ, Mete AKALIN, Av. Mustafa İlker GÜRKAN, Mustafa YALÇINER, Muzaffer Ayhan KARA, Muzaffer İlhan ERDOST, Nebi CEYLAN, Nihat BEHRAMOĞLU, Nusret ŞUMLU, Oktay EKİNCİ, Öner YAĞCI, Av. Refik KARAA, Prof. Dr. Ruşen KELEŞ, Talat TURHAN, Prof. Dr. Taner TİMUR, Prof. Dr. Tuncay ALTUĞ, Turhan FEYİZOĞLU, Ümit ÜLGEN, Ünal ERDOĞAN, Yahya ARIKAN, Doç Dr. Yaşar HACISALİHOĞLU Saat 14.00’teki toplantõ; emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşõ olan herkese açõktõr. İLETİŞİM: Sönmez TARGAN 0532 325 85 90, Namõk Kemal BOYA 0542 204 80 29, Ali IŞIK 0532 414 10 68
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear