01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ 200 Bin Öğretmen İşsiz Ü lkemizde 200 bin öğretmenin işsiz olduğundan haberdar mısınız? Peki, bu 200 bin işsiz öğretmenin 17 bininin Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olduğunu biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dilinin ve liselerdeki zorunlu temel dersin öğretmenleri işsiz, çaresiz. Hükümetimiz; okul sayısının arttığını, yeni liseler açıldığını söylüyor. Doğrudur, okul sayısı artmıştır. Ancak 2003’ten bu yana lise branşlarına ayrılan öğretmen atama kadrosu giderek azaltılmıştır. Açılan yeni okullarla artması beklenen öğretmen açığı, nasıl olur da azalır? 2003 yılında, Türk dili ve edebiyatına 1099 öğretmen atanırken periyodik azaltma neticesinde bu sayı 2006’da 34’e kadar düşmüştür. Liselerdeki ana ders olan Türk dili ve edebiyatından sadece 34 öğretmen atanmıştır. Bunun üzerine kamuoyunda oluşan tepki ve liselerin de 4 yıla çıkmasının etkisiyle hükümet, 2007Ağustos atamasında 400 Türk dili ve edebiyatı öğretmeni atamak durumunda kalmıştır. Bu 400 atama dahi, okul sayısının, dolayısıyla öğretmen ihtiyacının az olduğu 2003 yılındaki 1099 atamanın yarısı kadar bile değildir. Haftada en az 5 saat zorunlu olarak okutulan Türk dili ve edebiyatından son dört yıl içinde toplam 2781 öğretmen atanırken, ilköğretimde 2, lisede de 1 saat olmak üzere toplam 3 saatlik din kültürü ve ahlak bilgisinden son dört yılda toplam 6368 öğretmen atanmıştır. 2007Ağustos atamasında Türk dili ve edebiyatından 400 öğretmen atanırken din kültürü ve ahlak bilgisine 1300 kontenjan ayrılmış; ama yeterli başvuru olmadığı için 152 kontenjan boş kalmıştır. Keza İmamHatip Lisesi Meslek Dersleri öğretmenliğinden de yeterli başvuru olmadığı için 13 kontenjan boş kalmıştır. Bir de “sözleşmeli öğretmen” aldatmacası var. Ağustos atamasında 10 bin kadrolu, 10 bin de sözleşmeli öğretmen olmak üzere toplam 20 bin öğretmen atandı. Ancak ağustosta sözleşmeli atanan öğretmenler, şubatta kadrolu öğretmen olarak atanmakta ve Milli Eğitim Bakanlığı aynı kişiyi iki defa atanmış gibi göstererek “40 bin öğretmen” atadık diye kamuoyunu yanıltmaktadır. ÖSS’de binlerce öğrencinin sıfır aldığı, liselerde disiplinsizliğin kol gezdiği günümüzde, işinin ehli ve hepsi birer yüksek lisans mezunu olan lise branş öğretmenlerine daha fazla istihdam sağlanmasını ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen atamalarında ayırdığı kadro sayılarının “siyasi kriterlere” göre değil, gerçek ihtiyaçlara göre olmasını istiyoruz. Seçimden birkaç gün önce 200 binden fazla geçici işçiye kadro verilebilirken işsiz 200 bin öğretmen için, bu ülkenin aydın insanları için hiçbir şey yapılmamakta, üniversiteyi bitirmiş genç beyinler yalnızlığa, psikolojik bunalıma terk edilmektedir. Kalkınmanın yanında “birazcık adalet” istiyoruz. İbrahim Önal Türbeye Giden Yolun Taşları Hükümet programını okudu. Bugüne kadar yaptıklarını anlattı. Övündü. Önümüzdeki dönemde ne yapacağını anlatmaktansa, “Yaptıklarım, yapacaklarımın garantisidir” demeyi seçti. Ama bundan sonra yapacakları, yaptıklarından farklı olacaktır. Örneğin anayasa değişikliği gündemdedir. Hazırlanan taslağı önümüzdeki günlerde tartışırız. Yöntemi tartışmak içinse beklemeye gerek yok: 12 Eylül yöntemidir. Meclis’te anayasa değişikliği için gerekli üçte iki çoğunlukları bulunmadığından, hazırladıkları taslağı TBMM’yi bir ölçüde bypass ederek, halkoyuna sunmayı düşünüyorlar. Halkoyu denilince akan sular duruyor biliyorsunuz. 1982 Anayasası da cuntanın Danışma Meclisi’nde yazılıp çizilmiş, daha sonra halkoyuna sunulmuş, halkımızın yüzde 92’sinin “evet” oyuyla da kabul edilmişti. ??? Bugünlerde basın özgürlüğü konusunda da Başbakan’ın ağzından bal damlıyor. Fazla irdelemez, satır aralarına dikkat etmezseniz, dünyanın en özgür ülkesinde yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Peki öyleyse Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın yaptığı suç duyuruları neyin nesi? Neden ben iki de bir basın savcılığına taşınıyorum? Kapıda karşılaştığım meslektaşlarım neden oradalar? Neden takipsizlik kararlarına itiraz ediyor, ille de “yargılansınlar” diye tutturuyorlar? Neden beğenmedikleri köşe yazarlarına sınır kapılarını gösteriyorlar? Basın özgürlüğünün önündeki en önemli engel yalnızca açılan davalar da değildir. En önemlisi medyadaki tekelleşme, tekelleşmeyi özendiren, besleyen sistemdir. Türk basınının içinde bulunduğu, biçimlendiği koşullar fazla ümit vermiyor. Bu konuda da yaptıkları yapacaklarının garantisiyse, özgür basın, özgürlüğünü korumak için daha çok çaba harcamak zorunda kalacak demektir. ??? Ama kimi aydınlarımız önümüzdeki dönemin bir özgürlükler dönemi olacağı konusunda çok iyimser, hatta çok verimserdirler. Kendilerini AKP’ye yakın hissediyorlar. Durumlarını, konumlarını CHP’ye göre tanımlayarak, AKP’ye doğru hızlanmalarının nedenini pek güzel açıklıyorlar: Ortada bir sol yokmuş da o nedenle AKP’ye daha yakın duruyorlarmış. Anlaşamadığımız nokta tam da burası. Sol bir düşünce sistemidir. Her zaman da vardır. Ben solda olduğum, böyle düşündüğüm için CHP’yi eleştirebiliyor, AKP ile mücadele etmek gerektiğini söyleyebiliyorum. Sol, kendini ona buna göre tarif etmez. Solcunun yerini belirleyen, taşıdığı düşüncelerdir. Kendilerini AKP’ye yakın hissettiklerine göre, ya kendisini “muhafazakâr” olarak tanımlayan AKP yanılıyordur ya da bu arkadaşlar solculuğu muhafazakârlıkla karıştırıyorlar. Peki bu karışıklığın başlangıç tarihini hatırlıyorlar mı? Sakın kavram kargaşası, neoliberalizmin küresel saldırısının hız kazandığı yıllarda başlamış, arkadaşların kafalarını da bu hız karıştırmış olmasın? Arkadaşlar henüz itiraf aşamasının birinci basamağındadırlar. Soldan liberalizme, liberalizmden Hayma Ana türbesine giden yolun başındalar. ??? Sol olmanın ölçütü, emperyalist kapitalizm karşısındaki tutumdur. Sol, sömürüye karşı mücadelede kendini sınar. Sol, kapitalist sistemin istikrarını değil, işçilerin, çalışanların, emeğiyle geçinenlerin karnının doyup doymadığına, durumun farkında olup olmadıklarına bakar. Sol, ekonominin rakamlarına finans dünyasının, spekülatörlerin, borsaların, “serbest” piyasanın kurallarına göre bakmaz. Solun enflasyon hesabında dikkate aldığı mallar farklıdır. Sol, Amerikan emperyalistlerinin saldırgan tutumuna çanak tutmaz. Sol, “Ben bugün ABD için ne yapabilirim?” diye düşünmez. Sol, çağdaşlığı küresel kapitalizmle, emperyalizmle karıştırmaz. Sol, geriliğe, gericiliğe karşı laikliği savunurken köktencilerin basit, yavan takıyyelerine aldanmaz. Sol, “kanun diye kanun diye kanunların tepelenebileceğini” bilecek olgunlukta kişilerin işidir. Solun “demokratik haklar” diye bir derdi vardır; solcular bu nedenle göstermelik “demokrasi” yutturmacasına fazla kulak asmazlar. Ey benim sevgili kardeşlerim, bu işler size göre değil. Kendinizi kandırmayın, bırakın artık şu hiç işinize yaramayan solculuk tiradını. Hızlanın, zaman geçiyor, türbenin önü gittikçe kalabalıklaşıyor. eposta: [email protected] EmekliSen kapatılamaz! 2 Temmuz 1995, DİSK’in öncülüğünde 149 emekli bir araya gelerek EmekliSen’i kurdular. “Demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz” sloganını kendilerine şiar edindiler. Sınıf ve kitle sendikacılığı bilincinden gelen bir üye topluluğuna sahip EmekliSen, sendikal örgütlenmeden korkan ve ona tahammül edemeyen anlayışlar tarafından tehlikeli bir örgütlenme olarak bulunmuş ve İçişleri Bakanlığı’nca açılan kapatma davası sonucunda sendikamız davayı kazanarak çalışmalarına devam etmiştir. Mahkeme süreci daha sonra Yargıtay 4. Daire’ce sürdürülmüştür. Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı Yargıtay 4. Daire tarafından bozulmuş ve dava tekrar görüşülmek üzere Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Kazanılan bir dava ve anayasanın 90. maddesine rağmen insan hak ve özgürlükleri göz ardı edilerek ve örgütlenmeleri engellenerek açlığa mahkum edilmek istenen emekliler bu gidişe dur demek zorundadırlar. Mustafa DEMİR 1 Bakırköy Belediyesi’ne ödül Şehir ve Başkan dergisi tarafından Türkiye genelinde 2 bin 37 gazeteci arasında yapılan anketle, CHP’li Bakırköy Belediyesi’nin “BAKKART” çalışması en başarılı proje, belediye başkanı Ateş Ünal Erzen de en başarılı belediye başkanı seçildi. Erzen, 100 bin Bakırköylünün BAKKART’ı olduğunu vurgulayarak “BasınYayın ve Halkla İlişkiler Birimimiz koordinasyonunda sürdürülen BAKKART’a Bakırköylü yurttaşlarımız hiçbir şekilde ücret ödemeden kavuşabiliyorlar. BAKKART’ı aldıktan sonra acil sağlık, sağlık, kültürel ve sosyal etkinliklere ücretsiz katılabiliyorlar. Kart sahipleri Bakırköy’deki değişik iş kollarındaki 2000’den fazla firmadan yüzde 10 ile yüzde 50 arası indirimden yararlanıyorlar. Çamaşırhanemizden de Bakırköylüler ücretsiz yararlanabiliyor. Son Bakırköylü de BAKKART sahibi olana kadar çalışmamıza devam edeceğiz” dedi. Erzen, ödülleri 7 Eylül Cuma günü İzmir’de düzenlenecek törenle alacak. Anayasa değişikliği!.. KP iktidarının ikinci beş yıllık döneminde Türkiye’nin çok büyük sosyal ve siyasal sorunlarla karşı karşıya olacağı artık iyiden iyiye görünmeye başladı. Yeni hükümet dinsel öğelerin şekillendirdiği siyasal hedeflerini gerçekleştirebilme uğruna tüm olanaklardan yararlanıyor. Son olarak gündeme getirdiği konu; anayasa değişikliği.. 12 Eylül döneminde hazırlanan 1982 Anayasası’nın demokratik hak ve özgürlükler açısından ne kadar kısıtlayıcı bir anayasa olduğu; din eğitimini zorunlu hale getirmesiyle çağdaşlıktan ne kadar uzakta olduğu; anlaşılmaz ifadeler içermesi nedeniyle ne kadar zor yorumlandığı ve hatta bu nedenle cumhurbaşkanı seçiminde bile Türkiye’yi nasıl krize sürüklediği zamanla görüldü!. Şimdi yapılmak istenen şey demokratikleşme girişimleri ardına sığınarak Türkiye’de siyasal İslamın önünü açan bir anayasanın hazırlanması ise kişi, kurum, kuruluş ve toplum olarak bu büyük tehlikeye karşı koymalıyız!.. Tamer Kırımlı A E L E Ş T İ R İ L E R Takıyyenin böylesi lke, kuraklık, susuzluk gibi daha birçok sorunlarla karşı karşıya bulunurken millet, Çankaya’ya çıkacak hanımefendinin türbanına kilitlenmiş durumda. Yazılı ve görsel basın günlerden beri bunu tartışıyor. Tesettür modacıları ellerinde mezür, makas, iğne, iplik vb. türbanı, İslami özünü bozmadan nasıl stilize edeceklerini araştırıyorlar. Hayır, dert o değil. Bu işten nasıl kazançlı çıkacaklarını hesaplıyorlar. Türkiye’yi bir bostan tarlasına çevirecek olan bu modanın getirisini düşününüz. Beş yüz yıl önce bir diplomatın söylediği gibi: Asıl amaç altındır, din bahanedir. Takıyyenin böylesi görülmemiştir. Atatürk’ün annesinin de Latife Hanım’ın da başları örtülüymüş. Bir insan ülkesinin tarihine ancak bu kadar yabancı olabilir. Ya da tarih ancak bu kadar çarpıtılabilir. Sorun sağcılık, solculuk değildir. Kadın hakları, kişisel tercih vb. birer aldatmacadır. Amaç Cumhuriyetin çağdaşlık yolunda getirdiği değerlere açıkça meydan okumaktır. Zeki Arıkan Ü Sayın İlhan Selçuk, Cumhuriyet gazetesinin 31.08.2007 tarihli sayısındaki “Asker Gül’e Niçin Selam Versin ki” yazınız bizi daha da cesaretlendirdi ve umutlandırdı. Yaşadığımız şu günlerde umutsuzluk ve yılgınlık hâkimdir, milletimiz Amerika’nın ayak oyunlarıyla AKP’nin iktidar oluşunu seyretmiş ve Çankaya’nın da ele geçirilmesiyle bir oldubitti yaşanmıştır. Herkesin oldubittiyi kabul ettiği bu ortamda sizin bu yazınız, kamuoyunun cesaretlenmesinde önemli rol oynamıştır. Ülkemizin üzerinde şu günlerde dolaşan kara bulutlar bizlerin yüreğini karartmamıştır. Bizler, büyük devrimci önder Mustafa Kemal’den aldığımız cesaretle, BOP Eşbaşkanı ABDullah Gül’ü 28.08.2007 günü, oylamanın yapıldığı saatlerde Meclis’in içine kadar giderek protesto ettik. Gül’ün Çankaya’dan indirileceğini ve Çankaya’nın Atatürk’e ait olduğunu basının huzurunda milletimize ilan ettik. O gün Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir başka eylem olmadı. Meclis’in önünde yaptığımız bu eylemin gazetecilik açısından önemli bir haber olduğuna inanmaktayız. Ama ne yazık ki bizim bu eylemimiz Atatürk devriminin savunucusu olan Cumhuriyet gazetesinde yer almadı. Cumhuriyet gazetesinin bugün de bu kararlılığı göstereceğine, emperyalizme ve onun yerli işbirlikçisi AKP iktidarına karşı mücadele eden biz gençlerin mücadelesini milletimize ulaştırılmasında “Kurtuluş Savaşımızın kahraman telgrafçılarının” tavrında olacağına olan inancımızla. Yürekten saygı ve selamlarımızla. Adnan Türkkan Toplumun büyük kesimi gazetenizi yanlış tanıyor. Bunda sizin de payınız yok değil. Uzun yıllardır iş yoğunluğundan dolayı bırakın gazete okumayı, televizyon bile seyredemiyordum. Şimdi bir miktar rahatlayınca gazetem hangisi olmalıyı araştırmaya başladım ve büyük çoğunluğunun vasatın altında olduğunu gördüm. Size önerim, internettte gazete sayfalarının içinde olanları hiç olmazsa başlık veya kısa özet halinde sunmanız olacaktır. Toplumumuz gerçekten ona sunmayı bilirseniz almayı da biliyor. Dr. Ahmet Köroğlu Vecdi Sayar köşesinde, ‘Hoşgeldin Günay’ başlığıyla, AKP Hükümeti’ni ve 22 Temmuz seçimlerini selamlıyor. Bu yazarımız bunların Cumhuriyet yıkıcısı olduklarının farkında mı değil mi? Bülent Baş Allianoi, Hasankeyf su olmasın eçen hafta Bergama’daydım; adını Yunan mythos’una en çok konu olan kahraman Akhilleus’un torunu Pergamos’tan alan güzel ilçede. Bergama’ya Allianoi’yi görmek için gittim. Allianoi, Yortanlı Barajı suları altında kalma tehdidinde olan önemli bir ören yeri. Ören yerinde gazetelerde fotoğrafını gördüğüm Allianoi’nin simgesi olan Nymphe’yi göremedim. Yerine bir fotoğrafı asılmıştı. Nymphe heykelinin Bergama Müzesi’ne taşındığını öğrendim. Ören yerinde termal havuzlar başta olmak üzere, pek çok kalıntı gün ışığına çıkarılmıştı. Ama yeni kazı çalışması yapılmıyordu. Otogardan ören yerine geldiğimiz taksi şoförü Mustafa Pilpil ile Nymphe’yi görmeye müzeye giderken yaptığımız sohbette, çevre halkının türlü oyunlarla kandırıldığını öğrendim. Aynı oyunlar Halfeti sular altında bırakılırken de oynanmış, bilinçsiz halk kamulaştırma bedelleriyle kandırılmıştı. 7 yıl sonra bugün Yeni Halfeti’deki göç ve işsizlik içler acısıydı. Üstelik aynı barajın suları altında Zeugma antik kenti de boğulmuştu. Şimdi Allianoi, Hasankeyf aynı kadere terk edilirken tepkisiz mi kalacağız? Nihat AZDAL G KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin varoluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear