18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Kapalı zarf usulü ile gerçekleştirilecek ihalenin katılım şartları arasında mali yeterlilik ön plana çıkıyor 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Sabah Grubu yeniden satışta Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), “atvSabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’’nü yeniden satışa çıkardı. TMSF, Bilgin Grubu’na ait atv ve Sabah’nin satışını 7 Kasım’da gerçekleştirecek. Kapalı zarf usulü ile gerçekleştirilecek olan ihalenin muhammen bedeli 1.1 milyar dolar olarak belirlendi. Türkiye’nin ikinci büyük medya grubuna daha önce de açıklandığı gibi ihaleyle Kanadalı CanWest ve Fox TV ilgilenirken, Almanlar ve ABD’liler de bu alanda yatırım yap Ekonomide Yönetim Aynı, Ancak Dünya Farklı Tayyip Erdoğan başbakanlığındaki 60. hükümet yeni görevine başlamak üzere. “Yeni” hükümetle birlikte ekonomi yönetiminde bazı isim değişiklikleri görülse de özü itibarıyla ekonomi yönetiminin ana öğelerinin değişmeden sürdürüleceği açıkça biliniyor. Aslında zaten uygulanmakta olan ekonomi programının ana çerçevesinin, değil 2005’te imzalanan standby ile, aslında 2001 krizinin hemen ardından yayımlanan IMF Türkiye Raporu’nda çizilmiş olduğunu da artık biliyoruz. Ekonomi Politik’in geçmiş yazılarında sık sık vurgulandığı üzere, 2001sonrası IMF programının temelinde Türkiye’nin uluslararası finans sermayesine yüksek reel faiz sunarak, yoğun bir dış borçlanma politikası gütmesi yatmaktadır. Söz konusu dönemde gerek sıcak para akımlarından, gerekse de özelleştirme gelirleri ile yabancılara şirket satışlarından kaynaklanan döviz girişleri sayesinde dövizin fiyatı ucuz tutulabilmiş ve ithalat girdilerinin ucuzluğundan kaynaklanan konjonktürel bir genişleme sağlanabilmişti. 2003sonrası ekonomi yönetimini devralan AKP hükümeti bu politikayı harfiyen uygulamaktan çekinmedi. AKP hükümeti altında Türkiye toplam 82.9 milyar dolar net yeni dış borç biriktirdi; cari işlemler açığı ulusal gelirin yüzde 7’sini aşar hale geldi; dış ticaret dengesi de Cumhuriyet tarihinin rekor açıklarına sürüklendi. Şimdi “yeni” AKP hükümeti, ekonomi idaresini tekrardan aynı mantıkla ele almayı planlamaktadır. Ancak 20032007 Ağustosu arasındaki dünya konjonktürünün, 2008 ve sonrasına taşınma olasılığı hiç gerçekçi gözükmemektedir. AKP idaresindeki Türkiye ekonomisine yüksek faizler ve IMF programına bağlılık karşılığında sunulmuş olan 82 milyar dolarlık net yeni dış kaynağın, 2007 Eylülü sonrasında da sürdürülebilmesi, küresel ekonominin yenilenen koşulları altında artık olası değildir. Kısa bir not ile hatırlayalım: Amerikan ekonomisi 2002’den bu yana dünya finans piyasalarından giderek artan ölçekte dış finansman talep etmekte ve kullanmaktadır. ABD bir yanda küresel ekonominin yaklaşık üçte birini üreten devasa bir üretici olmasına karşın, bir yandan da ulusal gelirinin yüzde 7’sini aşan boyutta dış açık (cari işlemler açığı) veren dev bir dışborçlanıcıdır. Dolayısıyla Amerikalılar üretmekte oldukları ulusal gelirden yüzde 7 daha fazla harcama yapmaktadırlar. Amerikan ekonomisinin sürdürdüğü bu borçlanma temposunun ardında yatan ana etken Amerikan kredi piyasalarındaki başdöndürücü genişleme idi. 2000 yılında kredilerin Amerikan ulusal gelirine oranı yüzde 270 düzeyinde idi. 2007’ye gelindiğinde söz konusu oran yüzde 340’a çıkmış durumdadır. Yani Amerikan tüketicileri Amerikan ulusal gelirinin yaklaşık 3.5misli bir boyutta kaynak tüketmektedir. Bu rakamı daha iyi algılayabilmek için, Amerikan ulusal gelirinin tüm dünya katma gelirinin yaklaşık dörtte birini tek başına oluşturduğunu düşünürsek, Amerikalı tüketicilerin kullanmakta olduğu kredi kaynağının neredeyse tüm dünya üretiminin toplam yıllık değerine yaklaşmış olduğunu görürüz. İşte Amerikan ekonomisinin hanehalkı ve şahıslar borçlanmasına dayalı bu genişleme konjonktürü, tüm küresel ekonomiyi ve Türkiye’yi peşi sıra sürükleyebilmesinin ardında bu borçlanma ve harcama çılgınlığı yatmaktaydı. Oysa 2007 Ağustos ayında Amerika’da konut piyasasında ortaya dökülen düşük nitelikli (subprime) tüketici kredisi ve ihtiyati fon (hedge funds) krizleri, artık bu başdöndürücü borçlanma davranışının sürdürülemeyeceğini ve konut fiyatlarındaki gerilemenin ve Amerikan ekonomisinden başlayarak tüm küresel ekonomide bir durgunluğun kaçınılmaz olduğunu göstermektedir. Geçen haftaki yazımızın sonuç cümlelerinde belirttiğimiz üzere, Türkiye ekonomisinde “kriz aşılmıştır; eski düzen yeniden sağlanmıştır” şeklindeki duygu yüklü haberlere dayalı bir idare anlayışının küresel ekonomideki yeni gerçeklerle bağdaşmayacağı ortadadır. ??? Bu arada son bir not düşelim: Ağustos krizi boyunca HSBC Bankası’nın 2.000, BNC Mortgage’in ise 1.200 işçisini işten çıkartmaya karar vermiş olduğunu gazetelerden öğrenmekteyiz... Her kriz dalgasında olduğu gibi, 2007 Ağustosu da kapitalizmin dalgalanmalarının faturasını emekçilere çıkartmakta gecikmemiştir. ? TMSF, Sabah ve atv’nin satışını 7 Kasım’da gerçekleştirecek. Muhammen bedel 1.1 milyar dolar olurken ihalede son teklif tarihi 6 Kasım olarak belirlendi. maya sıcak bakıyor. Kulislerde ayrıca Finansbank’ın eski sahibi Hüsnü Özyeğin ile Başbakan Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Hasan Doğan ve Ethem Sancak Grubu ile Zorlu’nun da katılakları konuşuluyor. Merril Lynch ile Hariri’nin de grupla ilgilendiği söylentiler arasında. İhale kapalı zarfla verilen mali tekliflerin açılması ile başlayacak ve açık artırmaya katılmaya hak kazananların listesi oluşturulduktan sonra, açık artırma aşamasına geçilecek. İhale için ön yeterlilik başvurusu 15 Ekim’de bitecek. Katılımcılar için son teklif verme tarihi ise 6 Kasım 2007 olarak belirlendi. İhalenin katılım şartları arasında mali yeterlilik ön plana çıkıyor. Katılımcı şirketin 2005 ve sonrasına ait olması şartıyla en son yayımlanan ve bağımsız denetim şirketlerince denetlenmiş konsolide mali tablolarında özkaynaklarının asgari 300 milyon dolar olması gerek. atv ve Sabah ticari ve iktisadi bütünlüğü satışı kapsamında, atv televizyonu, Radyo City, Sabah, Takvim, Günaydın, Yeni Asır ve Pas Fo tomaç gazeteleri ile Bebeğim ve Biz Merkez, Sinema Merkez, Sofra Merkez, Home Art Merkez, Şamdan Plus, Yeni Aktüel, Para, Global Enerji Merkez, Transport, Hukuki Persfektifler dergileri yer alıyor. TMSF Park Grubu ile protokol imzalayarak Sabah ve atv’nin satış işlemlerinin Fon tarafından gerçekleştirilmesini; TMSF de Dinç Bilgin Grubu’ndan intikal etmeyip Merkez Grubu’nun faaliyetleri sırasında edinilen veya Park Grubu’ndan aktarılmış nakit değer, varlık ve şirketlerin Park Grubu’na iadesini kabul etti. MB’NİN TAHMİNİ Enflasyon eğilimi aşağıya ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Merkez Bankası, ağustosta işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle yıllık Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) artışının geçici olarak yükseldiğini belirterek “Önümüzdeki dönemde enflasyon eğiliminin aşağı yönlü olmaya devam edeceği tahmin edilmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, “Hizmet grubu fiyatlarının yıllık artış hızındaki yavaşlamanın belirginleşmesi ve dayanıklı tüketim malları fiyatlarının gerileme eğiliminin sürmesi, güçlü parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin devam ettiğine işaret ediyor” denildi. Açıklamada, ağustosta tüm hizmet kalemlerinde yıllık enflasyon gerilerken, özellikle kiranın yıllık artışındaki yavaşlamanın belirginleştiğine işaret edildi. Açıklamada, “Hizmet grubu fiyatlarının yıllık artış hızındaki yavaşlamanın belirginleşmesi ve dayanıklı tüketim malları fiyatlarının gerileme eğiliminin sürmesi, güçlü parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin devam ettiğine işaret ediyor. Hizmet grubu yıllık enflasyonundaki düşüş ağustos ayında da sürdü” denildi. Doğuş, pazar kaybına karşın kârını 22 milyon YTL ’ye yükseltti HAKAN AKARSU Aclan Acar. Otomotiv alanında uluslararası nitelikte güçlü marka ve iştiraklerinin yanı sıra sunduğu üstün hizmet kalitesiyle de dikkat çeken Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret AŞ (DOAŞ), 2007 yılı genel değerlendirme ve sene sonu hedeflerini düzenlediği bir basın toplantısıyla paylaştı. Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar’la birlikte haziran ayında Doğuş Otomo tiv’e CEO olarak atanan Ali Bilaloğlu ve Doğuş Otomotiv CFO’su Berk Çağdaş’ın da konuşmacı olarak katıldığı basın toplantısında Doğuş Otomotiv’in, kısmi pazar kaybına rağmen net dönem kârını 22 milyon YTL’ye yükselttiği açıklandı. Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret AŞ (DOAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, iç pazarda son dönemde daralma yaşandığını ve tüketicinin taleplerini ertelediğini, buna karşın Türkiye ekonomisinin pozitif bir eğilim içinde olduğunu söyledi. İs tikrarlı büyüme hızının Türkiye’de devam edeceğini kaydeden Acar, firma olarak yıl sonunda 70 bin adet araç satışı gerçekleştirerek yüzde 12 pazar payı hedeflediklerini bildirdi. Acar, DOD markasıyla ikinci el otomobil satışlarında 14 bin 350 adete ulaşmayı beklediklerini ifade etti. ‘Ülker sadece alıcı değil satıcı da’ Ekonomi Servisi Ülker, küresel büyüme stratejisi gereği, ana faaliyet alanıyla ilgili şirketlerde stratejik ortaklıklara, yan sektörlerde ise şirket satışlarına yöneliyor. Ülker’in Başkan Yardımcısı Orhan Özokur, önceki akşam Tire Kutsan’ın yüzde 53.5’inin 106 milyon dolara Avusturyalı Mondi Group’a satışıyla ilgili törende, grubun önümüzdeki dönemde şirket satışları da yapabileceğini söyledi. Özokur, Türkiye Finans ve Tire Kutsan ile artık şirket satışlarının da gündeme geldiğini belirterek “Önümüzdeki dönemde de hem gıda hem de diğer alanlarda stratejik ortaklıklara gidebiliriz. Artık devir her şeyi üretmek değil, bir alana yoğunlaşma devri. Bundan sonra bazı yan sektörlerdeki şirketlerimizi, stratejimize uygun olarak satabiliriz de. Gerek gıda gerekse diğer alanlarda stratejik işbirliklerimizin sayısı daha da artacak” dedi. Yıldız Ambalaj Grubu Başkanı Cahit Paksoy, Ülker’in yan sektör şirketleri olarak ambalaj grubunun yeni stratejik ortaklıklara hazır olduğunu söyledi. Mondi Ambalaj Grubu CEO’su Peter Oswald, “Tire Kutsan’da da amacımız yeni yatırımlarla hızlı büyümek” dedi. Peter Oswald ile Cahit Paksoy stratejik ortaklıklarının yeni alanlarla devam edeceğini söyledi. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] Aklımıza ne gelirse onun anketi yapılıyor da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve çiceği burnunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 23 Temmuz sonrasındaki gerek konuşma gerekse davranışlarının, seçimlerde AKP’ye oy vermeyen yüzde 53’lük kesimin laiklik ile ilgili kaygılarını ne ölçüde giderip gidermediğine ilişkin en ufak bir araştırma yapılmıyor. “Nasıl olsa önümüzde çok zaman var. Elbet içlerinden bir kısmı daha yola gelir anlayışı hâkim” sanırım. Tabii bu arada dinci takımı üniversiteye yeni başlayan öğrencilere yurt kapılarından, burs vaatlerine, cep harçlıklarına kadar her türlü açılımı büyük bir bonkörlükle sunuyor. Cemaatin yaygınlaşması için her şey yapılıyor. Göz boyayacak her türlü argüman dillendiriliyor. Batı, zaten Türkiye’yi ılımlı İslam modeline çoktan yerleştirdiği ve bu model işine geldiği için Gül ve Erdoğan’ı yere göğe koyamıyor. Ne gam!!! Bu devasa çoksesli müzik içinde kim takar muhalif sesleri? Şu gerçeği unutmayalım: 59. hükümet gibi 60. sı da ülkede eline ne geçerse satıp bütçeye irat olarak kaydettiği ve bu arada yabancı yatırımcıya da –üretim, istihdam, yeni teknoloji gibi lüzumsuz(!!) ısrarlarda bulunmaksızın kucak açtığı müddetçe yabancı sermaye tarafından desteklenecektir. Taa ki... Taa ki.... İşte tam bu noktada duralım ve Batı’nın alkış tuttuğu ılımlı İslam modelinde Türkiye ile aynı kefeye konan Malezya’da bugün nasıl bir gelişme olduğuna ve yabancı sermayenin Batılı finansörlerin bu gelişmeler karşısında nasıl duygular içine girdiklerine bir göz atalım. Hatırlarsanız geçen haftalarda Amerikalı diplomat Richard Holbrooke’un Türkiye ile birlikte “ılımlı İslam ülkesi” kategorisinde gösterdiği Güneydoğu Asya ülkesi Malezya’da şeriat düzenine geçilmesi ülkemizde de geniş çaplı tartışıl Ilımlı İslam, Malezya ve Biz mıştı. Hatta tartışmalara dinci basında katılmış ve hep bir ağızdan “Malezya’nın çok daha katı bir İslami duruşu var. Birbirleriyle alakası yok” söylemi üzerinde uzlaşılmıştı. Gelelim Malezya’da şu son günlerde olan bitene... Malezya hızlı bir ekonomik büyüme içinde olan bir ülke. Milli geliri Türkiye’ye oranla ortalama 1.5 kat daha fazla. Geçen hafta, Malezya’da hükümet hukuk sisteminde büyük değişiklik yaratacak bir dizi reform yapacağını açıkladı. Başbakan Abdullah Bedevi, ülkenin İngiliz sömürgesi olduğu dönemden kalma anayasasında yazılı olan “Malezya laik bir devlettir” maddesinin değişebileceğini kabul etti. Malezya Yüksek Mahkemesi Başyargıcı Ahmed Fayruz da İngitere’den bağımsızlığın kazanılmasından bu yana geçen 50 yıl içinde Malezya’nın sömürge ciliğin kıskacından çıkamadığını savunarak, şeriatın hukuki boşlukları doldurmak amacıyla mevcut hukuk sistemine aşılanması gerektiğini bildirdi. Ahmed Fayruz, şeriat hükümlerinin özellikle örf ve âdete dayanan hukuksal düzenlemelere monte edilmesini istedi. Malezya, bu noktaya öyle hemen gelmedi. Güneydoğu Asya krizinden en çok etkilenen ülkelerden biri olan Malezya o dönemde diğerlerinden çok daha farklı bir politika izledi. IMF ile anlaşma yapmadı, para kurulu uygulaması getirdi, dönem dönem yabancı sermaye hareketlerine vergi uyguladı. Tüm bu önlemlerle eşzamanlı olarak büyük bir sanayi ve teknoloji hamlesi de başlattı. Bu dönemde halk birbirine kilitlendi ve ciddi bir büyüme yakalandı. Ancak aynı dönemde sessizce bir hareket daha süregeliyordu. İnsanların ekonomik darboğazdan geçiş sürecinde pek de varlığını önemsemedikleri, geçiştirdikleri bir uygulama: İslami uygulamaların, yaşamın ve kamusal alanın içine girmesi... Daha doğrusu sızması... Üstelik nüfusun yüzde 40’ını Çinli ve Hintliler oluştururken. Henüz anayasa içinde yer almamasına karşın şeriat hükümleri Malezya’nın bazı bölgelerinde halen uygulanıyor. Peki Batı bundan ne zaman rahatsız olmaya başladı? Radikal İslam palazlandıkça yeni yatırımlar da yandaşlara kaymaya başladı. Hükümet ihale yöntemi yerine farklı uygulamalara geçti. Yabancı yatırımcılara başta finans olmak üzere kimi sektörlerde, hisselerin en az yüzde 30’una sahip olabilmek için bile bir Malay işadamı ile ortaklığı şart koşmaya başladılar. Ve işte, Maleyza’da gidişat yabancı sermayenin çıkarına ters düştüğü noktada muhalif sesler de yükselmeye başladı. Malezya, Türkiye’ye biçilen modelin nasıl bir şekil alabileceğine ilişkin somut bir örnek. Olur ya da olmaz. Ancak bu tehdit daimi olarak artık ensemizde... Bu böyle biline.... ‘Türkiye hazır giyimde kilit ülke’ ? Ekonomi Servisi Dünyanın önde gelen entegre elyaf ve polimer üreticilerinden Invista’nın Giyim Dünya Başkanı Dave Trerotola, Türkiye’nin Avrupa pazarına yakınlığı ve yüksek teknolojik üretim kapasitesiyle hazır giyimde kilit ülkelerden biri haline geldiğini söyledi. Trerotola, yüksek kaliteli kumaşlar için büyük öneme sahip olan lycra elyafının pazarını büyütme ve marka bilincini yerleştirme çabalarının, Türk pazarının da büyümesini destekler nitelikte olduğunu açıkladı. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear